logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hikmet Aslan [2.B.], B. No: 2014/11036, 16/6/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HİKMET ASLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/11036)

 

Karar Tarihi: 16/6/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

Raportör

:

Abuzer YAZICIOĞLU

Başvurucu

:

Hikmet ASLAN

Vekili

:

Av. Metin İRİZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, sendika yönetim kurulu üyeliği görevi de bulunan devlet memurunun sendikanın planladığı eyleme ilişkin kokart takarak okulda dolaşmasının, soruşturmaya konu edilerek disiplin cezası verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri hakkının; soruşturma sürecinde savunmasının usulüne uygun alınmaması, savunma için ek süre verilmemesi ve aralarında husumet bulunan amir tarafından soruşturma yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkı ile "Kanunsuz suç ve ceza olmaz." ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/7/2014 tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 5/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 5/2/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 11/2/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, İstanbul ili Avcılar ilçesinde bulunan Mehmet Emin Horoz Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinde Türk dili ve edebiyatı öğretmeni olarak görev yapmakta ve aynı zamanda Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) İstanbul 7 No.lu Şube Yönetim Kurulu üyesi olarak sendikal faaliyet yürütmektedir.

9. Başvurucu; görev yaptığı okulda Okul Müdürü M.M.G.nin mobbing uygulamalarına maruz kaldığını, psikolojisinin bozulduğunu, bu nedenle okul müdürü hakkında Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyet dilekçesi verdiğini ve soruşturmanın devam ettiğini belirtmesine rağmen soruşturmanın başlangıcı ve diğer detayları hakkında açıklayıcı bilgi vermemiştir.

10. Sendika, sosyal ve ekonomik hakları savunmak üzere taleplerini açıklamak amacıyla 21 Aralık 2011 tarihinde grev kararı almıştır. Başvurucu, üyesi bulunduğu ve aktif görev aldığı sendikanın grev yapma tarihinden bir gün önce yakasına üzerinde “21 Aralıkta GREVdeyiz yazısı bulunan kokart takarak okuldaki görevine devam etmiştir. Başvurucu hakkında 20/12/2011 tarihinde, Okul Müdürü M.M.G. ve Müdür Yardımcıları C.B. ve İ.H.K. imzası ile bir tutanak düzenlenmiştir. Tutanak içeriği şöyledir:

“Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni Hikmet Aslan 20/12/2011 Salı günü, tüm gün boyunca yakasına “21 Aralıkta GREV deyiz” yazan bir kokart takarak derslere girmiş, öğrencilerin önünde koridorlarda ve dersliklerde dolaşarak yönetmeliğe aykırı hareket etmiştir. İş bu tutanak tarafımızdan tutulmuştur.”

11. Başvurucunun görev yaptığı okulun bağlı bulunduğu Avcılar İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü, başvurucu hakkında yürüttüğü idari soruşturma sonucunda 1/6/2012 tarihli ve 9991 sayılı kararı ile başvurucunun "uyarma" cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Başvurucunun disiplin soruşturma işlemlerinde muhakkik olarak Okul Müdürü M.M.G.nin kendi talebi üzerine görevlendirildiği, 23/12/2011 ile 24/4/2012 tarihleri arasında mühakkik işlemlerinin tamamlandığı görülmüştür. Başvurucu hakkındaki muhakkik raporunda yer alan tespitlerin bir kısmı şöyledir:

“… Belgelerden ve alınan ifadelerin inceleme ve değerlendirilmesinden: Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni Hikmet Aslan’ın Okul Müdürlüğünün 23/12/2011 tarih ve 648/879 sayılı yazısına cevaben “iddia olunan husus … il teftiş kuruluna gönderilmesini talep ediyorum” demesi ve tanık ifadelerinden 20/12/2011 tarihi Salı günü okulda olduğu halde gün boyu yakasında “21 Aralıkta GREV’deyiz” yazan kokart takarak öğrencilerin önünde, koridorlarda ve dersliklerde dolaştığı anlaşılmıştır. Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik madde 9 “…”. Öğretmen Hikmet Arslan, Yönetmeliğin anılan maddesine açıkça aykırı davranmış, farklı kokart takarak görev yapmıştır. Bu durumda Yönetmelik emirlerini yerine getirmesinde kayıtsızlık göstermiştir.

Kesinleşen bu iddia ile ilgili olarak: Mehmet Emin Horoz Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni Hikmet Arslan, bu fiilinden dolayı, fiilin karşılığı 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna göre … fiilinin 657 sayılı Kanunun 125[.] maddesinin A bendinin (a) fıkrası kapsamına girdiği yönünde kanaat oluşmuştur. …”

12. Başvurucu, hakkında verilen disiplin cezasının iptali istemiyle 31/8/2012 tarihinde İdare Mahkemesinde iptal davası açmış; İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 1/4/2013 tarihli ve E.2012/1579, K.2013/821 sayılı kararı ile dava reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

“… Kamu kurumlarının bu kapsamda okulların kendine göre disiplin düzen kurallarının mevcut olduğu, kişi ile devlet[in] [bir] özel bir statü ilişkisi içerisinde bulunduğu, eğitim faaliyetleri sırasında (sendikal faaliyet ile ilgisiz yer ve zamanda) yasaklanan davranışların müeyyidelendirilmesinin temel hakların ihlali sonucunu doğurmayacağı açıktır.

Dava konusu olayda; öğretmen olan davacının 20.12.2011 tarihi salı günü okulda olduğu halde gün boyu yakasında “21 Aralıkta GREVDE'yiz” yazan kokart takarak öğrencilerin önünde, koridorlarda ve dersliklerde dolaştığı, davacının bu davranışı sendikal faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği gibisendikal faaliyet ile ilgisiz yer ve zamanda gerçekleştirildiği, buna göre soruşturma raporu ile davacının dava konusu disiplin cezasına fiili işleyerek görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde kayıtsızlık gösterdiği hususunun sabit olduğu anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”

13. Temyiz üzerine Danıştay Onikinci Dairesinin 10/9/2013 tarihli ve E.2013/6219, K.2013/6062 sayılı ilamıyla dosya, İstanbul Bölge İdare Mahkemesine gönderilmiş ve Mahkemenin 21/1/2014 tarihli ve E.2014/36, K.2014/937 sayılı ilamıyla kararın usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen itiraz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek mahiyette görülmediği belirtilerek itirazın reddi ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.

14. Karar düzeltme istemi, aynı Bölge Mahkemesinin 13/5/2014 tarihli ve E.2014/8196, K.2014/9680 sayılı ilamıyla dilekçede ileri sürülen hususların 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirine uymadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

15. Karar 2/6/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucu 2/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Bu süreçte başvurucu 5/3/2012 tarihinde iş yerinde psikolojik taciz ve yıldırmaya (mobbing) maruz kaldığı iddiası ile İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Polikliniğine başvurmuştur.

18. Adı geçen Adli Tıp Ana Bilim Dalında 31/7/2012 tarihli ve 52 sayılı bilirkişi raporu ile 25/12/2012 tarihli bir sosyal ve psikolojik değerlendirme raporu düzenlenmiştir.Bu bilgi ve bulguların yeniden değerlendirilmesi neticesinde başvurucu hakkında aynı Ana Bilim Dalı tarafından 18/2/2013 tarihli bir ek rapor düzenlenmiş ve bu raporda kişinin iş yerinde mobbinge maruz kaldığı yönünde tespitler yapılmıştır. Raporun sonuç kısmı şöyledir:

“… Hikmet Aslan hakkında tarafımızdan 31/7/2012 tarih ve 52/2012 sayılı bilirkişi raporu düzenlenmiş olup, kişi hakkında hazırlanan 25/12/2012 tarihli sosyal ve psikolojik değerlendirme raporunda yer alan bilgi ve bulgular yeniden değerlendirildiğinde;

1- İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Polikliniğinde yapılan ayrıntılı ruhsal durum muayenesinde tespit edilen ruhsal travma bulguları, Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve Majör Depresyon tanıları ve Uzm.Psikolog D.D. ve Sosyal Hizmet Uzmanı M.C. tarafından hazırlanan sosyal ve psikolojik değerlendirme raporunda yer alan çalıştığı işyeri ortamına ilişkin bulgular ile aktarılanların UYUMLU BULUNDUĞU,

2- Elde edilen tüm bilgiler ışığında, kişinin işyerinde psikolojik şiddet ve yıldırmaya (mobbing) MARUZ KALDIĞI kanaatini bildirir ek rapordur.”

B. İlgili Hukuk

19. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 8. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Devlet memurları, resmi sıfatlarının gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını hizmet içindeki ve dışındaki davranışlarıyla göstermek zorundadırlar.”

20. 657 sayılı Kanun'un 11. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Devlet memurları kanun, tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen esaslara uymakla ve amirler tarafından verilen görevleri yerine getirmekle yükümlü ve görevlerinin iyi ve doğru yürütülmesinden amirlerine karşı sorumludurlar.”

21. 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

A- Uyarma: Memura, görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesidir.

Uyarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

a) Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak,

…”

22. 657 sayılı Kanun'un 135. maddesi şöyledir:

“Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı disiplin kuruluna, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebilir.

İtirazda süre, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gündür. Süresi içinde itiraz edilmeyen disiplin cezaları kesinleşir.

İtiraz mercileri, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren otuz gün içinde kararlarını vermek zorundadır.

İtirazın kabulü hâlinde, disiplin amirleri kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafifletebilir veya tamamen kaldırabilirler.

Disiplin cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir.”

23. 16/7/1982 tarihli ve 8/5105 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik’in 9. maddesi şöyledir:

“Personel, görev yaptığı yerin ve mezun olduğu okulların rozetleri ile Hükümetçe özel günler için çıkarılan rozetler (Atatürk'ün doğumunun 100. Yılı gibi) dışında rozet, işaret, nişan v.b. şeyler takamaz.”

24. 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun 18. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Kamu işvereni kamu görevlileri arasında sendika üyesi olmaları veya olmamaları nedeniyle bir ayırım yapamaz.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Mahkemenin 16/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu, Eğitim-Sen'e üye olduğunu, disiplin soruşturmasının ceza verilerek sonuçlandırılmasının sendika üyeliği ile ilgili olduğunu, 4688 sayılı Kanun'un 18. maddesine göre sendikal faaliyetleri nedeniyle baskı altına alınamayacağını, 21/12/2011 tarihinde icra edilen kokart takılması eylemine yönelik soruşturmanın, mobbing dolayısıyla hakkında Savcılığa şikâyette bulunduğu okul müdürü tarafından yapıldığını, tarafsız ve bağımsız olmayan soruşturmacının ceza teklif ettiğini, hangi fiilleri nedeniyle ceza verildiğinin belli olmadığını ve bu fiillerin 657 sayılı Kanun'da yer almadığını; dolayısıyla, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini, aleyhinde beyanda bulunanlar ile yüzleştirilmediğini, sunduğu belgelerin kararda dikkate alınmadığını, soruşturma sırasında ifadesini avukatı ile birlikte vereceğini belirttiğini, nitekim ifadesinin avukatı yanındayken alındığını; fakat bu tutanakların dava dosyasına gönderilmediğini, dava dilekçesinde yer alan usul ve esasa ilişkin iddialara cevap verilmediğini, görev yaptığı okulda çok sayıda öğretmenin 21 Aralık'a ilişkin kokartı taktığını ancak sadece kendisi hakkında işlem tesis edildiğini, bu kokartı takmasından dolayı disiplin cezası almasının, düşünce ve ifade özgürlüğünün ve gösteri hakkının ihlali olduğunu, Anayasa'da gösterinin yapılacağı yere ilişkin kısıtlayıcı bir düzenleme olmadığını, Mahkemelerin kararlarının gerekçesiz olduğunu, disiplin soruşturması ve dava aşamasında adil bir yargılama yapılmadığını belirterek Anayasa'nın 10., 26., 34., 36. ve 38. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti ve manevi tazminat talebinde bulunmuş, tazminata ilişkin miktar belirtmemiştir.

B. Değerlendirme

27. Bakanlık görüş yazısında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) konuya ilişkin örnek kararlarına vurgu yapılmış; başvurucunun ihlal iddiaları değerlendirilirken belirtilen hususların dikkate alınması ve eylemin sendikal haklardan ziyade ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmesi gerektiği bildirilmiştir.

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu okulda kokart takarak dolaşmasının Sendikanın planladığı grevle ilgili olması nedeniyle gösteri yapma hakkıyla ilişkili olduğunu belirtmiş ise de başvurucunun iddialarının sendikal faaliyetle ilgili olarak örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

29. Öte yandan başvurucu, mensubu olduğu Sendika tarafından planlanan grevle ilgili duyuruyu içeren kokart takarak okulda dolaşmasının disiplin cezası ile yaptırıma tabi tutulmasının okul müdürü ile aralarında husumet bulunmasından kaynaklandığını, kokart taşıyan başka öğretmenler hakkında tutanak tutulmadığını ve bu tutumun eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Eşitlik ilkesi iddiaları yönünden başvurucunun, kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine yapılan muamele arasındafarklılığın bulunduğunu ve bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir. Somut olayda başvurucu, benzer olaylar ile kendi durumunun aynı olduğunu ortaya koyamadığı gibi kendisine hangi ayrımcılık temelinde ve nasıl bir ayrımcılık yapıldığına ilişkin herhangi bir beyanda da bulunmamıştır. Bu nedenle ve eşitlik ilkesinin ihlaline ilişkin iddialarının başka bir haktan bağımsız ve soyut biçimde ileri sürülmesi mümkün olmadığından bir bütün olarak adil yargılanma hakkı başlığı altında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Başvurucunun disiplin soruşturma sürecine, yargılama usulüne, kararların gerekçesine ve davanın sonucuna ilişkin ihlal iddiaları adil yargılanma hakkı başlığı altında incelenmiştir.

1. Örgütlenme Özgürlüğü Yönünden

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

30. Başvurucunun, üyesi olduğu sendikanın eylem kararını duyuran kokart takarak okulda dolaşması, derslere katılması fiilinin disiplin soruşturmasına konu edilerek kendisine disiplin cezası verilmesi kararının örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiğine ilişkin şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun değildir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenide bulunmadığı anlaşılan ihlal iddiasının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

31. Başvurucu; üyesi olduğu sendika tarafından yasal çerçevede planlanan grev kararının icrası kapsamında ertesi gün okula gelmeyeceğini ve gelmeme sebebini duyurmak amacıyla soruşturma konusu kokartı taktığını, sadece kokart taşımaktan ibaret fiiline disiplin cezası verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

32. Bakanlık görüşünde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 10. maddesi bağlamında ifade özgürlüğünün demokratik toplumun temellerinden birini oluşturduğu; ifade özgürlüğünün yalnızca lehte olduğu kabul edilen veya zararsız ya da önemsiz görülen bilgi ve düşünceler için değil aynı zamanda devletin veya toplumun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda başvurunun, başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olup olmadığı, gerçekleştirilen müdahalenin kanunla öngörülmüş olup olmadığı, müdahalenin dayandığı amacın meşru olup olmadığı ve müdahalenin demokratik toplum düzeninde gerekli olup olmadığı temelinde incelenmesi gerektiği belirtilmiştir.

33. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

34. Anayasa’nın "Sendika Kurma Hakkı" kenar başlıklı 51. maddesi şöyledir:

"1. Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.

Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.

Sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.

(Dördüncü fıkra mülga: 7/5/2010-5982/5 md.)

İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenlenir.

Sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri, Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi esaslarına aykırı olamaz.”

35. Anılan düzenlemeler uyarınca örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum meydana getirerek bir araya gelme özgürlüğünü ifade etmektedir. Örgütlenme özgürlüğü, bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlar. Sendika hakkı da çalışanların bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme serbestisini gerektirmekte ve bu niteliğiyle bağımsız bir hak değil örgütlenme özgürlüğünün bir şekli veya özel bir yönü olarak görülmektedir (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, §§ 30, 32).

36. Bireylerin devamlı olarak ve eş güdüm içinde yürüttükleri faaliyetlerin hukukumuzda örgütlenme olarak tanınmaması, Anayasa hükümleri kapsamında örgütlenme özgürlüğünün zorunlu olarak gündeme gelmeyeceği anlamına gelmez. Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir bileşenidir. Demokrasilerde böyle bir "örgüt", devlet tarafından saygı gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara sahiptir (Tayfun Cengiz, § 31).

37. Anayasa’nın 33. ve 51. maddelerinde düzenlenen hak ve özgürlükler, Sözleşme’nin 11. maddesinde bir araya getirilmiştir. Ayrıca Sözleşme’nin 11. maddesinin yorumu ve uygulanmasında AİHM’in, Sözleşme'nin 10. maddesi altında geliştirdiği içtihatların dikkate alınması da gerekmektedir (Özgürlük ve Demokrasi Partisi/Türkiye, B. No: 23885/94, 8/12/1999, § 37; Öllinger/Avusturya, B. No: 76900/01, 29/6/2006, § 38).

38. Anayasa'nın 51. maddesi, devlet için hem negatif hem de pozitif yükümlülükler getirmektedir. Devletin, 51. madde çerçevesinde bireylerin ve sendikaların örgütlenme özgürlüğüne müdahale etmemeye yönelik negatif yükümlülüğü 51. maddenin ikinci ila altıncı fıkralarında yer alan gerekçelerle müdahaleye izin veren koşullara tabi tutulmuştur. Aslında devletin bu her iki yükümlülüğüne ilişkin olarak uygulanacak ölçütlerde bir değişiklik olmamaktadır. Devletin ister pozitif ve isterse de negatif yükümlülüğü söz konusu olsun bireyin ve bir bütün olarak toplumun çatışan menfaatleri arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi bu adil dengenin kurulup kurulmadığına karar verirken kamu gücünü kullanan organların bu alanda belirli bir takdir marjına sahip olduğunu gözönünde bulunduracaktır (Tayfun Cengiz, §§ 36, 37).

39. Öte yandan örgütlenme özgürlüğü, sınırlanabilir bir haktır ve Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlama rejimine tabidir. Örgütlenme özgürlüğüne ilişkin Anayasa'nın 33. maddesinin üçüncü ve 51. maddesinin ikinci fıkralarında sınırlama sebeplerine yer verilmiştir. Ancak bu özgürlüğe yönelik sınırlamaların da bir sınırının olması gerektiği açıktır. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında Anayasa'nın 13. maddesindeki ölçütler dikkate alınmak zorundadır. Bu sebeple örgütlenme özgürlüğüne getirilen sınırlandırmaların denetiminin Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde ve Anayasa'nın 51. maddesi kapsamında yapılması gerekmektedir (Tayfun Cengiz, § 38).

40. Somut olayda başvurucu, öğretmen olarak devlet memuru statüsünde iken Şube Yönetim Kurulu üyesi olduğu Sendikanın grev kararından sonra ve grev gününden bir gün önce grev ilanını içeren bir kokart takarak okulda dolaşmış ve derslere girmiştir. İlk Derece Mahkemesi, grev öncesi okulda ve öğrenciler önünde kokart taşımasının, sendikal faaliyetle ilgili olmadığını belirterek başvurucunun fiilini görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde kayıtsızlık gösterme olarak değerlendirmiştir. Bunun dışında başvurucuya isnat edilen ve disiplin soruşturmasına konu edilen herhangi bir eylem bulunmamaktadır.

41. Başvuruya konu olayda çözümlenmesi gereken ilk mesele üyesi olduğu Sendikanın planladığı yasal grev faaliyetinden bir gün önce grevi duyuran içerikte kokart takarak okulda dolaşan ve derslere giren başvurucu aleyhine uyarma cezası verilmesinin örgütlenme özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturup oluşturmadığını belirlemektir. Sonraki aşamalarda varlığı kabul edilen müdahalenin kanuni dayanağının olup olmadığının, meşru amaçlara dayanıp dayanmadığının, kısıtlamanın demokratik toplumda gerekli olup olmadığının ve kullanılan araçların orantısız olup olmadığının tespit edilmesi gerekir.

i. Müdahalenin Varlığı

42. Başvurucunun Sendika tarafından alınan grev kararı sonrasında grevden bir gün önce grevle ilgili kokart takarak görevini ifa etmesi sonucunda devlet memurundan beklenen yükümlülüklere uymadığı gerekçesiyle disiplin yaptırımına tabi tutulmasının örgütlenme özgürlüğü ile ilgili olduğuna ve müdahale niteliği taşıdığına şüphe bulunmamaktadır.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

43. Anayasa’nın 51. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca örgütlenme özgürlüğüne “kanunla öngörülmedikçe” ve madde metninde belirtilen meşru amaçlar dışında müdahale edilemez. Aynı zamanda ifade özgürlüğüne getirilecek bir sınırlamanın, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet'in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

Kanunilik

44. Başvurucu, hangi fiilleri nedeniyle ceza verilmesi gerektiği sonucuna gidildiğinin belli olmadığını ve bu fiillerin kanunda yer almadığını ileri sürmüştür. Yapılan değerlendirmeler neticesinde 657 sayılı Kanun'un "Davranış ve işbirliği" kenar başlıklı 8. maddesi, “Devlet memurlarının görev ve sorumlulukları” kenar başlıklı 11. maddesi ve "Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller" kenar başlıklı 125. maddesi ve ilgili Yönetmelik'in 9. maddesinin "kanunilik" koşulunu karşıladığı sonucuna varılmıştır.

Meşru Amaç

45. İlk Derece Mahkemesi "davacının 20/12/2011 tarihinde yakasına grevle ilgili kokart takarak okulda dolaşmasının, sendikal faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği gibi sendikal faaliyetle ilgili olmayan yer ve zamanda gerçekleştirildiği" gerekçesi ile müdahalenin kamu düzeni ve kurumsal disiplinin korunması amacı güttüğünü belirtmiştir. Başvurucu, hakkındaki uygulamanın yasanın öngördüğü amaçla uyumlu olmadığını ileri sürmüştür.

46. Örgütlenme özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin meşru olabilmesi için bu müdahalenin Anayasa'nın 51. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık, genel ahlak ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebebiyle ve kanunla yapılmış olması gerekir.

47. Görev yaptığı okulda üyesi olduğu Sendikanın grev kararını duyuran kokart taşıması nedeniyle başvurucuya verilen disiplin cezasının Anayasa'nın 51. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan meşru amaçları hedeflediği kabul edilse bile bu hususun müdahalenin gerekliliği konusunda yapılacak değerlendirmelerle birlikte tartışılmasının daha doğru olacağı sonucuna varılmıştır.

Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma ve Ölçülülük

48. Başvurucu; okulda kokart takarak dolaşma fiilinin 657 sayılı Kanun’daki sınırlayıcı düzenlemelerle örtüşmediğini, yasada yer almayan düzenleme ve suçlamalarla disiplin cezası verildiğini, başka öğretmenlerde de kokart bulunmasına rağmen sadece kendisi hakkında işlem yapıldığını iddia etmiştir. Üyesi olduğu Sendikanın yasal çerçevede aldığı grev kararını ve ertesi gün okula gelmeme sebebini duyurmak için kokart taşıması nedeniyle disiplin cezası uygulanmasının ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca başvurucu; soruşturmanın, okulda daha sonra göreve başlayan ve kendisine mobing uygulayan amir tarafından yürütüldüğünü vurgulamıştır.

49. Bakanlık görüşünde, Sözleşme’nin 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü hakkının kamu görevlilerine de tanınan bir hak olmasının yanısıra bu hakkın kamu görevlileri tarafından kullanımı durumunda diğer kişilere nazaran daha hassas davranılması icap ettiği, bu hususun Sözleşme’de görev ve sorumluluklar kavramıyla ortaya konduğu vurgulanmıştır. İfade özgürlüğüne yönelik müdahalelerin varlığı hâlinde alınan önlemleri haklı kılacak gerekçelerin olup olmadığının ve "sınırlama amacı ile aracı arasında makul bir dengenin bulunup bulunmadığının" demokratik toplum gerekleri açısından değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

50. Örgütlenme özgürlüğü ve daha özelde sendika hakkı mutlak olmadığından bazı sınırlandırmalara tabi tutulabilir. Sendika özgürlüğüne ilişkin olarak Anayasa'nın 51. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan sınırlandırmaların Anayasa'nın 13. maddesinin güvencesinde olan demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı konusunda bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

51. Anayasa'da belirtilen "demokratik toplum" kavramı, çağdaş ve özgürlükçü bir anlayışla yorumlanmalıdır. "Demokratik toplum" ölçütü, Anayasa'nın 13. maddesi ile Sözleşme'nin bu ölçütün kullanıldığı 9., 10. ve 11. maddeleri arasındaki paralelliği açıkça yansıtmaktadır. Bu itibarla demokratik toplum ölçütü, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik temelinde yorumlanmalıdır (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 49; Başkaya ve Okçuoğlu/Türkiye, B. No: 23536/94, 24408/94, 8/7/1999, § 61). Anayasa Mahkemesi de daha önceki birçok kararında bu nitelendirmeyi vurgulamıştır (Tayfun Cengiz, § 52).

52. Buna göre aynı zamanda birey olan devlet memurları, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik gibi demokratik toplumun temel ilkelerinin korumasından yararlanır. Başka bir deyişle görevine yansıtma, şiddete teşvik etme veya demokratik ilkelerin reddi söz konusu olmadığı sürece ifade özgürlüğü çerçevesinde dile getirilen bazı görüşler veya bunların dile getirilme biçimi yetkili makamların gözünde kabul edilemez olsa dahi ifade ve örgütlenme özgürlüklerini ortadan kaldırmaya yönelik tedbirler demokrasiye hizmet edemez hatta demokrasiyi tehlikeye düşürür (Kayasu/Türkiye, B. No: 64119/00, 76292/01, 13/11/2008, § 77).

53. Hak ve özgürlüklere yapılacak her türlü sınırlamada devreye girecek bir başka güvence de Anayasa'nın 13. maddesinde ifade edilen "ölçülülük ilkesi"dir. Bu ilke, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin başvurularda öncelikli olarak dikkate alınması gereken bir güvencedir. Anayasa'nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır. Nitekim Anayasa Mahkemesi amaç ile araç arasında makul bir ilişki ve dengenin bulunup bulunmadığını inceler (Tayfun Cengiz, § 53).

54. Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre ölçülülük, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları ile araç arasındaki ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir. Bu sebeple sendika hakkına yapılan müdahalelerde hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir. Bu bağlamda başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin sendika hakkını kısıtlama bakımından “demokratik bir toplumda gerekli” ve “ölçülülük ilkesi”ne uygun olduğunun inandırıcı bir şekilde ortaya konup konulamadığı olacaktır (Tayfun Cengiz, §§ 54, 55).

55. Öte yandan örgütlenme özgürlüğü -devlet memurları söz konusu olduğunda- görüşlerin dengeli ve siyaseten yansız olarak açıklanıp açıklanmadığını, kişisel tavırlar sergilenip sergilenmediğini ve tarafsızlıklarının güvence altında olup olmadığını tartışma konusu yapmaktadır. Bu bağlamdaki AİHM uygulamalarında, memurun bulunduğu konum, görev yaptığı alanla ilgili olarak ödev ve sorumluluk derecesini belirlemede ulusal makamlara bir takdir marjı tanınmaktadır (İsmail Sezer/Türkiye, B. No: 36807/07, 24/3/2015, § 28;Ahmed ve diğerleri / Birleşik Krallık, B. No: 22954/93, 2/9/1998, §§ 53, 54; Otto/Almanya (k.k.), B. No: 27574/02, 24/11/2005). Fakat örgütlenme özgürlüğünü sınırlama niteliği taşıyan bu durumun bir sınırının olduğu da unutulmamalıdır.

56. Devletin kamu hizmetinde çalışan memurlarına bir bağlılık görevi getirmesi, ödev ve sorumluluklar yüklemesi memurların statüleri gereği meşru kabul edilebilir bir durumdur. Fakat devlet memurlarının da birer birey olduğu; siyasi görüş sahibi olma, ülke ve toplumsal sorunlarla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahip olduğu ve bu nitelikleriyle Sözleşme’nin 10. ve 11. maddelerinden yararlanma haklarının bulunduğu şüpheden uzaktır (İsmail Sezer/Türkiye, § 52; Vogt/Almanya, B. No: 17851/91, 26/9/1995, § 53).

57. Ayrıca örgütlenme özgürlüğünün sendika üyelerine sendikalarının sesini duyurma ve toplu menfaatleri dile getirme imkânı sağladığı ve güvence altına aldığı fakat sendika üyelerine karşı devlet tarafından belirli bir muamele yapılmasını korumadığı hatırda tutulmalıdır (İsmail Sezer/Türkiye, § 50).

58. Anayasa Mahkemesi, müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını, müdahalede bulunulurken hakkın özüne dokunulup dokunulmadığını, ölçülü davranılıp davranılmadığını davanın bütününe ve her olayın kendine has özelliklerine göre takdir edecektir (Yaman Akdeniz ve diğerleri, B. No: 2014/3986, 2/4/2014, § 44). Bu bağlamda başvurucunun ifa ettiği görev, görev mahallinin şartları, disiplin yaptırımına konu fiilin niteliği ve başvurucunun tavrının görevine yansıması gibi hususlar değerlendirilecektir.

59. Başvurucunun, orta öğretim düzeyindeki bir devlet okulunda Türk dili ve edebiyatı öğretmeni ve aynı zamanda sendika temsilcisi olduğu dikkate alındığında, devlet memurlarının ifade özgürlüğü kapsamında düşünceyi açıklamanın örgütlü biçimi olan sendikal faaliyette bulunma hakkından bütünüyle mahrum bırakılamayacağı gözönünde bulundurulmalıdır. Bununla birlikte demokratik bir toplumda gerekliliği tartışılmaz olan durumlarda ordu, emniyet veya başka bazı alanlarda siyasi ve toplumsal faaliyetlere sınırlamalar getirilmesi mümkündür. Başvurucunun bu türden sınırlamalara tabi tutulmasını gerektirecek veya başka güvenlik tehdidi oluşturan bir görevde bulunmadığı, görevinde tarafsızlığını ihlal edici tavır ve eylemlerinin bulunduğuna ilişkin okul idaresinden yakınmalar olmadığı anlaşılmaktadır.

60. Başvurucunun üyesi olduğu Sendika; Sözleşme, Anayasa ve yasalar çerçevesinde hükümeti uyarmak amacıyla “grevli toplu sözleşme, güvenceli istihdam, insanca yaşayacak temel ücret, ek ödemelerin emekli aylıklarına dahil edilmesi, baskı, ceza ve sürgünlerin durdurulması” talepleriyle 21 Aralık 2011 tarihinde bir günlük grev kararı almıştır. Başvurucunun yakasındaki kokartta da “21 Aralıkta GREV’deyiz ibareleri yazılıdır. Sendikanın yapmayı planladığı gösterinin, çalışan sınıfın sosyal ve özlük haklarının savunulmasını amaçlayan, barışçıl olmadığına yönelik herhangi bir tespit bulunmayan özelliği dikkate alınmalıdır. Yine başvurucunun grevin bir gün öncesinde yakasında taşıdığı kokart içeriğinde grevi ve tarihini duyurmak dışında yasal olmayan, kamuyu incitecek veya yanlış yönlendirmelere sebep olacak ibare veya işaretler bulunmadığı, başvurucunun görev yaptığı yerin ortaöğretim seviyesinde bir okul olması nedeniyle öğrencilerin öğretmenlerden etkilenme ihtimalinin ilköğretim seviyesine göre daha düşük olduğu değerlendirilmelidir.

61. Başvurucu, üyesi olduğu sendika şubesinin yönetim kurulunda olduğunu ve sendikacı sıfatıyla ertesi gün okula gelmeme sebebini duyurmaya çalıştığını, kokart taşıma dışında başka bir eyleminin olmadığını ileri sürmüştür. Niteliğine yukarıda değinilen kokart, devlet memurunun görev esnasındaki kılık ve kıyafetine ilişkin yasal düzenlemelere aykırı gözükse de Sendikanın yasal çerçevede planladığı grevin bir gün öncesinde ve geçici kabul edilebilecek bir sürede taşınması, çalışanların dayanışmasını gösterme ve sendikal haklarını bağımsız bir şekilde kullanma yolu olarak değerlendirilecek grev organizasyonu ile ilgili olması ve üçüncü kişilere bilgi verme niteliği taşıması nedeniyle sendikal faaliyetin bir parçası olarak kabul edilmesini gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda AİHM, toplantı özgürlüğünün demokratik toplumdaki önemli yeri dikkate alındığında bireye sunulan seçim ve eylem imkânları etkisiz olduğunda ya da hiçbir yarar sağlamayacak şekilde azaltıldığında bireyin söz konusu özgürlükten yararlanmadığını vurgulamaktadır (Akın Şişman ve diğerleri/Türkiye, B. No: 1305/05, 27/9/2011, §§ 32-34).

62. Öte yandan başvurucunun eylemi sonucunda kendisine uyarma cezası verilmiştir. Verilen ceza -hafif olsa da- başvurucu gibi sendikaya üye kişileri, çıkarlarını savunmak amacıyla yapılan meşru grev veya eylem günlerini organize etmenin önüne geçebilecek caydırıcı etki doğuracak bir niteliğe sahiptir (Kaya ve Seyhan/Türkiye, B. No: 30946/04, 15/12/2009, § 30; Karaçay/Türkiye, B. No: 6615/03, 27/6/2007, § 37; Doğan Altun/Türkiye, B. No: 7152/08, 26/5/2015, § 50; Ezelin/Fransa, B. No: 11800/85, 26/4/1991, § 43).

63. Açıklanan nedenlerle şikâyet edilen uyarma cezasının acil toplumsal bir ihtiyaç baskısına tekabül etmemesi nedeniyle demokratik toplumda gerekli olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu sebeple başvurucunun Anayasa'nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

2. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden

64. Başvurucu; disiplin soruşturmasında avukatla savunma yapacağını beyan etmesine rağmen kendisine ek süre ve savunma fırsatı tanınmadığını, tanıklarla yüzleştirilmediğini, kendisine mobing uyguladığı yönünde şikâyetçi olduğu amir tarafından soruşturma yürütüldüğünü, suçlandığı fiil ile yasal hükümlerin uyuşmadığını iddia etmektedir.

65. Ancak başvurunun koşulları ve Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiği yönündeki tespitler dikkate alındığında başvurucunun temel hukuki meselesinin incelendiği ve çözüme kavuşturulduğu, bu nedenle diğer şikâyetler açısından inceleme yapmaya gerek olmadığı değerlendirilmiştir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

66 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

67. Başvurucu, ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.

68. Sendika hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

69. Sendika hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 5. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

70. Sendika hakkına yönelik başvurusu açısından ihlal tespitinin başvurucuya yeterli tatmin sağladığı değerlendirildiğinden sendika hakkına yapılan müdahale nedeniyle tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

71. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki şikâyetlerin incelenmesine GEREK OLMADIĞINA,

D. Kararın bir örneğinin sendika hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 5. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

16/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hikmet Aslan [2.B.], B. No: 2014/11036, 16/6/2016, § …)
   
Başvuru Adı HİKMET ASLAN
Başvuru No 2014/11036
Başvuru Tarihi 2/7/2014
Karar Tarihi 16/6/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, sendika yönetim kurulu üyeliği görevi de bulunan devlet memurunun sendikanın planladığı eyleme ilişkin kokart takarak okulda dolaşmasının, soruşturmaya konu edilerek disiplin cezası verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri hakkının; soruşturma sürecinde savunmasının usulüne uygun alınmaması, savunma için ek süre verilmemesi ve aralarında husumet bulunan amir tarafından soruşturma yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkı ile Kanunsuz suç ve ceza olmaz. lkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Sendika hakkı Sendika İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 657 Devlet Memurları Kanunu 8
11
125
135
4688 Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu 18
Yönetmelik 16/7/1982 Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik 9
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi