TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET DİYAEDDİN SERİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1110)
|
|
Karar Tarihi: 5/12/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Diyaeddin
SERİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Alper Muammer KOCABAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, üçüncü kişi tarafından taşınmazın işgal edilmesi
sonucu tesis edilen müdahalenin meni işleminin yargı kararı ile iptal edilmesi
nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucunun maliki olduğu Bursa ili Orhangazi ilçesi
sınırları dâhilinde bulunan tarla vasıflı taşınmaz üzerinde üçüncü kişi
tarafından tarımsal faaliyet yapılmaktadır. Üçüncü kişinin taşınmazı işgal
ettiği belirtilerek 4/12/1984 tarihli ve 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun
uyarınca müdahalenin önlenmesi için Orhangazi Kaymakamlığı nezdinde idari
başvuruda bulunulmuştur. Bu başvuru üzerine4/7/2012 tarihli müdahalenin menine
yönelik işlem tesis edilmiştir.
8. Müdahalenin meni işleminin iptali istemiyle taşınmazı işgal
eden kişi tarafından Bursa 1. İdare Mahkemesi(Mahkeme)
nezdinde dava açılmış ve başvurucu davalı Orhangazi Kaymakamlığı yanında davaya
müdahil olmuştur.
9. Mahkeme 27/12/2012 tarihli kararıyla, 3091 sayılı Kanun'un
taşınmaz mülkiyeti yönünden haklılığın saptanmasını sağlayacak bir hüküm
içermediğini tespit etmiştir. Mahkeme, 3091 sayılı Kanun'un adli yargıda
mülkiyet uyuşmazlığı çıkarılana kadar zilyetliğin korunmasını amaçladığını
belirtmiştir. Üçüncü kişinin işlem tarihinde söz konusu taşınmazın zilyedi
bulunduğuna dikkat çeken Mahkeme zilyet bulunan kişi hakkında tesis olunan
işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal kararı vermiştir.
10. İptal kararı Bursa Bölge İdare Mahkemesinin 25/6/2013
tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme istemi de aynı Mahkemenin
26/11/2013 tarihli ilamıyla reddedilmiştir.
11. Karar düzeltme isteminin reddine dair ilamın 20/12/2013
tarihinde tebellüğ edilmesi üzerine 20/1/2014 tarihinde bireysel başvuru
yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. 3091 sayılı Kanun 'un 1. maddesi şöyledir;
"Bu Kanun; gerçek veya tüzelkişilerin zilyed
bulunduğu taşınmaz mallarla kamu idareleri, kamu kurumları ve kuruluşları veya
bunlar tarafından idare olunan veya Devlete ait veya Devletin hüküm ve
tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlere veya menfaati umuma ait olan
taşınmaz mallara yapılan tecavüz veya müdahalelerin, idari makamlar tarafından
önlenmesi suretiyle tasarrufa ilişkin güvenliği ve kamu düzenini sağlar."
13. 3091 sayılı Kanun'un 2. maddesi şöyledir;
"Taşınmaz mallara tecavüz veya müdahale edilmesi halinde; taşınmaz
mal merkez ilçe sınırları içinde ise, il valisi veya görevlendireceği vali
yardımcısı, diğer ilçelerde ise kaymakamlar tarafından bu tecavüz veya
müdahalenin önlenmesine karar verilir ve taşınmaz mal yerinde zilyedine teslim
edilir."
14. 3091 sayılı Kanun'un 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir;
"Taşınmaz mala yapılan tecavüz veya
müdahalenin önlenmesi için, yetkili makamlara başvurmaya, o taşınmaz malın
zilyedi, zilyed birden fazla ise içlerinden biri
yetkilidir."
15. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun
683. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir;
"Malik, malını haksız
olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her
türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir."
16. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 154.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir;
"Bir hakka
dayanmaksızın başkasına ait taşınmaz mal veya eklentilerini malikmiş gibi
tamamen veya kısmen işgal eden veya sınırlarını değiştiren veya bozan veya hak
sahibinin bunlardan kısmen de olsa yararlanmasına engel olan kimseye, suçtan
zarar görenin şikâyeti üzerine altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar
adlî para cezası verilir. "
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 5/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
18. Başvurucu; taşınmazının fiilen işgal edildiğini, mütecaviz
üçüncü kişinin taşınmaz üzerinde hiçbir hakkının bulunmadığını, aralarında
kullanıma yönelik bir sözleşme de olmadığını belirtmiştir. Başvurucu,
taşınmazının işgal edilmesi ve kendisinin taşınmaz üzerinde tasarruf edememesi
nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
19. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen
işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş
olması gerekir.
20. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının
uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya
çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine
başvurulmalıdır. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle
genel yargı mercilerinde, olağan kanun yolları ile çözüme kavuşturulması
esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan
denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§
17,18).
21. Somut olayda başvurucu, taşınmazının işgal edilmesi
nedeniyle talebi üzerine 3091 sayılı Kanun uyarınca tesis edilen müdahalenin
meni işleminin üçüncü kişi tarafından idareye karşı açılan dava sonucu iptal
edilmesine dair yargılama sürecini temel alarak mülkiyet hakkının ihlali
iddiasıyla bireysel başvuruda bulunmuştur.
22. Başvuru konusu olayda, başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik
olarak kamu makamlarınca doğrudan yapılan bir müdahale mevcut olmayıp özel
kişiler arası bir uyuşmazlık söz konusudur. Dolayısıyla başvuruda, devletin
mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri yönünden inceleme yapılması
gerekmektedir.
23. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye
bağlanmıştır. Bu maddede bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan
mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca
devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir.Anayasa'nın
5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin
pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bu pozitif yükümlülükler, kimi
durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet
hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (Eyyüp Boynukara, B.
No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41).
24. Devletin pozitif yükümlülükleri, mülkiyet hakkına yapılan
müdahalelere karşı usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal yolları da içeren
etkili hukuksal bir çerçeve oluşturma ve oluşturulan bu hukuksal çerçeve
kapsamında yargısal ve idari makamların bireylerin özel kişilerle olan
uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermesini temin etmek
sorumluluklarını da içermektedir (Selahattin
Turan, B. No: 2014/11410, 22/6/2017, § 41).
25. Bu bağlamda, ilgili hukuk kısmında yapılan alıntılardan da
anlaşıldığı üzere pozitif hukukumuzun taşınmaz mülkiyetinin korunması ile
ilgili olarak etkin hukuki ve cezai yolları temin ettiği açıktır. Taşınmaz
maliki sıfatıyla başvurucunun, mülkiyet hakkına dayalı olarak 4721 sayılı
Kanun'un 683. maddesi uyarınca "haksız el atmanın önlenmesi" davası açmak suretiyle mülkünü koruması
mümkün olduğu gibi 5237 sayılı Kanun'un 154. maddesinde düzenlenen "hakkı olmayan yere tecavüz"
suçu kapsamında mülkiyet hakkının etkin şekilde korunması bakımından ceza
hukuku araçlarından yararlanabilmesi de söz konusudur.
26. Başvurucu, taşınmaz zilyetliğinin korunması için ihdas
edilen 3091 sayılıKanun uyarınca idareye
başvurmuştur. Bu Kanun uyarınca Orhangazi Kaymakamlığı tarafından tesis edilen
müdahalenin meni kararı alınmasına yönelik işlem ise derece mahkemesi
tarafından üçüncü kişinin zilyet olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir (bkz. §
9).
27. 3091 sayılı Kanun'un öngördüğü koruma taşınmazın zilyedine
yönelik olup, başvurucunun kendi anlatımına göre, müdahalenin meni kararının
alındığı tarih itibariyletaşınmazın maliki olduğu
ancak zilyet olmadığı anlaşılmaktadır. Bu hâle göre başvurucu zilyetliğin
korunmasına ilişkin idari veya yargısal yollardan yararlanamamaktadır.
28. Yukarıda da değinildiği üzere başvurucunun taşınmazına
yapılan müdahaleyi engellemek için malik sıfatıyla başvurabileceği yargısal
yollar mevcuttur (bkz. § § 15, 16). Buna karşın başvurucu bu yargısal yollara
başvurduğuna dair herhangi bir somut bilgi veya belge sunamamıştır. Başvurucu,
mülkiyet hakkı ihlali iddiasında bulunduğu bu başvuruyu, zilyetliği koruyan
hukuki mekanizmayı işlettiği yargısal süreci temel alarak gerçekleştirmiştir.
Mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri süren başvurucunun bireysel başvuruya
konu ettiği zilyetliğin korunmasına ilişkin idari yol ise somut olay bağlamında
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu değildir.
29. Bu durumda mülkiyet hakkının korunması bağlamında hukuk
sisteminde mevcut etkili hak arama yollarının tüketildiğinin kabulü mümkün
değildir.
30. Açıklanan nedenlerle mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddiasının yetkili derece mahkemeleri önünde tanınan başvuru yolları
tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
5/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.