TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖZTAŞ HAFRİYAT KUM
ÇAKIL SANAYİ VE TİCARET A.Ş. BAŞVURUSU
|
(Başvuru
Numarası: 2014/1128)
|
|
Karar
Tarihi: 22/3/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Abuzer YAZICIOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Öztaş Hafriyat Kum Çakıl Sanayi ve Ticaret A.Ş.
|
Vekili
|
:
|
Av. Neslihan TÜRKAY
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; hakkında verilen idari para cezasına karşı yaptığı
itirazın yasal hükümlerin hatalı uygulanması, yeterli araştırma yapılmadan,
talep ve itirazları dikkate alınmadan sonuçlandırılarak reddine karar verilmesi
nedenleriyle suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Anonim şirket olarak tüzel kişiliği bulunan başvurucu, 2006
yılı Aralık ayından itibaren dava konusu yer ve çevresinde kum, çakıl ve
benzeri maden işleriyle uğraşmaktadır.
8. Başvurucunun Edirne İl özel İdaresi (İdare) tarafından onaylı
maden işletme ruhsatı bulunmaktadır. Ruhsatla 2006 yılı Aralık ayından itibaren
Edirne ili Merkez ilçesi Hatip köyü sınırları içinde bulunan 799, 800, 813 ve
822 parsel numaralı taşınmazlarda kum ve çakıl madeni işletmeye izin
verilmektedir.
9. Başvurucunun maden işletme sahasına komşu taşınmaz malikleri
tarafından Edirne 2. Asliye Hukuk Mahkemesine açılan müdahalenin önlenmesi
davasının yargılama sürecinde yapılan keşifte, üçüncü kişilere ait 802 ve 821
parsel numaralı taşınmazlardan toplamda 1131,50 m2 kısmının maden sahasına katılmış olduğu bilirkişi
raporlarında tespit edilmiş; durum ara kararla İdareye bildirilmiştir.
10. İhbar üzerine İdare tarafından 20/9/2011
tarihli ve 8383 sayılı kararla 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanunu’nun
12. maddesinin beşinci fıkrası gereğince başvurucuya 237.615 TL idari para
cezası uygulamıştır.
11. Başvurucu, idari yaptırıma tabi tutulan alanlarla ilgili
hukuk yargılamasının devam ettiğini ve müdahalenin varlığının kesinleşmediğini,
belirlenen ceza miktarının hatalı hesaplandığını, çelişkili bilirkişi raporları
esas alınarak değerlendirme yapıldığını belirterek para cezasına itiraz
etmiştir.
12. Edirne 2. Sulh Ceza Mahkemesi (Mahkeme), başvurucunun
itirazına karşı ilgili idarenin yazılı görüşünü almış; müdahalenin önlenmesi
davasına ilişkin yargılama evraklarını, keşif ve bilirkişi raporlarını temin
etmiş; dosya üzerinden iki kez uzman bilirkişi incelemesi yaptırmıştır. Mahkeme
30/10/2013 tarihli kararı ile başvurucunun itirazını
reddetmiştir. Mahkeme kararının ilgili bölümleri aşağıdaki gibidir:
“… Dosyanın maden mühendisi Abdullah
Doğutürk'e tevdi edildiği, 12.11.2012 tarihli bilirkişi tarafından raporun
sunulduğu, raporun sonuç bölümü 2 numaralı bendinde 'ruhsat sınırı dışında
ekonomik değeri olan bir maden üretimi olmadığından dolayı uygulanan idari para
cezasına gerek olmadığı ortaya çıkmaktadır' açıklamasının bulunduğu, bu nedenle
dosyanın Ankara Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine gönderilerek üç kişilik maden
mühendisi bilirkişi heyetinden rapor istendiği, üç kişilik maden mühendisi
bilirkişisinin 21.4.2013 tarihinde düzenlenen raporunda Edirne İl Özel İdaresinin ... idari para cezası
kararının iptalini gerektirecek hukuka aykırı bir durum söz konusu olmadığı
belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamından, itiraz eden şirketin
ruhsat alanı dışında bulunan 802 ve 821 parsellerde (ruhsatsız alanda) üretim
yapması nedeniyle MK 12. Madde gereği uygulanan idari para cezasının mevzuata
uygun olduğu anlaşıldığından başvurunun reddine karar verilmiştir.”
13. Başvurucunun karara itirazı, Edirne 4. Asliye Ceza
Mahkemesinin 19/12/2013 tarihli kararı ile İlk Derece
Mahkemesinin kararında itiraz dilekçesinde ileri sürülen iddiaların söz konusu
kararın ortadan kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek
reddedilmiştir.
14. Nihai karar, başvurucuya 30/12/2013
tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 22/1/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 3213 sayılı Kanun’un 12. maddesinin beşinci fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
“Ruhsatı olmadan veya başkasına ait ruhsat
alanı içerisinde üretim yapıldığının tespiti halinde faaliyetler durdurularak
üretilen madene mülki idare tarafından el konulur. Bu fiili işleyenlere, bu
fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve el konulma imkanı
ortadan kalkmış olan tüm madenin ocak başı satış bedelinin üç katı tutarında
idari para cezası uygulanır…”
17. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 217. maddesi şöyledir:
“(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya
getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller
hâkimin vicdani kanaatiyle serbestçe taktir edilir.
(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde
elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 22/3/2017 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu Şirket, işletmesinin
bulunduğu maden sahasının komşu parsellere bir taşması/müdahalesi bulunup
bulunmadığının tespiti amacıyla Edirne 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dava
sonucunda maden sahasının Hazine ve şahıs arazisi olan komşu parsellere
müdahaleli olduğunun tespit edildiğini, bu tespit üzerine Hazine tarafından
hakkında açılan dava sonucu mevzuatta belirtildiği şekilde (bkz. § 16)
2.146.000 m2 taşma alanının maden çıkartılan
bölümü olan 473,592 m2 üzerinden hesaplanan değer ile hakkında idari para cezası işlemi
uygulandığını ancak komşu parsel sahibi tarafından açılan ve bireysel başvuru
tarihi itibarıyla derdest olan davada yargılama süreci neticelenmeden ve taşma
alanının tümü üzerinden hesaplanan değer ile hakkında idari para cezası işlemi
uygulandığını, bu hususları itiraz mercileri önünde ileri sürmesine rağmen
mevzuatın açıkça hatalı yorumlanarak itirazlarının reddedildiğini, bu
nedenlerle "suç ve cezada kanunilik" ilkesinin ihlal edildiğini ileri
sürmüş ve idari para cezasının iptal edilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Suç ve cezada kanunilik ilkesi, hukuk devletinin kurucu
unsurlarından olup bu ilkenin Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
(Sözleşme) ortak koruma alanı kapsamında yer aldığı kabul edilmektedir.
Kanunilik ilkesi, genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel
bir güvence oluşturmanın yanı sıra suç ve cezaların belirlenmesi bakımından
özel bir anlam ve önemi haiz olup bu kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış
veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden dolayı keyfî bir şekilde suçlanmaları ve
cezalandırılmaları önlenmekte; buna ek olarak, suçlanan kişinin lehine olan
düzenlemelerin geriye etkili olarak uygulanması sağlanmaktadır (Karlis A. Ş.,
B. No: 2013/849, 15/4/2014, §§ 23-33).
21. Kamu otoritesinin ve bunun bir sonucu olan ceza verme
yetkisinin keyfî ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi,
kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabilir. Bu
doğrultuda kamu otoritesini temsil eden yasama, yürütme ve yargı erklerinin bu
ilkeye saygılı hareket etmeleri, suç ve cezalara ilişkin kanuni düzenlemelerin
sınırlarının yasama organı tarafından belirgin bir şekilde çizilmesi, yürütme
organının sınırları kanunla belirlenmiş bir yetkiye dayanmaksızın düzenleyici
işlemleri ile suç ve ceza ihdas etmemesi, ceza hukukunu uygulamakla görevli
yargı organın da kanunlarda belirlenen suç ve cezaların kapsamını yorum yoluyla
genişletmemesi gerekir (Karlis A.Ş.,
§ 34).
22. Ceza yaptırımına ilişkin düzenlemelerin öngörülebilir ve
erişilebilirliği noktasındaki öncelikli ölçü; mahkemelerin yorumunu ve hangi
eylemlerin ne tür bir cezayla karşılık bulduğunu, gerektiğinde hukuki bir
yardımla kişilerin bilebilmelerini sağlamasıdır. Bu bağlamda tüm ayrıntıların
düzenleme içinde yer alması şart olmayıp bazı muhtemel belirsizliklerin
yargısal yorumla zamanla açıklanıp aydınlatılması imkân dâhilindedir. Bu
noktada önemli olan yorumla ulaşılan sonucun, eylemin özü açısından tutarlı ve
makul kabul edilebilir olmasıdır (Efendi
Yaldız, B. No: 1202, 25/3/2015, § 34).
23. Başvurucu, idari yaptırım kararının
dayanağı olan Kanun'da müdahaleli olarak tespit edilen alanın esas alınmadığını
aksine müdahaleli olarak tespit edilen alandan elde edilen maden miktarının esas
alınmasının amaçlandığını, mera niteliğindeki taşınmazla ilgili müdahale
tespiti sonrasında uygulanan idari para cezasının maden miktarı esas alınarak
hesaplandığını ve buna itiraz etmediğini, itiraz konusu idari para cezasında
yasal düzenlemenin hatalı yorumlanarak Kanun’da öngörülmeyen bir ceza
belirlendiğini ileri sürmektedir.
24. Somut olayda, başvurucu hakkında
düzenlenen idari para cezasının dayanağı olarak 3213 sayılı Kanun’un 12. maddesinin
uygulandığı, başvurucunun emsal gösterdiği ve itiraz etmediğini belirttiği mera
niteliğindeki taşınmaza ilişkin idari para cezasıyla ilgili olarak yargı
merciine başvurulmadığı, şikâyet konusu idari yaptırımın yargı denetiminden
geçtiği, başvurucunun itirazlarını yargı makamlarına ulaştırdığı ve itirazların
yasal düzenlemenin yorumundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
25. Anayasa Mahkemesinin görevi, kanun hükümlerinin nasıl
yorumlanması gerektiğini belirlemek değil bunun ötesinde uygulamaya yansıyan
yorumun başvurucu tarafından ilgili tarihte geçerli olan "hukuk"
kapsamında makul ölçüde öngörülebilir olup olmadığını incelemektir. Bu bağlamda
Mahkeme kararında, bariz takdir hatası veya açık birkeyfîlik
oluşturan bir durumun veya yorumun bulunmadığı, kişilerin davranışlarının
sonuçlarını öngörebilecek ölçüde açık ve anlaşılabilir olduğu
değerlendirilmektedir.
26. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.