TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN DEMİRDİZEN
BAŞVURUSU
|
(Başvuru
Numarası: 2014/11286)
|
|
Karar
Tarihi: 21/9/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Abuzer YAZICIOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Hüseyin DEMİRDİZEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Oya Meriç EYÜBOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Tabip Odası Genel
Sekreterliği görevinde bulunan devlet memurunun mesai saatlerine riayet
etmemesi gerekçe gösterilerek disiplin cezası verilmesi, soruşturma sürecinde
savunmasının usulüne uygun alınmaması, savunmaya konu soruşturma raporu
kendisine verilmeden savunma alınması, Oda Genel Sekreterliğindeki kamu
görevinin gözardı edilerek karar verilmesi ve
kararların yeterli gerekçeden yoksun olması nedenleriyle hukuk devleti ilkesi,
ifade ve örgütlenme özgürlüğü ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/7/2014 tarihinde İstanbul
Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel
teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 19/1/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına
karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 11/4/2016
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 3/6/2016
tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş, 16/6/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 1/7/2016
tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, şikâyete konu olan olay tarihinde İstanbul ili
Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde pratisyen doktor olarak
görev yapmakta ve aynı zamanda İstanbul Tabip Odası Genel Sekreterliği görevini
yürütmektedir.
9. Başvurucu hakkında 30/4/2008 ve 1/5/2008 tarihlerinde,
Başhekim Yardımcısı M.G.A. ve Hastane personelinden üç
kişinin imzası ile iki ayrı tutanak düzenlenmiştir. Tutanak içerikleri
şöyledir:
“İl sağlık müdürlüğünün emirleri doğrultusunda
30.04.2008 tarih, saat 16:00 da onkoloji
polikliniğinde yapılan kontrolde Dr. Hüseyin Demirdizen’in
görev yerinde olmadığı tespit edilmiştir. İş bu tutanak görevlilerce imza
altına alınmıştır.”
“İl sağlık müdürlüğünün emirleri doğrultusunda
01.05.2008 tarih, saat 10:45 de onkoloji
polikliniğinde yapılan kontrolde Dr. Hüseyin Demirdizen’in
görev yerinde olmadığı tespit edilmiştir. İş bu tutanak görevlilerce imza
altına alınmıştır.”
10. Başvurucunun bağlı olarak görev yaptığı İstanbul İl Sağlık
Müdürlüğü, yürüttüğü idari soruşturma sonucunda 22/10/2008
tarihli ve 19353 sayılı kararı ile başvurucunun "uyarma" cezası ile
cezalandırılmasına karar vermiştir. Başvurucu hakkındaki disiplin soruşturma
sürecinde “inceleme raporu”na karşı istenen ve 15/10/2008 tarihinde başvurucu tarafından ibraz edilen
savunmada inceleme raporunun tarafına verilmediği, suçlama nedeni ve suçlama
konusu tarih ve saatler hakkında ayrıntılı bilgisi olmadığı vurgulandıktan
sonra 30/4/2008, 1/5/2008, 4/1/2008 ve 27/12/2007 tarihleri ile ilgili
mazeretler açıklanmıştır. Başvurucu hakkındaki muhakkik raporunda yer alan
tespitlerin bir kısmı şöyledir:
“… İnceleme esnasında onkoloji servisinin imza
föylerinden örnekler, tutanak tutulan 30.04.2008 tarih ve 01.05.2008 tarihli
imza föylerinin fotokopileri alınmıştır. Onkoloji servisinde görevli Dr.
Hüseyin Demirdizen’in mesaisine riayet etmediği, sabah
geç gelip, öğlenden sonra erkenden ayrılarak görev mahallini terk ettiği,
ayrıca Dr. Hüseyin Demirdizen, görev mahalline geç
geldiğini, erken ayrılmak suretiyle görev mahallini terk ettiğini kendi el
yazısı ile beyan etmiştir.
İnceleme esnasında alınan ifadeler ve elde
edilen deliller doğrultusunda Dr. Hüseyin Demirdizen’in
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin A bendinin b fıkrası
gereğince (özürsüz veya izinsiz olarak göreve geç gelmek, erken ayrılmak, görev
mahallini terk etmek) uyarma cezası ile tecziye edilmesi kanaati oluşmuştur.”
11. Başvurucunun anılan disiplin cezasına karşı İl İdare
Kuruluna yaptığı itiraz, 4/12/2008 tarihli ve
E.2008/781, K.2008/44 sayılı kararla reddedilmiştir. Kararın gerekçe kısmı
şöyledir:
"...Adı geçenin savunmasında ileri
sürdüğü İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri olarak görev yaptığı için zaman
zaman göreve geç gelip, erken ayrıldığını ifade etmekteyse de bu konuda memur
sendikalarında olduğu gibi yasal bir düzenleme olmadığı anlaşıldığından
savunması yeterli görülmemiştir."
12. Başvurucu, hakkında verilen disiplin cezasının iptali
istemiyle İdare Mahkemesinde iptal davası açmış; İstanbul 9. İdare Mahkemesinin
5/2/2009 tarihli ve E.2009/147, K.2009/247 sayılı
kararı ile dava reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"... yasa
hükümleri uyarınca, uyarma ve kınama cezalarına karşı yalnızca itiraz
edilebileceği, bunların dışındaki disiplin cezalarına karşı yargı yoluna
başvurulabileceği, uyarma ve kınama cezalarına karşı ise yargı yolunun
kapatıldığı anlaşılmakla işbu davanın esasının incelenme olanağı
bulunmamaktadır."
13. Temyiz üzerine Danıştay Onikinci
Dairesinin 22/11/2011 tarihli ve E.2009/4985,
K.2011/6114 sayılı kararıyla yerel Mahkeme kararı bozulmuştur. Bozma gerekçesi
şöyledir:
"...Davanın
açıldığı ve temyize konu kararın verildiği tarihte uyarma ve kınama cezalarına
karşı yargı yolu kapalı olmakla birlikte, yukarıda yer verilen Anayasa ve yasa
değişiklikleri uyarınca uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu açılmış
olup, İdare Mahkemesince yeni oluşan hukuki durum gereği dava konusu uyarma
cezası hakkında işin esasına girilerek bir karar verilmesi
gerekmektedir..."
14. Bozma sonrasında İstanbul 9. İdare Mahkemesinin 18/4/2013 tarihli ve E.2012/961, K.2013/676 sayılı kararı
ile dava reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
“… Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma
Hastanesi'nde doktor olan davacı hakkında, görevine geç geldiği ve erken
ayrıldığı, görev mahallini terk ettiği iddialarıyla ilgili açılan soruşturma
sonucu düzenlenen 3.7.2008 tarihli, 5312 sayılı raporda, 30.4.2008 tarihi saat 16:00 ve 1.5.2008 tarihi saat:10:45 sıralarında davacının
görev yerinde olmadığının aynı tarihli tutanaklarla tespit edildiği, davacının
ifadesinde, 'İstanbul Tabip Odası genel sekreteri olduğunu, mevzuatın kendisine
yüklediği görevleri yerine getirmek zorunda olduğunu, bu görevleri nedeniyle
zaman zaman hastanedeki görev yerini terk etmek zorunda kaldığını, hastalarının
mağduriyetinin söz konusu olmadığını, imza föylerini imzalamayı bazen
unuttuğunu, İstanbul Tabip Odasına bağlı 30.000 üye olduğunu, belirttiği;
alınan diğer ifadeler ve imza föylerinde de, davacının mesaisine riayet
etmediği[nin], sabah geç gelip öğleden sonra erken ayrılarak görev
mahallini terk ettiğinin anlaşıldığı belirtilerek, özürsüz veya izinsiz olarak
göreve geç gelmek, erken ayrılmak, görev mahallini terketmek
fiilini işlediğinden bahisle 657 sayılı Kanun'un 125/A-b maddesi uyarınca
uyarma cezası verilmesinin teklif edildiği; teklif doğrultusunda tesis edilen
dava konusu işlemlerin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı
anlaşılmıştır.
Dosyadaki
tüm bilgi ve belgeler ile disiplin soruşturması kapsamında alınan ifadelerin
incelenmesiyle yapılan değerlendirmede; doktor olan davacının mesai saatlerine
riayet etmediği hususu Mahkememizce de sabit görüldüğünden; davacıya 657 sayılı
Kanunun eylemine uyan maddesi uyarınca verilen cezada hukuka aykırılık
bulunmadığı kanaatine varılmıştır."
15. İtiraz üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 28/11/2013 tarihli ve E.2013/2644, K.2013/18639 sayılı
kararıyla yerel Mahkeme kararı usul ve hukuka uygun olup dilekçede ileri
sürülen itiraz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek mahiyette
görülmediğinden itirazın reddi ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
16. Karar düzeltme istemi, aynı Mahkemenin 31/3/2014
tarihli ve E.2014/2198, K.2014/5916 sayılı kararıyla dilekçede ileri sürülen
hususların 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54.
maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirine uymadığı gerekçesiyle ve oyçokluğuyla
reddedilmiştir.
17. Nihai karar 5/6/2014 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 4/7/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
19. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu'nun 99. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları
şöyledir:
"Memurların haftalık çalışma süresi genel
olarak 40 saattir.
Bu süre Cumartesi ve Pazar günleri tatil olmak
üzere düzenlenir. Ancak özel kanunlarla yahut bu kanuna veya özel kanunlara
dayanılarak çıkarılacak tüzük ve yönetmeliklerle, kurumların ve hizmetlerin
özellikleri dikkate alınmak suretiyle farklı çalışma süreleri tespit
olunabilir.”
20. 657 sayılı Kanun'un 100. maddesinin birinci ve üçüncü
fıkraları şöyledir:
“Günlük çalışmanın başlama ve bitme saatleri
ile öğle dinlenme süresi, bölgelerin ve hizmetin özelliklerine göre merkezde
Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca,
illerde valiler tarafından tesbit olunur.
…
Memurların yürüttükleri hizmetin özelliklerine
göre, bu madde uyarınca tespit edilen çalışma saat ve süreleri ile görev
yerlerine bağlı olmaksızın çalışabilmeleri mümkündür. Bu hususa ilişkin usûl ve esaslar, Devlet Personel Başkanlığının teklifi
üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir.”
21. 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Devlet memurlarına verilecek disiplin
cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
A- Uyarma: Memura, görevinde ve davranışlarında
daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesidir.
Uyarma cezasını gerektiren fiil ve haller
şunlardır:
b) Özürsüz veya izinsiz olarak göreve geç
gelmek, erken ayrılmak, görev mahallini terketmek,
…”
22. 657 sayılı Kanun'un 135. maddesi şöyledir:
“Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma,
kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı disiplin kuruluna, kademe
ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz
edilebilir.
İtirazda süre, kararın ilgiliye tebliği
tarihinden itibaren yedi gündür. Süresi içinde itiraz edilmeyen disiplin
cezaları kesinleşir.
İtiraz mercileri, itiraz dilekçesi ile karar
ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren otuz gün içinde kararlarını
vermek zorundadır.
İtirazın kabulü hâlinde, disiplin amirleri
kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafifletebilir veya tamamen
kaldırabilirler.
Disiplin cezalarına karşı idari yargı yoluna
başvurulabilir.”
23. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Personel Başkanlığının 24/1/2014 tarihli ve 23615 sayılı “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında yönetim ve denetim
kurulu üyesi olarak görev yapan devlet memurlarının mesaiye devam
zorunluluğunun bulunup bulunmadığı hakkında” görüşünün ilgili kısmı
şöyledir:
“Genel Müdürlüğünüzde
Devlet memuru statüsünde Şube Müdürü, Mühendis, Başmühendis olarak görev yapan
personelin, aynı zamanda Orman Mühendisi Odası yönetiminde bulunduğunu, söz
konusu personelin bu görevinden dolayı memurlar için belirlenen mesaiye devam
zorunluluğunun bulunup bulunmadığı ile ilgililerin söz konusu Odaları temsil
etmek amacıyla yurt içi ve yurt dışındaki toplantılara katılabilmeleri için
amirlerinden izin almalarının gerekip gerekmediği hususunda görüş talep eden
ilgi yazı incelenmiştir.
… mezkur Kanunda
Devlet memurlarının kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının yönetim ve
denetim kurullarında görev almaları halinde söz konusu personelin kısmen veya
tamamen mesaiye devam zorunluluğundan muaf olduklarına dair düzenleme olmadığı
gibi, 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Kanununda da bu yönde bir
hüküm yer almamaktadır.
6235 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinde ise,
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğini veya Odaları temsil etmek üzere
uluslararası toplantı ve kongrelere katılma, Çevre ve Şehircilik Bakanlığından
izin alınması koşuluna bağlanmış olup, uluslararası toplantı ve kongrelerde
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğini veya Odaları temsil edecek kişilerin
Devlet memuru olması halinde ilgililerin toplantı süresince Kurumlarından
izinli olacağına dair herhangi bir hükme mezkur
maddede yer verilmemiştir.
Yukarıda yer verilen hüküm ve açıklamalar
çerçevesinde, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında yönetim ve
denetim kurulu üyesi olarak görev yapan Devlet memurlarının mesai saatleri dahilinde izin almaksızın bu görevlerini ifa edemeyecekleri,
mütalaa edilmektedir.”
24. 23/1/1953 tarihli ve 6023 sayılı
Türk Tabipleri Birliği Kanunu'nun 1. maddesi şöyledir:
"Türkiye sınırları içerisinde meslek ve
sanatlarını icraya yetkili olup da sanatını serbest olarak yapan veya meslek
diplomasından istifade etmek suretiyle resmi veya özel görev yapan tabiplerin
katıldığı Türk Tabipleri Birliği; tabipler arasında mesleki deontolojiyi ve
dayanışmayı korumak, (…) ve meslek mensuplarının hak
ve yararlarını korumak amacıyla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde mesleki bir
kuruluştur.”
25. 6023 sayılı Kanun'un ek 4. maddesi şöyledir:
"(Ek: 24/5/1983 - KHK 65/12 md.;
Aynen kabul: 8/1/1985 - 3144/13 md.) Türk Tabipleri
Birliği ve onun yerel organlarını temsil etmek üzere uluslararası kongre,
konferans gibi toplantılara katılma, birliğin teklifi üzerine Sağlık ve Sosyal
Yardım Bakanlığının iznine bağlıdır.”
26. 25/12/1992 tarihli ve 3848 sayılı
Kanun ile onaylanan 7/6/1978 tarihli Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının
Korunması ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 No.lu
İLO Sözleşmesi’nin “Kamu görevlileri
örgütlerine sağlanacak kolaylıklar” başlıklı 6. maddesi şöyledir:
"Kamu görevlilerinin tanınan örgütlerinin
temsilcilerine, çalışma saatleri içinde veya dışında görevlerini çabuk ve etkin
bir biçimde yerine getirmelerine olanak verecek şekilde kolaylıklar
sağlanacaktır.
Bu tür kolaylıkların sağlanması idarenin veya
hizmetin etkin işleyişini engellemeyecektir.
Bu kolaylıkların niteliği ve kapsamı, bu
sözleşmenin 7’nci maddesinde belirtilen yöntemlere göre veya diğer uygun
yöntemlerle belirlenecektir."
27. 3848 sayılı Kanun ile onaylanan 151 No.lu İLO Sözleşmesi’nin
“Çalışma koşullarının belirlenmesi
yöntemleri” başlıklı 7. maddesi şöyledir:
“Kamu görevlileri ve kamu makamları arasında
çalışma koşullarının görüşülmesine olanak veren yöntemlerin ve kamu görevlileri
temsilcilerinin anılan koşulların belirlenmesine katılmalarını sağlayan başka
her türlü yöntemin en geniş biçimde geliştirilmesi ve kullanılmasını teşvik
için gerektiğinde ulusal koşullara uygun önlemler alınacaktır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 21/9/2016 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu, Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma
Hastanesinde doktor olarak görev yaptığı 2008 yılında aynı zamanda İstanbul
Tabip Odası genel sekreterliği görevini de yürüttüğünü, meslek örgütü olan
birliğin faaliyetlerine yönetici sıfatıyla katılması nedeniyle görev mahallinde
bulunmaması durumunun özürsüz veya izinsiz olarak görev mahallini terk etmek
olarak değerlendirilip hakkında disiplin cezası verildiğini, anılan cezaya
karşı başvurduğu yargısal mercilerin katıldığı sendikal faaliyetler nedeniyle
özürlü veya izinli sayılamayacağı şeklinde değerlendirme yaparak itirazlarının
reddedildiğini, kararların yeterli gerekçeden yoksun olduğunu belirterek
Anayasa’nın 2., 5., 26., 33., 135. ve 141.
maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve
tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
30. Başvurucu, sendikal faaliyetler nedeniyle görev mahallini
terk etmesinin özür veya izin durumu olarak değerlendirilmemesi nedeniyle
hakkında verilen disiplin cezasının iptali istemiyle açtığı davanın
reddedilmesini örgütlenme hakkı ve ifade özgürlüğünün ihlali olarak şikâyet
konusu etmiştir.
31. Bakanlık görüşünde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM)
örnek kararlarına vurgu yapılarak başvurucunun üyesi olduğu kamu tüzel
kişiliğinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 11. madde kapsamında
kabul edilen örgütlenmelerden sayılmadığını, sendikal hak kapsamına girmeyen
başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezliğine karar
verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
32. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı önceki beyanlarını tekrar
etmiş, şikâyet konusu olayın örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi
gereken bir durum olduğunu, aksi halde kamu görevlisi tabiplerin yoğun mesai
içerisinde sendikal görevlerini yerine getirmelerinin imkânsız hale geldiğini
ve bunun örgütlenme özgürlüğünün ihlali anlamını taşıdığını ileri sürmüştür.
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu her ne
kadar ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de şikâyetleri,
örgütlenme bünyesindeki birtakım faaliyetlerin sorgulanmasına yönelik
olduğundan ve örgütlenme özgürlüğü, ifade özgürlüğünün kolektif araçlarla
kullanılma biçimi olarak kabul edildiğinden incelemenin bu yönde yapılması
gerekmektedir. Öte yandan başvurucunun disiplin soruşturması yürütülürken
savunmaya konu soruşturma raporu kendisine verilmeden savunma alınması ve Oda Genel
Sekreterliğindeki kamu görevi göz ardı edilerek karar verilmesine ilişkin
şikâyetlerinin özü de örgütlenme özgürlüğüne ilişkin şikâyetin
değerlendirilmesine bağlı bulunduğundan ayrıca incelenmemiştir.
1. Örgütlenme Özgürlüğü Yönünden
34. Anayasa’nın 33., 51. ve 68.
maddelerinde düzenlenen “Dernek Kurma Hürriyeti”, “Sendika Kurma Hakkı” ve
“Siyasi Parti Kurma Hakkı” gibi örgütlenmeye yönelik haklar, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 11. maddesinde karşılığını bulmaktadır.
35. AİHM kararlarında Sözleşme’nin 11. maddesi kapsamında
korunan “örgüt”; kişilerin serbest iradeleriyle kurulan, ortak bir amaç için
bir araya gelen kişiler topluluğudur. İrade unsuru, özel hukuk tüzel kişiliğine
sahip toplulukları, kamu tüzel kişiliğine sahip topluluklardan ayıran en önemli
ölçüdür (Le Compte,
Van Leuven ve De Meyere/Belçika,
6878/75, 7238/75, 23/6/1981, § 43; Barthold/Federal Almanya, 8734/79, 25/3/1985, § 61; Sigurdur Sigurjonsson/İzlanda,
16130/90, 30/6/1993, § 31). Kanunla kurulmuş olmanın yanında üyeliğin zorunlu
olup olmadığı, idari yetkiler kullanıp kullanmadığı, düzenleme ve disiplin
yaptırımı uygulama yetkisinin varlığı gibi ölçütler de dikkate alınmaktadır.
Kamu iradesi bulunmayan toplulukların örgütlenme özgürlüğü temelinde, kamu
gücüne karşı menfaatlerinin koruması için dayanışma ve toplu ifade gücünden
faydalanması söz konusu olmaktadır.
36. Anayasa’nın “Kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları” başlıklı 135. maddesinin ilgili
fıkraları şöyledir:
“Kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup
olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini
kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak,
meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü
ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile
kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen
usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu
tüzelkişilikleridir.
Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadî
teşebbüslerinde aslî ve sürekli görevlerde çalışanların meslek kuruluşlarına
girme mecburiyeti aranmaz.
(Değişik fıkra: 23.7.1995-4121/13 md.)Bu meslek kuruluşları, kuruluş amaçları dışında
faaliyette bulunamazlar.
(Değişik fıkra: 23.7.1995-4121/13 md.)Bu meslek kuruluşları ve üst kuruluşları organlarının
seçimlerinde siyasî partiler aday gösteremezler.
(Değişik fıkra: 23.7.1995-4121/13 md.)Bu meslek kuruluşları üzerinde Devletin idarî ve malî
denetimine ilişkin kurallar kanunla düzenlenir.
(Değişik fıkra: 23.7.1995-4121/13 md.)Amaçları dışında faaliyet gösteren meslek
kuruluşlarının sorumlu organlarının görevine, kanunun belirlediği merciin veya
Cumhuriyet savcısının istemi üzerine mahkeme kararıyla son verilir ve yerlerine
yenileri seçtirilir.
…”
37. Anayasa’nın 135. madde hükmü belirli meslek mensuplarının
müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak,
mesleğin gelişmesini sağlamak, meslek mensupları arasında ve halkla
ilişkilerinde güven ve dürüstlük ilkelerini yerleştirmek, meslek disiplin ve
ahlakını korumak amacıyla meslek kuruluşları oluşturulmasını öngörmektedir.
Anılan madde gereğince bu meslek kuruluşları, kamu tüzel kişiliğine sahip
kuruluşlardır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin bir kararında “Meslek kuruluşlarının amaçları belirlenerek,
dolayısıyla faaliyet alanları sınırlandırılmış, bunların birer kamu tüzelkişisi
olduğu açıklığa kavuşturulmuş; organlarının seçimi yargı gözetimine tabi
kılınmış, amaç dışı faaliyet göstermeleri, siyasetle uğraşmaları; siyasi
partiler, sendikalar ve derneklerle ortak hareket etmeleri yasaklanmış;
devletin bu kuruluşlar üzerindeki idari ve mali denetim hakkı açıkça
belirlenmiş, amaç dışı faaliyet yaptırıma bağlanmış, Devlet ve Millet hayatını
tehdit edici bir takım faaliyetlerin önlenmesi bakımından, gecikmesinde sakınca
bulunan hallerde, en büyük mülki amire kuruluş organlarını geçici olarak
görevden uzaklaştırma yetkisi tanınmıştır.” denmek suretiyle meslek
kuruluşlarının hukuki statüleri tereddütsüz belirlenmiştir (AYM, E.1984/12,
K.1985/6, 1/3/1985).
38. Ayrıca Türk Tabipler Birliğine üyelik, serbest çalışan
hekimler açısından bir zorunluluk olarak belirlenmişken kamuda çalışan hekimler
için böyle bir zorunluluktan söz etmek mümkün değildir. Somut olayda üyeliğin
başvurucu yönünden ihtiyari olması dışında, Tabip Odası birliklerinin
Sözleşme’nin 11. maddesi kapsamında değerlendirilmesini sağlayacak başka bir
ölçüt bulunmamaktadır. Başvurucu, sendikal faaliyet olarak nitelediği oda genel
sekreterliği görevinin aynı zamanda kamusal görev olduğunu da kabul etmektedir.
Öte yandan sağlık çalışanlarına yönelik olarak özel hukuk tüzel kişiliğine
sahip sendika niteliğinde örgütlenmelerin varlığı unutulmamalıdır.
39. Somut olayda başvurucu, kendisi için zorunlu olmadığı hâlde
tabip odasına üye olmuş ve yönetiminde görev almıştır. Başvurucunun şikâyeti,
kamu tüzel kişisi niteliğinde şüphe bulunmayan tabip odasına üye olup olmama
ile ilgili bir yaptırıma dayanmamakta, ihtiyari üyelik sonrası yönetim görevi
faaliyetlerinden dolayı başvurucunun disiplin soruşturması ile karşı karşıya
kalması ve cezalandırılması ile ilgili görünmektedir.
40. Anayasa'nın 51. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları
şöyledir:
"Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin
çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve
geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma,
bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir.
Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik,
kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla
sınırlanabilir."
41. Sözleşme’nin 11. maddesi şöyledir:
"1. Herkes barışçıl olarak toplanma ve
dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hak, çıkarlarını korumak amacıyla
başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve sendikalara üye olma hakkını da
içerir.
2. Bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen
ve demokratik bir toplum içinde ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin korunması,
kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın
veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olanlar dışındaki
sınırlamalara tabi tutulamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler, kolluk kuvvetleri
veya devlet idaresi mensuplarınca yukarda anılan haklarını kullanılmasına meşru
sınırlamalar getirilmesine engel değildir."
42. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak
için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum meydana getirerek bir araya
gelme özgürlüğünü ifade etmektedir. "Örgütlenme" kavramının Anayasa
çerçevesinde özerk bir anlamı vardır ve bireylerin devamlı olarak ve eş güdüm
içinde yürüttükleri faaliyetlerin hukukumuzda örgütlenme olarak tanınmaması
Anayasa hükümleri kapsamında örgütlenme özgürlüğünün zorunlu olarak gündeme
gelmeyeceği anlamına gelmez (Tayfun Cengiz,
B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 30).
43. Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak
amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı, sağlıklı bir toplumun önemli bir
bileşenidir. Demokrasilerde böyle bir "örgüt", devlet tarafından
saygı gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara sahiptir. İstihdam
alanında kendi üyelerinin menfaatlerinin korunmasını amaçlayan örgütler olan
sendikalar, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kolektif oluşumlar
meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğü olan örgütlenme özgürlüğünün
önemli bir parçasını oluşturmaktadır (Tayfun
Cengiz, § 31).
44. Örgütlenme özgürlüğü bireylere topluluk hâlinde siyasal,
kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlar. Sendika
hakkı da çalışanların, bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya
gelerek örgütlenebilme serbestisini gerektirmekte ve bu niteliğiyle bağımsız
bir hak değil örgütlenme özgürlüğünün bir şekli veya özel bir yönü olarak
görülmektedir (Belçika Ulusal Polis
Sendikası/Belçika, B. No: 4464/70, 27/10/1975
§ 38).
45. Sendika, çalışanların mali ve sosyal haklarını korumak ve
geliştirmek için meydana getirilen kuruluştur. Anayasa'nın 51-54. maddelerinde
düzenlenen sendikal hak ve özgürlüklerin kapsamı yorumlanırken, Uluslararası
Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartı ve AİHM kararlarının dikkate
alınması gerekir.
46. AİHM, başvurucuların içinde bulunduğu ve üyesi olduğu
örgütlerin ulusal hukukta nasıl tanımlandığını, Sözleşme’nin 11. maddesi
kapsamında yapacağı değerlendirmelerinin tek kriteri olarak kabul etmemekte,
somut olaya göre farklı değerlendirmeler yapmaktadır (Chassagnou ve diğerleri/Fransa, B. No: 25088/94,
28331/95, 28443/95, 29/4/1999, §§ 97-102; Herrmann/Almanya, B. No: 9300/07, 20/1/2011, §§
76-78). Kamu çalışanlarının örgütlenme özgürlüğünü düzenleyen
151 No.lu ILO Sözleşmesi ile başvurucunun ihtiyari üye olarak görev aldığı
tabip odasındaki faaliyetlerinin, meslek mensuplarının gelişimi, ihtiyaçlarının
karşılanması, zorluklarının giderilmesi ve kendilerini ifade etmelerinin
sağlanması noktasında toplanması birlikte dikkate alındığında “üye olup olmama”
sorununa dayanmayan başvurucu şikâyetinin, Anayasa’nın 51. maddesi ve
Sözleşme’nin 11. maddesi kapsamında incelenmesi mümkündür.
47. Öte yandan 151 No.lu ILO Sözleşmesi’nin kamu çalışanlarının
örgütlenme özgürlüğünü sınırsız ve denetimsiz bir biçimde düzenlemediği, aksine
kamu makamları ile kamu çalışanları arasında, kamu hizmetinin etkin işleyişini
aksatmayacak şekilde ayarlamalar yapılarak sendikal faaliyetlere imkân
tanınmasını ve önceden belirlenmiş bir disiplin dahilinde
hareket edilmesini öngördüğü dikkate alınmalıdır.
48. Somut olayda başvurucunun kamu görevini yerine getirirken
mesai saatlerine riayet etmemesi disiplin soruşturmasına konu edilmiş,
başvurucunun görev yerine geliş gidişleri imza föyleri ve tanık beyanları ile
belirlenmiştir. Başvurucu, "oda genel sekreterliği" görevi ile ilgili
olarak kamu makamları tarafından sendika görevlilerine özel olarak düzenlenmiş
bir mesai ibraz etmemiştir. Başvurucu, yasayla kurulmuş olan ve kamu tüzel
kişiliği bulunan Türk Tabipleri Birliğine bağlı odanın genel sekreterlik
görevini ifa edebilmek için açıkladığı mazeretlerinin dikkate alınmayarak idare
ve Mahkemenin kararlarında olayların hatalı yorumlandığını belirtmiştir. İdare,
başvurucunun mesai saatlerine uygun davranmadığını tespit ederek disiplin
yaptırımı uygulamış ve Derece Mahkemeleri başvurucunun itirazlarını ve
mazeretlerini yeterli görmeyerek mesai saatlerine riayet etmediği gerekçesiyle
davayı reddetmiş ve başvurucu hakkındaki “uyarma” cezası kesinleşmiştir.
Başvurucuya verilen disiplin cezası, başvurucunun örgüt faaliyetlerini
yürütmesine dayanmamakta, mesai saatlerine uygun davranmama ve kurum içi
disipline aykırı biçimde görev yerinden ayrılma nedenlerinden
kaynaklanmaktadır.
49. Disiplin soruşturmasında ve idari yargıda açılan davada Türk
Tabipler Birliği bünyesindeki çalışmalar dikkate alınmadan karar verildiğine
ilişkin iddia bir temel hakka müdahale bağlamında ileri sürüldüğünden bu
kapsamdaki olguların değerlendirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte Anayasa
Mahkemesinin görevi, yargı mercilerinin yerine geçerek delilleri doğrudan
değerlendirmek ve uyuşmazlık hakkında karar vermek olmayıp derece mahkemesinin
ulaştığı sonucun Anayasa'da güvence altına alınan örgütlenme hakkı ve ondan
çıkan ilkelerle uyumlu olup olmadığını incelemektir.
50. Başvurucu, oda genel sekreterliği görevi nedeniyle iş
yoğunluğu daha hafif olan bir birimde çalışmaya başladığını, mesai saati sona
ermeden kurumdaki görevini tamamlayabildiğini ve artan zamanlarda oda genel
sekreterliği ile ilgili işlere baktığını, bunun kurum yetkililerinin bilgisi
dâhilinde olduğunu iddia etmektedir. Başvurucu, görev yaptığı kamu kurumundaki
mesai saatlerinin, oda genel sekreterliği görevi nedeniyle kendisine özgü
düzenlendiğini belgeleyememekte, görev yerinden ayrılışını oda genel
sekreterliği kapsamında olduğunu belirttiği bir takım olaylara dayandırmakta ve
bu olaylara ilişkin bilgi ve belgeler sunmaktadır. Bunun yanı sıra başvurucunun
çalıştığı kurumda günlük olarak imzalanan işe geliş ve gidişlerin takip edildiği
imza föylerini imzalama yükümlülüğü devam etmektedir. Somut olayda, imza
föylerindeki eksikliklerin ve diğer çalışanların tanık sıfatıyla verdikleri
beyanların yerel mahkemenin karar vermesinde etkili olduğu görülmektedir.
51. İlk Derece Mahkemesi; başvurucunun mesaiye gelmemesini
açıklayan delilleri ile tanık beyanları ve imza föylerini birlikte
değerlendirerek başvurucunun savunmalarını yeterli bulmamış ve itirazın reddine
karar vermiştir.
52. Hakkında isnat edilen disiplin suçuna ve bu nedenle cezalandırılmasına
yönelik olarak başvurucu tarafından ileri sürülen şikâyetler genel olarak ilk
derece mahkemesinin ve Danıştay’ın delilleri değerlendirmesine ilişkindir.
Başvurucunun görev yaptığı kurumun izni olmaksızın mesaiye riayet etmediğine
ilişkin uyuşmazlık kapsamındaki delillerin değerlendirmesinde bir keyfilikten
veya bariz takdir hatasından bahsetmek mümkün değildir. Ayrıca anılan disiplin
cezasının başvurucunun oda genel sekreterliği görevini yapmasına engel olmak
amacıyla veya bu göreviyle bağlantılı özel bir maksatla verildiğine ilişkin
somut bir olgu da bulunmamaktadır.
53. Yukarıdaki değerlendirmeler çerçevesinde tabip odası genel
sekreterliği görevi nedeniyle kendisine özel bir mesai çizelgesi düzenlendiği
sabit olmayan başvurucunun çalışma saatlerinde görev mahallinde bulunmaması
nedeniyle uyarma cezası verilmesi örgütlenme özgürlüğüne yönelik bir müdahale
olarak değerlendirilmemiştir.
54. Sonuç olarak başvurucunun Anayasa’nın 51. maddesinde güvence
altına alınan örgütlenme hakkına yönelik iddialarının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2.Gerekçeli Karar Hakkı Yönünden
55. Başvurucu ayrıca Mahkeme kararlarında talep sonucuna etki
eden hususlara dair yeterli gerekçeye yer verilmediğini iddia etmiştir.
56. Gerekçeli karar hakkı adil yargılanma hakkının somut
görünümlerinden biridir (Muhittin Kaya ve
Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret
Limited Şirketi, B. No: 2013/1213, 4/12/2013,
§ 25).
57. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması, kanun yoluna başvurma
olanağını etkili kullanabilmek ve mahkemelere güveni sağlamak açısından, hem
tarafların hem kamunun menfaatini ilgilendirmekte olup kararın gerekçesi
hakkında bilgi sahibi olunmaması, kanun yoluna müracaat imkânını da işlevsiz
hâle getirecektir. Bu nedenle mahkeme kararlarının dayanaklarının yeteri kadar
açık bir biçimde gösterilmesi zorunludur (Tahir
Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 67).
58. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen her türlü
iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu
nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre
değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini
gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak
ihlaline neden olacaktır. Bunun yanı sıra kanun yolu mahkemelerince verilen
karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması da bu hakkın ihlal edildiği şeklinde
yorumlanmamalıdır. Kanun yolu mahkemelerince verilen bu tür kararların, ilk
derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin kabul edilmiş olduğu
şeklinde yorumlanması uygun olup bu durumda üst dereceli mahkeme tarafından
önceki mahkeme kararının gerekçesinin benimsendiği kabul edilmelidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya Ltd. Şti, §
26).
59. Başvuru konusu olayda, başvurucunun
talebinin disiplin soruşturmasına konu olaylar, tespit tutanakları,
başvurucunun oda genel sekreterlik görevi, savunmalarının içeriği ve dosyadaki
bilgi ve belgelerden sonuca ulaşmaya yeterli olarak değerlendirilenler dikkate
alınmak suretiyle değerlendirme yapıldığı; başvurucunun konumu, yasal
düzenlemeler ve disiplin soruşturma içeriği karşısında savunma ve itirazlar
yeterli görülmeyerek itirazın reddedildiği, İlk Derece Mahkemesince oluşturulan
karar ve gerekçesi hukuka uygun bulunmak suretiyle kanun yolu mahkemelerinin
denetiminden geçerek kesinleştiği, kanun yolu merciince kararlarda ayrıntılı
gerekçeye yer verilmediği görülmekle birlikte İlk Derece Mahkemesi gerekçesinin
benimsendiği anlaşılmaktadır.
60. Yukarıda açıklanan nedenlerle başvurucunun belirtilen
iddialarının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, Derece
Mahkemesi kararlarının bariz bir takdir hatası da içermediği anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.