TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET BALKANCIOĞLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/11481)
Karar Tarihi: 11/1/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Hasan Tahsin GÖKCAN
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör Yrd.
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
Başvurucu
Ahmet BALKANCIOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iş mahkemesinde açılan alacak davasında Mahkeme kararlarının gerekçesiz olduğu, çelişmeli yargılama yapılmadığı, hatalı karar verildiği ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlali iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Manyas Belediye Başkanlığında işçi olarak çalışmakta iken 2004 yılı Aralık ayında işten çıkarılması üzerine 24/3/2008 tarihinde Manyas Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi Sıfatıyla) adı geçen belediye aleyhine alacak davası açarak davalı işverenin Toplu İş Sözleşmesinin (TİS) 20. maddesinin (2) numaralı fıkrasında kararlaştırılan toplu işten çıkarma prosedürüne uymadan iş sözleşmesini feshettiğini iddia etmiş ve söz konusu toplu iş sözleşmesi hükmü gereğince kıdem ve ihbar tazminatının üç katı tutarında tazminat ile 2000 yılından itibaren eksik ödenen tüm işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
9. Yargılama kapsamında tarafların tanıkları dinlenmiş, bilirkişi raporu ve ek rapor aldırılmış, tarafların itirazları üzerine dava dosyası üzerinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, yapılan değerlendirme sonucu 6/12/2012 tarihli karar ile davanın kısmen kabulüne hükmedilmiş, karar Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 14/5/2013 tarihli ilamı ile bozulmuştur. Bozma ilamının ilgili kısımları şöyledir:
"...
Mahkemece davalı belediye tarafından davalının toplu işten çıkarma uyguladığı halde TİS 20/ II. maddesinde öngörülen toplu işçi çıkarmadaki tenkisat kurallarına uyulmadan işçi çıkartıldığı gerekçesiyle TİS in anılanhükmünde öngörülenkıdem ve ihbar tazminatlarının üç katı tutarındatazminata hükmedilmiş ise de davalı işyerinde2011/12. dönemdeiki işçinin;2005/1. dönemde sekiz işçinin iş sözleşmesi feshedilmiştir. Davalı işyerinde SGK kayıtlarına, fesih bildirimi içeriğine ve işyeri kayıtlarına göre davalı tarafındanTİS 20/ II.maddesi kapsamındatoplu işçiçıkartılması yapılmadığındantoplu işsözleşmesindeöngörülentenkisat kurallarınınuygulanmaolanağı bulunmamaktadır. Bu durumdadavacının TİS 20/II. maddesi gereğincetazminat isteğinin reddi yerinehatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesidoğru olmamıştır.
3-Davacıvekilidavacının işyerindeayda40 saat fazla çalışma yaptığı, haftalık çalışma süresinihafta içinde beş günde tamamladığı, tüm cumartesi ve aydabir Pazar günü çalıştığı iddiasıylafazla çalışma ve hafta tatili ücret alacağı isteğinde bulunmuştur.
Karara esas alınan hesap raporunda davacı tanıklarının beyanlarına göre hesaplama yapılmış olup davacının ücret bordrolarında hafta tatili ücreti tahakkuk ettirilen aylar dışlanarak haftatatili ücret alacağı hesaplanmıştır.Mahkemece hesaplanan fazla çalışma ücretinden% 30oranda hakkaniyet indirimi yapılarak, haftatatili ücretinden isehakkaniyet indirimi yapılmaksızınhüküm altına alınmıştır. Ancak davalı işyerinin resmi kurum olan belediye işyeri olmasına rağmen dosyada tanık beyanlarından başkacadavacının fazla çalışma ve hafta tatillerinde ücret bordrosunda tahakkuk bulunmayanaylarda çalışma iddiasını doğrulayan delil bulunmamaktadır. Mahkemece beyanına başvurulan tanıklarise davacının fazla çalışma yaptığını ve hafta tatillerinde çalıştığını ispatlayacak şekilde ayrıntılı ve somutve tutarlı beyanda bulunmamışlardır.Bu durumda sadece tanık beyanlarına dayanılarak fazla mesai yapıldığının ve hafta tatillerinde çalışmanın sabit kabul edilmesi, başka anlatımla söz konusu talebin ispatlanmış sayılması kabul edilemez. Buna göre davacının fazla çalışma ve hafta tatili çalışma iddiası ispatlanamadığındanfazla çalışma ve haftatatili ücret alacağı isteklerinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
..."
10. Bozma ilamı doğrultusunda yeniden yapılan yargılama kapsamında Manyas Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 23/1/2014 tarihli kararı ile bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne hükmedilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
Dosya kapsamı ile yargıtay bozma ilamının incelenmesi sonucunda usul ve yasaya uygun bulunan yargıtay bozmal ilamına uyulmasına karar verilerek davacının davasının kısmen kabulüve kısmen reddi ile;davacının TİS nin 20/2 maddesine göre tazminat alacağı talebinin reddine,davacının TİS nin 29 maddesine görefazla mesai alacağıtalebinin reddine,davacının TİS nin 40 maddesine göre yakaçak yardımı alaçağı talebinin kabulü ile 1,718,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyeçek işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz ile birliktedavalıdan alınarak davacıya ödenmesine,davacının TİS nin 41 maddesine göre giyim yardımıalaçağı talebinin kabulü ile 1,030,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyeçek işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz ile birliktedavalıdan alınarak davacıya ödenmesine,davacının TİS nin 47 maddesine göre hafta tatili alaçağı talebinin reddine,davacının TİS nin 49 maddesine göre yıllık üçretlı izin alaçağıtalebinin kabulü ile 1,058,53 TL nin dava tarihinden itibaren işleyeçek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,davacının TİS nin 35 maddesine göresendikal ikramiye alaçağıtalebinin reddine,davacının TİS nin 48 maddesine göre genel tatil çalışma üçreti alaçağı talebinin reddine, fazlaya ilişkin kısım red edilmiş, açıklanan gerekçe ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
11. İlk Derece Mahkemesinin kararı Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 30/4/2014 tarihli ilamı ile onanmış ve yargılama süreci sona ermiştir.
12. Onama ilamı başvurucuya 4/6/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 2/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 11/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
16. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemelerinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013 § 69), yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B. No: 2012/397, 17/11/2014, § 25).
17. İş mahkemelerinde görülen davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin Kılıç, §§ 57, 58).
18. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda altı yılı aşan yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
20. Başvurucu, iş mahkemesinde açtığı alacak davasında yargılama makamlarınca gerekçesiz karar verildiğini, sunduğu belgelerin hangi gerekçe ile kabul edilmediğinin açıklanmadığını, Toplu İş Sözleşmesi hükümleri yanlış yorumlanarak hatalı değerlendirmeler yapıldığını, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden tam olarak bilgi sahibi olamadığını, temyiz aşamasında Yargıtay tetkik hakimi görüşünün kendisine tebliğ edilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ve hak arama özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
a.Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, iş mahkemesinde açtığı alacak davasında yargılama makamlarınca gerekçesiz karar verildiğini, sunduğu belgelerin hangi gerekçe ile kabul edilmediğinin açıklanmadığını ileri sürmüştür.
22. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri uyarınca her türlü mahkeme kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
23. Somut olayda, yapılan açık yargılama sonunda tarafların, davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu anlaşılmaktadır. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararın, gösterilen gerekçe ve karar sonucunu uygun bulduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğinden bahsedilemez.
24. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargıtay Tetkik Hakimi Görüşünün Bildirilmemesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlaline İlişkin İddia
25. Başvurucu, Yargıtay tetkik hâkimi görüşünün kendisine tebliğ edilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ve hak arama özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir. Taraflardan birine tanınan, diğerine tanınmayan avantajın fiilen olumsuz bir sonuç doğurduğuna dair delil bulunmasa da silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılabilir. Devletin, davanın taraflarından birini diğerine nazaran önemli ölçüde avantajlı hâle getiren kanuni düzenlemeler yapması, silahların eşitliği ilkesi ve dolayısıyla yargılamanın hakkaniyete uygun yürütülmesi kuralına aykırılık oluşturur. Bunun için yargısal süreci etkilediği iddia edilen düzenlemenin taraflardan birinin davadaki başarı şansını önemli ölçüde azaltması, ortaya çıkan bu sonuç ile kanuni düzenleme arasında bir illiyet bağı bulunması ve bu illiyet bağını kesen veya zayıflatan başka etken ortaya çıkmamış olması gerekir (Mürsel Malkoç, B. No: 2013/9466, 27/10/2015, §§23, 24).
27. Tetkik hâkimleri, daire başkanı tarafından verilen dava dosyalarının ilk incelemelerini yapar ve hazırladığı yazılı veya sözlü raporu daire başkanı veya üyelerine sunar. Dolayısıyla dava dosyası hakkında karar verecek heyet ile bilikte çalışır ve heyet adına inceleme yaparak rapor hazırlarlar.
28. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) bir kararında, Danıştay tetkik hâkiminin kanaatlerinin önceden tebliğ edilmemesine ilişkin olarak bu yargı mensubunun görevinin savcının göreviyle mukayese edilebilir olmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir. AİHM kararına göre tetkik hâkimleri, Danıştay Başkanı ve kurul ve daire başkanları tarafından kendilerine verilen görevleri yerine getirmekle ve bunlar tarafından havale edilen davaları incelemekle sorumlu iken savcılar Danıştay Başsavcısının emri altında çalışmaktadırlar. Genel olarak tetkik hâkimleri soruşturma yapmayıp, daha evvel soruşturması tamamlanmış bir dosya hakkında görüşlerini sunmaktadırlar. Tetkik hâkiminin, mütalaasını yazılı ya da sözlü olarak sunarak hâkimlerin karar vermesine yardımcı olmayı amaçladığı doğrudur. Ancak bu görevin, Danıştay Başkanı ve Daire Başkanlarını temsilen yerine getirdiği hukuki görevlerinden olduğu gözükmektedir. Danıştay Başkanı ve Daire Başkanlarının yönetimindeki tetkik hâkimleri karar taslaklarını yazar ve tutanakları hazırlarlar. Dolayısıyla AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin 1. fıkrasının bu bakımdan ihlal edilmediği sonucuna varmıştır (Meral/Türkiye, B: No. 33446/02, 27/11/2007).
29. Somut olayda Yargıtay tetkik hâkimi tarafından Manyas Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası ve kararı incelenerek rapor hazırlanmış ve Yargıtay daire başkanı ve üyelerine sunulmuştur. Tetkik hâkiminin raporu dinlendikten sonra daire başkanı ve dört üyeden oluşan heyet tarafından hüküm onanmıştır. Tetkik hâkiminin taraflı veya ön yargılı rapor sunduğunu gösteren bir olgu bulunmadığından rapor başvurucuya tebliğ edilmemişse de bu durum adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ilkesinin ihlali niteliğinde kabul edilemez.
30. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
31. Başvurucu, Toplu İş Sözleşmesi hükümleri yanlış yorumlanarak hatalı değerlendirmeler yapıldığını ve yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden tam olarak bilgi sahibi olamadığını ileri sürmüştür.
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun yukarıda yer verilen şikayetlerinin (bkz. § 30) özünün derece Mahkemeleri tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
33. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânını verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu süreçte karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Naci Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
34. Somut olayda başvurucu, deliller ile hukuk kurallarının eksik ve hatalı değerlendirilmesi sonucunda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Yapılan incelemede, başvurucunun yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair ciddi bir bilgi ya da belge sunmadığı, aksine yargılama sonucunda verilen kararın içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır. Buna göre başvurucunun iddialarının esas itibarıyla derece mahkemelerince verilen kararların yetersiz araştırmaya dayalı olduğuna, hukuk kurallarının uygulanmasında isabet bulunmadığına ve dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmekte ise de yapılan incelemede derece mahkemelerince yürütülen yargılama sırasında başvurucunun, karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerle ilgili bilgi sahibi olma ve bunlara karşı etkili bir şekilde itiraz etme ve kendi delillerini ve iddialarını sunma konularında bir sorunla karşılaştığına dair bir bulguya rastlanılmadığı gibiyapılan yargılama ve kurulan hükümde herhangi bir keyfî durum da tespit edilmemiştir.
35. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …”
37. Başvurucu maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
38. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
39. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 7.800 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
40. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksunolmaları nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 7.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Manyas Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2013/85, K.2014/12) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/1/2017tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.