TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULCELİL ÖZDEMİR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/11733)
|
|
Karar Tarihi: 19/7/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucular
|
:
|
1. Abdulcelil ÖZDEMİR
|
|
|
2. Ahmi ELÇİ
|
|
|
3. Resul
SADAK
|
|
|
4. Tevfik
TUNÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Tahir
ELÇİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, hastalığa rağmen cezaevinde tutulma nedeniyle
kötü muamale yasağının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir
soruşturma kapsamında başvuruculardan Ahmi Elçi 21/9/2011, Resul Sadak 23/9/2011, Abdulcelil
Özdemir 30/11/2011, Tevfik Tunç 29/2/2012 tarihindetutuklanmışlardır.
9. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 11/1/2012
tarihli iddianamesi ile başvurucular hakkında kamu davası açılmıştır.
10. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/45 sayılı
dosyasında yargılama başlamıştır. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi 7/3/2014 tarihinde yetkisizlik kararı vererek dosyayı Şırnak
Ağır Ceza Mahkemesine göndermiştir. Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi E.2014/102
sayılı dava dosyasında 8/4/2014 tarihinde yetkisizlik
kararı vererek dosyayı Cizre Ağır Ceza Mahkemesine göndermiştir.
11. Cizre Ağır Ceza Mahkemesi E.2014/63 sayılı dosyada 7/5/2014 tarihli kararıyla başvurucuların tahliye
taleplerini reddetmiş ve karşı yetkisizlik kararı vermiştir.
12. Tahliye talebinin reddi kararına yapılan itiraz, Şırnak Ağır
Ceza Mahkemesinin 16/6/2014 tarihli kararıyla
reddedilmiştir.
13. Başvurucular 9/7/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi ile Cizre Ağır Ceza Mahkemesi
arasında çıkan yetki uyuşmazlığı üzerine dosya Yargıtaya
gönderilmiş, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 26/9/2014
tarihli ilamı ile Şırnak Ağır Ceza Mahkemesinin yetkisizlik kararının
kaldırılmasına karar verilerek dosya Şırnak Ağır Ceza Mahkemesine
gönderilmiştir.
15. Şırnak Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/673 sayılı dosyasında
yargılama devam ederken Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 5/1/2015
tarihli ilamı ile davanın Malatya Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine nakline karar
verilmiştir.
16. Bu karar üzerine dosya, Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin
2015/22 sayılı dosyasına kaydedilmiştir. Malatya 1. Ağır Ceza Ağır Mahkemesi 11/2/2015 tarihinde başvurucuların tahliyesine karar
vermiştir.
17. Dava, İlk Derece Mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
19. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin
kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 19/7/2017 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
21. Başvurucular; haklarında somut delil ve tutuklama nedenleri
bulunmadığı hâlde tutukluluk hâllerinin devamına karar verildiğini, uzun bir
süredir tutuklu olduklarını belirterek Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuşlardır.
2. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların
iddialarının özünün tutukluluğun uzun süredir devam etmesine yönelik olduğu
anlaşıldığından iddiaların tamamının Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası
kapsamında incelenmesi gerekir.
23. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
24. Tutukluluk hâli sona erdikten sonra tutukluluğun Kanun'da
öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığını iddia eden başvurucunun,
devam eden tutukluluk hâlinden farklı olarak iddia edilen ihlalin tespitini ve
tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi
gerekir (Hamit Kaya, B. No:
2012/338, 2/7/2013, § 46).
25. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde
öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk
yolu olduğunu belirtmektedir (Erkam Abdurrahman
Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500,
29/9/2016,§§ 33-45).
26. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 11/2/2015 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucuların
tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiaları, 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesi kapsamında açılacak davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında
açılacak dava sonucuna göre başvurucuların tutukluluğunun makul süreyi
aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucular lehine tazminata da hükmedilebilecektir.
Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun
başvurucuların durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu
olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun
incelenmesinin bireysel başvurunun "ikincil olma niteliği" ile
bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle tutukluluğun makul süreyi aştığı
iddiasının yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu Ahmi Elçi ağır kalp
hastası olduğunu, sağlık durumunun cezaevinde kalmaya elverişli olmadığını,
yaşam hakkının korunması bakımından serbest bırakılması gerektiğini, bu konuda
yaptığı tahliye taleplerinin reddedildiğini belirterek Anayasa'nın 17.
maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
29. Anayasa’nın 17. maddesininüçüncü
fıkrası şöyledir:
" Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz;
kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucu, tutuklu olarak
bulunduğu cezaevinde tutulmasının yaşamını tehlikeye sokmasının yaşam hakkını
ihlal ettiğini ileri sürmüş ise de tutukluluğun infazı sürecinde tutulma
koşullarına dair şikâyetin, insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muameleye tabi
tutulma/ceza verilmesi yasağı çerçevesinde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrası kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
31. Demokratik toplumların en temel değerlerinden biri olan
herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa'nın 17.
maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan
onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye
"işkence" ve "eziyet" yapılamayacağı, kimsenin "insan
haysiyetiyle bağdaşmayan" ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı yasağı
getirilmiştir (Cezmi Demir ve diğerleri,
B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).
32. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası herhangi bir
sınırlama öngörmemekte ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve
cezaların yasaklanmasının mutlak mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele
yasağının mutlak mahiyeti Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında belirtilen savaş
veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike hâlinde dahi istisna
öngörmemiştir (Turan Günana,
B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 33).
33. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki "Kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya
veya muameleye tabi tutulamaz." şeklindeki kural, hükümlü ve
tutuklulara yönelik uygulamalar için de geçerlidir. Bu husus,
5275 sayılı Kanun'un "İnfazda temel
ilke" kenar başlıklı 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasında "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında
zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda
bulunulamaz." ve yine Kanun'un 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (b) bendinde "Hürriyeti
bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının
korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir."
şeklinde düzenleme ile açıkça vurgulanmıştır. Dolayısıyla verilen bir
mahkûmiyet veya tutuklama kararının infazında mahkûmlar ve tutuklular için
sağlanacak şartlar insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, §
36).
34. Hukuka uygun olarak özgürlüğü kısıtlanan herkesin insan
onuruna uygun tutukluluk koşullarına sahip olma hakkı bulunduğunu, alınan
tedbirlerin uygulanma koşullarının kişiyi sıkıntıya ya da tutukluluğa bağlı kaçınılmaz
üzüntü seviyesini aşacak yoğunlukta bir ümitsizliğe sokmaması gerektiğini kabul
etmek gerekir. (Fatih Hilmioğlu,
B. No: 2014/648, 18/9/2014, § 65). Ayrıca
Anayasa'nın tutuklu bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için
hiçbir "genel zorunluluk" getirmediğini ancak doğal olarak ortaya
çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının, yetkililerin
sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma
riski bulunması hâlinde bu durumun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamına girebileceğini belirtmek gerekir (Fatih
Hilmioğlu, § 66).
35. Somut olayda başvurucu, cezaevinde sağlık şartlarının
hastalığına nasıl etki ettiğine dair herhangi bir rapor sunmadığı gibi buna
ilişkin cezaevi idaresine yaptığı herhangi bir başvurudan da bahsetmemektedir.
Başvurucu; tutuklu olarak bulunduğu cezaevinde geçirdiği rahatsızlıklara
ilişkin hastaneye sevk edilip edilmediğine, sevk edildi ise yapılan teşhis ve
tedavilerin ne olduğuna ve yeterli olup olmadığına dair herhangi bir husus
belirtmemiştir. Başvurucu, rahatsızlığının cezaevi şartları veya yetkililerin
uygulamalarından kaynaklanan nedenlerle kötüleştiği ve bu nedenlerle doğal
olarak özgürlükten yoksun bırakılma nedeniyle ortaya çıkan ızdırap
ve acının ötesinde bir ızdırap ve acıya maruz kaldığı
yönünde bir delil de ortaya koymamıştır. Başvurucu, cezaevinde tutulma
nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği şikâyetine ilişkin olarak gerek
cezaevi koşullarından gerekse yetkililerce yapılan uygulamalardan kaynaklanan
somut bir delil sunmamıştır.
36. Suç isnadına veya mahkûmiyet
kararına bağlı olarak özgürlüğünden yoksun bırakılan bir kimsenin sağlık
gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk bulunmadığı,
hasta bir kişinin cezaevinde tutulmasının ancak cezaevi şartları veya uygulanan
tedbirlerin kişiyi olağanın üzerinde sıkıntıya sokacak nitelikte olması hâlinde
insanlık dışı veya aşağılayıcı bir muamele olarak nitelendirilebileceği, bu
kapsamda da somut bir delil olmadığı dikkate alındığında başvurucunun
rahatsızlığına rağmen cezaevinde tutulmasına ilişkin şikâyetlerinin somut bir
olguya dayanmaması nedeniyle kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmesi
mümkün değildir.
37. Açıklanan nedenlerle başvurucunun kötü muamele yasağının ihlal
edildiğine dair iddiasının temellendirilmediği
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 19/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.