TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖMER ÇAPIN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2814)
|
|
Karar Tarihi: 19/7/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Ömer ÇAPIN
|
Vekili
|
:
|
Av. Fırat
AYDINKAYA
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın uzun süredir devam etmesi ve
tarafsız mahkemede yargılama yapılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 27/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/12/2009 tarihli
kararı ile devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, tehlikeli maddeleri
izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme, terör örgütü propagandası yapma,
kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlerine silahla katılma, mala zarar verme,
yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama, nükleer, biyolojik silah
kullanarak öldürme suçlarından tutuklanmıştır.
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianameyle
başvurucu ve diğer 12 şüpheli hakkında kamu davası açılmıştır. Yargılama
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/231 sayılı dosyası üzerinden
başlamıştır.
10. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi 16/1/2014 tarihinde
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
11. Başvurucu, tutukluluk hâlinin devamı kararına karşı itiraz
yoluna gitmiş; İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi 11/2/2014 tarihli kararı ile
başvurucunun itirazını reddetmiştir. Bu karar 25/2/2014 tarihinde başvurucuya
tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 27/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
13. Özel yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin kapatılması
üzerine dosya Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/116 sayılı esasına
kaydedilmiştir.
14. Başvurucu 24/12/2014 tarihinde tahliye edilmiştir.
15. Dava, İlk Derece Mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 4/12/2004 tarihli 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
100. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya
sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen
ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı
verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni
var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.”
17. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
18. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her
hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde
tazminat isteminde bulunulabilir.
(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır
ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle
ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır
ceza mahkemesinde karara bağlanır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 19/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; formül gerekçelerle tutukluluğun devamına karar
verildiğini, tutukluluğun devamı gerekçelerinin ilgili ve yeterli olmadığını,
uzun bir süredir devam eden tutukluluğun makul süreyi aştığını ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
21.Başvurucu, başvuru formu ve eklerinde bu bölümdeki
iddialarına ilişkin olarak hangi temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiği
hususunda bir açıklamada bulunmamıştır. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguların
hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir
Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucun suç
isnadına bağlı olarak tutulma süresinin uzunluğuna yönelik iddialarının
Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
22.Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
23.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
24. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 17).
25. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa (ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
26. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 24/12/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada da incelenebilir. Nitekim Anayasa Mahkemesi içtihatları, bu kapsamdaki
taleplerle ilgili olarak davanın esasının sonuçlanmasına gerek olmadığı
yönündedir. Bu madde kapsamında, açılacak dava sonucuna göre başvurucunun
tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece
başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun
telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu
tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun
"ikincil niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel
başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkı Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, tutuklandığı tarihten itibaren tutukluluğun
devamı kararlarında kuvvetli suç şüphesi tabirinin kullanılmasının ihsası rey
anlamına geldiğini, bu kavramın içinde gizli bir hüküm içeriği barındırdığını,
kuvvetli suç şüphesinin varlığının uzun süredir devam etmesinin Mahkemenin ön
yargıyla baktığını gösterdiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu iddiasının adil yargılanma
hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
i. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
30. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
31. Adil yargılanma hakkının ilkeleri kapsamında yapılacak
inceleme, başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının
değerlendirilmesidir. Somut olayda, davanın devam ettiği ve Mahkeme hâkiminin
tarafsızlığını somut biçimde ortaya koyacak yargılama sürecinin tamamlanmadığı
ve tamamlanacak sürecin sonucunda verilecek kararın tarafları memnun edip
etmeyeceğinin ortaya çıkmadığı anlaşılmaktadır.
32. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetlerini
istinaf/temyiz aşamalarında ileri sürebilmesi mümkündür. Başvurucu, iddialarını
ileri sürebileceği istinaf/temyiz olağan
kanun yollarını tüketmeksizin
bireysel başvuruda bulunmuştur.
33. Somut olayda başvurucunun hukuk sisteminde mevcut yargısal
yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşıldığından başvurunun
bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkı Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu yargılama süresinin makul süreyi aştığını
belirterek Anayasa'nın 36. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat
talebinde bulunmuştur.
b. Değerlendirme
i. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
35. Başvurucunun anılan iddiası açıkça dayanaktan yoksun
değildir. Kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni
de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
36. Ceza yargılaması süresinin tespitinde kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi tedbirlerin uygulandığı tarih ile suç isnadına
ilişkin nihai karar tarihi (bireysel başvuruya konu devam eden yargılamalar
yönünden Anayasa Mahkemesinin inceleme tarihi) arasında geçen süre esas alınır
(B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014,
§ 34).
37. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
38. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki 7 yılı aşkın yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
41. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
42. Somut olayda, makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
43. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net7.200 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
44. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 7.200 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2014/116) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
19/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.