TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
İRFAN ÇİNKAYA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/11854)
Karar Tarihi: 5/10/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Heysem KOCAÇİNAR
Başvurucu
İrfan ÇİNKAYA
Vekili
Av. İncilay ŞAHİN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, işçi alacakları istemiyle açılan davada bilirkişi raporuna yönelik itirazların dikkate alınmaması, aleyhe ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesi ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 21/12/2010 tarihinde Ankara 17. İş Mahkemesinde iki davalı şirket aleyhine açtığı işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davasında geçerli neden gösterilmeksizin hizmet akdine son verildiğini, işyerinde hafta tatili ve bayramlar dâhil olmak üzere haftanın yedi günü 07.00-19.00 saatleri arasında çalıştığını, sadece dini bayramların bir kısmında izin kullandığını, davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi olduğunu, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000 TL fazla çalışma ücreti ile 200 TL hafta tatili ve Ulusal Bayram ve Genel Tatil Günleri (UBGT) alacaklarının akdin feshi tarihinden işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
9. Ankara 17. İş Mahkemesi 8/5/2014 tarihli karar ile hizmet akdi işveren tarafından haksız olarak feshedildiğinden dinlenen tanık beyanları, bordro örnekleri, banka kayıtları ve bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulü ile 179 TL brüt fazla mesai alacağı ile 59,88 brüt hafta tatili alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalılardan müştereken tahsiline miktar itibariyle kesin olarak karar vermiştir. Mahkeme, yargılama giderlerinin kabul ret oranına göre taraflardan tahsiline, kendisini vekille temsil ettiren başvurucu lehine 1.500 TL ve yine kendilerini vekilletemsil ettiren davalılar lehine ayrı ayrı 1.500 TL vekâlet ücretine hükmetmiştir.
10. Başvurucu, Ankara 17. İş Mahkemesine sunduğu 23/6/2014 havale tarihli dilekçe ile davalılar yararına ayrı ayrı olmak üzere 1.500 TL vekâlet ücretine hükmedilmesinin maddi hata olduğunu, hüküm kısmında davalılar yararına ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesinin gerekçesine yer verilmediğini belirterek söz konusu maddi hatanın düzeltilmesini talep etmiştir.
11. Sunulan dilekçe üzerine Ankara 17. İş Mahkemesi 25/6/2014 tarihli ek kararı ile taraflara tanınan haklar ve borçların tavzih yoluyla sınırlandırılamayacağı ve her iki davalınında kendilerini ayrı ayrı vekille temsil ettirip davanın kısmen reddine karar verilmesi nedeniyle vekâlet ücretine hak kazandıkları gerekçesiyle başvurucunun tavzih talebini reddetmiştir.
12. Başvurucu bireysel başvuru formunda Ankara 17. İş Mahkemesinin 8/5/2014 tarihli gerekçeli kararının 3/7/2014 tarihinde kalemde tebliğ alındığını ve kendisine tebligat belgesi verilmediğini beyan etmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Kanun Hükümleri
13. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Yargılama giderleri şunlardır:
...
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.
...''
14. 6100 sayılı Kanun'un 326. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.''
15. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesi şöyledir:
"Avukatlı ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.
16. 1136 sayılı Kanun'un 169. maddesi şöyledir:
"Yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz.''
17. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 3. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(2) Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.''
B. Yargıtay İçtihatları
18. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 6/10/2008 tarihli ve E.2008/14498, K.2008/11843 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"e-) Karar tarihi itibariyle geçerli olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 nci maddesindeki 'müteselsilen sorumlu olanlar aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur' düzenlemesi göz ardı edilerek davanın reddi sebebi ortak olan davalılar lehine ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmedilmemesi, isabetsizdir.''
19. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 22/6/2011 tarihli ve E.2011/12439, K.2011/8326 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
" Davalı banka vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 3/2 nci maddesine göre müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmolunur''
20. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 20/2/2017 tarihli ve E.2017/3365, K.2017/2728 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Karar tarihinde yürürlükte bulunan 2016 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3. maddesinin ikinci fıkrasında; 'Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur' şeklinde düzenlenme yer almaktadır.
Somut olayda davanın ilgili tarife gereği belirlenen vekalet ücretinin aralarında asıl işveren-alt işverenlik bulunan bu açıdan müteselsil sorumluluğu olmakla aynı sebeple talebi kısmi red edilen davalılar lehine ayr ayrı vekalet ücrerine hükmedilmesi isabetli olmamıştır.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 5/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, her bir davalı için ayrı ayrı, toplamda karar altına alınan alacak miktarından fazla olarak ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine aykırı şekilde vekâlet ücretine hükmedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
23. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma (Değişik ibare: 3.10.2001-4709/14 md.) ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Kendilerini vekille temsil ettiren davalılar lehine ayrı ayrı vekâlet ücretine karar verilmesine yönelik şikâyetin mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan birden fazla vekalet ücretine hükmedilmesine yönelik iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
26. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme, bunun doğal sonucu olarak da iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde Anayasa’nın 40. maddesi uyarınca diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir (AYM, E.2011/33, K.2012/54, 11/4/2012; AYM, E.2010/83, K.2012/169, 1/11/2012; E.2012/108, K.2013/64, 22/5/2013; E.2013/64, K.2013/142, 28/11/2013; E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014; E.2015/96, K.2016/9, 10/2/2016, § 18).
27. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Mahkemeye erişim hakkı, hak arama özgürlüğünün bir gereği olmakla birlikte hak arama özgürlüğünün varlığının kabulü için tek başına yeterli bulunmamaktadır. Mahkemeye erişimi etkisiz kılacak ya da yargı yoluna başvurmayı önemli ölçüde zorlaştırıcı veya caydırıcı nitelikte (AYM, E.2013/40, K.2013/139, 28/11/2013) kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını (Özkan Şen, § 52) ya da kişinin bizatihi mahkemeye başvurmuş olmasını anlamsız hâle getiren sınırlamalar, mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (İbrahim Can Kişi, B. No: 2012/1052, 23/7/2014, § 31).
28. Vekâlet ücreti yargılama gideri olup bununla, davacı veya davalının o dava nedeniyle aldıkları hukuki yardım karşılığında avukata ödedikleri ücretin telafisi amaçlanmaktadır (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014). Dava aşamasında kimin lehine ya da aleyhine olacağı önceden belli olmayan bu ücret yükümlülüğü, bir usul kuralı olup mahkemeye erişim hakkı ile ilişkilidir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).
29. Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil etmektedir (Serkan Acar, § 39; Muhbet Adanır ve diğerleri, B, No: 2014/10261, 8/12/2016, § 101)
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
30. Adil yargılanma hakkının görünümlerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp bu hakkın sınırlandırılması mümkündür. Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
31. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
32. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
33. Anayasa’nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Anayasa Mahkemesi kararlarında, Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin özel sınırlama sebebi gösterilmemiş hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği kabul edilmektedir (AYM, E.2010/83, K.2012/169, 1/11/2012; E.2012/108, K.2013/64, 22/5/2013; E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014; E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015; Hüseyin Dayan, B. No: 2013/5033, 13/4/2016, § 46). Sonuç itibarıyla mutlak olmayan ve sınırlandırılabilen mahkemeye erişim hakkına ilişkin sınırlandırmaların kanuna dayanması, hakkın özünü zedeleyecek şekilde hakkı kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi ve ölçülü olması gerekir (Serkan Acar, B. No:2013/1613, 2/10/2013, § 38; İbrahim Can Kişi, § 36).
34. 6100 sayılı Kanun'da yargılama giderlerinden sayılan ve mahkeme tarafından haklılık durumuna göre taraflara yükletileceği belirtilen vekâlet ücretinin birden fazla davalı aleyhine açılan davalarda ne şekilde yükleneceği açık değildir. Ancak 1136 sayılı Kanun uyarınca bağlayıcı olan Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu tarafından hazırlanıp Bakanlığa gönderilen ve 2014 yılı için yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3. maddesinin (2) numaralı fıkrasında birden fazla davalıya karşı açılan davaların reddinde, ret sebebinin ortak olması hâlinde tek vekâlet ücretine karar verileceği ifade edilmiştir.
35. Yargıtay'ın özellikle işçi alacaklarından kaynaklanan uyuşmazlıkların temyiz mercii olan daireleri alt işveren ve asıl işverene karşı açılan davaların reddinde ortak sebebe dayanılması hâlinde davalılar ayrı ayrı vekiller vasıtasıyla temsil edilmiş olsalar dahi tek bir vekâlet ücretine hükmedileceğini istikrarlı olarak kararlarında vurgulamıştır.
36. Başvurucu, somut olayda iş sözleşmesinin haksız olarak feshedilmesi nedeniyleödenmeyen işçilik alacaklarının tahsili istemiyle asıl işveren ve alt işverene karşı dava açmıştır. İlk derece mahkemesi yapmış olduğu yargılama sonucunda bir kısım işçi alacağının ödenmediği saptamasında bulunarak davanın kısmen kabulüne karar vermiş ve redde konu miktar yönünden kendisini vekille temsil ettiren her bir davalı lehine ayrı ayrı maktu vekâlet ücretine karar vermiştir.
37. Davanın kısmen kabulü nedeniyle davalılar lehine ayrı ayrı vekâlet ücretine karar verilmişse de ilk derece mahkemesi kararında bu hususun yasal dayanağı açıklanmadığından 1136 sayılı Kanun'un 169. maddesi uyarınca bağlayıcı olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesin'e aykırı olarak her bir davalı lehine ayrı ayrı hükmedilen 1.500 TLvekâlet ücretinin kanunilik unsurunu taşıdığı söylenemez.
38. Açıklanan nedenlerle her bir davalı lehine ayrı ayrı hükmedilen 1.500 TL vekâlet ücreti yönünden Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
39. Başvurucu makul sürede yargılanma hakkının ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmamasından dolayı dava konusu edilen 20/3/2007-24/7/2009 dönemine ilişkin olan fazla mesai, hafta tatili ve UGBT alacaklarının, 20/3/2012-24/7/2014 tarihleri arasında değişik tarihlerde zamanaşına uğradığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. Yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle dava konusu bir kısım alacağın zamanaşımına uğradığı iddiasının incelenmesi sonucu 9/5/2014 tarihli gerekçeli kararda başvurucunun herhangi bir alacak talebinin zamanaşımına uğradığına ilişkin bir değerlendirmede bulunulmadığı tespit edilmiş, söz konusu iddianın yargılamanın uzaması ile ilişkisi de anlaşılamamış dolayısıyla bu şikâyet yönünden ayrıca değerlendirme yapılmamıştır.
41. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemelerinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 69), yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B. No: 2012/397, 17/11/2014, § 25).
42. İş mahkemelerinde görülen davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin Kılıç, §§ 57, 58).
43. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık üç yıl beş aylık yargılama süresinin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.
44. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Silahların Eşitliği İlkesi ve Çelişmeli Yargılama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
45. Başvurucunun hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğu, bu hususa ilişkin itirazı karşılanmadan hüküm kurulduğu şikâyetinin silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılanma hakkı yönünden incelenmesi uygun görülmüştür.
46. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için “silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama” ilkeleri ışığında taraflara, iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında taraflara uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddiaları yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmelidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).
47. Anayasa Mahkemesinin görevi, herhangi bir davada bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermek değildir. Savunma makamının tanık dinletme taleplerinin gerekliliği ya da bilirkişi raporu benzeri delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi hususları derece mahkemelerinin yetkisi dâhilindedir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 68). Anayasa Mahkemesinin görevi delillerin sunulması da dâhil olmak üzere başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesidir.
48. Başvuru konusu olayda yerel Mahkemece, tarafların ibraz ettikleri delil ve beyan dilekçeleri kapsamında değerlendirme yapılarak başvurucuya sunulan belgelere ilişkin olarak inceleme ve beyanda bulunma olanağı tanındığı, uzman bilirkişiden denetime elverişli rapor alındığı, karar gerekçesinde davanın niteliğine uygun ve talepleri karşılayacak değerlendirmeler yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verildiği, bu çerçevede başvurucunun yargılamanın sonucunu etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmadığı bu çerçevede çelişmeli yargılama hakkı ve silahların eşitliği ilkelerine yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmadığı anlaşılmaktadır.
49. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
50. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
51. Başvurucu, aleyhine birden fazla vekâlet ücretine karar verilmesi nedeniyle uğramış olduğu 1.500 TL maddi zararın tazmini isteğinde bulunmuştur.
52. Başvurucu aleyhine hükmedilen birden fazla vekâlet ücreti yönünden Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
53. Başvurucu aleyhine fazladan hükmedilen 1.500 TL vekâlet ücreti yönünden mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 17. İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
54. Başvurucunun makul sürede yargılanma hakkı ile silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verildiğinden buna ilişkin tazminat talebinin reddi gerekir.
55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harcın ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin başvurucu aleyhine hükmedilen vekâlet ücreti yönünden Anayasa'nın 36. maddesinde güvenceye bağlanan mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 17. İş Mahkemesine (E.2010/1061) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 206,10 TL harcın ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/10/2017tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.