TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ORÇUN KESKİN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/11901)
Karar Tarihi: 8/2/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör Yrd.
Tuğba YILDIZ
Başvurucu
Orçun KESKİN
Vekili
Av. Haydar ULUSOY
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, disiplin puanının tüketilmesi sonucu askerî okuldan çıkarılma işlemine karşı açılan davada 31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu'nun ilgili maddelerinin uygulanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulunda (okul) öğrenci iken 9/3/2012 tarihinde disiplin cezası puanının belli bir oranı geçmesi neticesinde okulun Yüksek Disiplin Kuruluna çıkarılmış ve sonrasında Kurul kararıyla başvurucu hakkında okuldan uzaklaştırma kararı verilmiştir.
7. Anılan kararın Deniz Kuvvetleri Komutanlığınca onaylanmaması üzerine başvurucu 19/4/2012 tarihinde okula dönmüştür.
8. Başvurucunun okula dönmesinden sonra aldığı iki ayrı disiplin cezası neticesinde ceza puanının belli oranı geçtiği gerekçesiyle Yüksek Disiplin Kurulunun 12/6/2012 tarihli kararıyla okul ile ilişiğinin kesilmesine karar verilmiştir.
9. Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 26/6/2012 tarihinde Disiplin Kurulu kararını onaylamasıyla başvurucunun 5/7/2012 tarihinde okul ile ilişiği kesilmiştir.
10. Başvurucu ilişik kesme işleminin iptali istemiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır.
11. AYİM İkinci Dairesi 22/1/2014 tarihli kararıyla davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde; okuldan çıkarılma sebebi olan disiplin cezalarının tümünün yetkili disiplin amirlerince mevzuata uygun olarak verildiği, başvurucuya savunma hakkının tanınıp savunmasının alındığı, disiplin notunun kırılması ve notların toplanmasında maddi hata yapılmadığı, gereksiz nedenle ceza verilmediği aksine her türlü eylemin cezalandırılması cihetine gidilmeyerek zaman zaman ikaz ile yetinildiği ifade edilmiştir. Okuldan uzaklaştırma kararı aldıktan sonra geri döndüğünde başvurucu vekili tarafından savunma alınmadığı iddia edilmişse de üç farklı konuda savunma alındığı, bu savunmalara başvurucunun cevap yazdığı ve imzaladığı, bunlardan ikisinde suçlu olduğu anlaşılarak tecziye edildiği vurgulanmıştır. Ayrıca Yüksek Disiplin Kurulu kararlarında başvurucunun tüm suçlarını kabul ettiği ve düzeleceğine dair söz verdiği disiplin durumu konusunda kendisi ve ailesinin uyarılmasına rağmen başvurucunun istenilen disiplin düzeyine erişemediği, anılan nedenlerle başvurucunun okulla ilişiğinin kesilmesi işleminin hukuka aykırı olmadığı belirtilmiştir.
12. Karar düzeltme talebi AYİM İkinci Dairesinin 18/6/2014 tarihli kararı ile kararın usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen nedenlerin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği belirtilerek reddedilmiştir.
13. Bu karar, başvurucu vekiline 10/7/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. 21/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 11/4/2002 tarihli ve 4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu'nun 31. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''Astsubay meslek yüksek okullarına alınan her öğrenciye bir disiplin notu verilir. Disiplin notundan hangi cezalar için ne kadar not düşüleceği yürürlüğe konulacak yönetmelikte belirtilir. Astsubay meslek yüksek okullarında öğrenim gören öğrenciler aşağıdaki hallerde okuldan çıkarılırlar:
a) Bu Kanun hükümlerine göre çıkarılacak yönetmelik gereğince verilen disiplin notunu kaybedenler.
b) Yönetmelikte belirtilecek esaslar dahilinde öğrencilik niteliğini kaybettiklerine dair yüksek disiplin kurulunca hakkında karar verilenler.''
16. 6413 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi şöyledir:
''Her bir disiplin suçu, disiplin kabahati ve disiplin tecavüzü için ayrı ayrı dikkate alınmak üzere; bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce disiplin mahkemeleri ve disiplin amirleri tarafından verilen uyarı cezaları kınama cezasına, oda hapsi cezaları ise ceza süresinin yarısı kadar izinsizlik cezasına dönüştürülür ve kayıtlarda buna göre düzeltmeler yapılır. Sadece cezanın yerine getirilmesinde dikkate alınmak üzere, on iki günün üzerindeki oda hapsi cezaları altı hafta sonu izinsizlik cezası sayılır.
23 üncü maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen yönetmelik yayımlanıncaya kadar, askeri öğrenciler hakkında ceza puanları hariç olmak üzere ilgili mevzuatlarında yer alan uyarı cezaları kınama, oda hapsi cezaları ise ceza süresinin yarısı kadar izinsizlik cezası olarak uygulanır."
17. 6413 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce disiplin amirleri veya disiplin mahkemeleri tarafından verilmiş ve infaz edilmiş disiplin cezalarına bağlı olarak yapılmış idari işlemler aynen muhafaza olunur.
Bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce alınmış olan disiplin cezaları, bu Kanun'un 21 inci maddesi kapsamındaki puanlandırmada dikkate alınmaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 8/2/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; iptal davası sonuçlanmadan 6413 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiğini ve bu Kanun ile öğrencilere verilecek cezaların çeşidinin ve miktarının değiştirildiğini, dolayısıyla bu durumun ceza puanlarına etki edebileceğini iddia etmiştir. Anılan iddianın AYİM'de ileri sürüldüğünü ancak kabul edilmediğini ve bu duruma ilişkin karar gerekçesinde açıklama yapılmadığını, disiplin cezalarından ikisi hakkında savunmasının alınmadığını belirterek Anayasa'nın 2., 10. ve 36. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiştir.
21. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
22. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
23. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
24. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
25. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
26. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
27. Öte yandan temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi, § 57).
28. Başvurucu 6413 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesinin uygulanmasına yönelik talebinin Mahkeme gerekçesinde karşılanmadığını ileri sürmüş ise de anılan Kanun maddesi ile getirilen düzenleme disiplin cezalarının uygulanış şekli ile ilgilidir. Kesinleşen disiplin cezası puanlarını etkilememektedir (bkz. § 16). Anılan Kanun'un geçici 5. maddesi ile de Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce infaz edilmiş disiplin cezalarına bağlı olarak yapılmış idari işlemlerin de aynen muhafaza olunacağı hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla dava sonucuna etki edebilecek bir talep niteliğinde olmayan, başvurucunun somut durumunu etkisi bulunmayan iddiaya ilişkin Mahkemenin ayrıca yanıt vermesi de beklenmemektedir.
29. Somut olayda yapılan yargılama sonucunda başvurucunun dava dilekçesinde ileri sürdüğü, davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarına tartışılarak karar verildiği, kararda da hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir (bkz. § 11). Karar düzeltme incelemesi sonucunda verilen kararda da değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Rıdvan GÜLEÇ bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Rıdvan GÜLEÇ'in karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 8/2/2018 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü tarafından başvurucu Orçun Keskin'in askeri okuldan disiplin cezalarının belli bir puanı geçmesi nedeniyle verilen ihraç cezasına ilişkin yargı kararlarında Anayasa tarafından güvence altına alınan haklarının ihlal edilmediğine ilişkin çoğunluk görüşüne aşağıdaki gerekçelerle katılmamaktayım.
Başvurucu, Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulunda öğrenci iken 9/3/2012 tarihinde disiplin cezası puanının belli bir oranı geçmesi neticesinde okulun Yüksek Disiplin Kuruluna çıkarılmış ve sonrasında kurul kararıyla başvurucu hakkında okuldan uzaklaştırma kararı verilmiştir.
Anılan kararın Deniz Kuvvetleri Komutanlığınca onaylanmaması üzerine başvurucu 19/4/2012 okula dönmüş, okula dönmesinden sonra yetiştirme programına devam ettiği sırada aldığı iki ayrı disiplin cezası neticesinde ceza puanının belli oranı geçtiği gerekçesiyle Yüksek Disiplin Kurulunun 12/6/2012 tarihli kararıyla okul ile ilişiğinin kesilmesine karar verilmiştir.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 26/6/2012 tarihinde Disiplin Kurulu kararını onaylamasıyla başvurucunun 5/7/2012 tarihinde okul ile ilişiği kesilmiş, ilişik kesme işlemininiptali istemiyleAskeriYüksek İdare Mahkemesinde dava açmış, AYİM İkinci Dairesi de 22/1/2014 tarihli kararıyla davanın reddine karar vermiştir.
Askeri okuldan ilişiğinin kesilmesi ile sonuçlanan olay ve olgular incelendiğinde başvurucuya uygulanan disiplin cezalarının idarenin hizmetlerini en iyi şekilde yürütmesi amacından uzak, verilen ceza ile ulaşılmak istenen amaç arasında ölçülülük ilkesinin elverişlilik, gereklilik ve orantılılık alt ilkeleriyle bağdaşmayan, kişiyi yıldırmak suretiyle okuldan atmaya diğer bir ifade ile tasfiyeyeyönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Başvurucunun 2 yıllık okul süresince almış olduğu disiplin cezalarına baktığımızda; "yatak düzeninin bozuk olması" "dolap düzeninin bozuk olması" "yemek taburuna gecikmeli intikal" gibi askeri disiplin için elzem olmakla birlikte uygulanması ve tespiti keyfi yaklaşımlara elverişli, yıldırma, tasfiye ve kumpas mahiyeti taşıyan fiil ve olaylar için idareye oldukça geniş insiyatif alanı bırakan eylemler olduğu görülmektedir. Bu eylemlere dayalı olarak idare tarafından uygulanan yaptırımlar, idarenin ulaşmak istediği amaca hizmet etmekten çok, idare içinde yuvalanmış ve idareyi amacı dışında oluşumlara dönüştürmek isteyen yapıların gizli amaç ve hedeflerine ulaşmada kullandıkları bir yol olma özelliklerini gösterdiği düşünülmektedir. Disiplin hukuku böylece amacından saptırılmış olmakla kalmayıp, bir yandan başvurucu gibi bireyleri cezalandırma işlevi görmekte öte yandan da idare içinde yuvalanmış ve bugün karşımıza FETÖ/PDY adıyla bilinen insanlık tarihinin karşılaştığı en zalim, acımasız ve iki yüzlü yapılanmasının amacına uygun bir vasıta haline dönüştüğü ülkemizin yaşadığı hain FETÖ tecrübesi ile sabittir.
İlk başta başvurucuya verilen disiplin cezaları neticesinde okuldan ilişiğinin kesilmesine yönelik karar, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nca onanmamış ve başvurucu okuluna yeniden dönmüştür. Ancak başvurucunun okula dönmesinin hemen ardından yukarıda işleyişine dair açık işaretler verdiğimiz "yapı" yeniden harekete geçmiş ve başvurucu disiplin cezası uygulamasının yasal olarak mümkün olmadığı "yetiştirme programı" sırasında üst üste verilen disiplin cezaları ile okuldan ilişiği kesilmek suretiyle yargı aşamasına gelmiştir. Bu aşamada da açıkça görüleceği üzere başvurucunun adil yargılanma hakkı ve bu hak kapsamında yer alan gerekçeli karar hakkı çoğunluğun düşüncesinin aksine ihlal edilmiştir.
Başvurucunun derece mahkemelerindeki yargı safahatı Anayasa ve AİHS kapsamında güvence altına altında bulunan hakları gözardı edilerek, idarenin işlem ve eylemi yargı kararı ile adeta hukukileştirilmiştir.
Başvurucu AYİM nezdinde davasını açtıktan sonra 6143 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanun ile askeri öğrencilerin durumu yeniden düzenlenmiş ve oda hapsi cezası kaldırılarak sadece kınama ve izinsizlik cezası öngörülmüştür. Anılan Yasanın geçici 3. maddesinde "bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce disiplin mahkemeleri ve disiplin amirleri tarafından verilen uyarı cezaları kınama cezasına, oda hapsi cezaları ceza süresinin yarısı kadar izinsizlik cezasına dönüştürülür ve kayıtlarda buna göre düzeltme yapılır" hükmü getirilmiştir. Bu hüküm uyarınca başvurucunun disiplin puanlarının en az yarısı silinmemiş olacağından okuldan çıkarma işleminin dayanağı da ortadan kalkmış olacaktır.
Ancak, açık kanun hükmüne rağmen ne idare bu yasa hükmünü uygulamış ne de yargı mercii başvurucunun yazılı ve huzurundaki sözlü beyanlarında ısrarla vurgulanan bu kanun maddesini dikkate almıştır.
Başvurucunun maruz kaldığı hukuksuzluklar sadece ölçülülük ilkesi çerçevesinde uygulanması gereken disiplin cezaları ile sınırlı kalmamış, okuldan çıkarma işlemine karşı başvurduğu hukuk yolunda da Anayasa'nın hukuk devleti ilkesine aykırılığın bu kadar açık ve net şekilde ortaya konduğu, temel hukuk metinlerinde ve evrensel hukuk normlarında tartışılmasız kabul edilen lehe olan kanun hükmünün uygulanması ilkesi ile "kanunilik" kriteri hiç dikkate alınmadan keyfi bir şekilde başvurucunun aleyhine hüküm kurulmuştur.
Nitekim kanun yollarından karar düzeltme aşamasında AYİM Başsavcılığı;
Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelere göre dava konusu olay değerlendirildiğinde; davacının ilk defa okuldan çıkarılma işlemi sonrasında yeniden okula dönmesini müteakip, 24.04.2012 - 11.05.2012 tarihleri arasında kendisine yetiştirme programının uygulandığı savunulmaktadır. Davacının, askeri öğrenci olarak eksiklikleri görülmüş ve program dahilinde bu eksikliklerin giderilmesine karar verilmiş ise; bu eğitim programının tamamlanmasının beklenmesi ve disiplin durumunun programın bitimini müteakip değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu geri besleme programı henüz sonuçlanmamışken, 27.04.2012 tarihinden itibaren disiplin cezasına tabi tutulan davacı hakkında tesis edilen disiplin cezalarının yok hükmünde olduğu değerlendirildiğinden; bu disiplin cezaları dayanılarak tesis edilenokuldan çıkarılma işleminin de hukuka aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan gerekçeler uyarınca karar düzeltme isteminin KABULÜNE; isteme konu kararın KALDIRILMASINA, ayrıntıları 06.02.2013 tarihli ve 2012/3147-2012/2917 Gensek – Esas sayılı düşüncemizde açıklandığı üzere dava konusu işleminin İPTALİNE, karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir" şeklinde görüş bildirilmiştir.
Ancak derece mahkemelerindeki yargılama aşamalarında Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında yer alan adil yargılanma hakkı başvurucu açısından somut olayda dikkate alınmamıştır.
Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak açıkça gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dahil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yararlanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dahil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir. (Abdullah Topçu B. No: 2014/8868, 19/4/2017)
Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır" denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa'nın bütünlüğüilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır. (Abdullah Topçu)
Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır. (Sencer Başat ve diğerleri)
AYİM tarafından verilen yargı kararlarının gerekçelerinde; yukarıda ifade ettiğimiz adil yargılanma hakkı (kanunilik) kapsamında dikkate alınması gereken "yetiştirme programı" sırasında disiplin cezası verilemeyeceğine dair 6143 sayılı kanun hükmünün dikkate alınmaması, disiplin cezalarına ilişkin ölçülük ilkesine dair hiçbir izahatın bulunmaması gibi hususların yanında, basmakalıp ifadeler ile idarenin işlemleri hukuki bulunmuş ve başvurucunun ileri sürdüğü iddialar hiçbir şekilde karşılanmamıştır.
Sonuç olarak başvuruya konu somut olayda, başvurucuya verilen disiplin cezalarına temel teşkil eden eylemler basit nitelikte, üst disiplin amirinin yetkisine girecek ağırlıkta olmayan, ahlaki ve kişisel zaafiyet içermeyen, basit ihmal ve taksirle işlenebilecek nitelikte bulunan, öğrenci yetiştirme programı gibi te'dib edici, düzeltici ve idarenin amacına uygun araçlarla geliştirilen yetiştirme programları ile ıslah olunacak nitelikte eylemler olduğu, bu eylemlerin cezalandırılmasının disiplinin tesisine yönelik olmaktan çok başvurucuyu yıldırma, okuldan soğutma, sindirme, dışlama ve kumpas kurmaya elverişli hale getirme amacı güttüğü anlaşıldığından çoğunlukça verilen ihlal kararına Anayasa'nın 2., 10., 36. ve 141. maddelerine açıkça aykırı bulduğumdan katılmamaktayım.
Üye