TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERDAL ERGÜL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1203)
|
|
Karar Tarihi: 17/11/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Erdal ERGÜL
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa ERASLAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu,
silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davada
makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru,
23/1/2014 tarihinde İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun
Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 31/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik
incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Bölüm
Başkanı tarafından 12/6/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 14/7/2014 tarihli
yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan
görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK. 250. maddesi ile
yetkili) yürütülmekte olan soruşturma kapsamında 24/4/2008
tarihinde gözaltına alınmış, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250.
maddesi ile görevli) 26/4/2008 tarih ve 2008/55 Sorgu
sayılı kararı ile başvurucunun yurtdışına çıkışının yasaklanmasına karar
verilmiştir.
8. Başvurucu
hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK.
250. maddesi ile yetkili) 29/4/2008 tarih ve
E.2008/600 sayılı iddianamesi ile “silahlı
terör örgütüne üye olmak, patlayıcı madde bulundurmak ve patlayıcı maddelerden molotof kokteyli atmak” suçlarını işlediği
iddiasıyla İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli) E.2008/134 sayılı dosyasında kamu davası açılmıştır.
9. İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının (CMK. 250. maddesi ile yetkili) 18/3/2004 tarih ve E.2004/302 sayılı iddianamesi ile başvurucu
dışında iki sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işledikleri
iddiasıyla kamu davası açılmış, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK. 250.
maddesi ile görevli) 27/6/2006 tarih ve E.2004/108,
K.2006/301 sayılı kararla sanıklar hakkında mahkûmiyet kararı verilmiştir.
10. Temyiz edilen karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 16/2/2010 tarih ve E.2008/12273, K.2010/2040 sayılı ilâmıyla
bozulmuş ve Mahkemece bozma ilâmına uyularak E.2010/162 sayılı dava dosyasında
yargılamaya devam edilmiştir.
11. Başvurucu hakkında yapılan
yargılamada İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 7/6/2010
tarih ve E.2008/134, K.2010/232 sayılı kararıyla E.2008/134 sayılı dava
dosyasının, Mahkemenin E.2010/162 sayılı dava dosyasıyla birleştirilmesine,
yargılamanın E.2010/162 sayılı dava dosyası üzerinden devam etmesine karar
vermiştir.
12. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, 6/6/2012
tarih ve E.2010/162, K.2012/91 sayılı karar ile başvurucunun beraatine, birleştirilen davadaki sanıkların mahkûmiyetine
karar verilmiştir.
13. Karar, Cumhuriyet Savcısı ve
diğer sanıklar tarafından temyiz edilmiştir.
14. Başvurucu, 23/1/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 5/6/2014
tarih ve E.2014/1800, K.2014/6894 sayılı ilâmı ile İstanbul 12. Ağır Ceza
Mahkemesinin 7/6/2010 tarihli hükmünü onamıştır.
B. İlgili
Hukuk
16. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 170. maddesinin (1) numaralı
fıkrası, 174. maddesinin (1) numaralı fıkrası; 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 23/1/2014 tarih ve 2014/1203 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 24/4/2008 tarihinde gözaltına
alındığını, “silahlı terör örgütüne üye
olmak, patlayıcı madde bulundurmak ve patlayıcı maddelerden molotof
kokteyli atmak” suçlarını işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu
davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
19. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
20. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında
açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut
görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen
adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36.
maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin
6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi
içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma
hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
22. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
41–45).
23. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, “silahlı terör örgütüne üye olmak, patlayıcı madde
bulundurmak ve patlayıcı maddelerden molotof kokteyli
atmak” suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.
Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 5237 sayılı Kanun’da hapis ve adli para
cezasını gerektirir şekilde tanımlanmışlardır. Bu çerçevede başvurucu
hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence
kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
24. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anıdır.
Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığınca gözaltına alındığı 24/4/2008 tarihidir.
Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak
karara bağlandığı tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, Yargıtay onama
kararının verildiği 5/6/2014 tarihidir (B. No:
2013/695, 9/1/2014, § 35).
25. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, 24/4/2008 tarihinde gözaltına alınan ve 26/4/2008 tarihinde
yurtdışına çıkışının yasaklanmasına karar verilerek serbest bırakılan başvurucu
hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 29/4/2008 tarihli iddianamesi ile
“silahlı terör örgütüne üye olmak, patlayıcı
madde bulundurmak ve patlayıcı maddelerden molotof
kokteyli atmak” suçlarını işlediği iddiasıyla İstanbul 12. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2008/134 sayılı dosyasında kamu davası açıldığı, Mahkemece
başvurucunun savunmasının alındığı, delillerin toplandığı, uzun süre İstanbul
12. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/6/2006 tarih ve E.2004/108, K.2006/301 sayılı
kararının Yargıtaydan dönüşünün beklendiği tespit
edilmiştir. Anılan kararın Yargıtay tarafından bozulması üzerine, başvurucu
hakkında açılan davanın, bu dava dosyasıyla birleştirilerek yargılamaya devam
edildiği, Mahkemece, 6/6/2012 tarihinde başvurucunun beraatine, birleştirilen davadaki sanıkların mahkûmiyetine
karar verildiği belirlenmiştir. Haklarında mahkûmiyet kararı verilen sanıklar
ile Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilen hükmün, Yargıtay 9. Ceza
Dairesinin, 5/6/2014 tarihli ilâmı ile onandığı
anlaşılmıştır.
26. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B.
No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
27. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır.
Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli
haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli
ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında,
somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön
bulunmadığı ve söz konusu altı yılı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
29. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
30. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
31. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin altı yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 4.150,00 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 4.150,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
17/11/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE
karar verildi.