TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
BEDRİ ÜÇER BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/1603)
Karar Tarihi: 17/11/2014
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Bedri ÜÇER
Vekili
Av. Hüseyin ÇALİŞCİ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, “sahte evrak tanzim etmek ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçlarını işlediği iddiasıyla yargılandığı davada makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 4/2/2014 tarihinde İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 27/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 12/6/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 14/7/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 25/9/2003 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmıştır.
8. Beyoğlu 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 26/9/2003 tarih ve 2003/438 Sorgu sayılı kararıyla başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir.
9. Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığınca, 16/10/2003 tarihinde yetkisizlik kararı verilerek soruşturma dosyası Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
10. Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığının 20/11/2003 tarih ve E.2003/7832 sayılı iddianamesi ile başvurucu ve diğer yedi şüpheli hakkında "cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve sahte evrak tanzim etmek" suçlarından Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır.
11. Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 16/4/2004 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
12. Anılan Mahkemece, 10/3/2006 tarih ve E.2003/432, K.2006/70 sayılı kararla başvurucunun, “sahte evrak tanzim etmek” suçundan 3 yıl 6 ay hapis cezası, “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
13. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 15/6/2009 tarih ve E.2006/8867, K.2009/7526 sayılı ilâmı ile bozulmuştur.
14. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 26/10/2009 tarih ve E.2009/246, K.2009/264 sayılı kararla başvurucunun, “sahte evrak tanzim etmek” suçundan 3 yıl 6 ay hapis cezası, “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
15. Temyiz üzerine, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 13/11/2013 tarih ve E.2013/5883, K.2013/16729 sayılı ilâmıyla; “sahte evrak tanzim etmek” suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün onanmasına, “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün bozulmasına ve zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmiştir.
16. Karar başvurucuya 8/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu, 4/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
18. 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi, 104. maddesinin üçüncü fıkrası, 313. maddesinin birinci fıkrası ile 342. maddesinin birinci fıkrası; 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin (8) numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 4/2/2014 tarih ve 2014/1603 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 25/9/2003 tarihinde gözaltına alındığını ve 26/9/2003 tarihinde tutuklandığını, 16/4/2004 tarihinde tahliye edildiğini, ancak “sahte evrak tanzim etmek ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçlarını işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
22. Başvurucu, “sahte evrak tanzim etmek ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçlarını işlediği iddiasıyla 20/11/2003 tarihinde hakkında açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
24. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
25. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve sahte evrak tanzim etmek suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 765 sayılı mülga Kanun’un 342. maddesinin birinci fıkrası ve 313. maddesinin birinci fıkrasında hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
26. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun gözaltına alındığı 25/9/2003 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, Mahkemece verilen kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği 13/11/2013 tarihidir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
27. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığınca 25/9/2003 tarihinde gözaltına alınan ve Beyoğlu 1. Sulh Ceza Mahkemesince 26/9/2003 tarihinde tutuklanan başvurucu hakkında, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonunda 16/10/2003 tarihinde yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği tespit edilmiştir. Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığınca 20/11/2003 tarihinde başvurucu ve diğer yedi şüpheli hakkında, "cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve sahte evrak tanzim etmek" suçlarından kamu davası açıldığı, Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesince sanıkların savunmaları ile tanık beyanlarının alındığı, başvurucunun, 16/4/2004 tarihinde tahliyesine, 10/3/2006 tarihinde mahkûmiyetine karar verildiği belirlenmiştir. Temyiz üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesince, 15/6/2009 tarihinde, 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile karşılaştırma yapılarak hüküm kurulması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunun değerlendirilmesi gerekçesiyle kararın bozulduğu, Mahkemece bozma ilâmına uyularak, başvurucunun "cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve sahte evrak tanzim etmek" suçlarından mahkûmiyetine karar verildiği, temyiz üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesince 13/11/2013 tarihinde başvurucu hakkında “sahte evrak tanzim etmek” suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün onanmasına, “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün bozulmasına ve zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
28. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
29. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu on yılı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
31. Başvurucu, makul sürede yargılama yapılmadığı için 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
32. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin on yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 8.300,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 8.300,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
17/11/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.