TÜRKİYE
CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULKERİM
AKBULAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12100)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Abdulkerim AKBULAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Kutsal HADİOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, "uyuşturucu
madde ticareti yapmak" suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı
davanın halen devam ettiğini ve makul
sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 15/7/2014 tarihinde
İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden
yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 26/11/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 26/12/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 12/1/2015 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle
şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK. 250. maddesi ile yetkili) yürütülen soruşturma
kapsamında 13/7/2007 tarihinde yakalanarak gözaltına
alınmıştır.
8. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK.
250. maddesi ile görevli), 16/7/2007 tarih ve 2007/86
Sorgu sayılı kararı ile başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir.
9. Başvurucu ve diğer beş şüpheli hakkında, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK. 250. maddesi ile
yetkili) 11/9/2007 tarih ve E.2007/1205 sayılı
iddianamesi ile "örgüt faaliyeti
çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapmak, suç işlemek amacıyla örgüt
kurmak ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak"
suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış, dava İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli)
E.2007/412 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
10. Mahkemece, 27/2/2009 tarih ve
E.2009/46, K.2009/65 sayılı karar ile E.2009/46 sayılı dava dosyasının, aynı
Mahkemenin E.2007/412 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, yargılamaya E.2007/412
sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.
11. Mahkemece, 15/12/2009 tarih ve
E.2007/412, K.2009/403 sayılı karar ile başvurucunun, "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye
olmak" suçundan beraatine, "uyuşturucu madde ticareti yapmak"
suçundan mahkûmiyetine ve tahliyesine karar verilmiştir.
12. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 10. Ceza
Dairesinin 25/4/2012 tarih ve E.2011/4269, K.2012/8249
sayılı ilâmı ile başvurucu hakkında "uyuşturucu
madde ticareti yapmak" suçundan verilen karar bozulmuştur.
13. Bozma üzerine dava, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli) E.2012/101 sayılı dosyasına
kaydedilmiş, özel yetkili mahkemelerin kapatılması nedeniyle Mahkemece, 11/3/2014 tarihli karar ile Mahkemenin görevsizliğine, dava
dosyasının görevli ve yetkili İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine
karar verilmiştir.
14. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/170 sayılı
dosyasına kaydedilen davada Mahkemece, 16/9/2014 tarih
ve E.2014/170, K.2014/254 sayılı karar ile başvurucunun "uyuşturucu madde ticareti yapmak"
suçundan 7 yıl 6 ay hapis ve 90.000,00 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir.
15. Başvurucu, 21/9/2014 tarihli
dilekçe ile temyiz talebinde bulunmuş, dava dosyası temyiz incelemesi için
henüz Yargıtaya gönderilmemiştir.
16. Başvurucu, 15/7/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
17. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 188. maddesinin (3) numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 15/7/2014 tarih ve 2014/12100 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 13/7/2007 tarihinde gözaltına
alınarak 16/7/2007 tarihinde tutuklandığını, 15/12/2009 tarihinde tahliye
edildiğini, ancak hakkında açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve makul
sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında
açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama
yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
22. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut
görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen
adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36.
maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin
6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî
içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı
da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
23. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
41–45).
24. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde
ticareti yapmak ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak" suçlarını
işlediği iddiasıyla soruşturma
başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 5237 sayılı Kanun’un
188. maddesinin (3) ve (5) numaralı fıkraları ile 220. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu
çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36.
maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No:
2012/625, 9/1/2014, § 32).
25. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anı ya da
kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun gözaltına alındığı 13/7/2007
tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai
olarak karara bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa
Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (B. No:
2013/695, 9/1/2014, § 35).
26. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, 13/7/2007 tarihinde gözaltına alınarak 16/7/2007 tarihinde
tutuklanan başvurucu ile diğer beş şüpheli hakkında, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının 11/9/2007 tarihli iddianamesi ile "örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapmak,
suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye
olmak" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı,
davanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli) E.2007/412 sayılı dosyasına kaydedildiği tespit
edilmiştir. Mahkemece, 27/2/2009 tarihli karar ile
E.2009/46 sayılı dava dosyasının, Mahkemenin E.2007/412 sayılı dava dosyası ile
birleştirilmesine, yargılamaya E.2007/412 sayılı dava dosyası üzerinden devam
edilmesine karar verildiği görülmüştür. Mahkemece, 15/12/2009
tarihli karar ile başvurucunun, "suç
işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak" suçundan beraatine, "uyuşturucu
madde ticareti yapmak" suçundan mahkûmiyetine ve tahliyesine
karar verildiği, temyiz üzerine, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 25/4/2012 tarihli
ilâmı ile başvurucu hakkında "uyuşturucu
madde ticareti yapmak" suçundan verilen hükmün bozulduğu
belirlenmiştir. Bozma sonrasında, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin
E.2012/101 sayılı dosyasına kaydedilen davada, özel yetkili mahkemelerin
kapatılması nedeniyle dava dosyasının görevli ve yetkili İstanbul Ağır Ceza
Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin
E.2014/170 sayılı dosyasına kaydedilen davada Mahkemece, 16/9/2014
tarihli karar ile başvurucunun "uyuşturucu
madde ticareti yapmak" suçundan 7 yıl 6 ay hapis ve 90.000,00
TL adli para cezası ile cezalandırılmasına hükmedildiği, başvurucu tarafından
21/9/2014 tarihli dilekçe ile temyiz talebinde bulunulduğu, ancak dava
dosyasının temyiz incelemesi için henüz Yargıtaya
gönderilmediği anlaşılmıştır.
27. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki
yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel
başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625,
9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
28. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır.
Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli
haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli
ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında,
somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön
bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık sekiz yıldır devam eden yargılama sürecinde
makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
30. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
31. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin
ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde
mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
32. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık sekiz yıldır devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
5.850,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
33. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvuruya konu yargılamanın
yaklaşık sekiz yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.850,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Yargıtaya gönderilmesine,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE
karar verildi.