TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ONAY YÜRÜKLÜ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/1212)
Karar Tarihi: 17/11/2014
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Onay YÜRÜKLÜ
Vekili
Av. Mustafa ERASLAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davanın halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 24/1/2014 tarihinde İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 11/6/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm başkanı tarafından 11/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 4/8/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK. 250. maddesi ile yetkili) yürütülen soruşturma kapsamında 25/2/2008 tarihinde gözaltına alınmıştır.
8. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK. 250. maddesi ile görevli) 29/2/2008 tarih ve 2008/20 Sorgu sayılı karar ile başvurucunun “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir.
9. Başvurucu ve diğer iki şüpheli hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK. 250. maddesi ile yetkili) 29/4/2008 tarih ve E.2008/603 sayılı iddianamesi ile "silahlı terör örgütüne üye olma, örgütün ve amacının propagandasını yapma, patlayıcı madde bulundurma ve atma, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etme, kamu malına zarar verme, mala zarar verme ve resmi belgede sahtecilik" suçlarını işledikleri iddiasıyla İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinde (CMK. 250. maddesi ile görevli) kamu davası açılmıştır.
10. Mahkemece 3/9/2009 tarih ve E.2008/141, K.2009/172 sayılı karar ile dava dosyasının, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli) E.2006/132 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, yargılamanın bu dosya üzerinden devam etmesine karar verilmiştir.
11. Başvurucu, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/2/2012 tarihli kararı ile tahliye edilmiştir.
12. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesince, 2/10/2012 tarih ve E.2006/132, K.2012/247 sayılı karar ile başvurucunun da aralarında bulunduğu toplam dört sanık için hüküm kurulmuş, başvurucu hakkında, “terör örgütünün propagandasını yapmak” suçundan açılan kamu davasının ertelenmesine, başvurucunun “silahlı terör örgütüne üye olmak, patlayıcı madde bulundurmak ve taşımak, korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda patlayıcı madde kullanmak ve 2911 sayılı Kanun’a muhalefet” suçlarından toplam 14 yıl 41 ay 30 gün hapis ve 3.320,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
13. Karar başvurucu tarafından temyiz edilmiş olup, temyiz incelemesi devam etmektedir.
14. Başvurucu, 24/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
15. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 170. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi, 174. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları, 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası; 12/4/1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 7. maddesinin ikinci fıkrası; 6/10/1983 tarih ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 33. maddesinin birinci fıkrası.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 24/1/2014 tarih ve 2014/1212 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 25/2/2008 tarihinde gözaltına alındığını ve 29/2/2008 tarihinde tutuklandığını, 21/2/2012 tarihinde tahliye edildiğini ancak, hakkında açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında yürütülen soruşturma kapsamında açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
21. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
22. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 32). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "silahlı terör örgütüne üye olma, örgütün ve amacının propagandasını yapma, patlayıcı madde bulundurma ve atma, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etme, kamu malına zarar verme, mala zarar verme" suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 5237, 3713 ve 2911 sayılı Kanunlarda hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
23. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun gözaltına alındığı 25/2/2008 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
24. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucunun, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 25/2/2008 tarihinde gözaltına alınarak, 29/2/2008 tarihinde tutuklanmasına karar verildiği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 29/4/2008 tarihli iddianame ile başvurucu ve diğer iki şüpheli hakkında "silahlı terör örgütüne üye olma, örgütün ve amacının propagandasını yapma, patlayıcı madde bulundurma ve atma, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etme, kamu malına zarar verme, mala zarar verme ve resmi belgede sahtecilik" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı tespit edilmiştir. Yargılamaya İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2008/141 sayılı dosyasında başlandığı, Mahkemece 3/9/2009 tarihinde dava dosyasının İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2006/132 sayılı dava dosyası ile birleştirildiği ve yargılamaya bu dosya üzerinden devam edildiği, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada başvurucunun, 25/10/2011 tarihinde savunmasının alındığı, 21/2/2012 tarihli duruşmada tahliye edildiği, 2/10/2012 tarihli karar ile mahkûmiyetine karar verildiği anlaşılmıştır. Başvurucu tarafından 17/10/2012 tarihinde temyiz edilen hükmün temyiz incelemesinde olduğu belirlenmiştir.
25. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
26. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık yedi yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
28. Başvurucu, makul sürede yargılama yapılmadığı için 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
29. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
30. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık yedi yıldır devam eden yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
31. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Başvuruya konu yargılamanın yaklaşık yedi yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin ilgili derece Mahkemelerine gönderilmesine,
17/11/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.