TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CEMİL GÜL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1204)
|
|
Karar Tarihi: 17/11/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Cemil GÜL
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa ERASLAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu,
“uyuşturucu madde ticareti yapmak”
suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davanın halen devam ettiğini ve makul
sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru,
24/1/2014 tarihinde İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun
Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm
tarafından 4/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 9/7/2014 tarihli
yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan
görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığınca yürütülmekte olan soruşturma kapsamında 31/1/2003
tarihinde gözaltına alınmıştır.
8. İstanbul 2 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi Yedek Hakimliğince 4/2/2003 tarih ve 2003/6 Sorgu sayılı karar ile
başvurucunun “uyuşturucu madde ticareti
yapmak” suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir.
9. Başvurucu ve diğer üç şüpheli hakkında İstanbul Devlet
Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 6/2/2003
tarih ve E.2003/151 sayılı iddianamesi ile “uyuşturucu
madde ticareti yapmak” suçunu işledikleri iddiasıyla İstanbul 1
No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
10. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi (İstanbul 1 No.lu Devlet
Güvenlik Mahkemesi yerine kurulan, CMK 250. madde ile görevli), 29/3/2005 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar
vermiştir.
11. Anılan Mahkemece 13/4/2006 tarih
ve E.2003/68, K.2006/96 sayılı karar ile başvurucunun “uyuşturucu madde ticareti yapmak”
suçundan 6 yıl 3 ay hapis ve 1.000,00 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir.
12. Kararın, savcılık makamı ve başvurucu tarafından temyiz
edilmesi üzerine, Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 10/4/2007
tarih ve E.2006/8818, K.2007/4335 sayılı ilâmıyla hükmün bozulmasına karar
vermiştir.
13. Bozma üzerine, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan
yargılamada 23/9/2008 tarih ve E.2007/259, K.2008/208
sayılı karar ile başvurucunun “uyuşturucu
madde ticareti yapmak” suçundan 7 yıl 6 ay hapis ve 1.000,00 TL adli
para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
14. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 18/9/2013 tarih ve E.2010/37790, K.2013/7752 sayılı ilâmıyla
"... önceki
hükmün Cumhuriyet Savcısının temyizi üzerine sanık aleyhine bozulduğu,
4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307/1-2. maddesi gereğince
sanıktan bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan, sanık müdafiinin
beyanı ile yetinilerek ve yazılı şekilde karar verilerek savunma hakkının
kısıtlanması..." nedeniyle hükmün başvurucu açısından
bozulmasına karar vermiştir.
15. Bozma kararı sonrasında yargılama sürecinin halen devam
ettiği anlaşılmıştır.
16. Başvurucu, 24/1/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
17. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 188. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları; 4/12/2004 tarih ve
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 307. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 24/1/2014 tarih ve 2014/1204 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 31/1/2003
tarihinde gözaltına alındığını ve 4/2/2003 tarihinde tutuklandığını, 29/3/2005
tarihli duruşmada tahliye edildiğini ancak, hakkında açılan kamu davasının
halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Başvurucu, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığınca hakkında açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve makul
sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut
görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil
yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36.
maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin
6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî
içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma
hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
23. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
41–45).
24. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere,
cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara
bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç
olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları
uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, “uyuşturucu madde ticareti yapmak” suçunu
işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan
suç 5237 sayılı Kanun’un 188. maddesinin (3) numaralı fıkrasında hapis ve adli
para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu
hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence
kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
25. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anıdır.
Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun İstanbul Devlet Güvenlik
Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca gözaltına alındığı 31/1/2003
tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai
olarak karara bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa
Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (B. No:
2013/695, 9/1/2014, § 35).
26. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 31/1/2003 tarihinde gözaltına alınan ve 4/2/2003 tarihinde
tutuklanan başvurucu hakkında “uyuşturucu
madde ticareti yapmak” suçunu işlediği iddiasıyla 6/2/2003 tarihinde
açılan davada, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun delilleri
toplanmış ve tanıkları dinlenmiş, 29/3/2005 tarihli duruşmada başvurucu tahliye
edilmiş, 13/4/2006 tarihli duruşmada başvurucunun mahkûmiyetine karar
verilmiştir. Duruşma tutanaklarının incelenmesinden, duruşma günlerinin dolu
olması nedeniyle Mahkemece uzun aralıklarla duruşmalar yapıldığı anlaşılmıştır.
Hükmün, savcılık makamı ve başvurucu tarafından temyizi sonucunda, Yargıtay 10.
Ceza Dairesinin 10/4/2007 tarihli ilâmı ile bozulması
üzerine, Mahkemece bozma ilâmına uyularak, 23/9/2008 tarihinde başvurucunun
mahkûmiyetine karar verilmiştir. Başvurucu tarafından temyiz edilen hüküm, 18/9/2013 tarihli ilâmla, aleyhe bozulan önceki hükme ilişkin
Mahkemece yapılan yargılamada başvurucunun savunma hakkının kısıtlanmış olması
nedeniyle tekrar bozulmuştur. Yargılama süreci halen devam etmektedir.
27. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B.
No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
28. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır.
Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli
haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli
ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında,
somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön
bulunmadığı ve yaklaşık on iki yıldır devam eden yargılama sürecinde makul
olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
30. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
31. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
32. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık on iki yıldır devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
11.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
33. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvuruya konu yargılamanın
yaklaşık on iki yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 11.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesine
gönderilmesine,
17/11/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.