İKİNCİ
BÖLÜM
KARAR
Başkan : Engin
YILDIRIM
Üyeler : Serdar
ÖZGÜLDÜR
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
Muammer TOPAL
M.
Emin KUZ
Raportör : Nahit GEZGİN
Başvurucu : Elif
Güneş YILDIRIM
Vekili :
Av. Sinem GÜNDOĞDU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kolluk görevlilerinin toplantı ve
gösteri yapmak isteyen gruba müdahale etmeleri sırasında meydana gelen
yaralanma olayına ilişkin şikâyet sonucunda vali ve emniyet müdürü hakkında
soruşturma izni verilmemesinin kötü muamele yasağını ihlal ettiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için
Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı
süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8.Başvuru formu ve eklerinde ifade
edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, İstanbul Taksim Gezi
Parkı'nda yapılmak istenen Taksim Yayalaştırma Projesi'ne yönelik protestoların
yaşandığı dönemde 16/6/2013 tarihinde evine gitmek için yolda yürürken bir
cismin alnına isabet etmesi sonucu yaralanmıştır.
10. Başvurucu, kolluk görevlileri
tarafından yakın mesafeden ve hedef gözetilerek atılan gaz fişeğinin alnına
isabet etmesi sonucu yaralandığını ileri sürerek İstanbul Valisi ve İl Emniyet
Müdürü ile isimlerini ve unvanlarını belirtmediği İl Emniyet Müdürlüğünün üst
düzey amirleri hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet
Başsavcılığı) suç duyurusunda bulunmuştur.
11. Cumhuriyet Başsavcılığı 18/12/2013
tarihinde görevsizlik kararı vererek soruşturma dosyasını Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına göndermiştir.
12. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
hakkında suç duyurusunda bulunulan kişilerin kamu görevlisi oldukları
gerekçesiyle soruşturma izni verilmesi için dosyayı İçişleri Bakanlığına
göndermiş, İçişleri Bakanlığı ise 14/3/2014 tarihinde soruşturma izni
verilmemesine karar vermiştir.
13. Başvurucunun bu karara yaptığı
itiraz, Danıştay Birinci Dairesinin 7/5/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
14. Söz konusu karar başvurucuya
25/6/2014 tarihinde tebliğ edilmiş olup18/7/2014tarihinde bireysel başvuruda
bulunulmuştur.
15. Bakanlık görüşünde bildirildiğine
göre, başvurucunun eylemleriyle yaralanmasına sebebiyet verdiğini iddia ettiği
kolluk görevlileri hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir soruşturma
açılmış olup bu soruşturma halihazırda devam etmektedir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 5/4/2017 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlığın Görüşü
17. Başvurucu; kolluk görevlilerinin
yakın mesafeden ve hedef gözeterekattıkları gaz fişeğinin alnına isabet etmesi
sonucu yaralandığını iddia ettiği olayda sorumlulukları bulunduğunu ileri
sürdüğü İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürühakkında soruşturma izni verilmediğini
belirterek Anayasa’nın 10., 17., 18., 36., 37., 38., 40., 55. ve 74.
maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve
olay tarihindeki İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürü hakkında ceza
soruşturması açılmasının sağlanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
18. Bakanlık görüşünde, başvurucunun
kötü muamele yasağına ilişkiniddialarının temelinde kendisine doğrudan müdahale
ettiğini ileri sürdüğü kolluk görevlilerinin eylemlerinin yer aldığı, bu
görevliler hakkındaki ceza soruşturmasının ise devam ettiği, ayrıca
başvurucunun, iddiasına konuyaralanması ile İstanbul Valisi ve İl Emniyet
Müdürü arasında doğrudan bağlantı kurabilecek nitelikteki herhangi bir durumu
da ortaya koyamadığı, bu nedenlerle başvurunun kabul edilemez olduğunun
değerlendirildiği ifade edilmiştir.
19. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne
karşı sunduğu beyanında kendisini yaralayanların yapılan toplantı ve gösteriye
müdahale eden kolluk görevlileri olduğunu kabul etmekle birlikte İstanbul
Valisi ve İl Emniyet Müdürünün bu görevlilere, müdahale emri vermelerinden ve
bu müdahaleyi denetimsiz bırakmalarından dolayı olayda sorumluluklarının
bulunduğunu belirterek Bakanlığın görüşünü kabul etmediğini bildirmiştir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi
ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü
fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz;
kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz."
21. Anayasa'nın “Devletin temel amaç ve
görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili bölümüşöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve
demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet
ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli
şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu
tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların
hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969,
18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, kolluk görevlilerinin
toplumsal olaya müdahaleleri sırasında yaralanması ile sonuçlanan olayda
sorumlulukları bulunduğunu ileri sürdüğü kamu görevlileri hakkında soruşturma
yürütülmediğidir.Bu nedenle söz konusu iddiaların, Anayasa'nın 17. maddesi
kapsamında olduğu değerlendirilmiş ve inceleme bu madde kapsamında
gerçekleştirilmiştir.
23. Bireyin, bir devlet görevlisi tarafından
hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir
muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması
hâlinde olay hakkında etkili resmî bir soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir
(Tahir Canan, § 25). Ancak bu konuda bir soruşturmanın başlayabilmesi
için öncelikle söz konusu iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia
edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü makul şüpheden uzak
kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve
tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de
oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma
yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394,
6/3/2014, § 28).
24. Başvuru
bu ilke bağlamında incelendiğinde öncelikle başvurucunun, olaylarla bir ilgisi
olmadığı hâlde kolluğun toplantı ve gösteri yürüyüşü yapan gruba müdahalesi
sırasında kasten yaralandığını, bunun sorumlusunun kendisini yaralayan kolluk
görevlilerine müdahale emrini veren ancak bu müdahaleyi kontrolsüz ve
denetimsiz bırakan olay tarihindeki İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürü
olduğunu iddia ettiği, bu kişiler hakkında ceza soruşturması izni
verilmemesinden şikâyet ettiği görülmüştür.
25.Başvurucunun,
varlığını ileri sürdüğü kolluğun müdahalesi ile üst düzey kamu görevlilerinin
talimatları arasında ceza hukuku kapsamında bir illiyet bağının bulunduğunu
savunulabilir kılan bir bilgi veya belge ortaya koyabildiği söylenemez. Ayrıca
başvurucunun cezalandırılmalarına karar verilmesini istediği kamu
görevlilerinin, gerçekleştirilen toplantı ve gösteriye müdahale edilmesi
yönünde talimat verdiklerine ilişkin bir bilgi veya belge de başvuru dosyasında
bulunmamaktadır. Öte yandan böyle bir talimatın varlığı kabul edilse bile bu
durum da başlı başına anılan illiyet bağının kurulması için yeterli değildir.
Zira başvuru konusu olayda, vali ve il emniyet müdürü olan üst düzey kamu
görevlilerinin toplantı ve gösteri yürüyüşü konusunda varlığı iddia edilen
müdahale talimatının, kolluk görevlilerinin yetkisini aşacak ve suç oluşturacak
nitelikte hareket etmelerine yönelik olduğuna ilişkin herhangi bir somut kanıt
da gösterilebilmiş değildir.
26.
Dolayısıyla somut olayda, İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürü hakkında
soruşturma izni verilmemesinin Anayasa'nın 17. maddesi kapsamındaki etkili
soruşturma yükümlülüğünü ihlal ettiği iddialarının yeterince ciddi, açık ve
tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden oluşan
her türlü makul şüpheden uzak kanıt unsuru içermediği, dolayısıyla söz konusu
iddiaların soyut ve kanıtlanmamış şikâyetlerden oluştuğu kanaatine varılmıştır
(bkz. § 23).
27.
Bu itibarla başvurucunun şikâyetine konu ettiği kamu görevlileri -olay
tarihindeki İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürü- tarafından hukuka aykırı
olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi
tutulduğuna ilişkin iddiasının savunulabilir olmadığı sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan
nedenlerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu
üzerinde BIRAKILMASINA 5/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.