TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RIDVAN ÇELİK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12574)
|
|
Karar Tarihi: 8/6/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan ALTAN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Elif KARAKAŞ
|
Başvurucu
|
:
|
Rıdvan ÇELİK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hükümlü olarak bulunduğu cezaevinde yapılan açlık
grevi nedeniyle disiplin cezası verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/7/2014 tarihinde Bolu
Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış
ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama
imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
4. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 14/5/2015
tarihinde, adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, başvuru tarihinde Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda devletin
egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya
çalışmak suçundan hükümlü olarak bulunmaktadır.
7. Başvurucu ile aynı yerdeki 111 hükümlü Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) hitaben yazılan 21/4/2014 tarihli dilekçe
ile iki günlük açlık grevi eylemine başladıklarını bildirmişlerdir.
8.21/4/2014 ile 22/4/2014 tarihlerinde
iki gün süreli açlık grevinde kalan başvurucu "Rojova devrimine yönelik AKP hükümeti ile KDP (Kürdistan Demokrat Partisi)
yönetiminin ittifakı ve bu ittifak sonucu sınırlara duvar çekilip hendek
kazılmasını, halkın üzerine ateş açılarak bir Kürt bir de Arap gencininkatledilmesi eylemlerini ve insanlık dışı
uygulamaları kınama ve uyarı amaçlı olarak demokratik bir hak niteliğindeki
açlık grevi eylemini gerçekleştirdiğini" belirtmiştir.
9. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı başvurucu
hakkında açlık grevi yapması nedeniyle disiplin soruşturması başlatmıştır. Disiplin
Kurulu Başkanlığı 29/4/2014 tarihli kararı ile
13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun'un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (g) bendi gereğince
başvurucunun "1 ay bazı etkinliklere
katılmaktan alıkoyma cezası" ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir.
10. Söz konusu karara başvurucunun yaptığı itiraz Bolu İnfaz
Hâkimliğinin 10/6/2014 tarihli ve E.2014/1049,
K.2014/1157 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
11.İnfaz Hâkimliği kararının gerekçe kısmı şöyledir:
"dosya kapsamı bir bütün olarak
değerlendirildiğinde; açık ikrarı, tutanaklar, disiplin kurulu kararı,
karardaki gerekçe ve dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde usul ve
yasaya uygun olduğu değerlendirilen Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza
İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığının 29/4/2014
tarih ve 2014/305-115 karar sayılı kararına karşı yapılan hükümlünün itirazının
5275 sayılı Yasanın 40/2-g bendi gereğince reddine karar vermek
gerekmiştir."
12. İnfaz Hâkimliği kararına karşı yapılan itiraz, Bolu Ağır
Ceza Mahkemesinin 1/7/2014 tarihli ve 2014/967 Değişik
İş sayılı kararı ile reddedilmiş; karar başvurucuya 8/7/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
13.Başvurucu 23/7/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı
İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "İnfaz
hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı
6. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi,
duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek
gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında
resen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca
ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı
görüşünü alır. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K./5.md.)
Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya
tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp
değerlendirdikten sonra kararını verir. (Ek cümle: 22/7/2010-6008
S.K./5.md.) Hükümlü veya tutuklu, savunmasını, hazır bulunmak ve
vekaletnamesini ibraz etmek koşuluyla avukatıyla birlikte veya avukatı
aracılığıyla yapabilir. (Ek cümle: 22/7/2010-6008
S.K./5.md.) İnfaz hâkimi gerekli görmesi durumunda hükümlü veya tutuklunun
savunmasını ceza infaz kurumunda da alabilir."
15. 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlü hakkında kurumda, düzenli
bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun,
tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı
davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile
ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır.
(2) Suç oluşturan eylemlerden dolayı açılan
kamu davası, disiplin soruşturması yapılmasını ve cezanın uygulanmasını
engellemez."
16. 5275 sayılı Kanun'un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
(g) bendi şöyledir:
"(1) Bazı etkinliklere katılmaktan
alıkoyma cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar süreyle kurumun kültürel ve
spor etkinliklerine katılmaktan yoksun bırakılmasıdır.
(2) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezasını gerektiren eylemler
şunlardır:
...
g) Açlık grevi yapmak."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 8/6/2016 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu; demokratik tepkisini
ortaya koymak amacıyla açlık grevine girdiğini, ifade özgürlüğünü bu şekilde
kullandığını, yaptığı eylemin kimseye bir zararı olmadığını, aldığı disiplin
cezası nedeniyle bir ay boyunca kütüphane, açık saha, halı saha, çok amaçlı
spor salonu, tenis, iş atölyeleri ve kurslara katılma haklarının elinden
alındığını ileri sürmüş ve başvuruya konu disiplin cezasını öngören ilgili
Kanun hükümlerinin iptali ile tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
19. Anayasa'nın
"Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" kenar başlıklı 26.
maddesi şöyledir:
"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz,
yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo,
televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine
bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin
kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel
nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması,
suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce
belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel
ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya
yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla
sınırlanabilir.
...
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak
şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir."
20. Anayasa'nın 26. maddesinde ifade özgürlüğünün kullanımında
başvurulabilecek araçlar "söz, yazı,
resim veya başka yollar" olarak ifade edilmiş ve "başka yollar" ifadesiyle her
türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir (Emin Aydın [GK], B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 43).
21. İfade özgürlüğü, insanın haber ve bilgilere, başkalarının
fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı
kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla
ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve
yayabilmesi anlamına gelir (Emin Aydın,
§ 40).
22. Başvurucunun Irak Kürdistan Bölgesel
Yönetimi tarafından terör grupları ve kaçakçıların geçişini önlemek için Suriye
sınırında açılan hendekleri protesto etmek isteyen grup ile peşmergeler
arasında çıkan gerginlik sonucu halka ateş açılması ve iki kişinin öldürülmesi
olayına dikkat çekmek amacıyla açlık grevi yapmasının bir çeşit ifade yöntemi
olduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. (Mehmet
Ayata, B. No: 2013/2920, 7/7/2015, § 24).
23. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve
hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Mehmet
Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014,
§ 65; Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No:
74025/01, 6/10/2005, § 69). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü
de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır (Yankov/Bulgaristan, B. No: 39084/97, 11/12/2003;
T./Birleşik Krallık, B. No: 8231/78, 12/10/1983).
24. Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen
istisnalar gereğince ifade özgürlüğü, mutlak bir hak niteliğinde değildir;
başka bir ifadeyle sınırlanabilir. Bununla birlikte ifade özgürlüğünün
demokratik toplumlar için önemi gözetildiğinde bu hakka ilişkin sınırlamaların
daha dar yorumlanması ve sınırlamaların gerekli olduğuna dair gerekçenin
inandırıcı ve makul olması gerekir (Yankov/Bulgaristan, § 129). Temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasında Anayasa'nın 13. maddesindeki ölçütler dikkate alınmak
zorundadır. Bu sebeple ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamaların denetiminin
Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde ve 26. maddesi
kapsamında yapılması gerekmektedir (Abdullah
Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014, §
70).
25. Öte yandan cezaevinde bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak
suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin ve düzenin
korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilir. Ancak bu durumda dahi
hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlandırma, makul ve
ölçülü olmalıdır (Silver ve
diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72, 23/3/1983,
§§ 99-105).
26. Açıklanan ilkeler ışığında başvuruya konu olayda ifade
özgürlüğünün ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesinde öncelikle
müdahalenin mevcut olup olmadığının, sonrasında ise müdahalenin haklı sebeplere
dayanıp dayanmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
A. Müdahalenin Varlığı
27. Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvurucu, "Suriye sınırına açılan hendeklerin protestosu
sırasında halka ateş açılması ve iki kişinin öldürülmesi olayına dikkat
çekmek" amacıyla diğer hükümlülerle birlikte başlatılan açlık
grevi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmıştır. Dolayısıyla bir ifade
yöntemi olarak kabul edilen açlık grevi yapmaktan dolayı verilen disiplin
cezasının başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğu
açıktır.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
28. Yukarıda anılan müdahale Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa'nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın
Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa'nın ilgili
maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa'nın sözüne
ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet'in gereklerine ve
ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
29. 5275 sayılı Kanun'un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
(g) bendinde, öngörülebilir ve ulaşılabilir bir şekilde "açlık grevi
yapmak" eylemine karşılık gelen disiplin yaptırımı kabul edildiğinden
başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin kanuni dayanağı olduğu
açıktır.
ii. Meşru Amaç
30. Açlık grevi nedeniyle başvurucuya disiplin cezası
verilmesinin cezaevi düzeninin ve güvenliğinin sağlanması amacıyla yapıldığı ve
bunun da Anayasa'nın ifade özgürlüğüne ilişkin 26. maddesinin ikinci fıkrası
kapsamında meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma
ve Ölçülülük
31. İfade özgürlüğü bazı sınırlandırmalara tabi olabilir. İfade
özgürlüğüne ilişkin olarak Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan
sınırlandırmaların Anayasa'nın 13. maddesinin güvencesinde olan demokratik
toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı
konusunda bir değerlendirme yapılması gerekmektedir (Abdullah Öcalan, § 91).
32. 1982 Anayasası'nda belirtilen "demokratik toplum düzeni" kavramı, çağdaş ve
özgürlükçü bir anlayışla yorumlanmalıdır. "Demokratik toplum düzeni"
ölçütü, Anayasa'nın 13. maddesi ile Sözleşme'nin "demokratik toplum
düzeninin gerekleri" ölçütünün bulunduğu 8., 9.,
10. ve 11. maddelerindeki paralelliği açıkça yansıtmaktadır. Bu itibarla
demokratik toplum ölçütü; çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik temelinde
yorumlanmalıdır (Abdullah Öcalan,
§ 93).
33. Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde
sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Demokratik bir hukuk devletinde,
temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup temel hak ve özgürlükleri tümüyle
kullanılamaz hâle getiren sınırlamalara yer verilemez. Anayasa'nın, temel hak
ve hürriyetlerin sınırlanmasını düzenleyen 13. maddesinde de temel hak ve
özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'da öngörülen sebeplerle
ve ancak kanunla sınırlanabileceği kabul edilmiştir. Anayasal açıdan
dokunulamayacak öz, her temel hak ve özgürlük açısından farklılık gösterir.
Bununla birlikte kanunla getirilen sınırlamanın hakkın özüne dokunmadığının
kabulü için temel hakların kullanılmasını ciddi surette güçleştiripamacına
ulaşmasına engel olmaması ve etkisini ortadan kaldırıcı bir nitelik taşımaması
gerekir (Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 5/6/2015, § 66).
34. Temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın yapılan
sınırlamaların, demokratik toplum düzeninin gerekleri ile ölçülülük ilkesine
aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bir başka deyişle öze dokunan sınırlamalar
"demokratik toplum düzeni gerekleri" ve "ölçülülük ilkesi"ne evleviyetle aykırı olacağından Anayasa
koyucu temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunan sınırlamalar yönünden "demokratik toplum düzeni
gerekleri" ve "ölçülülük ilkesi" bakımından ayrıca inceleme
yapılmasına gerek görmemiştir (Mehmet Ali
Aydın, § 67).
35. Öze dokunma yasağını ihlal etmeyen müdahaleler yönünden
gözetilmesi öngörülen "demokratik toplum düzeninin gerekleri"
kavramı; öncelikle ifade özgürlüğü üzerindeki sınırlamaların zorunlu ya da
istisnai tedbir niteliğinde olmalarını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek
en son önlem olarak kendilerini göstermelerini gerektirmektedir.
"Demokratik toplum düzeninin gerekleri"nden
olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir sosyal ihtiyacın
karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir. Buna göre sınırlayıcı
tedbir, zorlayıcı bir sosyal ihtiyacın karşılanması ya da gidilebilecek en son
çare niteliğinde değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir
tedbir olarak değerlendirilemez (Mehmet Ali
Aydın, § 68).
36. Buradan çıkan sonuca göre demokratik toplumun temellerinden
olan ifade özgürlüğünün sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya
ilgilenmeye değmez görülen ifadeler için değil devletin veya toplumun bir
bölümünü eleştiren, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden ifadeler için de
geçerli olduğu kuşkusuzdur. Çünkü bunlar, demokratik toplum düzeninde geçerli
olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir (Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 49).
37.İnfaz hukukuna ilişkin disiplin suç ve cezaları, 5275 sayılı
Kanun'un sekizinci bölümünde düzenlenmiş, uygulanacak disiplin suç ve
cezalarının amacı, mahiyeti, kapsamı, sınırları ve uygulanma koşulları 5275
sayılı Kanun'un 37. maddesinde açıklığa kavuşturulmuştur. Anılan kurala göre
5275 sayılı Kanun kapsamında bir disiplin suçunun oluşabilmesi için her bir
disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi
yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir.
Buna göre hükümlü hakkında ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın
sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük,
yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış
ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine
göre Kanun'da belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6,
K.2013/111, 10/10/2013).
38.5275 sayılı Kanun'un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
(g) bendinde ceza infaz kurumlarında gerçekleştirilecek olan açlık grevi
eyleminin "bazı etkinliklere
katılmaktan alıkoyma" disiplin
cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Kanun'un 37. maddesi de
dikkate alındığında ceza infaz kurumunda açlık grevi eylemi yapılması itiraz
konusu kuralda yer alan disiplin suçunun oluşabilmesi için tek başına yeterli
olmayıp bu eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya
da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi
gerekmektedir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013).
Dolayısıyla somut olayda başvurucunun katıldığı açlık grevinin ceza infaz
kurumlarındaki güvenliği veya disiplini bozacak nitelikte olup olmadığı
incelenmelidir.
39.Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını
devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçu kapsamında hükümlü olan başvurucu,
aynı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan diğer 111 hükümlü ile birlikte hareket ederek
açlık grevine başlamıştır. Somut olay değerlendirilirken başvurucunun terör
suçundan hüküm giydiği, amacının PKK terör örgütünün destek verdiği bilinen bir
protesto eyleminde meydana gelen olaylara tepki göstermek olduğu ve açlık
grevini aynı Ceza İnfaz Kurumunda terör suçundan tutulan diğer mahkûmlarla
birlikte toplu olarak yaptıkları gözetilmelidir. Başvurucunun da açlık grevi
yapması Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından Ceza İnfaz Kurumunun düzeni ve
güvenliği açısından tehdit olarak değerlendirilmiş; düzenin ve güvenliğin
bozulmasını engellemek için başvurucuya disiplin cezası verilmiştir.
40. Başvurucuya verilen disiplin cezasının, Ceza İnfaz Kurumunda
düzenin ve güvenliğin sağlanması amacıyla demokratik toplum düzeni bakımından
alınması gereken tedbirler kapsamında kaldığı değerlendirilmiştir. Bu sebeple
demokratik toplum düzeni bakımından alınması gerekli tedbirler kapsamında
başvurucunun ifade özgürlüğünün sınırlandırılması ile Ceza İnfaz Kurumunda
düzeninin sağlanması şeklindeki kamu yararı arasında makul dengenin kurulmadığı
söylenemez (Atilla ve diğerleri/Türkiye
(k.k.), B. No: 18139/07, 11/5/2010).
41.Öte yandan verilen disiplin cezası, başvurucunun bir ay süre
ile Kurumun kültürel ve spor etkinliklerine katılmaktan yoksun bırakılmasını
öngörmektedir. Bu bağlamda verilen disiplin cezası, Cezaevinde düzenin ve
disiplinin sağlanması amacını gerçekleştirmek için ölçüsüz bir müdahale
değildir (Atilla ve diğerleri/Türkiye).
42. Açıklanan nedenlerle ifade özgürlüğüne yönelik bir ihlalin
olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Adli yardım talebinin kabulüyle geçici muafiyet sağlanan
yargılama giderlerinin tahsilinin, başvurucunun mağduriyetine neden olacağı
anlaşıldığından 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca
başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA
8/6/2016tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.