TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERKAN TELLİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12631)
|
|
Karar Tarihi: 21/9/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Erkan TELLİ
|
Vekili
|
:
|
Av. İbrahim Ethem DİKMEN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza davasında mağdurun duruşmada dinlenmemesi ve
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/8/2014 tarihinde
yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu ve diğer şüpheliler ile uzaktan akraba olan
mağdurlar arasında 21/1/2006 tarihinde vuku bulan kavgaya
ilişkin soruşturmada mağdur R.T. 31/3/2006 tarihli beyanında, başvurucunun
kendisini karnından, sırtından ve kolundan bıçakladığını ifade etmiştir. Diğer
mağdurlar da beyanlarında R.T.yi başvurucunun
bıçakladığını belirtmiştir.
9. Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun üç ayrı mağdura
karşı kasten yaralama suçunu işlediği ve 10/7/1953
tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında
Kanun'a muhalefet ettiği iddiasıyla aynı yer Asliye Ceza Mahkemesine hitaben
24/5/2006 tarihinde iddianame düzenlemiştir.
10. Gebze 4. Asliye Ceza Mahkemesi 10/10/2007
tarihinde görevsizlik kararı vererek başvurucunun bir yaralama eyleminin adam
öldürmeye teşebbüs suçunun yasal unsurlarını taşıyıp taşımadığı hususunu
değerlendirmek üzere dosyayı Gebze Ağır Ceza Mahkemesine göndermiştir.
11. Gebze 1. Ağır Ceza Mahkemesince yürütülen yargılamanın ilk
celsesinde, mağdur R.T.nin adresinin araştırılması
hususunda emniyet müdürlüğüne yazı yazılmasına ve müzekkere cevabı geldiğinde
gereğinin ifasına karar verilmiştir.
12 Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 16/3/2011
ve 19/11/2012 tarihli raporlarında, mağdur R.T.nin
vücudunda dört adet bıçak darbesi olduğu, bunlardan üçününhayati
tehlike doğurduğu ve koldaki yaralanmanın organın işlevinin sürekli zayıflamasına neden olduğuyönünde
mütalaada bulunulmuştur.
13. Başvurucu, Gebze 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/3/2013 tarihli ve E.2007/346, K.2013/73 sayılı kararı ile
6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan beraat etmiş; mağdur R.T.yi
öldürmeye teşebbüs suçundan 8 yıl 1 ay 10 gün hapis, diğer mağdurları yaralama
suçlarından ise ayrı ayrı 2.240 TL adli para cezalarına mahkûm edilmiştir.
14. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi 18/6/2014 tarihli kararıyla hapis cezasına ilişkin
mahkûmiyet hükmünü onamıştır. Adli para cezaları miktar itibarıyla kesin
nitelikte olduğundan temyiz talebi reddedilmiştir. Başvurucu, Yargıtay
kararından 18/7/2014 tarihinde haberdar olduğunu beyan
etmiş ve 5/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 21/9/2017 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
19. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
20. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 8 yıl 4 ayı aşan
yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı görülmektedir.
21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. TanıkSorgulama
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu; yargılandığı davada aleyhinde beyanda bulunan
mağdur R.T.ninduruşmada dinlenmediğini, beyanları
arasındaki çelişkilerin giderilmediğini, soruşturma evresindeki beyanlarının
hükme esas alındığını, böylelikle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür. Başvurucunun iddiaları hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet
hükmüne yönelik olduğundan bireysel başvuru incelemesi bu kapsamla sınırlı
olarak yapılmıştır.
23. Anayasa Mahkemesi birçok kararında "tanık"
kavramını özerk olarak yorumlamış ve tanığın sanığa isnat edilen fiil hakkında
bilgi veren herhangi bir kişi olabileceğini ifade etmiştir. Bu bağlamda şuçun iştirak edeni, olayın mağduru, şikâyetçi (müşteki),
devletin görevlendirdiği gizli/gizli olmayan soruşturmacı da tanık olabilir
(birçok karar arasından bkz. Selçuk Demir,
B. No: 2014/9783, 22/1/2015, § 35).
24.Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “tanık sorgulama hakkı”yla ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre bir ceza
yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme
hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın
tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların
beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın
yapılabilmesi için gereklidir. Ancak başvurucuların tanık sorgulama hakları
mutlak bir hak değildir. Makul gerekçelerle getirilen kısıtlamalar, kimi zaman
başvurucunun iddia tanıklarına soru sorabilme ve onlarla yüzleşme imkânını da
ortadan kaldırabilmektedir. Diğer yandan bir mahkûmiyet -sadece veya
belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya
sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere
dayandırılmış ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle
bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila
Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§
34-56; Az. M., B. No: 2013/560,
16/4/2015, §§ 46-67; Levent Yanlık,
B. No: 2013/1189, 18/11/2015, §§ 67-77; İsmet
Özkorul, B. No: 2013/7582, 11/12/2014, §§
44, 45). Bu bakımdan adli makamlar, beyanı hükme dayanak yapılacak tanıkların
duruşmada hazır edilmesi için makul bir çaba sergileme yükümlülüğü altındadır.
25. Somut olayda yargılamanın ilk celsesinde mağdur R.T.nin adresinin araştırılması hususunda emniyet
müdürlüğüne yazı yazılmasına ve müzekkere cevabı geldiğinde gereğinin ifasına
karar verilmiştir. Ancak bütün çabalara karşın mağdura ulaşılamamıştır. Başvurucunun
da mağdurun duruşmada dinlenmesine yönelik talepte bulunduğuna dair bir bilgi
ya da bir delil sunmadığı görülmektedir. Söz konusu yargılamada başvurucu
hakkında verilen karar, sadece mağdur R.T.nin
beyanına dayanılarak da verilmemiştir. Diğer mağdurlar da soruşturma evresinde
alınan beyanlarında, R.T.yi başvurucunun bıçakladığı
yönünde anlatımda bulunmuş ve mahkeme bu beyanlara da dayanmıştır.
26.Açıklanan nedenlerle tanık sorgulama hakkına yönelik bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
28. Başvurucu, 20.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
29. Başvuruda, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
30. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya net 8.400 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
31. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş
olmakla beraber tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında
illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından başvurucunun maddi tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerekir.
32. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2.Tanık sorgulama hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 8.400 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Gebze 1. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2007/346, K.2013/73) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.