TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖZCAN ÖZKAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12702)
|
|
Karar Tarihi: 7/2/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Özcan ÖZKAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi ve makul
süreyi aşması, gerekçeli kararın geç yazılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının, yargılama aşamasında savunma yapılamaması ve yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/7/2014 tarihinde
yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) 71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın
oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenilmeden
incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir
soruşturma kapsamında 1/11/2007 tarihinde gözaltına alınmış; suç işlemekiçinörgüt kurma,nitelikli
yağma suçlarından 5/11/2007 tarihinde tutuklanmıştır.
8. Başvurucu ve diğer sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla
kurulan örgüte üye olma, tehdit ile menfaat temini, silahla tehdit, silahla
yaralama, hürriyeti tahdit, nitelikli yağma, 10/7/1953
tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında
Kanun'a muhalefet etme suçlarından 26/11/2007 tarihinde kamu davası açılmıştır.
9. Yapılan yargılama sonucunda İstanbul 12. Ağır Ceza
Mahkemesi6/12/2012 tarihli kararıyla başvurucunun suç işlemek amacıyla kurulan
örgüte üye olma suçundan 2 yıl 1 ay hapis, yağma suçundan 3 kez 11 yıl 8 ay
hapis cezası ile cezalandırılmasına; bazı suçlardan beraatine
ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
10. Başvurucu hükümle birlikte verilen tutukluluk hâlinin
devamına ilişkin karara itiraz etmiştir. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 10/1/2013 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.
11. Başvurucunun müdafii, 24/9/2013 tarihinde ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet
kararını temyiz etmiştir.
12. Başvurucu, 2/5/2014 tarihli
dilekçesiyle tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi aştığı gerekçesiyle
tahliye talebinde bulunmuştur.
13. Başvurucunun tahliye talebi, İstanbul 10. Ağır Ceza
Mahkemesinin 6/5/2014 tarihli kararıyla
reddedilmiştir.
14. Başvurucu bu karara itiraz etmiştir. İstanbul 11. Ağır Ceza
Mahkemesi 23/5/2014 tarihinde itirazın reddine karar
vermiştir.
15. Başvurucu 24/7/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Yargıtay 6. Ceza Dairesi 10/6/2015
tarihli ilâmıyla ilk derece mahkemesinin kararınıbozmuştur.
17. Bozma kararı sonrasında dosya, kanun değişikliği nedeniyle
Gebze 1. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiştir.
18. Gebze 1. Ağır Ceza Mahkemesi 14/7/2015
tarihinde başvurucununtahliyesine karar vermiştir.
19. Dava bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 7/2/2018 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutukluluğun Makul
Süreyi ve Kanunda Öngörülen Azami Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
21. Başvurucu, matbu gerekçelerle tutukluluğun devam
ettirildiğini, yargılama boyunca tahliye taleplerinin kabul edilmediğini,tutukluluğun kanunda ağır cezalık suçlar
için öngörülen beş yıllık azami süreyi aştığını, hüküm verildikten sonraki
itirazlarının tutuklu olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, dosyanın Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından eksiklikler nedeniyle iade edilmesi sürecindetutuklu kalmasının hukuka aykırı olduğunu
belirtmiştir.
b. Değerlendirme
22.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
23. İçtüzük'ün "Başvuru süresi ve mazeret" kenar
başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
24. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin
(5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin
(1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru
yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir.
25. Başvurunun süresinde yapılmış olması, her aşamada dikkate
alınması gereken usule ilişkin şarttır (Yasin
Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 18).
26. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma durumunda
tutukluluk süresinin Kanun'da öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı
iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun, ilk derece yargılaması devam ederken
tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten
sonra başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet
Emin Kılıç, B. No:
2013/5267, 7/3/2014, § 28).
27. Bu bağlamda bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla
ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun hükümle birlikte verilen
tutukluluğun devamı kararı sonrasında yapılması hâlinde, tutukluluğun devamı
kararına itiraz edilmemiş ise kararın verildiğinin öğrenildiği tarihten
itibaren, itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği
tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir (Fırat İşgören,
B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34).
28. Mahkûmiyet sonrasında sanığın tekrar “bir suç isnadına
bağlı” olarak özgürlüğünden yoksun bırakıldığını kabul etmek için diğer bir
ifadeyle sanığın ilk derece yargılamasında yeniden “tutuklu” statüsünde
olduğunu söyleyebilmek için temyiz incelemesi sonunda mahkûmiyet kararının bozulması
ve davayla ilgili yeni bir hüküm verilmesi amacıyla ilk derece mahkemesinde
yargılama yapılması gerekir (Ali Kederli,
B. No: 2014/16355, 30/12/2014, § 30). Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığınca temyiz sürecinde tespit edilen eksikliğin
giderilmesi amacıyla dava dosyasının mahkemesine gönderilmesi sanığın
özgürlüğünden yoksun bırakılmasını yeniden “bir suç isnadına bağlı” hâle
getirmez. Bu durumun bireysel başvuru süresi üzerinde herhangi bir etkisi
bulunmamaktadır.
29. Somut olayda başvurucu, ilk derece mahkemesince hükümle
birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz etmiştir. İtiraz, 10/1/2013 tarihinde reddedilmiştir. Bu kararın başvurucuya
ne zaman tebliğ edildiği tespit edilememekle birlikte bukararın
en geç başvurucunun daha sonra tahliye talebinde bulunduğu 2/5/2014
tarihinde (bkz. § 12) öğrenildiğinin kabul edilmesi gerekir. Zira başvurucu bu
tarihe kadar tahliye edilmemiştir. Bu durumda 2/5/2014
tarihinden itibaren otuz gün içinde bireysel başvuru yapılması gerekmektedir.
Buna göre 24/7/2014 tarihinde yapılan bireysel
başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısımının
süre aşımı nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Gerekçeli Kararın Geç Yazıldığına İlişkin
İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
31. Başvurucu ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararının
yaklaşık yedi ay sonra açıklandığını, bu süre içinde tutukluluk incelemesinin
yapılmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
32. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca
hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir. Fıkrada
kısıtlama sebebi bakımından bir ayrım yapılmadığından başvuru hakkı kuvvetli
suç şüphesi ve tutuklama nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılma ile sınırlı değildir.
Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen özgürlükten yoksun
bırakılma hâllerinde de bu güvence geçerlidir (Mehmet
İlker Başbuğ, B. No: 2014/912, 6/3/2014, §
80).
33. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 104. maddesi; soruşturma ve kovuşturma evrelerinin
her aşamasında şüpheli veya sanığın salıverilmesini isteyebileceği, şüpheli
veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya
mahkemece karar verileceği, dosya Yargıtaya
geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki kararın Yargıtay ilgili dairesi veya
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verileceği hükümlerini içermektedir.
34. Hüküm tarihinden itibaren uzun süre gerekçeli kararın
dosyaya konulmamış olması, başvurucuların mahkûmiyete bağlı olarak tutukluluğun
devamına ilişkin kararları temyiz mercii önüne götürememesi sonucunu doğurur.
Başvurucunun özgürlükten yoksun bırakılmaya ilişkin kararın hukukiliğinin
temyiz mercii önünde denetletme hakkını kullanamaması, hukuk güvenliği ve
hukuki belirlilik ilkelerine uygun düşmez (Mehmet
İlker Başbuğ, § 84)
35. Anayasa Mahkemesi Mehmet
İlker Başbuğ kararında, hükmün açıklanmasından itibaren geçen yedi
aylık sürede gerekçenin açıklanmaması nedeniyle temyiz incelemesinin
yapılamadığına ve salıverilme talebinin temyiz merciince incelenemediğine
ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna ve Anayasa’nın 19. maddesinin
sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiştir.
36. Başvurucunun durumu ilk derece mahkemesince mahkûmiyet hükmü
verilmesiyle birlikte Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası anlamında “suç
şüphesine bağlı tutma” kapsamından çıkmış, ikinci fıkra bağlamında “bir
mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutmaya” dönüşmüştür. Bu aşamada ilgili
mevzuat gereği; özgürlükten yoksun bırakmanın dayanağı olan hükmün gerekçesi,
hükümle birlikte tümüyle tutanağa geçirilmemişse hükmün gerekçesinin
açıklanmasından itibaren en geç on beş gün içinde dava dosyasına konması
gerekir. Ancak gerekçeli kararın geç yazılmasına karşı gidilebilecek bir
başvuru yolu bulunmamaktadır.
37. Gerekçeli kararın geç yazılması nedeniyle özgürlükten yoksun
kılmanın hukukiliğinin denetlettirilemediği yönündeki ihlal iddialarının
gerekçeli kararın yazıldığının öğrenilmesinden itibaren en geç otuz gün içinde
bireysel başvuru konusu yapılması gerekir. (Nihat
Baymiş, B. No: 2014/10373, 30/6/2016, § 30).
38. İlk derece mahkemesi 6/12/2012
tarihinde nihai kararını vermiştir. UYAP üzerinden yapılan araştırmada
gerekçeli kararın 9/7/2013 tarihinde yazıldığı
görülmektedir. Gerekçeli kararın başvurucuya ne zaman tebliğ edildiği tesbit edilememekle birlikte gerekçeli kararın en geç
başvurucunun temyiz talebinde bulunduğu 24/9/2013 tarihinde (bkz. § 11)
öğrenildiğinin kabul edilmesi gerekir.Bu
durumda 24/9/2013 tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde bireysel başvuruda
bulunması gerekirken başvurucu 24/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddialar
1. Savunma Hakkının Kısıtlandığına İlişkin
İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
40. Başvurucu; yargılama süresince sadece karar duruşmasında söz
alabildiğini, savunma hakkının ihlal edildiğini, delillerin kendisine
gösterilmediğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
41. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
42. Somut olayda başvuruya konu yargılamanın ilk derece
mahkemesinde devam ettiği tespit edilmiştir (bkz. § 19). Bu kapsamda
başvurucunun, bu başlık altındaki şikâyetlerine ilişkin hukuk sisteminde mevcut
yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiası
44. Başvurucu, yargılandığı davanın uzun sürdüğünü belirterek
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
i. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
45. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
46. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
47. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
48. Davada yer alan kişi sayısı, davanın örgütlü suçlara ilişkin
olması, birçok olayın dava konusu edilmesi, başvurucuya yönelik çok sayıda
suçlamada bulunulması olguları başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu
ortaya koymaktadır. Bununla birlikte başvurucu hakkındaki yargılama sürecinin
önemli bir bölümünün tutuklu olarak sürdürüldüğüdikkate
alındığında ve davaya bütün olarak bakıldığında, 10 yıl 3 aylıkyargılama
sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
50. 6216 sayılı Kanun'un "Kararlar"
kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
51. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talep etmiştir.
52. Başvuruda, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
53. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
-yargılamadaki taraf sayısı dikkate alınarak- başvurucuya net 6.000 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
54. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında tutukluluğun
makul süreyi ve kanunda öngörülen azami süreyi aştığına ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında gerekçeli kararın
geç yazıldığına ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Savunma hakkının kısıtlandığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4.Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Gebze 1. Ağır Ceza
Mahkemesine (E.2015/329) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/2/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.