TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
D.M.Ç. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/16941)
|
|
Karar Tarihi: 24/1/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 13/3/2018-30359
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah
PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
D.M.Ç.
|
Vekili
|
:
|
Av. Yalçın
TORUN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasından
dolayı sözleşmeli er adaylığı statüsünün sonlandırılması nedeniyle suç ve
cezaların kanuniliği ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucunun 2013 yılı başında sözleşmeli er olarak görev
yapmak için müracaatta bulunması üzerine 13/5/2013 tarihinde başvurucu, Kara
Kuvvetleri Komutanlığı emrinde yapılan ön sözleşme sonunda eğitime başlamıştır.
7. Eğitim süreci devam ederken kendisine, hakkında yapılan
güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığı bildirilmiş ve idare ile yaptığı
Sözleşmeli Er Ön Sözleşmesi 14/6/2013 tarihinde feshedilmiştir.
8. Başvurucu, fesih işlemine karşı 6/9/2013 tarihinde Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesinde (Mahkeme) iptal davası açmıştır.
Başvurucu dava dilekçesinde; herhangi bir sabıkasının olmadığını, güvenlik
soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasını gerektirecek bir durumunun da
bulunmadığını ileri sürerek fesih işleminin iptalini istemiştir.
9. Mahkemece yapılan değerlendirme sonucu 25/2/2014 tarihli
karar ile davanın reddine hükmedilmiştir. Kararın gerekçesinde, yapılan
güvenlik soruşturmasında başvurucunun annesi ile iki teyzesinin ve dayısının
bölücü terör örgütüne mensup olduklarının tespit edildiğinin anlaşıldığı
belirtilmiştir. Bu kapsamda Mahkeme, ilgili mevzuat uyarınca sözleşmeli er
olmak için gerekli nitelik ve şartlardan herhangi birini taşımadığı sonradan
anlaşılan erbaş ve erlerin sözleşmelerinin feshedileceğinin öngörüldüğünü
belirtmiştir. Mahkeme ayrıca, güvenlik soruşturmasının olumlu sonuçlanmış
olmasının da sözleşmeli erlik için aranan şartlardan olduğunu vurgulamıştır. Bu
çerçevede Mahkeme; güvenlik soruşturması neticesinde annesi, iki teyzesi ve
dayısının bölücü terör örgütü mensubu oldukları belirlenen, dolayısıyla Silahlı
Kuvvetler İstihbarata Karşı Koyma, Koruyucu Güvenlik ve İşbirliği Yönergesi
uyarınca "güvenlik soruşturması" olumlu
sonuçlanmayan başvurucunun ön sözleşmesinin feshi işleminin hukuka ve mevzuata
aykırı olmadığını belirtmiştir.
10. Davanın reddi kararına karşı başvurucu, karar düzeltme
talebinde bulunmuş ancak başvurucunun talebi 9/9/2014 tarihinde reddedilmiştir.
11. Karar düzeltme talebinin reddine ilişkin ilam başvurucuya
25/9/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 27/10/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
12. 10/3/2011 tarihli ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu'nun "Tanımlar" kenar
başlıklı 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bu Kanunun uygulanmasında;
...
b) Ön sözleşme: Türk Silahlı Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve
Sahil Güvenlik Komutanlığı dâhil) birlik, karargâh, kurum ve kuruluşları ile
sözleşmeli er adayları arasında; askerî eğitime alınmaları konusunda yapılan ve
askerî eğitim dönemi başlangıcı ile sözleşme yapılıncaya kadar geçecek süreyi
kapsayan sözleşmeyi,
...
ç) Sözleşmeli er adayı: Sözleşmeli er yetiştirilmek amacıyla ön
sözleşme yapılarak askerî eğitime alınanları,
... ifade eder."
13. 6191 sayılı Kanun'un "Kaynak"
kenar başlıklı 3. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"(3) Sözleşmeli erlik için aşağıdaki nitelikler aranır:
...
f) Güvenlik soruşturması olumlu sonuçlanmış olmak.
..."
14. 6191 sayılı Kanun'un "Sözleşmenin
idarece feshi" kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Sözleşmeli er adaylarının ön sözleşmeleri, aşağıdaki
nedenlerle süresinin bitiminden önce feshedilir:
...
c) Sözleşmeli er adayı olma şartlarından
herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılmak veya sözleşme süresi içinde bu
şartlardan herhangi birini kaybetmek.
..."
15. 6191 sayılı Kanun'un "Özel
hükümler ve yönetmelik" kenar başlıklı 9. maddesinin (2)
numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"(2)
Sözleşmeli er temin etmekten sorumlu birimler, sözleşmeli erbaş ve erlerde
aranacak nitelikler, “sözleşmeli erbaş ve er olur” belgesi düzenleme esasları,
... ile diğer hususlardaki usul ve esaslar altı ay içerisinde Milli Savunma
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığınca müştereken yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir."
16. 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması,
Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine
Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'un 1. maddesinin ikinci fıkrası
şöyledir:
"Devletin güvenliğini,
ulusun varlığını ve bütünlüğünü iç ve dış menfaatlerinin zarar görebileceği
veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgeler ile gizlilik dereceli kamu
personeli ile meslek gruplarının tespiti, birim ve kısımların tanımlarının
yapılması, güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının usul ve esasları
ile bunu yapacak merciler ve üst kademe yöneticilerinin kimler olduğu Bakanlar
Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulacak yönetmelik ile düzenlenir."
17. 12/4/2000 tarihli ve 24018 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması
Yönetmeliği'nin "Türk Silahlı
Kuvvetlerinde yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması" kenar
başlıklı 9. maddesi şöyledir:
"Türk Silahlı Kuvvetlerinin kadro ve
kuruluşlarında yer alacak personelin güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması, Türk Silahlı Kuvvetlerince bu Yönetmeliğe uygun olarak
hazırlanacak yönerge uyarınca yapılır."
18. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 7/11/2012 tarihli ve
E.2008/426, K.2012/1766 sayılı kararı şöyledir:
"...
Askeri hizmetin niteliği, ... , yapılacak güvenlik soruşturmasından
olumlu sonuç almak biçimindeki koşul ve Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Yönetmeliği birlikte değerlendirildiğinde, ... alınacak
öğrencilerin kendisi, annesi, babası veya kardeşleri yönünden de bilgi
edinilmesini ve buna göre değerlendirme yapılmasını öngören dava konusu Silahı
Kuvvetler İstihbarata Karşı Koyma, Koruyucu Güvenlik ve İşbirliği Yönergesi'nin Askeri Öğrenci Olmayı Engelleyen Sakıncalı
Haller başlıklı 3. bölüm, 1. kısım, (d) maddesinin 9. fıkrasındaki düzenlemenin
hukuka aykırı olmadığı sonucuna varılmaktadır.
..."
B. Uluslararası Hukuk
19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda
karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme
hakkına sahiptir.
2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu
yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır."
20. Sözleşme'nin 7. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"1. Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal
veya uluslararası hukuka göre suç
oluşturmayan bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu bulunamaz. Aynı biçimde, suçun
işlendiği sırada uygulanabilir olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez."
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 7.
maddesinde yer alan "suç oluşturmayan
eylem" ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini de Sözleşme'nin
6. maddesinde yer alan "suç ile itham
edilme" kavramına ilişkin ortaya koyduğu üç kıstas ile
açıklamaktadır.
22. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer
bulan "suç ile itham edilme"
kavramının taraf devletlerin iç hukuklarındaki karşılıklarından bağımsız,
otonom bir yapıya sahip olduğunu vurgulamaktadır (Adolf/Avusturya, B. No: 8269/78, 26/3/1982, § 30). Yine AİHM'e göre tek başına "itham" kavramı da Sözleşme'nin anlamı dâhilinde
anlaşılmalıdır. Bu kapsamda "itham" kavramı "yetkili makamlarca
bir kişiye suç işlediği iddiasının resmî olarak bildirimi" şeklinde
açıklanabilir. Böyle bir tanım aynı zamanda şüpheli kişilerin sonuçlarından
büyük ölçüde etkilendikleri durumları da içine alır (Deweer/Belçika, B. No: 6903/75, 27/2/1980, §§ 42-46; Eckle/Almanya, B. No: 8130/78, 15/7/1982,§ 73).
23. AİHM kararlarına göre şu hâller Sözleşme'nin 6. maddesi
kapsamında itham sayılabilecek hâllerdendir:
i. Suç işlediği için bir kişi hakkında tutuklama emri
çıkarılması (Wemhoff/Almanya, B. No: 2122/64, 2122/64,
27/6/1968),
ii. Bir kişiye aleyhinde açılmış bir davanın resmî olarak
bildirilmesi (Neumeister/Avusturya, B. No: 1936/63, 27/6/1968),
iii. Gümrük suçlarını inceleyen yetkililerin bir kişiden kanıt
göstermesini istemesi ve bu kişinin banka hesaplarını dondurması (Funke/Fransa, B. No: 10828/84, 25/2/1993),
iv. Kişi aleyhine polise ihbar yapılması üzerine savcılık
tarafından dosya açıldıktan sonra kişinin savunma avukatı tayin etmesi (Angelucci/İtalya, B. No: 12666/87, 19/2/1991).
24. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin cezai meselelerde
uygulanabilirliğini değerlendirirken üç kriter dikkate almaktadır. Bunlar
"iç hukuktaki sınıflandırma", "suçun türü" ve "cezanın
türü ile ağırlığı"dır (Engel ve diğerleri/Hollanda, B. No:
5100/71; 5101/71; 5102/71; 5354/72; 5370/72, 8/6/1976,§§ 82, 83).
25. AİHM'e göre birinci kriterin diğer
kriterlere göre göreceli olarak ağırlığı olsa da değerlendirme için birinci
kriter ancak bir başlangıç noktası oluşturur. Şöyle ki eğer taraf devletin iç
hukuku bir eylemi suç olarak nitelendirmiş ise bu, 6. maddenin kapsamının
uygulanması bakımından belirleyicidir. Ancak eğer ulusal hukukta böyle bir
nitelendirme yok ise AİHM yine de başvuru konusu edilen cezai sürecin ulusal
sınıflandırmasının ötesine bakacak ve maddi gerçeği inceleyecektir (Engel ve diğerleri/Hollanda, § 81).
26. Sözleşme'nin 6. maddesinin kapsamının uygulanmasını
belirleyecek daha önemli bir kriter olarak değerlendirilen (Jussila/Finlandiya [BD], B. No: 73053/01, 23/11/2006)"suçun
türü" kriteri ise şu faktörlerin hesaba katılmasını gerektirmektedir:
i. Başvuruya konu cezai
sürecin doğrudan -örneğin bir meslek grubu gibi- belirli bir gruba mı yönelik
olduğu yoksa herkes için bağlayıcılığı olan genel bir etki mi yarattığı (Bendenoun/Fransa, B. No: 12547/86, 24/2/1994, § 47)
ii. Cezai sürecin kamu
gücünü kullanan bir kamu otoritesi tarafından yürütülüp yürütülmediği (Benham/Birleşik Krallık, B. No: 19380/92,
10/6/1996, § 56)
iii. Cezai sürecin
cezalandırıcı ya da caydırıcı bir amacının bulunup bulunmadığı (Öztürk/Almanya, B. No: 8544/79, 21/2/1984,
§ 53; Bendenoun/Fransa, § 47)
iv. Cezai sürecin sonunda
öngörülen cezanın uygulanmasının bir suç tespitine bağlı olup olmadığı (Benham/Birleşik Krallık, § 56)
v. Benzer cezai
süreçlerin diğer taraf devletlerin hukuklarında nasıl sınıflandırıldığı (Öztürk/Almanya, § 53)
27. Üçüncü ve son kriter "cezanın türü ve ağırlığı"
ise 6. maddenin uygulanma kapsamının belirlenmesinde cezai sürecin sonunda
öngörülen cezanın olası en yüksek miktarının da dikkate alındığını ortaya
koymaktadır (Campell ve Fell/Birleşik Krallık,
B. No: 7819/77; 7878/77, 28/6/1984, § 72; Demicoli/Malta, B. No: 13057/87, 27/8/1991, § 34).
28. AİHM'e göre Sözleşme'nin 6.
maddesinin cezai süreçler bakımından kapsamının belirlenmesinde Engel ve diğerleri/Hollanda başvurusuna
ilişkin kararda altı çizilen ikinci ve üçüncü kriterlerin birlikte uygulanması
gerekli değildir. Yine de her bir kriterin ayrı ayrı analizi üzerinden sonuca
varılamayan durumlarda kriterlerin kümülatif olarak değerlendirilmesine ilişkin
bir yaklaşım da benimsenebilir (Bendenoun/Fransa,
§ 47).
29. AİHM; söz konusu üç kriteri uygulayarak sonuca ulaştığı
askerî disiplin işlemine karşı yapılan bir başvuruda (Çelikateş ve diğerleri/Türkiye (k.k.), B.
No: 45824/99, 7/11/2000), kamu görevine giriş ile kamu görevine son verilmesi
şartlarına karşı yapılan bir başvuruda (Sidabras ve Džiautas/Litvanya (k.k.), B. No: 55480/00 ve 59330/00, 1/7/2003) ve anayasa
ihlalleri nedeniyle cumhurbaşkanı aleyhine başlatılan itham sürecine karşı
yapılan bir başvuruda (Paksas/Litvanya [BD], B. No: 34932/04, 6/1/2011,
§§ 64-69) şikâyetlerin Sözleşme'nin 7. maddesinin kapsamı dışında kaldığı
sonucuna varmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 24/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Suç ve Cezaların Kanuniliği İlkesinin İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiası
31. Başvurucu, ceza sorumluluğunun şahsi olduğunu oysa ortada
herhangi bir eylemi olmamasına rağmen cezalandırıldığını ve bir suçla isnat
edilen herkesin suçluluğu hukuken sabit olana kadar suçsuz sayılacağını
belirterek cezaların kanuniliği ilkesi ile masumiyet karinesinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
32. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel
başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen
hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme'nin ve
Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller
kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı
dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun
kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18).
33. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru
bağlamında Anayasa'nın 38. maddesine ilişkin inceleme yetkisi, anılan maddenin
norm alanına dâhil olan her türlü yaptırımı kapsayacak şekilde geniş olmayıp
Sözleşme çerçevesinde "suç isnadı" olarak nitelenebilen yaptırımlarla
sınırlı tutulmuştur. Diğer bir ifadeyle Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruda
Anayasa'nın 38. maddesi kapsamına giren her türlü yaptırımın değil sadece
Anayasa ile Sözleşme'nin ortak koruma alanına giren "suç isnadı"
sayılan yaptırımların anılan maddedeki güvenceleri ihlal edip etmediğini
denetleme yetkisini haizdir.
34. Anayasa'nın 38. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı
bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç
için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez."
35. Anayasa'nın 38. maddesinin birinci fıkrasında "Kimse, ... kanunun suç saymadığı bir fiilden
dolayı cezalandırılamaz." denilerek "suçun kanuniliği", üçüncü fıkrasında da "Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri
ancak kanunla konulur." ifadesine yer verilerek "cezanın
kanuniliği" ilkesi getirilmiştir. Anayasa'nın 38. maddesinde yer alan "suçta ve cezada kanunilik"
ilkesi uyarınca, hangi eylemlerin yasaklandığının ve bu yasak eylemlere
verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda
gösterilmesi buna ilişkin Kanunun açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması
gerekir.
36. Soyut normların ve anayasal hükümlerin doğrudan
yorumlanmasını gerektiren norm denetimi incelemesinden farklı olarak bir temel hak ya da özgürlüğün bireysel
başvuru kapsamında korunabilmesi için Anayasa’da güvence altına alınmış
olmasının yanı sıra Sözleşme'nin veya Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokollerin kapsamına da girmesi
gerekmektedir (bkz.§§ 32, 33).
37. Bu durumda bireysel başvuruya konu somut olayda; ailesine
yönelik elde edilen bilgiler kapsamında başvurucunun maruz kaldığı, kamu
hizmetine giriş koşullarına ilişkin bir metin olan (bkz. § 12) "Sözleşmeli
Er Ön Sözleşmesi"nin feshedilmesi işleminin ve
bunun sonuçlarının -suç oluşturmayan bir eylemden dolayı kendisinin suçlu
bulunduğuna ilişkin ihlal iddiası açısından- Anayasa ve Sözleşme'nin ortak
koruma alanı içinde yer alıp almadığı ortaya konulmalıdır.
38. Yukarıda da belirtildiği üzere Anayasa'nın 38. maddesi
uyarınca işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden
dolayı bir kimsenin cezalandırılamayacağına ilişkin kural bağlamında "kanunun suç saymadığı bir fiil" ifadesiyle
kastedilenin Sözleşme'nin 6. maddesinde yer alan "suç ile itham edilme" kavramına ilişkinortaya konulan kıstaslar ile uyumlu olarak
açıklanması gerekmektedir (bkz. § 29).
39. Başvuruya konu olayda başvurucu, ailesine yönelik elde
edilen bilgilerden dolayı güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması
nedeniyle Sözleşmeli Er Ön Sözleşmesi'nin feshedilmesi işlemine maruz
kalmıştır. İlgili mevzuat uyarınca Sözleşmeli Er Ön Sözleşmesi ile kişilerin
sözleşmeli er olarak yetiştirilmek amacıyla askerî eğitime alınmaları
sağlanmaktadır (bkz. § 12). Bu durumda Sözleşmeli Er Ön Sözleşmesi'nin
feshedilmesi ile başvurucunun henüz sözleşmeli er statüsüne alınmadan önce bu
alımın bir ön şartı olan askerî eğitiminin sonlandırılmasıyla sözleşmeli er
olma imkânına kavuşamadığı görülmektedir.
40. Sözleşmeli Er Ön Sözleşmesi'nin feshedilmesinin ceza hukuku
bağlamında bir "ceza" olmadığı açıktır. Öte yandan başvurucunun sözleşmesinin
feshedilmesinin idare hukuku anlamında da bir ceza biçiminde
nitelendirilmesinin mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zira başvurucunun
sözleşmesi hukuk düzenince hukuka aykırı kabul edilen bir fiili nedeniyle değil
sözleşmeli er olabilme koşullarından birini sağlamadığının sonradan anlaşılması
üzerine feshedilmiştir. Dolayısıyla gerek ceza hukuku gerekse idare hukuku
anlamında ceza olarak nitelenemeyecek "sözleşmeli er sözleşmesinin feshine
ilişkin işlem"in Sözleşme'nin 6. maddesi
bağlamında "suç isnadı"na bağlı bir ceza
olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemiştir.
41. Bu durumda başvurucunun Sözleşmeli Er Ön Sözleşmesi'nin
feshedilmesi işlemi ve bunun sonuçlarının yukarıda açıklanan AİHM içtihatları
doğrultusunda (bkz. §§ 21-29) Anayasa'nın 38. maddesi ile Sözleşme'nin 7.
maddesinin ortak koruma alanı kapsamında dikkate alınabilecek nitelikte
olmadığının kabul edilmesi gerekmektedir.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
43. Öte yandan başvurucu, masumiyet karinesi ilkesinin de ihlal
edildiğini ileri sürmektedir. Ancak kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir
yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alan (Kürşat Eyol, B.
No: 2012/665, 13/6/2013, § 26) masumiyet karinesi yönünden başvuruya konu olaya
bakıldığında yukarıda yer verilen tespitler kapsamında başvurucuya herhangi bir
suç isnadında bulunulmadığı (bkz. § 28)anlaşılmaktadır. Bu nedenle masumiyet
karinesinin ihlal edildiği iddiası yönünden ayrıca değerlendirme yapılmasına
gerek görülmemiştir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiası
44. Başvurucu; kendisinin bölücü terör örgütü ile hiçbir
bağlantısının bulunmadığını, sözleşmenin feshi işlemine karşı açtığı davada bu
durumun aksinin ispat edilememesine karşın bağlantısı varmış gibi değerlendirme
yapılarak karar verildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
45. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında,
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
46. İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış
maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk
kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru
incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve
sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermesi, bu durumun kendiliğinden bireysel
başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede
kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları açık
bir keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince
incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz,
B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
47. Somut olayda başvurucu hakkında yapılan ve başvurucunun
ailesine ait bilgiler içeren güvenlik soruşturmasına istinaden sözleşmenin
feshedilmesi işlemini Mahkemenin hukuka aykırı bulmadığı görülmektedir. Olayda
başvurucunun karşı karşıya kaldığı söz konusu işlem millî güvenliğin sağlanması
görevini yerine getirmeyi amaçlayan Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev alacak
personelde birtakım özel koşulların aranmasının gerekmesiyle ortaya çıkmıştır.
Bu kapsamda başvurucunun aile bireylerinin eylemlerinin başvurucunun kamu
hizmetlerine girme hakkını etkileyecek biçimde değerlendirmeye alınmasının
-ilgili kamu hizmetinin niteliği dikkate alındığında- hakkaniyete aykırı
sonuçlar doğuracağı söylenemez.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine
ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
24/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.