TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİBÖLÜM
KARAR
SÜLEYMAN KARAGÜN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/12704)
Karar Tarihi: 1/2/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Recai AKYEL
Raportör
Yakup MACİT
Başvurucu
Süleyman KARAGÜN
Vekili
Av. Cemil DOĞRU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, delil tespiti talebinin reddine ilişkin kararda mahkemenin kanun yolu ve süresini yanlış göstermesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2.Başvuru 25/7/2014 tarihinde Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3.İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 27/4/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 25/3/2016 tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, zilyetliğinde bulunan taşınmazların 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılıOrman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun hükümleri gereği satışa esas alınacak bedellerin idare tarafından yüksek miktarlarda tespit edildiğini belirterek taşınmazların gerçek değerlerinin belirlenmesi için Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) delil tespiti talebinde bulunmuştur.
7. Mahkeme 30/7/2013 tarihli ve E.2013/167, K.2013/167 Değişik İş sayılı kararı ile talebi reddetmiştir. Hüküm kısmında aşağıdaki ibarelere yer verilmiştir:
"...
... tarafların yokluğunda, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay Başkanlığına hitaben yazılacak ve mahkememize sunulacak bir dilekçe ile temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi."
8. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 4/2/2014 tarihli ve E.2014/1178, K.2014/1623 sayılı ilamı ile onanmıştır. İlamın ilgili kısmı şöyledir:
Davacı, 6292 sayılı yasa nedeniyle belirlenen taşınmaz satım bedelinin daha düşük olduğunu delil tespiti şeklinde istemiştir.
Yerel mahkemece, istem konusu tespitin açılacak asıl davada yapılabileceği, tespiti istenen delilin kaybolma ihtimalinin bulunmadığı belirtilerek hukuki yarar şartı bulunmadığından reddine dair verilen karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun geçici 3. maddesinde; "Bölge Adliye Mahkemelerinin 26/09/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur." şeklinde düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki yasal düzenleme ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun "temyiz edilebilen kararlar" başlıklı 427. maddesi ve "temyiz edilemeyen kararlar" başlıklı 428/4. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; çekişmesiz yargı niteliğinde olan delil tespiti istemi aynı zamanda nihai karar niteliğinde de olmadığından temyiz edilebilen kararlardan değildir. Şu halde, davacının temyiz dilekçesinin reddine karar verilmelidir.
..."
9. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 21/5/2014 tarihli ve E.2014/6081, K.2014/8266 sayılı ilamı ile reddedilmiştir. İlamın ilgili kısmı şöyledir:
Dava, delil tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, talep reddedilmiş; tespit isteyen tarafından temyiz edilen kararın Dairemizce yapılan temyiz incelemesinde, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun "temyiz edilebilen kararlar" başlıklı 427. maddesi ve "temyiz edilemeyen kararlar" başlıklı 428/4. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; çekişmesiz yargı niteliğinde olan delil tespiti isteminin aynı zamanda nihai karar niteliğindeolmadığından temyiz edilebilen kararlardan olmadığı gerekçesiyle davacının temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Şu halde, temyizi kabil kararlardanolmayan delil tespiti istemine ilişkin verilen karara karşı karar düzeltme talebinde de bulunulamayacaktır. Bu nedenle karar düzeltme dilekçesinin reddine karar verilmelidir.
10. Ret kararı 26/6/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, 25/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B. İlgili Hukuk
11. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 400. maddesinin (1) numaralı fıkrasışöyledir:
"Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir."
12. 6100 sayılı Kanun'un 403. maddesi şöyledir:
"Talep sahibinin haklarının korunması bakımından zorunluluk bulunan hâllerde, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın da delil tespiti yapılabilir. Tespitin yapılmasından sonra, tespit dilekçesi, tespit kararı, tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneği mahkemece kendiliğinden diğer tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde delil tespiti kararına itiraz edebilir."
13. 16/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 427. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Mahkemelerden verilen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir."
14.6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur."
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
15.Mahkemenin 1/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, zilyedi olduğu taşınmazlarla ilgili olarak idarece belirlenen satışa esas değerin fahiş olduğunu, 6292 sayılı Kanun kapsamında yapılacak satış işlemlerine karşı yargı yolunun kapalı olduğunu, yetkililerde gerçek değerle ilgili kanaat oluşması açısından delil tespiti talebinde bulunduğunu, Mahkemece verilen ret kararının kanuna aykırı olduğunu, Mahkemenin gerekçeli kararında kanun yolunu ve süresini yanlış gösterdiğini, kararda belirtildiği üzere Yargıtaya temyiz başvurusunda bulunduğunu; ancak, Yargıtayın temyiz yolunun kapalı olduğunu belirterek dilekçenin reddine karar verdiğini, devletin tesis ettiği işlemlerde kanun yolu ve süresini doğru bir şekilde belirtmesinin zorunlu olduğunu, bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi nedeniyle itiraz hakkını kullanamadığını, kararla birlikte mal varlığı haklarının zedelendiğini belirterek Anayasa’nın 35., 36. ve 40.maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılama talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
17. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un47. maddesinin (5) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir...”
18. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
19. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de başvuru süresidir. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür.
20. Bireysel başvuruların, 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzüğün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, §§ 18, 19).
21. Başvuru konusu olayda başvurucu tarafından yapılan delil tespiti talebi, Mahkemenin 30/7/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
22. Temyiz incelemesinde Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 4/2/2014 tarihli ilamında, delil tespiti isteminin çekişmesiz yargı niteliğinde olduğunu, nihai karar niteliğinin bulunmaması nedeniyle ret kararının temyiz kabiliyetini haiz olmadığını belirterek temyiz dilekçesinin reddine karar vermiştir.
23. Başvurucu bu karara karşı karar düzeltme talebinde bulunmuş; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 21/5/2014 tarihli ilamında, temyizi kabil kararlardan olmayan delil tespiti ile ilgili olarak verilen Yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme talebinde de bulunulamayacağını belirterek dilekçenin reddine karar vermiştir.
24. 6100 sayılı Kanun'un 400. maddesinde delil tespitinin, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açılacak davada ileri sürülmesi muhtemel bir vakıanın tespiti amacıyla talep edilebileceği belirtilmiştir.
25. Delil tespiti talebi bir dava olmadığı gibi mahkemece buna ilişkin verilen ret veya kabul kararları da nihai karar değildir. Ara kararı niteliğinde olan bu kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz. Ancak kararı veren mahkemeye itiraz edilebilir.
26. Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30/7/2013 tarihli kararında "...tarafların yokluğunda, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay Başkanlığına hitaben yazılacak ve mahkememize sunulacak bir dilekçe ile temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi." ibaresi kullanılarak kanun yolu ve süresi yanlış gösterilmiş ise de Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 4/2/2014 tarihli ilamında karara karşı temyiz yolunun kapalı olduğunun açıkça belirtildiği, başvurucunun buna rağmen karar düzeltme talebinde bulunarak bu talebinin reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
27. Başvurucunun delil tespiti talebinin reddi kararında kanun yoluyla ilgili yanlışyönlendirme sonucu temyiz talebinde bulunmak zorunda bırakılması hususu gözönüne alındığında somut olay açısından temyiz yolunun etkili bir yol olduğunun değerlendirilebileceği, bu açıdan Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 4/2/2014 tarihli kararı ile birlikte başvuru yollarının tüketildiğinin kabul edilmesi gerekeceği açıktır. Dolayısıyla karar düzeltme yolu açık olmayan ilama yönelik karar düzeltme isteminde bulunulması, başvurucuya bireysel başvuruda bulunmak için yeniden süre hakkı tanımaz. Başvurucunun onama kararını öğrendiği 3/3/2014 tarihinden itibaren otuz günlük sürede bireysel başvuruda bulunması gerekir.
28. Buna göre başvurucunun, temyiz dilekçesinin reddine dair Yargıtay ilamını öğrendiği 3/3/2014 tarihinden itibaren otuz günlük başvuru süresi içinde bireysel başvuruda bulunması gerekirken bu sürenin dolmasından sonra 25/7/2014 tarihinde başvuruda bulunduğu, bu açıdan başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle ihlale neden olduğu iddia edilen karara yönelik otuz günlük süre geçtikten sonra yapılan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA, 1/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.