TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
METE ASLAN BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2014/12734)
|
|
Karar Tarihi: 12/12/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan SEVTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Mete ASLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Battal ÖZER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama nedeni olarak ceza
süresine dayalı kaçma şüphesinin gösterilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin;
haksız olarak tutuklama kararı verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının; mahkûmiyet kararının sorgulama imkânının tanınmadığı gizli tanık
beyanına dayandırılması, kanun yolu mercii kararının gerekçesiz olması, kanuni
hâkim güvencesine aykırı şekilde özel yetkili mahkemede iletişimin dinlenmesi
sonucu tesadüfen elde edilen delillerin hükme esas alınarak ve mağdurlar
dinlenilmeden karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/7/2014 tarihinde
yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1979 yılında doğmuş olup olayların gerçekleştiği
tarihte S. otomobillerinin Hatay yetkili servisi ve bayisidir.
9. İddianamede iddia edildiği üzere Hatay Cumhuriyet
Başsavcılığınca yürütülen bir başka soruşturma kapsamında Hatay merkezli çıkar
amaçlı bir suç örgütünün teknik takibi sırasında mahkeme kararıyla iletişim
takibinde olan bir telefon hattı dinlenmektedir. Bu hat ile başka bir suç
organizasyonu çerçevesinde iletişimi tespit edilmekte olan diğer bir telefon
hattından görüşme yapıldığı ve görüşme içeriğinin suç teşkil ettiği tespit
edilmiştir.
10. Aynı gün telefon tapelerinde ismi
geçen Yayladağı'ndaki çadır kentte kalan Suriye uyruklu mağdur M.K. ile
Hatay/Altınözü'ndeki çadır kentte kalan Suriye ordusundan ayrılan ve muhalif
grup içindeki yarbay olduğu iddia edilen Suriye uyruklu mağdur H.H.
kaybolmuştur. Olayın gerçekleştiği gün Hatay Emniyet Müdürlüğüne müracaat eden
bir şahsın, aralarında MİT görevlisinin de bulunduğu Mete Aslan, Y.N. ve M.N.nin Suriyeli iki kişiyi çadır
kentten alarak deniz yoluyla Suriye tarafına geçirip buradan Suriye güvenlik
güçlerine teslim ettiklerine dair ihbarda bulunması üzerine Adana Cumhuriyet
Başsavcılığınca (CMK mülga 250. maddesi ile görevli) (Başsavcılık) soruşturma
başlatılmıştır.
11. Hatay Valiliğince olaya ilişkin yürütülen idari soruşturma
sonucu düzenlenen ve soruşturma kapsamında Başsavcılıkça incelenen raporun
ilgili kısımları şu şekildedir:
"... Konu ile ilgili [M.H.nin] [mağdurun yeğeni]
tercüman aracılığı ile alınan ifadesinde amcası ile parkta otururken saat 14'e
doğru amcasına gelen telefon üzerine, Jandarma'nın önünde buluşalım dediğini,
sonrasında Jandarma'nın önünde beyaz renkli bir taksiye bindiğini, bu şahsın
Yayladağı çadır kentinde kendileri ile mülakat yapan ve verdikleri bilgileri
bilgisayara kaydeden, görse tanıyabileceği kişi olduğunu, amcasının arabaya
binerken 5 dakikaya kadar gelirim dediğini belirtmiştir.
...
[H.H.nin] [mağdur] bindiği beyaz renkli aracın MİT'e ait olabileceği,
Önder isimli kişinin Yayladağı çadır kentte mülakat yapan istihbarat görevlisi
olabileceği, arabaya alan kişinin bu kurumdan olduğunun MİT Müdürü tarafından
da ifade edildiğinin iddia edildiği, bütün bunların Altınözü Kaymakamı ile MİT
Müdürü arasında geçen telefon görüşmelerinin teknik yönden incelenmesi ile
ayrıca ekte bulunan CD'nin teknik yönden incelenmesinden de anlaşılabileceği,
ayrıca [İ.M.H.nin] [mağdurun kardeşi] bahsettiği istihbarat görevlisine ait olduğunu iddia
ettiği telefon numarası ile görüşme yaptığı anlaşılmaktadır. Bütün bu iddialar
göz önünde bulundurulduğunda bu konu ile bağlantılı kurumun özelliği, konunun
gerek teknik yönlerinin bulunması gerekse çok çeşitli yönleri ile araştırılması
gerektiği, bütün bunların müfettişlik bilgi, tekniğini ve uzmanlığını
gerektirdiği düşünülmektedir."
12. Soruşturma kapsamında Başsavcılıkça incelenen MİT
Müsteşarlığı Teftiş Raporu'nun ilgili kısımları şöyledir:
"...Önder Sığırcıkoğlu'nun [H.H.yi] [mağdur]
aramasıyla başlayan görüşme trafiğinde karşılıklı beş görüşmeden sonra 28
Ağustos 2011 saat 14.17'de [H.H.nin] [mağdur]
Önder Sığırcıkoğlu'nuaradığı, görüşmelerin içeriğinin
bilinmediği...
[H.H.nin] [mağdur]
saat 11.09'da Önder Sığırcıkoğlu'nu aradığı, adı geçenin ifadesine göre izinli
olarak kamptan çıktığını, birkaç kişiyle birlikte Altınözü Jandarma
Karakolu'nun karşısındaki kampta olduğunu ve görüşmek istediğini söylediği,
Antakya'da olduğunu söyleyen Önder Sığırcıkoğlu'nun
kendisinin Altınözü'ne gelebileceğini belirttiği,
Kendi ifadesine göre, Antakya'da [A.] Servisi işleten arkadaşı [H.K.den] aldığı [R.] marka gümüş renkli otomobille Altınözü'ne giden
Önder Sığırcıkoğlu'nun, yeğeniyle birlikte yanına
gelen [H.H.yi] [mağdur] tek başına
aracına alarak yaklaşık 10-15 dakika Altınözü sokaklarında dolaştığı..."
13. Başsavcılık tarafından 16/2/2012
tarihli karar ile beyanı alınacak gizli tanık hakkında 27/12/2007 tarihli ve
5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu'nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b)
bentleri uyarıca gizli tanığa yeni bir adres verilmesi, duruşmada hazır bulunma
hakkı bulunanlar olmadan tanığın dinlenmesi ya da ses veya görüntüsünün
değiştirilerek özel ortamda dinlenmesi şeklinde tanık koruma tedbir kararı
verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Yukarıda
açık kimlik bilgileri yazılı tanık çıkar amaçlı suç örgütü adına yapılan olay
hakkında bildiklerini ve gördüklerini anlatmak istediğini, ancak olaya ilişkin
tanıklığın ve kimliğinin ortaya çıkması durumunda kendisinin ve yakınlarının,
sanık ve yakınlarından gelebilecek muhtemel tehlikelere maruz kalabileceğinden
çekindiğini ve korktuğunu ifade etmesi nedeniyle tanığın kimlik bilgilerinin
açıklanması ve adres bilgilerinin dosyada yer almasının can güvenliği açısından
tehlike oluşturabileceği hususu Cumhuriyet Başsavcılığımızca dikkate
alınarak..."
14.Gizli tanık kod CMK 250/2012-2'nin Savcılıktaki beyanı şu
şekildedir:
"[H.H.] [mağdur] isimli kişinin kaçırılmasından kısa bir süre sonra ... [M.N.]
benimde bulunduğum kalabalık bir grup içerisinde [H.H.] [mağdur]
ve yanındaki Suriye'li bir kişiyi daha kendilerinin
kaçırıp, Suriye'de buluştukları Mete'nin [başvurucu] ağabeyi [M.A.] ile birlikte Suriye istihbarat görevlilerine teslim ettiklerini
söyledi.
Bulunduğum ortamda
anlattığına göre Önder Sığırcıkoğlu isimli MİT görevlisinin aleni
düşmanı iki Suriye'liyi barındıkları çadır kentten
alıp tenha bir yere arabasıyla çıktığında Mete Aslan [başvurucu] [M.N. ve M.nin] uzaktan akrabası
olan 'Sarı Murat' lakaplı [Y.N.]
bulundukları araçla Önder ve
Suriyelilerin bulunduğu aracın önünü kesmişler, Suriyelileri
... polis süsü vererek kendi araçlarına
bindirmişler, Mete [başvurucu]
ile birlikte Samandağ ilçesinin Yaylıca Beldesine kaçırmışlar. Aslında Önderile anlaşmalılarmış. Önder'in
elinden zorla kaçırıyor gibi göstermişler. 2 kişiyi Yaylıca Beldesinin Batı
Ayaz Yolu tarafında bulunan kullanılmayan metruk bir evde bir süre zorla
tutmuşlar, karanlık olduktan sonra Meydan Köyü'nde sahilde balıkçılık yapan ve
dağ tarafındaki en son balıkçı kulübesini işleten kişinin balıkçı botuyla
denizden botla Suriye'ye geçmişler. Suriye'de Lazkiye şehrinde [M.A.] ve Suriye İstihbarat görevlileriyle buluşmuşlar. Aynı gece Mete Aslan'da [başvurucu] normal
sınır kapısından Suriye'ye geçiş yapmış, [M.A.] tarafından kendilerini karşıladığında Mete Aslan'da [başvurucu] oradaymış. Suriye güvenlik güçlerine teslim edildiklerinde bu
görevliler 2 Suriye'linin başlarına siyah çuvallar
geçirmişler. [M.N. ve Y.N.] Lazkiye'ye
gittikleri balıkçı botuyla geri dönmüşler, Mete Aslan [başvurucu] ise normal kapıdan geri dönüş yapmış. Bunları
bulunduğum ortamda övünerek anlatıyordu. Aynı günlerde çevrede iki Suriye'lilerin kaçırıldıkları anlatılınca anlattıklarına
inandım. Ben kaçırılan bu iki kişinin isimlerini bilmiyorum. Ancak olay Arefe Günü olmuştu. Benim duyduğumda bayramın 1. günü veya
diğer günüydü. Ayrıca [M.N.]
yaptıkları bu işler karşılığı karşılıklarımızı aldık diye söyledi.
...
Ayrıca MİT mensubu olduğu söylenen [E.K.] isimli kişi de sık sık Mete Aslan'ın [başvurucu] işlettiği [S.] bayiine gelir giderdi, samimilerdi.
Suriye resmi yetkililerinden
ismini hatırlayamadığım bir kişi Kasım, Aralık 2011 tarihleri içerisinde 3 kez
Mete Aslan'ın [başvurucu] ofisine geldiler, fotoğraflarını gösterdikleri çadır
kentte kalan Suriye'li muhaliflerden bazılarının
Suriye'ye kaçırılması için yardımcı olmasını istediler. Daha sonra başka kişileri götürüp götürmediklerini bilmiyorum.
Bazı diyologları
sadece ben bildiğim için anlatmam durumumda deşifre olurum. O yüzden ilerde
mahkeme aşaması olursa mahkemeye hitaben anlatabilirim. Burada yer alması benim
güvenliğimi tehlikeye düşürür. Ayrıca kimliğimin gizlenmesini, tedbir
alınmasını talep ediyorum."
15. Başvurucu, devletin gizli kalması gereken bilgilerini
siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme ve cebir, tehdit veya hile
kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından 10/2/2012
tarihinde gözaltına alınmış; 12/2/2012 tarihinde ise tutuklanmıştır.
16. Başsavcılığın 4/7/2012 tarihli iddianamesi
ile Suriye'deki siyasal karışıklık sebebiyle rejime muhalif kalan ve
Türkiye'deki mülteci kamplarında barınan mağdurlar M.K. ve H.H.nin
casusluk amacıyla zorla kaçırılıp Suriye'deki rejim güçlerine teslim edilmeleri
suretiyle devletin gizli bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla
temin etme ve cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun
kılma suçlarından başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında kamu
davası açılmıştır.
17. İddianamede gösterilen deliller kapsamında yapılan
değerlendirme şu şekildedir:
"Bir başka suç örgütüne
yönelik mahkeme kararıyla yapılan telefon dinlemeleri sırasında suç tarihinde
Hatay İli'ndeki çadır kamplarında barınan 2 Suriye'li muhalifin aralarında istihbarat görevlilerinin de
bulunduğu bir grubun organizesiyle kaçırıldığı, Suriye güvenlik görevlilerine
teslim edildiği yönündeki tespitler üzerine soruşturmaya başlandığı,
Yukarıda yer verilen tesadüfen elde edilen
telefon görüşmeleri, görüşen kişilerin şüpheliler Önder Sığırcıkoğlu, Mete
Aslan [başvurucu] ve [E.A.K.] olduklarına dair ses eşleştirmesi raporu, suça
karışan şüphelilerin suç öncesi ve sonrasındaki hareketlerinin ve buluşma
noktalarını belirleyen cep telefonu HTS raporları, eylemin gerçekleştirilişine yönelik oluşla uyumlu gizli tanık beyanı,
operasyon sonrası tutuklanan suça karışan şüphelilerin kısmi kabulleri, şüpheli
Önder'in kendi isteği ve başvurması üzerine 14/05/2012 tarihinde yeniden alınan
savunmasında suçun gerçekleştirilişi ve suça karışanlarla ilgili yaptığı samimi
açıklamalar, müşteki ve tanık beyanları, [M.K.nın]
kaçırılmasında bir başka MİT mensubunun görev aldığına dair cep telefonu HTS
dökümleri, mağdur [M.K.yı] MİT mensubuyla en son gören kişinin olayla uyumlu
beyan ve teşhisleri, Milli İstihbarat Teşkilatının ve Hatay Valiliğinin idari
soruşturma raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
...
Açıklanan gerekçelerle şüpheliler [N.B.], Önder Sığırcıkoğlu,
[E.A.K.], Mete Aslan [başvurucu], [Y.N.]
ve [M.N.nin] siyasi casusluk ve kişiyi hürriyetinden yoksun
kılma, şüpheli [M.A.A.nın] görevi kötüye kullanma suçlarını işledikleri
anlaşılmakla;
Şüphelilerin ... AYRI AYRI CEZALANDIRILMALARINA,... karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur."
18. Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesince (TMK 10. madde ile görevli)
(Mahkeme) başvurucu ve müdafiinin hazır bulunduğu 30/11/2012 tarihli celsede gizli tanığın bir sonraki
duruşmada hazır edilmesine karar verilerek bir sonraki duruşma 8/2/2013
tarihine bırakılmıştır.
19. Aynı celsede diğer sanık olan M.N.nin Mahkeme önündeki savunmasının ilgili
kısımları şöyledir:
"... Savunmamı müdafiim ile birlikte yapacağım. Bu konuda daha önce
verdiğim ifadelerimi tekrar ederim. Bütün aşamalarda dosdoğru yaşadığım
olayları anlattım. Daha önceki ifadelerimde de belirttiğim gibi belirtilen
kişilerin hiç birisini tanımam. Bunlarla daha önce herhangi bir oturmuşluğum
veya konuşmuşluğum yoktur. Bu kişilerin telefon numaralarını bilmem, onlar da
benim telefon numaralarımı bilmez. Benim gördüğüm kişiler yanında çalıştığım
kişilerin söylediği ve gösterdiği kadardır. ... Önder Bey'in yanında gördüğüm
kişi konusunda emniyette bana soru sordular. Ben, bu kişinin de MİT'ten
olduğunu düşündüğümü söyledim. Bana, bu konu ile ilgili belge, fotoğraf ve
benzeri şeyler göstermelerini istedim. Bunun üzerine bana fotoğraf gösterdiler
ve ben de bu kişinin MİT'ten olduğunu düşündüğümü tekrar ettim ancak bu kişinin
Suriyeli olduğunu söylediler. Daha önce de belirttiğim gibi o ana kadar ben bu
kişiyi MİT'tenbiri olarak biliyordum
...
... önceki
savunmalarımı tekrar ederim. Gizli tanık beyanını kabul etmiyorum. Çevremde bu
tür şeyleri konuştuğum tanıdık hiç kimse yoktur. Zaten böyle bir işin içinde
olmadığıma göre bu konuları konuşmam da mümkün değildir. Atılı suçlamaları
kabul etmiyorum. Önder Bey'in talebine dayanarak Mete Bey'in [başvurucu] bizden istediğini samimi duygularla yerine getirdim
bunun dışında başka bir suçumuz yoktur."
20. Sonrasında Mahkeme, Adana Emniyet Müdürlüğünün gizli tanığın
koruma süresinin sona ereceğini bildiren yazısı üzerine 24/1/2013
tarihli kararıyla "henüz gizli tanığın
beyanının tespit edilemediği, dava konusu eylemler ile sanıkların sosyal ve
ekonomik statüleri dikkate alındığında gizli tanığın açık kimlik ve adres
bilgilerinin ortaya çıkmasının hem gizli tanık açısından hem de dava dosyasının
sonuçlandırılması açısından uygun olmayacağı" gerekçesiyle
Başsavcılıkça verilmiş olan koruma tedbirinin devamına karar vermiştir. Gizli
tanık hakkındaki bahsi geçen koruma tedbir kararı, Adana 5. Ağır Ceza
Mahkemesinin 30/5/2014, 28/5/2015 ve 29/4/2016 tarihli
kararlarıyla aynı şartlarla uzatılmış; nihayetinde 29/3/2017 tarihli kararıyla
kaldırılmıştır.
21. Mahkeme; başvurucu ve müdafiinin
hazır bulunduğu 8/2/2013 tarihli celsede, Adana
Emniyet Müdürlüğü Tanık Koruma Şube Müdürlüğü tarafından gönderilen yazıda
güvenlik ve gizli tanığın kimliğinin ortaya çıkma olasılığı gerekçeleriyle
gizli tanığın hazır edilemeyeceğinin bildirilerek gizli tanığın kapalı
duruşmada dinlenmesinin talep edildiğini belirtip gizli tanığın kapalı oturumda
dinlenmesi için hazır edilmesi konusunda Adana Emniyet Müdürlüğü Tanık Koruma
Şube Müdürlüğüne yazı yazılmasına ve duruşmanın 29/3/2013 tarihine
bırakılmasına karar vermiştir.
22. Mahkeme; gizli tanığın beyanını, günü ve saati başvurucuya
bildirilmeyen 26/2/2013 tarihinde başvurucu ve müdafiinin bulunmadığı ara celsede almıştır. Anılan celsede
Cumhuriyet savcısı hazır bulunmuştur. Gizli tanığın beyanı şu şekildedir:
"Mete Aslan'ın [başvurucu]
yanında çalışan [M.N.] adındaki kişi, benim de bulunduğum bir ortamda
heyecanlı bir şekilde bir takım olaylardan sözediyordu.
Ben de orada bulunanlar gibi onu dinliyordum. O ana kadar bu olaylarla ilgili
bir bilgim yoktu kaldı ki daha sonra da tv den
duyduktan sonra konunun ne olduğunu anladım. [M.N.] konuşmaları
sırasında Suriye'ye götürülen iki kişiyi Suriye'ye kaçırdıklarını söyledi,
hatta orada Mete Aslan [başvurucu], [M.A.] ve Suriye askerlerinin bulunduğu bir ortamda teslim
edilmişler. Bu
kişileri polis süsü vererek başka kişilerin alıp götürdüğünü de söyledi. Bu
kişileri aldıktan sonra [M.N.] ve
[Y.N.ye] teslim etmişler, bunlar
da bir köye götürerek orada bir süre tutmuşlar, daha sonra Samandağ sahiline
götürmüşler, tekne yolu ile de Suriye tarafına geçirmişler, [M.N.] bu kişilerin Suriye tarafına geçirilmeleri sırasında
bizzat yanlarındaymış. Suriye'ye götüren kişileri bulundukları yerden polis
süsü vererek alan kişinin Önder adındaki kişi olduğunu söyledi, onlar Önder abi
diye hitap ediyorlardı. Bu kişilerin
Suriye'ye geçtikleri gün Mete Aslan da [başvurucu] Suriye
tarafına geçmiş ve kaçırılan kişileri abisi ile birlikte orada
karşılamışlardır. Bu
kişilerin teslim edildikleri andan itibaren kafalarına çuval geçirmişler. Bu
olaylardan önce Önder adındaki kişi, Mete Aslan'ın [başvurucu] iş yerinden otomobil satın almıştı. ... Bu olaylarla
ilgili [Y.N.] adındaki kişiden
bir şey duymadım. [M.N.] ise bu
tür konuları ulu orta bir çok yerde konuşan birisidir.
Bu tür konuşmalarıda kendisine bir kahraman edaı vermek amacı ile yapmaktadır dedi."
23. Başvurucu ve müdafiinin hazır
bulunduğu 29/3/2013 tarihli duruşmada gizli tanığın
celse arasında dinlendiği tutanağa geçirilmiştir. Aynı celsede başvurucu müdafii; gizli tanık beyanının usule aykırı olarak
alındığını, ayrıca bu tanığın beyanlarının duyuma dayalı beyanlar olduğunu dile
getirmiştir. Mahkemece, Adana Tanık Koruma Şube Müdürlüğünün gizli tanığın
kimliğinin açığa çıkmaması ve güvenliğinin sağlanmasına dair yazıları dikkate
alınıp tarafların olmadığı ortamda dinlendiği belirtilerek gizli tanığın
yeniden dinlenmesi konusundaki taleplerin reddine karar verilmiştir.
24. Başvurucu ve müdafiinin hazır
bulunduğu 19/6/2013 tarihli duruşmada mağdur M.K.nın kardeşi Ö.K. tanık olarak dinlenmiştir.
Beyanın ilgili kısımları şu şekildedir:
"... Yayladağında kaldığı kampta bir olay olması nedeni ile kendisinin Reyhanlı'daki
kampa gönderme kararı almışlar, 27/8/2011 tarihinde de Reyhanlı'daki kampa getirmişler,
ancak eşi ve çocukları önceki kampta kalmış, eşi ve çocukları ile aynı yerde
kalma konusunda [E.M.] adında
bir Türk istihbaratında görevli kişi ile telefon görüşmesi yapmış ve durumunu
anlatarak yardım istemiş ... telefonda görüştükten
sonra ertesi gün buluşmak üzere anlaşmışlar, ancak ertesi gün [E.M.] işlerin yoğunluğu nedeni ile oraya gelemeyeceğini
ancak Hatay'a geldiği taktirde görüşebileceklerini söylemiş, bunun üzerine
kardeşim, ertesi gün Hatay Merkez'e gitmiş ... buluşma
yerine gitmiş ancak kendisini [E.Ö.]
olarak tanıtan başka birisi gelmiş, kardeşim [E.M.] ile [E.Ö.] adındaki kişilerin farklı kişiler olduklarını söyledi
... [E.M.] ve
[E.Ö.] adındaki kişiler aynı telefon
numarasını kullanıyorlarmış. [E.Ö.]
20 dakikalık bir işi olduğunu ve sonrasında kendisinin sorunu ile
ilgileneceğini söylemiş, bir süre toprak yolda gitmişler ve karşılarına 7-8 kiyi silahlı bir grup çıkmış, bu grubun kim olduğunu
sormuş, [E.Ö.] de PKK'lı demiş ... bu kişiler kendisinin elini bağlamış ve başka bir
araca almışlar, kimsenin bulunmadığı bir yere götürmüşler.[E.Ö.], kardeşimi silahlı kişilere teslim ettikten sonra
kendisi oradan ayrılmış, bir süre tutulduğu yerde [H.H.] [mağdur]
adında birisini daha getirmişler, burada 9 saat kadar kalmışlar, gece karanlığında
da Samandağ tarafında bir yere götürmüşler, bu süre içerisinde gözleri
kapalıymış, gemiye bindirilerek Lazkiye tarafına gitmişler, gemide iken gözleri
açıkmış, gemide bulunan kişiler içerisinde kendilerini araçla durduran kişiler
de varmış, daha sonra Lazkiye'de Suriye devlet görevlilerine teslim etmişler,
bu kişiler özel bir uçakla her ikisini Şam'daki muhaberat merkezine götürmüşler ... kardeşimi ve yanındaki [H.H.yi] [mağdur] 48
süreyle hücrede tutmuşlar ve her gün işkence yapmışlar, daha sonra Sadnaye cezaevine götürmüşler, bir süre sonra da mahkemeye
çıkarılmışlar ve kardeşime 5 yıl hapis cezası verilmiş, [H.H. ye] [mağdur] de ömür boyu hapis cezası verilmiş, kaldıkları
cezaevi muhalifleri tuttukları ve Birleşmiş Milletler tarafından bilinen bir cezaeviymiş ... ancak [E.Ö.] olarak bahsettiği ve kendisini silahlı kişilere
teslim eden kişiyi bana tarif etti, tarif ettiği özelliklere uyan ve burada
bulunan kişi, size gösterdiğim [E.A.K.] kişidir, ama net olarak bir şey söylemem mümkün değildir."
25. Mahkeme 7/10/2013 tarihli kararıyla başvurucunun devletin
gizli kalması gereken belgelerini siyasal ve askerî casusluk amacıyla temin
etme suçundan oyçokluğuyla beraatine ve tahliyesine,
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise oybirliğiyle toplam 16 yıl 8 ay
hapis cezası ile cezalandırılmasına ve bu suçtan dolayı tutuklanmasına karar vermiştir.Mahkemenin gerekçesinin
ilgili kısımları şöyledir:
" ...
Sanık Önder'in Mit bünyesinde tercümandır
ancak anlatımlardan anlaşılacağı üzere meslek memuru imiş gibi kişilerle bire
bir mülakat yapmıştır. Diğer sanıkların beyanlarına göre de Önder kendisini Mit
görevlisi olarak tanıtmaktadır.
Sanık [E.A.K.] beyaz eşya bayiidir ve sanık Önder'in beyanına göre
Mit haber elemanı olarak çalışmıştır, sanıklar Önder ve [E.] uzun süredir tanışmaktadır.
Sanık Mete Aslan [başvurucu], araç bayii işleten bir esnaftır ve sanık Önder ile
beyaz eşya bayii işleten sanık [E.]
vasıtasıyla tanışmıştır. Mete nin [başvurucu]
beyanına göre Önder kendisini Hatay Mit Şube
yardımcısı olarak tanıtmıştır.
Sanıklar [Y.] ve [M.N.]
sanık Mete'nin [başvurucu]
yanında çalışan kişilerdir.
...
Gizli tanık aşamalarda
değişmez şekilde sanık [M.den] duyduklarını anlatmıştır ve gizli tanığın aktardığı
bilgiler ile olayımızdaki sanıkların hareket dökümleri bire bir uyuşmaktadır.
...
Olayın oluş şekline ilişkin
olarak gizli tanığın anlatımları ile mağdur [K.den] [mağdur M.K.] duyduklarını anlatan tanık [Ö.nün]
[mağdur M.K.nin kardeşi] anlatımları uyumludur.
Yukarıda dökümü yapılan iletişimin tespiti
kayıtları da bu anlatımları doğrulamaktadır.
...
Bu iletişimin tespiti
kayıtlarına, sanık Önder'in aşamalarda değişen çelişkili beyanlarına, diğer
sanıkların kısmi ikrar içeren anlatımlarına, gizli
tanığın aşamalarda değişmeyen beyanına, bu beyan ile uyumlu tanık [Ö.nün]
anlatımına, yapılan MİT
müfettişlik incelemesine ve Hatay Valiliği idari araştırma raporuna ve tüm
dosya içeriğine göre [H.] [mağdur] muhaliflerle buluşturulmak, [K.] [mağdur] de
ailesiyle aynı çadırkente kalmak konusunu konuşmak
için MİT görevlisiyle buluşmuş, rızalarıyla araçlara binmiş, belirli bir yerde
her iki mağdur da kendilerine PKK militanıveya polis
süsü veren kişilerce aslında önceden anlaşılmış olduğu şekilde MİT
görevlilerinin elinden alınarak metruk bir binaya hapsedilmişlerdir. [H.yi] [mağdur] sanık Önder, [K.yı] [mağdur]
[E.Ö.] olarak bilinen MİT
görevlisi kandırarak götürmüştür. (Savcılıkça [E.Ö.] isimli şahsın MİT mensubu [H.G.] olduğu ileri sürülmüş ise de bu şahıs hakkında
soruşturma izni verilmediği için dava görülmemiştir.) Her iki mağdurun MİT
görevlilerinin elinden mizansen olarak alınması eyleminde Mete Aslan
[başvurucu] ile [M. ve Y.N.] isimli sanıklar
rol almışlar, [K.] [mağdur] ve [H.] [mağdur] bu sanıklarca metruk binada belirli bir süre
hapsedildikten sonra kayıkla Suriye'ye götürülmüş[tür] ...
Sanık Önder mağdurların metruk binaya
kapatılmaları sonrası Antakya'ya geri dönerken mağdur [H.H.nin] cep telefonunu
da yanında götürmüş ve bu telefonu Mete Aslan'a [başvurucu] vermiştir. Önder, Mete'den [başvurucu] telefonu Gaziantep istikametine doğru götürüp burada
birkaç arama yaptıktan sonra telefonu kapatıp atmasını söylemiş, Mete'de aynı
talimatla telefonu [M.ye]
vermiştir. Bu husus sanıkların beyanlarıyla doğrulanmış,telefon görüşmelerine göre de,
[M.] Hatay'ın Hassa ve Kırıkhan ilçe
sınırları içinde cep telefonunda kayıtlı olan birkaç yeri kısa kısa arayıp
telefonu kapatmıştır. Yani [H.nin]
[mağdur] Gaziantep'e doğru gittiği izlenimi
oluşturulmaya çalışılmıştır.
Sanıkların olaydaki konum ve katkılarına
gelince, sanık Önder,
mağdur [H.yi] kandırarak rızasıyla aracına almış, Mete [başvurucu], [M.
ve Y.nin] önlerini
kesip [H.yi] [mağdur] kaçırmaları şeklindeki senaryoyu hazırlamıştır.
Olayda yardımcı olmaları için [E.] ve
[M.yi]
ikna etmiş, suçu birlikte işlemişlerdir."
26. Başvurucu, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan
mahkûmiyet kararıyla birlikte verilen tutukluluk kararına itiraz etmiş; Adana
8. Ağır Ceza Mahkemesince 31/10/2013 tarihli kararla
tahliye talebi reddedilerek başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar
verilmiştir. Ret kararı başvurucuya 12/11/2013
tarihinde tebliğ edilmiştir.
27. Mahkûmiyet kararının temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza
Dairesinin 7/7/2014 tarihli kararı ile hüküm başvurucu
yönünden onanmıştır.
28. Başvurucu 21/7/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
29. Öte yandan başvurucunun 7/10/2013
tarihli mahkûmiyet kararına konu yargılama süreciyle ilgili hükmedilen hapis
cezasının süresine bağlı olarak kaçacağı şüphesiyle tutuklama kararı verilmesi
ile azami tutukluluk süresinin aşılması ve tutuklama kararının gerekçesinin
soyut olduğuna ilişkin hak ihlali iddialarını içeren dilekçesiyle 2013/8521 sayılı
bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır. Anılan başvurunun masumiyet
karinesinin ihlal edildiği yönündeki iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması, kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği yönündeki iddianın ise mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği
7/7/2014 tarihinden itibaren 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesine dayanarak tazminat talebinde bulunma
imkânına sahip olunmasına rağmen etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan
bu yola başvurulmadığından başvuru yollarının tüketilmemesi nedenleriyle kabul edilemez olduğuna
karar verildiği tespit edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
30. Anayasa Mahkemesi, daha önceki kararında tanığın kimliğinin
gizli tutulmasının koşulları ile tanık koruma tedbirlerine ve koruma tedbiri
uygulanan tanıkların dinlenme usullerine dayanak oluşturan mevzuata yer
vermiştir (Önder Sığırcıkoğlu
(2), B. No: 2014/13176,
17/7/2018 §§ 30-33).
B. Uluslararası Hukuk
31. Mevcut başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan uluslararası hukuk kaynakları için
bkz. Önder Sığırcıkoğlu
(2), §§ 34-38.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 12/12/2018 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Masumiyet Karinesi ile
Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
33. Başvurucu, tutuklama nedeni olarak ceza süresine dayalı
kaçma şüphesi gösterilerek masumiyet karinesinin; yargılamada kanuni tutukluluk
süresinin aşıldığını, tutukluluğa itiraz yolunu etkin olarak kullanamadığını ve
kararların gerekçesiz olduğunu belirterek de kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Başvurucunun 14/11/2013 tarihinde
aynı konuyla ilgili ileri sürdüğü ihlal iddialarına ilişkin olarak Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu, Birinci Bölümün 18/9/2014 tarihli ve
2013/8521 başvuru numaralı kararıyla başvurunun kabul edilemez olduğuna karar
verildiği anlaşılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru niteliğinde olması
nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tanık Sorgulama
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
36. Başvurucu, kendisine hazır bulunma olanağı sağlanmadan ara
celsede gizli tanığın dinlenmesi ile bu beyanın mahkûmiyete esas alınması
nedenleriyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
37. Bakanlık görüşünde; gizli tanığın belirlenen günden farklı
bir tarihte ve başvurucunun yokluğunda dinlediğinin, sonraki oturumda gizli
tanık beyanının başvurucuya okunduğunun ve gizli tanığın yeniden dinlenmesi
talebinin de tanığın kimliğinin ortaya çıkma tehlikesinden bahisle
reddedildiğinin dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir. Diğer taraftan gizli
tanık ifadesinin yanında HTS ve iletişim tespit tutanaklarının, diğer bir
tanığın beyanının, kurumlardan alınan raporların ve sanıkların kısmi kabullerinin
mahkûmiyete esas alındığı vurgulanmıştır.
38. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, tanığın
dinlenme yöntemininhukuka aykırı olduğunu belirtip
sorgulanmasına olanak verilmeyen gizli tanık beyanına dayanılarak karar
verildiğini ifade etmiştir.
b. Değerlendirme
39. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
i. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
40. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısımının kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
41. Anayasa Mahkemesi; başvuru konusu aynı yargılamada diğer bir
sanık (diğer bir başvurucu) tarafından yapılan benzer başvuruda verdiği Önder Sığırcıkoğlu (2) kararında
(§§ 55-62), tanık sorgulama hakkı kapsamında
tanığın duruşmada dinlenilmesi, tanıkla yüzleşilebilmesi
ve ayrıca tanığın kimliğinin gizli tutulması koşullarına ilişkin genel ilkeleri
açıklamıştır.
42. Anayasa Mahkemesinin anılan Önder Sığırcıkoğlu (2) ihlal kararında
(§§ 63-68); celse arasında ve başvurucuya haber verilmeksizin
dinlenen gizli tanığın beyanlarının tespiti sırasında başvurucunun ses
bağlantısı yoluyla da olsa onu sorgulayamadığı, sorulan sorulara verdiği
cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatını elde edemediği ve bu yüzden
tanığın gösterdiği reaksiyonlar konusunda Mahkemenin dikkatinin çekilemediği
vurgulanmıştır. Diğer bir ifadeyle savunma tarafının sorgulama yoluyla
gizli tanığın güvenilirliğini test edemediği belirtilerek gizli tanık beyanına
karşı başvurucuya (sanığa) yeterli bir itiraz imkânı tanındığının kabul
edilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
43. Somut başvuruda da Önder Sığırcıkoğlu (2) kararında
açıklanan, hükmün belirleyici biçimde gizli tanığın ifadesine dayandırıldığı,
mahkûmiyet kararı verilirken gözetilen iletişimin tespitine dair delilin bir
başka soruşturma kapsamında elde edildiği, sanık (başvurucu) lehine alınan
teminatlar gözetildiğinde tanık menfaatleri ile sanığın adil yargılanma
kapsamındaki haklarının dengelenmediği tespitlerinden ayrılmayı gerektirir bir
durumun bulunmadığı anlaşılmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
2. Diğer İhlal İddiaları
45.Başvurucunun tanık sorgulama hakkının
ihlal edildiğine karar verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamındaki kanuni
hâkim güvencesine aykırı şekilde özel yetkili mahkemede yapılan yargılama ile
hukuka aykırı delillerin esas alınarak mağdurlar dinlenmeden cezanın bireyselleştirilmesinde
hataya düşülerek mahkûmiyet kararı verildiğine ve Yargıtay kararının gerekçesiz
olduğuna ilişkin diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas
yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
46. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme
sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar
verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
47. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018)
kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının
belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
48. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun tespiti açısından öncelikle ihlalin
kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre
ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50.
maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
49. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır.
Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği
hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden
Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken
işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan,
§ 59).
50. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve
tazminat taleplerinde bulunmuştur.
51. Başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkı kapsamında tanık sorgulama
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut
başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
52. Bu durumda tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken
iş; öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının başvurucu yönünden ortadan
kaldırılması, sonrasında tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması ve sonucuna uygun yeni
bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin başvurucu
yönünden yeniden yargılama yapılmak üzere (kapatılan) Adana 10. Ağır Ceza
Mahkemesinin (TMK 10. madde ile görevli) dosyalarının devredildiği mahkemeye
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
53. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının
yeterli giderim sağlayacağı sonucuna varıldığından tazminat taleplerinin
reddine karar verilmesi gerekir.
54. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Masumiyet karinesi ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddiaların mükerrer
başvuru niteliğinde olması nedeniyle REDDİNE,
B. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
(kapatılan) Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesinin (TMK 10. maddesi ile görevli)
(E.2012/46, K.2013/88) dosyalarının devredildiği mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.