TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSTAFA DEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/9959)
|
|
Karar Tarihi: 28/11/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Mustafa DEMİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Kamil
Nadir SARILKAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bilirkişi ücreti alacağının yargı kararına rağmen
ödenmemesi ve bu davanın uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet
haklarının; yargılama sırasında yapılan tercümanlık için ödenen ücretin düşük
belirlenmesi ve bunun üzerine açılan davada vekâlet ücretinin tarifeye uygun
hesaplanmaması nedeniyle de mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, yeminli tercüman olup adli merciler tarafından
tercüman olarak görevlendirilmektedir.
9. Boğazlıyan Cumhuriyet Başsavcılığının 8/1/2007 tarihli adli
istinabe talebi üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucuyu istinabe
yazısı ekinde gönderilen 6 adet CD içinde yer alan Kürtçe konuşmaları tercüme
etmekle görevlendirmiştir. Başvurucuya tercüme işinin karşılığı olarak 5.000 TL
ücret takdir edilmiştir.
10. Başvurucu, kendisine takdir edilen ücreti az bularak
Bakanlık aleyhine 5/3/2013 tarihinde Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesinde
alacak davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde 6.000 TL alacak talebinde
bulunmuştur.
11. Mahkeme, bununla ilgili olarak hesap konusunda uzman bir
bilirkişiden rapor almıştır. 12/1/2012 tarihli bilirkişi raporunda,
başvurucunun alacağının vasıfsız işçi gündeliğinin üç katı olarak hesaplanan
gündelik miktara göre altı ay için 27.000 TL olduğu görüşü bildirilmiştir.
12. Başvurucu yine Bakanlık aleyhine Ankara 22. Asliye Hukuk
Mahkemesinde bu defa 16.000 TL alacak talebiyle 5/3/2013 tarihinde dava
açmıştır. Bu davanın aralarındaki bağlantı sebebiyle Ankara 15. Asliye Hukuk
Mahkemesinde görülen ilk dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
13. Mahkeme, söz konusu bilirkişi raporunu hükme esas alarak
14/11/2013 tarihinde asıl ve birleşen davaları kabul etmiş; başvurucu yararına
22.000 TL alacağın idare tarafından ödenmesine karar vermiştir. Kararın
gerekçesinde, bilirkişi raporuna göre hesaplanan 27.000 TL alacaktan ödenen
5.000 TL'nin mahsubu ile başvurucunun alacağının 22.000 TL olarak belirlendiği
açıklanmıştır. Mahkeme; başvurucu yararına davalı idareden alınmak üzere asıl
dava yönünden 720 TL, birleşen dava yönünden de 1.920 TL tutarlarında vekâlet
ücretine hükmetmiştir.
14. Taraflarca temyiz edilen karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
tarafından 17/4/2014 tarihinde onanmıştır.
15. Başvurucu, idare aleyhine 30/1/2014 tarihinde Ankara 31.
İcra Dairesinde ilamsız icra takibi başlatmıştır.
16. Başvurucu 16/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
17. İcra dosyasındaki alacak tutarı 4/9/2014 tarihi itibarıyla
42.103,33 TL olarak hesaplanmıştır. İdare 24/9/2014 tarihinde icra ücretinden
ve mahkemece hükmedilen vekâlet ücretinden kaynaklanan 1.176,22 TL gelir
vergisini mahsup ederek icra dosyasına 40.927,11 TL yatırmıştır. Bu para aynı
gün başvurucunun banka hesabına aktarılmıştır.
18. Başvurucunun talebi üzerine İcra Dairesi 29/9/2014 tarihinde
borçluya 1.322,66 TL üzerinden bakiye borç muhtırası göndermiştir. İdare,
çıkarılan bakiye borcun gelir vergisi kesintisinden kaynaklandığını ve herhangi
bir ödeme yapılamayacağını bildirmiş; bunun üzerine İcra Dairesi 6/1/2015
tarihinde idareye gönderilen borç muhtırasının iptaline karar vermiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. Yargı kararlarının icra edilmemesi şikâyetleri ve makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden oluşturulan tazminat
yolu bakımından ilgili hukuk için bkz. Ferat Yüksel, B. No: 2014/13828, 12/9/2018, §§ 11-14.
20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
72. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bilirkişiye sarf etmiş olduğu emek ve
mesaiyle orantılı bir ücret ile inceleme, ulaşım, konaklama ve diğer giderleri
ödenir. Bu konuda, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan ve her yıl güncellenen
tarife esas alınır."
21. 5271 sayılı Kanun'un 202. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
"(Ek: 24/1/2013-6411/ 1 md.) Tercümanlar, il adlî yargı adalet komisyonlarınca her
yıl düzenlenen listede yer alan kişiler arasından seçilirler. Cumhuriyet
savcıları ve hâkimler yalnız bulundukları il bakımından oluşturulmuş
listelerden değil, diğer illerde oluşturulmuş listelerden de tercüman
seçebilirler. Bu listelerin düzenlenmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle
belirlenir."
22. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Avukatlık ücreti, avukatın hukukî
yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.
Yüzde yirmibeşi
aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir
yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
...
Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında
vekâlet ücreti kararlaştırılamaz..."
23. 1136 sayılı Kanun'un 168. maddesinin son fıkrası şöyledir:
"Avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî
yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan
tarife esas alınır. "
24. 1136 sayılı Kanun'un 169. maddesi şöyledir:
"Yargı mercilerince karşı tarafa
yükletilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az
ve üç katından fazla olamaz."
25. 29/12/2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin
12. maddesi ve ekli tarifenin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci
bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile
değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası,
dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son
fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre
belirlenir.
(2) Şu
kadar ki asıl alacak miktarı 3.666,66 TL’ye kadar olan davalarda avukatlık
ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra mahkemelerinde takip
edilen davalar için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret asıl alacağı
geçemez."
"...
İKİNCİ KISIM
...
İKİNCİ BÖLÜM
...
Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde
Yapılan ve Konusu Para Olmayan veya Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki
Yardımlara Ödenecek Ücret
...
7. Asliye Mahkemelerinde takip edilen davalar
için 1.320,00 TL
...
ÜÇÜNCÜ KISIM
Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde
Yapılan ve Konusu Para Olan veya Para ile Değerlendirilebilen Hukuki Yardımlara
Ödenecek Ücret
1. İlk 25.000,00 TL için % 12
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 28/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Yargı Kararının İcra
Edilmemesi Şikâyeti ve Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu, alacağına ilişkin yargı kararının icra edilmemesi
nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının; söz konusu davanın uzun
sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
28. Bakanlık, alacağın mahkeme kararından itibaren yaklaşık
dokuz ay sonra ödendiğini belirtmiştir. Bakanlık; ödemeye ilişkin işlem süreci,
tazminatın ödemenin ivedi olmasını gerektirir özellikte bir konu olmaması,
alacağın kanuni faiziyle birlikte ödenmesi gibi hususlar dikkate alındığında bu
gecikmenin ihlal boyutuna ulaşmadığı görüşünü bildirmiştir.
2. Değerlendirme
29. Bireysel başvurular sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren
25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve
6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların
Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
30. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların
uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra
edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel
başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
31. Anayasa Mahkemesi, yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği yahut
hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen
bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının
getirilmesine ilişkin mevzuata önceki içtihadında yer vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 11-14).
32. Ferat Yüksel kararında Anayasa Mahkemesi;
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç
veya eksik icra edildiği yahut hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018
tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat
Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu, ulaşılabilir olma,
başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı
yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, § 26).
33. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
34. Mevcut başvuruda, söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
36. Başvurucu, tercümanlık görevi sebebiyle takdir edilen
ücretin piyasa koşullarına göre az olarak belirlendiğinden yakınmıştır.
Başvurucu, iş adli makamlar için değil de özel kişiler için yapılmış olsaydı
piyasa rayicine göre belirlenmesi gereken bu ücretin adil ve hakkaniyete uygun
olmadığını vurgulamıştır. Başvurucu ayrıca vekâlet ücretinin Avukatlık Asgari
Ücret Tarifesi'ne uygun olarak hesaplanmadığını
belirterek bu gerekçelerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
37. Bakanlık başvurucunun bu iddiaları hakkında bir görüş
bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
39. Başvurucu, adli mercilerce tercüman olarak görevlendirilmesi
nedeniyle takdir edilen ücretin düşük olduğu iddiasıyla açtığı davada mahkemece
belirlenen ücreti az bulmuştur. Başvurucunun bu şikâyeti, ihlal edildiğini
ileri sürdüğü mahkemeye erişim hakkı ile ilgili olmayıp derece mahkemeleri
tarafından hukuk kurallarının ve delillerin değerlendirilmesi ile
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkindir.
40. Başvuru konusu dava incelendiğinde, delillerin
değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanması suretiyle uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun adil olup olmaması hususunda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren bir durum tespit edilmemiştir.
41. Başvurucu ayrıca mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
iddiası kapsamında vekâlet ücretinin mahkemece ilgili tarifeye aykırı olarak
belirlendiğini öne sürmüştür.
42. Anayasa Mahkemesi daha önce vekâlet ücreti de dâhil olmak
üzere yargılama giderlerine ilişkin hüküm fıkrasının Anayasa'nın 36. maddesi
kapsamında incelenmesinin kural olarak mümkün olmadığını kabul etmiştir. Ne var
ki yargılama giderine hükmedilmesinin veya hükmedilmemesinin adil yargılanma
hakkı kapsamındaki güvencelerden biri ile ilişkilendirilmesi, başka bir
anlatımla bu güvencelerden birini etkilediğinin saptanması hâlinde bu yöndeki
şikâyetlerin incelenmesi söz konusu olabilecektir (Aksaray Tır Nakliyat San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No:
2017/36736, 19/9/2018, §§ 81, 82).
43. Buna göre lehe vekâlet ücretine hükmedilmediği veya vekâlet
ücretinin düşük belirlendiği iddialarının somut olayın tüm şartları çerçevesinde
adil yargılanma hakkının diğer güvencelerinden birini etkilediğinin ortaya
konulduğu hâllerde etkilenen güvence kapsamında incelenmesi mümkündür. Diğer
taraftan Anayasa'nın 36. maddesinde medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıklarda lehe hükmedilen vekâlet ücretinin oranına ilişkin bir güvence
bulunmadığı gibi lehe vekâlet ücretine hükmedilmemesinin mahkemeye erişim
hakkıyla da bir ilgisi yoktur. Somut olayda da başvurucu, kamu tüzel kişisi
aleyhine açmış olduğu davada bu şekilde vekâlet ücretine hükmedilmesinin adil
yargılanma hakkı kapsamındaki diğer güvencelere tesir ettiğini de ortaya
koyabilmiş değildir. Bu nedenle belirtilen şikâyet yönünden adil yargılanma
hakkına yönelik bir müdahalenin bulunulmadığı açıktır.
44. Sonuç olarak somut başvuruda, başvurucunun adil yargılanma
hakkı kapsamında dile getirdiği diğer iddialar yönünden bir ihlalin olmadığının
açık olduğu anlaşılmıştır.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun diğer ihlal iddialarının
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargı kararının icra edilmemesi şikâyetinin ve makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
28/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.