TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİBÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SÜLEYMAN YAPRAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12996)
|
|
Karar Tarihi: 1/2/2017
|
|
İKİNCİBÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Süleyman
YAPRAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
Türker KÜÇÜK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, karar düzeltme talebinin süre yönünden reddedilmesi
nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/8/2014 tarihinde Mut Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 24/12/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 25/3/2016
tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş
sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Mut Asliye Hukuk Mahkemesinin (Mahkeme) E.2010/353
sayılı dosyasında tapu iptali ve tescil davası açmıştır.
7. Mahkemenin E.2010/352 sayılı bir başka dosyasında aynı konuda
üçüncü şahıslar tarafından tapu iptali ve tescil davası açılmıştır.
8. Mahkeme 20/1/2012 tarihli ve E.2010/353, K.2012/34 sayılı
kararı ile dosyayı E.2010/352 sayılı dosya ile birleştirmiştir.
9. Mahkeme 2/3/2012 tarihli ve E.2010/352, K.2012/101 sayılı
kararı ile başvurucunun birleşen dosyadaki davasını reddetmiştir.
10. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin
16/12/2013 tarihli ve E.2012/11299, K.2013/19067 sayılı ilamı ile onanmıştır.
11. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 20/5/2014
tarihli ve E.2014/9460, K.2014/9959 sayılı ilamı ile süre yönünden
reddedilmiştir. İlamın ilgili kısmı şöyledir:
"...
Somut olayda 12/2/2014 tarihinde Yargıtay
onama kararı usulüne uygun olarak davacılar vekiline tebliğ edilmiştir.
Davacılar vekili, 28/2/2014 tarihli dilekçesi ile karar düzeltme isteğinde
bulunmuştur. Karar düzeltme süresi, 27/2/2014 tarihi çalışma saati bitimi olup
tebliğ tarihinden karar düzeltme dilekçesinin verildiği tarihe kadar Kanunda
belirtilen 15 günlük karar düzeltme süresi geçmiş bulunmaktadır. Süresinden
sonra yapılan karar düzeltme istemi geçersizdir.
..."
12. Karar düzeltme ilamı başvurucuya tebliğ edilmemiş, başvurucu
8/7/2014 tarihinde ret kararını öğrendiğini beyan etmiş, 5/8/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun geçici 3. maddesi şöyledir:
"(1) Bölge adliye mahkemelerinin,
26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge
Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de
ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize
ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama
tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında,
kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı
Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine
görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086
sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır."
14. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Muhakemeleri
Usulü Kanunu'nun 431. maddesi şöyledir:
"Temyiz dilekçesi, kararı veren bölge
adliye mahkemesi hukuk dairesine veya Yargıtayın
bozması üzerine hüküm veren ilk derece mahkemesine yahut temyiz edenin
bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece
mahkemesine verilebilir.
Temyiz dilekçesi kararı veren mahkemeden başka
bir mahkemeye verilmişse temyiz defterine kaydolunur
ve durum derhâl kararı temyiz edilen mahkemeye bildirilir.
Temyiz edene ücretsiz bir alındı belgesi
verilir."
15. 1086 sayılı mülga Kanun'un 440. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Yargıtay kararlarına karşı tefhim veya
tebliğden itibaren 15 gün içinde aşağıdaki sebeplerden dolayı karar
düzeltilmesi istenebilir:
..."
16. 6100 sayılı Kanun'un 445. maddesi şöyledir:
"Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP),
adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan
bilişim sistemidir. Dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda
gerçekleştirildiği hâllerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır.
Elektronik ortamda, güvenli elektronik imza
kullanılarak dava açılabilir, harç ve avans ödenebilir, dava dosyaları
incelenebilir. Bu Kanun kapsamında fizikî olarak hazırlanması öngörülen tutanak
ve belgeler güvenli elektronik imzayla elektronik ortamda hazırlanabilir ve
gönderilebilir. Güvenli elektronik imza ile oluşturulan tutanak ve belgeler
ayrıca fizikî olarak gönderilmez, belge örneği aranmaz.
Elektronik ortamdan fizikî örnek çıkartılması
gereken hâllerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim
veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanır ve mühürlenir.
Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün
sonunda biter.
Mahkemelerde görülmekte olan dava, çekişmesiz
yargı, geçici hukuki koruma ve diğer tüm işlemlerde UYAP’ın
kullanılmasına dair usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir."
17. 15/1/2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu'nun
5. maddesi şöyledir:
"Güvenli elektronik imza, elle atılan
imza ile aynı hukukî sonucu doğurur.
Kanunların resmî şekle veya özel bir merasime
tabi tuttuğu hukukî işlemler ile teminat sözleşmeleri güvenli elektronik imza
ile gerçekleştirilemez."
18. 6/8/2015 tarihli ve 29437 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ileCumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri
Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in (Yönetmelik) 5. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"...
Taraf ve vekilleri ile diğer ilgililer güvenli
elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP vasıtasıyla birimlere elektronik
ortamda bilgi ve belge gönderebilirler.
Gelen evraktan sorumlu personel, UYAP
üzerinden birimlere gönderilen ve iş listesine düşen belgeleri derhâl ilgili
kişiye ya da doğrudan dosyasına aktarır. Onay gerektiren evrak ilgilinin iş
listesine yönlendirilir.
...
Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün
sonunda biter. Elektronik ortamda yapılacak işlemlerin, ertesi güne sarkmaması
açısından saat 00:00'a kadar yapılması zorunludur.
..."
19. Yönetmelik'in 208. maddesinin (9) numaralı fıkrası şöyledir:
"Taraf vekillerince UYAP üzerinden
güvenli elektronik imza ile kanun yolu başvuru dilekçesi gönderilebilir. Bu
işler için ayrıca elle atılmış imzalı belge istenmez. Avukatların UYAP Avukat
Bilgi Sistemi üzerinden kanun yolu başvuru dilekçesi gönderebilmeleri için
güvenli elektronik imza sahibi olmaları gerekir. Kanun yolu harçları avukat
tarafından elektronik ortamda mahkeme veznesi hesabına aktarılır. Ayrıca bu
işlemlerin Barokart veya kredi kartı gibi ödeme
araçlarıyla yapılması sağlanabilir. Kanun yolu başvurusu, dilekçenin sisteme
kaydedildiği tarihte yapılmış sayılır. İşlem sonucunda başvuru sahibinin
elektronik ortamda erişebileceği bir alındı belgesi oluşturulur."
20. 3/4/2012 tarihli ve 28253 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren mülga Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği'nin 5.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Taraf ve vekilleri ile diğer ilgililer güvenli
elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP vasıtasıyla mahkemeler veya hukuk
dairelerine elektronik ortamda bilgi ve belge gönderebilirler.
Gelen evraktan sorumlu personel, UYAP
üzerinden mahkeme veya hukuk dairelerine gönderilen ve iş listesine düşen
belgeleri derhal ilgili kişiye ya da doğrudan dosyasına aktarır. Hâkimin
onayını gerektiren evrak hâkimin iş listesine yönlendirilir.
...
Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün
sonunda biter. Elektronik ortamda yapılacak işlemlerin, ertesi güne sarkmaması
açısından saat 00:00’a kadar yapılması zorunludur.
Fizikî ortamda yapılan işlemlerde süre mesai
saati sonunda biter."
21. Mülga Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği'nin 48.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Taraf vekillerince UYAP üzerinden güvenli
elektronik imza ile kanun yolu başvuru dilekçesi gönderilebilir. Bu işler için
ayrıca elle atılmış imzalı belge istenmez. Avukatların UYAP Avukat Bilgi
Sistemi üzerinden kanun yolu başvuru dilekçesi gönderebilmeleri için elektronik
imza sahibi olmaları gerekir. Kanun yolu harçları avukat tarafından elektronik
ortamda mahkeme veznesi hesabına aktarılır. Ayrıca bu işlemlerin Barokart veya kredi kartı gibi ödeme araçlarıyla yapılması
sağlanabilir. Kanun yolu başvurusu, dilekçenin sisteme kaydedildiği tarihte
yapılmış sayılır. İşlem sonucunda başvuru sahibinin elektronik ortamda
erişebileceği bir alındı belgesi oluşturulur.
Elektronik ortamda kanun yolu başvurusu saat
00:00’a kadar yapılabilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 1/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, Yargıtay onama kararının 12/2/2014 tarihinde
kendisine tebliğ edildiğini, karar düzeltme dilekçesinin avukatı aracılığı ile
UYAP sisteminden Mahkemeye 27/2/2014 tarihinde gönderildiğini; ancak,
Mahkemenin dilekçeyi 28/2/2014 tarihinde işleme koyduğunu, süresinde karar
düzeltme talebinde bulunmadığı gerekçesiyle Yargıtayın
da talebini reddettiğini, ret kararıyla karar düzeltme hakkının elinden
alındığını belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
24. Başvurucunun şikâyetinin özünün, karar düzeltme talebinin
süre yönünden reddedilmesi nedeniyle esasının Yargıtayca
incelenmemesine yönelik olmasından dolayı iddia, adil yargılanma hakkının
güvenceleri arasında yer alan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı ve
Hakkın Kapsamı
26. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip
olduğu belirtilmiştir.
27. Anayasa'nın 40. maddesinin birinci fıkrasında ise Anayasa
ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkesin, yetkili makama
geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir.
28. Anayasa Mahkemesi; önüne gelen bir itiraz başvurusunda
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün temel
unsurlarından birinin mahkemeye erişim hakkı olduğunu, kişinin uğradığı bir
haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesi ya da maruz kaldığı haksız
bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesi ve
zararını giderebilmesinin en etkili yolunun yargı mercileri önünde dava hakkını
kullanabilmesi olduğunu, mahkemeye erişim hakkının bireylerin iddia ve
savunmalarını bir yargı mercii önünde ileri sürebilmelerine imkân sağlayan ve
adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak kabul edilen bir hak olduğunu
belirtmiştir (AYM, E.2015/96, K.2016/9, 10/2/2016).
29. Anayasa Mahkemesi; bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerinde, mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya
mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını
önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebileceğini (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52), ilk derece mahkemesinde dava açma hakkının yanında
kişilere itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı da
tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkının da bu kapsamda değerlendirilmesi
gerektiğini belirtmiştir (Ali Atlı,
B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).
30. Başvurucunun 27/2/2014 tarihli karar düzeltme talebi,
süresinde yapılmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Söz konusu Yargıtay kararı
ile başvurucunun mahkemeye erişimine yönelik bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
31. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
32. Anayasa Mahkemesi bir itiraz başvurusunda, Anayasa'nın 36.
maddesinde hak arama özgürlüğünün güvence altına alındığını, maddede hak arama
özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte,
bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğunun
söylenemeyeceğini, özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından
kaynaklanan bazı sınırları bulunduğunun kabul edildiğini, ayrıca hakkı
düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da
Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan kurallara dayanılarak bu hakların
sınırlandırılmasının mümkün olabileceğini, dava açma hakkının kapsamına ve
kullanım koşullarına ilişkin bir kısım düzenlemenin hak arama özgürlüğünün
doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm alanını belirleyen
kuralların olduğunu; ancak, bu sınırlamaların Anayasa'nın 13. maddesinde yer
alan güvencelere aykırı olamayacağını belirtmiştir (AYM, E.2015/96, K.2016/9,
10/2/2016).
33. Başvurucunun mahkemeye erişimine yapılan müdahale,
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen sınırlama ölçütlerine uyulmadığı takdirde
Anayasa’nın 36. maddesinin ihlali sonucunu doğurur. Bu açıdan başvurucuların
mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamanın, Anayasa’nın 13. maddesinde yer
alan ölçütler çerçevesinde denetlenerek Anayasa’nın 36. maddesinin kapsamına
uygunluğunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
(1)Kanunilik
34. Başvuru konusu olayda Yargıtay Dairesinin, karar düzeltme
talebini 1086 sayılı Kanun'un 440. maddesinde öngörülen sürede yapılmadığı
gerekçesiyle reddettiği anlaşılmaktadır.
35. Yargıtay Dairesinin bu hükmü esas alarak verdiği ret
kararına göre, yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü
karşıladığı sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru Amaç
36. Başvurucunun karar düzeltme itirazının incelenmemesi
sonucunu doğuran ret kararının; mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmemesini
ve davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara
karşı hukuk düzenine karşı olan güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla
verildiği, bu açıdan meşru bir amaca yönelik olduğu anlaşılmıştır.
(3)Ölçülülük
37. Karar düzeltme talebinin reddedilmesi nedeniyle
başvurucuların mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı
ve başvurucuya ağır bir yük getirip getirmediği hususlarınındeğerlendirilmesi
gerekir.
i. Genel İlkeler
38. Anayasa Mahkemesi; bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerinde mahkemeye erişim hakkının kural olarak mutlak bir hak
olmayıp hakkın sınırlandırılabileceğini, bu hususta devletlerin takdir hakları
gereği bazı düzenlemeler yapabileceğini, bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların
hakkın özünü zedeleyecek nitelikte olmaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve
ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerektiğini
belirtmiştir (Mesut Güzel, B. No:
2014/5876, 22/9/2016, § 31). Bu kapsamda dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde
kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin
öngörülmesinin hukuki belirlilik ilkesinin bir gereği olduğu ve tek başına bu
durumun mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmayacağı belirtilmiştir (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013,
§ 27).
39. Anayasa Mahkemesi, bir Cumhuriyet başsavcılığı tarafından
verilen idari yaptırım kararına karşı başka bir yerin Cumhuriyet başsavcılığı
vasıtasıyla süresinde yapılan itirazda, sulh ceza mahkemesince, dilekçenin fiilen
mahkemeye ulaştığı tarih esas alınarak itirazın reddedilmesi nedeniyle yapılan
bir başvuruyu da mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelemiş; başvurucunun,
bulunduğu yer Cumhuriyet başsavcılığını aracı kılarak başvuruda bulunmasının
usul kurallarına aykırı olmadığını, bu açıdan başvurucunun bu konuda özensiz
veya ihmalkâr davrandığının söylenemeyeceğini, mahkemenin usul kurallarının
uygulanmasındaki açık hatasının, bireyin mahkemeye erişim hakkından
yararlanamaması ve kendisine uygulanan yaptırımın hukukiliğini inceletememesi
sonucunu doğurduğunu belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine
karar vermiştir (Remzi Durmaz, §§
35-38).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
40. Başvurucu, yasal süre içinde karar düzeltme talebinde
bulunmasına rağmen Yargıtay tarafından talebinin reddedildiğini belirterek
karar düzeltme hakkının engellendiğini iddia etmiştir.
41. Somut olayda değerlendirilmesi gereken mesele, başvurucunun
karar düzeltme talebinin kanun yolu incelemesine konu yapılmamasının mahkemeye
erişim hakkına orantısız bir müdahale oluşturup oluşturmadığıdır.
42. Başvurucu, 27/2/2014 tarihli dilekçesinde ayrıntılı bir
şekilde itirazlarını dile getirerek karar düzeltme talebinde bulunmuş; Yargıtay
8. Hukuk Dairesi, on beş günlük sürenin geçtiği gerekçesiyle talebi
reddetmiştir.
43. Başvuru konusu olay tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı
mülga Kanun'un 440. maddesinde, Yargıtay kararlarına karşı tefhim veya
tebliğden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme talebinde bulunulabileceği
belirtilmiştir.
44. 6100 sayılı Kanun'un 445. maddesinde elektronik ortamda,
güvenli elektronik imza kullanılarak dava açılabileceği, harç ve avansın
ödenebileceği, dava dosyalarının incelenebileceği, Kanun kapsamında fiziki
olarak hazırlanması öngörülen tutanak ve belgelerin güvenli elektronik imzayla
elektronik ortamda hazırlanarak gönderilebileceği belirtilmiştir.
45. Başvuru konusu olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği'nin 5. ve 48. maddelerinde; taraf ve vekilleri
ile diğer ilgililerin güvenli elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP
vasıtasıyla mahkemeler veya hukuk dairelerine elektronik ortamda bilgi ve belge
gönderebilecekleri, taraf vekillerince UYAP üzerinden güvenli elektronik imza
ile kanun yolu başvuru dilekçesinin gönderilebileceği, bu işler için ayrıca
elle atılmış imzalı belge istenmeyeceği, avukatların UYAP Avukat Bilgi Sistemi
üzerinden kanun yolu başvuru dilekçesi gönderebilmeleri için elektronik imza
sahibi olmalarının gerekli olduğu, kanun yolu harçlarının avukat tarafından
elektronik ortamda mahkeme veznesi hesabına aktarılacağı, kanun yolu
başvurusunun dilekçenin sisteme kaydedildiği tarihte yapılmış sayılacağı
belirtilmiştir.
46. Başvuru formuna ekli belgeler ve UYAP sisteminden yapılan
incelemede Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 16/12/2013 tarihli onama ilamının
12/2/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği, başvurucu vekilinin UYAP'tan 27/2/2014 tarihinde saat 12.20'de 2286198849 iş
emir numarası ile karar düzeltme talebinde bulunduğu, yine aynı tarihte saat 12.30'da
Mut Mahkemeler veznesine karar düzeltme harcını yatırdığı, Mut Asliye Hukuk
Mahkemesi görevlilerince karar düzeltme dilekçesi aynı gün saat 13.01'de
görülmesine rağmen dilekçe ile ilgili işleme28/2/2014 tarihinde saat 09.47'de
başlandığı anlaşılmıştır.
47. Başvurucunun karar düzeltme talebi, Yargıtay 8. Hukuk
Dairesinin 20/5/2014 tarihli ilamında belirtilen "...Somut olayda 12/02/2014 tarihinde Yargıtay onama kararı
usulüne uygun olarak davacılar vekiline tebliğ edilmiştir. Davacılar vekili,
28/02/2014 tarihli dilekçesi ile karar düzeltme isteğinde bulunmuştur. Karar
düzeltme süresi, 27/02/2014 tarihi çalışma saati bitimi olup tebliğ tarihinden
karar düzeltme dilekçesinin verildiği tarihe kadar Kanunda belirtilen 15 günlük
karar düzeltme süresi geçmiş bulunmaktadır. Süresinden sonra yapılan karar
düzeltme istemi geçersizdir." gerekçesi ile reddedilmiştir.
48. Yukarıda belirtilen tespitler ışığında 12/2/2014 tarihinde
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 16/12/2013 tarihli ilamını tebellüğ eden
başvurucunun, UYAP sistemi üzerinden ilama karşı 27/2/2014 tarihinde karar
düzeltme talebinde bulunmasına rağmen dilekçenin Mahkeme görevlileri tarafından
yasal süre dolduktan bir gün sonra, yani 28/2/2014 tarihinde işleme konulması
nedeniyle bu tarihi esas alarak karar düzeltme dilekçesini süre yönünden
reddetmesinin, öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun
değerlendirilemeyeceği, yapılan uygulamanın yanlış bir olguya dayanılarak açık
bir hata ile gerçekleştirildiği ve başvurucunun kanun yolunu kullanması
imkânını ortadan kaldırdığı, başvurucu üzerinde ağır bir yüke sebep olduğu,
başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçlarla
orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
49. Yukarıda açıklanan nedenlerle başvurucunun, Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
50. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
51. Başvurucu, ihlalin tespiti ile tazminata karar verilmesini
talep etmiştir.
52. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
53. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili Yargıtay Dairesine
gönderilmek üzere Mut Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
54. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama kararı verildiğinden başvurucunun tazminat talebinin reddine karar
verilmiştir.
55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla yeniden yargılama yapılmak üzere
Yargıtay ilgili Dairesine gönderilmesi için Mut Asliye Hukuk Mahkemesine
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
1/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.