TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET DEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/13082)
|
|
Karar Tarihi: 1/2/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet DEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, alacak davasında usul ve kanuna aykırı karar
verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının; Mahkeme ve Yargıtay kararlarında
esasa yönelik iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının;
duruşmalı temyiz talebinde masraf yatırılmasına rağmen gider eksikliği gerekçe
gösterilerek duruşma talebinin reddedilmesi nedeniyle de aleni yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/8/2014 tarihinde Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 23/3/2015tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 25/3/2016
tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Müteahhit olan başvurucu ile arsa sahibi C.E. isimli şahıs
arasında Çorlu 2. Noterliğinde 29/9/2005 tarihli ve15957 yevmiye numaralı
düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi
düzenlenmiştir.
8. Arsa sahibi C.E.nin vefatı üzerine
mirasçıları, sözleşmeye göre inşaatın süresinde bitirilmediğini, iskân
ruhsatının alınmadığını belirterek inşaatın eksik kısımlarının giderleri
başvurucuya ait olmak üzere kendileri tarafından tamamlanmasına izin
verilmesine ve eksik bedel ile kira kaybından doğan alacakların tahsiline karar
verilmesi talebiyle Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Mahkeme)E.2008/223
sayılı dosyasında alacak davası açmışlardır.
9. Buna karşılık başvurucu, sözleşmede belirtilen şartların
dışında kendisi tarafından fazladan yapılan işlere ait bedelin tahsili için
Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2008/308 sayılı dosyasında alacak davası
açmış; dosya Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2008/223 sayılı dosyasında
birleştirilmiştir.
10. Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, 16/10/2012 tarihli ve
E.2008/223, K.2012/302 sayılı kararıyla asıl ve birleşen dosyalardaki davalarınkısmen kabulüne karar vermiştir. Gerekçeli kararın
ilgili kısmı şöyledir:
"...
Taraflar arasında imzalanmış bulunan kat
karşılığı inşaat sözleşmesi dosya arasına alınmış, mahallinde refakate alınan
inşaat ve mülk bilirkişileri ile keşif icra edilmiş, bilirkişiler dosyaya ibraz
ettikleri raporlarında yapılması gereken işler bedeli olarak 2.018 TL, fazladan
yapılmış işler bedeli olarak 1.600 TL ve 4 mesken için 1 aylık gecikme bedeli
olarak 150'şer USD'den toplam 600 USD
hesaplamışlardır.
Tarafların itirazları üzerine dosya 3 kişilik
bilirkişi heyetine teslim edilerek rapor alınmış, bilirkişi heyeti dosyaya
ibraz ettikleri raporlarında sonuç olarak özetle; 74.465.66 TL eksik işler
bedelinin talep gereği 30.000 TL'lil kısmının, 10.050
USD kira kaybının talep gereği 5250 USD'lik kısmının
ve 379.44 TL ihtar masrafının davalıdan tahsili, fazla yapılan işlerle ilgili
bir talep bulunmadığından nazara alınmaması gerektiği görüşünde olduklarınını bildirmişlerdir.
Fazla yapılan işler bbedelinin
tahsili talebi ile davalı tarafça karşılık dava ikame olunmuştur.
Bu kere bilirkişi heyeti raporuna karşı
itirazlar üzerine mahallinde 23/5/2011 tarihinde yeniden keşif icra olunmuş,
inşaat mühendisi, makina mühendisi ve hukukçu bilirkişiden oluşan heyetin
dosyaya sundukları müşterek raporlarında özetle ve sonuç olarak; eksik ve
kusurlu işler bedeli olarak 20.038,70 TL, gecikme tazminatı olarak 3.590 TL ve
ihtarname masrafı olarak 72.82 TL'nin davalıdan alınması, fazla imalat bedeli
olarak 2.437,86 TL'nin davacı karşı davalıdan alınması gerektiğini
bildirdikleri görülmüştür.
Tarafların itirazları üzerine aynı heyetten ek
rapor tanzimi istenmiş, bu kere eksik ve kusurlu işler bedeli olarak 13.038,70
TL, gecikme tazminatı olarak 645,75 TL ve ihtarname masrafı olarak 72,82 TL'nin
davalı karşı davacıdan alınması, fazla işler imalat bedeli olarak 1.454,79
TL'nin davacı karşı davalıdan alınması gerektiği bildirilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama ve dosya
içerisine toplanan delillerin bir bütün olarak irdelenmesi sonucu, taraflar arasında
kat karşılığı inşaat sözleşmesi aktedildiği, ancak
binanın yapımı ve teslimi aşamasında taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı bir
kısım eksik işlerin bulunduğu, yine yapının tesliminin de gecikmiş olduğu, bu
sebeple taraflar arasında çıkan uyuşmazlığın mahkememize taşındığı, yapılan
keşif ve alınan bilirkişi raporları ile eksik ve kusurlu işlerin tespit
olunduğu, aynı zamanda davalı tarafından sözleşmede bulunandan farklı bir kısım
fazladan edimlerin de yerine getirilmiş olduğu, davalını karşı dava ile fazla
işler bedelini talep ettiği, mahkememizce yapılan son keşif ve alınan bilirkişi
raporu ve ek raporun hüküm kurmaya elverişli olduğu nazara alınarak davanın ve
karşılık davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik aşağıdaki şekilde hüküm
kurulmuştur
..."
11. Başvurucu 8/1/2013 tarihli dilekçesinde duruşmalı temyiz
talebinde bulunmuş, aynı tarihte temyiz harç ve posta giderlerini yatırmıştır.
12. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 16/5/2013 tarihli ve E.2013/661,
K.2013/3250 sayılı ilamıyla dosyada tebligat gideri bulunmadığı gerekçesiyle
duruşma isteminin reddine karar vererek hükmü onamıştır. İlamın ilgili kısmı
şöyledir:
"Taraflar arasındaki birleştirilen alacak
davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve
birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde
davalı-birleşen davada davacı Mehmet Demir
vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, dosya içerisinde tebligat
gideri bulunmadığından, bu istemin
reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya
incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacılar vekili, müvekillerinin
murisi arsa sahibi ile davalı yüklenici arasına 29.09.2005 tarihinde Düzenleme
Şeklinde Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi" imzalandığını, ancak
inşaatın süresinde bitirilmediğini ve iskan ruhsatının da alınmadığını, bu
durumun davalıya noter kanalı ile ihtar edildiğini, inşaattaki eksikliklerin
mahkeme kanalı ile tesbit edildiğini ileri sürerek,
inşaatın eksik kısımlarının giderleri yükleniciye ait olmak üzere davacı müvekilleri tarafından tamamlanmasına izin verilmesine,
bedelin dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile tahsiline, müvekillerinin kira kaybından doğan alacağı olan 6.503,00
TL'nin reeskont faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde, inşaatı sözleşme
uyarınca tamamladığını ve eksiksiz olarak davalılara teslim ettiğini, 2007 Ekim
ayından itibaren davacıların iki taşınmazda ikamet ettiklerini, diğerlerini de
kiraya verdiklerini, davanın haksız açıldığını savunarak, reddini talep
etmiştir.
Yüklenici Mehmet Demir vekili tarafından arsa
sahipleri aleyhine taraflar arasında aktedilen
sözleşme nedeniyle yüklenici tarafından fazladan yapılan işlere ait bedelin
tahsili için açılan alacak davasının Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin
2008/308Esas 2008/357 Karar sayılı ilamı ile asıl dosya ile birleştirilmesine
karar verilmiş, bu davada davacı vekili müvekkilinin sözleşme dışında inşaatta
fazladan işler yaptığını ileri sürerek, bu bedelin tahsilini talep etmiş,
davalılar davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi kurulu
raporları ve tüm dosya içeriğine göre; taraflar arasında arsa payı karşılığı
inşaat sözleşmesi imzalandığı, ancak binanın yapımı ve teslimi aşamasında
taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olarak bir kısım eksik işlerin bulunduğu
ve inşaatın tesliminin gecikmiş olduğu, bu nedenle arsa sahiplerinin eksik ve
kusurlu işler ile kira kaybı nedeniyle alacağı olduğu, yüklenicinin de fazladan
yaptığı işlere ilişkin alacağı doğduğu gerekçeleriyle, asıl ve birleşen davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı-birleşen davada davacı yüklenici
vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı
delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik
bulunmamasına göre, davalı-birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazları
yerinde görülmemiştir.
..."
13. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 14/5/2014
tarihli ve E.2013/6470, K.2014/3793 sayılı ilamıyla reddedilmiştir. İlamın
ilgili kısmı şöyledir:
"...
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi kurulu
raporları ve tüm dosya içeriğine göre, binanın yapımı ve teslimi aşamasında
taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olarak bir kısım eksik ve kusurlu işlerin
bulunduğu, tesliminin geciktiği, bu nedenle arsa sahiplerinin eksik ve kusurlu
işler ile kira kaybı nedeniyle alacağı olduğu, yüklenicinin de fazladan yaptığı
işlere ilişkin alacağı doğduğu gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın kısmen
kabulüne dair verilen karar asıl davada davalı-birleşen davada davacı yüklenici
vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizin 2013/661 esas, 2013/3250 karar
sayılı ve 16.05.2013 tarihli ilamıyla onanmıştır.
Bu kez, asıl davada davalı-birleşen davada
davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında
belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, HUMK'nun 440. maddesinde sayılan hallerden hiç birisine
uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.
..."
14. Ret kararı 11/7/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve
6/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B. İlgili Hukuk
15. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun geçici 3. maddesi şöyledir:
“Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi
uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama
tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur.
Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine
temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086
sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten
önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu
mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı
olmayan hükümleri uygulanır. ”
16. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu'nun 5236 sayılı Kanun'un 16. maddesi ileyapılan
değişiklikten önceki 438. maddesi şöyledir:
"Yargıtay temyiz incelemesini dosya üzerinde yapar. Ancak tüzelkişiliğin
feshine veya genel kurul kararlarının iptaline, evlenmenin butlanına veya
feshine, boşanma veya ayrılığa, velayete, nesebe ve kısıtlamaya ilişkin
davalarla miktar veya değeri ikiyüzmilyon lirayı aşan
alacak ve ayın davalarında taraflardan biri temyiz dilekçesi veya cevap
dilekçesinden duruşma yapılmasını istemiş ise, Yargıtayca
bir gün belli edilerek taraflara usulen tebligat yapılır. Tebliğ tarihi ile
duruşma günü arasında en az onbeş gün bulunması
gerekir; taraflar gelmişlerse bu süreye bakılmaz. Tebligat gideri verilmemişse
duruşma isteği dikkate alınmaz.
...
Duruşma günü belli edilen hallerde Yargıtay, tarafları veya gelen
tarafı dinledikten sonra ve taraflardan hiç biri gelmemiş ise dosya üzerinde
inceleme yaparak kararını o gün tefhim eder.
..."
17. 1086 sayılı mülga Kanun'un ek 4. maddesi şöyledir:
"Görev, kesin hüküm, istinaf, temyiz, Yargıtayda
duruşma, senetle ispata ve sulh mahkemelerindeki taksim davalarında muhakeme
usulünün belirlenmesine ilişkin maddelerdeki parasal sınırlar; her takvim yılı
başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl
için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca
Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında
artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların onmilyon lirayı aşmayan
kısımları dikkate alınmaz. Bu uygulama nedeniyle mahkemelerce görevsizlik
kararı verilemez.
Yukarıdaki fıkra uyarınca her takvim yılı başından geçerli olmak üzere
uygulanan parasal sınırların artışı, artışın yürürlüğe girdiği tarihten önce
ilk derece mahkemelerince nihaî olarak karara bağlanmış davalar ile bölge
adliye mahkemesi kararı üzerine yeniden bakılan davalarda ve Yargıtayın bozma kararı üzerine kararı bozulan mahkemece
yeniden bakılan davalarda uygulanmaz."
18. 1086 sayılı mülga Kanun'un geçici 2. maddesi şöyledir:
"Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı
Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş,
Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci
maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce
aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 26.9.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla
yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına
devam olunur."
19. 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun
355. maddesi şöyledir:
"İstisna, bir akittirki
onunla bir taraf (müteahhit), diğer tarafın (iş sahibi) vermeği taahhüt
eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder."
20. 818 sayılı mülga Kanun'un 356. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Müteahhidin mesuliyeti, umumi surette
işçinin hizmet akdindeki mesuliyetine dair olan hükümlere tabidir."
21. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun
470. maddesi şöyledir:
"Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser
meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında
bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir."
22. 6098 sayılı Kanun'un 471. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve
özenle ifa etmek zorundadır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 1/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, Mahkemece verilen kararı duruşma talepli olarak
temyiz ettiğini, masrafları yatırdığı hâlde Yargıtayın
duruşma günü tebliği için gider olmadığı gerekçesiyle murafaa talebini
reddettiğini, delillerin yanlış değerlendirilerek hukuk kurallarının hatalı
yorumlandığını, temyiz duruşma giderlerini süresinde yatırdığına dair Mahkeme
Yazı İşleri Müdürlüğünden aldığı yazıyı da ekleyerek karar düzeltme isteminde
bulunduğunu; ancak, bu talebinin de reddedildiğini, gerekli deliller
toplanmadan çelişkili bilirkişi raporları esas alınarak hakkaniyete aykırı
karar verildiğini, Mahkeme kararının gerekçeden yoksun olduğunu belirterek
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
26. Başvurucunun, Mahkeme kararının yetersiz gerekçeye
dayandığına ilişkin şikâyetinin gerekçeli karar hakkının ihlali iddiası
kapsamında; posta masraflarını yatırmasına rağmen temyiz aşamasında duruşma
talebinin dosyada tebligat gideri bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmesine
yönelik şikâyetinin aleni yargılanma hakkı kapsamındadeğerlendirilmesi
uygun görülmüştür.
27. Öte yandan başvurucunun bilirkişi raporlarının ciddi ve
esaslı hatalar içerdiği, raporların hüküm kurmaya elverişli olmadığı, bu açıdan
delillerin yanlış değerlendirildiği yönündeki şikâyeti ise yargılamanın
sonucunun adil olmadığı iddiası kapsamında değerlendirilmiştir.
1. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
28. Başvurucu, Mahkeme kararında ileri sürülen iddia ve olgulara
cevap verilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
29. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak
yazılır."
30. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme, bunun doğal sonucu
olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak
niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken
şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden
birisidir. Bu bağlamda Anayasa'nın bütün mahkemelerin her türlü kararlarının
gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama hürriyetinin
kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, §
30).
31. Ancak derece mahkemeleri, kendisine sunulan tüm iddialara
yanıt vermek zorunda değildir. Bununla beraber ileri sürülen iddialardan biri
kabul edildiğinde davanın sonucuna etkili olması söz konusu ise mahkeme bu
hususa belirli ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir. Böyle bir durumda
dahi ileri sürülen iddiaların zımnen reddi yeterli olabilir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56).
32. Öte yandan temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin
kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir
atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz
merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini,
derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu
göstermesidir (Yasemin Ekşi, §
57).
33. Somut olayda Mahkeme, yargılama sürecinde tarafların
taleplerini dikkate alarak birden fazla keşif yapmak suretiyle bilirkişi
raporları ve itirazlar üzerine ek raporlar düzenletmiş, en son yapılan keşif
sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ve ek raporu hüküm kurmaya elverişli bularak
başvurucu ve karşı tarafın alacak miktarını tespit etmiş ve davaların kısmen
kabulüne karar vermiştir (bkz. § 10). Yargıtay tarafından, ilk derece
mahkemesince verilen kararın gerekçesine atıf yapılarak hüküm onanmış,karar düzeltme istemi de Kanun’da sayılan hâllere
uygun bulunmayarak reddedilmiştir (bkz. §§ 12, 13). Dolayısıyla somut olayda
Mahkeme kararının gerekçesiz olduğundan söz edilemez.
34. Açıklanan nedenlerle gerekçeli karar hakkına yönelik bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurucunun bu yöndeki iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Temyiz Aşamasında Duruşma Yapılmamasına
İlişkin İddia
35. Başvurucu; temyiz aşamasında posta masraflarını yatırdığını,
duruşma talebi olmasına rağmen dosyada tebligat gideri bulunmadığı gerekçesiyle
murafaa talebinin reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
36. Başvurucunun söz konusu iddiası, yargılama sürecinde temyiz
aşamasında sözlü beyanda bulunmasına imkân tanınmamış olmasına yönelik
olduğundan iddianın aleni yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi uygun
görülmüştür.
37. Anayasa Mahkemesi; benzer konuda yapılan başvurularla ilgili
kararlarında, ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar
verildikten sonra kanun yolu incelemesinin dosya üzerinden yapılması hâlinde
temyiz aşamasında sözlü yargılama imkânının sunulmamasının yargılamayı bütün
hâlinde adil olmaktan çıkarmayacağını belirterek adil yargılanma hakkının
ihlalinden söz edilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır ( Mehmet Soysal ve diğerleri, B. No: 2014/2678, 16/11/2016, §§
44-46 ; Mustafa Doğan, B. No:
2014/1836, 28/9/2016, §§ 66-68).
38. Somut olayda temyiz incelemesi sırasında duruşma yapılmamış
ise de ilk derece mahkemesinde yargılamanın duruşmalı olarak yapıldığı,
başvurucunun temyiz incelemesinde sözlü yargılama yapılması hâlinde dosyaya
daha önce sunduğu belge ve delillerin dışında yargılamanın sonucunu
etkileyebilecek nitelikte, esasa yönelik hangi beyan veya delilleri sunacağına
ilişkin bir açıklamada bulunmadığı, bu açıdan temyiz aşamasında ayrıca duruşma
yapılmamasının yargılamanın bütününe göre duruşmalı yargılama hakkının ihlali
sonucunu doğurmayacağı anlaşılmıştır.
39. Açıklanan nedenlerle aleni yargılanma hakkına yönelik açık
ve görünür bir ihlal bulunmadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına
İlişkin İddialar
40. Başvurucu, Mahkemenin hatalı ve yetersiz bilirkişi
raporlarına itibar etmek suretiyle delilleri eksik ve yanlış değerlendirdiğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
41. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
43. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
44. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içermesi
ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri
ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki
başvurular, başvuruya konu mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
45. Somut olayda Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada,
taraf beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre değerlendirme
yapılarak asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verildiği, Yargıtay
23. Hukuk Dairesinin 16/5/2013 tarihli ilamıyla hükmün onandığı ve aynı
Dairenin 14/5/2014 tarihli ilamıyla karar düzeltme talebinin reddedildiği
anlaşılmıştır.
46. Mahkemenin; tarafların iddia ve savunmaları ile bilirkişi
raporlarını dikkate alarak asıl ve birleşen davalarda kısmen kabul kararı
verilmesi gerektiği yönünde kanaate ulaşırken belirttiği gerekçe ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün Mahkeme tarafından
delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet
olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu
anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin hukuk kurallarının
olay ve olgulara uygulanması sırasındaki takdirine müdahale etmesi, kendisini
onların yerine koyarak değerlendirme yapmasının mümkün olmadığı, bu açıdan
başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların Anayasa Mahkemesinin değerlendirme
yetkisi dışında kalan hususlara ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
47. Açıklanan nedenlerle başvurucunun belirtilen iddiasının
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, Derece Mahkemesi
kararlarının açık bir keyfîlik veya bariz takdir
hatası da içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 1/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.