TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MUSA DOĞAN VE ABDULHALIK AY BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/13154)
Karar Tarihi: 16/2/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör
Ayhan KILIÇ
Başvurucu
1. Musa DOĞAN
2. Abdulhalık AY
Vekili
Av. Cüneyt ALKANDEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kaçakçılık suçundan açılan kamu davasında yargılamanın yedi yıl sürmüş olması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının; yedi yıl süren yargılama boyunca, suçta kullanılan araca ilişkin trafik siciline şerh konulmuş olması ve bu sebeple araç üzerinde tasarrufta bulunulamaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular Musa Doğan 1977 doğumlu olup Mardin ili Nusaybin ilçesinde; Abdulhalık Ay ise 1970 doğumlu olup Adana'da ikamet etmektedir.
A. Başvurucu Musa Doğan'a İlişkin Olaylar
9. Başvurucunun sürücüsü bulunduğu ve diğer başvurucu Abdulhalık Ay adına kayıtlı araçta kaçak sigara bulunması nedeniyle 25/2/2007 tarihinde kolluk güçlerince ifadesi alınmıştır.
10. Başvurucu Musa Doğan hakkında 9/3/2007 tarihinde 4926 sayılı Kanun'a muhalefet suçlamasıyla açılan kamu davasında Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesinin3/6/2010 tarihli kararıyla başvurucunun 29.079,00 TL idari para cezası, 9.693,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
11. Karara karşı yapılan itiraz Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16/8/2010 tarihli kararla kabul edilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar kaldırılmıştır.
12. Dosyaya yeniden bakan Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesinin 9/10/2010 tarihli kararıyla başvurucunun 29.079 TL idari para cezası, 9.693 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmü açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
13. Anılan karar Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 9/12/2013 tarihli kararıyla bozulmuştur.
14. Bozma üzerine dosyaya bakan Nusaybin 1. Asliye Ceza Mahkemesi 26/6/2014 tarihli kararıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir.
B. Başvurucu Abdulhalık Ay'a İlişkin Olaylar
15. Kaçakçılık suçunda kullanılması nedeniyle Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığının 24/2/2007 tarihli kararıyla başvurucunun aracına el konulmuştur. Anılan karar, Nusaybin Sulh Ceza Mahkemesinin 25/2/2007 tarihli kararıyla onaylanmıştır. Aynı Mahkemenin 30/3/2007 tarihli kararıyla aracın teminat karşılığında başvurucuya iadesine karar verilmiştir.
16. Başvurucunun itirazı üzerine Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesince, 17/4/2007 tarihli kararla Nusaybin Sulh Ceza Mahkemesinin 30/3/2007 tarihli kararı kaldırılarak aracın başvurucuya iadesine karar verilmiştir. Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/8/2007 tarihli kararı ile de Nusaybin Sulh Ceza Mahkemesinin 30/3/2007 tarihli kararının teminat yatırılmasına ilişkin hüküm fıkrası da kaldırılmıştır.
17. Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesinin 9/7/2010 tarihli ek kararıyla, aracın trafik kaydına konulan tahditin kaldırılmasına, bu hususta ilgili Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürüğüne müzekkere yazılmasına karar verilmiştir.
18. Öte yandan, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 9/12/2013 tarihli bozma kararı üzerine davaya bakan Nusaybin 1. Asliye Ceza Mahkemesi, 26/6/2014 tarihli kararında suçta kullanılan aracın müsaderesine yer olmadığı yolunda hüküm kurmuştur. Ancak Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığının 13/3/2007 tarihli iddianamesinde başvurucuya ait aracın müsaderesine ilişkin herhangi bir talepte bulunulmamıştır.
C. Bireysel Başvuruda Bulunulması ve Sonraki Gelişmeler
19. Başvurucular 12/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
20. Bireysel başvuruda bulunulduğu tarihten sonra başvurucu Musa Doğan hakkında verilen karara yapılan itiraz Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 31/10/2014 tarihli kararıyla reddedilmiş ve hüküm bu şekilde kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 256. maddesi şöyledir:
"(1) Müsadere kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemişse; karar verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabilir.
(2) Kamu davası açılmış olup da iade edilmesi gereken eşya veya malvarlığı değerleri ile ilgili olarak esasla birlikte bir karar verilmemiş olması durumunda, mahkemece re'sen veya ilgililerin istemi üzerine bunların iadesine karar verilir."
22. 5271 sayılı Kanun'un 258. maddesi şöyledir:
"Madde 258 – (1) 256 ncı maddeye göre verilecek hükümlere karşı Cumhuriyet savcısı, katılan ve 257 nci maddede belirlenen kişiler için istinaf yolu açıktır."
B. Uluslararası Hukuk
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) C. M./Fransa kararına konu olayda, başvurucuya ait motorlu araç başvurucunun oğlunun kullanımında iken araçta eroin bulunması nedeniyle başvurucunun oğlu ile araçta bulunan diğer kişi uyuşturucu kaçakçılığı ve kullanımı suçlarından tutuklanmış ve sonra da mahkûm olmuşlardır. Mahkeme ayrıca aracın müsaderesine de hükmetmiştir. Başvurucu diğer iddialarının yanında adil yargılanma hakkının da ihlal edildiği şikâyetinde bulunmuştur. AİHM, başvurucuya herhangi bir suç isnadında bulunulmadığını, başvurucunun mülkiyet hakkının etkilenmiş olmasının suç isnadında bulunulduğu anlamına gelmeyeceğini belirterek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin suç isnadı bağlamında somut olayda uygulanamayacağını ifade etmiştir (C. M./Fransa, [K.K.], B. No: 28078/95, 26/6/2001).
24. AİHM, Yildirim/İtalya kararında, göçmen kaçakçılığı suçunda kullanılması nedeniyle aracı müsadere edilen başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyetini, öncelikle şikâyetin Sözleşme'nin 6. maddesinin kapsamına girip girmediği yönünden incelemiştir. AİHM, ceza davasında başvurucunun yargılanmadığını, suçta kullanılan aracın ona ait olmasının, ona bir suç isnat edildiği anlamına gelmeyeceğini belirtmiştir. Ancak AİHM, soruşturmanın başvurucunun mülkiyet hakkını etkilemesi nedeniyle medeni hak ve yükümlülük yönüyle Sözleşme'nin 6. maddesi kapsamına girdiği sonucuna ulaşmıştır (Yildirim/İtalya, [K.K.], B. No: 38602/02, 10/4/2003).
25. AİHM’in Air Canada/Birleşik Krallık kararı (B. No: 18465/91, 5/5/1995, 50-56) ile AGOSİ/Birleşik Krallık kararında (B. No: 9118/80, 24/10/1986, §§ 63-67) da benzer yaklaşımı benimsediği görülmektedir.
26. AİHM'in Rummi/Estonya kararına konu olayda, başvurucunun kocası, bir kıymetli maden kaçakçılığı suçunda bilirkişi olarak suça konu eşyanın kıymetini rüşvet karşılığı bilerek düşük gösterdiği gerekçesiyle 11/3/2001 tarihinde tutuklanmıştır.Aynı tarihte evde ve işyerinde yapılan arama sonucu kaçakçılık suçuna konu olanlarla benzer nitelikte yüklü miktarda altın, gümüş ve elmas gibi kıymetli maden bulunmuş ve bunlara el konulmuştur. Yetkili organlara göre başvurucunun eşinin evinde ve işyerinde ele geçirilen kıymetli madenler organize kaçakçılık suçu kapsamında elde edilmiştir. Başvurucunun eşi cezaevinde intihar girişiminde bulunmuş ve neticede 17/3/2001 tarihinde yaşamını yitirmiştir. Başvurucunun eşi, hissesi oranında eşinin mirasına malik olmuştur (Rummi/Estonya, B. No: 63362/09, 15/1/2015, §§ 5-14).
27. Mahkeme 17/3/2009 tarihinde kaçakçılık suçunun diğer iki faili hakkındaki soruşturmanın düşürülmesine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca 24/3/2009 tarihli kararıyla başvurucunun eşinin evinde ve işyerinde ele geçirilen kıymetli madenlerin müsaderesine karar vermiştir. Başvurucu kararı temyiz etmiştir. Temyiz mahkemesi, istemi 25/5/2009 tarihli kararla reddetmiştir (Rummi/Estonya, §§ 30-36).
28. Başvurucu, diğer iddialarının yanında adil yargılanma güvencelerinin de ihlal edildiği şikâyetinde bulunmuştur (Rummi/Estonya, §§ 48, 110).Hükümet, Sözleşme'nin 6. maddesinin 1. fıkrasının medeni hak ve yükümlülükler bağlamında ceza davasında uygulanamayacağını savunmuştur. Hükümet, başvurucunun ceza davasının tarafı olmadığını ileri sürmüştür (Rummi/Estonya, § 50).
29. AİHM başvurucunun, kocasının mirasçısı olması nedeniyle kocasına ait değerli madenlere el konulmasından ve müsaderesinden etkilendiğini vurgulamıştır. Sözleşme'nin 6. maddesinin 1. fıkrasının,söz konusu fıkra anlamında bir medeni hak olan mülkiyet hakkına uygulanabilir olduğunu ifade eden AİHM, başvurucunun bu medeni hakkına ilişkin uyuşmazlığın bir mahkeme tarafından karara bağlanması hakkına sahip olduğunu ifade etmiş (Rummi/Estonya, § 64) ve Hükümetin itirazını reddederek başvuruyu adil yargılanma hakkı yönünden de incelemiştir. Aynı başvuruda AİHM, toplam 8 yıl 2 ay 14 gün süren yargılama nedeniyle başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Rummi/Estonya, § 115-121).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 16/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucu Abdulhalık Ay Yönünden
1. Mülkiyet Hakkı Yönünden
31. Başvurucu, el konulan aracına ilişkin trafik sicilinde yedi yıl süren dava kesinleşinceye kadar şerh bulunması nedeniyle araç üzerinde tasarrufta bulunamadığını ve bu nedenle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."
33. Anılan hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G. S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
34. Nihai işlem veya kararların anılan tarihten önce kesinleştiklerinin tespiti hâlinde ilgili şikâyetler bakımından başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bu tespitin bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 32).
35. Somut olayda Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığının 24/2/2007 tarihli kararıyla kaçakçılık suçunda kullanılması nedeniyle el konulan aracın Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/4/2007 tarihli ve 9/8/2007 tarihli kararlarıyla başvurucuya teminat aranmaksızın iadesine karar verilmiştir. Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesinin 9/7/2010 tarihli ek kararıyla, aracın trafik kaydına konulan tahditin kaldırılmasına, bu hususta ilgili Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürüğüne müzekkere yazılmasına karar verilmiştir. Ayrıca, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 9/12/2013 tarihli bozma üzerine davaya bakan Nusaybin 1. Asliye Ceza Mahkemesi, 26/6/2014 tarihli kararında suçta kullanılan aracın müsaderesine yer olmadığı yolunda hüküm kurmuştur.
36. Başvuru konusu olayda başvurucunun aracı hakkında hiçbir zaman müsadere kararı verilmediği, sadece aracına el konulduğu hatırlatılmalıdır. Dolayısıyla mülkiyet hakkının ihlali iddiasının el koyma işlemi gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekmektedir.
37. Başvurucunun aracına el konulmasına ilişkin sürecin 23/9/2012 tarihinden önce başvurucu lehine sonuçlandığı anlaşılmıştır. Başvurucu, aracına ilişkin trafik sicilinde dava kesinleşinceye kadar şerh bulunduğunu ileri sürmekte ise de Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi kayıtlarından, Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesinin 9/7/2010 tarihli ek kararıyla aracın trafik kaydına konulan tahditin kaldırılmasına, bu hususta ilgili Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürüğüne müzekkere yazılmasına karar verildiği görülmüştür. Başvurucu tarafından, kamu makamlarınca araca daha sonra yeniden el konulduğuna ilişkin bir iddiada bulunulmadığı gibi buna ilişkin herhangi bir bilgi ve belge de dosyaya eklenmemiştir. Dolayısıyla başvurunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin bölümü Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin kapsamı dışında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır.
38. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu bölümünün diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkı Yönünden
39. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
41. Anayasa'nın 36. maddesinde korunan adil yargılanma hakkının kapsamı bu maddede düzenlenmemekle birlikte bu hakkın kapsam ve içeriği, Anayasa'nın yargılamaya ilişkin diğer maddeleri ve Sözleşme'nin 6. maddesi çerçevesinde belirlenmelidir (Latif Hacıbekiroğlu, B. No: 2014/6011, 22/9/2016, § 31).
42. Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde, adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların” ve bir “suç isnadının” esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla bir uyuşmazlığın adil yargılanma hakkı kapsamında incelenebilmesi için ya bir suç isnadına ilişkin bulunması ya da medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili olması gerekmektedir.
43. Başvuru konusu olaydaki yargılama, başvurucuya ait araçta sigara kaçakçılığı suçunun işlendiği iddiasıyla araç sürücüsü Musa Doğan hakkında 4926 sayılı Kanun'a muhalefet suçlamasıyla açılan kamu davasına ilişkindir. Anılan davada araç sürücüsü Musa Doğan sanık olarak yargılanmış olup araç sahibi başvurucunun söz konusu davada taraf sıfatı bulunmamaktadır. Başvurucunun malen sorumlu sıfatının bulunması ona bir suç isnadında bulunulduğu anlamına gelmemekte ve onu, araç şoförünün yargılandığı kamu davasının tarafı hâline getirmemektedir. Bu itibarla, başvurucu yönünden somut olaydaki uyuşmazlığın suç isnadına ilişkin olduğu söylenemez.
44. Bununla birlikte, el koyma veya müsadere kararı malikin mülkiyet hakkını etkilemektedir. Mülkiyet hakkının bir medeni hak olduğu hususunda tartışma bulunmamaktadır. Dolayısıyla ceza mahkemesi tarafından yürütülse bile el koyma ve müsadereye ilişkin yargısal sürecin medeni hak ve yükümlülükler kapsamında bir uyuşmazlık olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin adil yargılanma güvencelerinin başvurucunun aracına el konulmasına ilişkin yargısal süreç yönünden de uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
45. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
46. Başvurucunun aracına el konulduğu 24/2/2007 tarihi itibarıyla yargılamanın başladığının kabulü gerekir. Araca el konulmasına ilişkin yargısal sürecin, Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesinin 9/7/2010 tarihli ek kararıyla aracın trafik kaydına konulan tahditin kaldırılmasına karar verilmesiyle de sona erdiği anlaşılmaktadır.
47. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin bozma kararından sonra Nusaybin 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/6/2014 tarihli kararında suçta kullanılan aracın müsaderesine yer olmadığı yolunda hüküm kurulmuş ise de bu durum el koymaya ilişkin yargılamanın 9/7/2010 tarihinde sona ermediği anlamına gelmemektedir. Zira iddianamede başvurucunun aracının müsaderesine yönelik herhangi bir talep bulunmamaktadır. Ayrıca Nusaybin 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 9/7/2010 tarihli ek kararının temyiz edilmeyerek kesinleştiği görülmektedir. Dolayısıyla 26/6/2014 tarihli kararda, suçta kullanılan aracın müsaderesine yer olmadığı yolunda hüküm kurulmuş olmasının herhangi bir hukuki bir sonuç doğurmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
48. Bu itibarla, el koymaya ilişkin süreç 9/7/2010 tarihinde kesinleştiğinden makul sürede yargılanma hakkına ilişkin şikâyet de Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin kapsamı dışında kalmaktadır.
49. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu bölümünün diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucu Musa Doğan Yönünden
50. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
51. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
52. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken, sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
53. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29)
54. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık yedi yıl dört ay sürdüğü anlaşılan yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
55. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
56. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
57. Başvurucu Musa Doğan 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
58. Başvurucu Musa Doğan'ın makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
59. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucu Musa Doğan'a net 7.200 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
60. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
A. 1. Başvurucu Abdulhalık Ay'ın mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucu Abdulhalık Ay'ın makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Başvurucu Musa Doğan'ın makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Başvurucu Musa Doğan'ın Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucu Musa Doğan'a net 7.200 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.