TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSA DOĞAN VE ABDULHALIK AY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/13154)
|
|
Karar Tarihi: 16/2/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
1. Musa
DOĞAN
|
|
|
2. Abdulhalık AY
|
Vekili
|
:
|
Av. Cüneyt
ALKANDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kaçakçılık suçundan açılan kamu davasında
yargılamanın yedi yıl sürmüş olması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının;
yedi yıl süren yargılama boyunca, suçta kullanılan araca ilişkin trafik
siciline şerh konulmuş olması ve bu sebeple araç üzerinde tasarrufta
bulunulamaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular Musa Doğan 1977 doğumlu olup Mardin ili Nusaybin
ilçesinde; Abdulhalık Ay ise 1970 doğumlu olup
Adana'da ikamet etmektedir.
A. Başvurucu Musa Doğan'a
İlişkin Olaylar
9. Başvurucunun sürücüsü bulunduğu ve diğer başvurucu Abdulhalık Ay adına kayıtlı araçta kaçak sigara bulunması
nedeniyle 25/2/2007 tarihinde kolluk güçlerince ifadesi alınmıştır.
10. Başvurucu Musa Doğan hakkında 9/3/2007 tarihinde 4926 sayılı
Kanun'a muhalefet suçlamasıyla açılan kamu davasında Nusaybin Asliye Ceza
Mahkemesinin3/6/2010 tarihli kararıyla başvurucunun 29.079,00 TL idari para
cezası, 9.693,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, ancak hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
11. Karara karşı yapılan itiraz Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesince
verilen 16/8/2010 tarihli kararla kabul edilerek hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına ilişkin karar kaldırılmıştır.
12. Dosyaya yeniden bakan Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesinin
9/10/2010 tarihli kararıyla başvurucunun 29.079 TL idari para cezası, 9.693 TL
adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmü açıklanmasının geri
bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
13. Anılan karar Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 9/12/2013 tarihli
kararıyla bozulmuştur.
14. Bozma üzerine dosyaya bakan Nusaybin 1. Asliye Ceza
Mahkemesi 26/6/2014 tarihli kararıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
karar vermiştir.
B. Başvurucu Abdulhalık Ay'a İlişkin Olaylar
15. Kaçakçılık suçunda kullanılması nedeniyle Nusaybin
Cumhuriyet Başsavcılığının 24/2/2007 tarihli kararıyla başvurucunun aracına el
konulmuştur. Anılan karar, Nusaybin Sulh Ceza Mahkemesinin 25/2/2007 tarihli
kararıyla onaylanmıştır. Aynı Mahkemenin 30/3/2007 tarihli kararıyla aracın
teminat karşılığında başvurucuya iadesine karar verilmiştir.
16. Başvurucunun itirazı üzerine Mardin 2. Ağır Ceza
Mahkemesince, 17/4/2007 tarihli kararla Nusaybin Sulh Ceza Mahkemesinin
30/3/2007 tarihli kararı kaldırılarak aracın başvurucuya iadesine karar
verilmiştir. Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/8/2007 tarihli kararı ile de
Nusaybin Sulh Ceza Mahkemesinin 30/3/2007 tarihli kararının teminat
yatırılmasına ilişkin hüküm fıkrası da kaldırılmıştır.
17. Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesinin 9/7/2010 tarihli ek
kararıyla, aracın trafik kaydına konulan tahditin
kaldırılmasına, bu hususta ilgili Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürüğüne müzekkere yazılmasına karar verilmiştir.
18. Öte yandan, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 9/12/2013 tarihli
bozma kararı üzerine davaya bakan Nusaybin 1. Asliye Ceza Mahkemesi, 26/6/2014
tarihli kararında suçta kullanılan aracın müsaderesine yer olmadığı yolunda
hüküm kurmuştur. Ancak Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığının 13/3/2007 tarihli
iddianamesinde başvurucuya ait aracın müsaderesine ilişkin herhangi bir talepte
bulunulmamıştır.
C. Bireysel Başvuruda
Bulunulması ve Sonraki Gelişmeler
19. Başvurucular 12/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
20. Bireysel başvuruda bulunulduğu tarihten sonra başvurucu Musa
Doğan hakkında verilen karara yapılan itiraz Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesinin
31/10/2014 tarihli kararıyla reddedilmiş ve hüküm bu şekilde kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
256. maddesi şöyledir:
"(1) Müsadere kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış
veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemişse; karar
verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili
mahkemeye başvurabilir.
(2) Kamu davası açılmış olup da iade edilmesi
gereken eşya veya malvarlığı değerleri ile ilgili olarak esasla birlikte bir
karar verilmemiş olması durumunda, mahkemece re'sen
veya ilgililerin istemi üzerine bunların iadesine karar verilir."
22. 5271 sayılı Kanun'un 258. maddesi şöyledir:
"Madde 258 – (1) 256 ncı
maddeye göre verilecek hükümlere karşı Cumhuriyet savcısı, katılan ve 257 nci maddede belirlenen kişiler için istinaf yolu
açıktır."
B. Uluslararası Hukuk
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) C. M./Fransa kararına konu olayda,
başvurucuya ait motorlu araç başvurucunun oğlunun kullanımında iken araçta
eroin bulunması nedeniyle başvurucunun oğlu ile araçta bulunan diğer kişi
uyuşturucu kaçakçılığı ve kullanımı suçlarından tutuklanmış ve sonra da mahkûm
olmuşlardır. Mahkeme ayrıca aracın müsaderesine de hükmetmiştir. Başvurucu
diğer iddialarının yanında adil yargılanma hakkının da ihlal edildiği
şikâyetinde bulunmuştur. AİHM, başvurucuya herhangi bir suç isnadında
bulunulmadığını, başvurucunun mülkiyet hakkının etkilenmiş olmasının suç
isnadında bulunulduğu anlamına gelmeyeceğini belirterek Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin suç isnadı bağlamında somut olayda
uygulanamayacağını ifade etmiştir (C.
M./Fransa, [K.K.], B. No: 28078/95, 26/6/2001).
24. AİHM, Yildirim/İtalya kararında, göçmen kaçakçılığı
suçunda kullanılması nedeniyle aracı müsadere edilen başvurucunun adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyetini, öncelikle şikâyetin Sözleşme'nin
6. maddesinin kapsamına girip girmediği yönünden incelemiştir. AİHM, ceza
davasında başvurucunun yargılanmadığını, suçta kullanılan aracın ona ait
olmasının, ona bir suç isnat edildiği anlamına gelmeyeceğini belirtmiştir.
Ancak AİHM, soruşturmanın başvurucunun mülkiyet hakkını etkilemesi nedeniyle
medeni hak ve yükümlülük yönüyle Sözleşme'nin 6. maddesi kapsamına girdiği
sonucuna ulaşmıştır (Yildirim/İtalya, [K.K.], B. No: 38602/02,
10/4/2003).
25. AİHM’in Air
Canada/Birleşik Krallık kararı (B. No:
18465/91, 5/5/1995, 50-56) ile AGOSİ/Birleşik
Krallık kararında (B. No: 9118/80, 24/10/1986, §§ 63-67) da benzer
yaklaşımı benimsediği görülmektedir.
26. AİHM'in Rummi/Estonya kararına konu olayda, başvurucunun kocası, bir
kıymetli maden kaçakçılığı suçunda bilirkişi olarak suça konu eşyanın kıymetini
rüşvet karşılığı bilerek düşük gösterdiği gerekçesiyle 11/3/2001 tarihinde tutuklanmıştır.Aynı tarihte evde ve işyerinde yapılan arama
sonucu kaçakçılık suçuna konu olanlarla benzer nitelikte yüklü miktarda altın,
gümüş ve elmas gibi kıymetli maden bulunmuş ve bunlara el konulmuştur. Yetkili
organlara göre başvurucunun eşinin evinde ve işyerinde ele geçirilen kıymetli
madenler organize kaçakçılık suçu kapsamında elde edilmiştir. Başvurucunun eşi
cezaevinde intihar girişiminde bulunmuş ve neticede 17/3/2001 tarihinde
yaşamını yitirmiştir. Başvurucunun eşi, hissesi oranında eşinin mirasına malik
olmuştur (Rummi/Estonya, B. No: 63362/09, 15/1/2015, §§
5-14).
27. Mahkeme 17/3/2009 tarihinde kaçakçılık suçunun diğer iki
faili hakkındaki soruşturmanın düşürülmesine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca
24/3/2009 tarihli kararıyla başvurucunun eşinin evinde ve işyerinde ele
geçirilen kıymetli madenlerin müsaderesine karar vermiştir. Başvurucu kararı
temyiz etmiştir. Temyiz mahkemesi, istemi 25/5/2009 tarihli kararla
reddetmiştir (Rummi/Estonya, §§ 30-36).
28. Başvurucu, diğer iddialarının yanında adil yargılanma
güvencelerinin de ihlal edildiği şikâyetinde bulunmuştur (Rummi/Estonya, §§ 48, 110).Hükümet, Sözleşme'nin 6. maddesinin 1.
fıkrasının medeni hak ve yükümlülükler bağlamında ceza davasında
uygulanamayacağını savunmuştur. Hükümet, başvurucunun ceza davasının tarafı
olmadığını ileri sürmüştür (Rummi/Estonya, § 50).
29. AİHM başvurucunun, kocasının mirasçısı olması nedeniyle
kocasına ait değerli madenlere el konulmasından ve müsaderesinden etkilendiğini
vurgulamıştır. Sözleşme'nin 6. maddesinin 1. fıkrasının,söz
konusu fıkra anlamında bir medeni hak olan mülkiyet hakkına uygulanabilir
olduğunu ifade eden AİHM, başvurucunun bu medeni hakkına ilişkin uyuşmazlığın
bir mahkeme tarafından karara bağlanması hakkına sahip olduğunu ifade etmiş (Rummi/Estonya, § 64) ve Hükümetin itirazını
reddederek başvuruyu adil yargılanma hakkı yönünden de incelemiştir. Aynı
başvuruda AİHM, toplam 8 yıl 2 ay 14 gün süren yargılama nedeniyle başvurucunun
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Rummi/Estonya, § 115-121).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 16/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucu Abdulhalık Ay Yönünden
1. Mülkiyet Hakkı
Yönünden
31. Başvurucu, el konulan aracına ilişkin trafik sicilinde yedi
yıl süren dava kesinleşinceye kadar şerh bulunması nedeniyle araç üzerinde
tasarrufta bulunamadığını ve bu nedenle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları
inceler."
33. Anılan hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi 23/9/2012
tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman bakımından yetkisi ancak bu
tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel
başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında, anılan
tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki
kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.
S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
34. Nihai işlem veya kararların anılan tarihten önce
kesinleştiklerinin tespiti hâlinde ilgili şikâyetler bakımından başvurunun
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Mahkemenin yargı yetkisine
ilişkin bu tespitin bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında yapılabilmesi
mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 32).
35. Somut olayda Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığının 24/2/2007
tarihli kararıyla kaçakçılık suçunda kullanılması nedeniyle el konulan aracın
Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/4/2007 tarihli ve 9/8/2007 tarihli
kararlarıyla başvurucuya teminat aranmaksızın iadesine karar verilmiştir.
Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesinin 9/7/2010 tarihli ek kararıyla, aracın trafik
kaydına konulan tahditin kaldırılmasına, bu hususta
ilgili Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürüğüne
müzekkere yazılmasına karar verilmiştir. Ayrıca, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin
9/12/2013 tarihli bozma üzerine davaya bakan Nusaybin 1. Asliye Ceza Mahkemesi,
26/6/2014 tarihli kararında suçta kullanılan aracın müsaderesine yer olmadığı
yolunda hüküm kurmuştur.
36. Başvuru konusu olayda başvurucunun aracı hakkında hiçbir
zaman müsadere kararı verilmediği, sadece aracına el konulduğu
hatırlatılmalıdır. Dolayısıyla mülkiyet hakkının ihlali iddiasının el koyma
işlemi gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi
gerekmektedir.
37. Başvurucunun aracına el konulmasına ilişkin sürecin
23/9/2012 tarihinden önce başvurucu lehine sonuçlandığı anlaşılmıştır.
Başvurucu, aracına ilişkin trafik sicilinde dava kesinleşinceye kadar şerh
bulunduğunu ileri sürmekte ise de Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
kayıtlarından, Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesinin 9/7/2010 tarihli ek kararıyla
aracın trafik kaydına konulan tahditin
kaldırılmasına, bu hususta ilgili Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürüğüne müzekkere yazılmasına karar verildiği
görülmüştür. Başvurucu tarafından, kamu makamlarınca araca daha sonra yeniden
el konulduğuna ilişkin bir iddiada bulunulmadığı gibi buna ilişkin herhangi bir
bilgi ve belge de dosyaya eklenmemiştir. Dolayısıyla başvurunun mülkiyet hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkin bölümü Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından
yetkisinin kapsamı dışında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır.
38. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu bölümünün diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede
Yargılanma Hakkı Yönünden
39. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
40. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta
ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
41. Anayasa'nın 36. maddesinde korunan adil yargılanma hakkının
kapsamı bu maddede düzenlenmemekle birlikte bu hakkın kapsam ve içeriği,
Anayasa'nın yargılamaya ilişkin diğer maddeleri ve Sözleşme'nin 6. maddesi
çerçevesinde belirlenmelidir (Latif
Hacıbekiroğlu, B. No: 2014/6011, 22/9/2016, § 31).
42. Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6.
maddesinde, adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili
uyuşmazlıkların” ve bir “suç
isnadının” esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu
belirtilmektedir. Dolayısıyla bir uyuşmazlığın adil yargılanma hakkı kapsamında
incelenebilmesi için ya bir suç isnadına ilişkin bulunması ya da medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili olması gerekmektedir.
43. Başvuru konusu olaydaki yargılama, başvurucuya ait araçta sigara
kaçakçılığı suçunun işlendiği iddiasıyla araç sürücüsü Musa Doğan hakkında 4926
sayılı Kanun'a muhalefet suçlamasıyla açılan kamu davasına ilişkindir. Anılan
davada araç sürücüsü Musa Doğan sanık olarak yargılanmış olup araç sahibi
başvurucunun söz konusu davada taraf sıfatı bulunmamaktadır. Başvurucunun malen
sorumlu sıfatının bulunması ona bir suç isnadında bulunulduğu anlamına
gelmemekte ve onu, araç şoförünün yargılandığı kamu davasının tarafı hâline
getirmemektedir. Bu itibarla, başvurucu yönünden somut olaydaki uyuşmazlığın
suç isnadına ilişkin olduğu söylenemez.
44. Bununla birlikte, el koyma veya müsadere kararı malikin
mülkiyet hakkını etkilemektedir. Mülkiyet hakkının bir medeni hak olduğu
hususunda tartışma bulunmamaktadır. Dolayısıyla ceza mahkemesi tarafından
yürütülse bile el koyma ve müsadereye ilişkin yargısal sürecin medeni hak ve
yükümlülükler kapsamında bir uyuşmazlık olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle,
medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin adil yargılanma güvencelerinin başvurucunun
aracına el konulmasına ilişkin yargısal süreç yönünden de uygulanması gerektiği
sonucuna ulaşılmaktadır.
45. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
46. Başvurucunun aracına el konulduğu 24/2/2007 tarihi
itibarıyla yargılamanın başladığının kabulü gerekir. Araca el konulmasına
ilişkin yargısal sürecin, Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesinin 9/7/2010 tarihli ek
kararıyla aracın trafik kaydına konulan tahditin
kaldırılmasına karar verilmesiyle de sona erdiği anlaşılmaktadır.
47. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin bozma kararından sonra Nusaybin
1. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/6/2014 tarihli kararında suçta kullanılan aracın
müsaderesine yer olmadığı yolunda hüküm kurulmuş ise de bu durum el koymaya
ilişkin yargılamanın 9/7/2010 tarihinde sona ermediği anlamına gelmemektedir.
Zira iddianamede başvurucunun aracının müsaderesine yönelik herhangi bir talep
bulunmamaktadır. Ayrıca Nusaybin 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 9/7/2010 tarihli
ek kararının temyiz edilmeyerek kesinleştiği görülmektedir. Dolayısıyla
26/6/2014 tarihli kararda, suçta kullanılan aracın müsaderesine yer olmadığı
yolunda hüküm kurulmuş olmasının herhangi bir hukuki bir sonuç doğurmadığı
sonucuna ulaşılmaktadır.
48. Bu itibarla, el koymaya ilişkin süreç 9/7/2010 tarihinde
kesinleştiğinden makul sürede yargılanma hakkına ilişkin şikâyet de Anayasa
Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin kapsamı dışında kalmaktadır.
49. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu bölümünün diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucu Musa Doğan
Yönünden
50. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmektedir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
51. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
52. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken, sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi bir takım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili
kararını verdiği tarih esas alınır (B.E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
53. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır
(B.E., § 29)
54. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık yedi yıl dört ay
sürdüğü anlaşılan yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
55. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
56. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
57. Başvurucu Musa Doğan 20.000 TL manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
58. Başvurucu Musa Doğan'ın makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
59. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucu Musa Doğan'a net 7.200 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
60. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
A. 1. Başvurucu Abdulhalık Ay'ın
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Başvurucu Abdulhalık Ay'ın makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Başvurucu Musa Doğan'ın makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Başvurucu Musa Doğan'ın Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucu Musa Doğan'a net 7.200 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
16/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.