TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ESME YILMAZ VE GÜLSÜM İNCE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/13196)
|
|
Karar Tarihi: 16/2/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Esme
YILMAZ
|
|
|
2. Gülsüm
İNCE
|
Vekili
|
:
|
Av. İsa
ÖZYİĞİT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, taşınmaza kamulaştırmasız el atılması nedeniyle
açılan davada tazminatın, taşınmazın davanın açıldığı tarihteki değeri esas
alınarak hesaplanması ve taşınmazın bir kısmı için ise süre aşımı gerekçesiyle
hiç tazminat hesaplanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının; davanın yaklaşık on
yıl sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucular Esme
Yılmaz 1933 doğumlu olup Antalya ili Manavgat ilçesinde ve Gülsüm İnce 1951
doğumlu olup Antalya ili Alanya ilçesinde ikamet etmektedir.
8. Manavgat ilçesi Örenşehir köyü Tepeatlı mevkiinde kâin 856 parsel numaralı 4.700 m²
büyüklüğündeki taşınmaz tapulama (kadastro) çalışması sonucu 14/6/1968
tarihinde tapu siciline kaydedilmiştir. Taşınmazın 2/8 oranındaki hissesi,
başvurucular murisi Emine Yılmaz adına tescil edilmiştir. Söz konusu taşınmaz
bu tarihten önce tapuya kayıtlı olmayıp zilyetlik hükümlerine göre üzerinde
tasarrufta bulunulmuştur. Taşınmazın 1.470 m²lik bölümünün üzerinde, henüz tapuya
kaydedilmediği 1955 yılında Karayolları Genel Müdürlüğünce (KGM) yol
yapılmıştır.
9. Taşınmazın diğer 3.230 m²lik bölümüne 1993 yılında
Antalya-Alanya karayolu yapım çalışmaları sırasında KGM tarafından el
atılmıştır.
10. Başvurucular murisi ile diğer hissedarlar tarafından
31/5/2004 tarihinde Manavgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme)
kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açılmıştır.
11. Mahkemece görevlendirilen bilirkişi heyeti, 5/8/2006 tarihli
raporlarla taşınmazın metre kare birim fiyatını 200 TL ve taşınmazın toplam
değerini 940.000 TL olarak belirlemiştir.
12. Mahkeme 10/10/2006 tarihli kararıyla 4/11/1983 tarihli ve
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 38. maddesine dayanarak davayı
reddetmiştir.
13. Temyiz istemini inceleyen Yargıtay 5. Hukuk Dairesi,
13/7/2010 tarihli kararıyla Mahkeme kararını bozmuştur. Daire, taşınmazın 1956
yılından önce el atılan (1.470 m²lik) bölümü yönünden 5/1/1961 tarihli ve 221
sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme
Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun uyarınca davanın iki
yıllık zamanaşımı süresinde açılmadığı gerekçesiyle Mahkeme kararının sonucu
itibarıyla doğru olduğunu belirtmiş, kalan kısmı yönünden de işin esasının
incelenmesi gerektiğini ifade etmiştir.
14. Başvurucular murisinin 14/8/2008 tarihinde vefat etmesi
nedeniyle başvurucular 15/10/2010 tarihli dilekçe ile davaya devam edeceklerini
Mahkemeye bildirmişlerdir.
15. Davayı tekrar ele alan Mahkeme 3/5/2012 tarihli kararıyla
taşınmazın 400 m²lik kısmı için davayı kabul etmiş ve başvurucuların talebi
doğrultusunda ödemenin yapılmasına karar vermiştir.
16. Temyiz istemini inceleyen Yargıtay 5. Hukuk Dairesi
12/12/2012 tarihli kararıyla ilk derece mahkemesi kararını tekrar bozmuştur. Kararın
gerekçesinde, taşınmazın 3.230 m²lik bölümünün bedeline hükmedilmesi gerektiği
belirtilmiştir.
17. Davayı bir daha ele alan Mahkeme 11/4/2013 tarihli kararıyla
taşınmazın 3.230 m²lik kısmı için davayı kabul etmiş ve 516.800 TL bedel
karşılığı taşınmazın idare adına tesciline karar vermiştir.
18. Temyiz istemini inceleyen Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, bu
defa 7/10/2013 tarihli kararıyla ilk derece mahkemesi kararını düzelterek
onamıştır. Aynı Daire, karar düzeltme istemini de 23/6/2014 tarihli ilamla
reddetmiş ve karar aynı tarihte kesinleşmiştir.
19. Nihai karar 7/7/2014 tarihinde başvuruculara tebliğ
edilmiştir.
20. Başvurucular 6/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. 2942 sayılı Kanun’un “Kamulaştırma
bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili”
kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, …
asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin
tespitiyle, … idare adına tesciline karar verilmesini ister.
...
Bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin
beyanını da dikkate alarak, 11 inci maddedeki esaslar doğrultusunda taşınmaz
malın değerini belirten raporlarını onbeş gün içinde
mahkemeye verirler. ...
…”
22. 2942 sayılı Kanun’un “Kamulaştırma
bedelinin tespiti esasları” kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:
“15 inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulu,
kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile
birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal
veya kaynağın;
a)Cins ve nevini,
b) Yüzölçümünü.
c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve
unsurlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,
d)Varsa vergi beyanını,
e)Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca
yapılmış kıymet takdirlerini,
f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın
kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması
halinde getireceği net gelirini.
g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki
özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini,
h) Yapılarda, (…) resmi birim fiyatları ve
yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını,
ı) Bedelin tespitinde etkili olacak diğer
objektif ölçüleri,
Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu
unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da
dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz
malın değerini tespit ederler.
Taşınmaz malın değerinin tespitinde,
kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer
artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr
dikkate alınmaz.
…. ”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 16/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Taşınmazın 1470 m²lik
Bölümü İçin Tazminat Hesaplanmamasına İlişkin Şikâyet
24. Başvurucular, taşınmazın 1956 yılından önce el atılan 1.470
m²lik bölümüne ilişkin tazminat isteminin 221 sayılı Kanun uyarınca iki yıllık
zamanaşımı süresinden sonra dava açıldığı gerekçesiyle reddi nedeniyle mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları
inceler."
26. Anılan hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi 23/9/2012
tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman bakımından yetkisi ancak bu
tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel
başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında, anılan
tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki
kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S.,
B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
27. Nihai işlem veya kararların anılan tarihten önce kesinleştiklerinin
tespiti hâlinde ilgili şikâyetler bakımından başvurunun kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir. Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bu tespitin
bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 32).
28. Somut olayda başvurucular murisinin de aralarında bulunduğu
hissedarlar tarafından açılan davada Mahkeme, 10/10/2006 tarihli kararıyla 2942
sayılı Kanun’un 38. maddesine dayanarak davayı reddetmiştir. Temyiz istemini
inceleyen Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 13/7/2010 tarihli kararıyla ilk derece
mahkemesi kararını, taşınmazın 1993 tarihinde el atılan (3.230 m²lik) bölümü
yönünden bozmuş ise de 1956 tarihinden önce el atılan(1.470 m²lik) bölümü
yönünden, davanın 221 sayılı Kanun uyarınca iki yıllık zamanaşımı süresinde
açılmadığı gerekçesiyle Mahkeme kararını sonucu itibarıyla doğru bularak
onamıştır. Dolayısıyla davanın, taşınmazın 1956 tarihinden önce el atılan
(1.470 m²lik) bölümünden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin kısmının Anayasa
Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce
kesinleştiği anlaşılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin zaman
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Taşınmazın Değerinin
Davanın Açıldığı Tarihteki Emsal Satışlara Göre Belirlenmesine İlişkin Şikâyet
1. Başvurucuların İddiası
30. Başvurucular, taşınmaza kamulaştırmasız olarak el atılması
neticesinde 2005 yılında açtıkları tazminat davasında 2013 yılında nihai olarak
karar verilmesine rağmen 2004 yılındaki emsal satışlar dikkate alınarak
taşınmazın değerinin belirlenmesinden yakınmışlardır. Başvurucular, hükmedilen
yasal faizin, bu süre zarfında taşınmazın değerinde meydana gelen artışı
karşılamadığını belirterek bu nedenle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
31. Anayasa'nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan,
taşınmazın değerinin 2004 yılında yapılan emsal satışlar esas alınarak
belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
33. Başvurucular murisiyle birlikte tazminat davası açan diğer
hissedarların bir bölümü tarafından daha önce aynı olay nedeniyle bireysel
başvuruda bulunulmuştur. Anılan başvuruda da taşınmazın değerinin 2004
yılındaki emsal satışlar dikkate alınarak belirlenmesine ilişkin olarak aynı
iddialar ileri sürülmüştür. Anayasa Mahkemesi söz konusu başvuruda bu iddiaları
değerlendirmiş ve 9/9/2015 tarihli kararıyla başvurucuların mülkiyet hakkının
ihlal edilmediği sonucuna ulaşmıştır (Hasan
Ünal ve diğerleri, B. No: 2013/9361, 9/9/2015, § 26-41).
34. Anayasa Mahkemesi, davanın açıldığı Mayıs 2004 tarihi ile
kararın verildiği Nisan 2013 tarihi arasında geçen sürede Merkez Bankası
verilerine göre enflasyon oranının %104,48, aynı sürede dava tarihi ile karar
tarihi arasında uygulanan toplam kanuni faiz oranının ise %111,26 olduğunu
tespit etmiş ve enflasyondan kaynaklanan değer kaybınının
kanuni faizle telafi edildiği sonucuna ulaşmıştır (Hasan Ünal ve diğerleri, § 39). Anayasa Mahkemesi ayrıca,
başvurucuların yerel mahkemede talep etmiş oldukları maddi tazminat miktarının
tamamını aldıklarını da vurgulamıştır (Hasan
Ünal ve diğerleri, § 40). Aynı davanın tarafı olan başvurucular
yönünden Anayasa Mahkemesinin anılan kararından farklı bir sonuca ulaşılmasını
gerektirecek bir neden bulunmamaktadır.
35. Açıklanan nedenlerle taşınmaz bedelinin 2004 yılındaki emsal
satışlar dikkate alınarak belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiği şikâyeti yönünden Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkı Yönünden
36. Başvurucular makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
38. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
39. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
40. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 9 yıl 11 ay süren
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya
da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya
ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
43. Başvurucular makul sürede yargılanma haklarının ihlali
nedeniyle her bir başvurucu yönünden 70.000 TL manevi tazminat talebinde
bulunmuşlardır. Başvurucular ayrıca her biri yönünden ayrı ayrı olmak üzere,
taşınmazın 1.470 m²lik bölümü için 75.000 TL, taşınmaz bedelinin 2004 yılındaki
emsal satışlar dikkate alınarak belirlenmesine ilişkin şikâyeti sebebiyle
200.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
44. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
45. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuların her birine ayrı aynı net 2.880 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
46. Taşınmazın 1.470 m²lik bölümüne ilişkin olarak tazminat
hesaplanmaması şikayeti yönünden başvurunun zaman
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna, taşınmaz
bedelinin 2004 yılındaki emsal satışlar dikkate alınarak belirlenmesine ilişkin
şikâyetle ilgili ise mülkiyet haklarının ihlal edilmediğine karar verildiğinden
başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin
başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Taşınmazın 1.470 m²lik bölümüne ilişkin olarak tazminat
hesaplanmaması şikâyetinin zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Taşınmaz bedelinin 2004 yılındaki emsal satışlar dikkate
alınarak belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin
şikâyetin KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Başvurucuların;
1. Anayasa’nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet haklarının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuların her birine ayrı ayrı net toplam 2.880 TL
MANEVİ TAZMİNAT ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
16/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.