TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ADİL ÖZER BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2014/13231)
|
|
Karar Tarihi: 21/6/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Leyla Nur
ODUNCU
|
Başvurucu
|
:
|
Adil ÖZER
|
Vekili
|
:
|
Av. İsmail
ERGÜNEŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucu hakkındaki ceza yargılamasının beraat
kararı ile sonuçlanmasına rağmen başvurucunun suçlu kabul edilerek meslekten
çıkarılması ve iptal davasının reddedilmesi nedeniyle masumiyet karinesi
ilkesinin; icra edildiği iddia edilen aynı eylem nedeniyle hem disiplin hem de
ceza yargılamasının yapılması gerekçesiyle aynı suçtan iki kez yargılanmama ve
cezalandırılmama hakkının; yapılan başvurunun makul sürede sonuçlandırılmaması
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adil yargılanma, mülkiyet, savunma
hakları ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiaları yönünden kısmi kabul
edilmezlik kararı verilerek başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. İdari Yargıdaki Dava
Yönünden
8. Başvurucu, İstanbul ili Gaziosmanpaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü
Trafik Denetleme Büro Amirliğinde polis memuru olarak görev yapmakta iken
yetkisini ve nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla
kullandığından bahisle başvurucu hakkında disiplin soruşturması ve kovuşturması
başlatılmıştır.
9. Başvurucu, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü'nün ilgili
maddeleri uyarınca Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun 14/2/2002
tarihli ve 2002/112 sayılı işlemi ile meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmıştır.
Anılan idari kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"...
SANIKLARIN:
Ad Soyad ve
Görevleri : 1- Adil ÖZER
İstanbul Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görevli ... sicil sayılı Polis
Memuru
...
Suçlandıkları Olay :
1- Yetkisini veya nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla
veya kin veya dostluk nedeniyle kötüye kullanmak.
2- Kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza
etmek veya ettirmek.
...
Sanıklar hakkında İl Polis Disiplin Kurulunca
verilen "MESLEKTEN ÇIKARMA" kararına bağlı olarak gelen soruşturma
dosyası kurulumuzca incelendi;
Sanıkların İstanbul Emniyet Müdürlüğü
kadrosunda görevli bulundukları sırada, 23.06.2000 günü saat 03.00 sıralarında
Gaziosmanpaşa Küçükköy stadı Poligorı
caddesinde (D.A.) adına kayıtlı (F.E.) idaresindeki 34 ... plaka sayılı otonun
(H.S.) adına kayıtlı park halindeki 34 ... plaka sayılı otoya çarpması sonrası
Gaziosmanpaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Tescil Büro Amirliğinde
görevli sanık Polis memurları Adil ÖZER ve (M.E.)in 23.06.2000 tarihli kaza
tespit tutanağını ve alkol test raporunu içeren anlaşma tutanağını tanzim
ettikleri, Trafik kazası tespit tutunağındaki el
yazılarının ve ismi altındaki imzanın sanık Polis memuru Adil ÖZER eli mahsulü
olduğu, ... sürücü (F.E.) ismi altındaki imzanın kendisine ait olmadığı, (H.S.)
adına düzenlenen tescil belgelerinin sahte olarak düzenlendiği, meydana gelen
trafik kazasına karışan araçların belgelerinin (H.Y.) isimli şahıs tarafından
diğer bazı trafik kazalarında haksız menfaat temin etmek maksadıyla
kullanılması, maddi hasarlı Trafik Kazası tespit tutanağının ilgili birimin
trafik kazası kayıt defterine kaydedilip numara alarak resmilik kazanması,
(H.Y.)ın tutanakları kendisinin tanzim ettirdiğini
kazanın hayali olduğunu sahte tescil belgesinin kendisi tarafından
düzenlendiğini beyan etmesi, kaza tarihinde aracın sürücüsü olarak gösterilen
(F.E.)ın kazaya karışmadığını beyan etmesi sonucunda
düzenlenen tutanakların gerçek anacak kazanın ve muhteviyatının hayali olup
sivil kişilerin kendilerine maddi çıkar sağlamak amacıyla tutanakları
düzenlettirdikleri, dolayısıyla sanık Polis memurlarının sigorta şirketlerinden
para tahsil etmek isteyen şahıslara muhteviyatı itibarı ile gerçek olmayan
tutanakları tanzim ederek kendilerine de menfaat sağladıklarından Yetkisini
veya nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla veya kin veya
dostluk nedeniyle kötüye kullanmak ve Kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek
veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek fiillerini işledikleri,
Adli yönden ise ... Şişli Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderildiğinin ayrıca hazırlanan ön inceleme raporunun
31.01.2002 tarih ve 2044/229 sayı ile İstanbul Valiliğine gönderildiği sanık
beyanları, tanık ifadeleri, kaza tespit tutanakları. ekspertiz raporları ve
dosyada mevcut diğer deliller muvacehesinde anlaşılmakla,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Sanık Polis Memurları Adil ÖZER ve ..."Yetkisini veya nüfuzunu
kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla veya kin veya dostluk
nedeniyle kötüye kullanmak" suçlarını işledikleri sübuta erdiğinden
eylemlerine uyan Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü'nün 8. maddesinin 7 ve 12.
fıkraları gereğince "MESLEKTEN ÇIKARMA" cezası ile tecziyelerine,
sanıkların işledikleri suçun niteliği işleniş biçimi ve mesleğin özelliği
dikkate alındığında haklarında aynı tüzüğün 15. maddesinin
uygulanamayacağına..."
10. Başvurucu tarafından belirtilen işleme karşı 26/4/2002
tarihinde iptal davası açılmıştır.
11. İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 30/6/2003 tarihli ve
E.2002/600, K.2003/871 sayılı kararı ile dava konusu işlemin iptaline
hükmedilmiştir.
12. Davalı idarenin temyizi üzerine Danıştay Onikinci
Dairesinin 21/3/2005 tarihli ve E.2003/5265, K.2005/868 sayılı ilamı ile bozma
kararı verilmiştir.
13. Başvurucunun karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 11/3/2008
tarihli ve E.2005/5543, K.2008/1506 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
14. Bozma kararına uyularak yapılan incelemede, İstanbul 6.
İdare Mahkemesinin 18/9/2009 tarihli ve E.2008/1234, K.2009/1454 sayılı kararı
ile davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"...
Dava, polis memuru olan davacının meslekten
çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 8.
maddesinin 7. fıkrasında ‘Yetkisini veya nüfuzunu kendisine veya başkalarına
çıkar sağlamak veya kin veya dostluk nedeniyle kötüye kullanmak’ fiilinin, aynı
maddenin 12. fıkrasında ise “Kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya
tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek’ fiilinin, meslekten çıkarma
cezasını gerektirdiği kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; 23.06.2000 tarihinde
iki otonun karıştığı trafik kazası ile ilgili olarak, davacı ve diğer görevli
polis memurlarınca maddi hasarlı trafik kazası tesbit
tutanağı ve alkol metre cihazı ile yapılan test rapor tutanağının tanzim
edildiği bu belgelere ilgili birimin trafik kazası kayıt defterine kaydedilip
numara alınarak resmilik kazandırıldığı, kaza tarihinde aracı kullanımında
bulunduran kişinin belirtilen tarihte otonun kazaya karışmadığını beyan etmesi,
tutanakları düzenlettiren şahsın kazanın hayali olarak düzenlediğini belirtmesi
karşısında tutanakların gerçek ancak kazanın muhteviyatının hayali olduğu,
davacının görevini kötüye kullanmak suretiyle sigorta şirketlerinden para
tahsil etmek isteyen şahıslara, araç sahibi ve sürücüleri olmaksızın
muhteviyatı itibarı ile gerçek olmayan tutanakları tanzim ederek yetki ve nufuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla
kötüye kullandığı ve kasıtlı olarak gerçek dışı rapor verip veya tutanak
düzenleyip imza ettiği veya ettirdiğinin yapılan soruşturma ile sübuta
erdiğinden bahisle dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Bir trafik kazası olması durumunda, polis
memurları tarafından kazaya karışan sürücülerin kimlikleri tespit edilerek ve
araç sahibinin kimliği de araştırılarak trafik kaza tutanağı ve alkolmetre test tutanağı düzenleneceği açıktır.
Olayda ise, davacının kazaya karışan araç
sahipleri ve sürücüleri olay yerinde bulunmamasına rağmen, bu şahısların kazaya
karıştıkları yolunda gerçeğe aykırı tutanak düzenlediği ve bu tutanaklar
sayesinde bazı şahısların sigorta şirketinden para almalarını sağladığı
görüldüğünden üzerine atılı suçun sübuta
erdiği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, disiplin cezasına konu fiilleri
soruşturma raporu ile sabit olan davacının, meslekten çıkarma cezasıyla
cezalandırılmasına işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır."
15. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onikinci
Dairesinin 14/11/2011 tarihli ve E.2009/9428, K.2011/5816 sayılı ilamıyla İlk
Derece Mahkemesi hükmünün ve gerekçesinin hukuka ve usule uygun olduğu, hükmün
bozulmasını gerektirecek sebep bulunmadığı belirtilerek onama kararı verilmiştir.
16. Başvurucunun karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 19/3/2014
tarihli ve E.2012/5848, K.2014/1818 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
17. Başvurucu 1/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Ceza Yargılaması
Yönünden
18. Başvurucu hakkında yürütülen ceza kovuşturmasında Eyüp 2.
Ağır Ceza Mahkemesinin 27/4/2005 tarihli ve E.2002/329, K.2005/101 sayılı
kararı ile başvurucunun beraatine karar verilmiştir.
Bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"... 26.5.2000 tarihli trafik kaza
tutanağı tutulması için hasarlı araç sahibi ve kaza yapan şahıs tarafından
müracaat edildiği ve polis memuru sanıklarında tutanak tuttukları
anlaşılmıştır. Polis memuru olan sanıklar ADİL ÖZER, ..., kendilerine haber
verildiğinde trafik kazsının olmuş olduğu olay yerine
gidildiğinde hasarlı araçların olay yerinde bulunduğu etrafta cam kırıkları ve
benzeri şeylerin bulunduğu buna göre kaza tutanağı düzenledikleri yolundaki
savunmaları ve bu savunmanın aksinin ispatlanamamış olması ve ayrıca kendisine
kaza ihbarı gelen trafik ekibinin olay yerine intikal ederek kazaya karışan
araçlarla ilgili durumu gösterir şekilde trafik kaza tutanağı ve trafik ceza
tutanakları tutmasının yasal zorunluluk olduğu polis memuru sanıkların
görevlerini ifa ettikleri bu nedenle sahte evrak düzenlemek kastıyla hareket
ettiklerine dair herhangi bir delili elde edilemediği....
Olaya ilişkin gerçek bir kaza olmayıp kaza
mizansene düzenlendiği iddia dahi edilse mizansen hazırlandıktan sonra dışarıdan
bunu gören sanıkların kazanın gerçekten olup olmadığını bilmeleri mümkün
değildir. Bunun aksini gösterir herhangi bir delil de dosyada bulunmadığından
sanıklar ADİL, ... delil yetersizliği nedeniyle BERAATLERİNE,
... yukarıda açıklanan haklı gerekçelerden
ötürü:
...Sanıklar ADLİ ÖZER, ...üzerlerine atılı
23/06/2000 ve 26/5/200 tarihli tutanaklardan dolayı açılan ve birleştirilen
dosyada sahte evrak düzenlemek ve dolandırıcılık kastıyla hareket ettiklerine
dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde
edilemediğinden ayrı ayrı BERAATLERİNE..."
IV. İLGİLİ HUKUK
19. Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü'nün 8. maddesinin birinci
fıkrasının (7) ve (12) numaralı bentleri şöyledir:
"Meslekten çıkarma cezasını gerektiren
eylem, işlem, tutum ve davnışlar şunlardır:
...
7 - Yetkisini veya nüfusunu kendisine veya
başkalarına çıkar sağlamak amacıyla veya kin veya dostluk nedeniyle kötüye
kullanmak,
...
12 - Kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek
veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 21/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Aynı Suçtan İki Kez
Yargılanmama ve Cezalandırılmama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; Eyüp 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/4/2005 tarihli
kararı ile hakkında beraat kararına hükmedildiğini (bkz. § 18), aynı eylem
sebebiyle hakkında disiplin soruşturması ve kovuşturması yürütüldüğünü,
meslekten çıkarma cezası ile cezalandırıldığını, bu işlem hakkında açtığı
davada da idari yargı mercilerince değerlendirmeler yapılarak davasının
reddedildiğini, dolayısıyla aynı eylem nedeniyle hem adli yargıda hem de idari
yargıda hakkında yargılama yapıldığını belirterek aynı suçtan iki kez
yargılanmama ve cezalandırılmama hakkının ihlal edildiği iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
22. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel
başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia
edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir.
Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalanhak
ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18).
23. Uyuşmazlık konusu olayın 23/6/2000 tarihli olduğu, bu olay
kapsamında 14/2/2002 tarihli işlemle başvurucunun meslekten çıkarıldığı,
başvurucunun idari yargıda açtığı iptal davasının reddine dair İlk Derece
Mahkemesi kararının 18/9/2009 tarihinde verildiği, bu kararın karar düzeltme
isteminin reddi ile 19/3/2014 tarihinde kesinleştiği tespit edilmiştir.
24. Sözleşme’ye ek 7 No.lu Protokol’ün
4. maddesinde aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı tanınmış
ise de ilgili tarihlerde Türkiye bu Protokol’e taraf değildir (Murat Deniz, B. No: 2014/5318, 21/9/2016,
§ 39).
25. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu bölümünün diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Masumiyet Karinesi
İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu; ispatlanmamış ithamlar içeren işlemle meslekten
çıkarıldığını, hakkındaki ceza kovuşturmasının beraatla neticelendiğini, suçlululuğu yasal olarak sabit olmadığı hâlde ihtisas
mahkemesi olmayan, cezai konularda uzmanlaşmış hâkimlerden oluşmayan idari
yargı mercilerince üzerine atılı eylemi işlediği sabitmiş gibi değerledirmelerle suçlu olduğu kabul edilerek davasının
reddedildiğini, hakkındaki beraat hükmünün dikkate alınmadığını belirterek
masumiyet karinesi ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
27. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş
bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır.
Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti “asıl” olduğundan suçluluğu ispat
külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez.
Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve
kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine
tabi tutulamaz (Kürşat Eyol,
B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).
28. Bu çerçevede, masumiyet karinesi kural olarak hakkında bir
suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir
ilkedir. Masumiyet karinesi, suç isnadının karara bağlandığı yargılamalarda
geçerli olduğu için Sözleşme'nin 6. maddesinde ifade edilen “medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar” çerçevesinde değerlendirilen idari
davalar, kural olarak masumiyet karinesinin uygulama alanı dışında kalmaktadır.
Ancak idari davada uyuşmazlık konusu olan maddi olayın tespitinde idari yargı
mercii, aynı maddi olayı ele alan ceza mahkemesinin daha önce verdiği beraat
kararına uygun hareket etmelidir. Bu kural, kişi hakkında verilen beraat kararı
sorgulanmadığı sürece aynı maddi olay çerçevesinde daha düşük ispat standardı
kullanılarak kişinin disiplin sorumluluğu çerçevesinde yaptırıma tabi
tutulmasına engel teşkil etmemektedir (Ramazan Tosun, B. No: 2012/998,
7/11/2013, §§ 61, 62).
29. Bu çerçevede, ceza davası dışında fakat ceza davasına konu
olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda kişi hakkında beraat
kararı verilmiş olmasına rağmen bu karara esas teşkil eden yargılama sürecine
dayanılması ve bu şekilde beraat kararının sorgulanması masumiyet karinesi ile
çelişir. Buna karşılık, idari uyuşmazlığın çözümüne esas teşkil etmesi
bakımından kişi beraat etmiş olsa dahi yargılanmış olması olgusundan veya buna
ilişkin karardan söz edilmesi, kişinin suçlu muamelesi gördüğünden ve
dolayısıyla masumiyet karinesinin ihlal edildiğinden söz edebilmek bakımından
yeterli değildir. Bunun için kararın gerekçesinin bütün hâlinde dikkate
alınması ve nihai kararın münhasıran kişinin yargılandığı ve sonuçta beraat
ettiği fiillere dayanıp dayanmadığının incelenmesi gerekir (Kürşat Eyol, §
29).
30. Öte yandan, Ceza Muhakemesi Hukuku ve Disiplin Hukuku farklı
kural ve ilkelere tabi disiplinlerdir. Kamu görevlisinin davranışı, suç
tanımına uymasının yanı sıra disiplin sorumluluğunu da gerektirebilir. Böyle
durumlarda ceza muhakemesi ve disiplin soruşturması ayrı ayrı yürütülür. Ceza
muhakemesi sonucunda kişinin isnat edilen eylemi işlemediğine dair hükümler
dışında, ceza mahkemesi hükmü disiplin makamları açısından doğrudan bağlayıcı
değildir (Kürşat Eyol,
§ 30). Ancak bu kapsamda yapılan değerlendirmelerde delil yetersizliğine dayalı
olsa bile kişi hakkında verilen beraat kararına aykırı olarak kişinin suçsuz
olmadığı yönünde değerlendirmelerden kaçınılması gerekir (Ramazan Tosun, § 64).
31. Disiplin gerekleri dikkate alındığında masumiyet karinesinin
disiplin hukukunun uygulanabilmesi için mutlaka ceza davalarının sonucunun
beklenmesini gerektirdiği söylenemez. Kişinin suçluluğunu ima eden ya da kabul
eden bir yargı söz konusu olmadıkça sadece soruşturma açılmış olması da
disiplin veya idari yaptırım işlemlerinin başlatılması veya uygulanması için
yeterli görülebilir (Ramazan Tosun, § 65).
32. Somut olayda, başvurucunun polis memurluğu mesleğinden
ihracına ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun 14/2/2002
tarihli işleminin gerekçesi (bkz. § 9) incelendiğinde işlemin birçok kısmında
başvurucudan "sanık" olarak bahsedildiği, "sanıkların
işledikleri suçun" ifadesine
yer verildiği tespit edilmiştir. İşlemin yapıldığı tarihte başvurucu hakkında
yürütülen bir ceza kovuşturması mevcut olduğu dikkate alındığında işlemde
özensiz bir dil kullanıldığı anlaşılmakla birlikte başvurucudan sanık olarak
bahsedilmesinde başvurucunun masumiyet karinesi yönünden sorun görülmemektedir.
İşlemin gerekçesinin tamamı, açıklamaların bağlamı dikkate alındığında işlemde
"suç" ile kastedilenin disiplin suçu olduğu, başvurucu hakkında
yürütülen disiplin soruşturması, kovuşturması ve meslekten çıkarmanın dayanağı
olan disiplinsizlik eyleminin sübutuna ilişkin Emniyet Örgütü Disiplin
Tüzüğü'nün ilgili maddeleri uyarınca nitelendirme ve incelemelerin yapıldığı tespit
edilmiştir. Ayrıca başvurucunun ceza hukuku anlamında suçlu olduğunu ifade eden
bir ibareye de yer verilmediği görülmektedir.
33. Meslekten çıkarma işleminin hukuka uygunluğunun denetlendiği
İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 18/9/2009 tarihli kararının gerekçe kısmında
(bkz. § 14) başvurucunun "... üzerine
atılı suçun sübuta erdiği sonucuna varılmıştır..." şeklinde
ifade kullanıldığı tespit edilmiştir. Eyüp 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararının
gerekçesinde (bkz. § 18) başvurucunun sahte evrak düzenlemek kastıyla hareket
ettiğine dair herhangi bir delil elde edilemediği, başvurunun kazanın gerçekten
olup olmadığını bilmesinin mümkün olmadığı ve bunun aksini gösterir herhangi
bir delilin de dosyada bulunmadığı, anılan kararda başvurucunun üzerilerine atılı sahte evrak düzenlemek ve dolandırıcılık
suçlarında kasıtlı hareket ettiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin,
yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediği belirtilmiş; nihayetinde ceza
yargılamasının başvurucunun beraatı ile sonuçlanmış olsa da İdare Mahkemesinin
kararında ceza yargılamasına, ceza hukuku anlamında bir suçluluğa atıf
yapılmamıştır. İlgili disiplin hükümlerine, başvurucu hakkında yürütülen
disiplin yargılamasına, bir trafik kazası olması durumunda, polis memurları
tarafından kazaya karışan sürücülerin kimlikleri tespit edilerek ve araç
sahibinin kimliği de araştırılarak trafik kaza tutanağı ve alkolmetre
test tutanağı düzenleneceğinin açık olduğuna değinildikten sonra başvurucunun
üzerine atılı suçun (disiplin suçu)sabit olduğu sonucuna varılmış ve davanın
reddine hükmedilmiştir.Kararın gerekçesi bir bütün
olarak dikkate alındığında "üzerine atılı suçun sübuta erdiği" ifadesi ile kastedilenin disiplin suçu
olduğu anlaşılmaktadır.
34. Tüm bu tespitler ışığında ve ceza hukuku ile disiplin hukukunun
farklı kural ve ilkelere tabi disiplinler olduğu ve bu iki disiplinde farklı
ispat standartlarının benimsendiği dikkate alındığında Emniyet Genel Müdürlüğü
Yüksek Disiplin Kurulunun işleminde ve İstanbul 6. İdare Mahkemesinin kararının
gerekçelerinde masumiyet karinesini ihlal eden bir yön bulunmadığı
değerlendirilmektedir.
35. Açıklanan nedenlerle başvurucunun masumiyet karinesi
ilkesine yönelik bir müdahalenin bulunmadığının açık olduğu anlaşıldığından
başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
36. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
38. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
39. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
40. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 11 yıl 10 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
42. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
43. Başvurucu yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi,
maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
44. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
45. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında net 16.800 TL manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Masumiyet karinesi ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 16.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin İstanbul 6. İdare Mahkemesine
(E.2008/1234, K.2009/1454) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.