TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NİZAMETTİN KARAALANLI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/13657)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Nizamettin
KARAALANLI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı
Kanunu kapsamında yapılan başvuruya cevap verilmesine dair işlemin yetersiz
bilgi verildiğinden bahisle iptali istemiyle açılan davada hukuka aykırı karar
verildiği, idarenin avukat olmayan vekille temsil edildiği ve yargılamanın
makul sürede tamamlanmadığı gerekçeleriyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş sunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Buca Belediyesi Harita Müdürlüğüne başvuruda
bulunarak taşınmazının bulunduğu bölge ile ilgili imar bilgilerini talep
etmiştir. Başvurucunun bu talebine 7/6/2006 tarihli işlemle cevap verilmiştir.
Başvurucu, verilen bilgilerin yeterli olmadığı iddiasıyla söz konusu işlemin
iptali için 16/8/2006 tarihinde dava açmıştır.
9. İzmir 4. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 14/9/2007 tarihli
kararıyla, kamu kurum ve kuruluşları tarafından 4982 sayılı Kanun uyarınca
talepte bulunanlara verilecek bilgi ve belgelerin idarenin elinde bulunan ya da
görevi gereği elinde bulunması gereken bilgi ve belgelerle sınırlı olduğunu
belirtmiştir. Mahkeme, idareyi işlem tesisine zorlayıcı ve bunun sonucundan
bilgi verilmesini içeren başvuruların 4982 sayılı Kanun kapsamında
bulunmadığını vurgulamıştır. Sonuç olarak Mahkeme, 4982 sayılı Kanun kapsamında
hukuka uygun işlem tesis edildiği gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
10. Söz konusu karar, Danıştay Onuncu Dairesinin 23/11/2011
tarihli kararıyla onanmış ve karar düzeltme istemi aynı Dairenin 15/4/2014
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
11. Nihai kararın tebellüğ edilmesinin ardından 15/8/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 22/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
15. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
16. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
17. Anılan ilkeler, Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar ve somut başvuruya konu yargılama sürecinin niteliği dikkate
alındığında yaklaşık 7 yıl 8 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna
varmak gerekir.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil
Olmadığına İlişkin İddia
19. Başvurucu; yargı makamları tarafından mevzuata aykırı karar
verildiğini, yanlış değerlendirme yapıldığını belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz
takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve
sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
21. Somut olayda İzmir 4. İdare Mahkemesince yapılan yargılamada
ilgili mevzuat hükümleri, somut olaya ilişkin bilgi ve belgeler ile tüm dosya
kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verildiği anlaşılmıştır.
Başvurucunun anılan iddialarının esas itibarıyla Derece Mahkemelerince verilen
kararların delillerin değerlendirilmesinde isabet bulunmadığına, dolayısıyla
kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. Yapılan yargılamada, Mahkemenin
ve Danıştayın kararında bariz takdir hatası veya açık
bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilmemiştir.
22. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
23. Başvurucu ayrıca davalı İdarenin baro levhasından kaydını
sildiren avukat tarafından temsil edildiğini ve bu durumun adil yargılanma
hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (3) numaralı,
48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa Mahkemesine
başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki
iddialarını kanıtlamak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem,
eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile
dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile
ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğini
başvuru dilekçesine eklemesi şarttır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
25. Başvurucu, ihlal gerekçelerini sunarak olaya ilişkin
iddialarını kanıtlama yükümlülüğü altında olmasına rağmen ihlal iddialarını
soyut ve genel ifadelerle ileri sürmüş; idarenin baro levhasında kayıtlı
olmayan vekille temsil edilmesinin adil yargılanma hakkının hangi güvencesini
ne şekilde ihlal ettiğini açıklamamıştır. Dolayısıyla başvurucu tarafından
ileri sürülen iddiaların kanıtlanamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
27. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine kar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
28. Başvurucu, 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
29. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
30. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 8.400 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
31. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 8.400 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin İzmir 4. İdare Mahkemesine
(E.2006/1498, K.2007/1203) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
22/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.