logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ergül Çiçekler [1.B.], B. No: 2014/13693, 26/12/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ERGÜL ÇİÇEKLER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/13693)

 

Karar Tarihi: 26/12/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucu

:

Ergül ÇİÇEKLER

Vekili

:

Av. Mehmet Ali KIRDÖK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; gözaltında müdafi yokluğunda ve işkence altında alınan ifadelerin mahkûmiyete esas alınması, özel statülü mahkemece yapılan yeniden yargılamada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmemesi ve yeniden yapılan yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/8/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Ceza Yargılaması

8. Başvurucu 1976 tarihinde Kars/Merkez'de doğmuş olup olayların gerçekleştiği tarihte Kocaeli/Kandıra'da ikamet etmektedir.

9. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce yürütülen operasyon kapsamında yakalanan şüpheli E.A.nın, başvurucunun Türkiye Komünist Emek Partisi Leninist (TKEP/L) örgütünün gençlik örgütlenmesi olan 13 Mart Genç Komünistler Birliğinin üyesi olduğunu belirtmesi üzerine yakalanan başvurucu 3/5/1996 tarihinde gözaltına alınmıştır. Başvurucu 13 Mart Genç Komünistler Birliğinin üyesi olmak ve örgütün verdiği talimatlar doğrultusunda anayasal düzeni silahla değiştirmek amacına yönelik olarak birçok bombalama, molotof kokteyli atma, silahla tarama, yasa dışı gösteri ve pankart açma eylemlerini gerçekleştirmekle suçlanmıştır.

10. Başvurucu, gözaltı süresinde müdafi olmaksızın verdiği ifadesinde iddiaları kabul etmiştir. Sonrasında çıkarıldığı Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesinde kollukta işkenceyle ifade verdiğini, ifadesinin okumadan imzalatıldığını ve yer gösterme tutanaklarının da baskı ve işkenceyle imzalatıldığını belirterek söz konusu delilleri kabul etmediğini beyan etmiştir.

11. Başvurucu, çıkarıldığı DGM yedek hâkimi önünde de aynı iddialarla kolluk ifadesini ve suçlamaları reddetmiş; 14/5/1996 tarihinde tutuklanmıştır.

12. Başvurucu hakkında, İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığının 12/8/1996 tarihli iddianamesiyle 13 Mart Genç Komünistler Birliğinin üyesi olduğu ve örgütün faaliyeti çerçevesinde çok sayıda eyleme katıldığı iddiasıyla kamu davası açılmıştır.

13. Başvurucu, kovuşturma evresinde de kolluktaki delillerin işkence ile elde edildiğini ve işkenceyi gerçekleştiren kolluk görevlilerinin duruşmada tanık olarak dinlenmesini kabul etmediğini beyan etmiştir.

14. İstanbul 2 No.lu DGM'nin 12/11/1999 tarihli kararıyla Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı cebren kaldırmaya teşebbüs etme suçundan başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde başvurucu hakkındaki delilin kollukta başvurucunun verdiği ifadeden ibaret olmadığı vurgulanmıştır. Mahkeme; yakalama raporu, ekspertiz raporu, yüzleştirme tutanağı, ele geçen örgütsel dokümanlar ile müşteki ve tanık ifadelerinin başvurucunun isnat edilen fiili işlediği hususunda kanaat getirmeye yeterli olduğunu ifade etmiştir. Mahkeme bu nedenle işkence ile ilgili ceza davasının sonucunun beklenmesine gerek olmadığını da belirtmiştir.

15. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 26/3/2001 tarihli kararıyla hüküm bozulmuştur. Yargıtay genel değerlendirmeyle yetinilmeden her sanığa isnat edilen eylemler ile bu eylemlerden sabit olduğu kabul edilenlerin ayrı ayrı belirtilmesi gerektiğini belirtmiştir.

16. DGM 6/5/2003 tarihli kararıyla bozmaya uyarak başvurucunun Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı cebren kaldırmaya teşebbüs etme suçundan müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme; yer gösterme ve arama işlemleri, yakalanan silahlar, el koyma tutanağı, teşhis tutanağı, yüzleştirme tutanağı, ekspertiz raporu ve diğer sanıkların ifadeleri bütün olarak değerlendirildiğinde sanığın isnat edilen eylemleri işlediğine dair kesin kanaate ulaştığını gerekçesinde ifade etmiştir.

17. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 1/12/2003 tarihli kararıyla hüküm onanmıştır.

18. İşkencede bulundukları iddiası yöneltilen kolluk görevlileri hakkında ise 20/3/1997 tarihli iddianameyle kamu davası açılmıştır. İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/7/2002 tarihli kararıyla zamanaşımından davanın düşmesine karar verilmiş, anılan karar Yargıtay tarafından 21/10/2004 tarihinde onanmıştır.

B. Yargılamanın Yenilenmesine İlişkin Süreç

19. Başvurucu; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) iki ayrı başvuruda bulunmuş olup ilk başvurusunda yargılama süresinin makul süreyi aştığını, gözaltında tutulduğu sırada avukat yardımından faydalandırılmadığını, diğer sanıklardan işkence ile elde edilen ifadelere dayalı olarak mahkûmiyet kararı verildiğini, masumiyet karinesinin göz ardı edildiğini ileri sürmüştür. İkinci başvuru ise gözaltında işkence yaptıkları iddia edilen kolluk görevlilerine ilişkin yargılamanın zamanaşımına uğraması nedeniyle cezalandırılamayan işkence eylemine ilişkindir.

20. AİHM birleştirerek incelediği başvurularda, başvurucunun içinde bulunduğu gözaltı şartlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesini ihlal ettiğini; dolayısıyla DGM'nin davanın esastan incelemesine başlamadan önce delillerin kabul edilebilirliğini tartışması gerektiğini belirtmiştir. AİHM, yargılamayla ilgili güvencelerin avukatın yokluğunda kullanıldığının ve kendini suçlamama hakkı görmezden gelinerek zorla itiraf elde etme yönteminin önlenmesi için kullanılmamış olduğunu ifade etmiştir. Sözleşme'nin 3. maddesinin ve 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ile bağlantılı olarak (3) numaralı fıkrasının (c) bendinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

21. Başvurucu 1/7/2009 tarihinde AİHM kararı doğrultusunda yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

22. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 2009/264 esasına kayıtlı yargılamada yargılamanın yenilenmesi talebinin kabule değer olup olmadığı yönünde herhangi bir karar verilmemiştir. Mahkemece on iki duruşma yapılmış, iddianamede ileri sürülen suçlamalara ilişkin olarak başvurucu ve diğer sanıkların müdafileri huzurunda savunmaları alınmış, AİHM kararı incelenmiş, yargılamanın yenilenmesine konu dava dosyası ve içindeki belgeler değerlendirilmiş, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasından sonra başvurucu ve diğer sanıklar ile müdafilerine mütalaaya karşı beyanda bulunmaları için süre verilmiştir. Mahkemece, başvurucu ve diğer sanıklar ile müdafilerinin son savunmaları alınmıştır.

23. Mahkeme 14/5/2013 tarihli kararıyla yargılamanın yenilenmesine konu edilen 6/5/2003 tarihli hükmün onaylanmasına karar vermiştir.

24. Mahkeme; delilleri tartışma aşamasında başvurucunun Maslak semtindeki halk pazarı önünde örgüt imzalı pankart asma, molotof kokteyli atma, korsan gösteri yapma eylemini, Küçükçekmece ilçesindeki yeşil alanda korsan gösteri yapma eylemini, Ümraniye ilçesinde bulunan bir spor kulübüne, çamaşır suyu deposuna, tuhafiye ve konfeksiyon dükkânına ve bir bankanın bankamatiğine bomba konulması eylemlerini, Ümraniye Çekmeköy semtinde imzalı pankart asılması eylemini, Küçükçekmece İnönü Mahallesi'ndeki belediye otobüsü yakılması eylemini ve atari salonuna benzin dökerek yakılmasıyla pankart asılması eylemlerini işlediğini sabit görmüştür. Mahkeme, başvurucunun işlediği sabit olan eylemlerinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı cebir ve şiddet kullanarak değiştirme amaç suçunun işlenmesine dair örgütsel bağlılık ve ülke genelindeki organik bütünlük gözetildiğinde amacı gerçekleştirebilecek nitelikte olduğunu belirterek başvurucunun kolluk beyanı dışındaki delillerle cezalandırılmasının mümkün ve zorunlu olduğunu gerekçesinde belirtmiştir.

25. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 30/6/2014 tarihli kararıyla, Mahkemece duruşma açılarak başvurucu ve diğer sanıkların müdafi huzurunda savunmalarının alındığının, AİHM'in ihlal kararı doğrultusunda delillerin tartışılması sonucu ihlale dayanak olan ifadeler ve delillerin inceleme dışı bırakıldığının tespiti yapılmıştır. Dosyadaki teşhis tutanakları, ekspertiz raporları, ele geçen silahlar ve örgütsel dokümanlar esas alınarak mahkûmiyet kararı için Mahkemenin yeterli delil bulunduğuna kanaat ettiği, sübut eden suçun vasfının doğru biçimde tayin edildiği ve savunmaların inandırıcı gerekçelerle reddedildiği belirtilerek hükmün onanmasına karar verilmiştir.

26. Karar, başvurucuya 12/8/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

27. Başvurucu 15/8/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

28. Mahkemenin 26/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

29. Başvurucu, yeniden yapılan yargılamada makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

31. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).

32. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29).

33. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki 4 yıl 11 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

34. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Kanuni Hâkim Güvencesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

35. Başvurucu 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250. maddesiyle görevli mahkemede yeniden yargılanmasının kanuni hâkim güvencesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

36. Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda daha önce verdiği kararlarında 5271 sayılı Kanun'un 250. maddesi uyarınca yargılama yapan ağır ceza mahkemelerinin doğal hâkim ilkesine aykırılık oluşturmayacağına karar verilmiştir (Deniz Seki, B. No: 2014/5170, 25/6/2015, §§ 51-57; Ersin Ekmekçi ve Sinan Ekmekçi, B. No: 2013/6068, 18/11/2015, §§ 47-52). Başvurucunun iddiası bakımından farklı bir sonuca ulaşılmasını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.

37. Açıklanan nedenlerle başvurucunun bu iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Diğer İhlal İddiaları

38. Başvurucu; gözaltında avukat yardımından faydalandırılmadan, işkence ve kötü muameleye dayalı elde edilen delillerin mahkûmiyete esas alınması üzerine AİHM tarafından ihlal karar verilmesi sonrası yapılan yeniden yargılamada AİHM'in ihlal kararının gerekleri yerine getirilmeden, yeni kanıt araştırması yapılmadan başvurucunun ifadesinin alınmasıyla yetinilerek karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

39. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

40. Başvurucunun iddialarının esas itibarıyla derece mahkemelerince verilen kararlarda isabet bulunmadığına, dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. Somut olayda, başvurucunun müdafii huzurunda yeniden savunmasının alındığı, AİHM'in ihlal kararı doğrultusunda delillerin kabul edilebilirliği hususu tartışılarak, başvurucunun müdafiinin yokluğunda alınan kolluk aşamasındaki beyanları ve sadece bu beyanlar doğrultusunda kabul edilen eylemlerin hükümden çıkarıldığı görülmekle, maddi olay ve olguların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması bakımından Mahkemenin ve Yargıtayın kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.

41. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

43. Başvurucu 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

44. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

45. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 4.800 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 4.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için (kapatılan) İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin (E.2009/264, K.2013/119) yerine bakan Mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ergül Çiçekler [1.B.], B. No: 2014/13693, 26/12/2017, § …)
   
Başvuru Adı ERGÜL ÇİÇEKLER
Başvuru No 2014/13693
Başvuru Tarihi 15/8/2014
Karar Tarihi 26/12/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, gözaltında müdafi yokluğunda ve işkence altında alınan ifadelerin mahkûmiyete esas alınması, özel statülü mahkemece yapılan yeniden yargılamada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmemesi ve yeniden yapılan yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal Manevi tazminat
Kanun yolu şikâyeti Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi