TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İYİ HABER YAYIN ORGANİZASYON TİC. A.Ş.
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/13819)
|
|
Karar Tarihi: 10/1/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Ceren Sedef
EREN
|
Başvurucu
|
:
|
İYİ HABER
YAYIN ORGANİZASYON TİC. A. Ş.
|
Vekili
|
:
|
Av. İsmail
YEŞİLOVA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ulusal radyo yayın lisansı talebinin idare
tarafından reddedilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Müjde FM ismiyle İstanbul ilinde radyo yayıncılığı yapmakta
olan başvurucu, 30/5/2011 tarihli dilekçesiyle Radyo ve Televizyon Üst
Kurulundan (RTÜK), yerel radyo yayın lisansının ulusal radyo yayın lisansına
dönüştürülmesi talebinde bulunmuştur. RTÜK tarafından cevap verilmemesi üzerine
başvurucu, talebinin yanıt verilmemek suretiyle reddine ilişkin işlemin iptali
istemiyle dava açmıştır.
10. Ankara 11. İdare Mahkemesi, 3/7/2012 tarihinde başvurucunun
davasını reddetmiştir. Mahkeme, RTÜK tarafından ilgili Kanun'da öngörülen
sıralama ihalesi yapılana kadar, yayında olan kuruluşların izin verilen
yerleşim yerleri ile sınırlı olarak yayınlarına devam etmelerine imkân tanındığından,
başvurucunun ulusal radyo yayın lisansı talebinin reddedilmesine ilişkin
işlemde hukuka aykırılık görülmediğini belirtmiştir.
11. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay 31/1/2014 tarihinde,
bozma nedenlerinden hiçbirisinin bulunmadığı gerekçesiyle ilk derece
mahkemesinin kararını onamıştır. Danıştay başvurucunun karar düzeltme talebini
de 12/6/2014 tarihli kararıyla reddetmiştir. Ret kararı 31/7/2014 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 25/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 10/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
14. Başvurucu, ilgili Kanun'da öngörülen geçici durumun RTÜK
tarafından sıralama ihalesi yapılmamak suretiyle sürekli hâle getirildiğini ve
bu nedenle fiilen ulusal radyo yayını yapan kuruluşlarla kendisi arasında
açıkça eşitsizlik oluşturulduğunu iddia etmektedir. Ulusal radyo yayını lisansı
talebi sıralama ihalesi yapılmadığı gerekçesiyle reddedilen başvurucu, bu
nedenle Anayasa'nın 2., 5., 10., 22., 26., 28., 29., 30. ve 35. maddelerinde
güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
15. Bakanlık görüşünde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararları ve mevzuat hükümleri hatırlatılmıştır.
16. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel
başvuru formunda ileri sürdüğü iddiaları yinelemiş ve kendisiyle aynı durumda
bulunan bazı kuruluşlarca açılan davaların kabul edilmesi sonucu RTÜK tarafından
lisans genişletme talepleri kabul edilerek frekans tahsisi yapıldığına ilişkin
örnekler sunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Ulusal radyo yayın lisansı talebi idare tarafından sıralama
ihalesi yapılmadığı gerekçesiyle reddedilen başvurucu, anayasal haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu
tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların
hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir
Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Yayın izni verilmesine
veya bu talebin reddedilmesine dair kamu makamlarınca alınan kararlar kitlesel
medyanın ifade ve basın özgürlükleri ile ilişkilidir (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/11028, 18/10/2017, § 47). Bu nedenle başvurucunun iddiaları
ifade ve basın özgürlükleri kapsamında değerlendirilmiştir.
19. İfade özgürlüğü; kişinin haber ve bilgilere, başkalarının
fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatler nedeniyle
kınanmaması, bunları tek başına veya başkalarıyla birlikteyken çeşitli yollarla
serbestçe ifade edebilmesi, savunabilmesi, başkalarına anlatabilmesi,
aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. İfade özgürlüğünün kullanılma
araçlarından biri olan basın özgürlüğü, düşüncenin iletilmesini ve dolaşımını
gerçekleştirerek bireyin ve toplumun bilgilenmesini sağlar. Çoğunluğa muhalif
olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması,
açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirmek ve
gerçekleştirme konusunda ikna etmek çoğulcu demokratik düzenin gereklerindedir.
İfade özgürlüğünün sağlanamadığı bir siyasal sistemin demokrasi olarak
nitelendirilmesi mümkün değildir. Bu itibarla ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü
herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (AYM,
E.1997/19, K.1997/66,23/10/1997; Abdullah
Öcalan[GK], B. No: 2013/409, 25/06/2014, § 74; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
04/06/2015, §§ 34-36; Medya Gündem Dijital Yayıncılık
Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, § 28).
20. Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrasının son
cümlesinde, ifade özgürlüğünün radyo, televizyon ve benzeri yollarla yapılan
yayınların izin sistemine bağlanmasına engel olmadığı ifade edilerek radyo ve
televizyon yayınlarının da 26. maddenin koruması altında olduğu belirtilmiştir.
Radyo ve televizyon yayınlarının ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olduğu
konusunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır (R.V.Y.A.Ş.,
B. No: 2013/1429, 14/10/2015, § 28). Dolayısıyla radyo yayınları da dâhil olmak
üzere medya özgürlüğüne uygulanacak ilkeler, basın özgürlüğüne uygulanan
ilkeler ile benzerlik gösterecektir (Bizim
FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. [GK],§ 51).
21. Bununla birlikte radyo ve televizyon gibi işitsel ve görsel
kitle iletişim araçları basılı eserlerden çok daha hızlı ve güçlü bir etkiye
sahiptirler. Zira ilk olarak bu araçlar haber ve fikirleri ses ve görüntü ile
iletirler ve bu, kişiler üzerinde çok daha etkindir. İkinci olarak bireyler
kitle iletişim araçlarına basılı eserlere göre çok daha kolaylıkla
erişebilmektedirler. Son olarak basılı eserlerin dağıtımı sınırlıdır. Buna
karşılık kitle iletişim araçları toplumun tümüne doğrudan ulaşabilmekte ve etki
edebilmektedir (R.V.Y. A.Ş., §
31). Bu bağlamda radyo ve televizyon gibi işitsel ve görsel kitle iletişim
araçları demokrasinin işleyişi için çok önemli bir rol oynamaktadır (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. [GK], § 55).
22. Anayasa Mahkemesi Bizim
FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. kararında, radyo yayını
yapmak amacıyla yapılan başvuruların, RTÜK tarafından frekans tahsisine ilişkin
sıralama ihalesi yapılamadığı gerekçesiyle reddedilmesinin ve frekans tahsisi
için gerekenlerin yapılmamasının düşüncenin iletilmesini ve dolaşımını
gerçekleştiren yayın hakkını olumsuz olarak etkileyen yapısal bir sorun
olduğunu tespit etmiştir (Bizim FM Radyo
Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. [GK],
§ 65). Kararda, ilgili Kanun'da emredici hükümler bulunmasına rağmen
geçici rejimin sonlandırılmamasının, fiilî olarak yayınlarına devam eden yayın
kuruluşları ile yayın yapmak isteyen kuruluşlar arasında eşitsiz uygulamaların
doğmasına neden olduğu ve bu durumun devam ettiği ifade edilmiştir (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. [GK], § 61). Anayasa Mahkemesi bahsi geçen
kararda ayrıca ilgili kanun ve yönetmelik hükümlerinin, idari kararların ve
mahkeme kararlarının, başvurucunun yayına başlaması için kendisine ne zaman
radyo frekansı verileceğini yeterli derecede öngörmesine imkân vermediğine ve
bir bütün olarak öngörülebilirlik şartını yerine getirmediğine de vurgu
yapmıştır (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve
Reklamcılık A.Ş. [GK], §
62). Son olarak frekans tahsisinin yapılamaması nedeniyle yeni kuruluşlara
yayın izni verilmemesinin, özellikle radyoculuk sektöründe rekabeti düşürme
etkisine işaret edilmiş; yirmi dört yıl gibi oldukça uzun bir zaman diliminde
ulusal medyanın çeşitliliğinin korunması yönünde tedbirlerin alınmamış
olmasının, bu alandaki rekabeti engellediği ve demokratik bir toplumda yaşamsal
önemdeki ifade ve basın özgürlüklerine zarar verdiği kabul edilmiştir (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. [GK], § 64).
23. Bu bağlamda devletin medyada etkili çoğulculuğu sağlamak ve
medya organlarının basın ve haber verme özgürlüğünü güvence altına almak için
gerekli yasal ve idari düzenleme yapma ve var olan mevzuatı etkili bir şekilde
işletme pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediğini ifade eden Anayasa
Mahkemesi, ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. [GK], §§ 66-68).
24. Somut olayda başvurucunun ihlal iddialarının temeli, idare
tarafından sıralama ihalesi yapılmamasına dayanmaktadır. Anayasa Mahkemesi söz
konusu eksikliğin yapısal bir sorun oluşturduğunu, karasal radyo yayıncılığının
organize edilerek sınırlı bir sayısı olan kanal ve frekansların, koşullarını
yerine getiren kişiler arasında yayın yapmalarına olanak sağlayacak biçimde ve
hakkaniyete uygun olarak tahsislerinin sağlanması suretiyle düzen kurulmadığı
takdirde sorunun devam edeceğini ve bu durumun Anayasa'nın 26. ve 28.
maddelerinde korunan ifade ve basın özgürlüklerinin devamlı olarak ihlali
anlamına geleceğini kabul etmiştir (Bizim FM
Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. [GK], § 67). Anayasa Mahkemesinin anılan kararından sonra idare
tarafından söz konusu yapısal sorunun giderilmesine yönelik olarak herhangi bir
işlem yapılmadığı ve sorunun devam ettiği anlaşılmaktadır.
25. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın ifade özgürlüğüne ilişkin
26. maddesinin birinci fıkrasının ve basın özgürlüğüne ilişkin 28. maddesinin
birinci ve üçüncü fıkralarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve
işlem niteliğinde karar verilemez.
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
27. Başvurucu, ihlalin tespiti ile ihlalin giderilmesi için
yapılması gerekenlere karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
28. İfade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır. Söz konusu hakların ihlali, karasal radyo yayını için
frekans tahsis edilmemesi şeklinde yapısal bir sorundan kaynaklanmaktadır. Derece
mahkemelerince somut olayda frekans tahsisi yapılması ve ulusal lisans
verilmesi yönünde emredici bir karar verilmesi mümkün olmadığından ihlalin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmamaktadır.
29. Anayasa Mahkemesi kararında gösterildiği şekilde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın bir örneğinin ilgili kuruluş
olan RTÜK'e gönderilmesi gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin bu kararı yapısal
bir ihlalin tespiti mahiyetinde ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması
yönünde olduğundan münhasıran başvurucuya ulusal yayın için frekans tahsis
edilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz.
30. Talepte bulunulmadığından tazminat hakkında bir karar
verilmesine gerek bulunmamaktadır.
31. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan
ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade ve basın özgürlükleri ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna
GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.