TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
RÜSTEM ÖLMEZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/1390)
Karar Tarihi: 8/11/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Murat İlter DEVECİ
Başvurucular
Rüstem ÖLMEZ
Vekili
Av. Sertaş ÇELİKKALELİ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, askerlik hizmetini yapan bir kişinin ölümüne neden olan eylemin etkili soruşturulmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı 5'inci Zırhlı Tugay Komutanlığı Askerî Mahkemesinden temin edilen E.2013/675, K.2013/137 sayılı dava dosyası çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucunun oğlu G.Ö., Samandağ İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde vatan hizmetini ifa ederken 12/1/2008 tarihinde saat 10.00 sıralarında Samandağ Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan 3 No.lu nöbet kulübesinde tuttuğu "09.00-12.00" nöbeti sırasında Jandarma Er Ü.A. tarafından ateşli silahla vurulmuş ve yaşamını yitirmiştir.
10. G.Ö.nün ölümü Hatay İl Jandarma Komutanlığınca 12/1/2008 tarihinde saat 11.30 sıralarında 5'nci Zırhlı Tugay Komutanlığı Askerî Savcılığına (Savcılık) bildirilmiş,Savcılıkça derhâl soruşturma başlatılmıştır.
11. Askerî savcı, olay yeri inceleme ekiplerinin olay yerine gitmeleri ve olay yerinin olduğu gibi korunması talimatını vermiş ve saat 16.00 sıralarında olayın meydana geldiği ceza infaz kurumuna varmıştır. Savcı, olay yerinin fotoğraflarını çektirmiş; ölenin ve şüpheli Ü.A.nın el ve yüz svaplarının alınmasını istemiş ve olay yerini incelemiştir.
12. Savcının talimatı üzerine olay yeri inceleme ekiplerince olay yerinin krokisi çizilmiş, olay yeri ve çevresinin ölçümleri yapılmış, olay yerinde bulunan boş kovan, tüfekler, şarjörler ile el ve yüz svapları Adana Polis Kriminal Laboratuvarına gönderilmiştir.
13. Savcı 12/8/2008 tarihinde biri askerî hekim diğeri adli tıp uzmanı olmak üzere iki hekim yardımıyla ölü muayene ve otopsi işlemi yapmıştır. Yapılan işlemler sonucunda sol meme başının 0,5 cm sağında etrafında atış artıkları (is ve yanık) bulunan ateşli silah giriş yarası mevcut olduğu, sol kürek kemiği alt iç kısımda ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarasının bulunduğu, ateşli silah giriş ve çıkış yarası dışında travmatik değişim olmadığı, atışın bitişik atış mesafesinden yapıldığı, ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı iç organ delinmesi neticesinde gelişen iç ve dış kanama sonucu ölümün meydana geldiği saptanmıştır.
14. Savcı 12/1/2008 tarihinde olay anında girişe göre soldaki 1 numaralı nöbet kulübesinde nöbet tutan İ.A.nın, olay anını görme ihtimali bulunan ceza infaz kurumu çevresindeki bir tarla sahibi olan K.Ö.nün, olay günü şüpheli Ü.A., ölen G.Ö. ve tanık İ.A.ya doldur boşalt işlemi yaptıran T.T.nin, olay tarihinde nöbetçi çavuş olan Ç.R.B.nin, olay tarihinde ceza infaz kurumunda 06.00-09.00 nöbetçileri olan F.K., İ.H.G. ve S.K.nın, olay günü 06.00-09.00 nizamiye nöbetçisi olan F.S.S.nin, olay günü 09.00-12.00 nizamiye nöbetçisi olan G.G.nin, İ.A., Ü.A. ve G.Ö.yü nöbete götüren araç sürücüsü M.K.nin, bazı ifadelerde ismi geçen M.K. ile Z.K.nin ifadelerini almıştır. Söz konusu kişilerin ifadelerinden olay anını görmedikleri anlaşılmaktadır.
15. Olayın oluş şekli İ.A.nın yardımıyla canlandırılmış ve savcının talimatı üzerine görüntülü kayda alınmıştır.
16. Şüpheli Ü.A., 5'nci Zırhlı Tugay Komutanlığı Askerî Mahkemesinin13/1/2008 tarihli kararıyla tutuklanmıştır.
17. Savcı ölene ve şüpheliye ait künye defter kayıtlarını, kaza önleme kurul toplantı tutanağını ve 30/11/2007 tarihli tebellüğ belgesini, ölenin Samandağ İlçe Jandarma Komutanlığında görevlendirildiğine dair mesaj emrini, nöbet genel ve özel talimatlarını, olay anında ölenin, şüphelinin ve İ.A.nın nöbetçi olduğuna ilişkin hizmet defteri kaydını, şüpheliye ait nişancılık tekamül kartı ve atış kâğıtlarını, nöbet öncesinde ölene 15 P 860 seri numaralı tüfeğin, şüpheliye 14 N 324 seri numaralı tüfeğin ve İ.A.ya 14 K 678 seri numaralı tüfeğin verildiğine dair silahlık defterini ve şüpheliye zimmetli tüfeğin 13 B 993 olduğuna ve şüphelinin tüfeğinin onarıma gittiğine dair onarım belgesini dosyaya aldırmıştır. Savcı ayrıca olay hakkında yapılan idari tahkikata ait evrakın örneklerini getirtmiştir.
18. Şüpheli Ü.A. ile ölen G.Ö. arasında husumet bulunup bulunmadığı, bu kişiler arasında daha önce kavga yaşanıp yaşanmadığı hususları savcının talebi üzerine Samandağ İlçe Jandarma Komutanlığınca araştırılmış ve bu konuda yirmi kişinin ifadesi alınmıştır. İfade verenlerin Ü.A. ile G.Ö. arasında husumet bulunmadığını ve daha önce aralarında kavga olmadığını beyan ettikleri görülmüştür.
19. Adana Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 22/1/2008 tarihli uzmanlık raporunda incelemeye esas kovanın 14 N 324 seri numaralı tüfekten atıldığı belirtilmiştir.
20. Adana Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 4/2/2008 tarihli uzmanlık raporunda Ü.A.ya ait sol el üstü, sağ el avuç içi ve sağ el üstü svap alma bantlarında atış artığı olduğu, G.Ö.ye ait sol el avuç içi, sol el üstü ve sağ el avuç içi svap alma bantlarında atış artığı olduğu, inceleme konusu hücum yeleğinin sol göğüs bölgesinde 3 cm çapında bir adet mermi giriş deliğinin, kamuflaj rüzgâr ceketinin sırt orta bölgesinde 2.5 cm çapında bir adet mermi çıkış deliğinin bulunduğu ve mermi giriş deliğinin bitişik atış sonucu meydana geldiği belirtilmiştir.
21. Savcılık 12/5/2008 tarihli ve 2008/347 karar sayılı iddianamesiyle "tetiğe basmaktan vazgeçip kurma kolunu geriye çekmesine rağmen tekrar kurma kolunu çekmesi nedeniyle Ü.A.nın G.Ö.nün ölebileceğini öngördüğü, kasten öldürmek istemese de tetiği çektiği ve böylece G.Ö.yü öldürdüğü" iddiasıyla olası kasıtla öldürme suçundan Ü.A. hakkında 5'nci Zırhlı Tugay Komutanlığı Askerî Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde kamu davası açmıştır.
22. Mahkeme, sanık Ü.A.nın sorgusunu yapmış, başvurucuyu katılan sıfatıyla dinlemiş, tanıklar İ.A., S.K., S.A.A., T.T., İ.Ç.yı bizzat; tanıklar M.K., Ç.R.B. ile suçtan zarar görenler N.Ö., Y.Ö., M.Ö. ve E.Ö.yü istinabe yoluyla dinlemiştir.
23. Mahkeme, Ü.A.nın akıl sağlığıyla ilgili olarak Adana Asker Hastanesinden rapor aldırmıştır. 7/11/2008 tarihli raporda, Ü.A.da sınır zeka (hafif düzeyde entelektüel işlev bozukluğu) bulunduğu, bu durumun davranışlarını yönlendirme yeteneğinde kısmi azalmaya sebep olduğu, bu rahatsızlık nedeniyle cezasında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 32. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca indirim yapılabileceği belirtilmiştir.
24. Mahkeme G.Ö. ile Ü.A.ya ait telefonlar ile olay günü yapılan iletişimlere ait kayıtları da getirtmiştir.
25. Mahkeme 1/9/2009 tarihinde bilinçli taksirle öldürme suçunu işlediği gerekçesiyle Ü.A.nın neticeten 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Söz konusu hüküm, Askerî Yargıtay 4. Dairesince, ölenin kusurundan da söz edilmesine ve bu hususun alt sınırdan ceza verilmesine gerekçe olabilmesine karşın teşdit nedeni yapıldığı ve gerekçenin hatalı olduğu gerekçesiyle usul yönünden bozulmuştur.
26. Bozma üzerine yapılan yargılama sonunda Mahkeme 17/4/2013 tarihinde bilinçli taksirle öldürme suçunu işlediği gerekçesiyle Ü.A.nın neticeten 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkûmiyet hükmünün ilgili kısmı şöyledir:
"...Dosya kapsamındaki tüm delillerin detaylı tetkiki neticesinde; sanık geçici terhis belgesi ile terhis edilmiş olan J.Er Ü.A. ile müteveffanın J.Er G.Ö.nün Hatay/Samandağ İlçe J.K.'lığına bağlı Mrk.J.Krk.K.'lığı emrinde askerlik hizmetlerini yerine getirmekte oldukları, dış çevre emniyeti Ilçe J.K.'lığı sorumluluğunda bulunan Samandağ Kapalı Cezaevinin İlçe J.K.'lığına 1,5-2 km. kadar mesafede bulunduğu, cezaevinin dört ayrı köşesinde nöbet yerlerinin bulunduğu ancak üçünde nöbet tutulduğu, cezaevine araç girişinin olduğu kapının yanında bulunan nöbet yerinin 1 nolu nöbet yeri, 1 nolu nöbet yerinin görüş alanında 4 nolu nöbet yerinin bulunduğu, 1 nolu nöbet yerinden 2 nolu nöbet yerinin görülemediği, 3 nolu nöbet yerinin ise 1 nolu nöbet yerinin çaprazına düştüğü ve aralarında cezaevi binasının bulunması nedeniyle birbirlerini göremedikleri, 1, 2 ve 3 nolu nöbet yerlerine silahlı ve mühimmatlı nöbetçi yazıldığı, 1 nolu nöbet yerinde nöbet tutan nöbetçinin 4 nolu nöbet yerine kadar devriye görevinin de bulunduğu, 12.01.2008 günü 09.00-12.00 saatleri arasında sanık J.Er Ü.A.nın 2 nolu nöbet yerinde, müteveffa J.Er G.Ö.nün 3 nolu nöbet yerinde ve J.Er İ.A.nın 1 nolu nöbet yerinde nöbetçi olarak görevlendirilmiş oldukları, nöbetçilerin Nöb.Astsb. T.T. tarafından doldur-boşalt işlemlerinin yapılmasına müteakip Nöb.Astsb. tarafından askeri araçla cezaevine geldikleri, sanığın üzerinde nöbet silahı olarak 14 N 324 seri nolu G-3P.Tf.'nin bulunduğu 06.00-09.00 saatleri arasında nöbetçi olan J.Onb. F.K., J.Er S.K. ve J.Er İ.H.G.nin nöbetlerini yeni gelen nöbetçilere teslim ederek cezaevinden yine araçla ayrıldıkları, nöbetçilerin silahlarına dolu şarjörün takılı olduğu, sanık ve müteveffanın nöbet esnasında üstlerinde cep telefonu bulundurdukları, nöbette ilk bir saati doldurduktan sonra müteveffanın 1 nolu nöbet yerinde nöbetçi olan İ.A.nın yanına geldiği, bir süre sohbet ettikten sonra 4 nolu nöbet yerinin olduğu istikametten kendi nöbet yerine döndüğü, müteveffa nöbet yerine döndükten yaklaşık 10 dk kadar sonra sanığın müteveffanın nöbet yerine gittigi, müteveffanın sağ kulağına kulaklık takmış vaziyette cep telefonundan müzik dinlemekte olduğu ve silahını da nöbet kulübesinin içinde bir yere dayamış olduğu, sanığın da müteveffanın yanına geldiğinde silahını kulübenin içinde bir yere dayadığı, sanıkla müteveffanın aralarında bir süre sohbet ettikleri, müteveffanın sevdiği bir kız olduğunu ancak vermediklerinden bahsettiği, daha sonra sanığın nöbet yerine dönmek için silahını sol koluna takarak kulübeden çıkmak istediği ancak müteveffanın sanığın omzuna vurarak geri döndürdüğü ve kulübenin içine geri çektiği ve sanığın silahının namlusundan tutarak "beni vur, vurmazsan ben seni öldürürüm, tel örgülerden aşağı atarım, sorarlarsa kız peşinden gitti diye komutanlara söylerim" dediği, bu sözlerin sanıkta tedirginlik ve korku yarattığı ve silahının kurma kolunu çekip bırakmak suretiyle silahını tam dolu duruma getirdiği, daha sonra sanığın silahının kurma kolunu tekrar geri çekerek silahını boşalttığı, yere bir adet dolu mermi düştüğü, sanığın yerden dolu mermiyi avcuna aldığı, sanıkla müteveffanın arasında bu esnada itiş ve kakışmanın da devam etmekte olduğu, sanığın geriye çekili ve takılı vaziyette olan kurma koluna elinin çarptığı ve dolu şarjör takılı durumda olan silahın yeniden tam dolu durumuna geldiği, silahın namlusunun bu esnada müteveffanın göğsüne yönelmiş olduğu, silahın emniyet mandalının bir şekilde açılmış olduğu ve tek atış durumuna getirildiği (sanık soruşturma ifadesinde doldur boşalt yapıldıktan sonra cezaevine araçla geldiklerini bu esnada emniyet mandalının açık kalmış olduğunu farkettiğini beyan etmiştir), sanığın tetiğe bastığı, müteveffanın göğsünden vurulduğu... sanık savunması, tanıkların beyanları, yukarıda dizi numaraları belirtilen yazılı deliller ve tüm dosya kapsamından maddi vaka olarak anlaşılmaktadır.
...
Sanığın ve dinlenilen diğer tanıkların beyanlarından sanık ile maktul arasında olay öncesinde herhangi bir husumet bulunmadığı, tartışma veya kavga yaşanmadığı, aksine iyi birer arkadaş oldukları, sanığın maktulü öldürmesi için hiçbir neden bulunmadığı, olay sonrasında sanığın şoka girdiği ve titrer vaziyette bulunduğu, olay yerine gelen diğer nöbetçi İ.A.ya "Ambulans çağır, karakola haber ver" şeklinde konuşmuş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde sanığın müteveffayı öldürmek kastıyla hareket ettiğinin kabulü mümkün görülmemiş ve eylemini taksirle gerçekleştirdiği kabul edilmiştir.
Sanıkla müteveffa arasında devam eden olayın ikinci aşamasında ise sanık yine müteveffanın da kendisine yönelik söz ve eylemlerinin yarattığı baskı altında iken olay mahallinden bir an önce uzaklaşması gerekirken uzaklaşmayıp olay yerinde kalıp geride takılı durumda olan kurma kolunu düşürüp mermi basılı olan şarjörün takılı olması nedeniyle silahını tam dolduruşa getirmiş ve ne zaman ne şekilde tek atış durumuna getirildiği tespit edilemeyen emniyet mandalının da emniyet konumunda olmaması neticesinde tetiğe basması sonucu maktulü göğüs bölgesinden tek atışla vurarak ölümüne sebebiyet vermiştir. Olayın ikinci aşamasında sanığın artık dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği görülmektedir..."
27. Katılan sıfatıyla yargılamada yer alan başvurucu; keşif yapılmadan tanık anlatımlarına hukuki sonuç bağlanamayacağı, suç vasfının yanlış belirlendiği, eylemin kasten öldürme suçunu oluşturduğu, ölenin sanık üzerinde baskı veya tedirginlik yaratacak davranışlarının sebebinin araştırılmadığı ve olayın basite indirgendiği iddialarıyla mahkûmiyet hükmünü temyiz etmiştir.
28. Başvurucu, diğer katılanlar ve sanığın talebi üzerine temyiz incelemesi yapan Askerî Yargıtay 4. Dairesi 19/11/2013 tarihinde, katılanlar lehine hükmedilen vekâlet ücretinin eksik olması nedeniyle hükmün bozulmasına ancak bozma sebebi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden vekâlet ücretine ilişkin kısmın düzeltilerek hükmün onanmasına karar vermiştir.
29. Nihai karar, başvurucu tarafından 3/1/2014 tarihinde öğrenilmiş olup yasal süresi içinde, 3/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
30. 5237 sayılı Kanun'un "Kast" kenar başlıklı 21.maddesi şöyledir:
“(1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanunî tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
(2) Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır. Bu hâlde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir."
31. 5237 sayılı Kanun'un "Taksir" kenar başlıklı 22. maddesinin (1), (2) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hâllerde cezalandırılır.
(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır."
32. 5237 sayılı Kanun'un "Kasten öldürme" kenar başlıklı 81. maddesi şöyledir:
"(1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."
33. 5237 sayılı Kanun'un "Taksirle öldürme" kenar başlıklı 85. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
" (1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 8/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
35. Başvurucu; oğlunun yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan olay hakkında görülen davada suç vasfının yanlış tespit edilerek kasten öldürme suçu yerine bilinçli taksirle öldürme suçundan hüküm kurulduğunu, delillerin değerlendirilmesinde hata yapılıp keşif yapılmadan, tanık anlatımlarına göre yargılamanın sonuçlandırıldığını belirterek Anayasa'nın 5., 12., 17., 19. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan hakların ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi ile lehine 100.000 TL manevi tazminata karar verilmesi taleplerinde bulunmuştur.
36. Bakanlık görüşünde; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin 15/12/2010 tarihli kararıyla, yaşanan olayda hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle toplam 36.000 TL maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verildiği, G.Ö.nün ölümüne sebep olan Ü.A.nın 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezasına mahkûm edildiği ve mahkûmiyet hükmünün bariz takdir hatası içerip içermediğinin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
B. Değerlendirme
37. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
38. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve ödevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, oğlunun ölümüyle ilgili olarak yürütülen soruşturmanın etkili olmadığına ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun söz konusu iddiaları, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmiştir.
40. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41).
41. Başvuru konusu olayda başvurucu ölen G.Ö.nün babasıdır. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır. Bununla birlikte başvurunun diğer kabul edilebilirlik nedenleri yönünden de değerlendirilmesi gerekmektedir.
42. Bu noktada devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin yönünün de bulunduğu ve bu usul yükümlülüğünün doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirdiği belirtilmelidir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve kamu görevlilerinin müdahalesiyle ya da onların sorumlulukları altında meydana gelen veya diğer bireylerin fiilleriyle gerçekleşen ölümler nedeniyle ilgililerin hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 54).
43. Diğer taraftan yaşama hakkına ilişkin ceza soruşturmasının etkililiği için -diğer şartların yanında her olayın kendine özgü şartlarında değerlendirme yapılmak koşuluyla- yaşamı tehlikeye soktuğu açık olan eylemler ile maddi ve manevi varlığa yönelik ağır saldırıların cezasız kalmaması (Filiz Aka, B. No: 2013/8365, 10/6/2015, § 32) ve fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması gerekir. Ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 58).
44. Anayasa Mahkemesinin doğrudan ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine geçecek şekilde delillerin değerlendirmesini kendisinin yapmasının veya yürütülmesi gerekli olan soruşturma işlemlerini belirlemesinin söz konusu olamayacağı belirtilmelidir. Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesinin görevi, bu makamların maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir (Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2014, § 58). Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari mercilerdir. Bunun aksine bir durum, ancak olaya ilişkin kesin ikna edici nitelikte bulguların varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 58).
45. Bununla birlikte soruşturma makamlarınca olayın sebebinin objektif analizinin yapılması ve soruşturma sonucunda alınan kararın, elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması da gerekmektedir (Cemil Danışman, § 99).
46. Somut olayda başvurucunun oğlu G.Ö. 12/1/2008 tarihinde yaşanan trajik bir olay sonucu yaşamını yitirmiştir. Olay hakkında yürütülen soruşturma sonucunda fail yakalanmış ve Savcılık tarafından hakkında olası kasıtla öldürme suçundan kamu davası açılmıştır. Yapılan kovuşturmada olayda olası kasıtla öldürme suçunun oluşması için aranan yasal koşulların gerçekleşmediğine ve bilinçli taksirle öldürme suçunun oluştuğuna karar verilmiştir. Başvurucunun suçun niteliğine ilişkin temyiz itirazları da Askerî Yargıtay 4. Dairesi tarafından reddedilmiştir (bkz. §§ 10-29).
47. Başvuru konusu olayda, başvurucunun iddiasının aksine olayın sebebinin objektif bir değerlendirmesinin yapılmadığını ve elde edilen delillerin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olarak sonuca ulaşılmadığını söyleyebilmeyi mümkün kılan bir durum söz konusu değildir. Bu konuda başvurucunun aksi yöndeki iddiaları doğrultusunda kesin ikna edici nitelikte bir bulgu da elde edilememiştir. Olay yerinde keşif yapılmadığını ileri sürse de başvurucunun G.Ö.nün komutanlarınca kasten öldürüldüğü, öldürme olayına Ü.A. dışındaki kişilerin de karıştığı veya olayın başka şekilde gerçekleştiği yönünde bir iddiası olmadığı gibi olayın Mahkemenin kabulünden farklı gerçekleştiği veya suç vasfında hata yapıldığı sonucuna varılmasını gerektirecek herhangi bir neden de bulunmamaktadır. Dolayısıyla keşif yapılmasının olayın Mahkemenin kabulünden farklı bir şekilde meydana geldiğini ortaya çıkarabileceğinden söz edilemez.
48. Başvuruya konu soruşturma sonucunda verilen kararda olayın gerçekleşme koşullarının, eylemin hukuki niteliğinin ayrıntılı bir şekilde tartışıldığı, Askerî Yargıtay incelemesi aşamasında da başvurucunun ileri sürdüğü temyiz sebeplerinin değerlendirilip suç vasfının, usul, takdir ve uygulamaya yönelik temyiz sebeplerinin yerinde görülmediğinin belirtildiği anlaşılmıştır.
49. Dolayısıyla soruşturmada başvurucunun oğluna yönelik eylemin yeterli bir ceza ile yaptırım altına alınmadığına ve suç vasfında hata yapıldığına yönelik iddialar yönünden yetkili makamlardan kaynaklanan bir eksiklik bulunmamaktadır. Bu itibarla değerlendirmeler ışığında başvuruda açık ve görünür bir ihlalin olmadığı sonucuna varılmıştır.
50. Açıklanan nedenlerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 8/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.