TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RÜSTEM ÖLMEZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1390)
|
|
Karar Tarihi: 8/11/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Murat İlter
DEVECİ
|
Başvurucular
|
:
|
Rüstem ÖLMEZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Sertaş ÇELİKKALELİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, askerlik hizmetini yapan bir kişinin ölümüne neden
olan eylemin etkili soruşturulmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Kara
Kuvvetleri Komutanlığı 5'inci Zırhlı Tugay Komutanlığı Askerî Mahkemesinden
temin edilen E.2013/675, K.2013/137 sayılı dava dosyası çerçevesinde ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucunun oğlu G.Ö., Samandağ İlçe Jandarma Komutanlığı
emrinde vatan hizmetini ifa ederken 12/1/2008 tarihinde saat 10.00 sıralarında
Samandağ Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan 3 No.lu nöbet kulübesinde tuttuğu
"09.00-12.00" nöbeti sırasında Jandarma Er Ü.A. tarafından ateşli
silahla vurulmuş ve yaşamını yitirmiştir.
10. G.Ö.nün ölümü Hatay İl Jandarma
Komutanlığınca 12/1/2008 tarihinde saat 11.30 sıralarında 5'nci Zırhlı Tugay
Komutanlığı Askerî Savcılığına (Savcılık) bildirilmiş,Savcılıkça
derhâl soruşturma başlatılmıştır.
11. Askerî savcı, olay yeri inceleme ekiplerinin olay yerine
gitmeleri ve olay yerinin olduğu gibi korunması talimatını vermiş ve saat 16.00
sıralarında olayın meydana geldiği ceza infaz kurumuna varmıştır. Savcı, olay
yerinin fotoğraflarını çektirmiş; ölenin ve şüpheli Ü.A.nın
el ve yüz svaplarının alınmasını istemiş ve olay
yerini incelemiştir.
12. Savcının talimatı üzerine olay yeri inceleme ekiplerince
olay yerinin krokisi çizilmiş, olay yeri ve çevresinin ölçümleri yapılmış, olay
yerinde bulunan boş kovan, tüfekler, şarjörler ile el ve yüz svapları Adana Polis Kriminal
Laboratuvarına gönderilmiştir.
13. Savcı 12/8/2008 tarihinde biri askerî hekim diğeri adli tıp
uzmanı olmak üzere iki hekim yardımıyla ölü muayene ve otopsi işlemi yapmıştır.
Yapılan işlemler sonucunda sol meme başının 0,5 cm sağında etrafında atış
artıkları (is ve yanık) bulunan ateşli silah giriş yarası mevcut olduğu, sol
kürek kemiği alt iç kısımda ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarasının
bulunduğu, ateşli silah giriş ve çıkış yarası dışında travmatik
değişim olmadığı, atışın bitişik atış mesafesinden yapıldığı, ateşli silah
mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı iç organ delinmesi neticesinde gelişen iç
ve dış kanama sonucu ölümün meydana geldiği saptanmıştır.
14. Savcı 12/1/2008 tarihinde olay anında girişe göre soldaki 1
numaralı nöbet kulübesinde nöbet tutan İ.A.nın, olay
anını görme ihtimali bulunan ceza infaz kurumu çevresindeki bir tarla sahibi
olan K.Ö.nün, olay günü şüpheli Ü.A., ölen G.Ö. ve
tanık İ.A.ya doldur boşalt işlemi yaptıran T.T.nin, olay tarihinde nöbetçi çavuş olan Ç.R.B.nin, olay tarihinde ceza infaz kurumunda 06.00-09.00
nöbetçileri olan F.K., İ.H.G. ve S.K.nın, olay günü
06.00-09.00 nizamiye nöbetçisi olan F.S.S.nin, olay
günü 09.00-12.00 nizamiye nöbetçisi olan G.G.nin,
İ.A., Ü.A. ve G.Ö.yü nöbete götüren araç sürücüsü M.K.nin, bazı ifadelerde ismi geçen M.K. ile Z.K.nin ifadelerini almıştır. Söz konusu kişilerin
ifadelerinden olay anını görmedikleri anlaşılmaktadır.
15. Olayın oluş şekli İ.A.nın
yardımıyla canlandırılmış ve savcının talimatı üzerine görüntülü kayda
alınmıştır.
16. Şüpheli Ü.A., 5'nci Zırhlı Tugay Komutanlığı Askerî
Mahkemesinin13/1/2008 tarihli kararıyla tutuklanmıştır.
17. Savcı ölene ve şüpheliye ait künye defter kayıtlarını, kaza
önleme kurul toplantı tutanağını ve 30/11/2007 tarihli tebellüğ belgesini,
ölenin Samandağ İlçe Jandarma Komutanlığında görevlendirildiğine dair mesaj
emrini, nöbet genel ve özel talimatlarını, olay anında ölenin, şüphelinin ve İ.A.nın nöbetçi olduğuna ilişkin hizmet defteri kaydını,
şüpheliye ait nişancılık tekamül kartı ve atış kâğıtlarını, nöbet öncesinde
ölene 15 P 860 seri numaralı tüfeğin, şüpheliye 14 N 324 seri numaralı tüfeğin
ve İ.A.ya 14 K 678 seri numaralı tüfeğin verildiğine
dair silahlık defterini ve şüpheliye zimmetli tüfeğin 13 B 993 olduğuna ve
şüphelinin tüfeğinin onarıma gittiğine dair onarım belgesini dosyaya
aldırmıştır. Savcı ayrıca olay hakkında yapılan idari tahkikata ait evrakın
örneklerini getirtmiştir.
18. Şüpheli Ü.A. ile ölen G.Ö. arasında husumet bulunup
bulunmadığı, bu kişiler arasında daha önce kavga yaşanıp yaşanmadığı hususları
savcının talebi üzerine Samandağ İlçe Jandarma Komutanlığınca araştırılmış ve
bu konuda yirmi kişinin ifadesi alınmıştır. İfade verenlerin Ü.A. ile G.Ö.
arasında husumet bulunmadığını ve daha önce aralarında kavga olmadığını beyan
ettikleri görülmüştür.
19. Adana Kriminal Polis Laboratuvarı
Müdürlüğünün 22/1/2008 tarihli uzmanlık raporunda incelemeye esas kovanın 14 N
324 seri numaralı tüfekten atıldığı belirtilmiştir.
20. Adana Kriminal Polis Laboratuvarı
Müdürlüğünün 4/2/2008 tarihli uzmanlık raporunda Ü.A.ya
ait sol el üstü, sağ el avuç içi ve sağ el üstü svap
alma bantlarında atış artığı olduğu, G.Ö.ye ait sol el avuç içi, sol el üstü ve
sağ el avuç içi svap alma bantlarında atış artığı
olduğu, inceleme konusu hücum yeleğinin sol göğüs bölgesinde 3 cm çapında bir
adet mermi giriş deliğinin, kamuflaj rüzgâr ceketinin sırt orta bölgesinde 2.5
cm çapında bir adet mermi çıkış deliğinin bulunduğu ve mermi giriş deliğinin
bitişik atış sonucu meydana geldiği belirtilmiştir.
21. Savcılık 12/5/2008 tarihli ve 2008/347 karar sayılı
iddianamesiyle "tetiğe basmaktan
vazgeçip kurma kolunu geriye çekmesine rağmen tekrar kurma kolunu çekmesi
nedeniyle Ü.A.nın G.Ö.nün ölebileceğini
öngördüğü, kasten öldürmek istemese de tetiği çektiği ve böylece G.Ö.yü öldürdüğü" iddiasıyla olası kasıtla
öldürme suçundan Ü.A. hakkında 5'nci Zırhlı Tugay Komutanlığı Askerî Mahkemesi
(Mahkeme) nezdinde kamu davası açmıştır.
22. Mahkeme, sanık Ü.A.nın sorgusunu
yapmış, başvurucuyu katılan sıfatıyla dinlemiş, tanıklar İ.A., S.K., S.A.A.,
T.T., İ.Ç.yı bizzat; tanıklar M.K., Ç.R.B. ile suçtan
zarar görenler N.Ö., Y.Ö., M.Ö. ve E.Ö.yü istinabe
yoluyla dinlemiştir.
23. Mahkeme, Ü.A.nın akıl sağlığıyla
ilgili olarak Adana Asker Hastanesinden rapor aldırmıştır. 7/11/2008 tarihli
raporda, Ü.A.da sınır zeka (hafif düzeyde entelektüel
işlev bozukluğu) bulunduğu, bu durumun davranışlarını yönlendirme yeteneğinde
kısmi azalmaya sebep olduğu, bu rahatsızlık nedeniyle cezasında 26/9/2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 32. maddesinin (2) numaralı fıkrası
uyarınca indirim yapılabileceği belirtilmiştir.
24. Mahkeme G.Ö. ile Ü.A.ya ait
telefonlar ile olay günü yapılan iletişimlere ait kayıtları da getirtmiştir.
25. Mahkeme 1/9/2009 tarihinde bilinçli taksirle öldürme suçunu
işlediği gerekçesiyle Ü.A.nın neticeten 2 yıl 9 ay 10
gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Söz konusu hüküm,
Askerî Yargıtay 4. Dairesince, ölenin kusurundan da söz edilmesine ve bu
hususun alt sınırdan ceza verilmesine gerekçe olabilmesine karşın teşdit nedeni
yapıldığı ve gerekçenin hatalı olduğu gerekçesiyle usul yönünden bozulmuştur.
26. Bozma üzerine yapılan yargılama sonunda Mahkeme 17/4/2013
tarihinde bilinçli taksirle öldürme suçunu işlediği gerekçesiyle Ü.A.nın neticeten 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezasıyla
cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkûmiyet hükmünün ilgili kısmı şöyledir:
"...Dosya kapsamındaki tüm delillerin
detaylı tetkiki neticesinde; sanık geçici terhis belgesi ile terhis edilmiş
olan J.Er Ü.A. ile müteveffanın J.Er
G.Ö.nün Hatay/Samandağ İlçe J.K.'lığına
bağlı Mrk.J.Krk.K.'lığı emrinde askerlik hizmetlerini
yerine getirmekte oldukları, dış çevre emniyeti Ilçe J.K.'lığı sorumluluğunda bulunan Samandağ Kapalı Cezaevinin
İlçe J.K.'lığına 1,5-2 km. kadar mesafede bulunduğu,
cezaevinin dört ayrı köşesinde nöbet yerlerinin bulunduğu ancak üçünde nöbet
tutulduğu, cezaevine araç girişinin olduğu kapının yanında bulunan nöbet
yerinin 1 nolu nöbet yeri, 1 nolu
nöbet yerinin görüş alanında 4 nolu nöbet yerinin
bulunduğu, 1 nolu nöbet yerinden 2 nolu nöbet yerinin görülemediği, 3 nolu
nöbet yerinin ise 1 nolu nöbet yerinin çaprazına
düştüğü ve aralarında cezaevi binasının bulunması nedeniyle birbirlerini
göremedikleri, 1, 2 ve 3 nolu nöbet yerlerine silahlı
ve mühimmatlı nöbetçi yazıldığı, 1 nolu nöbet yerinde
nöbet tutan nöbetçinin 4 nolu nöbet yerine kadar
devriye görevinin de bulunduğu, 12.01.2008 günü 09.00-12.00 saatleri arasında
sanık J.Er Ü.A.nın 2 nolu nöbet yerinde, müteveffa J.Er
G.Ö.nün 3 nolu nöbet
yerinde ve J.Er İ.A.nın 1 nolu nöbet yerinde nöbetçi olarak görevlendirilmiş
oldukları, nöbetçilerin Nöb.Astsb. T.T. tarafından
doldur-boşalt işlemlerinin yapılmasına müteakip Nöb.Astsb.
tarafından askeri araçla cezaevine geldikleri, sanığın üzerinde nöbet silahı
olarak 14 N 324 seri nolu G-3P.Tf.'nin bulunduğu
06.00-09.00 saatleri arasında nöbetçi olan J.Onb.
F.K., J.Er S.K. ve J.Er İ.H.G.nin nöbetlerini yeni gelen nöbetçilere teslim ederek
cezaevinden yine araçla ayrıldıkları, nöbetçilerin silahlarına dolu şarjörün
takılı olduğu, sanık ve müteveffanın nöbet esnasında üstlerinde cep telefonu
bulundurdukları, nöbette ilk bir saati doldurduktan sonra müteveffanın 1 nolu nöbet yerinde nöbetçi olan İ.A.nın
yanına geldiği, bir süre sohbet ettikten sonra 4 nolu
nöbet yerinin olduğu istikametten kendi nöbet yerine döndüğü, müteveffa nöbet
yerine döndükten yaklaşık 10 dk kadar sonra sanığın
müteveffanın nöbet yerine gittigi, müteveffanın sağ
kulağına kulaklık takmış vaziyette cep telefonundan müzik dinlemekte olduğu ve
silahını da nöbet kulübesinin içinde bir yere dayamış olduğu, sanığın da
müteveffanın yanına geldiğinde silahını kulübenin içinde bir yere dayadığı,
sanıkla müteveffanın aralarında bir süre sohbet ettikleri, müteveffanın sevdiği
bir kız olduğunu ancak vermediklerinden bahsettiği, daha sonra sanığın nöbet
yerine dönmek için silahını sol koluna takarak kulübeden çıkmak istediği ancak
müteveffanın sanığın omzuna vurarak geri döndürdüğü ve kulübenin içine geri
çektiği ve sanığın silahının namlusundan tutarak "beni vur, vurmazsan ben
seni öldürürüm, tel örgülerden aşağı atarım, sorarlarsa kız peşinden gitti diye
komutanlara söylerim" dediği, bu sözlerin sanıkta tedirginlik ve korku
yarattığı ve silahının kurma kolunu çekip bırakmak suretiyle silahını tam dolu
duruma getirdiği, daha sonra sanığın silahının kurma kolunu tekrar geri çekerek
silahını boşalttığı, yere bir adet dolu mermi düştüğü, sanığın yerden dolu
mermiyi avcuna aldığı, sanıkla müteveffanın arasında bu esnada itiş ve
kakışmanın da devam etmekte olduğu, sanığın geriye çekili ve takılı vaziyette
olan kurma koluna elinin çarptığı ve dolu şarjör takılı durumda olan silahın
yeniden tam dolu durumuna geldiği, silahın namlusunun bu esnada müteveffanın
göğsüne yönelmiş olduğu, silahın emniyet mandalının bir şekilde açılmış olduğu
ve tek atış durumuna getirildiği (sanık soruşturma ifadesinde doldur boşalt
yapıldıktan sonra cezaevine araçla geldiklerini bu esnada emniyet mandalının
açık kalmış olduğunu farkettiğini beyan etmiştir),
sanığın tetiğe bastığı, müteveffanın göğsünden vurulduğu... sanık savunması,
tanıkların beyanları, yukarıda dizi numaraları belirtilen yazılı deliller ve
tüm dosya kapsamından maddi vaka olarak anlaşılmaktadır.
...
Sanığın ve dinlenilen diğer tanıkların
beyanlarından sanık ile maktul arasında olay öncesinde herhangi bir husumet
bulunmadığı, tartışma veya kavga yaşanmadığı, aksine iyi birer arkadaş
oldukları, sanığın maktulü öldürmesi için hiçbir neden bulunmadığı, olay sonrasında
sanığın şoka girdiği ve titrer vaziyette bulunduğu, olay yerine gelen diğer
nöbetçi İ.A.ya "Ambulans çağır, karakola haber
ver" şeklinde konuşmuş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde
sanığın müteveffayı öldürmek kastıyla hareket ettiğinin kabulü mümkün
görülmemiş ve eylemini taksirle gerçekleştirdiği kabul edilmiştir.
Sanıkla müteveffa arasında devam eden olayın ikinci aşamasında ise
sanık yine müteveffanın da kendisine yönelik söz ve eylemlerinin yarattığı
baskı altında iken olay mahallinden bir an önce uzaklaşması gerekirken
uzaklaşmayıp olay yerinde kalıp geride takılı durumda olan kurma kolunu düşürüp
mermi basılı olan şarjörün takılı olması nedeniyle silahını tam dolduruşa
getirmiş ve ne zaman ne şekilde tek atış durumuna getirildiği tespit edilemeyen
emniyet mandalının da emniyet konumunda olmaması neticesinde tetiğe basması
sonucu maktulü göğüs bölgesinden tek atışla vurarak ölümüne sebebiyet
vermiştir. Olayın ikinci aşamasında sanığın artık dikkat ve özen yükümlülüğüne
aykırı hareket ettiği görülmektedir..."
27. Katılan sıfatıyla yargılamada yer alan başvurucu; keşif
yapılmadan tanık anlatımlarına hukuki sonuç bağlanamayacağı, suç vasfının
yanlış belirlendiği, eylemin kasten öldürme suçunu oluşturduğu, ölenin sanık
üzerinde baskı veya tedirginlik yaratacak davranışlarının sebebinin
araştırılmadığı ve olayın basite indirgendiği iddialarıyla mahkûmiyet hükmünü
temyiz etmiştir.
28. Başvurucu, diğer katılanlar ve sanığın talebi üzerine temyiz
incelemesi yapan Askerî Yargıtay 4. Dairesi 19/11/2013 tarihinde, katılanlar
lehine hükmedilen vekâlet ücretinin eksik olması nedeniyle hükmün bozulmasına
ancak bozma sebebi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden vekâlet
ücretine ilişkin kısmın düzeltilerek hükmün onanmasına karar vermiştir.
29. Nihai karar, başvurucu tarafından 3/1/2014 tarihinde
öğrenilmiş olup yasal süresi içinde, 3/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
30. 5237 sayılı Kanun'un "Kast"
kenar başlıklı 21.maddesi şöyledir:
“(1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır.
Kast, suçun kanunî tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek
gerçekleştirilmesidir.
(2)
Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine
rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır. Bu hâlde, ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet
hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş
yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden
yarısına kadar indirilir."
31. 5237 sayılı Kanun'un "Taksir"
kenar başlıklı 22. maddesinin (1), (2) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hâllerde
cezalandırılır.
(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir
davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek
gerçekleştirilmesidir.
(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana
gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza
üçte birden yarısına kadar artırılır."
32. 5237 sayılı Kanun'un "Kasten
öldürme" kenar başlıklı 81. maddesi şöyledir:
"(1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile
cezalandırılır."
33. 5237 sayılı Kanun'un "Taksirle
öldürme" kenar başlıklı 85. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
" (1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan
altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 8/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
35. Başvurucu; oğlunun yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan olay
hakkında görülen davada suç vasfının yanlış tespit edilerek kasten öldürme suçu
yerine bilinçli taksirle öldürme suçundan hüküm kurulduğunu, delillerin
değerlendirilmesinde hata yapılıp keşif yapılmadan, tanık anlatımlarına göre
yargılamanın sonuçlandırıldığını belirterek Anayasa'nın 5., 12., 17., 19. ve
36. maddelerinde güvence altına alınan hakların ihlal edildiğini ileri sürmüş
ve yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi ile lehine 100.000 TL manevi
tazminata karar verilmesi taleplerinde bulunmuştur.
36. Bakanlık görüşünde; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin
15/12/2010 tarihli kararıyla, yaşanan olayda hizmet kusuru bulunduğu
gerekçesiyle toplam 36.000 TL maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar
verildiği, G.Ö.nün ölümüne sebep olan Ü.A.nın 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezasına mahkûm edildiği ve
mahkûmiyet hükmünün bariz takdir hatası içerip içermediğinin değerlendirilmesi
gerektiği belirtilmiştir.
B. Değerlendirme
37. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına
sahiptir."
38. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve ödevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
bölümü şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi
korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin
temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır.”
39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, oğlunun ölümüyle
ilgili olarak yürütülen soruşturmanın etkili olmadığına ilişkindir. Bu nedenle
başvurucunun söz konusu iddiaları, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına
alınan yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu
kapsamında incelenmiştir.
40. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi
açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen
kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 41).
41. Başvuru konusu olayda başvurucu ölen G.Ö.nün
babasıdır. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
Bununla birlikte başvurunun diğer kabul edilebilirlik nedenleri yönünden de değerlendirilmesi
gerekmektedir.
42. Bu noktada devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif
yükümlülüklerinin usule ilişkin yönünün de bulunduğu ve bu usul yükümlülüğünün
doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa
cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirdiği
belirtilmelidir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun
etkili bir şekilde uygulanmasını ve kamu görevlilerinin müdahalesiyle ya da onların
sorumlulukları altında meydana gelen veya diğer bireylerin fiilleriyle
gerçekleşen ölümler nedeniyle ilgililerin hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 54).
43. Diğer taraftan yaşama hakkına ilişkin ceza soruşturmasının
etkililiği için -diğer şartların yanında her olayın kendine özgü şartlarında
değerlendirme yapılmak koşuluyla- yaşamı tehlikeye soktuğu açık olan eylemler
ile maddi ve manevi varlığa yönelik ağır saldırıların cezasız kalmaması (Filiz Aka, B. No: 2013/8365, 10/6/2015, §
32) ve fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu
denetimine açık olması gerekir. Ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının
meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları
sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§
58).
44. Anayasa Mahkemesinin doğrudan ilgili soruşturma ve yargılama
makamlarının yerine geçecek şekilde delillerin değerlendirmesini kendisinin
yapmasının veya yürütülmesi gerekli olan soruşturma işlemlerini belirlemesinin
söz konusu olamayacağı belirtilmelidir. Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesinin
görevi, bu makamların maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine
kendi değerlendirmesini koymak değildir (Hıdır
Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832,
21/4/2014, § 58). Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar ilk elden olayları
inceleyen yetkili adli ve idari mercilerdir. Bunun aksine bir durum, ancak
olaya ilişkin kesin ikna edici nitelikte bulguların varlığı hâlinde söz konusu
olabilir (Cemil Danışman, B. No:
2013/6319, 16/7/2014, § 58).
45. Bununla birlikte soruşturma makamlarınca olayın sebebinin
objektif analizinin yapılması ve soruşturma sonucunda alınan kararın, elde
edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması
da gerekmektedir (Cemil Danışman,
§ 99).
46. Somut olayda başvurucunun oğlu G.Ö. 12/1/2008 tarihinde
yaşanan trajik bir olay sonucu yaşamını yitirmiştir. Olay hakkında yürütülen
soruşturma sonucunda fail yakalanmış ve Savcılık tarafından hakkında olası
kasıtla öldürme suçundan kamu davası açılmıştır. Yapılan kovuşturmada olayda
olası kasıtla öldürme suçunun oluşması için aranan yasal koşulların
gerçekleşmediğine ve bilinçli taksirle öldürme suçunun oluştuğuna karar
verilmiştir. Başvurucunun suçun niteliğine ilişkin temyiz itirazları da Askerî
Yargıtay 4. Dairesi tarafından reddedilmiştir (bkz. §§ 10-29).
47. Başvuru konusu olayda, başvurucunun iddiasının aksine olayın
sebebinin objektif bir değerlendirmesinin yapılmadığını ve elde edilen
delillerin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olarak sonuca
ulaşılmadığını söyleyebilmeyi mümkün kılan bir durum söz konusu değildir. Bu
konuda başvurucunun aksi yöndeki iddiaları doğrultusunda kesin ikna edici
nitelikte bir bulgu da elde edilememiştir. Olay yerinde keşif yapılmadığını
ileri sürse de başvurucunun G.Ö.nün komutanlarınca
kasten öldürüldüğü, öldürme olayına Ü.A. dışındaki kişilerin de karıştığı veya
olayın başka şekilde gerçekleştiği yönünde bir iddiası olmadığı gibi olayın
Mahkemenin kabulünden farklı gerçekleştiği veya suç vasfında hata yapıldığı
sonucuna varılmasını gerektirecek herhangi bir neden de bulunmamaktadır.
Dolayısıyla keşif yapılmasının olayın Mahkemenin kabulünden farklı bir şekilde
meydana geldiğini ortaya çıkarabileceğinden söz edilemez.
48. Başvuruya konu soruşturma sonucunda verilen kararda olayın
gerçekleşme koşullarının, eylemin hukuki niteliğinin ayrıntılı bir şekilde
tartışıldığı, Askerî Yargıtay incelemesi aşamasında da başvurucunun ileri
sürdüğü temyiz sebeplerinin değerlendirilip suç vasfının, usul, takdir ve
uygulamaya yönelik temyiz sebeplerinin yerinde görülmediğinin belirtildiği
anlaşılmıştır.
49. Dolayısıyla soruşturmada başvurucunun oğluna yönelik eylemin
yeterli bir ceza ile yaptırım altına alınmadığına ve suç vasfında hata
yapıldığına yönelik iddialar yönünden yetkili makamlardan kaynaklanan bir
eksiklik bulunmamaktadır. Bu itibarla değerlendirmeler ışığında başvuruda açık
ve görünür bir ihlalin olmadığı sonucuna varılmıştır.
50. Açıklanan nedenlerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
8/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.