TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SABRİ YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/14193)
|
|
Karar Tarihi:13/9/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Sabri YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Lütfi
İŞBULAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca bazı sanıklar hakkında,
suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve örgüt faaliyeti çerçevesinde
uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçlarından 18/9/2008
tarihli iddianame düzenlenmiş ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2008/275
sayılı dosyasında kamu davası açılmıştır.
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu ve bazı
sanıklar hakkında 23/10/2009 tarihli iddianameyle aynı suçlardan iddianame
düzenlenmiş ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2009/301 sayılı dosyasında
kamu davası açılmıştır. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 12/11/2009 tarihinde
E.2009/301 sayılı dava dosyasının E.2008/275 sayılı dava dosyasıyla
birleştirilmesine ve yargılamanın E.2008/275 sayılı dosya üzerinden
yürütülmesine karar vermiştir.
10. Başvurucu, Mahkemece 15/7/2008 tarihinde çıkartılan yakalama
kararı sonucu yakalanmış ve açılan ara duruşma neticesinde 11/2/2011 tarihinde
tutuklanmıştır.
11. 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 1. maddesi ile
CMK 250. madde ile görevli mahkemelerin kaldırılması üzerine yargılamaya
Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edilmiştir.
12. Tutuklu yargılanan başvurucunun tahliye talebi, Bakırköy 8.
Ağır Ceza Mahkemesinin 24/6/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
13. Başvurucu tutukluluk hâlinin devamı yönündeki ara karara
karşı itiraz etmiş, Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2/7/2014 tarihli kararı
ile itiraz reddedilmiştir. Karar başvurucuya 16/7/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
14. Başvurucu, 15/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
15. Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 6/3/2015 tarihli
kararıyla başvurucunun uyuşturucu ticareti yapmak amacıyla suç örgütü kurup
yönetme suçundan 2 yıl 6 ay hapis, örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu
ticareti yapma suçundan 30 yıl hapis ve 150.000 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
16. Temyiz üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 10/3/2016 tarihinde
ilk derece mahkemesinin kararını, başvurucunun mahkûmiyetini gerektirir kesin
delil bulunmadığı, yüklenen suçtan beraati gerekirken
mahkûmiyetine karar verildiği gerekçesiyle kararı bozmuş ve başvurucunun
tahliyesine karar vermiştir.
17. Bozma kararı üzerine yapılan yargılamada, Bakırköy 8. Ağır
Ceza Mahkemesi 27/1/2017 tarihli kararıyla önceki kararında direnerek
başvurucunun tekrar mahkûmiyetine karar vermiştir.
18. Anılan karar temyiz edilmiş olup temyiz incelemesi devam
etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
20. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya
hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 13/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, tutuklamaya ve tutukluluk hâlinin devamına
ilişkin kararlara karşı yapılan itirazların matbu gerekçelerle reddedildiğini,
tutukluluğunun devamını gerektirecek somut delil olmamasına rağmen
tutukluluğunun devam ettirildiğini, tutukluluğun makul süreyi aştığını
belirterek Anayasa'nın 10., 13. ve 19. maddelerinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özünün
tutukluluğun uzun süredir devam etmesine yönelik olduğu anlaşıldığından
iddiaların tamamının Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında
incelenmesi gerekir.
24. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
25. Tutukluluk hâli sona erdikten sonra tutukluluğun Kanun'da
öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığını iddia eden başvurucunun,
devam eden tutukluluk hâlinden farklı olarak iddia edilen ihlalin tespitini ve
tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi
gerekir (Hamit Kaya, B. No:
2012/338, 2/7/2013, § 46).
26. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili
bir hukuk yolu olduğunu belirtmektedir (Erkam Abdurrahman
Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500,
29/9/2016,§§ 33-45).
27. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 10/3/2016
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun, tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan
başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun "ikincil niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle tutukluluğun makul süreyi aştığı
iddiasının yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından, başvurununbaşvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
31. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
32. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
33. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar ve yargılamadaki sanık sayısı da dikkate alındığında somut
olayda başvurucunun yakalanmasından sonra geçen yaklaşık 7 yıllık yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir.”
36. Başvurucu 200.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.
37. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
38. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında -yargılamadaki sanık sayısı da dikkate alınarak- başvurucuya net
5.400 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında tutukluluğun
makul süreyi aştığına ilişkin iddianın
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamında makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 5.400 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2016/172) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
13/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.