TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NESİL DİNÇELMAS BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/14441)
|
|
Karar Tarihi: 1/2/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Elif KARAKAŞ
|
Başvurucu
|
:
|
Nesil
DİNÇELMAS
|
Vekili
|
:
|
Av. Korhan
Ata UŞKAY
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öğrencilik statüsünün kazanılmamış olduğundan
bahisle Yükseköğretim Kurumu ile ilişiğin kesilmesine ilişkin işlem nedeniyle
eğitim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/8/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine İzmir Bölge
İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel
teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 17/3/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından herhangi bir görüş
bildirilmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla elde edilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle
şöyledir:
6. Başvurucu, özel yetenek sınavı ile öğrenci alan Ege Üniversitesi
Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunun (BESYO) 2011-2012 eğitim-öğretim yılı için
açmış olduğu sınava girmiştir.
7. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)tarafından
yayımlanan "2011 Öğrenci
Seçme ve Yerleştirme Sistemi Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu"nda söz
konusu Üniversitenin Beden
Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Programı için yirmisi bayan, otuzu erkek olmak
üzere toplam elli kontenjan bulunduğu ilan edilmiştir.
8. Başvurucu, sınav sonucunda bayan adaylar arasında 5. yedek
sırada yer alarak asıl listeye girememiştir.
9. Üniversitenin resmî İnternet sayfasında 2011-2012
eğitim-öğretim yılı kesin kayıt işlemleri ve kayıt tarihlerine ilişkin duyuruda
asıl kayıt tarihinin 12/9/2011, yedek kayıt tarihinin ise 13/9/2011 olduğu
açıklanmış; asıl ve yedek öğrencilerin kayıtlarının yapılmasından sonra boş
kontenjan olması durumunda 21/9/2011 tarihinde İnternet'ten boş kontenjanların
ilan edileceği ve kayıtların 23/9/2011 tarihinde yapılacağı belirtilmiştir.
10. Ege Üniversitesi BESYO Müdürlüğü tarafından sınavı asıl
olarak kazananların yer aldığı elli kişilik öğrenci listesi Öğrenci İşleri
Daire Başkanlığına gönderilmiştir.
11. Anılan Bölümün Öğrenci İşlerince sınavı kazanan ve asıl
listede yer alan on bir bayan ve on beş erkek adayın son kayıt tarihi olan
12/9/2011 tarihi itibarıyla kayıt yaptırmadığının tespit edilmesi üzerine
başarı sıralamasına göre hazırlanan yedek liste, Üniversitenin resmî İnternet
sitesinden ilan edilmiş ve listede yer alan adaylardan başvuranların kaydı
13/9/2011 tarihinde yapılmıştır. Başvurucu da anılan yedek listesinde adının
yer alması üzerine Celal Bayar Üniversitesinde aynı bölümü asıl olarak kazanmış
ve kaydını da yaptırmış olmasına rağmen bu programdaki kaydını sildirerek Ege
Üniversitesi BESYO'ya anılan tarihte kaydını
yaptırmıştır.
12. Aynı gün kayıt işlemlerinin kontrolü sırasında asıl listede
olan on kız ile on iki erkek öğrencinin kaydını yaptırdığı hâlde belgelerinin
personel hatası nedeniyle dikkate alınmadığı fark edilmiş ve aslındaasıl listeden sadece bir kız ve üç erkek öğrencinin
kayıt yaptırmadığı anlaşılmıştır.
13. Hatanın fark edilmesi üzerine yedek listelerden kaydı
yapılan on sekiz öğrenci için 14/9/2011 tarihli ve 6122 sayılı yazı ile
Yükseköğretim Kurulundan (YÖK) 2011-2012 eğitim-öğretim yılına mahsus olmak
üzere kontenjan sayısının altmış sekize çıkarılması talebinde bulunulmuştur.
14. Öte yandan 21/9/2011 tarihli duyuru ile ikinci yedek liste
ilan edilerek üç erkek ve bir kız öğrenci için daha kontenjan açıldığı
duyurulmuştur.
15. Bu arada kontenjan artırım talebinin YÖK tarafından
22/9/2011 tarihli karar ile reddedildiği 27/9/2011 tarihinde idareye tebliğ
edilmiştir.
16. Bu gelişme üzerine,
Ege Üniversitesi Öğrenci İşleri Daire Başkanlığının 19/10/2011 tarihli ve 7894
sayılı işlemiyle YÖK'ün kontenjan artırımı talebini reddettiğinden bahisle
yedek liste üzerinden kaydı yapılan 22 öğrencinin üniversite ile ilişikleri
kesilmiştir. Başvurucu söz konusu işlem üzerine dava açma süresi içerisinde
İzmir 3. İdare Mahkemesinde işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle
dava açmıştır.
17. İzmir 3. İdare Mahkemesi 9/12/2011 tarihli ve E.2011/2226
sayılı kararıyla yürütmenin durdurulması istemini reddetmiş, anılan karara
itiraz edilmesi üzerine İzmir Bölge İdare Mahkemesi tarafından 11/1/2012
tarihli ve Y.D. İtiraz No: 2012/47 sayılı karar ile itirazın kabulüne ve Idare Mahkemesince yürütmenin durdurulması isteminin reddi
yolunda verilen kararın kaldırılmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir.
18. Anılan karar üzerine başvurucu, söz konusu okulda öğrenci
olarak eğitim almaya devam etmiştir.
19. İzmir 3. İdare Mahkemesi 30/5/2012 tarihli ve E.2011/2226,
K.2012/977 sayılı kararıyla dava konusu işlemi iptal etmiştir. Karar
gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
"...
Doktrinde kazanılmış hak; objektif bir hukuk kuralının kişi hakkında
uygulanması veya kendiliğinden uygulanacak hale gelmesi, böylece objektif ve
genel hukuki durumun kişisel bir işlemle özel hukuki duruma dönmesi, hukuka
aykırı işlemlerde ise; bir süre yararlanılması sonucunda Anayasa ve yasalarca
korunmaya değer hak haline gelmesi olarak tanımlanmaktadır. Özellikle, hukuka
uygun olarak elde edilen meşru hakların korunması, anılan kazanılmış hak ilkesi
nedeniyle geniş uygulama alanı bulmaktadır.
Öte yandan idare hukukunun önemli bir ilkesi de, idari işlemlerdeki
doğruluk karinesidir. İdarenin tek taraflı kararlarına vatandaşın uyma
mecburiyetini getiren bu ilkenin doğal sonucu olarak da, idari işlemlerde
devamlılık ve istikrar sağlanmaktadır. Buna karşılık idarelerin de yokluk, açık
hata ve ilgilinin gerçek dışı beyanı veya hilesi ile tesis edilen idari
işlemler ayrık tutulmak kaydıyla kişiler lehine sonuç doğuran diğer hatalı
işlemleri dava açma süresinin geçmesinden sonra geri alamayacakları hususu yargı
kararlarıyla istikrar kazanmıştır. (Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun E:
1968/8, K: 1973/14 sayılı Kararı) idari istikrar ilkesinin uzantısı olan bu
ilkeler bir yandan devamlı olan idarede istikrarı sağlarken, aynı zamanda
ilgililer açısından da hukuki güvenlik ortamı yaratmaktadır.
Hukuk güvenliği ilkesi, ilgili kimsenin etkin bir şekilde korunması,
her bir uyuşmazlığa uygun olacak şekilde somut mekanizmalar aracılığıyla
sağlanır. Bu mekanizmalar, geriye yürümezlik ilkesi, usuli
önlemler, yetki ve sorumluluk gibi denetim ölçütleri yanında, kazanılmış
haklara saygı ve haklı beklentilerin korunmasıdır. Kazanılmış hak, her ne
şekilde olursa olsun, kişilerin Devlet ve hukuka güvenerek geleceklerini
planlamalarına imkan tanınması,yine bu güvene
dayanarak kurdukları ilişkilerin tanınması ve korunması gereğinin bir ürünüdür.
Kazanılmış haklar, hukuka uygun işlemler sonucunda doğarlar. Halbuki
bazen, hukuka aykırı da olsa, üzerinden belirli bir süre geçmesi, iyi niyetin
korunması ve idari istikrar kaygılarıyla kişilerin lehine doğan hukuki
durumların korunması gereklidir.
Öte yandan, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı sonuçlarına göre özel
yetenek sınavı ile alınacak öğrenci sayılarının her yıl üniversitelerin
teklifleri üzerine Yükseköğretim Kurulunca karara bağlandığı, 2011-2012 eğitim
öğretim yılında Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu tarafından
programa alınacak öğrenci kontenjanları belirlenerek Üniversite Senatosunca
karara bağlandıktan sonra Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına sunulduğu ve
bölümlere ait sunulan tekliflerin kabul edilerek 2011 ÖSYS Kılavuzunda
yayınlandığı, 2011-2012 eğitim öğretim yılı Yökseköğretim
Kurulunun kararı ile Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Beden
Eğitimi ve Spor Öğretmenliği bölümünün 20 bayan + 30 erkek olmak üzere toplam
ilan edilen kontenjan sayısı 50 olarak belirlenmiştir.
...
Bu durumda, yapılan hatalı kayıt işleminin davalı idare tarafından da
kabul edildiği, bu hatanın telafisi amacıyla Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığından kontenjan artırımı talebinde bulunulduğu, idarece kontenjan
artırımı talebinde bulunulmakla kontenjan dışı alınan öğrencilere de aynı
kalitede eğitim ve öğretimin verilebileceğinin kabulünün zorunlu olduğu da göz
önüne alındığında, idari istikrar ilkesi ile idari güven ve tutarlılık ilkesi
gereğince davacının okuldan kaydının silinmesine ilişkin dava konusu işlemde
hukuka ve hakkaniyete uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
..."
20. Davalı Ege Üniversitesi Rektörlüğü tarafından temyiz edilen
İdare Mahkemesi kararı, Danıştay Sekizinci Dairesinin 19/12/2013 tarihli ve
E.2012/7736, K.2013/10497 sayılı kararıyla bozulmuştur. Kararın ilgili kısmı
şöyledir:
"...
Her ne kadar davacı, kontenjan fazlası olarak öğrencilik kaydının
yapıldığı süreçte idarece hukuka aykırı olarak tesis edildiği görülen
işlemlerin tarafı olmadığı ve bu nedenle işlemlerin tesis edilmesinde kişisel
olarak idareyi yanıltması olanağı bulunmadığını ileri sürmekte ise de, Anayasal
düzeyde koruma gören eğitim hakkının kullanılmasında, olanakların kısıtlılığı
nedeniyle fırsat eşitliğini de sağlamak üzere getirilmiş olan kuralların
getirdiği sınırlamalar karşısında; bu kurallara aykırı olarak idarece
"açık hataya" düşülerek yapıldığı görülen öğrenci kaydının iptal
edilmesinde, hukuk güvenliği ve idari istikrar ilkelerine aykırılık
bulunmamaktadır.
..."
21. Bu karara karşı başvurucu tarafından yapılan karar düzeltme
talebi yine aynı Dairenin 24/6/2014 tarihli ve E.2014/3767, K.2014/5664 sayılı
kararıyla reddedilmiştir.
22. Anılan karar, başvurucuya 1/8/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
23. Başvurucu 29/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
24. Danıştay Sekizinci Dairesinin yukarıda anılan bozma kararı
üzerine dosyayı yeniden inceleyen İzmir 3. İdare Mahkemesi 2/1/2014 tarihli ve
E.2014/1115, K.2014/1242 sayılı kararıyla bozma kararına uymak suretiyle davayı
reddetmiştir. Başvurucuya 15/12/2014 tarihinde tebliğ edilen bu karar başvurucu
tarafından temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
25. Öte yandan başvurucu, iptal davasını müteakiben maddi ve
manevi zararlarının tazmini talebiyle İzmir 4. İdare Mahkemesinde tam yargı
davası açmıştır. Mahkeme 11/9/2015 tarihli ve E.2014/1690, K.2015/1236 sayılı
kararıyla davanın kısmen kabulüne hükmederek başvurucuya 643,48 TL maddi,
30.000 TL manevi olmak üzere toplam 30.643,48 TL ödenmesine karar vermiştir.
26. Hem başvurucu hem de davalı idare tarafından temyiz edilen
karar, Danıştay Sekizinci Dairesinin 21/3/2016 tarihli ve E.2015/14534,
K.2016/2804 sayılı kararıyla maddi tazminata ilişkin kısım yönünden onanmış;
manevi tazminata ilişkin kısım yönünden ise "mahkemece
takdir edilen miktarın yetersiz bulunduğu, amaç ve niteliği de dikkate alınarak
kararda belirtilen ölçütlere göre tutarın yeniden belirlenmesi gerektiği"
gerekçesiyle bozulmuştur.
27. Bu karara karşı davalı idare tarafından karar düzeltme talebinde
bulunulmuş olup talep hakkında henüz bir karar verilmemiştir.
B. İlgili Hukuk
28. 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun
2880 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile değişik "Yükseköğretim
Kurulunun görevleri" kenar başlıklı
7. maddesinin (h) bendi şöyledir:
"Üniversitelerin
her eğitim - öğretim programına kabul edeceği öğrenci sayısı önerilerini
inceleyerek kapasitelerini tespit etmek; insan gücü planlaması, kurumların
kapasiteleri ve öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda ortaöğretimdeki
yönlendirme esaslarını da dikkate alarak öğrencilerin seçilmesi ve kabul
edilmesi ile ilgili esasları tespit etmek"
29. Aynı Kanun'un "Yükseköğretime
giriş ve yerleştirme" kenar başlıklı ve 30/3/2012 tarihli ve
6287 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile değişik 45. maddesinin (a) bendi şöyledir:
"Yükseköğretim kurumlarına giriş ve yerleştirme işlemleri imkân ve
fırsat eşitliğini sağlayacak tedbirleri almak kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu
tarafından belirlenen usul ve esaslara göre yapılır."
30. Danıştay Sekizinci Dairesinin
17/10/2014 tarihli ve E.2013/4561, K.2014/7192 sayılı kararı şöyledir:
"Dava, davacıların çocuğunun 14.06.2009
tarihinde girmiş olduğu ÖSS cevap anahtarının kaybolmuş olması nedeniyle
uğradıklarını öne sürdükleri toplam 25.000,00 TL maddi, 45.000,00 TL manevi
zararın sınav tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini
istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; baba tarafından çocuğun
eğitim ve öğretim giderleri için harcamalar yapılacağı açık olduğundan; son yıl
eğitim masrafı olan 1.000,00 TL ile yiyecek, giyecek, ulaşım vb. masraflar için
talep edilen ve koşullara uygun olduğu kanaat getirilen 3.600,00 TL zararın
davacılara ödenmesi gerektiği, manevi tazminata ilişkin olarak da tazminat
isteminin kısmen kabulü ile takdir olunan toplam 6.500,00 TL'nin ödenmesine
karar verilmiştir.
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen
kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin
bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince maddi tazminat isteminin
kısmen kabulü, kısmen de reddi yönünde verilen karar ve dayandığı gerekçe usul
ve yasaya uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, kararın
bu kısımlarının onanması gerekmektedir.
Davacıların, İdare Mahkemesi kararının manevi
tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmı yönünden temyiz istemine
gelince;
Manevi tazminat, mal varlığında (patrimuanda) meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya
yönelik bir tazmin aracı değil, manevi tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan
elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar.
Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın yaşanan manevi acı ile orantılı
olması gerekmektedir.
Ayrıca manevi zararın tazminine hükmedilirken
ilgililerin sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak olay nedeniyle duyduğu
elem ve ızdırabın kısmen giderilmesini ifade edecek,
idarenin hukuka aykırılığını ortaya koyacak ve hukuka aykırılığı özendirmeyecek
bir miktarın belirlenmesi gerekmektedir.
Dava konusu olayda olduğu gibi, özellikle
üniversitelere giriş sınavlarının gelecek kaygısıyla gerek çocuk üzerinde
gerekse de veliler üzerinde çok ciddi bir stres ve endişe kaynağı olduğu
tartışmasızdır. Bu yönüyle kamu hizmeti gören idarelerin azami dikkatli
davranmaları önem arz etmektedir. Buna göre çocuğun en azından bir yıl üniversiteye
geç girmesine neden olan idarenin kusuru, olayın oluş şekli ve zararın niteliği
dikkate alındığında, mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının,
duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa giderecek
düzeyde olmadığı görülmektedir.
Bu durumda, anne-baba ve öğrenci için
mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yetersiz bulunduğundan, manevi
tazminatın amaç ve niteliği dikkate alınarak yukarıda belirtilen ölçütlere göre
Mahkemece yeniden belirlenmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, Ankara 3. İdare
Mahkemesi kararının; maddi tazminata ilişkin kısmının onanmasına, manevi
tazminata ilişkin kısmının ise bozulmasına, bozulan kısım hakkında yeniden
karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,... karar
verildi"
31. Yine Danıştayın anılan Dairesinin
18/7/2005 tarihli ve E.2005/410, K.2005/3559 sayılı karar düzeltme talebinin
reddine ilişkin kararı da şöyledir:
"Davacının mezun olduğu alanın ÖSYM'ye
yanlış bildirilmesi nedeniyle ÖSS puanının düşük hesaplanması sonucu uğradığını
öne sürdüğü 16.218.965.972 lira maddi, 5.000.000.000 lira manevi zararın yasal
faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davada; davacının mezun olduğu
alanın okul idaresince ÖSYM'ye yanlış bildirilmesi nedeniyle puanın düşük
olarak hesaplandığı ve bu sebeple İstanbul Bilgi Üniversitesinde okumak zorunda
kaldığının anlaşıldığı, hukuka aykırılığı mahkeme kararı ile tespit edilen
işlemler nedeniyle davacının İstanbul Bilgi Üniversitesine yatırdığı döviz
karşılığı Türk lirasının tazmini gerekeceği, olayda ÖSYM' nin
herhangi bir kusuru bulunmadığı, kusur okul idaresinden kaynaklandığından bu
paranın Milli Eğitim Bakanlığınca maddi tazminat olarak davacıya ödenmesi
gerektiği, davacının manevi tazminat istemine gelince; idarenin açık hatası
sonucu davacının yanlış olarak yerleştirildiği okulda 1 yıl okumak zorunda
kaldığı ve öğrenim hayatının gereksiz yere bir yıl uzadığı için olaydan duyulan
elem ve ızdırabını kısmen de olsa hafifletmek
amacıyla 3.000.000.000.-lira manevi tazminatın olayda kusuru bulunan Milli Eğitim
Bakanlığınca davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle maddi
tazminat isteminin kısmen kabulü ile toplam 6.056.479.062 lira maddi tazminatın
olayda kusuru bulunan Milli Eğitim Bakanlığınca Ankara 10. İdare Mahkemesindeki
iptal davasının açılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte
davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat isteminin reddine, ÖSYM'nin
dava konusu olayda hizmet kusuru bulunmaması nedeniyle anılan idare yönünden
davacının maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminatın kısmen kabulü ile
3.000.000.000 lira manevi tazminatın davalı Milli Eğitim Bakanlığınca davacıya
ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine, manevi tazminata
yasal faiz yürütülmemesine karar veren Ankara 6. İdare Mahkemesinin 18.09.2003
gün ve E:2002/1060, K:2003/1204 sayılı kararını temyizen
inceleyerek; maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile toplam 6.056.479.062
lira maddi tazminatın olayda kusuru bulunan Milli Eğitim Bakanlığınca Ankara
10. İdare Mahkemesindeki iptal davasının açılma tarihinden itibaren işleyecek
yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat istemini
nreddine,ÖSYM' nin dava
konusu olayda hizmet kusuru bulunmaması nedeniyle anılan idare yönünden
davacının maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminatın kısmen kabulü ile
3.000.000.000 lira manevi tazminatın davalı Milli Eğitim Bakanlığınca davacıya
ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının
onanmasına, manevi tazminata yasal faiz uygulanması isteminin reddine ilişkin
kısmının bozulmasına karar veren Dairemizin 21.9.2004 gün ve E:2004/1068,
K:2004/3367 sayılı kararının; 2577 sayılı Yasanın 54. maddesi uyarınca
düzeltilmesi istemi,
...
İstemde bulunanlar tarafından öne sürülen
düzeltme nedenleri ise sözü edilen maddede belirtilen nedenlerden hiçbirisine
uymadığından, yasal dayanağı olmayan düzeltme istemlerinin reddine,... karar
verildi."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 1/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu; Ege Üniversitesi BESYO'ya
yedek listeden kayıt yaptırmaya hak kazandığını, bunun üzerine başka bir
üniversitede kaydını yaptırmış olmasına rağmen resmî duyuruya itibar ederek diğer
programdaki kaydını sildirdiğini ve ilgili programa kaydolduğunu belirtmiştir.
Başvurucu; kayıt sonrası derslere girmeye başladığını, daha sonra tarafına
Rektörlükçe 19/10/2011 tarihi itibarıyla okulla ilişiğinin kesildiğinin
bildirildiğini, bu işlemin iptali istemiyle açtığı davanın reddedildiğini ifade
etmektedir. Başvurucu ayrıca asıl olarak kazandığı ve kaydolduğu üniversitede
eğitim görme hakkını idarenin hatası yüzünden kaybettiğini, bu süreçte üç yıl
kaybettiğini, hayata geç başlamak durumunda kaldığını, dershanelere ücret
ödeyerek üniversite sınavlarına yeniden hazırlanmak zorunda kaldığını
belirterek Anayasa’nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim ve öğrenim
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti ile Ege Üniversitesi nezdinde
öğrenci statüsününtarafına iade edilmesini, bu
talebin uygun görülmemesi hâlinde ötelenen yaşam ve çalışma süresi gözetilerek
maddi ve sebep olunan manevi zarar karşılığı da manevi tazminata hükmedilmesini
talep etmiştir.
B. Değerlendirme
34. Anayasa’nın “Eğitim ve
öğrenim hakkı ve ödevi” kenar başlıklı 42. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
.
“Kimse, eğitim ve
öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir
ve düzenlenir.”
35. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) Ek Türkiye’nin
taraf olduğu 1 No.lu ek Protokol’ün “Eğitim
hakkı” kenar başlıklı 2. maddesi şöyledir:
“Hiç kimse eğitim hakkından yoksun
bırakılamaz...”
36. Anayasa’nın “Eğitim ve
öğrenim hakkı ve ödevi” kenar başlıklı 42. maddesinde kimsenin
eğitim ve öğrenim haklarından yoksun bırakılamayacağı, öğretim hakkının
kapsamının kanunla tespit edileceği ve düzenleneceği kurala bağlanmıştır.
37. Sözleşme’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün
2. maddesinde ise hiç kimsenin eğitim hakkından yoksun bırakılamayacağı, bir
başka anlatımla herkesin eğitim hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıştır.
Eğitim hakkını düzenleyen bu Ek Protokol iki cümleden oluşmaktadır. Bu
cümlelerden birincisinde eğitim hakkına ilişkin temel kural, ikincisinde ise
tamamlayıcı kural düzenlenmiştir. Birinci cümledeki temel kuralın “eğitim hakkından yoksun bırakılmama”
hakkını içerdiği kuşkusuzdur.
38. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının, eğitim ve
öğrenim hakkını güvence altına aldığı, dolayısıyla yükseköğrenim de dâhil
eğitim ve öğrenim hakkının, bireysel başvuru incelemesi bakımından Anayasa
Mahkemesinin konu bakımından yetki alanı içinde kaldığı konusunda tereddüt
bulunmamaktadır (Selçuk Taşdemir
[GK], B. No: 2013/7860, 3/3/2016, § 53).
39. Anayasa’nın 42. maddesinde yer alan eğitim ve öğrenim hakkı,
kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe negatif
ödevini yüklemekle birlikte ilköğretim dışında devletin tüm bireylere eğitim ve
öğrenim sağlaması şeklinde pozitif bir ödev de yüklememektedir. Bununla
birlikte kamu otoriteleri, koşulları sağlayan herkesin eğitim ve öğretime etkin
bir şekilde katılabilmesini sağlamakla yükümlüdür. Başka bir ifade ile eğitim
ve öğrenim hakkı belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına erişimin sağlanmasını
güvence altına almaktadır (Selçuk Taşdemir,
§ 66).
40. İdarenin hatası ile de olsa Yükseköğretim Kurumuna resmî
kaydı yapılan ve burada eğitim görme hakkı elde eden başvurucunun söz konusu
kaydının silinerek yükseköğretim kurumundan ilişiğinin kesilmesinden
kaynaklanan ihlal iddiasının eğitim ve öğrenim hakkı kapsamında
değerlendirilmesi gerekmektedir (Ayrıca üniversiteye giriş için gerekli
koşulları taşımayan engelli bir kişinin şikâyetinin eğitim hakkı kapsamında
incelenmesine ilişkin AİHM kararı için bkz. Lukach/Rusya, B. No: 48041/99, 16/11/1999).
41. Öte yandan başvurucunun belli bir dönemde eriştiği eğitim
kurumundan kaydının silinmesi, anılan Kurumdaki eğitimine son verilmesi
sonucunu doğurduğundan eğitim hakkına yönelik bir müdahaledir.
42. Bu değerlendirmelerden sonra başvurunun kabul edilebilirlik
hususunun incelenmesi gerekmektedir.
43. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"... Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
45. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan
önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda
öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği
belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin
gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar
(Necati Gündüz ve Recep Gündüz,
B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).
46. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir
hukuk yoludur. Bu nedenle kanunlarda yer alan idari ve yargısal başvuru
yollarının bireysel başvurudan önce tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve
özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemelerinde olağan
kanun yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia
edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması çerçevesinde
giderilememesi durumunda başvurulabilir. Bireysel başvurunun ikincillik
niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler
önünde dile getirilmeyen iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu
edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de
Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök,
26/3/2013, B. No: 2012/946, §§ 16-20).
47. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru
yolları ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı
sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili
başvuru yolları olarak anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca başvuru yollarını
tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala
uyulmasının denetlenmesinde münferit başvurunun koşullarının dikkate alınması
esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının
varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun
kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu
nedenle başvurucunun, kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında
beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri
dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A.,
B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 28; Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 42).
48. Başvuru konusu olayda, özel yetenek sınavı sonucunda elli
kişilik asıl listeye girerek 2011-2012 eğitim-öğretim yılında Ege Üniversitesi BESYO'ya kaydolmaya hak kazanan öğrencilere tanınan kayıt
süresinin dolmasının ardından elli kişilik asıl listede olup da kaydını
süresinde yaptıran bazı öğrencilerin kayıt belgelerinin sehven değerlendirmeye
alınmaması nedeniyle gerçekte olandan daha fazla bir kontenjan açığı saptanmış
ve söz konusu kontenjan açığı yedek listeler ile doldurulmaya çalışılmıştır.
İdare daha sonra yaptığı hatayı fark ederek olması gerekenden çok sayıda
öğrenci kaydı yapıldığını ve kontenjanın bu şekilde aşıldığını belirlemiş ve
yedek listeden hatalı olarak kaydı yapılan öğrencilerin mağdur edilmemesi
amacıyla YÖK'e yazı yazarak kontenjan artırılması talebinde bulunmuştur. YÖK'ün
bu talebi reddetmesi üzerine yedek listelerden yanlışlıkla kaydı yapılan
öğrencilerin kayıtları 19/10/2011 tarihli işlemle idarece silinmiştir.
Başvurucu da bu kapsamda kaydı silinen öğrencilerden biridir.
49. Somut olayda idarece hata yapılmasaydı söz konusu okula başvurucunun
kaydının yapılmasının hukuken mümkün olmadığı hususunda bir ihtilaf
bulunmamaktadır. Başvurucu da aksi yönde bir iddia ileri sürmemektedir.
Başvurucu, idarenin yanlış yönlendirmesi neticesinde kaydolduğu okulun kayıt
harçlarını yatırdığından, bir ay boyunca her şeyden habersiz öğrenim hayatına
devam ettiğinden, asıl olarak girmeye hak kazandığı Celal Bayar Üniversitesinde
öğrenim görme hakkını kaybettiğinden bahisle kayıt silme işleminin hukuka
aykırılığından ziyade bu işlemin doğurduğu sonuçlardan şikâyet etmektedir.
50. Somut uyuşmazlık ve benzeri uyuşmazlıkları temyiz mercii
olarak inceleyen Danıştay Sekizinci Dairesinin istikrar bulmuş kararlarında,
hatalı işlemlerin geri alınmasının, Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun
22/12/1973 tarihli ve E.1968/8, K.1973/14 sayılı kararı uyarınca hatalı işlemin
yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde mümkün olduğu, dava
açma süresi geçtikten sonra geri almanın mümkün olamayacağı kabul edilmektedir
(Danıştay 8. Dairesi, 28/12/2007, E.2007/8916, K.2007/7436; 30/10/2008,
E.2008/6282, K.2008/6591; 28/6/2010, E.2010/2490, K.2010/3867; 23/11/2011,
E.2011/6161, K.2011/5928; 24/4/2012, E.2011/8585, K.2012/1862).
51. Somut olayda, başvurucu hakkında idarenin hatası nedeniyle
yapılan kayıt işlemi yaklaşık bir aylık bir süreden sonra yani altmış günlük
dava açma süresi içinde idarece geri alınmıştır.
52. İdare Mahkemesi, bozmaya uymak suretiyle verdiği kararında,
olanakların kısıtlılığı nedeniyle eğitim hakkının kullanılmasında getirilen
kurallara aykırı şekilde idarece açık hataya düşülerek yapıldığı görülen
öğrenci kaydının idari istikrar süreleri içerisinde geri alınmasında hukuk
güvenliği ve idari istikrar ilkelerine aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle
davayı reddetmiştir.
53. Eğitim, niteliği gereği devlet tarafından düzenleme
yapılmasını gerektirdiğinden bazı kısıtlamalara tabi tutulması doğaldır.
Devletler bu konuda yapacakları düzenleme ve uygulamalarda belli bir takdir
alanına sahiptirler. Devletin bu takdir alanı, eğitim kurumunun seviyesi yükseldikçe
artmakta, buna karşılık bu eğitimin birey ve toplum bakımından önemine bağlı
olarak azalmaktadır (Yüksel Baran, B.
No: 2012/782, 26/6/2014, § 37).
54. Sınırlı sayıda yükseköğretim kurumuna ulaşılabilir olduğu
durumlarda devletin, bunlara erişimi akademik bir bakış açısıyla, sunulan
hizmetlerden en fazla yararlanabilecek öğrencilerle sınırlandırma yetkisi
vardır (İngrid Jordebo Foundation of Christian Schools and İngrid Jordebo/İsveç
[Komisyon], B. No: 11533/856/03/1987). Bu kapsamda AİHM, uygun koşullarda
asgari seviyede yeterli eğitim vermek suretiyle yüksek seviyede uzmanlaşmayı
sağlamak için üniversiteye kabulün, buna ilişkin giriş sınavını kazanıp
kurallara uyarak kaydolanlarla ve belli bir kontenjanla sınırlandırılmasına 1
numaralı Protokol'ün ikinci maddesinin izin verdiğini belirtmektedir. (Tarantino ve diğerleri/İtalya, B. No: 25851/09,
29284/09, 64090/09, 2/4/2013, § 46).
55. Bu bağlamda üniversiteye giriş için kontenjan sınırlaması ve
sınavda başarılı olma koşulu getirilmesine izin veren eğitim hakkının bu
koşullar yerine getirilmeksizin hatalı olarak elde edilen öğrencilik statüsünün
geri alınmamasını talep etme hakkını verdiği söylenemez.
56. Somut olayda başvurucu, Ege Üniversitesi BESYO'ya
giriş hakkı elde etmek için yapılan özel yetenek sınavı sonucunda ÖSYM
tarafından belirlenen kontenjan içerisine girememiş ve dolayısıyla anılan okula
kayıt hakkı kazanamamıştır. Ancak idarece yapılan bir hata üzerine başvurucu,
okula kaydedilmiş; durumun anlaşılmasından yaklaşık bir ay sonra da kayıt
işlemi geri alınmıştır.
57. Buna göre somut olayın koşulları, başvurucunun şikâyetleri,
özellikle de kurallara uygun şekilde giriş hakkı kazandığı diğer okuldaki
kaydını sildirmek durumunda kalmış olması ve eğitim hakkının kapsamı dikkate
alındığında idarenin hatası nedeniyle elde edilen bir statünün hukuka uygunluk
denetiminin yapılacağı bir iptal davasının iddia edilen ihlalin giderimi için
elverişli bir başvuru yolu olmadığı sonucuna varılmıştır.
58. Diğer taraftan başvurucuya atfedilebilir bir kusurun
bulunmadığı somut olayda, eğitim hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden
idarenin sorumluluğundan hareketle zararların tazminine yönelik olarak açılacak
bir tam yargı davasının tüketilmesi gereken bir yol olup olmadığının
incelenmesi gerekir.
59. İdare, Anayasa'nın 125. maddesi gereğince kural olarak
yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle
yükümlü olup idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku
kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği
tazmin edilmektedir.
60. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 12. maddesinde "İlgililer
haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay'a ve idare ve vergi
mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı
davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın
karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması
halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan
zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası
açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma
hakları saklıdır." hükmü yer almaktadır.
61. Bu düzenleme ile ilgililere, haklarını ihlal eden bir idari
işlem nedeniyle doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı
davasını birlikte açabilmelerinin yanı sıra üçüncü bir yol olarak ilk önce
iptal davası açarak bunun karara bağlanması üzerine tam yargı davası
açabilmeleri olanağı tanınmıştır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere iptal
davasının karara bağlanmasından sonra tam yargı davası açabilmek için iptal
davasının ne şekilde sonuçlandığı önem arz etmemektedir. Dolayısıyla iptal
davasının reddedilmiş olması tam yargı davası açılmasına engel teşkil etmez.
62. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında da
değinildiği üzere temel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla öngörülen
mekanizmaların sadece teoride mevcut olması yeterli olmayıp bu mekanizmaların
özellikle pratikte de ulaşılabilir ve etkin olması gerekmektedir (Tanrıkulu/Türkiye, B. No: 23763/94,
8/7/1999, § 76).
63. İdarelerin hizmet kusurundan kaynaklanan zararların
tazminine yönelik olarak 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi kapsamında açılmış
tam yargı davalarına ilişkin çok sayıda Danıştay kararı mevcut olup bunlardan
başvuru konusu uyuşmazlığın temyiz mercii olan Danıştay Sekizinci Dairesi
kararlarının, ilgililerin eğitim hakkına yönelik idarenin kusurundan
kaynaklanan zararların tazminini sağladığı anlaşılmaktadır (bkz. § 30-31).
64. Görüldüğü üzere 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesinde
düzenlenen tam yargı davası yolu, başvuruya benzer uyuşmazlıklar yönünden
idarenin kendi kusurundan kaynaklanan zararların tazmini imkânını
sağlamaktadır. Bu nedenle anılan hukuk yolu başvurucunun şikâyetleri açısından
erişilebilir, elverişli bir çözüm olanağı ve makul ölçüde bir başarı imkânı
sunmaktadır.
65. Somut olayda, başvurucunun İdare Mahkemesi nezdinde iptal
davasını müteakiben açmış olduğu ve bakılan uyuşmazlık açısından etkili giderim
yolu olduğu değerlendirilen tam yargı davasının karar düzeltme aşamasında
olduğu ve henüz kesinleşmediği dikkate alındığında söz konusu tam yargı
davasının sonucu beklenmeden ikincil nitelikteki bireysel başvuru yoluna
başvurulduğu görülmüştür.
66. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
1/2/2017 tarihinde Engin YILDIRIM'ın karşı oyu ve
OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Başvurucu, Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği
Bölümüne yedek listeden kaydolabilmek için başka bir üniversitedeki kaydını
sildirdiğini, ancak daha sonra Ege Üniversite’sinin personelden kaynaklı hatalı
bir işlem yapıldığı gerekçesiyle kaydını sildiğini ve sonuçta eğitim ve öğrenim
hakkından mahrum bırakıldığını iddia etmektedir. Anayasa’nın 42.maddesindeki
eğitim ve öğrenim hakkı ilköğretim dışında devletin herkese eğitim ve öğrenim
sağlaması şeklinde pozitif bir yükümlülük getirmemekle birlikte kamu
otoritelerinin kişinin eğitim ve öğrenim almasını engellememe negatif
yükümlülüğünü getirmektedir.
Somut olayda, başvurucu asıl listeden kazanıp kaydolduğu başka
bir üniversitedeki kaydını idarenin hatalı olduğu sonradan ortaya çıkan bir
işlemini güvenip, sildirmesi sonucunda mağdur olmuştur. Başvurucu kendi
kusurundan kaynaklanmayan bir işlemden dolayı eğitim ve öğrenim hakkından bir
süreliğine de olsa yararlanamamıştır. Elbette, başvurucunun bir eğitim kurumuna
sehven kaydolması onu otomatikman eğitim ve öğrenim hakkının öznesi yapmaz.
Burada sorun idarenin doğru işlem tesis ettiğine güvenen ve inanan başvurucunun
kaydolduğu diğer yükseköğrenim kurumundaki kaydını silmesinden
kaynaklanmaktadır. Bu işlemden dolayı başvurucuya herhangi bir kusur
atfedilmemelidir. Başvurucunun mağduriyetini tam yargı davası açarak kısmen de
olsa giderebilmesi mümkünse de başvurucu, eğitim ve öğrenim hakkına yapılan
müdahalenin ve bundan kaynaklanan bir ihlalin tespitini talep etmektedir.
Başvurucunun herhangi bir kişisel kusuru olmadan, idarenin
kusurlu bir tasarrufundan dolayı eğitim ve öğrenim hakkından mahrum bırakılması
Anayasa’nın 42. maddesinin ihlali anlamına gelmektedir.