logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mesut Aşkın [2.B.], B. No: 2014/1456, 18/9/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MESUT AŞKIN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/1456)

 

Karar Tarihi: 18/9/2014

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucu

:

Mesut AŞKIN

Vekili

:

Av. Mehmet İhsan KALKAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, iş kazası sonucu yaralanması üzerine 22/6/2010 tarihinde Mersin 3. İş Mahkemesinde açtığı tazminat davasının reddedildiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 28/1/2014 tarihinde Silopi Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 14/4/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. İkinci Bölümün 2/5/2014 tarihli ara kararı gereğince, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiş, Adalet Bakanlığınca 20/5/2014 tarihli yazı ile görüş sunulmayacağı bildirilmiştir

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, şoför olarak çalıştığı şirkete ait araçla Irak Devletine yük taşıdığı sırada meydana gelen patlama sonucu yaralanmıştır.

8. Başvurucu, iş kazası sonucu mağdur olduğu iddiasıyla 22/6/2010 tarihinde, işvereni şirket aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açmıştır.

9. Silopi Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi sıfatıyla), 2/2/2011 tarih ve E.2010/316, K.2011/16 sayılı kararla, dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, dosyanın Mersin İş Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

10. Mersin 3. İş Mahkemesi, 2/5/2013 tarih ve E.2012/213, K.2013/181 sayılı kararıyla, başvurucunun, şoförü olduğu araçla Irak’a yük taşıdığı, Amerikan ordusuna ait askeri aracın eskortluk yaptığı sırada mayın patlaması sonucu yaralandığı, Amerikan ordusunun %25, mayın patlatan şahısların %75 oranında kusurlu oldukları, davalı işverenin kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

11. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 26/11/2013 tarih ve E.2013/16112, K.2013/21999 sayılı ilamıyla; dosyadaki yazılara, hükmün Dairece de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, temyiz itirazlarının reddine ve hükmün onanmasına karar verilmiştir

12. Onama ilamı, başvurucuya 30/12/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

13. Başvurucu, 28/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

14. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:

“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”

15. 6100 sayılı Kanun’un “Diğer kanunlardaki yargılama usulü ile ilgili hükümler” kenar başlıklı 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde, bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümleri uygulanır.”

16. 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.”

17. 5521 sayılı Kanun’un 7. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“İş mahkemelerinde şifahi yargılama usulü uygulanır. İlk oturumda mahkeme tarafları sulha teşvik eder. Uzlaşamadıkları ve taraflar veya vekillerinden birisi gelmediği takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında hüküm verilir.”

18. 5521 sayılı Kanun’un 15. maddesi şöyledir:

I. “Bu Kanunda sarahat bulunmıyan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanır.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 18/9/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 28/1/2014 tarih ve 2014/1456 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu, geçirdiği iş kazası sonucu ağır yaralandığını ve iş gücü kaybına uğradığını, zararlarının tazmini amacıyla 22/6/2010 tarihinde açtığı maddi ve manevi tazminat davasının reddedildiğini, davalının kusurlu olup olmadığının Mahkeme Hakimi tarafından çözüme kavuşturulması gerektiği halde bilirkişi raporu alındığını, mevzuat gereği davalının sorumluluğunun bulunduğunu, Mahkemece ABD’nin Ankara Konsolosluğundan, herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının sorulmasına karar verildiği halde, cevap gelmeksizin hüküm kurulduğunu, davanın ABD Konsolosluğuna ihbar edilmediğini, bu yöndeki taleplerin reddedildiğini, bilirkişi raporunun uzun süre sonra geldiğini ve sonucunun yanlış olduğunu, Mahkemece eksik inceleme sonucu karar verildiğini, davayı her türlü delille ispatladığı halde sadece bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiğini, sürpriz karar yasağına aykırılık oluştuğunu, iş kazasının işverenin sorumluluğu altındayken meydana geldiğini ve işverenin %100 sorumlu olduğunu, işverenin özen borcuna aykırı davrandığını, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını, Yargıtay kararının gerekçesiz olduğunu belirterek, Anayasa'nın 10., 36., 60. ve 141. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

21. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun, Mersin 3. İş Mahkemesinde açtığı tazminat davasının reddedilmesinin Anayasa’nın 10., 36., 60. ve 141. maddelerinde tanımlanan haklarını ihlal ettiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. Başvurucunun anılan iddiaları yargılama sonucunda verilen kararın adil olup olmadığına yönelik olup, bu iddialar adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmiştir. Başvurucunun makul sürede yargılama yapılmaması ve Yargıtay kararının gerekçesizliği nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali iddiası ayrıca değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası

22. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

23. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

24. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

25. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

26. Somut olayda başvurucu, 22/6/2010 tarihinde açtığı maddi ve manevi tazminat davasının reddedildiğini, davalının kusurlu olup olmadığının Mahkeme Hâkimi tarafından çözüme kavuşturulması gerektiği halde bilirkişi raporu alındığını, mevzuat gereği davalının sorumluluğunun bulunduğunu, Mahkemece ABD’nin Ankara Konsolosluğundan, herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının sorulmasına karar verildiği halde, cevap gelmeksizin hüküm kurulduğunu, davanın ABD Konsolosluğuna ihbar edilmediğini, bilirkişi raporunun yanlış olduğunu, Mahkemece eksik inceleme sonucu karar verildiğini, davayı her türlü delille ispatladığı halde sadece bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiğini, sürpriz karar yasağına aykırılık oluştuğunu, iş kazasının işverenin sorumluluğu altındayken meydana geldiğini ve işverenin %100 sorumlu olduğunu, işverenin özen borcuna aykırı davrandığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27. Başvurucu, 28/12/2007 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu yaralanmıştır. Başvurucunun açtığı tazminat davasında Mahkeme tarafların bildirdiği delilleri toplamış, iş güvenliği uzmanlarından oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor almıştır. Bilirkişiler, davalı işverenin alacağı bir önlemin bulunmadığı, olay tarihinde Irak Devleti üzerinde seyahat ve can güvenliğinden sorumlu ABD ordusunun hizmet kusurundan dolayı %25 oranında, mayın patlatan kişilerin %75 oranında kusurlu olduklarını bildirmişlerdir. Başvurucu, bilirkişi raporuna itiraz ederek yeniden rapor alınmasını talep etmiş, ayrıca davanın, ABD Konsolosluğuna ihbar edilmesini talep etmiştir. Mahkeme, olayın iş kazası olduğunu kabul ederek değerlendirme yapmış, olayın meydana geliş şekli ve gerçekleştiği yer ile başvurucuya iş kazasına bağlı gelir aylığı bağlandığını dikkate almış, bilirkişi raporu doğrultusunda, davalı işverenin kusursuz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

28. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

29. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.

30. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Gerekçeli Karar Hakkının İhlali İddiası

31. Başvurucu, Yargıtay kararının gerekçesiz olduğunu ileri sürmüştür.

32. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”

33. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. Bu bağlamda Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).

34. Öte yandan temyiz mercilerinin yargılamayı yapan mahkemenin kararına katılmaları halinde bunu aynı gerekçeyi kullanarak ya da basit bir atıfla kararlarına yansıtmaları yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

35. Somut olayda başvurucu, Yargıtay kararının gerekçesiz olduğunu belirterek, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Mahkemece, tarafların delilleri değerlendirilerek ve bilirkişi raporu alınarak, davalının kusursuz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir (bkz. § 10). Yargıtay tarafından da Mahkemece verilen kararın gerekçesine atıf yapılarak ve bu gerekçe aynen kabul edilerek hüküm onanmıştır (bkz. § 11). Dolayısıyla Yargıtay kararının gerekçesiz olduğundan da söz edilemez.

36. Açıklanan nedenlerle, gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurucunun bu yöndeki iddiası da “açıkça dayanaktan yoksun” bulunmuştur.

c. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası

37. Başvurucunun yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun bu bölümüne ilişkin olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

38. Başvurucu, 22/6/2010 tarihinde Mersin 3. İş Mahkemesinde açtığı tazminat davasının makul sürede tamamlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

39. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

40. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”

41. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

42. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

43. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır.

44. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülükler ile cezai alanda yöneltilen suçlamalara ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, iş kazasına dayalı olarak açılan tazminat davası bulunmakta olup, bu sorunun çözümüne yönelik olarak 5521 ve 6100 sayılı Kanun’larda yer verilen usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

45. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması ile adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (B. No:2012/13, 2/7/2013, § 40).

46. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

47. Ancak, belirtilen kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikmelerin ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).

48. Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gereklidir.

49. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından 22/6/2010 tarihidir.

50. Davanın ikame edildiği tarih ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması halinde, dikkate alınacak süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç tarihinden itibaren geçen süredir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 51).

51. Sürenin bitiş tarihi ise, yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).

52. İş mahkemelerinin görevi 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede, işçiyle işveren veya işveren vekili arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemelerinde çözümleneceği hüküm altına alınmıştır.

53. Bu şekilde kanun koyucu, iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin dışında özel bir iş yargılaması sistemi oluşturmuş ve iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B. No: 2013/4701, 23/1/2013, § 47).

54. Adil yargılanma hakkı Devlete, uyuşmazlıkların makul süre içinde nihai olarak sonuçlandırılmasını garanti edecek bir yargı sistemi kurma ödevi yükler. İş kazasına dayalı olarak açılan tazminat davasında derhal bir yargı kararı verilmesinde, çalışanın önemli bir kişisel yararı bulunmaktadır. Bu nedenle iş uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesi hususunda yargı organlarının özel bir itina göstermesi gerekir.

55. 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinde uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerektiği belirtilmiş, bu amaçla 6100 sayılı Kanun’un 447. maddesiyle 5521 sayılı Kanun’un 7. maddesinde olduğu gibi daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri yargılama usulleri kaldırılmış ve iş hukuku uyuşmazlıklarına da uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Dolayısıyla iş kazasına dayalı olarak açılan tazminat davasında takip edilmesi gereken yargılama usulü, 6100 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 1/10/2011 tarihinden itibaren basit yargılama usulü olmuştur.

56. Basit yargılama usulü, 6100 sayılı Kanun’un 316. maddesinde yer alan davalar ile kanunlarda açıkça belirtilen bazı davalarda uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 65).

57. Anayasa Mahkemesinin, derece mahkemelerinin yargılama sürelerine riayetlerine ilişkin yerel mevzuatı nasıl yorumladıklarını ve uyguladıklarını denetleme görevi bulunmamakta olup Mahkeme, davaların “makul süre” içerisinde tamamlanıp tamamlanmadığını tespit etmek amacıyla yargılama süresinin bütününü ele alarak, bu sürenin Anayasa’nın 36. maddesine uygun olup olmadığıyla sınırlı bir inceleme yapmaktadır.

58. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucu 22/6/2010 tarihinde, Silopi Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi sıfatıyla), iş kazası sonucu yaralandığını ileri sürerek, maddi ve manevi tazminat davası açmıştır.

59. Mahkemece tensip zaptı düzenlenerek davalının yetki itirazı değerlendirilmiş ve 2/2/2011 tarihinde, davalı şirketin Mersin Ticaret ve Sanayi Odasına kayıtlı olduğu ve işyeri merkezinin Mersin olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilerek, dosya Mersin 2. İş Mahkemesine gönderilmiştir.

60. Yargılamaya devam eden Mersin 2. İş Mahkemesi, tarafların delillerini toplamış, başvurucunun sigorta sicil kayıtlarını istemiş ve Ankara Nöbetçi İş Mahkemesine talimat yazarak kusur durumunun tespiti amacıyla bilirkişi raporu alınmasına karar vermiştir.

61. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararıyla Mersin 3. İş Mahkemesinin kurulması üzerine anılan dava dosyası Mersin 3. İş Mahkemesine devredilmiştir.

62. Dosyanın bilirkişiye tesliminden yaklaşık 8 ay sonra rapor okunmuş ve 2/5/2013 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir.

63. Temyiz üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesince hükmün onandığı 26/11/2013 tarihinde karar kesinleşmiştir.

64. Davada yer alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık bir niteliğe sahip olmadığını gösterdiği, davaya bütün olarak bakıldığında, ilk açılış tarihi olan 22/6/2010 tarihinden itibaren hükmün kesinleştiği 26/11/2013 tarihine kadar yargılamanın 3 yıl 5 ay 4 gün devam ettiği belirlenmiştir.

65. Başvurunun konusu olan tazminat davasında yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde, davanın niteliği gereği bilirkişi incelemesini gerektirdiği, iki dereceli yargılama yapıldığı ve davanın 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesinde düzenlenen işe iade davası niteliğinde de olmadığı dikkate alındığında, 3 yıl 5 ay 4 gün süren yargılama sürecinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.

66. Belirtilen nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Başvurucu tarafından yapılan yargılama giderlerinin başvurucu üzerine bırakılmasına,

18/9/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Mesut Aşkın [2.B.], B. No: 2014/1456, 18/9/2014, § …)
   
Başvuru Adı MESUT AŞKIN
Başvuru No 2014/1456
Başvuru Tarihi 28/1/2014
Karar Tarihi 18/9/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, iş kazası sonucu yaralanması üzerine 22/6/2010 tarihinde Mersin 3. İş Mahkemesinde açtığı tazminat davasının reddedildiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Olmadığı
Gerekçeli karar hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (bariz takdir hatası, içtihat farklılığı vs.-hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 447
30
5521 İş Mahkemeleri Kanunu 1
7
15
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi