TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KUMRİŞAN AKKUŞ VE SEFER AKKUŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/14672)
|
|
Karar Tarihi: 1/2/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Halil
İbrahim DURSUN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Kumrişan AKKUŞ
|
|
|
2. Sefer
AKKUŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Müjde
TOZBEY ERDEN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; askerlik hizmeti sırasında ateşli silah yaralanması
sonucu ölüm olayının meydana gelmesi, bu ölüm olayına ilişkin etkili bir ceza
soruşturması yürütülmemesi ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde (AYİM) açılan
tam yargı davasının reddedilmesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. 2014/14672 numaralı bireysel başvuru, 1/9/2014 tarihinde Van
3. Ağır Ceza Mahkemesi; 2015/7348 numaralı bireysel başvuru ise 21/4/2015
tarihinde Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvuruların Komisyona
sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde,
başvurucuların adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde,
2014/14672 numaralı bireysel başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 9/2/2016 tarihinde,
2015/7348 numaralı bireysel başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından 31/3/2016 tarihinde, 2014/14672
numaralı başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir. Yine Bölüm Başkanı tarafından 16/8/2016
tarihinde, 2015/7348 numaralı başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvurular hakkında görüş sunmamıştır.
8. Anayasa Mahkemesi tarafından 2015/7348 numaralı başvuru
dosyasının konu ve kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2014/14672 başvuru
numaralı dosya ile birleştirilmesine, incelemenin 2014/14672 başvuru numaralı
dosya üzerinden yürütülmesine ve 2015/7348 numaralı başvuru dosyasının
kapatılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
9. Başvuru dilekçesi ile başvuruya konu dava ve soruşturma
dosyasının içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucular, 4'üncü Mknz. Piyade
Tugayı 1'inci Hd. Taburu 1'inci Hd.
Bl. Komutanlığı (İpsala/Edirne) emrinde asker iken 28/12/2013 tarihinde yaşamını
yitiren 1990 doğumlu Murat Akkuş'un anne ve babasıdır.
1. Murat Akkuş'un Askere Alınması ve Ölümü
11. Başvurucuların oğlu Murat Akkuş 16/5/2013 tarihinde askere
sevk edilmiş ve 19/5/2013 tarihinde 5'inci Piyade Eğt.
Tugayı 48'inci Piyade Eğt. Alayı 2'inci Hd. Eğt. Taburu 3'üncü Hd. Eğt. Bölüğüne (Tokat) teslim
olmuştur. Murat Akkuş, eğitim birliğine katılmasından sonra 20/5/2013 tarihinde
yapılan Kayıt-Kabul Muayenesi İlk Değerlendirme Anketi'nde "Daha önceden
psikolojik bir rahatsızlık geçirdiniz mi? Hâlen psikolojik durumunuzla ilgili
belirtmek istediğiniz önemli bir husus var mı?" gibi sorulara
"Hayır" cevabını vermiştir. Murat Akkuş, sağlık bilgi formunda da
herhangi bir psikolojik sorunundan bahsetmemiştir.
12. Tokat'taki askerlik eğitimini 20/7/2013 tarihinde tamamlayan
Murat Akkuş, yedi gün izin kullanmış ve akabinde usta birliğine teslim
olmuştur. Murat Akkuş, burada yapılan çeşitli anketlerde de herhangi bir
psikolojik rahatsızlığının bulunmadığını ifade etmiştir.
13. Murat Akkuş 31/7/2013 tarihinde muayene edilmiştir. Bu
muayeneyi yapan Dr. Z.E. muayene bulgularını
"normal" olarak değerlendirmiştir.
14. Murat Akkuş, askerlik hizmetini ifa ettiği sırada bağlı
olduğu birliğe bir dilekçe vermiştir. Yazıldığı tarih belli olmayan söz konusu
dilekçe "Sivildeyken bu hastalığımın
çok şiddetli olduğu dönem oldu, sonra iyileştim sivildeyken, ama buraya
geldiğim zaman yavaş yavaş yine başladı ve devam ediyor, bazen çok bazen az ama
çoğu zaman oluyor. Hastalığım; yürürken, oturup kalktığım zaman, gözüm kararıyor.
Bunu bütün vücudumda hissediyorum ve uzandığım zaman ya da sabahları
uyandığımda bazen bütün vücudum bazen de iki elim şişiyor. Çok farklı bir
şişkinlik. Başımda da sağ arka üst tarafı şişiyor, bazen nadiren sol tarafta da
oluyor. Kendimi boşlukta hissediyor gibi oluyorum. Bu oruç tutarken insanın
kendisini hissettiği gibi bir duruma benziyor." şeklindedir.
15. Murat Akkuş, bunun haricinde 31/10/2013 tarihinde Çorlu
Asker Hastanesi Üroloji Kliniğinde muayene olmuştur.
16. Başvurucuların oğlu Murat Akkuş ile Piyade Er S.K.,
28/12/2013 tarihinde 21.00 ile 24.00 saatleri arasında 132 No.lu nöbet
kulesinin bulunduğu güney tank yolu üzerinde nöbetçi olarak görevlendirilmiş ve
anılan yerde nöbet tutmaya başlamışlardır. Saat 21.30 sıralarında devriye
nöbetçisi olan Piyade Er Ö.O., nöbet kulesinin bulunduğu yere gelmiş ve Piyade
Er S.K. ile yer değiştirmiştir. Bu değişim üzerine Murat Akkuş, nöbet tutmaya
Piyade Er Ö.O. ile devam etmiştir.
17. Murat Akkuş, saat 23.15 sıralarında nöbet arkadaşı Piyade Er
Ö.O.ya tuvaletinin geldiğini söyleyerek nöbet
kulesinden silahıyla birlikte ayrılmıştır. Yaklaşık 10-15 dakika sonra, Murat
Akkuş henüz nöbet yerine dönmemişken bir el silah sesi duyulmuş; silah sesinin
duyulduğu yöne gidilmesi üzerine Murat Akkuş'un yaralanmış halde yerde yattığı
görülmüştür.
2. Ceza Soruşturması Süreci
a. Soruşturma Kapsamında Yapılan İlk İşlemler
ve Alınan Raporlar
18. Saat 23.45 sıralarında kendisine bilgi verilen K.K.K. 2'inci
Kolordu Komutanlığı Askerî Savcılığı (Askerî Savcılık) nöbetçi Askerî Savcısı,
olay yeri inceleme ekibinin olay yerine yönlendirilmesini istemiş; ardından
kendisi de saat 01.00 sıralarında yola çıkarak 02.30'da olay yerine intikal
etmiştir.
19. Saat 00.05 sıralarında olaydan haberdar edilen olay yeri
inceleme ekibi, saat 01.30'da olay yerine varmış ve Askerî Savcının ölümün
gerçekleştiği yere gelmesini müteakip olay yeri incelemesine başlamıştır. Olay
yeri incelemesi sonucunda hazırlanan 29/12/2013 tarihli olay yeri inceleme
raporunun ilgili kısmı şöyledir:
"Olay yerinde yapılan incelemede; havanın
karanlık, görüş şartlarının kısıtlı olduğu, olayın meydana geldiği alanda
herhangi bir çevre aydınlatmasının bulunmadığı, olayın güney tank yolu
üzerinde, 132 nolu nöbet kulesinin 50 metre batısında
meydana geldiği görüldü.
İncelemeye devam edildiğinde; baş kısmı tank
yolunun güney kıyısına 2 metre, ayakları yolun kuzey kıyısına 8.15 metre
mesafede, sol yana yatar vaziyette, ayakları dizden hafif bükülü, iki kolu önde
olan ve üzerinde kamuflaj elbise, hücum yeleği ile siyah bağcıklı bot bulunan
bir erkek cesedinin olduğu görüldü. Ceset (1) bulgu numarası ile işaretlendi.
Cesedin görünür kısımlarında yapılan
incelemede; cesedin 20-25 yaşlarında, 75-80 kg ağırlığında, 1.75 boyunda
olduğu, alın bölgesinin muhtemelen ağız bölgesinden yapılan atışa bağlı olarak
dağılmış olduğu, beyin ve kanın baş istikametinde yol üzerine aktığı, toprak
zemin üzerinde yaklaşık 20x60 cm alana yayılmış yoğun kan birikintisinin olduğu
tespit edildi. Cesedin sol el işaret parmağı üzerinde, şarjörlerin fişek
aksamını kapatmakta kullanılan naylona ait olduğu değerlendirilen bir adet
naylon parçasının olduğu görüldü.
(...)
Cesedin 17 cm batısında, üzerinde yoğun
şekilde kan ve doku parçası bulunan, üzerinde HK33E 5.56x45 002986 05/99
ibareleri yazılı 1 adet piyade tüfeğinin olduğu görüldü. Şarjör kısmı batı
istikametini gösterir şekilde, namlu kısmı güneye dönük vaziyette yol üzerinde
duran piyade tüfeğinde yapılan incelemede; piyade tüfeğinin emniyet mandalının
tek atış konumunda ve açık olduğu, mekanizmada sıkışmış 1 adet boş kovanın
bulunduğu tespit edildi. Söz konusu piyade tüfeği (2) bulgu numarası ile
işaretlendi.
Olay yerine gelen Askerî Savcı U.G.nin talimatları ile piyade tüfeğinin usulüne uygun
olarak şarjörü çıkartıldı ve mekanizmada sıkışmış olan 1 adet boş kovan ile
atım yatağında bulunan 1 adet dolu fişek çıkartılarak muhafaza altına alındı.
Piyade tüfeğinden çıkartılan şarjörde bulunan 28 adet dolu fişek ile
mekanizmaya sıkışan boş kovan ve atım yatağından çıkartılan 1 adet dolu bir
fişeğin dip tablasında L2 A2 00 RG 2002 ibarelerinin bulunduğu ...
Cesedin 2.10 metre kuzeyinde, yol üzerinde
ölen şahsa ait olduğu değerlendirilen ve üzerinde doku parçaları ile muhtemelen
çıkış deliği bulunan 1 adet haki renk kar maskesinin olduğu tespit edildi. Kar
maskesi (3) bulgu numarası ile işaretlendi.
(3) bulgu numarası ile işaretlenen kar
maskesinin 10 metre kuzeybatısında, cesedin bulunduğu noktaya 11.40 metre
mesafede (Piyade Er Ö.O.ya ait olduğu bildirilen) 1
adet haki renk bere ile bir adet haki renk boyunluğun olduğu tespit edildi.
Tespit edilen bere ve boyunluk (4) bulgu numarası ile işaretlendi.
Cesedin el ve yüz swapları ile parmak izleri
usulüne uygun olarak alındı. Ceset üzerinde bulunan hücum yeleği ile kamuflaj
parke atış artığı incelemesi için muhafaza altına alındı. Muhafaza altına
alınan hücum yeleği kütüklüğünde iki adet dolu şarjör bulunduğu, şarjörlerin
fişek aksamlarının naylon muhafaza ile kaplı olduğu görüldü. Şarjörlerin
çıkartılmasına müteakip hücum yeleği ve kamuflaj parke usulüne uygun olarak
ambalajlandı.
Cesedin pantolonu üzerinden, tüfek üzerinden
ve toprak üzerinden biyolojik swap çubuğu ile usulüne uygun olarak kan swabı alındı ve ambalajlandı.
Olay yerinde bulunan devriye personeli Piyade
Çavuş Ö.K. ile Piyade Er S.K.nın el ve yüz swapları
usulüne uygun olarak alındı ve ambalajlandı. Ayrıca yine Piyade Çavuş Ö.K. ile
Piyade Er S.K.nın hücum yelekleri ile kamuflaj
parkeleri atış artığı incelemesi için muhafaza altına alındı ve ambalajlandı.
Cesedin bulunduğu alanda yapılan incelemede
olay ile ilgili başka bir bulguya rastlanılmaması üzerine, 132 nolu nöbet kulesinde incelemeye geçildi. (...) Kule
içerisinde yapılan incelemede olay ile ilgili herhangi bir bulguya
rastlanılmadı.
Olay yeri ve çevresinde yapılan incelemede
olay ile ilgili başka bir bulguya rastlanılmaması üzerine olay yerinin
ayrıntılı krokisi çizildi, fotoğraf çekimi ve kamera kaydı tamamlandı.
(...)
Saat 04.15 sıralarında İpsala Devlet
Hastanesine gelinerek hastanede tedavi gören Piyade Er Ö.O.nun
el ve yüz swapları alındı ve ambalajlandı. Yine Piyade Er Ö.O.nun
hücum yeleği ile kamuflaj parkesi atış artığı incelemesi için muhafaza altına
alındı ve ambalajlandı.
(...)"
20. Olay yerinde yapılan incelemenin tamamlanması üzerine müteveffanın
koğuşundaki dolabı, yatağı ve valizi kontrol edilmiştir. Yapılan bu kontrolde
delil olma niteliğini haiz bir bulguya, intihara ilişkin bir nota veya yazıya
rastlanmamıştır.
21. Olay yeri incelemesi işleminden sonra ceset üzerinde ölü
muayenesi işlemi gerçekleştirilmiştir. Ölü muayene işlemine katılan adli hekim,
haricî muayene bulgularına göre ölümün kafa bölgesindeki ateşli silah
yaralanması sonucu meydana geldiği kanaatinde olduğunu; ancak, kesin ölüm
sebebinin klasik otopsi işlemi yapılarak tespit edilmesinin yerinde olacağını
belirtmiştir. Ölü haricî muayenesinde cesedin tırnaklarının arasında belirgin
bir kalıntıya rastlanılmadığı gibi mermi çekirdeğinin verdiği hasar dışında
vücutta herhangi bir darp ve cebir izi de tespit edilememiştir.
22. Kesin ölüm sebebinin tespiti amacıyla yapılan klasik otopsi
işlemi sonucunda hazırlanan 26/2/2014 tarihli otopsi raporunun ilgili kısmı
şöyledir:
"Dış muayene
1. Ağız içi iç mukozada ve maxillada
kemik ve çevre yumuşak dokularda is bulaşıkları bulunan ateşli silah mermi
çekirdeği giriş defekti,
2. Vertexte orta
hatta frontal ve her iki parietal
bölgelere kadar uzanan saçlı deride yırtıklar içeren, altta çok parçalı kemik
fragmanları ile parçalı doku harabiyeti bulunan beyin
dokusunun görünür olduğu ateşli silah mermi çekirdeği çıkış defekti
olduğu, (...) görüldü.
(...)
Haricen (1) no.da
tarif edilen yerden giren ateşli silah mermi çekirdeğinin ağız içinde maxillada kırık ve kırık kemik fragmanı kenarlarında ve
çevre yumuşak dokuda bulaşıkları bırakıp kafatası boşluğuna girdiği aşağıdan
yukarıya oblik seyirle ön kafa çukurunda çok parçalı
kırıklar, traje boyunca beyin doku harabiyeti, kanama ve kontüzyonel
değişiklikler oluşturup haricen (2) no.da tarif
edilen yerden vücudu terk ettiği görüldü.
(...)
Sonuç
(...)
1. Kimya İhtisas Dairesinin raporuna göre,
kanda alkol (etanol ve metanol) bulunmadığı,
sistematikteki maddelerin bulunmadığı; idrarda, sistematikteki maddelerin
bulunmadığı,
2. Kişinin vücuduna 1 (bir) adet ateşli silah
mermi çekirdeği isabet etmiş olup, müstakilen
öldürücü nitelikte olduğu,
3. Ateşli silah mermi çekirdeği giriş deliği
cilt bulgularına göre ateşin bitişik atış mesafesinden yapılmış olduğu,
4. Cesetten mermi çekirdeği elde edilemediği,
5. Kişinin ölümünün ateşli silah mermi
çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası ve maxilla
kırıklarıyla mütefarik beyin kanaması, beyin doku harabiyeti sonucu meydana gelmiş olduğu kanaatini bildirir
rapordur."
23. Murat Akkuş ile nöbet arkadaşları P. Er Ö.O., P. Er S.K. ve
P. Çvş. Ö.K.nın el ve yüz bölgesinden atış artığı
transfer kitiyle alınan svaplar üzerinde Jandarma
Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı Kimyasal
İnceleme Laboratuvarı görevlileri tarafından atış artığı analizi yapılmıştır.
Kimyasal İnceleme Laboratuvarı görevlileri tarafından hazırlanan 24/1/2014
tarihli uzmanlık raporuna göre Murat Akkuş'a ait svapların
tümü üzerinde atış artığı tespit edilmiştir. Murat Akkuş'un nöbet
arkadaşlarından alınan svaplar üzerinde yapılan
incelemede ise atış artıklarına rastlanmamıştır. Olay yeri incelemesi
neticesinde muhafaza altına alınan giysiler üzerinde yapılan atış artığı
analizi sonucunda ise Murat Akkuş'a ait hücum yeleği, parke önü ve kolları
üzerinde atış artığı tespit edilmiştir. Ayrıca Murat Akkuş'un nöbet
arkadaşlarından P. Çvş. Ö.K.nın parkesi üzerinde de
atış artıklarına rastlanmış ancak diğer erler P. Er Ö.O. ile P. Er S.K.nın giysileri üzerinde atış artığı bulunamamıştır.
24. Olay yeri incelemesi neticesinde muhafaza altına alınan
Murat Akkuş'a ait 002986 seri numaralı HK 33 E marka silah ile yirmi dokuz adet
fişek ve bir adet 5.56x45 mm çapında kovan, gerekli tetkiklerin yapılması
amacıyla Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire
Başkanlığı Balistik İnceleme Laboratuvarına gönderilmiştir. Balistik İnceleme
Laboratuvarının 18/2/2014 tarihli uzmanlık raporunda, 002986 seri numaralı
silahın ateş etmesine mani mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı,
gönderilen yirmi dokuz fişekten bir kısmının deneme amaçlı kullanılması
sonucunda patladığının görüldüğü, incelenmek için gönderilen 5.56x45 mm çap ve
tipindeki bir adet kovanın 002986 seri numaralı tüfek ile atılmış olduğu
tespitleri yapılmıştır.
25. Murat Akkuş'un tüfeği üzerinde parmak ve avuç izi
uzmanlarınca ışıksal, kimyasal ve tozlama
teknikleriyle çeşitli tetkikler yapılmış ancak mukayeseye elverişli bir iz
tespit edilememiştir.
b. Başvurucular ile Tanık Olarak Dinlenen
Kişilerin Beyanları
26. Başvuruculardan Sefer Akkuş, Askerî Savcı huzurunda verdiği
27/2/2014 tarihli ifadesinde özetle oğlu ile askerlik süresi boyunca telefonla,
bazen de yüz yüze görüştüğünü, oğlunun kendilerine herhangi bir şikâyetinden
bahsetmediğini, oğlunun komutanlar ve diğer askerlerle arasının iyi olduğunu,
oğlunun herhangi bir psikolojik sorununun bulunmadığını ve askerden önce
gördüğü bir tedavinin de olmadığını, intiharın dinen ne kadar büyük bir günah
olduğunu bilen oğlunun intihar ettiğini düşünmediğini, komutanlarla ve
askerlerle ilgili bir şüphesinin bulunmadığını; ancak, olay yerinde bulunan
veya olay yerinden geçmekte olan avcılardan şüphelendiğini, bu sebeple
Savcılığın gerekli araştırmaları yapması gerektiğini belirtmiştir.
27. Askerî Savcı, Murat Akkuş'u vurulmuş vaziyette ilk gören
Piyade Er Ö.O. ile Piyade Er S.K. ve Piyade Çvş.Ö.K.nin
ifadelerini almıştır. 30/12/2013 tarihinde ifadesi alınan Piyade Er Ö.O. özetle
iki aydır hudut taburunda görev yaptığını, 28/12/2013 günü 21.00-24.00 saatleri
arasında Piyade Çvş.Ö.K. ile birlikte devriye
nöbetçisi olduğunu, devriye görevi kapsamında Murat'ın nöbet tuttuğu kuleye
gittiklerinde Murat ile birlikte nöbet tutan Piyade Er S.K.nin
kendisine "Sen burada dur, ben
devriyeye çıkacağım." dediğini ve kıdemli olduğu için dolu
mermileri Murat'a verdiğini, normalde Murat'ta dolu mermi olmadığını, bunun
üzerine Murat ile nöbet tutmaya başladığını, Murat ile havadan sudan
konuştuklarını, Murat'ın hareketlerinin her günkü gibi olduğunu, Murat'ın "Kanka belim ağrıyor,
biraz oturayım, sen gözetle." dediğini, kendisinin de "Tamam." dediğini, iki saat
boyunca farklı bir şey olmadığını, Murat'ın saat 23.15 sıralarında tuvaletinin
geldiğini ve tuvaletini yapmaya gideceğini söyleyerek nöbet kulesinden indiğini
ve ilerleyerek gözden kaybolduğunu, aradan 10-15 dakika geçtikten sonra bir
adet silah sesi duyduğunu, ardından da köpek seslerinin gelmeye başladığını,
ilk önce köylülerin ava çıktığını zannettiğini; ancak, birkaç dakika daha
geçince Murat'tan ses gelmemesi üzerine endişelendiğini ve kulenin kapısından
dışarı çıkıp "Murat"
diye yirmi otuz kere bağırdığını ancak ses gelmediğini, kuleden aşağı inip
etrafa bakmaya başladığını, fener olmadığı için pek bir şey göremediğini,
Murat'ta da fener olmadığını, "Murat"
diye bağırdığı esnada devriye nöbetçileri olan Piyade Er S.K. ile Piyade Çvş.Ö.K.nin ellerinde fener ile kulübeye doğru koşarak
geldiğini gördüğünü, Piyade Çvş.Ö.K.nin "Ne oldu, silah sesi duydum, bir şey mi
oldu?" dediğini, kendisinin de "Murat'ı
bulamıyorum." dediğini, bunun üzerine hep birlikte Murat'ı
aramaya başladıklarını, yaklaşık 50 metre ilerleyince önlerinde bir şey
belirdiğini, Piyade Çvş.Ö.K.nin o bölgeye feneri
tutması üzerine Murat'ı yerde gördüğünü, bunun üzerine kendisinin kriz
geçirerek bayıldığını, bu sebeple geri kalan olayları hatırlayamadığını, olay
yerinde bulunan boyunluk ve berenin kendisine ait olduğunu, daha rahat nefes
alabilmesi için arkadaşlarının çıkarmış olduğunu, Murat'ı iki aydır tanıdığını,
Murat'ın suskun, kimseyle tartışmayan, kendi hâlinde, içine kapanık biri
olduğunu, Murat'ın sivilde herhangi bir kimseyle sorununun olup olmadığını
bilmediğini, askerlik görevinde de Murat'ın hiç kimseyle tartıştığını
görmediğini belirtmiştir. Olay günü ifadeleri alınan Piyade Er S.K. ile Piyade
Çvş. Ö.K. de Piyade Er Ö.O. ile benzer şekilde beyanda bulunmuştur.
28. Askerî Savcı 30/12/2013 tarihinde, Murat Akkuş'un yakın
arkadaşlarından Piyade Er A.K. ile Piyade Er İ.E.nin
ifadesini almıştır. İfadesi alınan Piyade Er A.K. özetle, 2013 yılı mayıs
ayında Tokat'ta acemi eğitimine başladığını, on beş gün sonra kendisinin
bulunduğu bölüğe Murat'ın geldiğini, Murat'ı o günden beri tanıdığını, Murat'ın
genellikle Piyade Er İ.E. ve kendisiyle takıldığını, Murat'ın çok suskun, içine
kapanık ve derdini anlatmayan bir kişi olduğunu, Murat'ın telefon
kullanmadığını ancak kiraladığı telefona sim kartını takıp görüşmeler
yaptığını, ailesi veya sivil hayatıyla ilgili olarak Murat'ın kendilerine pek
bir şey anlatmadığını, Murat'ın kız arkadaşının olup olmadığını da bilmediğini,
Murat'ın askerde kavga ettiği veya tartıştığı bir kimseye şahit olmadığını,
komutanların veya diğer arkadaşların Murat'a bir baskısının da söz konusu olmadığını,
Murat ile konuştuğunda kendisine
"Sivilde çok günahlarım var, çok günah işledim, bunları nasıl
affettiririm?" dediğini, olay günü kendisinin 13.00-17.00
saatleri arasında devriye nöbetçisi olduğunu, Murat'ın ise tank yolu nöbetçisi
olduğunu, nöbet bitiminde Murat'ı nöbet yerinden araç ile aldıklarını, bu
esnada Murat'ın çok dalgın olduğunu, ona "Ne
oldu?" diye sorduğunu, onun da "Bir
şey yok." dediğini, daha sonra Murat'ın "Kanka
görüşemiyoruz." dediğini, kendisinin de "Görüşürüz, buradayım."
dediğini, akabinde ise gülüşmeye başladıklarını, olay günü saat 21.00'den önce
yemekhanede tenis oynadığı esnada Murat'ın hücum yeleğini giymiş şekilde yanına
geldiğini ve "Kanka
belim ağrıyor, biraz masaj yapar mısın?" dediğini, kendisinin
de biraz masaj yaptığını ve "İyi geldi
mi?" diye sorduğunda onun da "Çok
iyi geldi." dediğini, daha sonra Murat'ın tokalaşarak nöbete
gittiğini belirtmiştir. İfadesi alınan Piyade Er İ.E., Murat Akkuş'un kişilik
yapısı ve arkadaşlarıyla olan ilişkileri hakkında Piyade Er A.K.nın
ifadesine benzer şekilde beyanda bulunmuştur.
29. Askerî Savcı 30/12/2013 tarihinde, Murat Akkuş'u acemi
birliğinden beri tanıyan Piyade Er Ç.Y.nin ifadesini
almıştır. Piyade Er Ç.Y. özetle Murat'ın sessiz ve içine kapanık biri olduğunu,
kimse ile bir husumetinin bulunmadığını, ilk sıralarda da sessiz sakin biri
olan Murat'ın daha sonra derin düşüncelere daldığını fark ettiğini,Murat'a
sürekli "Bir sıkıntım var mı, ne
düşünüyorsun, bizimle de paylaş." dediğini, Murat'ın da "Benim günahım çoktur, boşverin
Allah affetsin." dediğini, ayrıca son zamanlara doğru da "Bu askerlik bitmez." deyip
durduğunu belirtmiştir. Askerî Savcı tarafından dinlenen diğer erler de genel
olarak Murat Akkuş'un sessiz bir kişi olduğunu ve kimseyle bir husumetinin bulunmadığını
belirtmiştir.
30. Askerî Savcı 30/12/2013 tarihinde, Teğmen M.K.nin ifadesini almıştır. Teğmen M.K. özetle takım
komutanı olarak görev yaptığını, Murat'ın sessiz ve içine kapanık biri
olduğunu, kimse ile bir husumetinin bulunmadığını, üstlerine saygılı ve
disiplinli bir asker olduğunu, Murat'ın diğer askerlerle kavga ettiğine şahit
olmadığı gibi Murat hakkında da hiçbir şikâyet gelmediğini, vefat etmeden önce
Murat'ın ailesiyle telefon görüşmeleri yaptığını, ailesinin bu görüşmelerde
Murat'ın Azerbaycan'da okuduğunu, üniversiteyi bırakıp geldiğini, başka
herhangi bir sorun ya da sıkıntısının olmadığını, sadece derslerden
geçemediğini söylediğini, başka herhangi bir şey söylemediklerini, Murat'a
birçok kez bir sıkıntısı olup olmadığını sorduğunu, onun da sadece kronik baş
ağrısının bulunduğunu söylediğini, Murat'ı baş ağrısı şikâyetinden ötürü
hastaneye gönderdiğini; ancak, Murat'ın hastaneye gittiğinde üroloji kliniğinde
muayene olmuş olduğunu anladığını, son günlerde Murat'ın bir sıkıntısına denk gelmediğini
belirtmiştir.
c. Soruşturma Kapsamında Yapılan Diğer
Araştırmalar
31. Askerî Savcılık, Türkiye'de faaliyet gösteren GSM şirketleri
ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ile yazışmalar yapmış; ancak,
müteveffanın üzerine kayıtlı telefon numarasından yapılan görüşmelerin
incelenmesi neticesinde delil değeri taşıyabilecek bir bilgiye ulaşamamıştır.
32. Askerî Savcılık 3/1/2014 tarihinde, Türkiye Kamu Hastaneleri
Kurumuna müzekkere yazmış ve Murat Akkuş'a ait 22/3/1990 ile 28/12/2013
tarihleri arasındaki tüm kayıtların Askerî Savcılığa gönderilmesini talep
etmiştir. Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından gönderilen cevap
yazısında; Murat Akkuş'un muhtelif tarihlerde Keşan Devlet Hastanesine, İzmir
Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğine, Mersin Devlet Hastanesine
ve Yüksekova Devlet Hastanesine başvurusunun olduğu belirtilmiştir. İlgili
belgelerin incelenmesi neticesinde Murat Akkuş'un Yüksekova Devlet Hastanesine
yaptığı 19/8/2011 tarihli başvurusunun akut faranjit
şikâyetiyle ilgili olduğu, Mersin Devlet Hastanesine yaptığı 26/3/2007 tarihli
başvurusunun ise menisküs şikâyetiyle ilgili olduğu
anlaşılmıştır. Diğer hastanelere yapılan başvurularla ilgili olarak
başvurucular tarafından Anayasa Mahkemesine herhangi bir bilgi ve belge sunulmamış,
bireysel başvuru dosyasına gönderilen ceza soruşturma dosyasından da bu konuya
ilişkin herhangi bir veri tespit edilememiştir.
33. Askerî Savcılık 29/1/2014 tarihinde, Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığına müzekkere yazmış ve Murat Akkuş'un 22/3/1990 ile 28/12/2013
tarihleri arasında kullandığı tüm ilaçları gösterir listenin Askerî Savcılığa
gönderilmesini talep etmiştir. Murat Akkuş'un kullandığı ilaçların listesi
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından Askerî Savcılığa gönderilmiştir.
Murat Akkuş'un kullandığı ilaç bilgilerini içerir yazı incelendiğinde Murat
Akkuş adına 2002 yılında (An...l) ve (Rı...l) adlı
ilaçların, 2007 yılında (Cl...e), (N...c), (And...x)
ve (Nu...n) adlı ilaçların reçete edildiği görülmüştür. Murat Akkuş adına
ayrıca 2013 yılında göz merhemi ve göz damlası reçete edilmiştir.
34. Askerî Savcılık, Murat Akkuş adına reçete edilen ilaçların
ne için kullanıldığı ve varsa yan etkilerinin ne olduğu hususunda Ecz.Atğm. İ.E.den bilirkişi
raporu hazırlaması talebinde bulunmuştur. Hazırlanan bilirkişi raporunun sonuç
kısmında aşağıdaki tespitler yer almıştır:
"Toplam kullanılan 8 adet ilaçtır.
Bunların içinden 2 ilaçta önemli yan etkiler bulunur. 1 ilaçla etkileşim
olabilir, diğer ilaçların fiziksel yan etkileri vardır, psikolojik yan etkisi
bulunmamaktadır.
(Rı...l) 1 mg
tableti için kullanılırken dikkat edilmesi gereken hususlar;
Şizofreni (bir tür psikiyatrik hastalık) ve bipolar mani (ruhsal durumdaki zıt yönlü değişiklikler)
hastalarında intihar girişimi ihtimali mümkündür. Yüksek riskli hastalarda
tedavinin başlangıcından itibaren bu açıdan dikkat olunması gerekir.
(An...l) sr 75
tableti için dikkat edilmesi gereken hususlar;
Depresif durumlarda. Obsesif-kompulsif bozukluk (*Obsesif-kompulsif
bozukluk: Tekrarlanan ve alışkanlığa dönüşmüş hareket ve davranışlar yapma ya
da bunlara eğilim gösterme.) fobilerde, panik atak olgularında, 5 yaşından
büyük hastalarda ve organik bir nedene bağlı olmayan uykuda idrar kaçırma
olaylarında kullanılır. İlk kez antidepresan kullanan
kişilerde intihar ile ilgili düşünceler oluşabilir, özellikle de 24 yaşından
küçüklerde bu durum görülebilir. Doktorun tedavinizin en az ilk 12 haftasında
sizi düzenli olarak kontrol etmesi gerekmektedir. Bazı kişilerde ilaç
kullanımına başlandıktan sonra; ruh halinde veya davranışlarda değişiklikler, anksiyete (endişe, kaygı), panik ataklar, uyku sorunları;
düşüncesiz, alıngan, telaşlı, heyecanlı, saldırgan, agresif, huzursuz, hiperaktif (ruhsal veya fiziksel olarak) hissetme; veya
intihar ve kendine zarar verme ile ilgili düşüncelere sahip olma durumunda
doktoruyla görüşmesi gerekir. Ayrıca kişinin kullandığı (An...l) sr 75 tablet soğuk algınlığı ilaçları ile kullanıldığı
zaman kişinin uyku halini daha da artırabilir. (...)"
35. Askerî Savcılık son olarak 27/2/2014 tarihinde İpsala İlçe
Emniyet Müdürlüğü ile İpsala İlçe Jandarma Komutanlığına müzekkere yazmış ve
olay tarihinde ölümün gerçekleştiği bölgede hududu geçmeye çalışan mülteci,
göçmen veya sivil bir vatandaşın yakalanıp yakalanmadığını, yine aynı bölgede
silahlı bir suça binaen avcı vb. yakalanıp yakalanmadığını sormuştur.
Gönderilen cevap yazılarında olayın meydana geldiği tarihte böyle bir kişinin
yakalanmadığı bildirilmiştir.
d. Soruşturma Sonucunda Verilen Karar
36. Askerî Savcılık, soruşturma kapsamında elde ettiği tüm
verileri değerlendirerek Murat Akkuş'un ölümünde herhangi bir kişiye atf-ı kabil kusur ve ihmal bulunmadığı kanaatine varmış;
28/5/2014 tarihli ve E.2013/2243, K.2014/141 sayılı karar ile kovuşturmaya yer
olmadığına karar vermiştir.
37. Başvurucular 11/6/2014 tarihli dilekçelerinde özetle
oğullarının psikolojik bir rahatsızlığının bulunmadığını ve intihara meyilli
bir kişiliğinin olmadığını, oğullarının öldürüldüğünü düşündüklerini belirterek
kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz etmiştir. Başvurucular ayrıca
24/6/2014 tarihli dilekçelerinde oğullarının, kendilerinin tanımadığı kişilerce
şüpheli görüşmeler gerçekleştirmesine rağmen Askerî Savcılığın bu konu üzerinde
yeterince durmadığını, ölümünden önce oğullarına 600 TL göndermelerine rağmen
oğullarının üzerinden hiç para çıkmamasının da ölümün şüpheli olduğunu
gösterdiğini belirterek kararın kaldırılması talebinde bulunmuşlardır.
38. Başvurucuların anılan karara yaptığı itiraz, K.K.K. 5'inci
Kolordu Komutanlığı Askerî Mahkemesinin (Askerî Mahkeme) 7/7/2014 tarihli ve
2014/1070 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"(...)
Yapılan incelemede itiraz konusunun
müteveffanın intihar etmediği ve fakat öldürüldüğü yönünde olduğu
görülmektedir.
Askerî Savcılık tarafından verilen KYO
kararını havi 2013/2243 esas sayılı dosya içeriğinden eylemin bizzat müteveffa
tarafından ika edildiği gerek tanık beyanları, gerek olay bölgesinden elde
edilen deliller gerekse ölü harici muayene ve otopsi raporundan açıkça
anlaşılmaktadır. Eylemin bir başkası tarafından ika edildiği yani müteveffanın
öldürüldüğüne dair herhangi bir şüphe bulunmamaktadır. Bu nedenle müteveffanın
anne ve babasının vekilinin yaptığı itirazların yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Ancak müteveffanın 12 yıl kadar önce kullanmış olduğu ilaçların olay tarihine
yönelik olarak bir etkisinin olup olmayacağının konunun uzmanı bilirkişi
vasıtasıyla araştırılmadan sadece bu ilaçların muhtemel etkilerinin bilirkişi
marifetiyle ortaya konması ve neticede bu hususun kararda gösterilmesi yeterli
görülmemiştir. Böyle olmakla birlikte bahsedilen ilaçların ve etkilerinin
soruşturmaya konu meydana gelen olayla esas itibariyle doğrudan bir bağlantısı
bulunmadığı ve soruşturmanın esasına etkili olmadığı değerlendirildiğinden bu
hususa sadece değinilmek gereği hissedilmiştir.
Değinildiği şekilde müteveffanın, kendi
iradesi ve hareketi dışında ölüme müessir herhangi bir eylem kusur veya ihmal
bulunmadığı anlaşıldığından vaki talebin yerinde olmadığı anlaşılmakla (...)
itirazın reddine (...) karar verildi."
39. Bu kararın 1/8/2014 tarihinde başvurucuların vekiline tebliğ
edilmesiyle 1/9/2014 tarihli ve 2014/14672 numaralı bireysel başvuru
yapılmıştır.
3. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde Açılan Tam
Yargı Davası Süreci
40. Başvurucular, maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle
Millî Savunma Bakanlığına müracaat etmişlerdir. Millî Savunma Bakanlığı,
dilekçeye süresi içinde cevap vermeyerek başvuruyu zımnen reddetmiştir.
41. Başvurucular, zımni ret üzerine 1/9/2014 tarihinde Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi'nde(AYİM) Millî Savunma Bakanlığı aleyhine 3.000 TL
maddi, 100.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 103.000 TL ödenmesi
talebiyle tam yargı davası açmıştır. Başvurucular dava dilekçesinde askerlik
hizmeti sırasında oğullarının psikolojisinin bozulduğunu, ancak idare
tarafından oğullarının yaşamının korunamadığını ileri sürmüştür.
42. AYİM İkinci Dairesi 18/2/2015 tarihli ve E.2014/1433,
K.2015/320 sayılı karar ile başvurucuların dilekçesini ve ölüm olayı hakkında
yürütülen ceza soruşturmasında bulunan bilgi ve belgeleri dikkate alarak,
davanın reddine karar vermiştir. Anılan kararın ilgili kısmı şöyledir:
"(...)
...Müteveffa Piyade Er Murat Akkuş'un ölümü
izinsiz şarjör değişimi yapılan bir durumda gerçekleşmiş olsa da bu zamana
kadar 32 defa kendisinin kıdemli olduğu, dolayısıyla merminin kendisinde
bulunduğu nöbet hizmeti icra ettiğinin tespit edildiği bir bütün olarak
değerlendirildiğinde mütevaffayı hayatına son vermeye
götüren sebepler kesinlik kazanmamış ise de, Piyade Er Murat Akkuş'un silahını
kendi iradesi ve eylemi ile ateşleyerek hayatına son verdiğinin sübuta erdiği
(Murat Akkuş'un hayatına son verme gerekçesinin tam ve kesin cevabının
kendisinde olduğu, halihazırda hayatta olmaması sebebiyle bu cevabın hiçbir
zaman alınamayacağının da bilinmesi gerektiği),bu doğrultuda Murat Akkuş'un
meydana gelen ölüm olayı hakkında ceza hukuku kapsamında üzerine kast, kusur ve
taksir atfedilebilecek başka bir fail ve fiil tespit edilemediği, davacılar
yakını Murat Akkuş'un ailevi, kişisel veya yalnızca müteveffanın kendisince
bilinebilecek başka nedenlerden dolayı kapıldığı ani bunalım sonucu ateşli
silahla intihar ettiği, olayda kendisine kusur izafe edilebilecek başkaca bir
personel bulunmadığı (kötü muamele veya hakarete uğradığına dair bir emare de
bulunmadığı), olayla ilgili yapılan adli soruşturma neticesinde de tespit
edildiği üzere, müteveffanın tamamen kendi iradesi ile ölümü olayında zararlı
sonucu doğuran eylem ile hizmet arasında illiyet bağının bulunmadığı, davacılar
vekilinin de intihar olayına ilişkin olarak davalı idarenin kusurlu ve kusursuz
sorumluluğunu doğuracak herhangi bir somut delil ortaya koyamadığı, davalı
idareye yüklenebilecek bir nedensellik bağının mevcut olmadığı, davalı idarenin
herhangi bir hizmet kusurunun ya da kusursuz sorumluluk şartlarının mevcut
olmadığı değerlendirilerek, dava konusu olayda idareye yüklenebilecek hukuki
bir sorumluluğun bulunmadığı, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde
davacıların maddi ve manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi
gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır. "
43. Bu kararın 3/4/2015 tarihinde başvurucuların vekiline tebliğ
edilmesiyle 21/4/2015 tarihli ve 2015/7348 numaralı bireysel başvuru
yapılmıştır.
44. Başvurucular, AYİM'in ret kararına
karşı karar düzeltme yoluna da başvurmuştur. Başvurucuların karar düzeltme
talebi, aynı Dairenin 16/12/2015 tarihli ve E.2015/1973, K.2015/2114 sayılı
kararıyla reddedilmiştir.
B. İlgili Hukuk
45. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu’nun “Doğrudan doğruya tam
yargı davası açılması” başlıklı 43. maddesi şöyledir:
“İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş
olanların Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmadan önce, bu eylemlerin
yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir
yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde yetkili makama
başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri lazımdır. Bu isteklerin
kısmen veya tamamen reddi halinde bu konudaki işlemin tebliği tarihinden ve
altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten
itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler.
Görevli olmayan adli yargı mercilerine açılan
tam yargı davasının görevden reddi halinde sonradan Askeri Yüksek İdare
Mahkemesine açılan davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı
aranmaz.”
46. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun
haksız fiillerden doğan borç ilişkilerinin ceza hukuku ile ilişkisini
düzenleyen 74. maddesi şöyledir:
“Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı,
ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun
sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen
beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun
değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini
bağlamaz.”
47. 24/11/1986 tarihli Resmî Gazete'de
yayımlanan 86/11092 sayılı mülga Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği
Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) Murat Akkuş'un askerliğe alındığı tarihte
yürürlükte olan 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Yönetmeliğe bağlı ekler aşağıda
gösterilmiştir:
1) Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli general,
amiral, üstsubay, subay, yedek subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş,
sözleşmeli erbaş ve er, askeri öğrenci, yedek subay adayları, yükümlüler ve
erlerin sağlık yeteneklerine göre gruplandırmalarını gösteren Hastalık ve
Arızalar listesi."
48. Anılan Yönetmelik'in Murat Akkuş'un askerliğe alındığı
tarihte yürürlükte olan 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Yükümlülerin ilk sağlık muayeneleri
Askerlik Kanunu gereğince son yoklama sırasında askerlik şubelerinde toplanan
askerlik meclisindeki iki tabip (birisi sivil olabilir) tarafından aşağıdaki
şekilde yapılır.
1) Ruh
ve beden durumları ile iç organları dikkatle gözden geçirilir, nabız sayılır,
kan basıncı ölçülür, çıplak olarak belirlenen boy ve kilolar tespit edilir.
Soluk alma ve vermedeki göğüs genişlikleri ve muayene sonunda bulunan hastalık
ve arızalar kaydedilir. Yükümlünün bildiği herhangi bir hastalık veya arızası
olup olmadığına ilişkin ve muayene sırasında herhangi bir sağlık yakınması
bulunup bulunmadığına ilişkin ekte yer alan Yükümlülere Yoklamalarda
Uygulanacak Sağlık Durumu Hakkında Bilgi Formuna uygun yazılı beyanı alınır.
Yükümlünün beyan ettiği hastalık veya arızasına ilişkin elinde mevcut bulunan
tıbbi belgelerin birer örnekleri de alınarak yükümlünün beyanı ile birlikte
askerlik şubesinde muhafaza edilir.
2)
Yükümlünün beyan ettiği hastalık veya arızası ya da fizik muayene ile saptanan
bozuklukları nedeniyle muayene sonucunda karar verilemeyenlerle gözlem altında
bulunmaları, uzman tabip tarafından değerlendirilmeleri veya laboratuar ya da görüntüleme tetkikleri gibi ileri
tetkiklerle değerlendirilmeleri gerekenler en yakın asker hastanesine
gönderilir.
3) Yükümlü tarafından beyan edilmeyen ya da
fizik muayene sırasında belirti ve bulgusuna rastlanamayan çeşitli hastalık ve
arızaların ortaya konması veya taranması için laboratuar
veya görüntüleme tetkiki gibi ileri tetkikler yapılması gerekmez. Yükümlülerin
bu şekilde gerçekleştirilen sağlık muayenelerinde askerliğe elverişli
bulunmaları, kendilerinin muayene tarihinde tam sağlıklı olduklarını göstermez
ve silâh altına alındıktan sonra saptanan hastalık ve arızalarının askerlik
sırasında ortaya çıktığının kanıtı veya karinesini tek başına oluşturmaz."
49. Anılan Yönetmelik'in Murat
Akkuş'un askerliğe alındığı tarihte yürürlükte olan 6. maddesi şöyledir:
"Askerlik çağına giren
yükümlüler, son yoklamaları sırasında askerlik meclislerinde veya asker
hastanelerinin sağlık kurullarında, askerliğe elverişli olanlar ve askerliğe
elverişli olmayanlar olmak üzere gruplandırılır.
1)
Askerliğe elverişli olanlar: Sağlık yetenekleri bakımından hiçbir hastalık ve
arızası bulunmayanlar ile hastalık ve arızaları, Hastalık ve Arızalar
Listesinin A dilimlerine girenlerdir.
2)
Askerliğe elverişli olmayanlar: Hastalık ve arızaları, Hastalık ve Arızalar
Listesinin B ve D dilimlerine girenlerdir."
50. Anılan Yönetmelik'in Murat Akkuş'un askerliğe alındığı
tarihte yürürlükte olan 10. maddesi şöyledir:
"Son yoklamaları yapılan yükümlüler,
askerliğe elverişli olanlar ve askerliğe elverişli olmayanlar olmak üzere
gruplandırılır.
Son
yoklamaları sırasında askerlik meclislerince; askerliğe elverişli olmadığı
tespit edilen yükümlüler, askere alınmazlar. Bunlardan arızaları gözle
görülebilecek kadar belirgin olanların raporlarına, arızayı gösteren ön ve her
iki yan cepheden çekilmiş üçer adet boy fotoğrafı eklenerek üç nüsha, yabancı
askerlik şubesince işlem yapılıyor ise dört nüsha rapor düzenlenerek onay
makamlarına gönderilir ve onaylanan raporlar kesinleşir. Kesinleşen raporlardan
biri ilgiliye verilir, biri onay makamınca, diğeri ise yerli ve yabancı
askerlik şubesi başkanlığınca muhafaza edilir.
Sağlık
durumları geçici olarak bozuk olan son yoklamaya tabi yükümlülere ertesi yıla
bırakma, sevke tabi olanlara sevk tehiri kararı verilir ve üç nüsha rapor
düzenlenerek onay makamlarına gönderilir. Raporları onaylanan bu yükümlülere
ertesi yıla bırakma veya sevk tehiri işlemi yapılır. Onay makamlarınca tekrar
muayenesine lüzum görülen yükümlüler, yeniden muayeneye gönderilir ve bunlara muayene
sonucu alacakları rapor kararlarına göre işlem yapılır. Ertesi yıla
bırakılanlar veya herhangi bir sebeple bir defadan fazla sağlık muayenesine
tabi tutulanlar hakkında, her bir işlem öncesinde Yükümlülere Yoklamalarda
Uygulanacak Sağlık Durumu Hakkında Bilgi Formu doldurtulur.
Tabipler
tarafından kesin karar verilemeyenler, en yakın asker hastanelerine gönderilir.
Bunların kesin kararları, bu hastanelerin sağlık kurullarınca verilir."
51. Anılan Yönetmelik'in Murat Akkuş'un askerlik yaptığı dönemde
yürürlükte olan 15. maddesi şöyledir:
"Askere alındıktan sonra asker
hastanelerinin sağlık kurullarından "Askerliğe Elverişli Değildir"
kararı alan erler, raporlarının onaylanmasını beklemek üzere bu hastaneler
tarafından yerli kayıtlı bulunduğu askerlik şubesi emrine gönderilir. Ayrıca
durum silah altında bulunanların birliklerine duyurulur. Terhis işlemleri,
raporları ilgili makamlarca onaylanıp askerlik şubesine geldikten sonra ilgili
yönergeye göre yapılır. "Askerliğe Elverişli Değildir" kararı alanlar
gerektiğinde ilgili makamlarca yeniden asker hastanelerinin sağlık kurullarına
muayeneye gönderilerek alacakları son rapor kararına göre, ilgili yönerge
gereğince işlem görür. "Askerliğe Elverişli Değildir" kararı alanlar
emsalinin kanunda yazılı yaş sınırı dışına çıkma tarihine kadar Milli Savunma
Bakanlığınca gerektiğinde tekrar muayene ettirilerek alacakları son rapor
kararına göre işlem görür."
52. Anılan Yönetmelik'in 16. maddesi şöyledir:
"Geçici hastalık veya arızaları olan
yükümlülerle er ve erbaşlara aşağıdaki işlemlerden biri yapılır.
1)
Ertesi yıla bırakma,
2)
Sevki geciktirme,
3) Hava
değişimi.
Bu
işlemleri gerektiren hastalık ve arızalar bu yönetmeliğin arızalar listesinin C
dilimlerinde gösterilmiştir."
53. Anılan Yönetmelik'in Murat
Akkuş'un askerliğe alındığı tarihte yürürlükte olan 17. maddesi şöyledir:
"Son yoklamada veya son yoklamadan sonra
gönderildikleri sağlık kurullarında yapılan muayeneleri sonucu geçici bir
hastalık veya arızaları tesbit edilenlere ertesi yıla
bırakma işlemi yapılır."
54. Anılan Yönetmelik'in Ercan Yeşilkaya'nın askerliğe alındığı
tarihte yürürlükte olan 18. maddesi şöyledir:
"Askerliklerine karar verilen
yükümlülere, sevkleri tarihine kadar geçecek süre içerisinde, hastalanır veya
arızalanırlarsa, askerlik şubelerince gönderilecekleri sağlık kurullarında
muayene sonucu alacakları raporlara göre sevki geciktirme işlemi yapılır."
55. Anılan Yönetmelik'in Murat Akkuş'un askerlik yaptığı dönemde
yürürlükte olan 19. maddesi şöyledir:
"Askerlik şubelerince birliklerine
sevklerinden sonra geçici bir hastalığı tesbit edilen
er ve erbaşlara hava değişimi işlemi yapılır."
56. Anılan Yönetmelik'e ekli Hastalık ve Arızalar Listesi'nin "Ruh Sağlığı ve Hastalıkları"
üst başlıklı 15 ila 18. maddelerinde ruh sağlığı bozukluklarının farklı
çeşitleri A, B, C ve D şeklinde kısımlara ayrılarak ayrıntılı şekilde
belirtilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
57. Mahkemenin 1/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
58. Başvurucular;
i. Oğulları Murat Akkuş'un askerlik hizmetini ifa etmekte
iken ateşli silah yaralanması sonucu vefat ettiğini, olay hakkında yürütülen
soruşturma sonucunda ölüm olayının intihar neticesinde gerçekleştiği
gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, akabinde açtıkları
tam yargı davasının ise olayda idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı
gerekçesiyle reddedildiğini, ölümün intihar eylemi sonucunda gerçekleştiği
kabul edilecek olsa dahi devletin müteveffanın yaşamını koruyamaması nedeniyle
sorumluluğunun bulunduğunu, oğullarının askerliğe başlarken herhangi bir
psikolojik sorunu olmamasına rağmen askerlik hizmeti sırasında psikolojik
olarak rahatsızlandığını, oğullarının sıkıntıları gözle görülür biçimde ortaya
çıkmasına ve tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere içine kapanık hâle
gelerek sessizleşmesine ve derin düşüncelere dalmasına rağmen gerekli
tedbirlerin alınmadığını, oğullarına psikolojik destek ve tedavi
sağlanmadığını, intiharı engelleyebilecek tedbirlerin alınmadığını belirterek
yaşam hakkının maddi boyutunun,
ii. Ölümün meydana geldiği koşulların tam olarak açıklığa
kavuşturulmadığını, oğullarının öldürülmesinde kullanılan silah üzerinde
oğullarına ait parmak izinin bulunmadığını, şüphe oluşturan bu durumun
giderilmediğini, P. Çvş. Ö.K.nin parkesi üzerinde
atış artığı tespit edilmesine rağmen bu atış artıklarının nasıl oluştuğunun
araştırılmadığını, oğullarına ait telefon numarasından onlarca şüpheli arama
yapılmış olmasına rağmen Savcılık tarafından bu hususun yeterince
araştırılmadığını, görüşme yapılan kişileri kendilerinin tanımadığını, bu
durumun bir şüphe oluşturduğunu, ölüm olayından kısa bir süre önce oğullarına
600 TL göndermelerine rağmen üzerinde hiç para bulunmamasının ölümü şüpheli hâle
getirdiğini, ayrıca oğullarının üzerinde sim kart bulunmasına rağmen telefon
bulunmadığını, soruşturma kapsamında eczacı bilirkişiden alınan raporda
oğullarının 11 yaşında kullandığı ilaçlardan iki tanesinin ağır olduğunun ve
intihara sürükleme etkisinin olduğunun belirtildiğini, bu rapordaki bilgiler
doğrultusunda yaklaşık 12 yıl önce kullanılan ilaçlar gerekçe gösterilerek
olayın intihar olduğu kabulü ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin
yanlış olduğunu; oysa, 12 yıl önce kullanılan bu ilaçların 12 yıl sonra
oğullarını intihara meyilli hâle getireceğine ilişkin bilimsel bir kanıtın
bulunmadığını, bir eczacının yetersiz raporu ile oğullarının intihar ettiği
kanaatine varılmasının hukuka aykırı olduğunu, konuyla ilgili psikiyatri
uzmanından görüş alınmadığını, kovuşturmaya yer olmadığı kararına yaptıkları
itirazın da reddedildiğini belirterek yaşam hakkının usul boyutunun ve adil
yargılanma hakkının,
ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespit edilmesi,
soruşturmanın yenilenmesi, AYİM'de açılan davanın
yeniden görülmesi, taraflarına maddi ve manevi tazminat ödenmesi taleplerinde
bulunmuşlardır
B. Değerlendirme
59. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri bir bütün hâlinde
değerlendirildiğinde başvurucuların şikâyetlerinin ölüm olayının ardından
yürütülen soruşturma sürecine ve yaşamı korumak için gerekli tedbirlerin
alınmadığı iddiasına yönelik olduğu anlaşılmıştır. Başvurucular, olay hakkında
etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşler
ise de bu şikâyetin özünün, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan
yaşam hakkının usul boyutu kapsamında olduğu değerlendirilmiştir. Dolayısıyla
Murat Akkuş'un yaşamının korunması için gerekli önlemlerin alınmadığı yönündeki
iddianın yaşam hakkının maddi boyutu yönünden, olay hakkında etkili bir
soruşturma yürütülmediği yönündeki iddianın ise yaşam hakkının usul boyutu
yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
60. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 46. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenlerin bireysel başvuru
hakkına sahip oldukları kurala bağlanmıştır. Yaşam hakkının doğal niteliği
gereği yaşamını kaybeden kişiler açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak
yaşanan ölüm olayı nedeniyle mağdur olan ölen kişilerin yakınları tarafından
yapılabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri,
B. No. 2013/841, 23/1/2014, § 65). Başvuru konusu olayda müteveffa Murat Akkuş,
başvurucuların oğludur. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik
bulunmamaktadır.
61. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
62. Yukarıda belirtildiği üzere (bkz. § 59) başvurucuların yaşam
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının yaşam hakkının maddi ve usule
ilişkin boyutları yönünden ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.
a. Yaşam Hakkının Maddi
Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
63. Başvurucular, yukarıda belirtilen iddialarla (bkz. § 58-i)
yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
64. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
65. Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı birbirleriyle sıkı bağlantıları olan devredilmez ve vazgeçilmez haklardan
olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır.
Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin
yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme, bunun yanı sıra pozitif
bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını
gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin
eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51).
66. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkı kapsamında devletin sahip
olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği temel yaklaşıma göre
devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen ölüm
olaylarında Anayasa’nın 17. maddesi, devlete elindeki tüm imkânları kullanarak
bu konuda ihdas edilmiş yasal ve idari çerçevenin yaşamı tehlikede olan
kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin
durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri
alma görevi yüklemektedir. Bu yükümlülük, kamusal olsun veya olmasın yaşam
hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).
67. Bu kapsamda bazı özel koşullarda devletin kişinin kendi
eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı yaşamı korumak amacıyla gerekli
tedbirleri alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Zorunlu askerlik hizmeti için de
geçerli olan bu yükümlülüğün ortaya çıkması için askerî mercilerin kendi
kontrolleri altındaki bir kişinin kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk olduğunu
bilip bilmediklerini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit etmek, böyle
bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için makul ölçüler
çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her
şeyi yapıp yapmadıklarını incelemek gerekmektedir. Ancak özellikle insan
davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar
değerlendirilerek yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi dikkate
alınarak pozitif yükümlülük; yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde
yorumlanmamalıdır. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesince yapılacak incelemede,
basit bir ihmali veya değerlendirme hatasını aşan bir kusurun askerî
yetkililere atfedilebilip atfedilemeyeceğinin ortaya konması gerekmektedir (Sadık Koçak ve diğerleri, § 74).
68. Askerlik yükümlülüğü kapsamında yürütülen bazı eylem ve
etkinliklerin doğasına ve insan unsuruna bağlı olarak ortaya çıkan risk
seviyesine uygun şekilde yaşamı koruyucu yasal ve idari düzenlemelerin
bulunması gerekmektedir. Devlet askerlik görevini zorunlu kıldığı için
özellikle silahların kullanımı konusunda büyük bir titizlik göstermeli ve
psikolojik sorunları olan askerlerin tedavi edilmesini ve onlara yönelik uygun
tedbirlerin alınmasını sağlamalıdır. Oluşturulan yasal ve idari düzenlemelerde,
askerlik yaşamının doğasında var olan tehlikelerle karşı karşıya bulunan
askerlerin etkin bir şekilde korunmasını sağlayan uygulamaya ilişkin
tedbirlerin ve emir komuta zinciri içinde yer alan sorumlular tarafından
işlenebilecek kusur ve hataların tespit edilmesini sağlayacak usullerin
öngörülmesi gerekmektedir. Bu çerçevede askere alım sırasında kişilerin uygun
denetimlerden geçirilmesi,askerlik öncesinde ve
sırasında kişilere gerekli denetim ve müdahalelerin yapılması büyük önem
taşımaktadır (Sadık Koçak ve diğerleri,
§§ 75, 76).
69. Kişilerin yaşamının korunması için yeterli yasal ve idari
bir çerçevenin oluşturulması yükümlülüğü, askerlik hizmetini ifa eden kişilerin
yaşam ve sağlıklarının korunması için de geçerlidir. Başvurucular tarafından bu
konuda ileri sürülen bir eksiklik bulunmadığı gibi başvuru konusu olay
açısından Anayasa Mahkemesi tarafından resen gözetilmesi ve incelenmesi gereken
bir hususun da bulunmadığı anlaşılmıştır.
70. Başvuru konusu olay açısından, yukarıda yer verilen ilkeler
çerçevesinde devletin, Murat Akkuş'un yaşamını kendi eylemine karşı koruma
yükümlülüğünün olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Bu bağlamda öncelikli
olarak askerî yetkililerin Murat Akkuş'un intihar etme riskini bilip
bilmediklerinin veya bilmelerinin gerekip gerekmediğinin ortaya konulması,
böyle bir durum söz konusu ise yetkileri çerçevesinde gerekli tedbirleri alıp
almadıklarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
71. Murat Akkuş'un askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan
Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği'nin 5. maddesinde, askerlik
çağına giren yükümlülerin askere alınmadan önce sağlık muayenesinden
geçirileceği, bu muayene sırasında yükümlünün bildiği herhangi bir hastalık
veya arızasının bulunup bulunmadığına ve muayene sırasında herhangi bir sağlık
yakınmasının olup olmadığına ilişkin yazılı beyanının alınacağı belirtilmiştir
(bkz. § 48). Aynı Yönetmelik'in Murat Akkuş'un askere alındığı tarihte
yürürlükte bulunan 10. maddesinde ise sağlık konrtolleri
neticesinde askerliğe elverişli olmadığı tespit edilen yükümlülerin askere
alınmayacağı belirtilmiş; sağlık durumları geçici olarak bozuk olan son
yoklamaya tabi yükümlüler hakkında ertesi yıla bırakma kararı, sevke tabi
olanlar hakkında ise sevk tehiri kararı verileceği ifade edilmiştir (bkz. §
50). Başvuru formu ve eklerinde askerlik öncesi yapılan sağlık kontrolüne
ilişkin bir bilgi ve belge bulunmamakla beraber birliğe katılışı sırasında
yapılan mülakat ve anketlerde Murat Akkuş'un
"Daha önceden psikolojik bir rahatsızlık geçirdiniz mi? Hâlen psikolojik
durumunuzla ilgili belirtmek istediğiniz önemli bir husus var mı?"
gibi sorulara "Hayır"
cevabını verdiği ve herhangi bir psikolojik rahatsızlıktan muzdarip
olduğuna ilişkin bir beyanda bulunmadığı görülmektedir (bkz. §§ 11, 12).
72. Psikolojik rahatsızlığı bulunan bir kişinin kendi hastalığı
hakkında verdiği bilgilerin doğruluğuna ihtiyatla yaklaşılması ve yetkili
makamlarca bu konuda daha hassas davranılması gerektiği gözardı
edilmemekle birlikte Murat Akkuş'un psikolojik sorunlar yaşadığı ve bu nedenle
askere alınmaması gerektiği yönünde başvurucular tarafından yetkili makamlara
yapılmış bir müracaatın da bulunmadığı özellikle belirtilmelidir. Kaldı ki
başvurucular, gerek AYİM'de açtıkları tam yargı
davasında gerekse Anayasa Mahkemesine yaptıkları mevcut başvuruda, oğullarının
askere alınmadan önce herhangi bir psikolojik sorununun bulunmadığını,
oğullarının psikolojik rahatsızlığının askerlik hizmeti sırasında ortaya
çıktığını savunmuşlardır.
73. Murat Akkuş'un askerlik yaptığı dönemde yürürlükte bulunan
Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği'nin 15. maddesinde, ilgili
raporların alınması hâlinde askere alındıktan sonra da "Askerliğe elverişli değildir."
kararının alınabileceği belirtilmiştir (bkz. § 51). Aynı Yönetmelik'in 19.
maddesinde ise askerlik şubelerince birliklerine sevklerinden sonra geçici bir
hastalığı tespit edilen er ve erbaşlara hava değişimi işleminin uygulanacağı
ifade edilmiştir (bkz. § 55).
74. Başvuru formu ve ekleri ile soruşturma dosyasında bulunan
bilgi ve belgeler bu kapsamda incelendiğinde askerlik eğitimini tamamlayan
Murat Akkuş'un yedi gün izin kullandıktan sonra Edirne'deki birliğine teslim
olduğu, Edirne'deki birliğine katılmasından sonra 31/7/2013 tarihinde Dr. Z.E.
tarafından muayene edilerek sağlık durumunun "normal"
olarak değerlendirildiği, ilerleyen dönemde Murat Akkuş'un 2. takım 1. mangaya
sunulmak üzere kaleme aldığı anlaşılan bir dilekçeyle sivildeyken yaşadığı bir
hastalıktan bahsettiği, bu hastalığın askerlikte nüksetmesinden ve bu hastalık
sebebiyle vücudunun bazı yerlerinde şişkinlikler oluşmasından yakındığı, Murat
Akkuş'un ayrıca 31/10/2013 tarihinde Çorlu Asker Hastanesi Üroloji Kliniğinde
muayene edildiği anlaşılmaktadır. Başvuru formu ve ekleri ile soruşturma
dosyasında, başvurucuların oğlu Murat Akkuş'un askerlik hizmetini ifa ettiği
sırada sivildeyken yaşadığı bir hastalığın nüksetmesinden yakınması ve Üroloji
Kliniğinde muayene edilmesi haricinde sürekli ya da geçici bir hastalıktan,
özellikle de psikolojik bir rahatsızlıktan muzdarip
olduğuna ve bu kapsamda bir tedavi gördüğüne ilişkin bilgi ve belge
bulunmamaktadır.
75. Soruşturma kapsamında ifadesi alınan tanıkların beyanları
incelendiğinde Teğmen M.K.nın, vefat etmeden önce
Murat Akkuş'un ailesiyle (başvurucularla) telefon görüşmeleri gerçekleştirdiği
ve Murat Akkuş'un herhangi bir sorununun bulunup bulunmadığı hususunda
başvuruculardan bilgi edinmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. İçeriğine ilişkin
başvurucular tarafından herhangi bir itiraz sunulmayan ifadeye göre Teğmen M.K.
ölüm olayının gerçekleştiği tarihten önce Murat Akkuş'un ailesiyle telefon
görüşmeleri gerçekleştirmiş, ancak Murat Akkuş'un ailesi bu görüşmelerde
oğullarının herhangi bir sorun ya da sıkıntısının bulunmadığını ifade etmiştir.
Söz konusu ifadede ayrıca, Murat Akkuş'un kronik baş ağrısı şikâyetinden
yakınması üzerine hastaneye gönderildiği, ancak hastaneye giden Murat Akkuş'un
Üroloji Kliniğinde muayene olduğunun anlaşıldığı belirtilmiştir. Soruşturma
kapsamında ifadesi alınan diğer tanıkların ise genel olarak Murat Akkuş'un
sessiz ve içine kapanık biri olduğu, kimse ile bir husumetinin bulunmadığı
yönünde beyanda bulundukları görülmüştür.
76. Başvuru formu ve eklerinde, Murat Akkuş'un herhangi bir
disiplin cezası aldığına yahut askerî yetkililerinin dikkatini çekebilecek
herhangi bir davranış bozukluğu sergilediğine ilişkin bir kayıt da mevcut
değildir.
77. Yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında başvurucuların
oğlu Murat Akkuş'un 28/12/2013 tarihinde gerçekleşen ölüm olayına kadar yakın
ve gerçek intihar riski olarak kabul edilebilecek anormal bir davranış
sergilemediği ve kendisini intihara sürükleyecek psikolojik sorunları
bulunduğunu ortaya koyacak nitelikte açık ve uyarıcı bir emare göstermediği
anlaşılmaktadır. Murat Akkuş'un içine kapanık ve sessiz bir asker olması ise
tek başına askerî yetkililerce fark edilmesi gereken yakın bir intihar riski
emaresi olarak değerlendirilemez.
78. Başvurucular yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiği
iddiası kapsamında özellikle oğullarına psikolojik destek ve tedavi
sağlanmamasından, intiharı engelleyebilecek tedbirlerin alınmamasından şikâyet
ederek askerlerin tedavisi ve denetimi konusunda devletin uygulamaya koyduğu
sistemin somut olayda etkili bir şekilde işlemediğine işaret etmiştir. Başvuru
formu ve eklerinde yer alan bilgi ve belgeler bu kapsamda incelendiğinde, ölüm
olayının gerçekleşmesinden yaklaşık 12 yıl önce kullanılan ilaçlar haricinde
psikolojik bir rahatsızlıkla ilgili tedavi görmeyen, içine kapanık olması ve az
konuşması dışında psikolojik rahatsızlığının bulunduğuna ilişkin ciddi bir
emare göstermeyen, askerliğe katılmasından sonra yapılan anketlerde herhangi
bir psikolojik rahatsızlığının bulunmadığını ifade eden Murat Akkuş'un ölüm olayında,askerî yetkililerin Murat Akkuş'un yaşamının
korunması için ek özel tedbirler almaması ve Murat Akkuş'u sıradan bir askere
nazaran daha yakından takibe almaması nedeniyle sorumlu tutulamayacağı
kanaatine varılmış; yaşamın korunmasına ilişkin yasal ve idari çerçevenin somut
olayda etkili bir şekilde işlemediği kanaatine varılması için yeterli verinin
bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
79. Tüm bu hususlar dikkate alındığında askerî yetkililerin,
askerlik öncesi hayatında kayda değer herhangi bir psikolojik sıkıntısı
bulunmayan ve olay anına kadar genel kişilik yapısı doğrultusunda normal
davranışlar sergileyen müteveffanın intihar etme riskini bildikleri ya da
bilmeleri gerektiği sonucuna ulaşılması mümkün değildir. Dolayısıyla askerî
yetkilileri intihar olayını önleyememiş olmaları nedeniyle sorumlu tutmak,
yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülükler bakımından askerî yetkililere
aşırı bir yük yüklemek anlamına gelecektir.
80. Açıklanan nedenlerle Murat Akkuş'un yaşamının kendi
eylemlerine karşı korunamadığı yönündeki şikâyet yönünden Anayasa'nın 17.
maddesinin gerektirdiği yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
b. Yaşam Hakkı Kapsamında Etkili Bir Soruşturma
Yürütülmediğine İlişkin İddia
i. Genel
İlkeler
81. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında
devletin yerine getirmek zorunda olduğu pozitif yükümlülüklerin usule ilişkin
boyutu, yaşanan ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konmasına ve sorumlu
kişilerin belirlenmesine imkân tanıyan bağımsız bir soruşturmanın yürütülmesini
gerektirmektedir. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her
ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını
sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54). Bu
usul yükümlülüğünün gerektiği şekilde yerine getirilmemesi hâlinde devletin
negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığının tam olarak
tespit edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle soruşturma yükümlülüğü, devletin bu
madde kapsamındaki negatif ve pozitif yükümlülüklerinin güvencesini
oluşturmaktadır (Salih Akkuş, B.
No: 2012/1017, 18/9/2013, § 29).
82. Yaşam hakkının korunması, silah altındaki bir askerin askerî
makamların kontrolü altında iken “şüpheli” bir biçimde ölmesi durumunda bağımsız ve
tarafsız bir şekilde etkili ve uygun resmî bir soruşturmanın yürütülmesini de
gerekli kılmaktadır. Bu şekilde yaşam hakkını korumak için ihdas edilen yasal
ve idari çerçevenin etkili bir şekilde uygulanması temin edilebilecektir. Bu
amaçla yürütülen araştırma ve soruşturmanın öncelikle olayların tam olarak
nasıl meydana geldiğinin belirlenmesini, ikinci olarak ise sorumluların tespit
edilmesini ve gerek görüldüğünde cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte olması
gerekir. Bu kapsamda yürütülen işlemler, ön soruşturma aşamasının ötesine
geçmeli ve yargı aşaması da dâhil bütün süreç 17. maddenin gereklerine cevap
vermelidir. Böylelikle derece mahkemeleri hiçbir durumda mağdurların yaşam
hakkına, maddi ve manevi varlığına karşı yapıldığı sabit görülen saldırıları
cezasız bırakmamalıdır (Sadık Koçak ve
diğerleri, § 77).
83. Yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülük her olayda
mutlaka ceza soruşturması yürütülmesini gerektirmemektedir. İhmal nedeniyle
meydana gelen ölüm olaylarında mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle
ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).
Ancak somut olay açısından yetkili ve sorumlu kişilerin muhakeme hatasını veya
dikkatsizliği aşan bir ihmalinin yani olası sonuçların farkında olmalarına
rağmen kendilerine verilen yetkileri gözardı ederek
olayda ortaya çıkan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri
almama gibi bir durumun bulunup bulunmadığına karar verilmesi gerekmektedir.
Çünkü bu gibi durumlarda bireyler kendi insiyatifleriyle
hangi hukuk yollarına başvurmuş olursa olsun insanların hayatının tehlikeye
girmesine neden olan kişiler aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu
kişilerin yargılanmaması 17. maddenin ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 60-62).
84. Yaşam hakkı kapsamında yürütülmesi gereken ceza
soruşturmalarının amacı yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir
şekilde uygulanmasını ve vuku bulan ölüm olayında varsa sorumluları ve
sorumluluklarını tespit etmek üzere adalet önüne çıkarılmalarını sağlamaktır.
Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür.
Anayasa'nın 17. maddesi hükümleri başvuruculara üçüncü tarafları belirli bir
suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı verdiği tüm yargılamaların
mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma yükümlülüğü verdiği
anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 56).
85. Soruşturmanın etkililik ve yeterlilik açısından temin adına
soruşturma makamlarının resen harekete geçmesi ve ölüm olayını aydınlatabilecek
sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanması gerekmektedir
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
57; Sadık Koçak ve diğerleri,§ 94
).
86. Ölüm olayına ilişkin yapılacak etkili bir soruşturma
kapsamında yetkililerin; tanıkların ifadelerinin alınması, bilirkişi
incelemeleri ve gerektiğinde yaralanmalar ile ilgili eksiksiz ve detaylı bir
rapor hazırlanmasına imkân verecek otopsinin yapılması, ölüm sebebinin objektif
analizinin yapılması ve söz konusu olaylarla ilgili kanıtların elde edilmesi
için mümkün olan tüm tedbirlerin alınması gibi işlemleri yapmaları
gerekmektedir. Ölüm sebebinin veya olası sorumlulukların tespit edilmesini
olumsuz yönde etkileyecek nitelikteki her türlü eksiklik, etkili bir soruşturma
yürütülmesi açısından risk teşkil edebilecektir (Meral Eşkili, B. No: 2013/7586,
4/11/2015, § 89)
87. Ayrıca soruşturmada görevli kişilerin olaylara karışan veya
karıştığından şüphelenilen kişilerden bağımsız olmaları gerekir. Bu durum
sadece hiyerarşik veya kurumsal bir bağlantı bulunmamasını değil aynı zamanda
somut bir bağımsızlığı da gerektirmektedir (Cemil
Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96).
88. Yürütülecek ceza soruşturmalarının etkinliğini sağlayan
hususlardan biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap verilebilirliği
sağlamak için soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olmasıdır.
Buna ilaveten her olayda ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak
için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).
89. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki
inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir.
Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik
gerçekleri gözönünde bulundurularak değerlendirilir.
Bu nedenle soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere
bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek
mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri,
B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68)
90. Yukarıda sayılanlara ek olarak yürütülecek soruşturmalarda
makul bir hızla gerçekleştirilme ve özen gösterilme zorunluluğu da zımnen
mevcuttur. Elbette ki bazı durumlarda soruşturmanın veya kovuşturmanın ilerlemesine
engel olan unsurlar ya da güçlükler bulunabilir. Ancak bir soruşturmada ve
devamında yapılan kovuşturmada yetkililerin hızlı hareket etmeleri, yaşanan
olayları daha sağlıklı bir şekilde aydınlatabilmesi, kişilerin hukukun
üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü
gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin engellenmesi
açısından kritik bir öneme sahiptir (Deniz
Yazıcı, B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
91. Başvurucular, yukarıda belirtilen iddialarla (bkz. § 58-ii)
yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
92. Yaşanan bir ölüm olayının oluşumuna ilişkin delillerin
değerlendirilmesi idari ve yargısal makamların ödevidir. Ancak Anayasa
Mahkemesinin başvuru konusu olayın gelişim şeklini anlayabilmek ve
başvurucuların yakınlarının ölümünün “şüpheli” olduğuna dair iddialarının
soruşturma makamları ve derece mahkemeleri tarafından karşılanıp
karşılanmadığını nesnel bir şekilde değerlendirmek için olayın oluşum şeklini incelemesi
gerekebilmektedir.
93. Başvurucuların iddiaları çerçevesinde ceza soruşturmasındaki
işlemlere bakıldığında başvurucuların oğlu Murat Akkuş'un 28/12/2013 tarihinde
nöbet yerinde ateşli silah yaralanması sonucu başından vurulmuş vaziyette
bulunması olayı ile ilgili olarak Askerî Savcılık tarafından resen bir
soruşturmanın başlatıldığı, olaydan haberdar edilen Askerî Savcının derhâl olay
yerine intikal ettiği, sonrasında Askerî Savcı eşliğinde olay yeri
incelemesinin yapıldığı, olay yerinin fotoğraflarının çekildiği ve krokisinin
çizildiği, bu işlemler sonucunda ayrıntılı bir olay yeri inceleme raporunun
hazırlandığı görülmektedir. Ölüm olayın gerçekleştiği gün ölü muayenesi ve
akabinde otopsi işleminin gerçekleştirildiği, gerçekleştirilen otopsi işlemi
neticesinde hazırlanan raporda Murat Akkuş'un kafa bölgesinde bir adet ateşli
silah yarasının tespit edildiği ve bu yaralanmanın müstakilen
öldürücü nitelikte olduğu, atışın bitişik atış mesafesinden yapılmış olduğu,
Murat Akkuş'un ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı beyin
kanaması ve beyin doku harabiyeti sonucu meydana
geldiği tespitlerinin yapıldığı görülmektedir. Soruşturma kapsamında ayrıca
kimyasal ve balistik inceleme raporları alındığı, söz konusu raporlara göre
olay yerinde bulunan bir adet kovanın müteveffaya ait tüfek ile atılmış olduğu,
müteveffadan alınan svapların tümü üzerinde atış
artığı tespit edildiği, Murat Akkuş'un nöbet arkadaşlarından alınan svaplar üzerinde yapılan incelemede ise atış artıklarına
rastlanmadığı, olayda kullanılan silah üzerinde parmak izi araştırması
yapıldığı ancak yapılan araştırmada mukayeseye elverişli bir ize rastlanmadığı,
ölüm olayının yaşandığı bölgede olay günü hududu geçmeye çalışan mülteci,
göçmen veya başka sivil bir vatandaşın bulunup bulunmadığı yönünde de çeşitli
araştırmaların yapıldığı; ancak, böyle bir kişiye olay günü rastlanmadığının
tespit edildiği, askerî birlikte görevli olan müteveffanın arkadaşları ile
üstlerinin tanık olarak dinlendiği anlaşılmaktadır. Olaya ilişkin tanık
ifadeleri ile teknik ve tıbbi raporlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde
Askerî Savcılık tarafından Murat Akkuş'un üçüncü kişi ya da kişilerin eylemi
neticesinde öldürülüp öldürülmediği hususunda etkili bir soruşturma yürütüldüğü,
bu sebeple Askerî Savcılığın müteveffanın intihar etmek suretiyle hayatına son
verdiği yönündeki tespitinden ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
94. Başvurucular, oğullarının ölümünün üçüncü kişi ya da
kişilerce gerçekleştirilmiş olabileceği iddiasını desteklemek amacıyla ölüm
olayından kısa bir süre önce oğullarına 600 TL göndermelerine rağmen oğulları
üzerinde hiç para bulunmadığını, olayda kullanılan silah üzerinde oğullarına
ait parmak izinin tespit edilemediğini, oğulları üzerinde sim kart bulunmasına
rağmen telefon bulunmadığını ve P. Çvş. Ö.K.nin
parkesi üzerinde atış artığı tespit edilmesine rağmen bu atış artıklarının
nasıl oluştuğunun araştırılmadığını ileri sürmüşler ise de soruşturma
kapsamında elde edilen hiçbir delilin Murat Akkuş'un üçüncü kişi ya da
kişilerce öldürülmüş olabileceği iddiasını desteklemediği, soruşturma makamının
Murat Akkuş'un üçüncü kişi ya da kişilerce öldürülmüş olabileceği iddiasını
aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir durumun
bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
95. Bununla birlikte yaşam hakkına ilişkin etkili bir soruşturma
yapıldığından bahsedebilmek için müteveffayı intihara sürükleyen sebeplerin ve
bu sebepler ile intihar arasındaki nedensellik bağının da araştırılması
gerekmektedir.
96. Somut olaya bu açıdan bakıldığında müteveffanın üzerine
kayıtlı bir telefon numarasının bulunup bulunmadığının tespit edilebilmesi
amacıyla Askerî Savcılık tarafından Türkiye'de faaliyet gösteren GSM şirketleri
ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığıyla çeşitli yazışmalar yapıldığı, bu
görüşmeler neticesinde müteveffanın üzerine kayıtlı bir telefon hattının
bulunduğunun tespit edildiği ve bu telefon numarasından yapılan görüşmelerin
Askerî Savcılık tarafından incelenmesi neticesinde müteveffayı intihara
sürükleyen sebepler hakkında herhangi bir sonuç çıkarılamadığı anlaşılmaktadır.
Başvurucular tarafından her ne kadar oğullarına ait telefon numarasından
onlarca şüpheli arama yapıldığı ileri sürülmüş ise de söz konusu telefon
görüşmelerinin niçin şüpheli olduğu hususunda tatmin edici bir açıklama
yapılmadığı, görüşmelerin şüpheli olduğuna gerekçe olarak sadece görüşme
yapılan kişilerin kendilerince tanınmamasının gösterildiği, tüm bunlar birlikte
değerlendirildiğinde Askerî Savcılığın bu husustaki değerlendirmesinden kuşku
duyulmasını gerektirecek bir durum bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
97. Askerî Savcılık tarafından ayrıca müteveffanın doğum
tarihinden ölüm tarihine kadar geçen süre içerisinde kamu hastanelerinde gördüğü
tüm tedaviler ile bu süre içinde kullandığı tüm ilaçlar konusunda araştırmalar
yapıldığı, bu araştırmalar neticesinde müteveffanın olay tarihinden yaklaşık 12
yıl önce psikolojik rahatsızlıklarla ilgili birtakım ilaçlar kullandığının
tespit edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca müteveffayı intihara sürükleyen
sebeplerin ortaya konulması amacıyla müteveffanın arkadaşları ve üstlerinin
ifadeleri alınarak müteveffanın intihar etmeden önceki psikolojik durumunun
ortaya konmaya çalışıldığı görülmektedir. Tüm bu hususlar birlikte
değerlendirildiğinde soruşturma makamlarının müteveffayı intihara sürükleyen
sebepleri aydınlatma amacından kuşku duyulmasını gerektirecek bir hususun
bulunmadığı değerlendirilmektedir.
98. Müteveffanın yakınlarının meşru menfaatlerini koruyabilecek
ölçüde soruşturmaya katılmaları etkili soruşturmanın en önemli
unsurlarındandır. Soruşturma bu kapsamda incelendiğinde, başvurucuların
soruşturmaya aktif bir şekilde katılabildiği, delillerini soruşturma
makamlarına sunabildiği ve iddialarını soruşturma makamları önünde ileri
sürebildiği görülmektedir.
99. Bütün bu veriler kapsamında somut olay bir bütün olarak
değerlendirildiğinde, Askerî Savcılık tarafından başvurucuların oğlunun
hayatını kaybettiği olaya ilişkin derhâl soruşturma başlatıldığı ve
soruşturmanın yaklaşık sekiz ay gibi makul bir sürede sonuçlandırıldığı, olaya
ilişkin delillerin elde edilmesine yönelik ayrıntılı bir çalışma yapıldığı,
olayın öncesinde ve olay anında yaşanan gelişmelerin detaylarıyla birlikte
araştırıldığı, başvurucuların meşru menfaati gereği soruşturma sürecine etkili
bir şekilde katılmasına engel bir bulguya rastlanmadığı ve bu suretle somut
olayın aydınlatılmasına yönelik yeterli çabanın gösterildiği anlaşılmıştır. Bu
durumda yukarıda bahsedilen yaşam hakkının usul boyutuna ilişkin ilkeler
karşısında başvuru konusu olayda, soruşturma makamının olayların seyrini
aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektiren bir durumun
veya yürütülen soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösterecek
nitelikte bir eksikliğin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
100. Açıklanan nedenlerle somut olayda yürütülen ceza
soruşturmasında yaşam hakkının usule ilişkin boyutunun ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. 1. Murat Akkuş'un yaşamının kendi eylemlerine karşı
korunmadığına ilişkin iddia yönünden Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına
alınan yaşam hakkının maddi boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının usule ilişkin boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
E. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 1/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.