TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERGİN AKTAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/14810)
|
|
Karar Tarihi: 21/9/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
MECEK
|
Başvurucu
|
:
|
Ergin AKTAŞ
|
Yasal Temsilcisi
|
:
|
Fatma AKTAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Gülizar
TUNCER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, cezaevinde kalamayacağı yönünde adli tıp raporu
bulunmasına ve dolayısıyla serbest bırakılması gerekmesine rağmen ayrımcı
gerekçelerle cezaevinde tutulması nedeniyle yaşam hakkı, işkence ve kötü
muamele yasağı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ve ayrımcılık yasağının;
infaza ara verilmesi talebinin hakkaniyete aykırı olarak reddedilmesi ve bu
karara karşı itirazın yetersiz gerekçelerle reddedilmesi nedeniyle adil
yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/9/2014 tarihinde İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/7/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/2/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş sunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
1. Bireysel Başvuru
Öncesi Süreç
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 9/2/2011 tarihinde Doğubayazıt İlçe Emniyet Müdürlüğü
Uluyol hizmet binası girişinde bulunan polis
noktasına el yapımı bomba atmaya çalışırken bombanın elinde patlaması sonucunda
sol kolu ve sağ bileği ampute olmuştur (kesilmiştir).
8. Başvurucu, Doğubayazıt Sulh Ceza Mahkemesince 11/2/2011
tarihinde tutuklanmış ve hakkında Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK 250.
madde ile görevli) 20/4/2011 tarihli iddianamesi ile aynı yer 2. Ağır Ceza
Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
9. Yargılama sonucunda Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin
19/1/2012 tarihli ve E.2011/118, K.2012/7 sayılı kararı ile başvurucunun,
devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak suçundan ağırlaştırılmış müebbet, kasten
öldürmeye teşebbüs suçundan 18 yıl ve izinsiz olarak tehlikeli madde
bulundurmak suçundan 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir.
10. Anılan karar, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 9. Ceza
Dairesinin 18/6/2012 tarihli ve E.2012/3291, K.2012/7740 sayılı ilamı ile
onanarak kesinleşmiştir. Anılan tarih itibarıyla başvurucunun, Erzurum H Tipi
Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu anlaşılmaktadır.
11. Başvurucu bilinmeyen bir tarihte Erzurum Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk
edilmiş olup anılan Hastanenin Sağlık Kurulunun 30/5/2013 tarihli ve 1518
sayılı raporunun ilgili kısımları şöyledir:
"Mahallinde tedavisi uygundur. El-ön kol
protezi takılırsa protez rehabilitasyonu görmesi (sağlık kuruluşlarının
mahkumlara ayrılan bölümlerinde) uygundur. Oy birliği ile karar verildiğini
bildirir sağlık kurulu raporudur."
12. Başvurucu, bilinmeyen bir tarihte infazın ertelenmesi
talebinde bulunmuş ve ardından Metris 1 Nolu T Tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.
13. Başvurucu, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 9/7/2013
tarihli ve 2013/22676 sayılı yazısı ile Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas
Kuruluna sevk edilmiştir. Anılan Kurulun 12/7/2013 tarihli ve 8207 karar
numaralı raporunun ilgili kısımları şöyledir:
"...
a- Hâlihazırda T.C. Anayasası'nın 104/2-b
maddesinde belirtilen sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali kapsamında
değerlendirilmediği,
b- 6291 sayılı [Y]asa'nın
1. maddesinde tanımlanan 105/A maddesinin 3. bendi b fıkrası gereğince maruz
kaldığı ağır sakatlık nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyeceği, bir
başkasının desteği ile bakıma muhtaç olduğu,
c- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 16/6. maddesi gereği maruz kaldığı ağır sakatlık
nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyeceği, kanun maddesinde belirtilen
diğer husus 'toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturup oluşturmayacağı'
değerlendirmesinin adli tıbbi bir konu olmadığı oy birliği ile mütalaa
olunur."
14. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 14/8/2013 tarihli ve
2013/7-16804 sayılı kararı ile başvurucunun infazın ertelenmesi talebinin
reddine karar verilmiştir. Anılan kararın ilgili kısımları şöyledir:
"...
İlam dosyası ve eki Adli Tıp Kurumunun raporu
incelendi.
Hükümlünün cezasının [a]ğırlaştırılmış
[m]üebbet [h]apis cezası
olduğu tespit edilmekle;
... 5275 [s]ayılı ... Kanun'un 25 (ı) maddesi
gereğince; Hükümlünün cezasının infazına, hiçbir surette ara verilemeyeceğinden
ayrıca Hükümlü hakkında uygulanacak tüm sağlık tedbirleri, tıbbi tetkik ve
zorunluluklar hariç ceza infaz kurumlarında, mümkün olmadığı takdirde tam
teşekküllü Devlet yada Üniversite hastanelerinin tek kişilik ve yüksek
güvenlikli mahkum koğuşlarında uygulanması gerektiğine hükmedilmekle,
İnfazın [e]rtelenmesi
[t]alebinin [reddi] ile kararın hükümlüye tebliğine,
karara karşı İnfaz Hakimliğine itiraz yolu açık olmak üzere karar
verildi."
15. Başvurucu 16/8/2013 tarihli dilekçe ile anılan ret kararına
karşı Bakırköy 1. İnfaz Hakimliğine itiraz yoluna başvurmuştur.
16. Bakırköy İnfaz Hâkimliğinin 27/8/2013 tarihli ve E.2013/921,
K.2013/949 sayılı görevsizlik kararı ile başvurucunun itirazı, mahkûmiyet
kararını veren Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.
17. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/10/2013 tarihli ve
2013/435 Değişik İş sayılı kararı ile başvurucunun itirazının reddine karar
verilmiştir.
18. Başvurucu bilinmeyen bir tarihte Ümraniye T Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.
19. Başvurucu 13/3/2014 tarihinde anılan Cezaevi vasıtasıyla
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına müracaatta bulunarak hapis cezasının
infazının ertelenmesini ve "Cumhurbaşkanlığının af yetkisini
kullanmasını" talep etmiştir.
20. Bunun üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının
18/3/2013 tarihli ve 2014/7-458 sayılı yazısı ile Ümraniye T Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumundan başvurucunun tam teşekküllü bir hastaneye sevki ile muayene ve
tetkikleri yaptırılarak hasta olup olmadığının, 13/12/2004 tarihli ve 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 16. maddesi
gereğince cezasının ertelenmesinin gerekip gerekmediğinin, cezanın infazına
Cezaevinde devam edilmesinin hayati tehlike oluşturup oluşturmayacağının,
oluşturuyorsa erteleme süresinin, başvurucunun rahatsızlığının Anayasa'nın 104.
maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde yazılı "sürekli hastalık, sakatlık ve kocama" hâli
niteliğinde olup olmadığının sağlık kurulu raporu ile tespiti istenmiştir.
21. Anılan yazı üzerine başvurucu 19/3/2014 tarihinde Ümraniye
Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir. Anılan Hastane Sağlık
Kurulunun 7/4/2014 tarihli ve 787 numaralı raporunun sonuç kısmında,
başvurucunun sağlık kurulunda son değerlendirme sırasında sorulan sorulara
cevap vermemesi ve kurul üyelerinin muayene talebini reddetmesi nedeniyle kesin
karara varılamadığı, bu nedenle nihai kararın Adli Tıp Kurumu tarafından
verilmesinin uygun olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
22. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 24/4/2014
tarihli ve 2011/70 sayılı yazısı ile Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kuruluna sevk
edilen başvurucu hakkında düzenlenen 30/4/2014 tarihli ve 5366 karar numaralı
raporun sonuç kısmı şöyledir:
"...
a- Hâlihazırda T.C. Anayasası'nın 104/2-b
maddesinde belirtilen sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali kapsamında
değerlendirilmediği,
b- Tedavisi ve poliklinik kontrollerinin
sağlanması halinde amputasyonunun hayati tehlike
yaratacağına dair tıbbi bulguların tespit edilmediği,
c- 5275 sayılı ... Kanun'un 16/6. maddesi
gereği maruz kaldığı ağır sakatlık nedeniyle hayatını yalnız idame
ettiremeyeceği, kanun maddesinde belirtilen diğer husus 'toplum güvenliği
bakımından tehlike oluşturup oluşturmayacağı' değerlendirmesinin adli tıbbi bir
konu olmadığı,
d- Mevcut sol ön kol orta-alt 1/3
seviyesinden, sağ el bilek eklem seviyesinin üstünden amputasyonunun
tıbben iyileşmesinin beklenmediği oy birliği ile mütalaa olunur."
23. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 27/5/2014
tarihli ve 2014/7-458 sayılı kararı ile başvurucunun ileri sürdüğü hususların
"5275 sayılı Kanun'un 16. maddesinin
(6) numaralı fıkrası kapsamında değerlendirilecek nitelikte bulunmadığı"
gerekçesiyle infazın ertelenmesi talebinin reddine karar verilmiştir.
24. Başvurucu 2/6/2014 tarihinde anılan ret kararına karşı
Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yoluna başvurmuştur.
25. Anılan Mahkemenin 4/7/2014 tarihli ve 2014/341 Değişik İş
sayılı kararı ile "eylemlerinin toplum
güvenliği bakımından ağır tehlike oluşturduğu gibi, hükümlünün mahkumiyetine ve
sonuç cezasına konu eylemi ve dosyaya yansıyan hali nazara alındığında, toplum
güvenliği bakımından ağır ve somut tehlikenin kalkmadığı'' gerekçesiyle
başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.
26. Başvurucunun Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına
yaptığı itiraz, Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesinin6/8/2014 tarihli ve 2014/591 Değişik
İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Anılan kararın ilgili kısımları şöyledir:
''... Hükümlü bu karara itiraz etmiş ise de
kendisinin terör örgütü faaliyeti kapsamında patlayıcı madde atarken patlayıcı
maddenin elinde patlaması ile yaralandığı ve böylece bu eylemden dolayı mahkum
olduğu anlaşılmaktadır. 5275 Sayılı Kanunun 16/6 maddesi gereğince sadece ağır
hastalık ve sakatlık erteleme için yeterli olmayıp aynı zamanda toplum için
ağır ve somut tehlike oluşturmama konusunda kanaate varma şartı bulunmaktadır.
Hükümlünün mahkumiyetine konu olan eylem dikkate alındığında kararına itiraz
edilen mahkemenin hükümlünün toplum için ağır ve somut tehlike oluşturduğuna
ilişkin gerekçesi mahkememizce de yerinde görüldüğünden itirazın reddine karar
verilmiştir.
Kaldı ki Adli Tıp Kurumu raporunda da
hükümlünün kolunun kesilmiş olmasına ilişkin sakatlığının sürekli hastalık veya
kocama niteliğinde olmadığı, kontrollerinin yapılması halinde ağır tehlike arz
etmediği, bu... durumda ise kanunun aradığı şartın gerçekleşmediği
anlaşılmıştır.
..."
27. Başvurucu, anılan kararı 21/8/2014 tarihinde öğrendiğini
bildirmiştir.
28. Başvurucu 4/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuş
olup anılan tarih itibarıyla Ümraniye T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
bulunduğu anlaşılmaktadır.
2. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç
29. Başvurucu 23/3/2015 tarihinde yeniden "infazın
ertelenmesi" talebinde bulunmuştur.
30. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 3/4/2015 tarihli
ve 2014/7-458 sayılı yazısı ile 5275 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesi uyarınca
başvurucunun hapis cezasının infazının geri bırakılması "yasal olarak mümkün olmadığından"
anılan talebinin reddine karar verildiği bildirilmiştir.
31. Başvurucu 15/5/2015 tarihinde Silivri Kapalı Ceza İnfaz
Kurumuna nakledilmiş ve infaz dosyası Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmiştir.
32. Başvurucu 2/2/2016 tarihinde Metris R Tipi Ceza İnfaz
Kurumuna (Rehabilitasyon Merkezi) nakledilmiştir.
33. Bilinmeyen bir tarihte yeniden infaza ara verilmesi
talebinde bulunan başvurucu, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca Adli Tıp
Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kuruluna sevk edilmiştir. Anılan İhtisas Kurulunun
17/2/2016 tarihli ve 3006 karar numaralı raporunun ilgili kısımları şöyledir:
"...
a. 5275 sayılı ... Kanun'un 16/2. maddesi
kapsamında değerlendirilmediği
b. 5275 sayılı ... Kanun'un 16/6. maddesi
kapsamında değerlendirildiği, hayatını yalnız idame ettiremeyeceği, ayrıca aynı
maddede sözü geçen 'toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturup
oluşturmayacağı' değerlendirmesinin adli tıbbi bir konu olmadığı, 1 (bir) yıl
süre ile cezasının infazının tehirinin uygun olduğu,
c. 6291 sayılı [Y]asa'nın
1. maddesi ile değişik 5275 sayılı [Y]asa'nın 105/A
maddesinin 3-B fıkrası kapsamında değerlendirildiği, hayatını yalnız idame
ettiremeyeceği,
d. T.C. Anayasası'nın 104/b maddesinde
belirtilen sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali kapsamında
değerlendirilmediği oy birliği ile mütalaa olunur."
34. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 7/3/2016 tarihli ve
2015/7-17589 sayılı kararı ile 5275 sayılı Kanun'un 25. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (ı) bendindeki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarına ilişkin
ilamların infazına ara verilemeyeceğine dair hükme dayanılarak başvurucunun
infaza ara verilmesi talebinin reddine karar verilmiştir.
35. Anılan karar, başvurucuya 9/3/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
36. Başvurucu 26/4/2016 tarihinde Menemen R Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumuna (Rehabilitasyon Merkezi) sevk edilmiştir.
B. Tutma Koşulları
1. Genel Olarak R Tipi
Ceza İnfaz Kurumları (Rehabilitasyon Merkezleri)
37. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu tarafından yayımlanan "Ceza İnfaz Kurumlarında Hükümlü ve
Tutuklulara Sunulan Sağlık Hizmetleri Hakkında İnceleme Raporu"nun
(TBMM Raporu) "Rehabilitasyon
Merkezleri" başlıklı kısmı şöyledir:
"Akıl hastalığı dışında ruhsal
rahatsızlıkları bulunup da ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde tutulmaları
gerekli görülmeyerek infaz kurumlarına geri gönderilen mahpusların cezasının
infazını sağlamak üzere Elazığ, Samsun, Manisa, Adana ve İstanbul-Metris’de rehabilitasyon merkezleri bulunmaktadır. 5275
sayılı Kanun’un 18’inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilen
hükümlü ve tutukluların tedavileri, bu rehabilitasyon merkezlerinde görevli
uzman personelce takip edilmek suretiyle yapılmaktadır."
38. Türkiye İnsan Hakları Kurumunun (TİHK) 29/5/2014 tarihli
"Ceza İnfaz Kurumlarında Bulunan Tukuklu ve
Hükümlülerin Sağlık Hizmetlerine Erişimi Hakkında İnceleme Raporu"nun
(TİHK Raporu) R tipi ceza infaz kurumları ile ilgili kısmı şöyledir:
"...
Öncelikle Adalet Bakanlığı yetkililerince
Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumu hakkında sunum gerçekleştirilmiştir.
Sunumda;
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun’un 18. maddesinin 1. bendinde yer alan 'Hapsedilme ve
diğer nedenlerden kaynaklanan akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları
bulunup da ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde tutulmaları gerekli
görülmeyerek infaz kurumlarına geri gönderilenlerin cezaları, belirlenen infaz
kurumlarının mahsus bölümlerinde infaz edilir.' hükmü doğrultusunda hizmet
veren, yurt çapında beş adet rehabilitasyon merkezi (Elazığ, Samsun, Manisa,
Adana ve Metris) bulunduğu, sağlık kurulu raporu ile ilgili kanun maddesi
kapsamında değerlendirilen tutuklu ve hükümlülerin bu rehabilitasyon
merkezlerinde uzman personelce takip edilerek tedavilerinin yapıldığı, ...
... belirtilmiştir."
2. Başvurucunun Tutulduğu
Rehabilitasyon Merkezi
39. Başvurucu bireysel başvuruda bulunduktan sonra engelli
olması nedeniyle hâlihazırda tutulmakta olduğu Rehabilitasyon Merkezine sevk
edildiğini Anayasa Mahkemesine bildirmemiştir. Bu çerçevede başvurucu, kendisi
gibi yaşamını tek başına idame ettiremeyen engelli hükümlüler için özel olarak
kurulmuş olan anılan Merkezde yaşamını tek başına idame ettiremediği veya bu
konuda ciddi zorluklarla karşılaştığı yönünde de herhangi bir bilgi
sunmamıştır.
40. Resmî internet sayfasında yer verilen (bkz.
http://www.menemenrcik .adalet.gov.tr) bilgilere göre Merkezin 13/1/2015
tarihinde hizmete açıldığı ve 24/11/2015 tarihinde hükümlü kabulüne başlandığı
ve başvurucunun anılan Merkeze, hükümlü kabul edilmeye başlandığı tarihten beş
ay sonra nakledildiği anlaşılmaktadır.
41. Rehabilitasyon Merkezinin oldukça yeni olması nedeniyle
ulusal veya uluslararası herhangi bir kurum tarafından denetlenmesi sonucunda
yayımlanmış bir rapora ulaşılamamıştır.
42. Buna karşılık Merkezin internet sayfasında "R Tipi Ceza İnfaz Kurumu Nedir?"
başlığı altında yer verilen açıklamalar, somut başvurunun incelenmesi açısından
değerlendirilebilir niteliktedir. Anılan web sitesinde yer alan açıklamalar
şöyledir:
"R Tipi Ceza İnfaz Kurumları 150 hükümlü
ve tutuklu kapasitelidir. Kadın, Erkek ve Çocuk hükümlü ve tutukluların
bulunduğu ceza infaz kurumları 3'er kişilik 46 oda, tek kişilik 12 oda
bulunmakla beraber, 6 blok ve idari bölümden oluşmaktadır.
Menemen R Tipi Ceza İnfaz Kurumumuzda A, B, C,
D, E ve F blokları vardır. Bu blokların her biri için ayrı olmak üzere toplam 6
adet havalandırma bahçesi ve 2 Hobi bahçesi vardır. İdari bölümde ise gerekli
bürolar vardır. Kurum mahkum kabul girişinde jandarma odası, revir,
fotoğrafhane, X ray cihazı ile arama yeri mevcuttur.
R Tipi Ceza İnfaz Kurumu içerisinde 1 adet Segbis Odası, 3 adet Avukat görüş yeri, 8 adet Kapalı görüş
yeri vardır. Muayene Odaları, Tabip Odası, Kantin, Açık görüş salonu, Berberhane, Kütüphane, Şok Odaları, Yemekhane, Bireysel
Görüşme Odaları ve 1 adet Dış Bahçe mevcuttur.
R Tipi Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü ve
tutukluların ihtiyaçlarının her an karşılanabilmesi amacıyla 21 adet Doktor
Odası, 12 adet Sağlık Memuru Odası, 8 adet Grup Terapi Odası, 8 adet Özel
Terapi Odası, 1 adet Diş Muayenehanesi, 1 adet Fizik Tedavi Ünitesi
bulunmaktadır.
Menemen R Tipi Ceza İnfaz Kurumu içerisinde;
A BLOK : Kadın Kısmı ve Asosyaller Kısmı olmak
üzere toplam 12 kişilik tekli odalar mevcuttur.
B BLOK : Fiziksel Engelliler ve İşçi Kısmı
olmak üzere toplam 10 adet 3'er kişilik odalar mevcuttur.
C BLOK : Fiziksel Engelliler Kısmında toplam
10 adet 3'er kişilik odalar mevcuttur.
D BLOK : Kadın ve Çocuk Kısmında 6 adet 3'er
kişilik odalar mevcuttur.
E BLOK : Ruhsal Engelliler Kısmında toplam 10
adet 3'er kişilik odalar mevcuttur.
F BLOK : Ruhsal Engelliler Kısmında toplam 10
adet 3'er kişilik odalar mevcuttur."
43. Anılan Merkezin internet sayfasında "Kurumumuz" başlığı altında yer
verilen bilgiler ise şöyledir:
"Menemen ilçesi Hatundere
mevkisinde 1974-2010 yılları arasında Tekel Tütün
Depoları olarak kullanılan binaların Adalet Bakanlığı’na devri sonrasında
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğümüzce ihaleye çıkılarak yapımına başlanılan Menemen Ceza İnfaz
Kurumları Kampüsü bünyesinde bulunan Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumumuz; Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğümüzün
oluru ile 13.01.2015 tarihinde hizmete açılmıştır.
Kurumumuz 24.11.2015 tarihinden itibaren
hükümlü ve tutuklu kabulüne başlamıştır. Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumu Adalet Bakanlığı bünyesinde Türkiye’de bağımsız olarak kurulan ilk
rehabilitasyon merkezidir. Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumumuzda
fiziksel ve ruhsal engelli olan hükümlü ve tutuklular barındırılmaktadır.
Kurumumuzda barındırılan hükümlü ve
tutuklulara kurumumuz bünyesinde 24 saat sağlık hizmeti sağlanmaktadır. Kendi
öz bakımlarını yapamayan hükümlü ve tutuklulara yaşantılarını sağlıklı, temiz
bir ortamda sürdürebilmesi, beslenme ve temizlik ihtiyaçları yardımcı personel aracılığıyla
yapılmaktadır. Kurumuzda barındırılan hükümlü ve tutkuluların rehabilite edilmesi için kurum bünyesinde uzman ekip
tarafından fiziksel, ruhsal tedavi yapılmakta, eğitim servisi, psikososyal servis tarafından spor ve sosyal faaliyetler
planlanmaktadır. Kurumumuzun belirtilen faaliyetler çerçevesinde hükümlü ve
tutukluların cezalarının bitiminde, fiziksel ve ruhsal bakımdan uyum
sağlayabilecek hazır bireyler olarak topluma kazandırılması amaçlanmaktadır.
Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumumuzda;
Kurum Müdürü, Kurum 2. Müdürü, Psikolog, Sosyolog, Öğretmen, 7 İnfaz ve Koruma Başmemuru, 55 İnfaz ve Koruma Memuru, 3 Katip, 1 Sivil
Memur, 1 Hizmetli, 3 Sağlık Memuru, 1 Elektrik Teknisyeni, 1 Şoför ve Yardımcı
Personel Olarak 5 Doktor, 1 Psikiyatr, 1 Fizyoterapist, 6 Acil Tıp Teknisyeni,
20 Hasta Bakıcı olmak üzere 110 Personel görev almaktadır."
44. Bakanlık, Ceza ve Tevkifevleri
Genel Müdürlüğünün 30/6/2016 tarihli ve 81509476-209.03.00.00-2016-E.1081/81405
yazısının ilgili kısımları şöyledir:
"...
Adı geçenin 26/04/2016 tarihinde Bakanlık emri
gereğince Ceza İnfaz Kurumlarının Tahsisi ve Nakil İşlemleri hakkında 151 Nolu Genelge'nin 9 uncu maddesinin altıncı fıkrası uyarınca
'Hastalık nedeniyle' ve 5275 sayılı Kanun'un 16 ncı
maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumundan şu an barındırıldığı Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
nakledildiği,
...
Öte yandan;
Bilindiği üzere; Ceza infaz kurumuna ilk kez
alınan hükümlü ve tutuklunun, kabul odasında geçen sürede, tıbbi gizliliğe
uygun olarak, kendisinin ve çevresindekilerin ruhsal ve bedensel iyiliği için,
ilk kabul muayenesi yapılarak sağlık bilgileri kaydedilmektedir.
Kurumun sağlık koşullarının düzenlenmesi hekim
tarafından yapılmaktadır. Hükümlü ve tutukluların, beden ve ruh sağlığının
korunması, hastalıklarının tanısı için, ilk muayene ve tedavi hizmetleri
kurumda verilmekte; ileri tetkik, tedavi ve rehabilitasyon gerekenler devlet
hastanelerine, daha ileri sağlık hizmeti gerekenler ise üniversite hastanelerine
sevk edilmekte; tüm muayene ve tedavi sonuçları kişinin sağlık dosyasına
kaydedilmektedir.
Yasa gereği gerekli olan her türlü muayene ve
tedavi, devletin teminatı altında ve ücretsizdir.
Kurum hekimi, aile hekimi ve diş hekiminin
uygun gördüğü durumlarda hastaneye sevkler yapılarak hükümlü/tutuklulara
gerekli sağlık hizmeti verilmektedir.
Ayrıca acil durumlarda derhal 112 Acil
Servis'e haber verilerek gerekli tıbbi müdahalede bulunulmakta ve gerek görülmesi
halinde ambulansla hastaneye sevk sağlanmaktadır.
Hastaneye sevk edilen hükümlü ve tutuklulardan
hastanede yatarak tedavi görmesi uzman hekim tarafından gerekli görülenler,
hastanelerin mahkum koğuşuna alınarak tedavi ve takibi burada sürdürülmektedir.
Hastanede yatarak tedavisi gerekli
hükümlü/tutukluların tedavilerini yapan hekimin raporuyla zorunlu olduğunun
bildirilmesi halinde eşi, annesi, babası, kardeşi, bunların olmaması durumunda
Cumhuriyet Başsavcılığının uygun gördüğü bir aile yakını hastanın yanında
refakatçi olarak bulundurulabilmektedir. Sürekli hastalık, sakatlık veya kocama
hali nedeniyle bir başkasının bakımına muhtaç olan, ancak hastanede
yatırılmasına gerek görülmeyen hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumunda
ayrı bir bölümde barındırılarak günlük bakımları kurum iç hizmetlerinde
çalıştırılan kişilerce yapılmaktadır.
Ayrıca; ağır ve sürekli hastalığı bulunan
hükümlü ve tutuklular hakkında 5275 sayılı Kanunun 16/6'ncı maddesi kapsamında,
kişinin talebi veya ceza infaz kurumu idaresince re'sen,
ceza tehiri işlemi başlatılmakta olup; Adli Tıp Kurumu raporu ile uygun
görülmesi ve Cumhuriyet Başsavcılığının da toplum güvenliği açısından
değerlendirmesinin ardından tahliyesine karar verilmesi halinde, hükümlü
tedavisi tamamlanıncaya kadar ceza tehirinden faydalanmaktadır.
Hastalığı nedeniyle Adli Tıp Kurumundan rapor
bekleyen ya da tek başına öz bakım becerisini yapamayan ve başkasının bakımına
muhtaç olan hasta tutuklu ve hükümlülerin barındırılması, rehabilite
ve tedavilerini sağlamak amacıyla Metris ve Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumları faaliyete geçirilmiştir.
...
Hükümlünün şu an bulunduğu Menemen R Tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ise 150 kişilik kapasiteye sahip olup; yalnızca ağır
ve bakıma muhtaç hükümlü ve tutukluların barındırılmaktadır.
Hizmet alımı yolu ile yapılan ihale sonucunda
hizmet vermekte olan3 pratisyen hekim, 1 psikiyatrist, 1 fiziyoterapist,
4 sağlık memuru, 20 hasta bakıcı, Bakanlık bünyesinde 3 sağlık memuru veayrıca Sağlık Bakanlığına bağlı olarak haftanın Cuma
günleri hizmet vermekte olan diş hekiminin olduğu, kurumda sağlık hizmeti tam
gün kesintisiz olarak verilmektedir.
Ceza infaz kurumunda bulunan her hükümlü ve
tutuklunun kişisel ihtiyaçlar, sağlık işlemleri ve psikolojik destek bakımından
azami derecede takip edilerek ilgili mevzuata uygun olarak cezalarını infaz
etmeleri sağlanmakta ve kurumca önceden belirlenen program dahilinde ihtiyacı
olan her hükümlü ve tutuklunun rutin olarak kişisel bakımların, kişisel
ihtiyaçların titizlikle yerine getirilmektedir.
Ayrıca kurumda bulunan her odada acil çağrı
butonları yer almakta, bunun yanında sağlık durumları nedeniyle öz bakım
becerilerini yerine getiremeyen, ağır hasta hükümlü ve tutukluların odalarında
portatif (taşınabilir) acil çağrı butonları yer almakta ve olası durumlarda
ilgili görevlilerce ivedi olarak talepte bulunan her hükümlü ve tutuklunun
odasına gidilerek ihtiyaçlarının yasal mevzuat çerçevesinde yerine
getirilmektedir.
Ceza infaz kurumunun mevcut olan yapısı
nedeniyle bünyesinde özel duruma sahip hasta, bakıma muhtaç, öz bakım
becerilerini yerine getiremeyen hükümlü ve tutuklulardan oluşması nedeniyle
mevzuatta belirtilen makam ve mercilerce sıklıkla denetlenmekte yapılan
denetimler sonucunda kurum uygulamaları hakkında mevzuat dışı yapılan bir
uygulama olmadığı yönünde kararlar verilmektedir.
Son olarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı
Bakanlık ve HSYK Muhabere Bürosunun 18/05/2016 tarihli ve 2016/B.M 15053 sayılı
izni ile İzmir İl İnsan Hakları Kurulu Cezaevi ve Gözaltı Birimleri İzleme
Komisyonu'nun 23/05/2016 tarihinde ceza infaz kurumunu ziyaret ederek ceza
infaz kurumu koşullarını yerinde gözlemlediği tespit edilmiş olup, buna ilişkin
bilgi ve belgeler ekte sunulmuştur."
45. Üyeleri İl İnsan Hakları Kurulu Başkanlığı tarafından
belirlenen Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri 2 No.lu İzleme Kurulu (İzleme
Kurulu) tarafından 22/1/2016 tarihinde Rehabilitasyon Merkezine
gerçekleştirilen ziyaret sonucunda düzenlenen aynı tarihli raporda, kapasitesi yüz
elli kişi olan Merkezin ziyaret tarihi itibarıyla mevcudunun on altı kişi
olduğu, iki kişinin tutuklu diğerlerinin hükümlü olduğu, kaldıkları odaların
üçer kişilik ve tek kişilik olduğu, 24/11/2015 tarihinde mahkûm kabulüne
başladıkları için tam kapasiteye geçilmediği, kantinin faal olduğu, beş hekimin
yirmi dört saat esasına göre hizmet verdiği, üç pratisyen, bir fizyoterapist ve
psikiyatrist, altı sağlık memuru ve yirmi hasta bakıcının yanı sıra bir kurum
müdürü ve geçici görevli ikinci müdür ile yedi infaz koruma başmemuru
ve yetmiş dört infaz koruma memurunun görev yaptığı, yemeklerin açık
cezaevinden geldiği, sıcak/soğuk su sorunu yaşanmadığı, iç güvenlik, sevk ve
nakil işlemlerinde sorun olmadığı tespit edilmiştir. Aynı raporda C1 koğuşundan
H.Ç., C2 koğuşundan M.S.E., C3 koğuşundan F.Y., C4 koğuşundan B.E., C6
koğuşundan A.B. ile görüşüldüğü, anılan kişilerin genel olarak herhangi bir
sorunları olmadığını ifade ettikleri, A.B.nin
tekerlekli sandalye kullanması nedeniyle lavaboya sığamadığını ve giriş-çıkışlarda
sorun yaşadığını bildirerek bu sorunun çözülmesini istediği, Kurul üyelerinin
durumu Merkezin 2. müdürüne ilettikleri ifade edilmiştir. C5 koğuşundaki K.K.nın konuşamaması ve R.K.nın
ise o sırada hastanede olması nedeniyle adı geçenlerle görüşme yapılamadığı
anlaşılmıştır.
46. İzleme Kurulu tarafından 6/4/2016 tarihinde Rehabilitasyon
Merkezine gerçekleştirilen ziyaret sonucunda düzenlenen aynı tarihli raporda
22/1/2016 tarihli bir önceki raporla benzer tespitlere yer verildiği, önceki
rapordan farklı olarak Merkezin ziyaret tarihi itibarıyla mevcudunun otuz beş
kişi olduğu, sağlık memuru sayısının yediye yükseltildiği anlaşılmaktadır.
Ayrıca yaşam şartları ve fiziki yapıya ilişkin önceki rapordaki tespitlere ek
olarak öz bakımını yapamayan tutuklu/hükümlülere banyo ve temizlikte hasta
bakıcıların yardım ettikleri, on beş günlük periyodlarla kişisel bakım
kontrollerinin yapıldığı tespitlerine yer verilmiştir. Aynı raporda
tutuklu/hükümlülerden A.S., E.Ö., N.E., S.Y., K.K. ve A.O. ile görüşüldüğü,
anılan kişilerin genel olarak herhangi bir sorunları olmadığını, görevlilerin
kendilerine yardımcı olduklarını, herhangi bir şikâyetleri olmadığını ifade
ettikleri, fizik tedavi almakta olan N.E.nin fizik
tedavi cihazının yeterli olmadığını bildirdiği, durum ilgili görevliye
sorulduğunda Bakanlıktan talep edilen ödeneğin beklendiği cevabının alındığı
anlaşılmıştır. Önceki raporda ifade edilen, tekerlekli sandalye kullanan
tutuklu/hükümlünün tuvalete giriş çıkışlarda yaşadığı sorunun çözülüp
çözülmediği ilgili görevliye sorulduğunda tuvalet ve banyonun genişletilmesinin
planlandığı ancak bunun için ödenek beklendiği cevabının alındığı
belirtilmiştir.
C. İlgili Hukuk
1. Ulusal Hukuk
47. 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesi şöyledir.
"(1) Akıl hastalığına tutulan
hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar
Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen
sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler
cezaevinde geçmiş sayılır.
(2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına,
resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak
bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike
teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.
(3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri
bırakma kararı, Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca
belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp
Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet
Başsavcılığınca verilir. Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi olacağı
yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ
edilir. Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal
temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun
sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun
istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet
Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde
birer yıllık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir.
İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet
Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir. Geri
bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun
izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam
ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı
hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet
Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir.
(4) Hapis cezasının infazı, gebe olan veya
doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri
bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa, doğumdan
itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur.
(5) (Ek: 24/1/2013-6411/3 md.)
Kapalı ceza infaz kurumuna girdikten sonra gebe kalanlardan koşullu
salıverilmesine altı yıldan fazla süre kalanlar ile eylem ve tutumları
nedeniyle tehlikeli sayılanlar hakkında dördüncü fıkra hükümleri uygulanmaz. Bu
kişilerin cezasının dördüncü fıkrada öngörülen kısmı, ceza infaz kurumlarında
kendileri için düzenlenen uygun yerlerde infaz olunur.
(6) (Ek: 24/1/2013-6411/3 md.)
Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu
koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından
ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı
üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri
bırakılabilir."
48. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlünün
muayene ve tedavisi" kenar başlıklı 78. maddesi şöyledir:
“(1) Kurumun sağlık koşullarının düzenlenmesi,
hükümlünün acil veya olağan muayene ve tedavisi kurumun hekimi tarafından
yapılır. Genel veya hastalık nedeniyle yapılan tüm muayene ve tedavi sonuçları,
sağlık izleme kartına işlenir ve dosyasında saklanır.
(2) Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı ile üniversitelerin sağlık kuruluşları, hükümlülerin tedavileri
bakımından gerekli yardımları yapmakla görevlidirler.
(3) Rızası olsa bile hiçbir hükümlü üzerinde
tıbbî deney yapılamaz."
49. 5275 sayılı Kanun'un "Hastaneye
sevk" kenar
başlıklı 80. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlünün sağlık nedeniyle
hastaneye sevkine gerek duyulduğunda durum, kurum hekimi tarafından derhâl bir
raporla ceza infaz kurumu yönetimine bildirilir."
50. 5275 sayılı Kanun'un "İnfazı
engelleyecek hastalık hâli" kenar
başlıklı 81. maddesi şöyledir:
"(1) Kurum hekimi veya görevli hekim tarafından
yapılan muayene ve incelemeler sonucunda hükümlünün cezasını yerine getirmesine
engel olabilecek hastalığı saptanırsa durum, kurum yönetimine bildirilir.”
2. Uluslararası Hukuk
51. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 9/12/1988 tarihli ve
43/173 sayılı kararıyla kabul edilmiş olan "Herhangi Bir Biçimde Tutulan
veya Hapsedilen Kişilerin Korunması İçin Prensipler Bütünü"nün
“Kötü muameleyi şikâyet hakkı”
kenar başlıklı 33. maddesi şöyledir:
“1. Tutulan veya hapsedilen bir kimse veya
avukatı, kendisine yapılan muamele hakkında ve özellikle maruz kaldığı işkence
veya diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muameleler konusunda, tutma
yeri veya hapishaneden sorumlu makama ve daha yüksek bir makama ve gerekirse
denetleme ve hukuki çözüm getirme yetkisine sahip makama şikayette ve talepte
bulunma hakkına sahiptir.
2. Tutulan veya hapsedilen kimsenin veya
avukatın bu prensibin 1. fıkrasında belirtilen hakları kullanma imkanı
bulunmuyorsa, tutulan veya hapsedilen kimsenin ailesinin bir üyesi veya bu
durum hakkında bilgisi olan her hangi bir kimse yukarıda belirtilen hakları
kullanabilir.
3. Şikayet edenin talebi halinde, yapılan
şikayet veya taleple ilgili gizlilik korunur.
4. Her bir talep veya şikayet hemen ele alınıp
incelenir ve gereksiz gecikmeye meydan vermeksizin cevaplanır. Eğer talep veya
şikayet reddedilirse veya aşırı bir gecikme varsa, şikayetçi durumu yargısal
veya diğer bir makam önüne getirebilir. Tutulan ve hapsedilen kimse veya bu
prensibin birinci fıkrasında belirtilen şikayetçiler bir talepte veya şikayette
bulunmaktan ötürü zarara maruz bırakılamazlar.”
52. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin (8/4/1998 tarihli
oturumda kabul edilmiş olan) Üye Devletlere Cezaevinde Tıbbi Bakımın Ahlaki ve
Kurumsal Yönleri İle İlgili R (98) 7 sayılı Tavsiye Kararı'nın ilgili kısımları
şöyledir:
"R (98) 7 SAYILI TAVSİYE KARARINA EK
I. Cezaevinde Tıbbi Bakımın Ana Özellikleri
A. Bir Doktora Müracaat
1. Mahkûmlar cezaevine girdiklerinde ve orada
bulundukları süre içerisinde herhangi bir yersiz gecikme olmaksızın ve
tutukluluk rejimlerine bakılmaksızın, gerekirse sağlık durumları itibarıyla her
zaman bir doktora veya tam mesleki tecrübeye sahip olan bir hemşireye müracaat
etme imkânına sahip olmalıdır. Bütün tutuklular cezaevine alınmalarında uygun
olan bütün tıbbi uygulamalardan yararlandırılmalıdır. Akli dengesizliğin,
cezaevine psikolojik adaptasyonun, uyuşturucu kullanımından kaynaklanan zararlı
belirtilerin, hap ve alkol bağımlılığının ve bulaşıcı ve kronik durumların
üzerinde özel bir önemle durulmalıdır.
2. Mahpusların sağlık
gereksinimlerini karşılayabilmek için, mahpusların sayılarına, sirkülasyonuna
ve ortalama sağlık durumlarına dayalı olarak, büyük ceza infaz kurumlarında
devamlı surette doktorlar ve tecrübeli hemşireler bulundurulmalıdır.
3. Bir cezaevi sağlık
bakım ünitesi en azından açık tedavi ve dış hasta konsültasyonlarını
yapabilecek imkanlara sahip olmalıdır. Şayet, mahkûmun sağlık durumu cezaevinde
garanti altına alınamayacak bir tedaviyi gerektiriyorsa, cezaevi dışında
bulunan sağlık kuruluşlarında ve her türlü güvenlik ortamında tedavinin yerine
getirilmesi için mümkün olan her şey yapılmalıdır.
4. Mahpuslar gündüz ve
gecenin her anında gerekli olduğunda bir doktora görünebilmelidir. Cezaevi
binası ve eklentilerinde ilk yardımda bulunabilecek bir görevli her zaman hazır
bulundurulacaktır. Ciddi acil durumlarda doktor, hemşire, personelinin bir
üyesi ve cezaevi idaresi haberdar edilmelidir; gözetim personelinin aktif
katılımı ve işlemde bulunması esastır.
...
9. Gerektiğinde, mahpus
hastaneye götürülürken kendine doktor veya hemşire personelince refakat
edilmelidir.
..."
53. Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza
veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT) tarafından kabul edilen standartların
ilgili kısımları şöyledir:
"...
Cezaevlerinde sağlık hizmetleri
3. Genel Rapor’dan
Alıntı [CPT/Inf (93) 12]
30. Özgürlüklerinden mahrum bırakılmış
kişilere sunulan sağlık bakım hizmetleri doğrudan CPT'nin
görev alanı ile ilgilidir. [Dipnot: Aynı zamanda bkz. 8 Nisan 1998'de Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen cezaevinde sağlık
hizmetlerinin etik ve organizasyonel yönlerine
ilişkin R (98) 7 No'lu Tavsiye.] Yetersiz sağlık
hizmetleri, "insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele" teriminin
kapsamına giren koşulların hızla ortaya çıkmasına neden olabilir. Ayrıca belli
bir cezaevinde sunulan sağlık hizmetleri, hem o cezaevinde hem de diğer
yerlerde (özellikle emniyet birimlerinde) kötü muamelenin önlenmesinde önemli
rol oynayabilir. Bunun da ötesinde, söz konusu hizmetler, sunuldukları
tesisteki genel yaşama koşulları üzerinde olumlu etkide bulunabilir.
31. Aşağıdaki paragraflarda, cezaevlerinde
sağlık hizmetlerini incelerken CPT heyetleri tarafından dikkate alınan bazı
konular ele alınmaktadır. Ancak, CPT herşeyden önce,
bugüne kadar Komite tarafından ziyaret edilen ülkelerin tamamında olmasa da
birçoğunda zaten kabul edilen, tutukluların toplumda yaşayan insanlarla aynı
düzeyde tıbbi bakım hakkına sahip olduğu yönündeki genel ilkeye verdiği öneme
işaret etmek istemektedir. Bu ilke bireyin temel hakları arasında yer
almaktadır.
32. Cezaevi sağlık bakım hizmetlerine yaptığı
ziyaretlerde CPT'yi yönlendiren konular, aşağıdaki
başlıklar altında ele alınabilir:
a. Doktora erişim
b. Bakımda eşitlik
c. Hastanın onayı ve gizlilik
d. Önleyici sağlık hizmetleri
e. İnsani yardım
f. Mesleki bağımsızlık
g. Mesleki yetkinlik
a. Doktora erişim
33. Cezaevine girerken, bütün tutuklular
gecikme olmaksızın cezaevinin sağlık hizmetlerinde görev yapan bir kişi
tarafından görülmelidir. CPT bugüne kadarki raporlarında yeni gelen her hükümlü
ile görüşülmesini ve gerekli ise girişinden sonra mümkün olan en kısa süre
içinde bir tıp doktoru tarafından fiziksel muayenesinin yapılmasını tavsiye
etmiştir. Bazı ülkelerde, girişteki tıbbi taramanın doktora bağlı tam yetkin
bir hemşire tarafından yapıldığı da eklenmelidir. Bu ikinci yaklaşım, mevcut
kaynakların daha etkin kullanımını sağlayabilir. [Dipnot: Bu gereklilik daha
sonra şu şekilde yeniden yazılmıştır: her yeni gelen hükümlü girişinden sonra
mümkün olan en kısa zamanda bir tıp doktoru tarafından görüşmeye alınacak ve
fiziki muayenesi yapılacaktır; özellikle tutukevleri söz konusu olduğunda istisnai
durumlar dışında, bu görüşme/muayene giriş gününde yapılmalıdır. Girişteki bu
tıbbi tarama bir doktora bağlı tam yetkin bir hemşire tarafından da
yapılabilir.]
Cezaevine gelişlerinde hükümlülere, sağlık
bakım hizmetinin varlığı ve işleyişi hakkında bilgi veren ve hijyenle ilgili
temel önlemleri hatırlatan bir kitapçık veya broşür verilmesi de faydalı
olacaktır.
34. Tutukluların gözetim altında bulundukları
süre boyunca, tutukluluk sürelerinden bağımsız olarak her zaman bir doktora
erişimlerinin bulunması gereklidir (özellikle tek başına hücre hapsinde tutulan
tutuklular için doktora erişim konusunda bkz. CPT 2. Genel Raporu CPT/Inf (92) 3'ün 56. paragrafı). Sağlık hizmetleri, doktora
danışma talepleri gereksiz gecikme olmadan karşılanacak şekilde
düzenlenmelidir.
Tutuklular sağlık bakım hizmetine gizlilik
ilkesi dahilinde, örneğin kapalı bir zarfta bir not yoluyla ulaşabilmelidir.
Ayrıca cezaevi yetkilileri doktorla görüşme taleplerini kendine göre eleme
yoluna gitmemelidir.
35. Bir cezaevinin sağlık hizmetleri en
azından düzenli ayakta konsültasyon ve acil durumlarda tedavi sunabilmelidir
(tabii ki, bunların dışında genellikle yataklı hastane tipi bir birim de
olabilir). Her tutukluya yetkin bir diş hekimi de hizmet sunmalıdır. Bunun
dışında, cezaevi doktorları uzmanların hizmetlerinden yararlanabilmelidir.
Acil durum tedavisine gelince, her zaman bir
doktor nöbette olmalıdır. Ayrıca ilk yardım sunabilecek yetkinliğine, tercihan
da hemşirelik niteliklerine sahip bir kişinin her zaman cezaevi sınırları
içinde bulunması gereklidir.
Ayakta tedavi, uygun olan hallerde sağlık
bakım personeli gözetiminde yapılmalıdır. Bir çok durumda, devam eden bakımın
tutuklunun inisiyatifine bırakılması yeterli değildir.
36. Sivil hastane ya da cezaevi hastanesinde,
tam teçhizatlı bir hastane hizmetinin de doğrudan desteği sağlanmalıdır.
Sivil hastanenin kullanılması halinde,
güvenlik düzenlemeleri konusu ortaya çıkacaktır. CPT bu bağlamda, tedavi almak
üzere hastaneye gönderilen tutukluların gözetim nedenleriyle hastane
yataklarına ya da diğer eşyalara fiziksel olarak bağlanmamaları gerektiğini
vurgulamak ister. Güvenlik ihtiyaçlarını yeterli bir şekilde karşılayacak başka
yollar bulunabilir ve bulunmalıdır; bu tür hastanelerde bir gözetim biriminin
oluşturulması bu çözümlerden bir tanesi olabilir.
37. Tutukluların hastaneye yatırılması ya da
bir uzman tarafından hastanede muayene edilmesi gerektiğinde, hasta sağlık
durumunun gerektirdiği aciliyette sevk
edilmelidir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
54. Mahkemenin 21/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
55. Başvurucu tıbbi raporlarla tespit edilen ağır sakatlık
durumuna ve yaşamını tek başına idame ettiremeyecek durumda olmasına rağmen
infazın ertelenmesi talebinin hukuk dışı biçimde reddedildiğini, serbest
bırakılmaması nedeniyle hijyen, beslenme ve sağlık konularında yoksunluk
yaşadığını, bu nedenlerle Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence
altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiğini, belirtilen durumların aynı
zamanda onur kırıcı ve aşağılayıcı muamele veya ceza niteliğinde olduğunu,
bunlara ek olarak başkalarına bağımlı ve bakıma muhtaç olarak yaşamanın verdiği
manevi acıların tutma sürecini eziyete dönüştürdüğünü, bu nedenlerle
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen işkence ve kötü muamele
yasağının ihlal edildiğini, serbest bırakılması gerektiği yönündeki raporlara
rağmen yaşam hakkının hiçe sayılarak haksız biçimde tutulmaya devam edildiğini,
bu nedenle Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini, infaza ara verme taleplerinin Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından hakkaniyete aykırı biçimde reddedildiğini, itiraz
mercilerinin matbu ve itiraza konu kararlardakilerin tekrarı mahiyetinde
yetersiz gerekçelerle itirazlarını reddettiğini, ayrıca 5275 sayılı Kanun'un
16. maddesindeki "ağır ve somut
tehlike" olgusunun tartışılmadığını, bu nedenlerle Anayasa'nın
36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini,
kendisi gibi terör suçları nedeniyle yargılanan ve mahkûm edilen kişilerin
hukuki başvurularından sonuç elde edebilmelerinin mümkün olmadığını, bu nedenle
Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal
edildiğini, hayatını idame ettiremeyecek biçimde ağır sakatlığı olmasına ve bu
kapsamda mevcut raporlara rağmen makul ve nesnel bir nedene dayanılmaksızın
hukuki olmayan değerlendirmeler sonucunda farklı muameleye tabi tutulduğunu, bu
nedenle Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının
ihlal edildiğini ileri sürmüş; manevi tazminat ve tahliye yönünde karar
verilmesi taleplerinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
56. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
57. Başvurucunun tıbbi raporlarla tespit edilen ağır sakatlık
durumuna ve yaşamını tek başına idame ettiremeyecek durumda olmasına rağmen
infazın ertelenmesi talebinin hukuk dışı biçimde reddedildiği, serbest
bırakılmaması nedeniyle hijyen, beslenme ve sağlık konularından yoksunluk
yaşadığı, belirtilen durumların aynı zamanda onur kırıcı ve aşağılayıcı muamele
veya ceza niteliğinde olduğu, bunlara ek olarak başkalarına bağımlı ve bakıma
muhtaç olarak yaşamanın verdiği manevi acıların, tutma sürecini eziyete
dönüştürdüğü, serbest bırakılması gerektiği yönündeki raporlara rağmen yaşam
hakkı hiçe sayılarak haksız biçimde tutulmaya devam edildiği, infaza ara verme
taleplerinin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkaniyete aykırı biçimde
reddedildiği, itiraz mercilerince matbu ve itiraza konu kararlardakilerin
tekrarı mahiyetinde yetersiz gerekçelerle itirazlarının reddedildiği, terör
suçlarından yargılanan ve mahkum edilen kişilerin hukuki başvurularından sonuç
elde edebilmelerinin mümkün olmadığı iddiasının Anayasa'nın 40. maddesinde
güvence altına alınan etkili başvuru hakkı, ayrıca 5275 sayılı Kanun'un 16.
maddesindeki "ağır ve somut
tehlike" olgusunun tartışılmadığı iddialarının Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen işkence ve kötü muamele yasağı
kapsamında incelenmesi gerekir.
58. Diğer yandan; hayatını idame ettiremeyecek biçimde ağır
sakatlığı olmasına ve bu kapsamda mevcut raporlara rağmen makul ve nesnel bir
nedene dayanılmaksızın hukuki olmayan değerlendirmeler sonucunda farklı
muameleye tabi tutulduğu iddiasının Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına
alınan ayrımcılık yasağı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. İşkence ve Kötü
Muamele Yasağı ile Bu Hak Bağlamında Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
59. Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmayan başvurunun bu
kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Ayrımcılık Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
60. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı,
48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca
başvurucunun, başvuru konusu olaylara ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan
Anayasa hükmünün ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel
başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna
ilişkin gerekçeleri ve delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38;
Veli Özdemir, B. No: 2013/276,
9/1/2014, §§ 19, 20).
61. Belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde Anayasa
Mahkemesince başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul
edilemez olduğuna karar verilebilir.
62. Anayasa'nın "Kanun
önünde eşitlik" kenar başlıklı 10. maddesi şöyledir:
"Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
…
Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar."
63. Ayrımcılık iddiasının ciddi olduğunun kabul edilebilmesi
için başvurucunun kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele
ile kendisine yapılan muamele arasında bir farklılık bulunduğunu ve bu
farklılığın meşru olmayan ve salt ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayırımcı
temellere dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir.
64. Başvurucu hayatını idame ettiremeyecek biçimde ağır
sakatlığı olmasına ve bu kapsamda mevcut raporlara rağmen, makul ve nesnel bir
nedene dayanılmaksızın hukuki olmayan değerlendirmelerle infaza ara verme
uygulaması konusunda farklı muameleye tabi tutulduğunu, bu nedenle Anayasa'nın
10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini
ileri sürmektedir.
65. Başvurucu infaza ara verme uygulaması bakımından ayrımcılığa
tabi tutulduğunu dile getirmekle birlikte kendisi ile aynı koşullara sahip olan
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş hangi hükümlü veya
hükümlülere ve hangi surette farklı muamelede bulunulduğuna dair herhangi bir
açıklama sunmamıştır.
66. İhlal iddiası ve bu iddianın temelindeki olguların ispatına
ilişkin yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucunun, iddiasını
kanıtlayamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
67. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
68. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkına sahip olduğu, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır.
Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır.
Üçüncü fıkrasında da kimseye “işkence” ve “eziyet” yapılamayacağı, kimsenin
“insan haysiyetiyle bağdaşmayan” ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm
altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri,
B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).
69. Devletin, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 81).
70. Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete kişilerin işkence ve
eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye -bu
muameleler üçüncü kişiler tarafından yapılmış olsa dahi- maruz bırakılmalarını
engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir. Dolayısıyla yetkililerin
bildikleri ya da bilmeleri gerektiği bir kötü muamele tehlikesinin
gerçekleşmesini engellemek için makul tedbirleri almamaları durumunda devletin,
17. maddenin üçüncü fıkrası anlamında sorumluluğu ortaya çıkabilir. (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82).
71. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında
hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum
bırakılabilirlerken (İbrahim Uysal,
B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme'nin
ortak koruma alanı kapsamında bulunan diğer hak ve özgürlüklere sahiptirler.
Bununla birlikte cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi
ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip oldukları haklar
sınırlanabilir (Turan Günana,
B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).
72. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya
muameleye tabi tutulamaz.” şeklindeki kural, hükümlü ve tutuklulara
yönelik uygulamalar için de geçerlidir. Bu husus 5275 sayılı Kanun'un "İnfazda temel ilke" başlıklı 2.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında "Ceza
ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve
onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz." ve yine Kanun'un 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde "Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı
hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve
manevî koşullar altında çektirilir." şeklinde düzenleme ile
açıkça ifade edilmiştir. Dolayısıyla tutuklamaya veya hapis cezasına
mahkûmiyete ilişkin bir kararın yerine getirilmesi için sağlanacak şartlar,
insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, § 36).
73. Cezaevlerinde tutulan kişilerin maruz kaldığı maddi
koşulların Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebilmesi için
asgari bir eşiğe ulaşmış olması gerekir. Belirtilen asgari eşiğe ilişkin
değerlendirme; tutma koşulları ile ilgili tüm veriler, özellikle de muamelenin
süresi, fiziksel ya da ruhsal etkileri ve bazen de mağdurun cinsiyeti, yaşı ve
sağlık durumu dikkate alınarak yapılmalıdır (K.A.
[GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015, § 93; Rıda Boudraa, B. No: 2013/9673,
21/1/2015, § 60).
74. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fırkasında yer verilen
"işkence", "eziyet" ve "insan haysiyeti ile
bağdaşmayan muamele" kavramları, kişi üzerindeki etkilerinin ağırlık
düzeyi gözetilerek derecelendirilmiştir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 84). Belirtilen Anayasa hükmüne ile paralel
olarak Sözleşme'nin 3. maddesinde de "işkence", "insanlık dışı
muamele" ve "aşağılayıcı muamele" kavramlarına yer verilmiştir.
75. Bir muamelenin “insanlık dışı” olarak nitelendirilebilmesi
için bunun tasarlanarak uygulanmış olmasının yanında bedensel yaralanma ya da
fiziksel veya ruhsal acıya sebebiyet vermesi diğer taraftan bir muamelenin
“aşağılayıcı” olarak nitelendirilebilmesi için mağdurlarını rencide edecek ve
küçültecek ölçüde onlara korku, endişe, aşağılanma gibi duyguları hissettirmesi
gerekir (K.A., § 94; Rıda Boudraa, § 61).
76. Anayasa’nın 17. maddesi cezaevinde tutulan bir hükümlü veya
tutuklunun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde
olmasını da koruma altına almaktadır. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki
davranışların, mahkûmları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan
kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma
sokmaması gerekir. Cezaevinde tutulmanın pratik gerekleri çerçevesinde
mahkûmların sağlık ve esenlikleri gibi hususların yeterli bir şekilde güvence
altına alınması ve gerekli tıbbi yardımın sağlanması da insan onuruna yakışır
koşulların sağlanması için gereklidir (Turan
Günana, § 39). Bu çerçevede hasta bir
kişinin uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulması da Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muamele olarak kabul edilebilir (Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, § 65).
77. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası, özgürlüğünden
yoksun bırakılan kişilerin hasta, engelli veya yaşlı olmaları halinde serbest
bırakılmalarını gerektiren genel bir yükümlülük içermemektedir.
78. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM),
Sözleşme'nin -tedavisi imkânsız bir hastalığa yakalanılmış olsa da- sağlık
nedenleriyle tutulu bulunan bir kişinin serbest bırakılması “genel
yükümlülüğünü” üye devletlere yüklemediğini, bununla birlikte çok istisnai ve
ciddi koşullarda, iyi bir ceza adaletinin gerçekleştirilmesi adına insani
nitelikli birtakım tedbirlerin alınmasının gerekli olduğu durumların ortaya
çıkmasının mümkün olduğunu kabul etmektedir. AİHM'e
göre kişilerin klinik tablosu özgürlükten yoksun bırakılmayı gerektiren infaz
şekillerinde dikkate alınması gereken unsurlardan birini oluşturmaktadır. Bu
husus özellikle ölümcül hastalığa yakalanmış kişiler veya sağlık durumu sürekli
şekilde cezaevi koşulları ile uyumsuz hâle gelmiş kişilerin tutulmaları ile
ilgili durumlarda geçerlidir (Gülay
Çetin/Türkiye, B. No: 44084/10, 5/3/2013, § 102).
79. Hukuka uygun olarak özgürlüğü kısıtlanan herkesin insan
onuruna uygun tutma koşullarına sahip olma hakkı bulunduğunu, alınan
tedbirlerin uygulanma koşullarının kişiyi tutukluluğa bağlı kaçınılmaz üzüntü
seviyesini aşacak yoğunlukta bir ümitsizliğe sokmaması gerektiğini kabul etmek
gerekir (Fatih Hilmioğlu, B. No:
2014/648, 18/9/2014, § 65). Ayrıca Anayasa'nın tutuklu bir kimsenin sağlık
gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir "genel zorunluluk"
getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal
rahatsızlıklardan kaynaklanan acının, yetkililerin sorumlu tutulabileceği
tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması hâlinde bu
durumun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebileceğini
belirtmek gerekir (Fatih Hilmioğlu,
§ 66).
80. Bedensel engelli olan kişinin durumunun, tutulduğu
koşullarla uyumsuz hâle gelmiş olması, o kişinin mutlak surette salıverilmesini
gerektirmez. Bununla birlikte kişinin öznel durumu ile tutma koşulları
arasındaki uyumsuzluğun ortaya çıkardığı maddi ve manevi (fiziksel ve
psikolojik) sonuçların "insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele"
düzeyine ulaşmaması için birtakım tedbiler alınması
gerekir.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
81. Başvurucu tıbbi raporlarla tespit edilen ağır sakatlık
durumuna ve yaşamını tek başına idame ettiremeyecek durumda olmasına rağmen,
infazın ertelenmesi talebinin hukuk dışı biçimde reddedildiğini, serbest
bırakılmaması nedeniyle hijyen, beslenme ve sağlık konularından yoksunluk
yaşadığını, belirtilen durumların aynı zamanda onur kırıcı ve aşağılayıcı
muamele veya ceza niteliğinde olduğunu, bunlara ek olarak başkalarına bağımlı
ve bakıma muhtaç olarak yaşamanın verdiği manevi acıların, tutma sürecini
eziyete dönüştürdüğünü, serbest bırakılması gerektiği yönündeki raporlara
rağmen yaşam hakkı hiçe sayılarak haksız biçimde tutulmaya devam edildiğini,
infaza ara verme taleplerinin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkaniyete
aykırı biçimde reddedildiğini, itiraz mercilerinin matbuve
itiraza konu kararlardakilerin tekrarı mahiyetinde yetersiz gerekçelerle
itirazlarını reddettiğini, ayrıca 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesindeki "ağır ve somut tehlike"
olgusunun tartışılmadığını ileri sürmektedir.
82. Genel ilkeler başlığı altında da ifade edildiği üzere
bedensel engelli olan kişinin durumunun, tutulduğu koşullarla uyumsuz hale
gelmiş olması, o kişinin mutlak surette salıverilmesini gerektirmez.
Başvurucunun durumunun da bu çerçevede değerlendirilmesi ve öznel durumu ile
tutma koşulları arasındaki uyumsuzluğu giderecek tedbirlerin alınıp alınmadığının
öncelikle değerlendirilmesi gerekir.
83. Başvurucu 9/2/2011 tarihinde bir polis noktasına el yapımı
bomba atmaya çalışırken bombanın elinde patlaması üzerine sol ön kol orta-alt
1/3 seviyesinden, sağ el bilek eklem seviyesinin üstünden ampute olmuş (kesilmiş) ve
dolayısıyla ellerini kaybetmiştir. Birbiri ile uyumlu tıbbi raporlara göre
başvurucu, hayatını yalnız idame ettirme yeteneğine sahip olmayıp başkasının
desteği ve bakımına muhtaçtır. Ayrıca tedavisinin ve poliklinik kontrollerinin
sağlanması halinde amputasyonunun hayati tehlike
oluşturacağına dair herhangi bir tıbbi bulgu tespit edilememiştir. Son olarak
başvurucunun sakatlığının iyileşmesi beklenmemektedir (bkz. §§ 13, 22, 33).
84. Belirtilen hususlar çerçevesinde başvurucunun tıbbi yardımın
ötesinde bakım ihtiyacının ön planda olduğu ve bu şartlar altında tutma
koşullarının yeme-içme, giyinme, banyo, tuvalet vb. asgari yaşam
gerekliliklerine uygun destekleyici tedbirleri içerecek şekilde başvurucunun
öznel durumuna uyarlanması gerektiği açıktır.
85. Nitekim bu kapsamda başvurucunun durumu değerlendirilerek
2/2/2016 tarihinde Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumuna ve nihayet 26/4/2016
tarihinde Rehabilitasyon Merkezine yerleştirilmiştir.
86. R Tipi Ceza İnfaz Kurumları ile ilgili olarak TBMM Raporu'nda,
akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları bulunup da ruh ve sinir
hastalıkları hastanelerinde tutulmaları gerekli görülmeyerek infaz kurumlarına
geri gönderilen mahpusların cezasının infazını sağlamak üzere kurulan
rehabilitasyon merkezleri bulunduğu, 5275 sayılı Kanun’un 18. maddesinin
birinci fıkrası kapsamında değerlendirilen hükümlü ve tutukluların
tedavilerinin, bu rehabilitasyon merkezlerinde görevli uzman personelce takip
edilmek suretiyle yapıldığı tespitine yer verilmiştir (bkz. § 37).
87. TİHK Raporu'nda ise Adalet Bakanlığı yetkililerince Metris R
Tipi Ceza İnfaz Kurumu hakkında gerçekleştirilen sunuma atıfta bulunularak R
Tipi Ceza İnfaz Kurumlarının (Rehabilitasyon Merkezlerinin) 5275 sayılı
Kanun’un 18. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan "Hapsedilme ve diğer nedenlerden kaynaklanan akıl
hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları bulunup da ruh ve sinir hastalıkları
hastanelerinde tutulmaları gerekli görülmeyerek infaz kurumlarına geri
gönderilenlerin cezaları, belirlenen infaz kurumlarının mahsus bölümlerinde
infaz edilir." hükmü doğrultusunda hizmet veren kurumlar
olduğu, sağlık kurulu raporu ile ilgili kanun maddesi kapsamında
değerlendirilen tutuklu ve hükümlülerin bu rehabilitasyon merkezlerinde uzman
personelce takip edilerek tedavilerinin yapıldığı bilgisi aktarılmıştır (bkz. §
38).
88. Bu bilgiler ışığında rehabilitasyon merkezlerinin, Adli Tıp
Kurumu raporu için bekletilen veya tek başına öz bakımını yapamayan, başkasının
bakım ve yardımına muhtaç tutuklu veya hükümlülerin barındırılması ile
rehabilitasyon ve tedavilerinin sağlanması amacıyla kurulmuş bakımevi
niteliğinde ceza infaz kurumları olduğu anlaşılmaktadır.
89. Başvurucu, bireysel başvuruda bulunduktan sonra engelli
olması nedeniyle halihazırda tutulmakta olduğu Rehabilitasyon Merkezine sevk
edildiğini Anayasa Mahkemesine bildirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu, anılan
Merkezde yaşamını tek başına idame ettiremediği veya bu konuda ciddi
zorluklarla karşılaştığı yönünde de herhangi bir bilgi sunmamıştır.
90. Bu çerçevede Rehabilitasyon Merkezinin resmî internet
sitesinden temin edilen bilgilerin (bkz. §§ 42, 43) yanı sıra Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 30/6/2016 tarihli yazısı
(bkz. § 44) ve bu yazı ekinde sunulan İzleme Kurulu raporlarında (bkz. §§ 45,
46) sunulan bilgiler, başvurucunun tutulma koşullarının incelenmesi bakımından
dikkate alınabilecek en önemli verilerdir.
91. Resmî internet sayfasında yer verilen bilgilerden Merkezin
13/1/2015 tarihinde hizmete açıldığı 24/11/2015 tarihinde hükümlü kabulüne
başladığı ve başvurucunun anılan Merkeze, bu tarihten beş ay sonra nakledildiği
anlaşılmaktadır (bkz. § 40).
92. Resmî internet sayfasında yer verilen açıklamalara göre
Merkez 150 tutuklu ve hükümlü kapasitelidir (bkz. §§ 40 vd.). Kadın, erkek ve
çocuk hükümlü ve tutukluların bulunduğu Merkezde üçer kişilik kırk altı oda ve
her biri tek kişilik on iki oda bulunmaktadır. Merkez, idari bölüm hariç toplam
altı bloktan oluşmaktadır. Bu blokların her biri için ayrı olmak üzere toplam
altı adet havalandırma bahçesi ve iki hobi bahçesi, revir, fotoğrafhane ile
güvenlik hizmetleri ve adli işlemlere mahsus kısımlar bulunmaktadır. Muayene
odaları, tabip odası, kantin, açık görüş salonu, berberhane,
kütüphane, şok odaları, yemekhane, bireysel görüşme odaları ve 1 adet dış bahçe
mevcuttur. Anılan sayfadaki açıklamalara göre Merkezde hükümlü ve tutukluların
ihtiyaçlarının her an karşılanabilmesi amacıyla yirmi bir doktor odası, on iki
sağlık memuru odası, sekiz grup terapi odası, sekiz özel terapi odası, bir tane
diş muayenehanesi, bir tane fizik tedavi ünitesi bulunmaktadır. Toplam yirmi
adet üçer kişilik odalardan oluştuğu anlaşılan B ve C blokların bedensel
engellilere ayrıldığı anlaşılmaktadır.
93. Aynı şekilde Merkeze ait internet sayfasında verilen
bilgilere göre, tutuklu ve hükümlülere yirmi dört saat sağlık hizmeti
sağlanmaktadır. Öz bakımını kendi başına yapamayan hükümlü ve tutukluların
beslenme ve temizlik ihtiyaçları yardımcı personel aracılığıyla yapılmaktadır
(bkz. § 43). Benzer tespitler İzleme Kurulu raporlarında da yer almaktadır
(bkz. §§ 45, 46). Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünün 30/6/2016 tarihli yazısında ise Merkezde bulunan tutuklu/hükümlülerin kişisel ihtiyaçlarının, sağlık
işlemleri ve psikolojik destek bakımından azami derecede takip edildiği,
önceden belirlenen program dahilinde ihtiyacı olan tutuklu/hükümlülerin rutin
kişisel bakım ve ihtiyaçlarının titizlikle yerine getirildiği, her odada acil
çağrı butonları yer aldığı, bunun yanında sağlık durumları nedeniyle öz bakım becerilerini
yerine getiremeyen, ağır hasta tutuklu/hükümlülerin odalarında taşınabilir acil
çağrı butonları yer aldığı ve kullanıldığı durumlarda ilgili görevlilerce
çağrıda bulunan tutuklu/hükümlünün odasına ivedilikle gidilerek ihtiyaçlarının
giderildiği bildirilmiştir (bkz. § 44).
94. Resmî internet sitesindeki verilerden Merkez bünyesinde
müdürler, psikolog, sosyolog, öğretmen, yedi infaz ve koruma başmemuru, elli beş infaz ve koruma memuru, üç katip, bir
sivil memur, bir hizmetli, üç sağlık memuru, bir elektrik teknisyeni, bir
şoför; yardımcı personel olarak beş doktor, bir psikiyatr, bir fizyoterapist,
altı acil tıp teknisyeni, yirmi hasta bakıcı olmak üzere toplam yüz on
personelin görev yaptığı anlaşılmaktadır (bkz. § 43). Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 30/6/2016 tarihli yazısında
(bkz. § 44) ve İzleme Kurulu raporlarında sunulan veriler de belirtilen
rakamlarla yaklaşık olarak örtüşmektedir (bkz. §§ 45, 46).
95. Belirtilen şartlar altında başvurucunun tutma koşullarının
öznel durumu ile uyumlu hale getirilmesi ve infaz koşullarının, hapis cezasının
doğal sonucu olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan
kaynaklanan acının ötesine geçerek insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele
düzeyine varmasının önlenmesi bakımından gerekli tedbirlerin alındığının kabulü
gerekir.
96. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence
altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
97. Somut olayda işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine
karar verilmesi nedeniyle başvurucunun infazın ertelenmesi taleplerinin reddine
dair kararlara karşı öngörülen itiraz yolunun etkisiz olduğuna ilişkin
Anayasa'nın 40. maddesi kapsamında ileri sürülen iddianın ayrıca incelenmesine
gerek görülmemiştir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İşkence ve kötü muamele yasağı ile bu kapsamda etkili
başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence
altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. İşkence ve kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak
Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkı yönünden ayrıca
İNCELEME YAPILMASINA YER OLMADIĞINA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.