TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ERGİN AKTAŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/14810)
Karar Tarihi: 21/9/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Hüseyin MECEK
Başvurucu
Ergin AKTAŞ
Yasal Temsilcisi
Fatma AKTAŞ
Vekili
Av. Gülizar TUNCER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, cezaevinde kalamayacağı yönünde adli tıp raporu bulunmasına ve dolayısıyla serbest bırakılması gerekmesine rağmen ayrımcı gerekçelerle cezaevinde tutulması nedeniyle yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ve ayrımcılık yasağının; infaza ara verilmesi talebinin hakkaniyete aykırı olarak reddedilmesi ve bu karara karşı itirazın yetersiz gerekçelerle reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/9/2014 tarihinde İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/7/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/2/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş sunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
1. Bireysel Başvuru Öncesi Süreç
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 9/2/2011 tarihinde Doğubayazıt İlçe Emniyet Müdürlüğü Uluyol hizmet binası girişinde bulunan polis noktasına el yapımı bomba atmaya çalışırken bombanın elinde patlaması sonucunda sol kolu ve sağ bileği ampute olmuştur (kesilmiştir).
8. Başvurucu, Doğubayazıt Sulh Ceza Mahkemesince 11/2/2011 tarihinde tutuklanmış ve hakkında Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK 250. madde ile görevli) 20/4/2011 tarihli iddianamesi ile aynı yer 2. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
9. Yargılama sonucunda Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/1/2012 tarihli ve E.2011/118, K.2012/7 sayılı kararı ile başvurucunun, devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak suçundan ağırlaştırılmış müebbet, kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 18 yıl ve izinsiz olarak tehlikeli madde bulundurmak suçundan 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
10. Anılan karar, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 18/6/2012 tarihli ve E.2012/3291, K.2012/7740 sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir. Anılan tarih itibarıyla başvurucunun, Erzurum H Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu anlaşılmaktadır.
11. Başvurucu bilinmeyen bir tarihte Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiş olup anılan Hastanenin Sağlık Kurulunun 30/5/2013 tarihli ve 1518 sayılı raporunun ilgili kısımları şöyledir:
"Mahallinde tedavisi uygundur. El-ön kol protezi takılırsa protez rehabilitasyonu görmesi (sağlık kuruluşlarının mahkumlara ayrılan bölümlerinde) uygundur. Oy birliği ile karar verildiğini bildirir sağlık kurulu raporudur."
12. Başvurucu, bilinmeyen bir tarihte infazın ertelenmesi talebinde bulunmuş ve ardından Metris 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.
13. Başvurucu, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 9/7/2013 tarihli ve 2013/22676 sayılı yazısı ile Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kuruluna sevk edilmiştir. Anılan Kurulun 12/7/2013 tarihli ve 8207 karar numaralı raporunun ilgili kısımları şöyledir:
"...
a- Hâlihazırda T.C. Anayasası'nın 104/2-b maddesinde belirtilen sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali kapsamında değerlendirilmediği,
b- 6291 sayılı [Y]asa'nın 1. maddesinde tanımlanan 105/A maddesinin 3. bendi b fıkrası gereğince maruz kaldığı ağır sakatlık nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyeceği, bir başkasının desteği ile bakıma muhtaç olduğu,
c- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 16/6. maddesi gereği maruz kaldığı ağır sakatlık nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyeceği, kanun maddesinde belirtilen diğer husus 'toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturup oluşturmayacağı' değerlendirmesinin adli tıbbi bir konu olmadığı oy birliği ile mütalaa olunur."
14. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 14/8/2013 tarihli ve 2013/7-16804 sayılı kararı ile başvurucunun infazın ertelenmesi talebinin reddine karar verilmiştir. Anılan kararın ilgili kısımları şöyledir:
İlam dosyası ve eki Adli Tıp Kurumunun raporu incelendi.
Hükümlünün cezasının [a]ğırlaştırılmış [m]üebbet [h]apis cezası olduğu tespit edilmekle;
... 5275 [s]ayılı ... Kanun'un 25 (ı) maddesi gereğince; Hükümlünün cezasının infazına, hiçbir surette ara verilemeyeceğinden ayrıca Hükümlü hakkında uygulanacak tüm sağlık tedbirleri, tıbbi tetkik ve zorunluluklar hariç ceza infaz kurumlarında, mümkün olmadığı takdirde tam teşekküllü Devlet yada Üniversite hastanelerinin tek kişilik ve yüksek güvenlikli mahkum koğuşlarında uygulanması gerektiğine hükmedilmekle,
İnfazın [e]rtelenmesi [t]alebinin [reddi] ile kararın hükümlüye tebliğine, karara karşı İnfaz Hakimliğine itiraz yolu açık olmak üzere karar verildi."
15. Başvurucu 16/8/2013 tarihli dilekçe ile anılan ret kararına karşı Bakırköy 1. İnfaz Hakimliğine itiraz yoluna başvurmuştur.
16. Bakırköy İnfaz Hâkimliğinin 27/8/2013 tarihli ve E.2013/921, K.2013/949 sayılı görevsizlik kararı ile başvurucunun itirazı, mahkûmiyet kararını veren Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.
17. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/10/2013 tarihli ve 2013/435 Değişik İş sayılı kararı ile başvurucunun itirazının reddine karar verilmiştir.
18. Başvurucu bilinmeyen bir tarihte Ümraniye T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.
19. Başvurucu 13/3/2014 tarihinde anılan Cezaevi vasıtasıyla İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına müracaatta bulunarak hapis cezasının infazının ertelenmesini ve "Cumhurbaşkanlığının af yetkisini kullanmasını" talep etmiştir.
20. Bunun üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 18/3/2013 tarihli ve 2014/7-458 sayılı yazısı ile Ümraniye T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan başvurucunun tam teşekküllü bir hastaneye sevki ile muayene ve tetkikleri yaptırılarak hasta olup olmadığının, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 16. maddesi gereğince cezasının ertelenmesinin gerekip gerekmediğinin, cezanın infazına Cezaevinde devam edilmesinin hayati tehlike oluşturup oluşturmayacağının, oluşturuyorsa erteleme süresinin, başvurucunun rahatsızlığının Anayasa'nın 104. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde yazılı "sürekli hastalık, sakatlık ve kocama" hâli niteliğinde olup olmadığının sağlık kurulu raporu ile tespiti istenmiştir.
21. Anılan yazı üzerine başvurucu 19/3/2014 tarihinde Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir. Anılan Hastane Sağlık Kurulunun 7/4/2014 tarihli ve 787 numaralı raporunun sonuç kısmında, başvurucunun sağlık kurulunda son değerlendirme sırasında sorulan sorulara cevap vermemesi ve kurul üyelerinin muayene talebini reddetmesi nedeniyle kesin karara varılamadığı, bu nedenle nihai kararın Adli Tıp Kurumu tarafından verilmesinin uygun olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
22. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 24/4/2014 tarihli ve 2011/70 sayılı yazısı ile Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kuruluna sevk edilen başvurucu hakkında düzenlenen 30/4/2014 tarihli ve 5366 karar numaralı raporun sonuç kısmı şöyledir:
b- Tedavisi ve poliklinik kontrollerinin sağlanması halinde amputasyonunun hayati tehlike yaratacağına dair tıbbi bulguların tespit edilmediği,
c- 5275 sayılı ... Kanun'un 16/6. maddesi gereği maruz kaldığı ağır sakatlık nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyeceği, kanun maddesinde belirtilen diğer husus 'toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturup oluşturmayacağı' değerlendirmesinin adli tıbbi bir konu olmadığı,
d- Mevcut sol ön kol orta-alt 1/3 seviyesinden, sağ el bilek eklem seviyesinin üstünden amputasyonunun tıbben iyileşmesinin beklenmediği oy birliği ile mütalaa olunur."
23. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 27/5/2014 tarihli ve 2014/7-458 sayılı kararı ile başvurucunun ileri sürdüğü hususların "5275 sayılı Kanun'un 16. maddesinin (6) numaralı fıkrası kapsamında değerlendirilecek nitelikte bulunmadığı" gerekçesiyle infazın ertelenmesi talebinin reddine karar verilmiştir.
24. Başvurucu 2/6/2014 tarihinde anılan ret kararına karşı Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yoluna başvurmuştur.
25. Anılan Mahkemenin 4/7/2014 tarihli ve 2014/341 Değişik İş sayılı kararı ile "eylemlerinin toplum güvenliği bakımından ağır tehlike oluşturduğu gibi, hükümlünün mahkumiyetine ve sonuç cezasına konu eylemi ve dosyaya yansıyan hali nazara alındığında, toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlikenin kalkmadığı'' gerekçesiyle başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.
26. Başvurucunun Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına yaptığı itiraz, Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesinin6/8/2014 tarihli ve 2014/591 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir. Anılan kararın ilgili kısımları şöyledir:
''... Hükümlü bu karara itiraz etmiş ise de kendisinin terör örgütü faaliyeti kapsamında patlayıcı madde atarken patlayıcı maddenin elinde patlaması ile yaralandığı ve böylece bu eylemden dolayı mahkum olduğu anlaşılmaktadır. 5275 Sayılı Kanunun 16/6 maddesi gereğince sadece ağır hastalık ve sakatlık erteleme için yeterli olmayıp aynı zamanda toplum için ağır ve somut tehlike oluşturmama konusunda kanaate varma şartı bulunmaktadır. Hükümlünün mahkumiyetine konu olan eylem dikkate alındığında kararına itiraz edilen mahkemenin hükümlünün toplum için ağır ve somut tehlike oluşturduğuna ilişkin gerekçesi mahkememizce de yerinde görüldüğünden itirazın reddine karar verilmiştir.
Kaldı ki Adli Tıp Kurumu raporunda da hükümlünün kolunun kesilmiş olmasına ilişkin sakatlığının sürekli hastalık veya kocama niteliğinde olmadığı, kontrollerinin yapılması halinde ağır tehlike arz etmediği, bu... durumda ise kanunun aradığı şartın gerçekleşmediği anlaşılmıştır.
..."
27. Başvurucu, anılan kararı 21/8/2014 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.
28. Başvurucu 4/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuş olup anılan tarih itibarıyla Ümraniye T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu anlaşılmaktadır.
2. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç
29. Başvurucu 23/3/2015 tarihinde yeniden "infazın ertelenmesi" talebinde bulunmuştur.
30. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 3/4/2015 tarihli ve 2014/7-458 sayılı yazısı ile 5275 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesi uyarınca başvurucunun hapis cezasının infazının geri bırakılması "yasal olarak mümkün olmadığından" anılan talebinin reddine karar verildiği bildirilmiştir.
31. Başvurucu 15/5/2015 tarihinde Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiş ve infaz dosyası Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
32. Başvurucu 2/2/2016 tarihinde Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumuna (Rehabilitasyon Merkezi) nakledilmiştir.
33. Bilinmeyen bir tarihte yeniden infaza ara verilmesi talebinde bulunan başvurucu, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kuruluna sevk edilmiştir. Anılan İhtisas Kurulunun 17/2/2016 tarihli ve 3006 karar numaralı raporunun ilgili kısımları şöyledir:
a. 5275 sayılı ... Kanun'un 16/2. maddesi kapsamında değerlendirilmediği
b. 5275 sayılı ... Kanun'un 16/6. maddesi kapsamında değerlendirildiği, hayatını yalnız idame ettiremeyeceği, ayrıca aynı maddede sözü geçen 'toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturup oluşturmayacağı' değerlendirmesinin adli tıbbi bir konu olmadığı, 1 (bir) yıl süre ile cezasının infazının tehirinin uygun olduğu,
c. 6291 sayılı [Y]asa'nın 1. maddesi ile değişik 5275 sayılı [Y]asa'nın 105/A maddesinin 3-B fıkrası kapsamında değerlendirildiği, hayatını yalnız idame ettiremeyeceği,
d. T.C. Anayasası'nın 104/b maddesinde belirtilen sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali kapsamında değerlendirilmediği oy birliği ile mütalaa olunur."
34. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 7/3/2016 tarihli ve 2015/7-17589 sayılı kararı ile 5275 sayılı Kanun'un 25. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ı) bendindeki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarına ilişkin ilamların infazına ara verilemeyeceğine dair hükme dayanılarak başvurucunun infaza ara verilmesi talebinin reddine karar verilmiştir.
35. Anılan karar, başvurucuya 9/3/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
36. Başvurucu 26/4/2016 tarihinde Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Rehabilitasyon Merkezi) sevk edilmiştir.
B. Tutma Koşulları
1. Genel Olarak R Tipi Ceza İnfaz Kurumları (Rehabilitasyon Merkezleri)
37. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu tarafından yayımlanan "Ceza İnfaz Kurumlarında Hükümlü ve Tutuklulara Sunulan Sağlık Hizmetleri Hakkında İnceleme Raporu"nun (TBMM Raporu) "Rehabilitasyon Merkezleri" başlıklı kısmı şöyledir:
"Akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları bulunup da ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde tutulmaları gerekli görülmeyerek infaz kurumlarına geri gönderilen mahpusların cezasının infazını sağlamak üzere Elazığ, Samsun, Manisa, Adana ve İstanbul-Metris’de rehabilitasyon merkezleri bulunmaktadır. 5275 sayılı Kanun’un 18’inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilen hükümlü ve tutukluların tedavileri, bu rehabilitasyon merkezlerinde görevli uzman personelce takip edilmek suretiyle yapılmaktadır."
38. Türkiye İnsan Hakları Kurumunun (TİHK) 29/5/2014 tarihli "Ceza İnfaz Kurumlarında Bulunan Tukuklu ve Hükümlülerin Sağlık Hizmetlerine Erişimi Hakkında İnceleme Raporu"nun (TİHK Raporu) R tipi ceza infaz kurumları ile ilgili kısmı şöyledir:
Öncelikle Adalet Bakanlığı yetkililerince Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumu hakkında sunum gerçekleştirilmiştir.
Sunumda;
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 18. maddesinin 1. bendinde yer alan 'Hapsedilme ve diğer nedenlerden kaynaklanan akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları bulunup da ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde tutulmaları gerekli görülmeyerek infaz kurumlarına geri gönderilenlerin cezaları, belirlenen infaz kurumlarının mahsus bölümlerinde infaz edilir.' hükmü doğrultusunda hizmet veren, yurt çapında beş adet rehabilitasyon merkezi (Elazığ, Samsun, Manisa, Adana ve Metris) bulunduğu, sağlık kurulu raporu ile ilgili kanun maddesi kapsamında değerlendirilen tutuklu ve hükümlülerin bu rehabilitasyon merkezlerinde uzman personelce takip edilerek tedavilerinin yapıldığı, ...
... belirtilmiştir."
2. Başvurucunun Tutulduğu Rehabilitasyon Merkezi
39. Başvurucu bireysel başvuruda bulunduktan sonra engelli olması nedeniyle hâlihazırda tutulmakta olduğu Rehabilitasyon Merkezine sevk edildiğini Anayasa Mahkemesine bildirmemiştir. Bu çerçevede başvurucu, kendisi gibi yaşamını tek başına idame ettiremeyen engelli hükümlüler için özel olarak kurulmuş olan anılan Merkezde yaşamını tek başına idame ettiremediği veya bu konuda ciddi zorluklarla karşılaştığı yönünde de herhangi bir bilgi sunmamıştır.
40. Resmî internet sayfasında yer verilen (bkz. http://www.menemenrcik .adalet.gov.tr) bilgilere göre Merkezin 13/1/2015 tarihinde hizmete açıldığı ve 24/11/2015 tarihinde hükümlü kabulüne başlandığı ve başvurucunun anılan Merkeze, hükümlü kabul edilmeye başlandığı tarihten beş ay sonra nakledildiği anlaşılmaktadır.
41. Rehabilitasyon Merkezinin oldukça yeni olması nedeniyle ulusal veya uluslararası herhangi bir kurum tarafından denetlenmesi sonucunda yayımlanmış bir rapora ulaşılamamıştır.
42. Buna karşılık Merkezin internet sayfasında "R Tipi Ceza İnfaz Kurumu Nedir?" başlığı altında yer verilen açıklamalar, somut başvurunun incelenmesi açısından değerlendirilebilir niteliktedir. Anılan web sitesinde yer alan açıklamalar şöyledir:
"R Tipi Ceza İnfaz Kurumları 150 hükümlü ve tutuklu kapasitelidir. Kadın, Erkek ve Çocuk hükümlü ve tutukluların bulunduğu ceza infaz kurumları 3'er kişilik 46 oda, tek kişilik 12 oda bulunmakla beraber, 6 blok ve idari bölümden oluşmaktadır.
Menemen R Tipi Ceza İnfaz Kurumumuzda A, B, C, D, E ve F blokları vardır. Bu blokların her biri için ayrı olmak üzere toplam 6 adet havalandırma bahçesi ve 2 Hobi bahçesi vardır. İdari bölümde ise gerekli bürolar vardır. Kurum mahkum kabul girişinde jandarma odası, revir, fotoğrafhane, X ray cihazı ile arama yeri mevcuttur.
R Tipi Ceza İnfaz Kurumu içerisinde 1 adet Segbis Odası, 3 adet Avukat görüş yeri, 8 adet Kapalı görüş yeri vardır. Muayene Odaları, Tabip Odası, Kantin, Açık görüş salonu, Berberhane, Kütüphane, Şok Odaları, Yemekhane, Bireysel Görüşme Odaları ve 1 adet Dış Bahçe mevcuttur.
R Tipi Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü ve tutukluların ihtiyaçlarının her an karşılanabilmesi amacıyla 21 adet Doktor Odası, 12 adet Sağlık Memuru Odası, 8 adet Grup Terapi Odası, 8 adet Özel Terapi Odası, 1 adet Diş Muayenehanesi, 1 adet Fizik Tedavi Ünitesi bulunmaktadır.
Menemen R Tipi Ceza İnfaz Kurumu içerisinde;
A BLOK : Kadın Kısmı ve Asosyaller Kısmı olmak üzere toplam 12 kişilik tekli odalar mevcuttur.
B BLOK : Fiziksel Engelliler ve İşçi Kısmı olmak üzere toplam 10 adet 3'er kişilik odalar mevcuttur.
C BLOK : Fiziksel Engelliler Kısmında toplam 10 adet 3'er kişilik odalar mevcuttur.
D BLOK : Kadın ve Çocuk Kısmında 6 adet 3'er kişilik odalar mevcuttur.
E BLOK : Ruhsal Engelliler Kısmında toplam 10 adet 3'er kişilik odalar mevcuttur.
F BLOK : Ruhsal Engelliler Kısmında toplam 10 adet 3'er kişilik odalar mevcuttur."
43. Anılan Merkezin internet sayfasında "Kurumumuz" başlığı altında yer verilen bilgiler ise şöyledir:
"Menemen ilçesi Hatundere mevkisinde 1974-2010 yılları arasında Tekel Tütün Depoları olarak kullanılan binaların Adalet Bakanlığı’na devri sonrasında Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğümüzce ihaleye çıkılarak yapımına başlanılan Menemen Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü bünyesinde bulunan Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumumuz; Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğümüzün oluru ile 13.01.2015 tarihinde hizmete açılmıştır.
Kurumumuz 24.11.2015 tarihinden itibaren hükümlü ve tutuklu kabulüne başlamıştır. Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Adalet Bakanlığı bünyesinde Türkiye’de bağımsız olarak kurulan ilk rehabilitasyon merkezidir. Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumumuzda fiziksel ve ruhsal engelli olan hükümlü ve tutuklular barındırılmaktadır.
Kurumumuzda barındırılan hükümlü ve tutuklulara kurumumuz bünyesinde 24 saat sağlık hizmeti sağlanmaktadır. Kendi öz bakımlarını yapamayan hükümlü ve tutuklulara yaşantılarını sağlıklı, temiz bir ortamda sürdürebilmesi, beslenme ve temizlik ihtiyaçları yardımcı personel aracılığıyla yapılmaktadır. Kurumuzda barındırılan hükümlü ve tutkuluların rehabilite edilmesi için kurum bünyesinde uzman ekip tarafından fiziksel, ruhsal tedavi yapılmakta, eğitim servisi, psikososyal servis tarafından spor ve sosyal faaliyetler planlanmaktadır. Kurumumuzun belirtilen faaliyetler çerçevesinde hükümlü ve tutukluların cezalarının bitiminde, fiziksel ve ruhsal bakımdan uyum sağlayabilecek hazır bireyler olarak topluma kazandırılması amaçlanmaktadır.
Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumumuzda; Kurum Müdürü, Kurum 2. Müdürü, Psikolog, Sosyolog, Öğretmen, 7 İnfaz ve Koruma Başmemuru, 55 İnfaz ve Koruma Memuru, 3 Katip, 1 Sivil Memur, 1 Hizmetli, 3 Sağlık Memuru, 1 Elektrik Teknisyeni, 1 Şoför ve Yardımcı Personel Olarak 5 Doktor, 1 Psikiyatr, 1 Fizyoterapist, 6 Acil Tıp Teknisyeni, 20 Hasta Bakıcı olmak üzere 110 Personel görev almaktadır."
44. Bakanlık, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 30/6/2016 tarihli ve 81509476-209.03.00.00-2016-E.1081/81405 yazısının ilgili kısımları şöyledir:
Adı geçenin 26/04/2016 tarihinde Bakanlık emri gereğince Ceza İnfaz Kurumlarının Tahsisi ve Nakil İşlemleri hakkında 151 Nolu Genelge'nin 9 uncu maddesinin altıncı fıkrası uyarınca 'Hastalık nedeniyle' ve 5275 sayılı Kanun'un 16 ncı maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan şu an barındırıldığı Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiği,
...
Öte yandan;
Bilindiği üzere; Ceza infaz kurumuna ilk kez alınan hükümlü ve tutuklunun, kabul odasında geçen sürede, tıbbi gizliliğe uygun olarak, kendisinin ve çevresindekilerin ruhsal ve bedensel iyiliği için, ilk kabul muayenesi yapılarak sağlık bilgileri kaydedilmektedir.
Kurumun sağlık koşullarının düzenlenmesi hekim tarafından yapılmaktadır. Hükümlü ve tutukluların, beden ve ruh sağlığının korunması, hastalıklarının tanısı için, ilk muayene ve tedavi hizmetleri kurumda verilmekte; ileri tetkik, tedavi ve rehabilitasyon gerekenler devlet hastanelerine, daha ileri sağlık hizmeti gerekenler ise üniversite hastanelerine sevk edilmekte; tüm muayene ve tedavi sonuçları kişinin sağlık dosyasına kaydedilmektedir.
Yasa gereği gerekli olan her türlü muayene ve tedavi, devletin teminatı altında ve ücretsizdir.
Kurum hekimi, aile hekimi ve diş hekiminin uygun gördüğü durumlarda hastaneye sevkler yapılarak hükümlü/tutuklulara gerekli sağlık hizmeti verilmektedir.
Ayrıca acil durumlarda derhal 112 Acil Servis'e haber verilerek gerekli tıbbi müdahalede bulunulmakta ve gerek görülmesi halinde ambulansla hastaneye sevk sağlanmaktadır.
Hastaneye sevk edilen hükümlü ve tutuklulardan hastanede yatarak tedavi görmesi uzman hekim tarafından gerekli görülenler, hastanelerin mahkum koğuşuna alınarak tedavi ve takibi burada sürdürülmektedir.
Hastanede yatarak tedavisi gerekli hükümlü/tutukluların tedavilerini yapan hekimin raporuyla zorunlu olduğunun bildirilmesi halinde eşi, annesi, babası, kardeşi, bunların olmaması durumunda Cumhuriyet Başsavcılığının uygun gördüğü bir aile yakını hastanın yanında refakatçi olarak bulundurulabilmektedir. Sürekli hastalık, sakatlık veya kocama hali nedeniyle bir başkasının bakımına muhtaç olan, ancak hastanede yatırılmasına gerek görülmeyen hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumunda ayrı bir bölümde barındırılarak günlük bakımları kurum iç hizmetlerinde çalıştırılan kişilerce yapılmaktadır.
Ayrıca; ağır ve sürekli hastalığı bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında 5275 sayılı Kanunun 16/6'ncı maddesi kapsamında, kişinin talebi veya ceza infaz kurumu idaresince re'sen, ceza tehiri işlemi başlatılmakta olup; Adli Tıp Kurumu raporu ile uygun görülmesi ve Cumhuriyet Başsavcılığının da toplum güvenliği açısından değerlendirmesinin ardından tahliyesine karar verilmesi halinde, hükümlü tedavisi tamamlanıncaya kadar ceza tehirinden faydalanmaktadır.
Hastalığı nedeniyle Adli Tıp Kurumundan rapor bekleyen ya da tek başına öz bakım becerisini yapamayan ve başkasının bakımına muhtaç olan hasta tutuklu ve hükümlülerin barındırılması, rehabilite ve tedavilerini sağlamak amacıyla Metris ve Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumları faaliyete geçirilmiştir.
Hükümlünün şu an bulunduğu Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ise 150 kişilik kapasiteye sahip olup; yalnızca ağır ve bakıma muhtaç hükümlü ve tutukluların barındırılmaktadır.
Hizmet alımı yolu ile yapılan ihale sonucunda hizmet vermekte olan3 pratisyen hekim, 1 psikiyatrist, 1 fiziyoterapist, 4 sağlık memuru, 20 hasta bakıcı, Bakanlık bünyesinde 3 sağlık memuru veayrıca Sağlık Bakanlığına bağlı olarak haftanın Cuma günleri hizmet vermekte olan diş hekiminin olduğu, kurumda sağlık hizmeti tam gün kesintisiz olarak verilmektedir.
Ceza infaz kurumunda bulunan her hükümlü ve tutuklunun kişisel ihtiyaçlar, sağlık işlemleri ve psikolojik destek bakımından azami derecede takip edilerek ilgili mevzuata uygun olarak cezalarını infaz etmeleri sağlanmakta ve kurumca önceden belirlenen program dahilinde ihtiyacı olan her hükümlü ve tutuklunun rutin olarak kişisel bakımların, kişisel ihtiyaçların titizlikle yerine getirilmektedir.
Ayrıca kurumda bulunan her odada acil çağrı butonları yer almakta, bunun yanında sağlık durumları nedeniyle öz bakım becerilerini yerine getiremeyen, ağır hasta hükümlü ve tutukluların odalarında portatif (taşınabilir) acil çağrı butonları yer almakta ve olası durumlarda ilgili görevlilerce ivedi olarak talepte bulunan her hükümlü ve tutuklunun odasına gidilerek ihtiyaçlarının yasal mevzuat çerçevesinde yerine getirilmektedir.
Ceza infaz kurumunun mevcut olan yapısı nedeniyle bünyesinde özel duruma sahip hasta, bakıma muhtaç, öz bakım becerilerini yerine getiremeyen hükümlü ve tutuklulardan oluşması nedeniyle mevzuatta belirtilen makam ve mercilerce sıklıkla denetlenmekte yapılan denetimler sonucunda kurum uygulamaları hakkında mevzuat dışı yapılan bir uygulama olmadığı yönünde kararlar verilmektedir.
Son olarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Bakanlık ve HSYK Muhabere Bürosunun 18/05/2016 tarihli ve 2016/B.M 15053 sayılı izni ile İzmir İl İnsan Hakları Kurulu Cezaevi ve Gözaltı Birimleri İzleme Komisyonu'nun 23/05/2016 tarihinde ceza infaz kurumunu ziyaret ederek ceza infaz kurumu koşullarını yerinde gözlemlediği tespit edilmiş olup, buna ilişkin bilgi ve belgeler ekte sunulmuştur."
45. Üyeleri İl İnsan Hakları Kurulu Başkanlığı tarafından belirlenen Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri 2 No.lu İzleme Kurulu (İzleme Kurulu) tarafından 22/1/2016 tarihinde Rehabilitasyon Merkezine gerçekleştirilen ziyaret sonucunda düzenlenen aynı tarihli raporda, kapasitesi yüz elli kişi olan Merkezin ziyaret tarihi itibarıyla mevcudunun on altı kişi olduğu, iki kişinin tutuklu diğerlerinin hükümlü olduğu, kaldıkları odaların üçer kişilik ve tek kişilik olduğu, 24/11/2015 tarihinde mahkûm kabulüne başladıkları için tam kapasiteye geçilmediği, kantinin faal olduğu, beş hekimin yirmi dört saat esasına göre hizmet verdiği, üç pratisyen, bir fizyoterapist ve psikiyatrist, altı sağlık memuru ve yirmi hasta bakıcının yanı sıra bir kurum müdürü ve geçici görevli ikinci müdür ile yedi infaz koruma başmemuru ve yetmiş dört infaz koruma memurunun görev yaptığı, yemeklerin açık cezaevinden geldiği, sıcak/soğuk su sorunu yaşanmadığı, iç güvenlik, sevk ve nakil işlemlerinde sorun olmadığı tespit edilmiştir. Aynı raporda C1 koğuşundan H.Ç., C2 koğuşundan M.S.E., C3 koğuşundan F.Y., C4 koğuşundan B.E., C6 koğuşundan A.B. ile görüşüldüğü, anılan kişilerin genel olarak herhangi bir sorunları olmadığını ifade ettikleri, A.B.nin tekerlekli sandalye kullanması nedeniyle lavaboya sığamadığını ve giriş-çıkışlarda sorun yaşadığını bildirerek bu sorunun çözülmesini istediği, Kurul üyelerinin durumu Merkezin 2. müdürüne ilettikleri ifade edilmiştir. C5 koğuşundaki K.K.nın konuşamaması ve R.K.nın ise o sırada hastanede olması nedeniyle adı geçenlerle görüşme yapılamadığı anlaşılmıştır.
46. İzleme Kurulu tarafından 6/4/2016 tarihinde Rehabilitasyon Merkezine gerçekleştirilen ziyaret sonucunda düzenlenen aynı tarihli raporda 22/1/2016 tarihli bir önceki raporla benzer tespitlere yer verildiği, önceki rapordan farklı olarak Merkezin ziyaret tarihi itibarıyla mevcudunun otuz beş kişi olduğu, sağlık memuru sayısının yediye yükseltildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca yaşam şartları ve fiziki yapıya ilişkin önceki rapordaki tespitlere ek olarak öz bakımını yapamayan tutuklu/hükümlülere banyo ve temizlikte hasta bakıcıların yardım ettikleri, on beş günlük periyodlarla kişisel bakım kontrollerinin yapıldığı tespitlerine yer verilmiştir. Aynı raporda tutuklu/hükümlülerden A.S., E.Ö., N.E., S.Y., K.K. ve A.O. ile görüşüldüğü, anılan kişilerin genel olarak herhangi bir sorunları olmadığını, görevlilerin kendilerine yardımcı olduklarını, herhangi bir şikâyetleri olmadığını ifade ettikleri, fizik tedavi almakta olan N.E.nin fizik tedavi cihazının yeterli olmadığını bildirdiği, durum ilgili görevliye sorulduğunda Bakanlıktan talep edilen ödeneğin beklendiği cevabının alındığı anlaşılmıştır. Önceki raporda ifade edilen, tekerlekli sandalye kullanan tutuklu/hükümlünün tuvalete giriş çıkışlarda yaşadığı sorunun çözülüp çözülmediği ilgili görevliye sorulduğunda tuvalet ve banyonun genişletilmesinin planlandığı ancak bunun için ödenek beklendiği cevabının alındığı belirtilmiştir.
C. İlgili Hukuk
1. Ulusal Hukuk
47. 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesi şöyledir.
"(1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.
(2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.
(3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı, Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir. Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde birer yıllık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir.
(4) Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa, doğumdan itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur.
(5) (Ek: 24/1/2013-6411/3 md.) Kapalı ceza infaz kurumuna girdikten sonra gebe kalanlardan koşullu salıverilmesine altı yıldan fazla süre kalanlar ile eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli sayılanlar hakkında dördüncü fıkra hükümleri uygulanmaz. Bu kişilerin cezasının dördüncü fıkrada öngörülen kısmı, ceza infaz kurumlarında kendileri için düzenlenen uygun yerlerde infaz olunur.
(6) (Ek: 24/1/2013-6411/3 md.) Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir."
48. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlünün muayene ve tedavisi" kenar başlıklı 78. maddesi şöyledir:
“(1) Kurumun sağlık koşullarının düzenlenmesi, hükümlünün acil veya olağan muayene ve tedavisi kurumun hekimi tarafından yapılır. Genel veya hastalık nedeniyle yapılan tüm muayene ve tedavi sonuçları, sağlık izleme kartına işlenir ve dosyasında saklanır.
(2) Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile üniversitelerin sağlık kuruluşları, hükümlülerin tedavileri bakımından gerekli yardımları yapmakla görevlidirler.
(3) Rızası olsa bile hiçbir hükümlü üzerinde tıbbî deney yapılamaz."
49. 5275 sayılı Kanun'un "Hastaneye sevk" kenar başlıklı 80. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlünün sağlık nedeniyle hastaneye sevkine gerek duyulduğunda durum, kurum hekimi tarafından derhâl bir raporla ceza infaz kurumu yönetimine bildirilir."
50. 5275 sayılı Kanun'un "İnfazı engelleyecek hastalık hâli" kenar başlıklı 81. maddesi şöyledir:
"(1) Kurum hekimi veya görevli hekim tarafından yapılan muayene ve incelemeler sonucunda hükümlünün cezasını yerine getirmesine engel olabilecek hastalığı saptanırsa durum, kurum yönetimine bildirilir.”
2. Uluslararası Hukuk
51. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 9/12/1988 tarihli ve 43/173 sayılı kararıyla kabul edilmiş olan "Herhangi Bir Biçimde Tutulan veya Hapsedilen Kişilerin Korunması İçin Prensipler Bütünü"nün “Kötü muameleyi şikâyet hakkı” kenar başlıklı 33. maddesi şöyledir:
“1. Tutulan veya hapsedilen bir kimse veya avukatı, kendisine yapılan muamele hakkında ve özellikle maruz kaldığı işkence veya diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muameleler konusunda, tutma yeri veya hapishaneden sorumlu makama ve daha yüksek bir makama ve gerekirse denetleme ve hukuki çözüm getirme yetkisine sahip makama şikayette ve talepte bulunma hakkına sahiptir.
2. Tutulan veya hapsedilen kimsenin veya avukatın bu prensibin 1. fıkrasında belirtilen hakları kullanma imkanı bulunmuyorsa, tutulan veya hapsedilen kimsenin ailesinin bir üyesi veya bu durum hakkında bilgisi olan her hangi bir kimse yukarıda belirtilen hakları kullanabilir.
3. Şikayet edenin talebi halinde, yapılan şikayet veya taleple ilgili gizlilik korunur.
4. Her bir talep veya şikayet hemen ele alınıp incelenir ve gereksiz gecikmeye meydan vermeksizin cevaplanır. Eğer talep veya şikayet reddedilirse veya aşırı bir gecikme varsa, şikayetçi durumu yargısal veya diğer bir makam önüne getirebilir. Tutulan ve hapsedilen kimse veya bu prensibin birinci fıkrasında belirtilen şikayetçiler bir talepte veya şikayette bulunmaktan ötürü zarara maruz bırakılamazlar.”
52. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin (8/4/1998 tarihli oturumda kabul edilmiş olan) Üye Devletlere Cezaevinde Tıbbi Bakımın Ahlaki ve Kurumsal Yönleri İle İlgili R (98) 7 sayılı Tavsiye Kararı'nın ilgili kısımları şöyledir:
"R (98) 7 SAYILI TAVSİYE KARARINA EK
I. Cezaevinde Tıbbi Bakımın Ana Özellikleri
A. Bir Doktora Müracaat
1. Mahkûmlar cezaevine girdiklerinde ve orada bulundukları süre içerisinde herhangi bir yersiz gecikme olmaksızın ve tutukluluk rejimlerine bakılmaksızın, gerekirse sağlık durumları itibarıyla her zaman bir doktora veya tam mesleki tecrübeye sahip olan bir hemşireye müracaat etme imkânına sahip olmalıdır. Bütün tutuklular cezaevine alınmalarında uygun olan bütün tıbbi uygulamalardan yararlandırılmalıdır. Akli dengesizliğin, cezaevine psikolojik adaptasyonun, uyuşturucu kullanımından kaynaklanan zararlı belirtilerin, hap ve alkol bağımlılığının ve bulaşıcı ve kronik durumların üzerinde özel bir önemle durulmalıdır.
2. Mahpusların sağlık gereksinimlerini karşılayabilmek için, mahpusların sayılarına, sirkülasyonuna ve ortalama sağlık durumlarına dayalı olarak, büyük ceza infaz kurumlarında devamlı surette doktorlar ve tecrübeli hemşireler bulundurulmalıdır.
3. Bir cezaevi sağlık bakım ünitesi en azından açık tedavi ve dış hasta konsültasyonlarını yapabilecek imkanlara sahip olmalıdır. Şayet, mahkûmun sağlık durumu cezaevinde garanti altına alınamayacak bir tedaviyi gerektiriyorsa, cezaevi dışında bulunan sağlık kuruluşlarında ve her türlü güvenlik ortamında tedavinin yerine getirilmesi için mümkün olan her şey yapılmalıdır.
4. Mahpuslar gündüz ve gecenin her anında gerekli olduğunda bir doktora görünebilmelidir. Cezaevi binası ve eklentilerinde ilk yardımda bulunabilecek bir görevli her zaman hazır bulundurulacaktır. Ciddi acil durumlarda doktor, hemşire, personelinin bir üyesi ve cezaevi idaresi haberdar edilmelidir; gözetim personelinin aktif katılımı ve işlemde bulunması esastır.
9. Gerektiğinde, mahpus hastaneye götürülürken kendine doktor veya hemşire personelince refakat edilmelidir.
53. Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT) tarafından kabul edilen standartların ilgili kısımları şöyledir:
Cezaevlerinde sağlık hizmetleri
3. Genel Rapor’dan Alıntı [CPT/Inf (93) 12]
30. Özgürlüklerinden mahrum bırakılmış kişilere sunulan sağlık bakım hizmetleri doğrudan CPT'nin görev alanı ile ilgilidir. [Dipnot: Aynı zamanda bkz. 8 Nisan 1998'de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen cezaevinde sağlık hizmetlerinin etik ve organizasyonel yönlerine ilişkin R (98) 7 No'lu Tavsiye.] Yetersiz sağlık hizmetleri, "insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele" teriminin kapsamına giren koşulların hızla ortaya çıkmasına neden olabilir. Ayrıca belli bir cezaevinde sunulan sağlık hizmetleri, hem o cezaevinde hem de diğer yerlerde (özellikle emniyet birimlerinde) kötü muamelenin önlenmesinde önemli rol oynayabilir. Bunun da ötesinde, söz konusu hizmetler, sunuldukları tesisteki genel yaşama koşulları üzerinde olumlu etkide bulunabilir.
31. Aşağıdaki paragraflarda, cezaevlerinde sağlık hizmetlerini incelerken CPT heyetleri tarafından dikkate alınan bazı konular ele alınmaktadır. Ancak, CPT herşeyden önce, bugüne kadar Komite tarafından ziyaret edilen ülkelerin tamamında olmasa da birçoğunda zaten kabul edilen, tutukluların toplumda yaşayan insanlarla aynı düzeyde tıbbi bakım hakkına sahip olduğu yönündeki genel ilkeye verdiği öneme işaret etmek istemektedir. Bu ilke bireyin temel hakları arasında yer almaktadır.
32. Cezaevi sağlık bakım hizmetlerine yaptığı ziyaretlerde CPT'yi yönlendiren konular, aşağıdaki başlıklar altında ele alınabilir:
a. Doktora erişim
b. Bakımda eşitlik
c. Hastanın onayı ve gizlilik
d. Önleyici sağlık hizmetleri
e. İnsani yardım
f. Mesleki bağımsızlık
g. Mesleki yetkinlik
33. Cezaevine girerken, bütün tutuklular gecikme olmaksızın cezaevinin sağlık hizmetlerinde görev yapan bir kişi tarafından görülmelidir. CPT bugüne kadarki raporlarında yeni gelen her hükümlü ile görüşülmesini ve gerekli ise girişinden sonra mümkün olan en kısa süre içinde bir tıp doktoru tarafından fiziksel muayenesinin yapılmasını tavsiye etmiştir. Bazı ülkelerde, girişteki tıbbi taramanın doktora bağlı tam yetkin bir hemşire tarafından yapıldığı da eklenmelidir. Bu ikinci yaklaşım, mevcut kaynakların daha etkin kullanımını sağlayabilir. [Dipnot: Bu gereklilik daha sonra şu şekilde yeniden yazılmıştır: her yeni gelen hükümlü girişinden sonra mümkün olan en kısa zamanda bir tıp doktoru tarafından görüşmeye alınacak ve fiziki muayenesi yapılacaktır; özellikle tutukevleri söz konusu olduğunda istisnai durumlar dışında, bu görüşme/muayene giriş gününde yapılmalıdır. Girişteki bu tıbbi tarama bir doktora bağlı tam yetkin bir hemşire tarafından da yapılabilir.]
Cezaevine gelişlerinde hükümlülere, sağlık bakım hizmetinin varlığı ve işleyişi hakkında bilgi veren ve hijyenle ilgili temel önlemleri hatırlatan bir kitapçık veya broşür verilmesi de faydalı olacaktır.
34. Tutukluların gözetim altında bulundukları süre boyunca, tutukluluk sürelerinden bağımsız olarak her zaman bir doktora erişimlerinin bulunması gereklidir (özellikle tek başına hücre hapsinde tutulan tutuklular için doktora erişim konusunda bkz. CPT 2. Genel Raporu CPT/Inf (92) 3'ün 56. paragrafı). Sağlık hizmetleri, doktora danışma talepleri gereksiz gecikme olmadan karşılanacak şekilde düzenlenmelidir.
Tutuklular sağlık bakım hizmetine gizlilik ilkesi dahilinde, örneğin kapalı bir zarfta bir not yoluyla ulaşabilmelidir. Ayrıca cezaevi yetkilileri doktorla görüşme taleplerini kendine göre eleme yoluna gitmemelidir.
35. Bir cezaevinin sağlık hizmetleri en azından düzenli ayakta konsültasyon ve acil durumlarda tedavi sunabilmelidir (tabii ki, bunların dışında genellikle yataklı hastane tipi bir birim de olabilir). Her tutukluya yetkin bir diş hekimi de hizmet sunmalıdır. Bunun dışında, cezaevi doktorları uzmanların hizmetlerinden yararlanabilmelidir.
Acil durum tedavisine gelince, her zaman bir doktor nöbette olmalıdır. Ayrıca ilk yardım sunabilecek yetkinliğine, tercihan da hemşirelik niteliklerine sahip bir kişinin her zaman cezaevi sınırları içinde bulunması gereklidir.
Ayakta tedavi, uygun olan hallerde sağlık bakım personeli gözetiminde yapılmalıdır. Bir çok durumda, devam eden bakımın tutuklunun inisiyatifine bırakılması yeterli değildir.
36. Sivil hastane ya da cezaevi hastanesinde, tam teçhizatlı bir hastane hizmetinin de doğrudan desteği sağlanmalıdır.
Sivil hastanenin kullanılması halinde, güvenlik düzenlemeleri konusu ortaya çıkacaktır. CPT bu bağlamda, tedavi almak üzere hastaneye gönderilen tutukluların gözetim nedenleriyle hastane yataklarına ya da diğer eşyalara fiziksel olarak bağlanmamaları gerektiğini vurgulamak ister. Güvenlik ihtiyaçlarını yeterli bir şekilde karşılayacak başka yollar bulunabilir ve bulunmalıdır; bu tür hastanelerde bir gözetim biriminin oluşturulması bu çözümlerden bir tanesi olabilir.
37. Tutukluların hastaneye yatırılması ya da bir uzman tarafından hastanede muayene edilmesi gerektiğinde, hasta sağlık durumunun gerektirdiği aciliyette sevk edilmelidir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
54. Mahkemenin 21/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
55. Başvurucu tıbbi raporlarla tespit edilen ağır sakatlık durumuna ve yaşamını tek başına idame ettiremeyecek durumda olmasına rağmen infazın ertelenmesi talebinin hukuk dışı biçimde reddedildiğini, serbest bırakılmaması nedeniyle hijyen, beslenme ve sağlık konularında yoksunluk yaşadığını, bu nedenlerle Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiğini, belirtilen durumların aynı zamanda onur kırıcı ve aşağılayıcı muamele veya ceza niteliğinde olduğunu, bunlara ek olarak başkalarına bağımlı ve bakıma muhtaç olarak yaşamanın verdiği manevi acıların tutma sürecini eziyete dönüştürdüğünü, bu nedenlerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini, serbest bırakılması gerektiği yönündeki raporlara rağmen yaşam hakkının hiçe sayılarak haksız biçimde tutulmaya devam edildiğini, bu nedenle Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini, infaza ara verme taleplerinin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkaniyete aykırı biçimde reddedildiğini, itiraz mercilerinin matbu ve itiraza konu kararlardakilerin tekrarı mahiyetinde yetersiz gerekçelerle itirazlarını reddettiğini, ayrıca 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesindeki "ağır ve somut tehlike" olgusunun tartışılmadığını, bu nedenlerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, kendisi gibi terör suçları nedeniyle yargılanan ve mahkûm edilen kişilerin hukuki başvurularından sonuç elde edebilmelerinin mümkün olmadığını, bu nedenle Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini, hayatını idame ettiremeyecek biçimde ağır sakatlığı olmasına ve bu kapsamda mevcut raporlara rağmen makul ve nesnel bir nedene dayanılmaksızın hukuki olmayan değerlendirmeler sonucunda farklı muameleye tabi tutulduğunu, bu nedenle Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüş; manevi tazminat ve tahliye yönünde karar verilmesi taleplerinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
56. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
57. Başvurucunun tıbbi raporlarla tespit edilen ağır sakatlık durumuna ve yaşamını tek başına idame ettiremeyecek durumda olmasına rağmen infazın ertelenmesi talebinin hukuk dışı biçimde reddedildiği, serbest bırakılmaması nedeniyle hijyen, beslenme ve sağlık konularından yoksunluk yaşadığı, belirtilen durumların aynı zamanda onur kırıcı ve aşağılayıcı muamele veya ceza niteliğinde olduğu, bunlara ek olarak başkalarına bağımlı ve bakıma muhtaç olarak yaşamanın verdiği manevi acıların, tutma sürecini eziyete dönüştürdüğü, serbest bırakılması gerektiği yönündeki raporlara rağmen yaşam hakkı hiçe sayılarak haksız biçimde tutulmaya devam edildiği, infaza ara verme taleplerinin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkaniyete aykırı biçimde reddedildiği, itiraz mercilerince matbu ve itiraza konu kararlardakilerin tekrarı mahiyetinde yetersiz gerekçelerle itirazlarının reddedildiği, terör suçlarından yargılanan ve mahkum edilen kişilerin hukuki başvurularından sonuç elde edebilmelerinin mümkün olmadığı iddiasının Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı, ayrıca 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesindeki "ağır ve somut tehlike" olgusunun tartışılmadığı iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerekir.
58. Diğer yandan; hayatını idame ettiremeyecek biçimde ağır sakatlığı olmasına ve bu kapsamda mevcut raporlara rağmen makul ve nesnel bir nedene dayanılmaksızın hukuki olmayan değerlendirmeler sonucunda farklı muameleye tabi tutulduğu iddiasının Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. İşkence ve Kötü Muamele Yasağı ile Bu Hak Bağlamında Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
59. Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmayan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Ayrımcılık Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
60. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca başvurucunun, başvuru konusu olaylara ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan Anayasa hükmünün ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeleri ve delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38; Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
61. Belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde Anayasa Mahkemesince başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez olduğuna karar verilebilir.
62. Anayasa'nın "Kanun önünde eşitlik" kenar başlıklı 10. maddesi şöyledir:
"Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
…
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
63. Ayrımcılık iddiasının ciddi olduğunun kabul edilebilmesi için başvurucunun kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine yapılan muamele arasında bir farklılık bulunduğunu ve bu farklılığın meşru olmayan ve salt ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayırımcı temellere dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir.
64. Başvurucu hayatını idame ettiremeyecek biçimde ağır sakatlığı olmasına ve bu kapsamda mevcut raporlara rağmen, makul ve nesnel bir nedene dayanılmaksızın hukuki olmayan değerlendirmelerle infaza ara verme uygulaması konusunda farklı muameleye tabi tutulduğunu, bu nedenle Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
65. Başvurucu infaza ara verme uygulaması bakımından ayrımcılığa tabi tutulduğunu dile getirmekle birlikte kendisi ile aynı koşullara sahip olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş hangi hükümlü veya hükümlülere ve hangi surette farklı muamelede bulunulduğuna dair herhangi bir açıklama sunmamıştır.
66. İhlal iddiası ve bu iddianın temelindeki olguların ispatına ilişkin yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucunun, iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
67. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
68. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye “işkence” ve “eziyet” yapılamayacağı, kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan” ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).
69. Devletin, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).
70. Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye -bu muameleler üçüncü kişiler tarafından yapılmış olsa dahi- maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir. Dolayısıyla yetkililerin bildikleri ya da bilmeleri gerektiği bir kötü muamele tehlikesinin gerçekleşmesini engellemek için makul tedbirleri almamaları durumunda devletin, 17. maddenin üçüncü fıkrası anlamında sorumluluğu ortaya çıkabilir. (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82).
71. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirlerken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı kapsamında bulunan diğer hak ve özgürlüklere sahiptirler. Bununla birlikte cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip oldukları haklar sınırlanabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).
72. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” şeklindeki kural, hükümlü ve tutuklulara yönelik uygulamalar için de geçerlidir. Bu husus 5275 sayılı Kanun'un "İnfazda temel ilke" başlıklı 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasında "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz." ve yine Kanun'un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde "Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir." şeklinde düzenleme ile açıkça ifade edilmiştir. Dolayısıyla tutuklamaya veya hapis cezasına mahkûmiyete ilişkin bir kararın yerine getirilmesi için sağlanacak şartlar, insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, § 36).
73. Cezaevlerinde tutulan kişilerin maruz kaldığı maddi koşulların Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebilmesi için asgari bir eşiğe ulaşmış olması gerekir. Belirtilen asgari eşiğe ilişkin değerlendirme; tutma koşulları ile ilgili tüm veriler, özellikle de muamelenin süresi, fiziksel ya da ruhsal etkileri ve bazen de mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu dikkate alınarak yapılmalıdır (K.A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015, § 93; Rıda Boudraa, B. No: 2013/9673, 21/1/2015, § 60).
74. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fırkasında yer verilen "işkence", "eziyet" ve "insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele" kavramları, kişi üzerindeki etkilerinin ağırlık düzeyi gözetilerek derecelendirilmiştir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 84). Belirtilen Anayasa hükmüne ile paralel olarak Sözleşme'nin 3. maddesinde de "işkence", "insanlık dışı muamele" ve "aşağılayıcı muamele" kavramlarına yer verilmiştir.
75. Bir muamelenin “insanlık dışı” olarak nitelendirilebilmesi için bunun tasarlanarak uygulanmış olmasının yanında bedensel yaralanma ya da fiziksel veya ruhsal acıya sebebiyet vermesi diğer taraftan bir muamelenin “aşağılayıcı” olarak nitelendirilebilmesi için mağdurlarını rencide edecek ve küçültecek ölçüde onlara korku, endişe, aşağılanma gibi duyguları hissettirmesi gerekir (K.A., § 94; Rıda Boudraa, § 61).
76. Anayasa’nın 17. maddesi cezaevinde tutulan bir hükümlü veya tutuklunun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde olmasını da koruma altına almaktadır. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların, mahkûmları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir. Cezaevinde tutulmanın pratik gerekleri çerçevesinde mahkûmların sağlık ve esenlikleri gibi hususların yeterli bir şekilde güvence altına alınması ve gerekli tıbbi yardımın sağlanması da insan onuruna yakışır koşulların sağlanması için gereklidir (Turan Günana, § 39). Bu çerçevede hasta bir kişinin uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulması da Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muamele olarak kabul edilebilir (Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, § 65).
77. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası, özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin hasta, engelli veya yaşlı olmaları halinde serbest bırakılmalarını gerektiren genel bir yükümlülük içermemektedir.
78. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin -tedavisi imkânsız bir hastalığa yakalanılmış olsa da- sağlık nedenleriyle tutulu bulunan bir kişinin serbest bırakılması “genel yükümlülüğünü” üye devletlere yüklemediğini, bununla birlikte çok istisnai ve ciddi koşullarda, iyi bir ceza adaletinin gerçekleştirilmesi adına insani nitelikli birtakım tedbirlerin alınmasının gerekli olduğu durumların ortaya çıkmasının mümkün olduğunu kabul etmektedir. AİHM'e göre kişilerin klinik tablosu özgürlükten yoksun bırakılmayı gerektiren infaz şekillerinde dikkate alınması gereken unsurlardan birini oluşturmaktadır. Bu husus özellikle ölümcül hastalığa yakalanmış kişiler veya sağlık durumu sürekli şekilde cezaevi koşulları ile uyumsuz hâle gelmiş kişilerin tutulmaları ile ilgili durumlarda geçerlidir (Gülay Çetin/Türkiye, B. No: 44084/10, 5/3/2013, § 102).
79. Hukuka uygun olarak özgürlüğü kısıtlanan herkesin insan onuruna uygun tutma koşullarına sahip olma hakkı bulunduğunu, alınan tedbirlerin uygulanma koşullarının kişiyi tutukluluğa bağlı kaçınılmaz üzüntü seviyesini aşacak yoğunlukta bir ümitsizliğe sokmaması gerektiğini kabul etmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, B. No: 2014/648, 18/9/2014, § 65). Ayrıca Anayasa'nın tutuklu bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir "genel zorunluluk" getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının, yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması hâlinde bu durumun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebileceğini belirtmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, § 66).
80. Bedensel engelli olan kişinin durumunun, tutulduğu koşullarla uyumsuz hâle gelmiş olması, o kişinin mutlak surette salıverilmesini gerektirmez. Bununla birlikte kişinin öznel durumu ile tutma koşulları arasındaki uyumsuzluğun ortaya çıkardığı maddi ve manevi (fiziksel ve psikolojik) sonuçların "insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele" düzeyine ulaşmaması için birtakım tedbiler alınması gerekir.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
81. Başvurucu tıbbi raporlarla tespit edilen ağır sakatlık durumuna ve yaşamını tek başına idame ettiremeyecek durumda olmasına rağmen, infazın ertelenmesi talebinin hukuk dışı biçimde reddedildiğini, serbest bırakılmaması nedeniyle hijyen, beslenme ve sağlık konularından yoksunluk yaşadığını, belirtilen durumların aynı zamanda onur kırıcı ve aşağılayıcı muamele veya ceza niteliğinde olduğunu, bunlara ek olarak başkalarına bağımlı ve bakıma muhtaç olarak yaşamanın verdiği manevi acıların, tutma sürecini eziyete dönüştürdüğünü, serbest bırakılması gerektiği yönündeki raporlara rağmen yaşam hakkı hiçe sayılarak haksız biçimde tutulmaya devam edildiğini, infaza ara verme taleplerinin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkaniyete aykırı biçimde reddedildiğini, itiraz mercilerinin matbuve itiraza konu kararlardakilerin tekrarı mahiyetinde yetersiz gerekçelerle itirazlarını reddettiğini, ayrıca 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesindeki "ağır ve somut tehlike" olgusunun tartışılmadığını ileri sürmektedir.
82. Genel ilkeler başlığı altında da ifade edildiği üzere bedensel engelli olan kişinin durumunun, tutulduğu koşullarla uyumsuz hale gelmiş olması, o kişinin mutlak surette salıverilmesini gerektirmez. Başvurucunun durumunun da bu çerçevede değerlendirilmesi ve öznel durumu ile tutma koşulları arasındaki uyumsuzluğu giderecek tedbirlerin alınıp alınmadığının öncelikle değerlendirilmesi gerekir.
83. Başvurucu 9/2/2011 tarihinde bir polis noktasına el yapımı bomba atmaya çalışırken bombanın elinde patlaması üzerine sol ön kol orta-alt 1/3 seviyesinden, sağ el bilek eklem seviyesinin üstünden ampute olmuş (kesilmiş) ve dolayısıyla ellerini kaybetmiştir. Birbiri ile uyumlu tıbbi raporlara göre başvurucu, hayatını yalnız idame ettirme yeteneğine sahip olmayıp başkasının desteği ve bakımına muhtaçtır. Ayrıca tedavisinin ve poliklinik kontrollerinin sağlanması halinde amputasyonunun hayati tehlike oluşturacağına dair herhangi bir tıbbi bulgu tespit edilememiştir. Son olarak başvurucunun sakatlığının iyileşmesi beklenmemektedir (bkz. §§ 13, 22, 33).
84. Belirtilen hususlar çerçevesinde başvurucunun tıbbi yardımın ötesinde bakım ihtiyacının ön planda olduğu ve bu şartlar altında tutma koşullarının yeme-içme, giyinme, banyo, tuvalet vb. asgari yaşam gerekliliklerine uygun destekleyici tedbirleri içerecek şekilde başvurucunun öznel durumuna uyarlanması gerektiği açıktır.
85. Nitekim bu kapsamda başvurucunun durumu değerlendirilerek 2/2/2016 tarihinde Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumuna ve nihayet 26/4/2016 tarihinde Rehabilitasyon Merkezine yerleştirilmiştir.
86. R Tipi Ceza İnfaz Kurumları ile ilgili olarak TBMM Raporu'nda, akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları bulunup da ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde tutulmaları gerekli görülmeyerek infaz kurumlarına geri gönderilen mahpusların cezasının infazını sağlamak üzere kurulan rehabilitasyon merkezleri bulunduğu, 5275 sayılı Kanun’un 18. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilen hükümlü ve tutukluların tedavilerinin, bu rehabilitasyon merkezlerinde görevli uzman personelce takip edilmek suretiyle yapıldığı tespitine yer verilmiştir (bkz. § 37).
87. TİHK Raporu'nda ise Adalet Bakanlığı yetkililerince Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumu hakkında gerçekleştirilen sunuma atıfta bulunularak R Tipi Ceza İnfaz Kurumlarının (Rehabilitasyon Merkezlerinin) 5275 sayılı Kanun’un 18. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan "Hapsedilme ve diğer nedenlerden kaynaklanan akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları bulunup da ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde tutulmaları gerekli görülmeyerek infaz kurumlarına geri gönderilenlerin cezaları, belirlenen infaz kurumlarının mahsus bölümlerinde infaz edilir." hükmü doğrultusunda hizmet veren kurumlar olduğu, sağlık kurulu raporu ile ilgili kanun maddesi kapsamında değerlendirilen tutuklu ve hükümlülerin bu rehabilitasyon merkezlerinde uzman personelce takip edilerek tedavilerinin yapıldığı bilgisi aktarılmıştır (bkz. § 38).
88. Bu bilgiler ışığında rehabilitasyon merkezlerinin, Adli Tıp Kurumu raporu için bekletilen veya tek başına öz bakımını yapamayan, başkasının bakım ve yardımına muhtaç tutuklu veya hükümlülerin barındırılması ile rehabilitasyon ve tedavilerinin sağlanması amacıyla kurulmuş bakımevi niteliğinde ceza infaz kurumları olduğu anlaşılmaktadır.
89. Başvurucu, bireysel başvuruda bulunduktan sonra engelli olması nedeniyle halihazırda tutulmakta olduğu Rehabilitasyon Merkezine sevk edildiğini Anayasa Mahkemesine bildirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu, anılan Merkezde yaşamını tek başına idame ettiremediği veya bu konuda ciddi zorluklarla karşılaştığı yönünde de herhangi bir bilgi sunmamıştır.
90. Bu çerçevede Rehabilitasyon Merkezinin resmî internet sitesinden temin edilen bilgilerin (bkz. §§ 42, 43) yanı sıra Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 30/6/2016 tarihli yazısı (bkz. § 44) ve bu yazı ekinde sunulan İzleme Kurulu raporlarında (bkz. §§ 45, 46) sunulan bilgiler, başvurucunun tutulma koşullarının incelenmesi bakımından dikkate alınabilecek en önemli verilerdir.
91. Resmî internet sayfasında yer verilen bilgilerden Merkezin 13/1/2015 tarihinde hizmete açıldığı 24/11/2015 tarihinde hükümlü kabulüne başladığı ve başvurucunun anılan Merkeze, bu tarihten beş ay sonra nakledildiği anlaşılmaktadır (bkz. § 40).
92. Resmî internet sayfasında yer verilen açıklamalara göre Merkez 150 tutuklu ve hükümlü kapasitelidir (bkz. §§ 40 vd.). Kadın, erkek ve çocuk hükümlü ve tutukluların bulunduğu Merkezde üçer kişilik kırk altı oda ve her biri tek kişilik on iki oda bulunmaktadır. Merkez, idari bölüm hariç toplam altı bloktan oluşmaktadır. Bu blokların her biri için ayrı olmak üzere toplam altı adet havalandırma bahçesi ve iki hobi bahçesi, revir, fotoğrafhane ile güvenlik hizmetleri ve adli işlemlere mahsus kısımlar bulunmaktadır. Muayene odaları, tabip odası, kantin, açık görüş salonu, berberhane, kütüphane, şok odaları, yemekhane, bireysel görüşme odaları ve 1 adet dış bahçe mevcuttur. Anılan sayfadaki açıklamalara göre Merkezde hükümlü ve tutukluların ihtiyaçlarının her an karşılanabilmesi amacıyla yirmi bir doktor odası, on iki sağlık memuru odası, sekiz grup terapi odası, sekiz özel terapi odası, bir tane diş muayenehanesi, bir tane fizik tedavi ünitesi bulunmaktadır. Toplam yirmi adet üçer kişilik odalardan oluştuğu anlaşılan B ve C blokların bedensel engellilere ayrıldığı anlaşılmaktadır.
93. Aynı şekilde Merkeze ait internet sayfasında verilen bilgilere göre, tutuklu ve hükümlülere yirmi dört saat sağlık hizmeti sağlanmaktadır. Öz bakımını kendi başına yapamayan hükümlü ve tutukluların beslenme ve temizlik ihtiyaçları yardımcı personel aracılığıyla yapılmaktadır (bkz. § 43). Benzer tespitler İzleme Kurulu raporlarında da yer almaktadır (bkz. §§ 45, 46). Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 30/6/2016 tarihli yazısında ise Merkezde bulunan tutuklu/hükümlülerin kişisel ihtiyaçlarının, sağlık işlemleri ve psikolojik destek bakımından azami derecede takip edildiği, önceden belirlenen program dahilinde ihtiyacı olan tutuklu/hükümlülerin rutin kişisel bakım ve ihtiyaçlarının titizlikle yerine getirildiği, her odada acil çağrı butonları yer aldığı, bunun yanında sağlık durumları nedeniyle öz bakım becerilerini yerine getiremeyen, ağır hasta tutuklu/hükümlülerin odalarında taşınabilir acil çağrı butonları yer aldığı ve kullanıldığı durumlarda ilgili görevlilerce çağrıda bulunan tutuklu/hükümlünün odasına ivedilikle gidilerek ihtiyaçlarının giderildiği bildirilmiştir (bkz. § 44).
94. Resmî internet sitesindeki verilerden Merkez bünyesinde müdürler, psikolog, sosyolog, öğretmen, yedi infaz ve koruma başmemuru, elli beş infaz ve koruma memuru, üç katip, bir sivil memur, bir hizmetli, üç sağlık memuru, bir elektrik teknisyeni, bir şoför; yardımcı personel olarak beş doktor, bir psikiyatr, bir fizyoterapist, altı acil tıp teknisyeni, yirmi hasta bakıcı olmak üzere toplam yüz on personelin görev yaptığı anlaşılmaktadır (bkz. § 43). Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 30/6/2016 tarihli yazısında (bkz. § 44) ve İzleme Kurulu raporlarında sunulan veriler de belirtilen rakamlarla yaklaşık olarak örtüşmektedir (bkz. §§ 45, 46).
95. Belirtilen şartlar altında başvurucunun tutma koşullarının öznel durumu ile uyumlu hale getirilmesi ve infaz koşullarının, hapis cezasının doğal sonucu olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının ötesine geçerek insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine varmasının önlenmesi bakımından gerekli tedbirlerin alındığının kabulü gerekir.
96. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
97. Somut olayda işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine karar verilmesi nedeniyle başvurucunun infazın ertelenmesi taleplerinin reddine dair kararlara karşı öngörülen itiraz yolunun etkisiz olduğuna ilişkin Anayasa'nın 40. maddesi kapsamında ileri sürülen iddianın ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İşkence ve kötü muamele yasağı ile bu kapsamda etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. İşkence ve kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkı yönünden ayrıca İNCELEME YAPILMASINA YER OLMADIĞINA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.