TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERCAN ŞENGÜL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/15268)
|
|
Karar Tarihi: 26/10/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Erdoğan
ŞENGÜL
|
|
|
2. Mülkiye
GÜLEN
|
|
|
3. Sezer
ŞENGÜL
|
|
|
4. Suat
ŞENGÜL
|
|
|
5. Sultan
SELİMOĞLU
|
|
|
6. Suret
ŞENGÜL
|
|
|
7. Suzan
MALKOÇ
|
|
|
8. Şeyhmus ŞENGÜL
|
|
|
9. Zülfakar ŞENGÜL
|
Vekili
|
:
|
Av. Barış
YAVUZ
|
|
|
10. Ercan
ŞENGÜL
|
|
|
(Henüz vasi
tayin edilmemiş)
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hak sahibi olunduğu iddia edilen dairelerin
bulunduğu apartmanın yapı ruhsat ve projesine aykırı inşa edilmiş olması
sebebiyle kendiliğinden yıkılması nedeniyle mülkiyet hakkının; buna ilişkin
olarak açılan tam yargı davasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. İncelenen başvuru ile aynı olaydan kaynaklanan ve aynı
şikâyetleri içeren 2014/15254 sayılı başvuruda, başvuru belgelerinin bir örneği
bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü
bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını ibraz
etmiştir.
8. Başvurucunun 10/1/2016 tarihinde vefatı üzerine mirasçılar
başvuruya devam etmek istediklerini bildirmişlerdir.
9. Aynı apartmandaki diğer kişiler tarafından yapılan 2014/15254
sayılı başvuruda Bakanlıktan görüş istenmiş olması ve bu başvurunun da konu
itibarıyla aynı olması gözönünde bulundurularak bu
başvuru yönünden ayrıca Bakanlıktan görüş istenmesine gerek görülmeyerek
başvurunun incelenmesine geçilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
10. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
11. Başvurucuların murisi, tapu kayıtlarına göre Diyarbakır ili
Merkez ilçesi Kayapınar Mahallesi'nde kâin 5914 ve
5915 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmaz üzerinde bulunan Alkan 1 Apartmanında
tapu dışı (harici) satış yoluyla satın aldığını iddia ettikleri dairede ikamet
etmiştir. Yapı ruhsat ve projesine aykırı inşa edildiği ve tehlike arz ettiği
fark edilen apartman, güvenlik gerekçesiyle 7/11/2006 tarihinde Kayapınar Belediye Başkanlığı (Belediye) tarafından
boşaltılmıştır.
12. Belediyenin 8/11/2006 tarihli yazısına istinaden teknik
elemanlardan oluşturulan heyet tarafından Alkan 1 Apartmanı üzerinde yapılan
incelemeler neticesinde hazırlanan 8/11/2006 tarihli teknik raporda; apartmanın
kolonlarında meydana gelen hasarlar sebebiyle apartman sakinleri tarafından
yaptırılan, hiçbir mühendislik hesabına dayanmayan mantolama, sıva ve
güçlendirme çalışmalarının hasarın devam etmesini önleyemediği ve önlemesinin
beklenemeyeceği, bodrum+zemin+4 kat (B+Z+4 kat) olarak projelendirilen
apartmanın uygulamada bodrum+zemin+8 kat (B+Z+8 kat) olarak inşa edildiği,
kolonlarda basınç ezilmesi meydana geldiği, taşıyıcı sistemi oluşturan beton ve
donatı malzemelerinin korozyona uğradığı vb. hususlar tespit edilerek
apartmanın mevcut hâliyle tehlike arz ettiği, ayrıntılı inceleme yapılmadan
apartmanın kullanıma açılmaması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca Belediyenin
8/11/2006 tarihli yazısına istinaden Dicle Üniversitesi Rektörlüğünden alınan
11/12/2006 tarihli inceleme raporu ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanlığından (Büyükşehir Belediyesi) alınan 9/11/2006 tarihli teknik raporda
da benzer hususlara temas edilerek yapının tehlike arz ettiği vurgulanmıştır.
13. Belediye 21/11/2006 tarihinde ilgili kurumlara yazı
göndererek apartmanın boşaltılmış olduğunu belirtmiş ve su, elektrik, telefon
şebeke hatlarının bağlantılarının kesilmesini talep etmiştir.
14. Tapu kayıtlarına göre apartmanın üzerinde bulunduğu arsanın
maliki olduğu anlaşılan M.A.ya gönderilen 12/1/2007
tarihli yazı ile alınan teknik raporlara istinaden apartmanın tehlike arz
ettiği, boşaltıldığı ve yıktırılması gerektiği belirtilerek arazi malikince
yıkım işleminin gerçekleştirilmesi gerektiği hususu Belediye tarafından
bildirilmiş; M.A. 6/2/2007 tarihli cevap dilekçesi ile mülkiyeti kendisine ait
olan taşınmaz üzerinde bulunan apartman ile ilgisinin bulunmadığını, apartmanın
kendisi tarafından yapılmadığını ve bu hususta kimseyle sözleşmesinin
bulunmadığını, apartmanın haksız inşaat hükümlerine tabi olduğunu, yıkımı
gerçekleştirecek ekonomik durumunun bulunmadığını belirterek gereğinin
yapılmasını istemiştir.
15. Alkan 1 Apartmanının sakinleri, apartmanın hâlihazır
durumunun iskâna elverişli olup olmadığının ve uğradıkları maddi zararların
ayrı ayrı tespit edilmesi için 1/2/2007 tarihinde Diyarbakır 1. Asliye Hukuk
Mahkemesinde delil tespiti talebinde bulunmuşlardır.
16. Diyarbakır 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/18 Değişik İş
sayılı dosyası kapsamında 2/2/2007 tarihinde yapılan keşif sonrasında
düzenlenen 12/4/2007 tarihli bilirkişi raporunda, 8/11/2006 tarihli teknik
rapordakine benzer hususlar tespit edilmiş ve apartmanın tümünün boşaltıldığı,
apartmana ait yapı kullanım belgesinin bulunmadığı belirtilerek her bir
dairenin tespit tarihi itibarıyla değeri belirlenmiştir.
17. Alkan 1 Apartmanı 4/2/2007 tarihinde kendiliğinden
çökmüştür.
18. Alkan 1 Apartmanının çökmesine ilişkin olarak Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2007/2553 Soruşturma sayılı dosya
kapsamında düzenlenen 8/3/2007 tarihli bilirkişi raporunda, yapı ruhsatına göre
B+Z+4 katlı üç blok olarak yapılması gerekirken apartmanın B+Z+8 katlı tek blok
olarak projesine, ruhsatına ve tekniğe aykırı şekilde yapıldığı, apartmanın
bodrum ve zemin katlarında bulunan düşey taşıyıcı sistem elemanlarının çoğunda
boyuna donatıların burkulması, bu kolonların taşıma gücünü yitirerek plastik
mafsala dönüşmesi ile apartmanın taşıyıcı elemanlarının taşıma gücü sınırını geçerek
yıkıldığı belirtilmiştir.
19. Apartman sakinleri, vekilleri aracılığıyla 26/4/2007
tarihinde Büyükşehir Belediyesine ve 26/4/2007 ile 17/5/2007 tarihlerinde
Belediyeye başvurarak Alkan 1 Apartmanının çökmesi nedeniyle maddi ve manevi
zarara uğradıklarını belirterek zararlarının karşılanmasını istemişlerdir.
Büyükşehir Belediyesinin 15/5/2007 tarihli ve Belediyenin 24/5/2007 tarihli
cevap yazılarında olay sebebiyle idarelerin kusur ve sorumluluğunun bulunmadığı
belirtilmiştir.
20. Başvurucuların murisi, Büyükşehir Belediyesince apartmanın
gerekli kontrol ve denetimlerinin yapılmadığını, Belediyenin de yapı ruhsatına
aykırı olduğu anlaşılan apartmanı yapı ruhsatına uygun hâle getirmek için
hiçbir çalışma yapmadığını belirterek maddi ve manevi zararının karşılanması
istemiyle 6/7/2007 tarihinde Büyükşehir Belediyesi ve Belediye aleyhine
Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) tam yargı davası açmıştır.
21. Mahkemece 22/5/2008 tarihli kararla davanın reddine karar
verilmiştir. Kararın gerekçesinde, çöken Alkan 1 Apartmanının 16 numaralı
dairesinin davacıya ait olduğuna ilişkin hukuken kabul edilebilir belgelerin
sunulamadığı ve mülkiyetin kanıtlanamadığı belirtilmiştir. Tazminat davalarında
kişilerin zararlarının tazmin edilebilmesi için her şeyden önce zarara uğrayan
mal varlığı ile davacı konumundaki şahıs arasında hukuki bir bağ bulunması
gerektiği ifade edilen gerekçede, somut olayda çöken daire ile davacı şahıs
arasında bu türden bir bağın ortaya konulamadığı kanaatine varıldığı
açıklanmıştır. Kararda, bu sebeple başvurucuların murisi adına tazminata
hükmedilme olanağının bulunmadığı vurgulanmıştır. Mahkeme ayrıca bilirkişi
raporlarına dayanarak, binanın yıkılmasının teknik standartlara uygun
olmamasından ve yetersiz malzeme kullanılmasından kaynaklandığının altını
çizmiş ve bunun sorumluluğunun da idareye değil, müteahhide ait olduğunu
belirtmiştir. Mahkeme son olarak belediyelerin denetim eksikliklerinin
bulunduğunu kabul etmekle birlikte tazmini istenen zararın bu denetim
eksikliğinden kaynaklanmadığına hükmetmiştir.
22. Temyiz üzerine Danıştay Altıncı Dairesinin (Daire)
19/10/2010 tarihli ilamı ile Mahkeme kararı bozulmuştur. Bozma ilamının
gerekçesinde, uyuşmazlık konusu yapı için 1993 yılında zemin+4 normal kat için
dönemin yetkili idaresi olan Diyarbakır Belediye Başkanlığı tarafından inşaat
ruhsatı verildiği ancak on yılı geçkin bir süre boyunca herhangi bir kontrol
veya denetim yapılmadığı hatırlatılmıştır. Daire, davalı idarelerin uzunca bir
süre denetim yükümlülüklerini yerine getirmediği ve böylece hizmetin geç
işlemesi nedeniyle zararın doğmasına yol açtıkları sonucuna ulaşmıştır. Kararda
ayrıca yapıyı yapanın ruhsata, fenne ve inşaat tekniklerine aykırı davranması,
fenni mesulün gerekli gözetimi yaparak durumu yetkili idareye bildirmemesi ve
davacının da bu tür bir yapıyı satın alması nedenleriyle zararın doğmasında
etken oldukları kanaati açıklanmıştır. Daire sonuç olarak birden fazla tarafın
ihmal ve kusurlarıyla zararın doğmasına sebep olduğu gözetilerek tarafların
kusur oranları belirlenmek suretiyle uyuşmazlık hakkında yeniden karar
verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
23. Bozma ilamı üzerine dosyanın gönderildiği Mahkeme24/5/2011
tarihli kararıyla ve aynı gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.
24. Başvurucuların murisi tarafından ısrar kararının temyiz
edilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) 12/11/2012
tarihinde verdiği kararla ısrar kararını onamıştır. Karar düzeltme istemi de İDDK'nın 9/6/2014 tarihinde verdiği karar ile
reddedilmiştir.
25. Nihai karar, başvurucuların murisine 13/8/2014 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
26. Başvurucuların murisi 12/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
27. Uyuşmazlıkta uygulanacak hukukla ilgili olarak bkz. Harun Yalçın ve diğerleri, B. No:
2014/15254, 17/11/2016, §§ 27-31.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 26/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkı
Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucuların murisi, taşınmazı tapu dışı (harici) satış
yoluyla aldığını belirtmiştir. Söz konusu adreste elektrik, su ve telefon
aboneliklerinin ve seçmen kaydının bulunduğunu ifade eden muris, buna ilişkin
fatura ve kayıtları sunmasına rağmen resmî tapu belgesi bulunmaması nedeniyle
tazminat isteminin reddedilmiş olmasının mülkiyet hakkını ihlal ettiği görüşünü
savunmuştur. Başvurucuların murisi, Belediye ve Büyükşehir Belediyesinin
kontrollerini ve gerekli denetimlerini yapmaması neticesinde yapının çökmesine
sebebiyet verildiğini ve mülkiyetin korunması hususunda devletin pozitif
yükümlülüklerini yerine getirmediğini ileri sürmüştür. Başvurucuların murisi
ayrıca İDDK'nın temyiz isteminin reddine ilişkin
kararının gerekçesiz olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
şikâyetinde bulunmuştur.
30. Bakanlık görüş yazısında, mülkiyet hakkı konusundaki ihlal
iddialarının incelenebilmesi için öncelikli olarak mülkiyete ilişkin korunmaya
değer bir menfaate sahip olunduğunun başvurucu tarafından ispatlanması ve meşru
beklenti durumunun değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek şikâyetin
incelenmesinde işaret edilen hususların da dikkate alınması gerektiği
bildirilmiştir.
2. Değerlendirme
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
32. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı
35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). İDDK'nın temyiz
isteminin reddine ilişkin kararının gerekçesiz olmasına yönelik şikâyetin,
özünde mülkiyetin varlığıyla ilgili olması nedeniyle mülkiyet hakkı kapsamında
incelenmesi uygun görülmüştür.
34. Anayasa Mahkemesi, aynı apartmanda daireleri bulunduğunu öne
süren diğer kişiler tarafından yapılan başvuruyu incelemiştir (Harun Yalçın ve diğerleri, B. No:
2014/15254, 17/11/2016). Bahsi geçen başvuruda, mevcut başvurudakiyle aynı
iddialar öne sürülmüştür (Harun Yalçın ve
diğerleri, § 33). Anayasa Mahkemesi bahsi geçen başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşmış ve mülkiyet hakkına yönelik şikâyetin
kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (Harun
Yalçın ve diğerleri, §§48-64).
35. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların Alkan 1 Apartmanının
çökmesi sebebiyle uğranılan zararların tazmini için idari yargıda tam yargı
davaları açabildiklerini ve bu kapsamda mülkiyet hakkına yönelik müdahaleye
karşı yetkili makamlar önünde itiraz etme olanağını kullanabildiklerini
vurgulamıştır (Harun Yalçın ve diğerleri,
§ 57). Anayasa Mahkemesi, başvurucuların uyuşmazlık konusu daireleri tapu dışı
(harici) olarak satın aldıkları kişilere karşı somut olayın özelliklerine göre
edimin ifası veya tazminat talebiyle derece mahkemeleri önünde dava açmalarının
ve sözleşme ilişkisi içinde bulundukları kişilerce zararlarının aynen ifa veya
tazminat yoluyla giderilmesinin mümkün olduğuna işaret etmiştir (Harun Yalçın ve diğerleri, § 62). Anayasa
Mahkemesi netice olarak ihlal iddialarıyla ilişkili olarak başvuruculara
yetkili makamlar önünde itiraz etme olanağının tanınmış olmasını ve
başvurucuların sözleşme ilişkisi içinde bulundukları kişilerden olası
zararlarının tazminine yönelik olarak başvurabilecekleri hukuki yolların
varlığını dikkate alarak mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı sonucuna
ulaşmıştır. Aynı apartmandaki diğer bir daire üzerinde hak iddiasında bulunan
başvurucuların murisi tarafından yapılan ve aynı iddiaları içeren bu başvuruda
Anayasa Mahkemesinin anılan kararından farklı bir sonuca ulaşılmasını
gerektiren herhangi bir neden bulunmamaktadır.
36. Açıklanan nedenlerle başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik
bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının,
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul sürede
Yargılanma Hakkı Yönünden
37. Başvurucuların murisi, yargılamanın yedi yılı aşkın bir
sürede sonuçlanması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
39. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
40. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
41. Anılan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda 7 yıl 1 ay devam
eden yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
42. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya
da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya
ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
44. Başvurucuların murisi, hak ihlalinin tespiti ile apartmanın
yıkılması sebebiyle daire bedelinin tespit edilerek ödenmesi; tespit
edilememesi hâlinde ise 150.000 TL maddi tazminat, uzun süren yargılama
sebebiyle 10.000 TL maddi tazminat, apartmanın yıkılması ve uzun yargılama
sebebiyle 400.000 TL manevi tazminat ödenmesi taleplerinde bulunmuştur.
45. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
46. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuların (mirasçıların) her birine ayrı ayrı net 720 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
47. Mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verildiğinden
bu iddiaya ilişkin tazminat talebinin reddi gerekir.
48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin
başvuruculara (mirasçılara) müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A.1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuların her birine ayrı ayrı net 720 TL manevi
tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
26/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.