TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSTAFA DOĞAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/15320)
|
|
Karar Tarihi: 4/4/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportörler
|
:
|
Yakup MACİT
|
|
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucular
|
:
|
1. Mustafa
DOĞAN
|
|
|
2. Yusuf
GÜNAYDIN
|
|
|
3. Rayime YİĞİT
|
|
|
4. İmran
ENGİN
|
|
|
5. İsmail
ÖNGÜN
|
|
|
6. Meliha
KARAGÖZ
|
|
|
7. Okan
KAVAZ
|
|
|
8. İskender
AYDIN
|
|
|
9. Fatma
YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Vildan
UMUT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ortaklığın giderilmesi davasında usul ve kanuna
aykırı karar verilmesi, Yargıtay kararında itiraz edilen hususlara cevap
verilmemesi ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 15/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Konularının aynı olması nedeniyle
2014/15323-15324-15325-15327-15328 sayılı başvuru dosyaları Komisyon incelemesi
sırasında 2014/15322 sayılı bireysel başvuru dosyasında birleştirilmiştir.
2014/15322-15326-15329 sayılı dosyalar ise Bölüm incelemesi sırasında
2014/15320 sayılı bireysel başvuru dosyasında birleştirilmiştir.
5. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Dava konusu İstanbul ili Avcılar ilçesi Gümüşpala
Mahallesi 1370 parsel sayılı taşınmazla ilgili arsa malikleri ile müteahhitler
arasında İstanbul 2. Noterliğince 12/9/1986 tarihinde kat karşılığı inşaat ve
satış sözleşmesi düzenlenmiştir. Sözleşme kapsamında taşınmazın bir bölümünün
mülkiyeti müteahhitlere devredilmiştir.
10. Onaylanmış projede taşınmazda dokuz daire yapılması
planlanmış ancak 4. ve 5. katlar kaçak olmak üzere fiilen on dört daire
yapılmıştır. Müteahhitlerden Z.Ö., adına kayıtlı hissenin bir kısmını farklı
tarihlerde başvuruculara doğrudan, bir kısmını ise başvurucuların devraldığı
üçüncü kişilere satmıştır.
11. Müteahhitlerden Y.D. bu yerle ilgili diğer müşterek
maliklere karşı 1/7/1993 tarihinde Küçükçekmece Sulh Hukuk Mahkemesinde
ortaklığın giderilmesi davası açmıştır.
12. Başvurucular Mustafa Doğan, Yusuf Günaydın, Meliha Karagöz
ve Okan Kavaz 12/9/2000 tarihli ara kararla davaya
dâhil edilmişlerdir.
13. Mahkemenin davanın kabulüne yönelik 10/12/2001 tarihli
kararı, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 25/6/2002 tarihli kararında belirtilen "taşınmaz üzerinde bina olduğuna ve bu binada
bulunan bağımsız bölümlerin bir kısım paydaşa ait olduğu iddia edildiğine göre,
yapılacak iş, bu bağımsız bölümlerin malikini saptamak bu konuda tarafların
ittifakını aramak, iddia ve savunmalar paydaşlarca kabul görmediği takdirde, ilgilisine
süre verilerek müşterek mülkiyet şeklinde tasarruf edilen dava konusu
taşınmazdaki bina veya bağımsız bölümlerin malikinin mahkemece belirlenmesine
olanak sağlamak, sonra yukarıda yazılı ilkeler göz önünde tutularak dağıtılacak
paylara uygulanacak oranları belirleyip sonucuna göre gerekli kararı vermek
olmalıdır." gerekçesiyle bozulmuştur.
14. Bozma üzerine yapılan yargılama sırasında Küçükçekmece 2.
Sulh Hukuk Mahkemesinin kurulmasıyla yargılamaya bu Mahkemede devam edilmiştir.
15. Mahkeme 13/12/2011 tarihli kararı ile ortaklığın satış
yoluyla giderilmesine karar vermiştir.
16. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin
12/11/2013 tarihli kararıyla onanmıştır.
17. Bu arada başvurucu Fatma Yılmaz'ın murisi H.Y. 8/12/2013
tarihinde vefat etmiş, başvurucu Fatma Yılmaz davacı mirasçı sıfatı ile davaya
taraf olmuştur.
18. Aynı Daire 23/6/2014 tarihli kararında karar düzeltme
talebini, düzeltilmesi istenen Yargıtay ilamında benimsenen bozmaya uyularak
verilen Mahkeme kararındaki gerekçelere göre düzeltme isteğinde ileri sürülen
sebeplerin Kanun'da yazılı hâllerden hiç birine uymadığını belirterek
reddetmiştir.
19. Ret kararı 14/8/2014 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ
edilmiş, 15/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 4/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucular 12/9/1986 tarihinde dava konusu yerle ilgili
düzenleme şeklinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptıklarını, arsa üzerine
yapılan binada üst iki katın kaçak olarak yapıldığını, kendilerine on dört
bağımsız bölümün teslim edildiğini ancak aleyhlerine açılan ortaklığın
giderilmesi davasında, taşınmaz hisselerinin on dokuz kişiye on dokuz bağımsız
bölüm varmış gibi düşük hisseler icat edilmek suretiyle satışın yapıldığını,
alınan hisselerin üzerinde devir tarihinde ipotek kaydının olduğunu ve bu
durumun tapu dairesi tarafından devir esnasında gizlendiğini tespit
ettiklerini, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin düzenlendiği süreçte bölgedeki
imar ve iskân kuralları kapsamında inşa edilecek bağımsız bölüm sayısı ve kat
sayısının mevzuata uygun yapılması konusunda kontrol ve denetimin yapılmadığını
belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular
ayrıca, Yargıtayın karar düzeltme isteğinin reddine
dair kararında ileri sürmüş oldukları itirazların cevaplanmadığını ve ilk
derece mahkemesi kararının sonuç olarak usul ve kanuna aykırı olduğunu
belirterek adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüşledir.
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddiası yanında adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
Ancak başvurucunun temel iddiası, paydaş olduğu taşınmazdaki ortaklığın satış satış suretiyle giderilmesi ve bu kapsamda fiilen bağımsız
bölüm sahibi olmayan kişilere de satış bedelinden pay verilmesi nedenleriyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Dolayısıyla başvurucuların makul
sürede yargılanma hakkı dışındaki diğer bütün iddialarının mülkiyet hakkı
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
23. Bireysel başvuru, devlet tarafından kamu gücü kullanılarak
bireylerin temel haklarına yapılan müdahaleler sonucu meydana gelen hak
ihlallerini gidermek amacıyla ihdas edilmiş bir ikincil koruma mekanizması olmakla
birlikte kimi durumlarda özel kişiler arası ilişkiler sonucu özel kişilerin
birbirlerinin haklarına yaptıkları müdahalelerde devlete atfedilebilecek
sorumluluklar bulunabilmektedir. Bu durumlarda bireysel başvuru konusu yapılan
dava sadece adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmekle kalmayıp özel kişiler
tarafından başlatılan süreç sonucu etkilenen diğer haklar yönünden de
incelenebilir (Türkiye Emekliler Derneği,
B. No: 2012/1035, 17/7/2014, § 34).
24. Bu bağlamda devletin temel amaç ve görevlerini tanımlayan
Anayasa’nın 5. maddesi kişinin temel hak ve hürriyetlerini sınırlayan engelleri
kaldırmayı, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamayı hukuk devletinin gereği olarak kabul etmektedir. Bahsedilen Anayasa
hükmünün gerekçesinde devletin hak ve hürriyetlerin gerçekleştirilmesine
yardımcı olması gereğinin benimsendiği ifade edilmiştir. Anayasa’nın pek çok
maddesinde düzenlemeye konu hakkın korunması ve gerçekleştirilmesi için
devletin alacağı tedbirlerden bahsetmektedir (Türkiye
Emekliler Derneği, § 38).
25. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye
bağlanmıştır. Bu maddede bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan
mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca
devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Anayasa'nın 5. ve 35.
maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif
yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bu pozitif yükümlülükler, kimi durumlarda özel
kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının
korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (Eyyüp Boynukara, B.
No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41).
26. Devletin pozitif yükümlülükleri, mülkiyet hakkına yapılan
müdahalelere karşı usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal yolları da içeren
etkili hukuksal bir çerçeve oluşturma ve oluşturulan bu hukuksal çerçeve
kapsamında yargısal ve idari makamların bireylerin özel kişilerle olan
uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermesini temin etmek
sorumluluklarını da içermektedir.
27. Başvuru konusu olayda devlete düşen pozitif yükümlülük,
ortaklığın giderilmesi davasına konu taşınmazda pay sahibi olan başvurucuların
diğer paydaşlar ve ilgililere karşı mülkiyet hakkını koruyacak ve onlara
yeterli güvenceler sağlayacak hukuksal mekanizmaları oluşturmak ve bunun etkin
bir şekilde işlemesini sağlamaktır.
28. Yargıtay içtihatlarında, ortaklığın giderilmesi davaları
paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda
paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi
mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı ve tarafları için benzer sonuçlar
doğuran davalar olarak tanımlanmaktadır. Buna göre taşınmazda payı bulunan
paydaşlardan her biri diğer paydaşlara karşı ortaklığın giderilmesi talebinde
bulunabilir. Yeterli büyüklük, ekonomik değerini koruma, imar durumu ve
mevzuatın uygun olması gibi şartların varlığı hâlinde taşınmazın aynen ve bunun
mümkün olmaması hâlinde satışından elde edilen bedelin paydaşlar arasında
taksimi ile ortaklığın giderilmesine karar verilir. Taşınmazın aynen taksimine
karar verilmesi hâlinde ortakların payına karşılık gelen arazi parçası fiziki
olarak ana taşınmazdan ayrılarak yeni bir parsel numarasıyla ayrı bir taşınmaz
olarak tapuya tescil edilirken, satış suretiyle ortaklığın giderilmesinde satış
bedeli ortaklar arasında payları oranında dağıtılır.
29. Somut olayda ilk derece mahkemesi, mahallinde yapılan keşif,
bilirkişi raporları ve taşınmazın fiilî durumunu esas alarak, tapuda arsa vasfı
ile kayıtlı olup üzerinde imara aykırı olarak fiilen on dört adet bağımsız
bölüm bulunan taşınmazdaki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine ve satış
bedelinin tapudaki paydaşlar arasında paylaştırılmasına karar vermiştir.
Yargıtay, yerleşmiş içtihatları doğrultusunda ilk derece mahkemesinin yapmış
olduğu değerlendirmeyi usul ve yasaya uygun bularak onamıştır. Derece
mahkemelerince uyuşmazlığın çözümüne ilişkin olarak önceden oluşturulan
öngörülebilir, ulaşılabilir ve belirli nitelikte olduğu anlaşılan hukuksal
çerçeve kapsamında delillerin değerlendirildiği ve hukuk kurallarının
yorumlanarak sonuca varıldığı görülmektedir.
30. Dolayısıyla somut olayda devletin pozitif yükümlülükleri
kapsamında mülkiyetin kullanılmasına ve korunmasına yönelik yeterli
güvencelerin mevcut olduğu, bireysel başvuruya konu kararlarda yer verilen
tespit ve gerekçeler itibarıyla mülkiyet hakkının korunması yükümlülüğü
yönünden başvurucunun usule ilişkin güvencelerden etkin biçimde yararlanmasının
sağlandığı ve yargısal makamların takdir yetkilerinin sınırının aşılmadığı
sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak yukarıda da değinildiği üzere mülkiyet
hakkına ilişkin şikâyet yönünden bir ihlalin olmadığının açık olduğu
anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal
edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
34. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
35. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
36. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda Küçükçekmece Sulh Hukuk
Mahkemesinde 1/7/1993 tarihinde açılan ortaklığın giderilmesi davasında
Mahkemenin 10/12/2001 tarihinde davayı kabul ettiği, temyiz üzerine Yargıtay
18. Hukuk Dairesinin 25/6/2002 tarihli bozma kararının ardından yapılan
yargılamada Küçükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 13/12/2011 tarihinde
davanın kabulüne karar verdiği, kararın Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin
12/11/2013 tarihli kararıyla onandığı, karar düzeltme talebinin 23/6/2014
tarihli kararla reddedildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle karmaşık niteliği
bulunmayan ve başvurucuların yargılamanın uzamasında önemli bir etkisinin de
tespit edilmediği başvuru konusu davada yaklaşık 20 yıl 11 aylık -başvurucular
Mustafa Doğan, Meliha Karagöz ve Okan Kavaz'ın davaya
dâhil oldukları 12/9/2000 tarihine göre bu başvurucular açısından yaklaşık 13
yıl 9 aylık ve başvurucu Yusuf Günaydın yönünden davaya dâhil olduğu 4/3/2002
tarihine göre yaklaşık 12 yıl 3 aylık- yargılama süresinin makul olmadığı
sonucuna varmak gerekir.
37. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
39. Başvurucular, yeniden yargılanma ve hakkaniyete uygun maddi,
manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuşlardır.
40. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
41. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucular İskender Aydın, İmran Engin, Rayime
Yiğit, Fatma Yılmaz ve İsmail Öngün için ayrı ayrı net 26.325 TL; başvurucular
Mustafa Doğan, Meliha Karagöz ve Okan Kavaz için ayrı
ayrı net 18.225 TL; başvurucu Yusuf Günaydın için 14.175 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 1.854,90 TL harç, 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.834,90 TL yargılama giderinin
başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucular İskender Aydın, İmran Engin, Rayime
Yiğit, Fatma Yılmaz ve İsmail Öngün'e ayrı ayrı net 26.325 TL; başvurucular
Mustafa Doğan, Meliha Karagöz ve Okan Kavaz'a ayrı
ayrı net 18.225 TL ve başvurucu Yusuf Günaydın'a 14.175 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 1.854,90 TL harç, 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.834,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Küçükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesine
(E.2004/67, K.2011/1947) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
4/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.