TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SEFA BAŞAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/15431)
|
|
Karar Tarihi: 20/11/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 25/12/2019-30989
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Denizhan HOROZGİL
|
Başvurucu
|
:
|
Sefa BAŞAK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bazı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılmasının terör
örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünde delil olarak
değerlendirilmesi nedeniyle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1985 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte
öğrencidir ve Van'da ikamet etmektedir.
10. PKK terör örgütüne üye olma, terör örgütünün propagandasını
yapma ve kamu malına zarar verme suçlarını
işlediği gerekçesiyle 27/1/2011 tarihinde başvurucu hakkında yakalama emri
çıkarılmıştır. Daha sonra Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK 250. madde
ile görevli) 18/5/2011 tarihli iddianamesiyle terör örgütüne üye olma, mala
zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme ve terör örgütünün propagandasını
yapma suçlarından başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır. Kamu davası
açıldıktan sonra yakalanan başvurucu 26/5/2011 tarihinde tutuklanmıştır.
11. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile görevli)
(Mahkeme) 15/5/2012 tarihinde başvurucunun mala zarar verme ve görevi
yaptırmamak için direnme suçlarını işlediği sabit olmadığından beraatine, terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 3
yıl 1 ay 15 gün, terör örgütüne üye olma suçundan ise 10 yıl hapis cezasıyla
mahkûmiyetine hükmetmiştir.
12. Mahkeme gerekçeli kararına iddianameyi özetleyerek başlamış,
daha sonra PKK/KCK terör örgütünün yapısını ve işleyişini kısaca açıklamıştır.
Daha sonra Mahkeme, dosyada yer alan her bir sanık hakkında ayrı başlıklar
hâlinde iddia, savunma ve delilleri belirtmiş; sonrasında bu delillerin
değerlendirmesini yapmıştır.
13. Mahkemenin gerekçeli kararında, başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet hükümleriyle ilgili olarak
yapılan değerlendirmeler özetle şöyledir:
i. 10/8/2010 tarihinde Doğubayazıt ilçe merkezinde düzenlenen ve
terör örgütünün propagandasına dönüştürülen basın açıklamasına katıldığının
görsel kayıtlarla tespit edildiği ve "tam
anlamıyla ispat edilemese de" basın açıklamasının akabinde
meydana gelen ve ilçe merkezinde gerçekleştirilen taşlı ve molotoflu
saldırı eylemlerinde başvurucunun da yer aldığı yönünde ciddi kuşkuların
bulunduğu belirtilmiştir. Bu eylemde başvurucu ile M.B.nin
yapacakları eylemde kamufle olmak düşüncesiyle üzerilerinde
bulunan tişörtleri birbirleriyle değiştirdiklerinin görüntülerde tespit
edildiği ve bu kişilerin olay sırasında ele geçirilen altı molotofkokteylinin
bulunduğu boş alana doğru hareket ettiklerinin görüldüğü tespit edilmiştir.
Mahkemeye göre kesin olarak ispat edilemese dahi bu eylemleri organize eden
sanıklardan birisi de başvurucudur.
ii. 20/8/2010 tarihinde Doğubayazıt ilçesi çevre yolunda
güvenlik güçlerine yönelik taşlı ve sopalı saldırı eylemi gerçekleştirilmiştir.
Kararda yer alan ve E.Y. ile M. isimli şahıslar arasında gerçekleşen bir
telefon görüşmesinde başvurucunun ismi geçmiş ve bu saldırının başvurucunun da
içinde yer aldığı grup tarafından gerçekleştirildiği ancak görsel bir kayıt
bulunmaması nedeni ile bu hususun da kesinliğe kavuşturulamadığı
belirtilmiştir. Yine Mahkemeye göre eylemi gerçekleştiren sanıklardan biri
"kuvvetle muhtemel"
başvurucudur. Başvurucu hakkında telefon kullanmadığı gerekçesiyle iletişimin
dinlenmesi tedbiri uygulanamamıştır.
iii. Mahkemece E.Y.
ve A.A. arasında 21/8/2010 tarihinde gerçekleşen telefon görüşmesinde
molotofkokteyli hazırlamaktan bahsedildiği sonucuna ulaşılmıştır. Gerekçeli
kararda, görsel kayıtlarla tespit edilemese dahi 21/8/2010 tarihinde
gerçekleştirilen taş ve molotoflu saldırıların
organizasyonunda başvurucunun da "muhtemelen
yer aldığı yönünde ciddi kuşkuların bulunduğu" belirtilmiştir.
iv. Terör örgütünün bir üyesinin ölümü üzerine 24/8/2010
tarihinde Doğubayazıt ilçe merkezindeki defin işlemleri sonrası çok sayıda yol
kesme, güvenlik güçlerine ve kamu binalarına taş ve molotoflu
saldırı eylemleri gerçekleştirilmiştir. E.Y. ve A.A. arasında 23/8/2010
tarihinde yapılan bir telefon görüşmesinde A.A.nın
"Sefa... arkadaş orada mı"
dediği, 23/8/2010 tarihli bir başka telefon görüşmesinde ise başvurucunun
isminden bahsedildiği belirtilmiştir. Mahkemece, görüşmeyi yapan şahıslar
arasında geçen "soğuk su"
ifadesi ile molotofkokteyli yapımında kullanılan benzinin kastedildiği sonucuna
ulaşılmıştır. Aynı kişiler arasındaki 27/8/2010 tarihli telefon görüşmesinde
polislerin arama yaptığından bahsedilmesi üzerine E.Y.nin
A.A.ya "Mutfakta
malzeme var, sizin mutfağınızda" dediği ve mutfaktaki
malzemeden kastettiğinin molotofkokteyli olduğu belirtilmiş ve başvurucunun
adının bu telefon görüşmesinde geçtiği ifade edilmiştir.
v. Gösteri kayıtlarının incelenmesi neticesinden düzenlenen 7/3/2011 tarihli bilirkişi raporunda
başvurucunun 10/8/2010 tarihli şiddet içeren eyleme katılarak güvenlik
güçlerini gösterip arkadaşlarını ikaz ettiği, ilerleyen zamanda yapacağı
eylemlerde kendini gizlemek için üzerinde bulunan sarı renkteki tişörtü
çıkararak diğer sanık M.B.ye ait siyah renkli tişörtü giydiği, Ş.Y. isimli
terör örgütü üyesinin ölümü üzerine 24/8/2010 tarihinde yapılan defin işlemleri
sırasında orada bulunduğu, ölen terör örgütü üyesinin fotoğrafını sol göğsüne
astığı, güvenlik güçlerine doğru el kol hareketleri yaptığı belirtilmiştir.
14. Mahkeme, başvurucunun üzerine atılı terör örgütünün
propagandasını yapma ve terör örgütüne üye olma suçları yönünden verdiği mahkûmiyet hükmü gerekçesini şu şekilde
özetlemiştir:
"Dosya kapsamında
bulunan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde sanık Sefa Başak'ın halen
PKK/KCK terör örgütüne yönelik operasyonlarda yakalanarak hakkında mahkumiyet
kararı verilen [G.Ç.] isimli
örgüt mensubundan boşalan görevi doldurmak için terör örgütünce 2010 yılı
Haziran ayı sonlarında Ağrı iline sorumlu sıfatı ile gönderildiği, adres kayıt
sistemine göre Ağrı ili veya Doğubayazıt ilçesi ile irtibatının bulunmamasına
ve gerçek ikametgahının Van ili Muradiye ilçesi olmasına rağmen Doğubayazıt
ilçesinde terör örgütüne müzahir sanıkların veya başka şahısların evlerinde
kaldığı, düzenli bir gelirinin bulunmadığı, herhangi bir işinin de olmadığı,
sanıklardan [A.A.], [E.Y.], [S.T.]
ve [M.B.] ile sürekli irtibat
halinde olduğu, tam anlamıyla ispat edilemese dahi özellikle yukarıda
bahsedilen telefon tapelerinden anlaşılacağı üzere
Doğubayazıt'ta meydana gelen ve şiddet içeren terör eylemlerinin organizasyonu
içerisinde yer aldığı, Doğubayazıt ilçe merkezinde terör örgütünce alınan
kararlar doğrultusunda yapılan ve şiddet içeren basın açıklamalarını ve
sonrasında yaşanan 'Serhildan-Sivil itaatsizlik'
eylemlerini organize ettiği yönünde ciddi kuşkuların olduğu, 2010 yılı Ağustos
ayı içerisinde Doğubayazıt'ta yaşanan ve organizasyonunda yer aldığı düşünülen
terör olaylarından sonra gözaltına alınacağını düşünerek ilçeden ayrıldığı,
10/8/2010 tarihinde yapacağı eylemlerde kendisini gizlemek maksadıyla üzerinde
bulunan sarı renkte tişörtü [M.B.ye]
ait siyah renkte bir tişört ile değiştirerek ve 24/8/2010 tarihinde terör
örgütü mensubunun cenazesine katılarak şiddeti içeren terör eylemlerini
desteklediğini açıkça belirtecek şekilde terör örgütü mensubunun fotoğrafını
göğsüne asarak terör örgütünün propagandasını yaptığı, böylece sanığın tüm
eylemleri ile silahlı terör örgütüne üye olmak ve terör örgütünün zincirleme
propagandasını yapmak suçlarını işlediği sabit olduğundan sanığın bu
eylemlerden cezalandırılmasına karar verilmiş..."
15. Mahkeme, başvurucunun üzerine atılı mala zarar verme ve
görevi yaptırmamak için direnme suçları yönünden verdiği beraat kararı gerekçesini ise şu şekilde
özetlemiştir:
"Her ne kadar
iddianamede sanığın 10/8/2010 tarihinde BİM market ve Halkbank'a yönelik mala
zarar verme, kamu malına zarar verme, görevli memura direnme, 20/8/2010 tarihinde
kamu malına zarar verme ve görevli memura direnme, 21/8/2010 tarihinde FEM
Dershanesine yönelik mala zarar verme, Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okuluna
yönelik kamu malına zarar verme ve görevli memura direnme, yine 24/8/2010
tarihinde ŞOK Market, FEM Dershanesi, Zaman Gazetesi Bürosu ve İran uyruklu Tır
şoförüne yönelik mala zarar verme, kamu malına zarar verme ve görevli memura
direnme suçlarından cezalandırılması talep edilmiş ise de; özellikle telefon tapelerinde geçen konuşmalara göre sanığın bu eylemlerde de
yer aldığı yönünde ciddi kuşkuların bulunduğu ancak telefon tapeleri
dışında özellikle bu eylemlere yönelik görsel kayıtların bulunmaması dikkate
alınarak atılı suçlardan sanığın beraatine karar
verilmiştir."
16. İlk derece mahkemesi kararının başvurucu ve Cumhuriyet
savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 6/6/2014
tarihli kararı ile mala zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme
suçlarından beraate dair hükümler ile silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri onanmıştır. Yargıtay,
terör örgütünün propagandasını yapma suçundan verilen hükmün ise sonradan
yapılan kanun değişiklikleri kapsamında kovuşturmanın ertelenmesi şartlarının
değerlendirilmesi amacıyla bozulmasına karar vermiştir.
17. Başvurucu, Yargıtay ilamından 27/8/2014 tarihinde müddetnamenin tebliği ile haberdar olduğunu belirtmiştir.
18. Başvurucu 12/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk normları için bkz. Metin Birdal ([GK] (B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39) başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 20/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucu; toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
kapsamında kalan bazı eylemler nedeniyle terör örgütüne üye olma suçundan
cezalandırıldığını, mahkûmiyet hükmünde değerlendirilen eylemlerin bir kısmıyla
ise ilgisinin bulunmadığını iddia ederek toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık görüşünde, başvurucunun terör örgütüne üye olma
suçu ile cezalandırılmasının sebebinin salt toplantı ve gösteri yürüyüşlerine
katılmak değil terör örgütünün talepleri doğrultusunda şiddet içeren
gösterilerin organizasyonunda yer alma olduğu ifade edilmiştir. Bakanlığa göre
Anayasa’nın 34. maddesi, fikirlerin barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi
için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır.
Somut olayda Savcılık ve yerel mahkeme tarafından başvurucunun herhangi bir
bağlantısı olmamasına rağmen Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesine gelmesinin altının
çizildiğine değinmiştir. Bu kapsamda Bakanlık 2010 yılında Doğubayazıt
ilçesinde PKK terör örgütünün düzenlediği mitinglere ve gösterilere
katılanların taşlı ve molotof kokteylli saldırılarda
bulunduğuna, kamera kayıtlarında gösterilerin bir kısmında başvurucunun da
olduğuna vurgu yapmış, başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal
edilmediğini ifade etmiştir.
23. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında o tarihlerde
kayıtlı olduğu adresten başka bir adreste bulunuyor olmasının birçok farklı
nedeni olabileceğini, o tarihlerde Doğubayazıt'a arkadaş ziyareti ve tarihî
yerleri gezmek amacıyla gittiğini ifade etmiştir. Karşı beyanda başvurucu;
kamera kayıtlarında gösterilerin bir kısmında bulunduğunun tespit edildiğini
ancak bu gösterilerde suç oluşturan herhangi bir eylemde bulunmadığını, diğer
kişilerin suç içeren eylemleri nedeniyle kendisinin cezalandırılamayacağını
belirtmiştir. Başvurucu son olarak olasılıklar üzerinden ve somut hiçbir delil
olmadan cezalandırıldığına vurgu yapmıştır.
B. Değerlendirme
24. Anayasa'nın "Toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, önceden izin
almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına
sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak,
millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve
genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve
kanunla sınırlanabilir."
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun şüpheden uzak
hiçbir delil bulunmamasına rağmen mahkûmiyetine hükmedilmesinin suç ve
cezaların kanuniliği ilkesini ihlal ettiği iddiası toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkı bağlamında incelenecektir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
27. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Bu
doğrultuda bir ceza yargılamasında isnat edilen suçun sübuta erip ermediği veya
toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel
olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428,
17/7/2018, § 65).
28. Bununla birlikte eldeki başvuruya konu olayda başvurucunun
bazı gösterilere katılmış olması onun örgüt üyeliği suçuna ilişkin
yargılamasında delil olarak kullanılmıştır. Kişilerin anayasal hak ve
özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin mahkûmiyet kararlarında delil
olarak kullanılması, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükler üzerinde
caydırıcı etki yaratabilir ve dolayısıyla bu da Anayasa Mahkemesinin ilgi
alanındadır (Metin Birdal, §§ 47, 48).
29. Bu nedenle somut olayda bazı gösterilere katılmış olmasının
terör örgütü üyeliğinin delili olarak kabul edilmesi ile başvurucunun toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına bir müdahalede bulunulduğu kabul
edilmiştir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
30. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ...
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
31. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut
başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 34. maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma,
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
32. Müdahaleye dayanak olan 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu’nun 220. ve 314. maddelerinin kanunla sınırlama ölçütünü
karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
33. Başvuruya konu müdahalenin Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları
kapsamında kaldığı anlaşılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Demokratik
Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
34. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik
toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak
fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme
imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve
düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle
düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak, çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde
zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını
güvence altına almaktadır (demokratik toplumda toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının önemine ilişkin açıklamalar için bkz. Metin Birdal, §§ 54-58; Ferhat Üstündağ,
§ 40; Dilan Ögüz
Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK],
B. No: 2014/920, 25/5/2017, §
79).
(2) Müdahalenin
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
35. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altındaki bir eylemin
terör örgütüne üye olma suçunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılması
suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal
ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir
Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın, B. No: 2013/9343,
4/6/2015, § 68;Ferhat Üstündağ,
§§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No:
2014/6128, 7/7/2015, § 51).
(3) Terör
Örgütü Üyeliği Suçu Bağlamında Yarışan Değerler Arasında Denge Kurulması
36. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir
suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve
bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini
engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin
Birdal, §§ 60, 61).
37. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir.
Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olma suçunun
sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup
olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz
Çelik § 45; krş. Ferhat Üstündağ,
§ 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas
alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır
(Türk ceza muhakemesi hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için
bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
38. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör
örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının
o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza
kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek
kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin,
bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının
anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de
değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye
olma, toplantılara katılma veya düşünce açıklamaları yapma gibi kişilerin
anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı
durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir
baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
39. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı
caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine
karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların
terörsüz bir ortamda yaşam hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak
etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
40. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için
derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarında delil olarak kullanılmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını
göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki
denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı
karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilip gösterilemediği ile
sınırlı olacaktır (Metin Birdal,
§ 72).
41. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda başvurucunun
toplantı ve ifade özgürlüklerine yapılan müdahalelerin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca karşılık verip
vermediği sorusuna cevap bulacaktır.
42. Somut olayda ihbarlar üzerine PKK terör örgütünün talimatı
doğrultusunda yapılan gösterilerde meydana gelen şiddet olaylarını organize ettikleri
gerekçesiyle başvurucu ile diğer bazı kişiler hakkında soruşturma başlatılmış,
ilk derece mahkemesi süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen
eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen
başvurucunun PKK terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır. Anayasa
Mahkemesi iddianamede ileri sürülen iddiaları ve derece mahkemesince
başvurucunun mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeleri yukarıda yer verilen
ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelemiştir.
43. İlk derece mahkemesi, mahkûmiyet hükmüne esas aldığı
toplantı ve gösteri yürüyüşlerine başvurucunun katıldığı veya bu toplantıları
organize ettiği yönünde ciddi kuşkuları bulunduğunu
ve başvurucu aleyhine görsel kayıt elde edilemediğini vurgulamıştır. Nitekim
ilk derece mahkemesi, bu toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde meydana gelen mala
zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçları nedeniyle başvurucu
hakkında açılan kamu davaları yönünden başvurucunun bu eylemlerde yer aldığına
ilişkin herhangi bir görsel kayıt bulunmaması ve bu nedenle de atılı suçları
işlediğinin kesin olarak ispatlanamamış olmasını gerekçe göstererek beraat
kararı vermiştir.
44. İlk derece mahkemesinin hükme esas aldığı delillerden
10/8/2010 tarihli toplantı ve gösteri yürüyüşünde şiddete başvurulduğu ve
yaptırılan bilirkişi incelemesinde başvurucunun söz konusu eyleme katıldığı,
arkadaşlarını ikaz ettiği ve kendini gizlemek için üzerinde bulunan tişörtü
diğer sanıklardan biriyle değiştirdiği tespit edilmiştir. Ancak söz konusu
eyleme ilişkin olarak da başvurucu hakkında mala zarar verme ve görevi
yaptırmamak için direnme suçları nedeniyle açılan kamu davaları yönünden atılı
suçları işlediğinin kesin olarak ispatlanamamış olması gerekçesiyle beraat kararı
verilmiştir.
45. İlk derece mahkemesi, başvurucunun örgüt üyeliğine ilişkin
her biri bir parçayı açıklayan, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren,
delil olarak kabul edilen faaliyetlerini ve davranışlarını birleştirerek olayın
bütününün anlaşılmasını sağlamamış; söz konusu toplantı ve gösterileri organize
etme veya katılma biçimindeki rolünün onun PKK terör örgütünün hiyerarşik
yapılanmasına kendi isteğiyle ve bilerek dâhil olduğuna dair bilgileri doğrular
ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koyamamıştır. İlk
derece mahkemesi başvurucunun terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil
olduğunu gösteren delilleri birlikte inceleyerek temel haklar kapsamında kalan
her bir delili terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı
şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer koşullarını dikkate
alarak değerlendirmemiştir.
46. İlk derece mahkemesi başvurucunun mahkûmiyetinde delil
olarak kullanılan toplantılara katıldığının veya söz konusu toplantılarda
şiddete başvurduğunun şüpheli olduğunu açıkça ifade etmiştir. Mahkeme,
başvurucunun temel hakları kapsamında bulunan faaliyetlerinin terör örgütüyle
olan bağlarını ortaya koyamamış; böylece toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkı üzerinde haksız bir caydırıcı etki oluşturmuştur. Bu bağlamda ilk derece
mahkemesi, başvurucunun şikâyete konu eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde delil
olarak kullanılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve
yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 34.
maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine
karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
49. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, Anayasa Mahkemesince bir temel
hakkın ihlal edildiği sonucuna varıldığında ihlalin ve sonuçlarının nasıl
ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkelere yer verilmiştir
(Mehmet Doğan, §§ 57-60).
50. Başvurucu, ihlal tespiti ile yargılamanın yenilenmesini
talep etmiş; tazminat talebinde bulunmamıştır.
51. Başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetinin
zorunlu toplumsal bir ihtiyaca
karşılık gelmediği, dolayısıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun
olmadığı, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği sonucuna
ulaşılmıştır. Bu nedenle başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlalinin mahkeme
kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
52. Bu durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden
yargılama ise usul hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve bireysel
başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2)
numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda yeniden yargılama sürecinde mahkemelerce yapılması
gereken iş, öncelikle hak ihlaline yol açan mahkeme kararının ortadan
kaldırılmasından ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri
gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden
ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
53. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç
bedelinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. maddesi ile görevli)
(E.2011/166, K.2012/52 sayılı karar) dosyalarının devredildiği mahkemeye
GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç bedelinden oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.