İKİNCİ
BÖLÜM
KARAR
Başkan : Recep
KÖMÜRCÜ
Üyeler : Engin
YILDIRIM
Celal
Mümtaz AKINCI
Rıdvan
GÜLEÇ
Recai
AKYEL
Raportör : Sinan
ARMAĞAN
Başvurucu : Serhat
ÖLĞEN
Vekili : Av.
Mehdi ÖZDEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gerekmediği hâlde kolluğun silahlı güç kullanımı sonucu
yaralanma meydana gelmesi ve olaya ilişkin etkili ceza soruşturması
yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1996 doğumludur ve Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde
yaşamaktadır.
9. 13/9/2015 günü Diyarbakır'ın Bağlar ilçesi Emek Caddesi'nde
üzerilerinde el yapımı patlayıcı, molotofkokteyli ve uzun namlulu silah taşıyan
50-60 kişilik bir grup çöp konteynırlarını yakıp trafiği kapatmak ve sloganlar
atmak suretiyle eylem yapmıştır. Söz konusu eyleme kolluk güçleri müdahale
etmiş ve bu sırada gaz fişeği de kullanmışlardır.
10. Eylemci grubun ara sokaklara dağılması üzerine bu alanlarda da
polis müdahalesi devam etmiştir. Zırhlı araçla olaya müdahale eden kolluk
güçleri başvurucuyu yerde başı yaralı şekilde bulmuştur. Bulunduğu yerden
alınarak zırhlı araca getirilen başvurucu, adli işlemler için Emniyet
Müdürlüğüne götürülmüştür.
A. Başvurucuya Göre Olayın Gelişimi
11. Başvurucu, PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olma, terör örgütü
adına eylem ve faaliyetlerde bulunma suçlarından şüpheli sıfatıyla 15/9/2015
tarihinde Diyarbakır Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde (TEM) ifade vermiştir.
Eyleme katıldığını reddeden başvurucu olay günü işyerinden evine geldiğini
fakat bir yaşındaki kızına yiyecek almak amacıyla saat 20.00 sıralarında
markete gittiğini, alışveriş yapıp evine döndüğü sırada yüzü kapalı, 8-10
yaşlarında bir çocuk gördüğünü ve olaylara karışmaması için kendisini
uyardığını, uyarısı üzerine çocuğun oradan ayrıldığını beyan etmiştir.
Başvurucu; evinin olduğu sokağa girdiği sırada zırhlı bir aracın biber gazıyla
etrafa müdahale ettiğini, evinin önüne geldiği sırada polislerin iki üç defa
attığı gaz fişeğinin sesini işittiğini, dördüncünün atış sesini duyduktan sonra
sağ kulağının arka kısmında bir acı hissettiğini ve yere düştüğünü
bildirmiştir. Yerde yatmakta iken kolluğun yanına geldiğini, üst araması
yaptıktan sonra sürükleyip darbetmek suretiyle kendisini zırhlı aracın yanına
getirdiklerini, daha sonra da araca bindirip Bağlar ilçesindeki eski Polis
Okuluna götürdüklerini söylemiştir.
12. Devam eden kanamasına, yaklaşık bir buçuk saat sonra bulunduğu
emniyet binasına gelen 112 Acil Servis görevlilerinin ilk defa müdahale
ettiğini ve kanamasının durdurulduğunu söyleyen başvurucu; tıbbi müdahaleden
sonra bir saat daha bekletildiğini ve yaralanmasına sebep olan polis ekipleri
tarafından emniyet binasından çıkarılarak Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesine
götürüldüğünü, bu Hastanenin de kendisini Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma
Hastanesine sevk ettiğini beyan etmiştir. Başvurucu; burada tedavisinin
yapıldığını ve bir müddet gözlem odasına alındığını, daha sonra saat 03.00
sıralarında taburcu olduğunu ifade etmiştir.
13. Gösterilere katılmadığının olayın gerçekleştiği sokaktaki
işyerlerinin kameralarından ve MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu)
görüntülerinden anlaşılacağını belirten başvurucu, alışveriş yaptığı marketin
kamera görüntülerinin incelemesini talep etmiş; ayrıca yaralanmasına sebep olan
ve yakalandığı sırada kendisini darbeden polislerden şikâyetçi olmuştur.
B. Kolluk Güçleri Tarafından Düzenlenen Tutanağa Göre Olayın
Gelişimi
14. 13/9/2015 tarihinde başvurucunun imzasını taşıyan ve dört polis
memuru tarafından düzenlenen tutanak, başvurucunun yakalanışını ve sonrasını
ele almaktadır. Tutanakta; PKK/KCK terör örgütü lehine sloganlar atan, yüzleri
maskeli, el yapımı patlayıcı, molotofkokteyli ve uzun namlulu silah taşıyan
grubun gösteri yaptığı anonsu üzerine ekip hâlinde olay yerine gidildiği,
gösterici gruba müdahale edildiği, müdahale sırasında gaz kullanıldığı, bu
sırada grubun polis ekibine patlayıcılarla ve ateşli silahla karşılık verdiği,
ara sokaklara dağılan grubun eylemlerine devam etmesi üzerine zırhlı araçla bu
bölgelere de gidildiği, Emek Caddesi ile 430. Sokak'ın kesiştiği noktada yerde
yatan bir şahıs görüldüğü belirtilmektedir.
15. Tutanağı düzenleyen polislere göre yerde yatan kişi gösterici
grupta yer almaktadır. Yaralı şahsın bulunduğu bölgenin güvenlik açısından
sorunlu olması sebebiyle bu kişi polisler tarafından kontrollü bir şekilde
zırhlı araca alınmış ve TEM'e götürülmüştür. Buraya çağrılan 112 Acil Servis
tarafından yarasına müdahale edilmiştir. Yaralı şahsın kimliği tespit edilmiş
ve yasa dışı gösteriye katıldığının anlaşılması üzerine hakkında adli işlemlere
başlanmış, bu kapsamda şüpheli olarak sahip olduğu haklar kendisine
hatırlatılmış ve adli rapor aldırılmak üzere hastaneye götürülmüştür.
Götürüldüğü hastaneden sağ kulağındaki bir problem nedeniyle Eğitim ve
Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir. Gerekli muayeneler yapılıp taburcu
edilene kadar polisler bu kişiye refakat etmiştir.
C. Başvurucu Tarafından Sunulan Sağlık Raporları
16. Başvurucu, olayla ilgili olarak hakkında düzenlenen üç sağlık
raporunu başvuru dosyasına sunmuştur. 13/9/2015 günü saat 22.30'da Selahaddin
Eyyubi Devlet Hastanesinde görevli doktor tarafından düzenlenen raporda "Sol
kulak arkasında yaklaşık 3x2 cm cilt cilt altı kesisi mevcut
hastada denge kaybı düz yürüyememe bulantı duymada kayıp şikayetleri mevcut
çekilen BBT temporal BT sinde belirgin patolji gözlenmedi BTM ile
giderilemez. Şu an hayati riski yoktur. Geçici durumu bildirir hekim raporudur.
Kati raporun adli tabiplik ya da KBB uzmanı tarafından verilmesi uygundur. EAH
sevk edildi." tespitlerine yer verilmiştir.
17. Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim Araştırma Hastanesi tarafından
14/9/2015 günü saat 21.50'de düzenlenen raporda ise aşağıdaki hususlar
belirtilmiştir:
"Darp
nedeniyle acil servisinde bulunan hasta mastoid kemik üzerinde 3x2 cm
suture kesi mevcut. Hayati tehlike yok. BTM ile giderilebilir. Durumu bildirir
geçici hekim raporudur."
18. Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesinin 15/9/2015 tarihli (saat
17.47) raporunda ise başvurucuda yeni darp ve cebir izi bulunmadığı
belirtilmiştir.
D. Başvurucunun Aleyhinde Yürütülen Adli Soruşturma Süreci
19. Başvurucunun yakalanması sonrasında Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığı (Savcılık) tarafından adli soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma
kapsamında olaya müdahale eden 2...2 sicil numaralı polis memuru tanık olarak
ifade vermiştir. Bu kişi ifadesinde; gösteri yapan grubun içinde mavi kot
pantolon, mavi ayakkabı ve mavi tişört giyen yaklaşık 18-20 yaşlarında ve 1.70
cm boylarında bir şahsın bulunduğunu, kendilerine ısrarla taş attığını fakat
elinde patlayıcı ve silah olduğunu görmediğini, bu kişinin Emek Caddesi ile
430. Sokak'ın kesiştiği yerde yatan kişi olduğunu, bu kişinin yanına gittiklerinde
başının sağ yanından yaralandığını gördüklerini beyan etmiştir. Yaptıkları
basit tıbbi müdahale sonrasında hayati tehlikesinin olmadığını anladıklarını
belirten polis memuru, olay yerinin güvenli olmaması ve silahlı saldırıların
devam etmesi nedeniyle şahsı araçlarına bindirerek Emniyet Müdürlüğüne
götürdüklerini söylemiştir.
20. Başvurucunun alışveriş yapmak amacıyla gittiğini belirttiği
marketin kamera kayıtları iki polis memuru tarafından 15/9/2015 tarihinde
incelenmiştir. Düzenlenen tutanağa göre 13/9/2015 günü 20.00-22.00 saatleri
arasında başvurucunun markete gittiği tespit edilememiştir.
21. 16/9/2015 tarihinde Savcılık, silahlı terör örgütüne üye olmamakla
birlikte örgüt adına suç işleme suçundan tutuklanması talebiyle başvurucuyu
Diyarbakır Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Başvurucu isnat edilen
suçlamaları reddetmiş ise de 16/9/2015 tarihinde tutuklanmıştır.
22. Savcılık 2/10/2015 tarihli iddianamesiyle silahlı terör örgütüne
üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, kara ulaşım araçlarını kaçırma
veya alıkoyma ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından cezalandırılması
istemiyle başvurucu hakkında kamu davası açmıştır.
23. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinde 3/12/2015 tarihinde yapılan
ilk duruşmada başvurucunun savunması alınmış ve tanık olarak 2...2 sicil
numaralı polis memuru dinlenmiştir. Yargılama ilk celsede bitirilerek tüm
suçlardan başvurucunun beraatine ve tahliyesine karar verilmiştir. Mahkemenin
gerekçeli kararının ilgili kısımları şu şekildedir:
''(...)
Savunması alınan
sanık Serhat ÖLĞEN atılı suçlamaları inkar ederek evinin 709. Sokakta olduğu ve
709. Sokağa girerken kafasına gaz fişeği isabet ettiğini, fakat eyleme
katılmadığını beyan etmiştir. İddianamede ismi geçen tanık [2...2] sicil
numaralıpolis memurunu 03/12/2015 tarihli celsede alınan beyanında, eylemci
grup içinde bulunan şahsın mavi ayakabı, mavi pantolon ve mavi tişört giydiği,
dosyamız sanığınıneylemci ile benzer elbiseler ve ayakkabı nedeni ile aynı
şahıs olduğu yönünde kanaat edindikleri, ancak eylemci grup içindeki şahsın
yüzünü görmediğini, elbiseleri tamamen aynı olduğu için ve eylem yerinin
yakınında yaralı olduğu için bu sonuca vardığı yönünde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizce
görüntüler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde 'Tarafıma tevdii edilen
Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/340 Esas sayılı dava dosyasında
bulunan '4176 446-RE C 255 00' seri numaralı, üzerinde '13.09.2015 - [A...1]
Kamera Görüntüleri' ibaresi bulunan bir adet DVD’nin içerisinde bulunan kamera
görüntülerinin incelemesinde; Kamera görüntülerinin 13.09.2015 günü saat 20:00
ile 22:00 arasındaki zamana ait olduğu, dosya kapsamında teşhise yönelik
fotoğrafları bulunan sanık Serhat ÖLGEN’in bahse konu kamera görüntülerinde
bulunmadığı anlaşıldı.' şeklinde rapor tanzim edilmiştir. Dosya kapsamında
sanığın olay yerinde olduğuna ilişkin her hangi bir görüntü kaydı yoktur. Sanık
aleyhine sadece kollukta beyanı alınan ve yukarıda ifade edilen 273802 sicil
nolu polis memurunun ifadesi bulunmaktadır. Her ne kadar [2...2] sicil numaralı
polis memuru 13/09/2015 tarihinde kolluk ifadesinde sanık aleyhinde beyanda
bulunmuşsa da mahkemede alınan beyanında sanığın yüzünü görmediğini beyan
ederek şüphenin kuvvetinin azalmasına sebep olmuştur. Kaldı ki mahkememizce
bilgisayar üzerinden şehir haritasına bakıldığında sanığın ikamet olarak
belirttiği 709. Sokak ile 430 nolu sokağın yakın olduğu arada öğretmenler
caddesinin olduğu görülmüştür. Sadece şüphe üzerine sanık aleyhine hüküm kurmak
evrensel hukuk ilkelerine aykırı olduğu gibi Anayasa 38/4 ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi 6/2 maddesi ile düzenlenenmasumiyet (suçsuzluk) karinesine
de aykırılık teşkil eder.Bu karine uyarınca suçluluğu hükmen sabit oluncaya
kadar kişinin suçsuz sayılması gerektiği, suçlu kabul edilebilmesi için kişinin
kesin hükümle mahkum olması, mahkumiyet için de fiilin yasal delillerle
ispatlanması, yani şüphenin yasal delillerlebertaraf edilmesi gerektiğinden,
eğer mahkeme, sanığın eylemi gerçekleştirip gerçekleştirmediği konusunda
vicdani kanaate varamıyorsa ve eylemi sanığın gerçekleştirmiş bulunduğunu yasal
delillere dayanarak vicdani kanaati ile söyleyemiyorsa, sanığın o fiili
gerçekleştirmediğinin kabulü şarttır. Bu ilkeye ceza yargılamasında şüpheden
sanık yararlanır (Latince; in dubio pro reo ) ilkesi denilir.
(...)
Yapılan yargılama
ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde sanığın üzerine atılı müsnet
suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, hukuka
uygun, somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden, sanığın CMK
223-2e maddesi uyarınca beraatine karar verilmesi vicdani kanaati ile aşağıdaki
hüküm fıkrası kurulmuştur.''
24. Başvurucu hakkında verilen beraat kararı temyiz edilmediğinden
11/12/2015 tarihinde kesinleşmiştir.
E. Başvurucunun Şikâyetine İlişkin Olarak Yürütülen
Soruşturma Süreci
25. Başvurucunun yaralanmasına ilişkin şikâyeti aleyhindeki
soruşturmayla birlikte yürütülmüştür. Savcılık başvurucunun şikâyeti konusunda
herhangi bir soruşturma işlemi yapmaksızın 2/10/2015 tarihinde ek kovuşturmaya
yer olmadığına karar vermiştir. Verilen karar şu şekildedir:
"PKK/KCK terör örgütü
güdümünde yayın yapan internet sitelerinde öz savunma yapılması, halkın
ayaklanarak kendi sistemini örmesi, öz yönetim ilanının demokratikleşmede
önemli bir adım olduğu, hiçbir tereddüt göstermeden direniş göstermesi,
Diyarbakır'da hayatın duracağı, tüm kentlerin sokağa dökülmesi ve benzeri
çağrılar doğrultusunda Diyarbakır il genelinde birçok yasadışı eylemlerin
meydana geldiği, 13.09.2015 tarihinde 20:50 sıralarında Bağlar ilçesi Emek Cad.
üzerinde 50-60 kişilik yüzleri maskeli ellerinde eyp, molotof kokteyli ve uzun
namlulu silah olan grubun ateş yakarak çöp konteynırlarını yola çekerek yolu
trafiğe kapattıklarının tespit edildiği ve gruba müdahale edildiği esnada söz
konusu grup içerisinde yer alarak emniyet görevlilerine taşlı saldırıda
bulunduğu anlaşılan müşteki Serhat ÖLĞEN'in atılan gaz fişeği sonucunda
yaralandığının ve Serhat'ın görevli polis memurlarından şikayetçi olduğunun
anlaşıldığı olayla ilgili yürütülün soruşturma sonucunda görevli polis
memurlarının müdahalelerinin olaylarla orantılı olduğu, görevlerinin
gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanmadıkları, böylece üzerlerine atılı
suçun yasal unsurlarının oluşmadığı tüm
dosya kapsamından anlaşılmakla;
Görevli polis
memurları hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına...[karar verildi.]"
26. Başvurucu vekili 21/10/2015 tarihli dilekçesiyle söz konusu karara
itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde; yasa dışı gösteride başvurucunun yer
almadığı, evinin önünde polisin attığı gaz fişeğiyle yaralandığı, sonrasında
darbedilip yerde sürüklenerek zırhlı araca konulduğu, hastane yerine Emniyet
Müdürlüğüne götürüldüğü, yarası kanar vaziyette bekletildiği, Acil Servisin bir
saat sonra çağrıldığı, gelen sağlık ekibinin kanamayı durdurduğu fakat bulantı,
duyma ve denge kaybı şikâyetlerine rağmen hastaneye sevkinin uzun süre
yapılmadığı belirtilmiştir. Bu durumun sevk edildiği hastane raporlarından
açıkça anlaşılacağını belirten başvurucu vekili, dilekçesinde ayrıca olayın
gerçekleştiği yerdeki MOBESE kayıtları ve sokakta bulunan -isimleri belirttiği-
işyerlerinin güvenlik kameraları izlendiği takdirde başvurucunun olaya
karışmadığının ve yaralanmasının sebebi olan polis müdahalesinin görüleceğini
iddia etmiştir. Başvurucu vekili; başvurucunun yerde sürüklenip darbedilmesi
konusunda Adli Tıptan rapor alınması gerektiğini fakat zaten tutuklanıp ceza
infaz kurumuna girdiği sırada doktor tarafından yapılan muayenede bu olguların
tespit edildiğini, bu raporun gerektiğinde ceza infaz kurumu idaresinden
istenebileceğini, ayrıca ambulansın geç çağrıldığının arama kayıtlarından
anlaşılabileceğini ileri sürmüştür. Başvurucu vekili, yerde yatmaktayken
başvurucunun polisler tarafından darbedilmesinin Savcılık kararında yer
almadığını belirtmiş; ayrıca hedef gözetilmek suretiyle başvurucunun gaz fişeğiyle
yaralanmasına sebep olan polis memurları hakkında verilen kararın
kaldırılmasını talep etmiştir.
27. Başvurucu vekilinin yaptığı itiraz Diyarbakır 2. Sulh Ceza
Hâkimliğinin (Hâkimlik) 24/12/2015 tarihli kararıyla kesin olarak
reddedilmiştir. Verilen karar başvurucu vekiline 12/1/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
28. Başvurucu 11/2/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
29. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "Bir
suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar
başlıklı 160. maddesi şöyledir:
"(1)
Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini
veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar
vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2)
Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın
yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin
lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve
şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür."
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Mevzuat
30. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) "İşkence
yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse
işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muamelelere tabi
tutulamaz."
31. 18/6/2003 tarihli ve 25142 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren 16/12/1966 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Medeni ve Siyasi
Haklar Sözleşmesi'nin 7. maddesi şöyledir:
"Hiç
kimse işkenceye ya da zalimane, insanlık dışı ya da küçük düşürücü muamele ya
da cezalandırmaya maruz bırakılamaz. Özellikle, hiç kimse kendi özgür rızası
olmadan tıbbi ya da bilimsel deneylere tabi tutulamaz."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
32. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 3.
maddesi ile ilgili içtihatlarında kötü muamele yasağının demokratik toplumların
en temel değeri olduğunu vurgulamıştır. Terörizmle ya da organize suçla
mücadele gibi en zor şartlarda dahi Sözleşme'nin -mağdurların davranışlarından
bağımsız olarak- işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlerden
men ettiği belirtilmiştir. Kötü muamele yasağının Sözleşme'nin 15. maddesinde
belirtilen toplum hayatını tehdit eden kamusal tehlike hâlinde dahi hiçbir
istisnaya yer vermediği içtihatlarda hatırlatılmıştır (Selmouni/Fransa [BD],
B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 95; Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95,
6/4/2000, § 119).
33. AİHM, bir kişi özgürlüğünden yoksun bırakıldığında veya
daha genel anlamda kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya kaldığında -örneğin
tutuklandığı sırada- kişinin davranışları kesinlikle gerektirmediği hâlde
kişiye karşı fiziksel güç kullanımının insan onurunu zedelediğini ve kural
olarak Sözleşme’nin 3. maddesi tarafından güvence altına alınan hakkın ihlalini
teşkil ettiğini hatırlatmaktadır (Bouyid/Belçika [BD], B. No:
23380/09,28/9/2015, § 88; Ribitsch/Avusturya, B. No: 18896/91,
4/12/1995, § 38; Mete ve diğerleri/Türkiye, B. No: 294/08, 4/10/2011, §
106).
34. Öte yandan bir muamele veya cezanın kötü muamele
olduğunun söylenebilmesi için eylemin asgari ağırlık eşiğini aşması
beklenir (Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55; Erdoğan
Yağız/Türkiye, B. No: 27473/02, 6/3/2007, §§ 35-37; Gafgen/Almanya [BD],
B. No: 22978/05, 1/6/2010, §§ 88-90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık,
B. No: 13134/87, 25/3/1993 § 30). Değerlendirmeye alınacak bu unsurlara
muamelenin amacı ve kastı ile ardındaki saik de eklenebilir (Aksoy/Türkiye,
B. No: 21987/93, 18/12/1996, § 64; Eğmez/Kıbrıs, B. No: 30873/96,
21/12/2000, § 78; Krastanov/Bulgaristan, B. No: 50222/99, 30/9/2004, §
53). Ayrıca kötü muamelenin heyecanın ve duyguların yükseldiği bağlamda meydana
gelip gelmediğinin tespiti de (Selmouni/Fransa, § 104) dikkate alınması
gereken diğer faktördür.
35. AİHM, Sözleşme'nin 3. maddesinin tartışılabilir
ve makul şüphe uyandıran kötü muamele iddialarının etkin biçimde
soruşturulması yükümlülüğü getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya,
§ 131; Tepe/Türkiye, B. No: 31247/96, 21/12/2004, § 48). AİHM’in
içtihadında tanımlanan etkinlik için minimum standartlar soruşturmanın
bağımsız, tarafsız ve kamu denetimine açık olmasını, yetkili makamların
titizlikle ve çabuklukla çalışmasını gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan,
B. No: 34445/04, 11/1/2007, § 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No:
44093/98, 26/10/2004, § 55).
36. Devletin bireyleri koruma yükümlülüğü sadece esasa
ilişkin olmayıp usule ilişkin boyutu da içermektedir. Usule ilişkin
yükümlülükler, Sözleşme’de düzenlenen hakların teorik veya hayali olmayıp
etkili ve uygulanabilir olmasının zorunlu bir sonucudur. Aksi takdirde polis
veya diğer kamu görevlileri tarafından yapıldığı ileri sürülen kötü muamele
yasağının ihlali iddialarının soruşturulması, kötü muamele yasağının temel ve
mutlak niteliğine rağmen uygulamada etkisiz kalacak ve bazı durumlarda devlet
görevlilerinin cezasız kalmasına yol açacaktır (Assenov ve
diğerleri/Bulgaristan, B. No: 24760/94, 28/10/1998, § 102; Labita/İtalya,
§§ 131-136).
37. AİHM, insan hakları ihlalleri ile ilgili iddialarda
soruşturma yükümlülüğünün mutlaka iddiayı kabul etme anlamına gelmediğini ancak
iddiaların ciddiye alınması ve adil bir sonucu garanti eden bir usulle
soruşturulması gerektiğini birçok kararında dile getirmiştir (Saçılık ve
diğerleri/Türkiye, B. No: 43044/05, 45001/05, 5/7/2011, §§ 90, 91).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
38. Mahkemenin 20/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
39. Başvurucu; kendisinin katılmadığı bir eyleme polisin müdahale
etmesi ve gaz fişeği atması sonucu başından yaralandığını, sonrasında kolluk
tarafından darbedildiğini, buna rağmen yaralı hâlde emniyet binasında
bekletilerek tedavisinin ve hastaneye sevkinin bilerek geciktirildiğini
belirtmiştir. Başvurucu; gösteriye katılmadığı mahkeme kararıyla ortaya
çıkmasına rağmen kolluğun hiçbir göstericinin bulunmadığı bir alanda yakın
mesafeden hedef gözeterek attığı gaz fişeğiyle yaralanması olayına ilişkin
olarak Savcılığın hiçbir araştırma yapmadan bir gün içinde kovuşturmaya yer
olmadığı kararı verdiğini, yaptığı itirazın inceleme yapılmaksızın
reddedildiğini, böylece sorumluların cezasız bırakıldığını ifade etmiştir.
Başvurucu, belirttiği hususlar nedeniyle etkili soruşturma yapma yükümlülüğüne
aykırı davranılarak kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
40. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar
verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele
yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
41. Anayasa’nın 17. maddesinde herkesin maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkı güvence altına alınmıştır. Maddenin üçüncü
fıkrasında; kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan
haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı
düzenlenmiştir. Anılan fıkrayla özel olarak insan onurunun korunması
amaçlanmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, §
80).
42. Bu bağlamda Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen
işkence, eziyet ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye
tabi tutulma yasağı mutlak bir nitelik taşımakta olup bu kapsamda öncelikle kamusal
yetkiyle güç kullanan görevlilerin kişilerin beden ve ruh bütünlüğüne hiçbir
şekilde zarar vermemelerini gerektirir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).
43. Öte yandan Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete, söz konusu
kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya
muameleye -bu muameleler üçüncü kişiler tarafından yapılmış olsa bile- maruz
bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini yükletmektedir. Dolayısıyla
yetkililerce bilinen ya da bilinmesi gereken bir kötü muamelenin
gerçekleşmesini engellemek için makul tedbirlerin alınmaması durumunda devletin
sorumluluğu ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82).
44. İşkence ve kötü muamele yasağına ilişkin şikâyetlerin
incelenmesinde yasağın maddi ve usul boyutlarının ayrı ayrı ele alınması
gerekmektedir. Bu bağlamda yasağın maddi boyutu sadece bireyleri işkence ya da
insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye ya da cezaya tabi tutmama
sorumluluğunu (negatif yükümlülük) içermemektedir. Ayrıca bireylerin bu tür muameleye
maruz kalmasını engelleyecek etkili önleyici mekanizmaların kurulması yönünde
pozitif bir yükümlülük de içermektedir.
45. İşkence ve kötü muamele yasağının usul boyutu ise bu yasağın ihlal
edildiğine yönelik tartışılabilir ve makul şüphe uyandıran
iddiaların sorumlularının tespitini ve cezalandırılmasını sağlayacak etkili bir
soruşturma yapılması sorumluluğunu (pozitif yükümlülük) içermektedir.
46. Somut olayda başvurucu, gösteriye müdahale eden kolluğun atmış
olduğu gaz fişeği nedeniyle başından yaralandığını ileri sürmüştür.
Başvurucunun gaz fişeğiyle yaralandığı iddiası, soruşturmayı yürüten Savcılık
tarafından da kabul edilmiş fakat müdahalenin orantılı olduğu söylenmiştir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, müdahalenin orantılılığı konusunda
bir izah bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin orantılılık koşulunun söz konusu
olay bağlamında gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirmesi için dosyada
yeterli veri bulunmamaktadır. Dolayısıyla gaz fişeğiyle yaralanma olgusuna
ilişkin olarak yapılacak inceleme başvuru dosyasının muhteviyatı nedeniyle kötü
muamele yasağının usul boyutuyla sınırlı kalacaktır.
Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.
47. Bunun dışında başvurucu, kolluk tarafından yerde sürüklenip
darbedildiğini ve sağlık sorunlarına bilerek geç müdahale edildiğini iddia
etmiştir. Savcılık tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda
başvurucunun iddialarına yönelik bir değerlendirme bulunmamaktadır. Başvurucu
vekili bu eksikliği belirterek Hâkimliğe itiraz etmiş ise de itiraz
reddedilmiştir.
48. 112 Acil Servis sağlık görevlileri tarafından müdahalede
bulunulduktan sonrabaşvurucunun iki farklı hastaneye sevk edildiği
görülmektedir. Başvurucu, bu hastanelerden aldığı üç sağlık raporunu başvuru
dosyasına sunmuştur. Söz konusu raporlarda başın yan kısmındaki yaralanma
dışında darp ve cebir izinden bahsedilmediği ve olay öyküsünde böyle bir
iddiadan söz edilmediği görülmektedir. Başvurucu, tutuklandıktan sonra ceza
infaz kurumunda yapılan doktor muayenesinde yara izlerinin olduğunu iddia etmiş
ise de bu raporu Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Kovuşturmaya yer olmadığına
ilişkin kararı itiraz üzerine inceleyen Hâkimlik başvurucunun bu iddialarından
haberdar ise de bireysel başvuru dosyasında başvurucunun iddialarını
destekleyen bir belge bulunmamaktadır. Yine başvurucunun başındaki yaraya geç
müdahale edildiği ve hastaneye sevkinin geciktirildiği iddiası konusunda
negatif yükümlülükler bağlamında değerlendirme yapmaya yeter bir delil dosyada
yer almamaktadır. Şu hâlde başvurucunun sürüklenip darbedildiği ve tedavisinin
bilerek geç yapıldığı iddiaları kapsamında sınırlı bilgi ve belgelerle hakkın
maddi boyutu açısından değerlendirme yapmak mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla
bu şikâyetlerin de kötü muamele yasağının usul boyutu yönüyle ele alınması
gerekir.
a. Genel İlkeler
49. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı
kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün usul boyutu da bulunmaktadır. Bu usul
yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her türlü fiziksel ve ruhsal
saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa
cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek
durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları
önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu
görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda bunların sorumlulukları
altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 110).
50. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı
olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi
tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın
17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5.
maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili bir resmî
soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların
belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu mümkün
olmazsa anılan madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek
ve bazı durumlarda devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak
kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün
olacaktır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
51. Usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma türü,
bireyin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının esasına ilişkin
yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak
tespit edilmelidir. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana
gelen ölüm ve yaralama olaylarına ilişkin davalarda Anayasa’nın 17. maddesi
gereğince devletin ölümcül ya da yaralamalı saldırı durumunda sorumluların
tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar
yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda yürütülen idari ve hukuki
soruşturmalar ve davalar sonucunda sadece tazminat ödenmesi, bu hak ihlalini
gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 55).
52. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi
varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve
sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır.
Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
53. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve
cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır.
Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma
makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların
tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü
muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız, hızlı ve derinlikli bir
şekilde yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları
ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını
temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalı, bu kapsamda
diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi
incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için
alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 114).
54. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki
inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir.
Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik
gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın
etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma
işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir.
Bununla birlikte soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen
tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekir
(Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, §§ 68, 69)
55. Bu tür olaylarla ilgili cezai soruşturmaların
etkililiğini sağlayan hususlardan biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap
verilebilirliği sağlamak için soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine
açık olmasıdır. Buna ilave olarak her olayda, mağdurların meşru menfaatlerini
korumak için bu sürece etkili bir şekilde katılmaları sağlanmalıdır (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 115).
56. Yetkililer resmî şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmelidir.
Şikâyet yapılmadığında bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren
yeterli, kesin belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır. Bu
bağlamda soruşturmanın derhâl başlaması, kamu denetimine tabi olarak özenli,
süratli, bağımsız biçimde yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir
(Tahir Canan, § 25).
57. Kamu görevlileri tarafından yapılan işkence ve kötü
muamele iddiaları hakkında yürütülen soruşturmanın etkili olması için
soruşturmadan sorumlu ve tetkikleri yapan kişiler olaylara karışan kişilerden
bağımsız olmalıdır. Soruşturmanın bağımsızlığı sadece hiyerarşik ya da kurumsal
bağlantının olmamasını değil aynı zamanda somut bir bağımsızlığı da gerektirir
(Cezmi Demir ve diğerleri, § 117).
58. Anayasa’nın 17. maddesinin amacı, kişinin maddi ve manevi
varlığına ilişkin bir ölüm ya da yaralama olayında mevzuat hükümlerinin etkili
bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların tespit edilerek hesap vermelerini
sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü olmayıp uygun araçların kullanılması
yükümlülüğüdür. Dolayısıyla bu kapsamda açılmış olan tüm davaların mahkûmiyetle
ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlanması zorunluluğu bulunmamaktadır (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 127). Ancak usul yükümlülüğünün bir unsuru olarak
tespit edilen sorumlulara fiilleriyle orantılı cezalar verilmeli ve mağdur
açısından uygun giderim sağlanmalıdır (Şenol Gürkan, B. No: 2013/2438,
9/9/2015, § 105).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
i. Başvurucunun Gaz Fişeğiyle Yaralanmasına İlişkin
İddialar Yönünden
59. Somut olayda başvurucu, yakalanması sonrası getirildiği Emniyet
Müdürlüğünde PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olma suçundan ifade vermiş ve
bu ifade sırasında gaz fişeğiyle yaralanması dolayısıyla sorumlu polis
memurlarından şikâyetçi olmuştur. Soruşturma dosyasının içeriğinden
başvurucunun bu ifadesi dışında olay nedeniyle ayrıca bir şikâyette bulunmadığı
anlaşılmaktadır. Savcılık, başvurucunun şikâyetini şüpheli sıfatıyla aleyhinde
yürüttüğü soruşturmada ele alıp değerlendirmiş fakat müşteki olarak ayrıntılı
şekilde beyanlarına başvurmamıştır.
60. Savcılık, yürütülen soruşturma kapsamında başvurucunun alışveriş
yaptığını iddia ettiği marketin güvenlik kamerası görüntülerini incelemiş;
başvurucunun sağlık raporlarını temin etmiş ve yine eyleme müdahale edip
başvurucuyu yaralı hâlde yakalayan polis memurunun ifadesine başvurmuştur.
Belirtilenler dışında soruşturma dosyasında başvurucunun şikâyeti hakkında
değerlendirme yapmaya değer bir delilin varlığına rastlanmamıştır.
61. Başvurucu soruşturma kapsamında alınan ifadesinde eyleme
karışmadığını, evine gitmekteyken gaz fişeğiyle yaralandığını söylemiştir.
Soruşturma dosyasının içeriğine rağmen Savcılık, kovuşturmaya yer olmadığına
dair kararında öncelikle başvurucunun eylemci grup içinde yer aldığını ve
kolluğa taşlı saldırıda bulunduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca verdiği kararda,
başvurucunun kafasında meydana gelen yaralanmanın kolluğun attığı gaz fişeğiyle
oluştuğunu kabul etmiş fakat kollukça yapılan müdahalenin olayla orantılı
olduğunu söylemiştir.
62. Savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı öz itibarıyla
başvurucunun eylemci grup içinde yer aldığına ve müdahalenin olayın gelişimine
göre orantılı olduğuna dayanmaktadır. Savcılık tarafından orantılılık
değerlendirmesinin hangi ölçütlere göre yapıldığı anlaşılamamaktadır.
63. Belirtilenler ışığında öncelikle başvurucunun kolluğun attığı gaz
fişeğiyle yaralandığının kamu makamları tarafından kabul edildiği ortaya
konmalıdır. O hâlde Savcılığın bu kabul sonrasında yapacağı soruşturma, olayın
gerçekleştiği koşulların belirlenmesini sağlayacak nitelikte olmalıdır. Bu
kapsamda soruşturma makamlarından olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye
çalışması, soruşturmayı sonlandırmak için temelden yoksun sonuçlara dayanmaması
beklenir.
64. Yapılacak soruşturmada başvurucunun hangi şartlar altında ne
şekilde yaralandığının açığa çıkarılması için birtakım delillerin toplanmasının
zaruri olduğu açıktır. Bunun için öncelikle başvurucunun yaralanmasına neden
olan gaz fişeğini atan kolluk görevlisinin tespit edilmesi, atışın hangi
mesafeden hangi açıyla yapıldığının, başvurucunun özellikle hedef alınıp
alınmadığının ve atış saikinin belirlenmesi gerekir. Bu nedenle başvurucuyu
yaralı hâlde yakalayıp zırhlı araca götüren kolluk görevlilerinin gerektiği
takdirde şüpheli sıfatıyla ifadelerinin alınması, ayrıca olay yerindeki
işyerlerinin güvenlik kamerası görüntülerinin ve MOBESE kayıtlarının tespiti,
zaruret hâlinde keşif yapılması, varsa olay yerinde bulunan kişilerin tanık
olarak dinlenmesi olayın delillendirmesinde önem arz etmektedir. Savcılık
tarafından yapılan soruşturmada, belirtilenler doğrultusunda herhangi bir işlem
yapılmadığı görülmektedir. Dolayısıyla somut olayda soruşturmanın etkili olması
için soruşturma makamlarının kötü muamele iddiasını aydınlatabilecek ve
sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri
gerekliliğinin sağlandığı söylenemez.
65. Savcılık; fail veya faillerin tespitine ilişkin herhangi bir
çalışma yürütmeden, olayın hangi şartlar altında ne şekilde gerçekleştiğini
titizlikle araştırmadan, dosya üzerinden orantılılık incelemesi yaparak
kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiştir. Soruşturmanın etkililiği konusunda
bu bölümde yer verilen değerlendirmeler bir bütün hâlinde ele alındığında
gerçekleşme koşulları tam olarak açıklığa kavuşturulamamış olan başvuru konusu
olayda, kapsamlı bir inceleme ve araştırma gerçekleştirilmemesi nedeniyle
etkili bir soruşturma yürütülmediği sonucuna ulaşılmıştır.
66. Somut olayda gaz fişeğiyle maruz kalınan eylemden
dolayı Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü
muamele yasağının usul boyutu bakımından ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
ii. Gaz Fişeğiyle Yaralanma Sonrasındaki İddialar Yönünden
67. Başvurucu; gaz fişeğiyle yaralanmasından sonra yerdeyken yanına
gelen kolluğun kendisini sürüleyerek darbettiğini, yarası kanar hâlde
götürüldüğü Emniyet Müdürlüğünde ambulansın bilerek geç çağrıldığını ve
hastaneye sevkinin geciktirildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun söz konusu
iddiaların, ilk defa şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesinde dile getirdiği
görülmektedir. O hâlde bu ifadeyle birlikte
soruşturma makamlarının ilk kez bu aşamada belirtilen iddialardan haberdar
olduğunu kabul etmek gerekir. Savcılık 2/10/2015 tarihli kararında başvurucunun
bu şikâyetleri konusunda herhangi bir değerlendirme yapmamış, bu eksiklik
bildirilerek yapılan itiraz ise Hâkimlik tarafından reddedilmiştir.
68. Somut olayda yerde sürüklendiği ve darbedildiği iddiasında bulunan
başvurucunun müşteki sıfatıyla ifadesinin alınmadığı görülmektedir.
Başvurucunun Emniyet Müdürlüğünden alınarak götürüldüğü hastanelerde hakkında
birden fazla sağlık raporu düzenlendiği görülmektedir (bkz. §§ 16-18). Bununla
birlikte başka bir sağlık raporunun var olup olmadığı konusunda başvuru
dosyasında bir bilgi yer almamaktadır. Sunulan raporlarda muayene nedeni darp
ve cebir olarak belirtilmiş ise de gaz fişeğiyle yaralama dışında farklı bir
bulgudan veya fiziksel olarak görülmeyen fakat dile getirilen bir şikâyetten
bahsedilmemektedir. Buna rağmen başvurucu, tutuklanmasından sonra sevk edildiği
ceza infaz kurumunda doktor tarafından muayene edildiğini ve düzenlenen raporda
darbedildiğinin belirlendiğini iddia etmektedir. Dolayısıyla soruşturma
sürecinde soruşturmanın seyrine etki edecek nitelikte delillerin varlığından
bahsedilmesine rağmen soruşturma makamları tarafından hareketsiz kalınarak
bunların toplanmadığı görülmektedir.
69. Yukarıda belirtildiği üzere olay yeri yakınındaki bazı
işyerlerinde güvenlik kamerası olduğu, ayrıca sokak civarında MOBESE bulunduğu
anlaşılmaktadır. Başvurucunun iddiaları kapsamında bu kameraların kayıtları
getirilerek incelenmemiş, iddiaların doğruluğu araştırılmamıştır. Ayrıca
başvurucuyu olay yerinde yakalayan kolluk görevlilerinden sadece biri
başvurucunun aleyhinde yürütülen soruşturma özelinde tanık olarak dinlenmiş
fakat diğerleri ne tanık ne sanık olarak ifade vermiştir. Bu durumda
başvurucunun makul ve savunulabilir iddiaları bağlamında etkili ve yeterli bir
soruşturma yapıldığından söz edilemez.
70. Öte yandan başvurucunun kanamakta olan yarasına bilerek geç
müdahale edildiği ve tıbbi müdahale gerekmesine rağmen hastaneye sevkinin
kasıtlı şekilde geciktirildiği yönündeki iddialarının ele alınıp
değerlendirmesi gereklidir.
71. Hastane raporlarından başvurucunun sağ kulağının arkasında 3x2 cm
büyüklüğünde kesi oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu nitelikteki yaraya ilk önce Acil
Servis ekibi Emniyet Müdürlüğünde müdahale etmiş ve kanamanın durması
sağlanmıştır. Başvurucunun iddiasına göre Acil Servis ambulansı kendisinin
Emniyet Müdürlüğüne getirilmesinden bir saat sonra çağrılmış, bu süre zarfında
nezarethanede yarası kanar vaziyette bekletilmiştir. Başvurucu, istendiği
takdirde 112 Acil Servisin çağrılma zamanının arama kayıtlarıyla ortaya
çıkarılabileceğini belirtmektedir.
72. Başvurucunun 112 Acil Servis ekibinin müdahalesinden sonra da
bulantı, denge ve duyma kaybı gibi sağlık şikâyetleri devam etmiştir (bkz. §
55). Hatta rapora göre başvurucu, Eğitim Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir.
Başvurucunun sağlık hizmetlerinin geciktirilmesine ilişkin şikâyetinde ortaya
koyduğu iddiasının kamu görevlilerinin bilerek hareketsiz kaldığı ve bu
vesilesiyle duyulan acının şiddetinin artması olduğu anlaşılmaktadır.
73. Anayasa'nın 17. maddesine göre devlet pozitif yükümlülükler
kapsamında ancak belirli bir ağırlığa ulaşan eylemler nedeniyle etkili
soruşturma yapmalıdır. Her türlü menfi hareket ve eylemin kötü muamele
oluşturduğu kabul edilemeyeceği gibi maruz kalınan her eylem hakkında
soruşturma yapılması kamu makamlarından beklenemez. Ayrıca etkili bir
soruşturmanın başlatılabilmesi için öncelikle kötü muamele iddialarının uygun
delillerle desteklenmesi gerekir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit
etmek için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu
nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi
ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların
tespiti hâlinde etkili bir soruşturma yükümlülüğün gerekliliğinden
bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28). Somut olayda gaz
fişeğiyle yaralandığı konusunda tereddüt bulunmayan başvurucunun yarası kanar
vaziyette bekletildiği ve yine fiziksel şikâyetleri devam etmesine rağmen
hastaneye sevkinin geciktirildiği şeklindeki iddialarının beklenen zaman
süresi, yaranın ve fiziksel rahatsızlıkların mahiyeti nedeniyle soruşturma
yapmayı gerektiren belli bir ağırlığa ulaştığını kabul etmek gerekir.
74. Başvurucu hakkında düzenlenen sağlık raporunun varlığı ve yarası
kanar şekilde nezarette bekletildiği iddiasının Emniyet Müdürlüğü içindeki
kamera görüntüleri ve 112 Acil Servisin ne zaman arandığının telefon
kayıtlarıyla tespit edilebilmesi imkânı karşısında makul seviyede
savunulabilir, sonuç itibarıyla soruşturma yapmaya değer nitelikte olduğu
söylenebilecektir. Buna rağmen 112 Acil Servisin ne zaman arandığına ilişkin
telefon kayıtları tespit edilmemiş, Emniyet Müdürlüğündeki kamera görüntüleri
incelenmemiş, ayrıca tanık olabilecek kişiler dinlenmemiştir. Bunlar dışında
ambulansta bulunan sağlık görevlilerinin müdahalesinden sonra devam eden
rahatsızlıkları konusunda başvurucunun hastaneye sevk edilmesinin gerekliliği
ortadayken neden sevkin gerçekleştirilmediği konusunda herhangi bir araştırma
yapılmamıştır. Hâlbuki ilk müdahaleyi yapan 112 Acil Servis ekibinin bu konuda
tanık olarak dinlenmesi, yine hastanede başvurucuyu muayene eden doktorların
beyanlarına başvurulması, ayrıca gecikmeye bilerek sebep olunduğu tespit
edildiği takdirde bunun ne gibi tıbbi ve fiziki sonuçlar doğurduğu konusunda
bilirkişi raporu alınması etkili soruşturma için önem arz etmektedir.
Dolayısıyla Savcılığın soruşturmada gerekli delilleri toplayarak bunun
sonucunda bir yargısal değerlendirme yoluna gitme hususunda özensiz davrandığı
anlaşıldığından başvuru konusu olayda etkin soruşturma yapma yükümlülüğüne
uygun hareket edildiği söylenemeyecektir.
75. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutu itibarıyla
ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
76. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas
inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine
karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen
ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye
gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde
başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması
yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
77. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi ile
manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
78. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875,
7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
79. Mehmet Doğan kararında özetle uygun giderim yolunun
belirlenebilmesi açısından öncelikle ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği
vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda
6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi
İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural
olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak
üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet
Doğan, §§ 57, 58).
80. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla
yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul kanunlarında
düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın
yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması
hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira
ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği
hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden
Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken
işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).
81. Başvuruda, Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen kötü muamele
yasağının usul boyutu itibarıyla ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin yargısal bir karara varmak için gerekli
olan deliller toplanmadan Savcılıkça verilen ek kovuşturmaya yer olmadığına
dair karardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
82. Bu durumda kötü muamele yasağı ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden etkin bir adli soruşturma yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden soruşturma ise 6216 sayılı Kanun'un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılması
gereken iş, öncelikle ihlale yol açan ek kovuşturmaya yer olmadığına dair
kararın ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun şekilde belirtilen
deliller toplanıp incelemeler yapıldıktan sonra yeniden karar vermekten
ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
83. Başvuruda, kötü muamele yasağının usul boyutu itibarıyla ihlal
edildiği sonucuna varılarak yeniden etkin bir adli soruşturma yürütülmesi
amacıyla kararın bir örneğinin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmesine karar verilmesinin yeterli bir giderim oluşturduğu değerlendirildiğinden
manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
84. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Başvurunun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence
altına alınan kötü muamele yasağının sadece usul boyutu yönünden İNCELENMESİNE
Engin YILDIRIM'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan
kötü muamele yasağının usul boyutu itibarıyla İHLAL EDİLDİĞİNE OYBİRLİĞİYLE,
D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağı ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığına (Verilen karar 2015/30938 numaralı soruşturma
dosyasıyla ilgilidir.) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun manevi tazminat talebinin REDDİNE,
F. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/11/2019
tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GÖRÜŞÜ
1. Yasadışı bir gösteriye katıldığı belirtilen
başvurucunun kafasında kolluğun attığı gaz fişeği nedeniyle yaralanma meydana
gelmiş ve Mahkememiz oybirliğiyle gaz fişeğiyle maruz kalınan eylemden dolayı
başvurucunun Anayasanın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan
kötü muamele yasağının usul yönünden ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.
2. Başvuru konusu somut olaylar bağlamında kollukça
yapılan müdahalenin orantılı olmadığı düşüncesiyle yukarıda belirtilen Anayasa
maddesinin maddi boyutu yönünden de ihlal kararı verilmesi kanaatine
vardığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmadım.
Üye
Engin YILDIRIM