TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EKREM ATICI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/15609)
|
|
Karar Tarihi: 8/3/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Fatih
HATİPOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Ekrem ATICI
|
Vekili
|
:
|
Av. Hakan
TOPALOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi ve makul
süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; yargılamanın
makul sürede bitirilememesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 10/9/2014 ve 4/2/2015 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Yapılan incelemede 2015/2093 numaralı başvurunun konu
bakımından aynı nitelikte olması nedeniyle 2014/15609 sayılı başvuru ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 27/12/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve
30/12/2009 tarihinde tasarlayarak kasten öldürme suçundan Balıkesir 2. Sulh
Ceza Mahkemesince tutuklanmıştır.
10. Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma
sonunda 23/3/2010 tarihli iddianameyle başvurucu hakkında kasten öldürme,
kasten öldürmeye teşebbüs ve 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar
ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçlarından
cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ve yargılamaya Balıkesir 2. Ağır
Ceza Mahkemesinin E.2010/59 sayılı dosyası üzerinden başlanmıştır.
11. Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığının 25/11/2010 tarihli
iddianamesiyle bir kısım sanıklar ve başvurucu hakkında kasten öldürmeye
teşebbüs, mala zarar verme, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması
(silahla ateş ederek) ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından açılan
davanın yargılamasına ise Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/267 sayılı
dosyası üzerinden başlanmış; Mahkemenin 8/1/2011 tarihli kararı ile dosya aynı
Mahkemenin E.2010/59 sayılı dosyası ile birleştirilerek yargılamaya bu dosya
üzerinden devam olunmuştur.
12. Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği fezleke
üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK mülga 250. madde ile görevli)
10/5/2011 tarihli iddianameyle birçok sanık hakkında çeşitli suçlardan kamu
davası açılmıştır. Aynı iddianameyle başvurucu hakkında da suç işlemek amacıyla
kurulmuş olan örgüte üye olma suçundan dava açılmış ve davanın yargılamasına
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinde E.2011/115 sayılı dosya üzerinden
başlanmıştır.
13. Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesince E.2010/59 sayılı dosya
üzerinden yapılan yargılama sonunda 22/2/2011 tarihli kararla bir kısım
sanıklar ve başvurucu hakkında kasten öldürme, öldürmeye teşebbüs (üç kez) ve
6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından mahkûmiyet kararı verilmiş; bir kısım
suçlar yönünden ise beraat kararı verilmiştir.
14. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 28/11/2012
tarihli kararıyla eksik kovuşturma nedeniyle bozulmuş; bozma üzerine
yargılamaya Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/261 sayılı dosyası
üzerinden tutuklu olarak devam olunmuştur.
15. Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi 17/1/2013tarihinde dosyanın
-bağlantılı olduğu gerekçesiyle- İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/149
sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar vermiş, anılan Mahkeme de bu dosyayı
tefrik ederek İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/115 sayılı dosyası ile
birleştirmiştir. Bu Mahkemenin kanun değişikliği sonucunda kapatılması üzerine
başvurucu hakkındaki dava tekrar Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiş
ve yargılamaya Mahkemenin E.2014/100 sayılı dosyası üzerinden tutuklu olarak
devam olunmuştur.
16. Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi 19/8/2014 tarihinde
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Başvurucunun bu
karara yönelik itirazı, Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesince 29/8/2014 tarihinde
reddedilmiştir. Anılan karar, başvurucuya 5/9/2014 tarihinde tebliğ edilmiş ve
başvurucu 10/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi 1/7/2015 tarihli kararı ile
sanıklar hakkında çeşitli suçlardan mahkûmiyet ve/veya beraat kararı vermiştir.
Aynı kararla başvurucunun da kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası, üç ayrı kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 9 yıl ve 12 yıl ( iki
kez) hapis cezası, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçundan
1 yıl 3 ay hapis cezası ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet etme suçundan 1200 TL
adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Mahkeme hükümle
birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.
18. Kararın temyizi üzerine incelemeyi yapan Yargıtay 1. Ceza
Dairesince 8/5/2017 tarihli kararla, bir kısım eksiklikler giderildikten sonra
ek tebliğname düzenlenmesi gerektiği gerekçesiyle
dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
tevdiine karar verilmiştir. UYAP ve Yargıtay Başkanlığı dosya sorgulama sistemi
üzerinden yapılan incelemede dosyanın temyiz incelemesinde olduğu
anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
20. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin
kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 8/3/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; yargılama boyunca tahliye taleplerinin kabul
edilmediğini, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi ve makul süreyi
aştığını ileri sürerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca kendisiyle aynı suçtan yargılanan kişilerin
tahliye edilmesine karşın kendisinin tutukluluğunun devam ettirilmesinin
eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
23. Başvurucunun tutukluluğun uzun sürdüğü ve makul süreyi
aştığına ilişkin şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir. Öte yandan
başvurucunun Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin ihlal
edildiğine yönelik iddiasının soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp
mutlaka bireysel başvuru kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle
bağlantılı olarak ele alınması gerekmektedir. Buna göre kendisiyle benzer
durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine yapılan muamele arasında
bir farklılığın bulunduğunu ve bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk,
renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle
ortaya koyamayan başvurucunun eşitlik ilkesinin ihlali iddiası, esas olarak
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı çerçevesinde ele alınmalıdır (Aynı yöndeki
değerlendirme için bkz. Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §§
33, 34).
24. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
26. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
27. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).
28. Kişi, serbest bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk
derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla kişinin
tutukluluk hâli sona erer (Korcan Polatsü, B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 33). Başvurucu hâlihazırda tahliye olmuş ya da hükümlü
hâle gelmiş ise tutukluluğun makul süreyi veya kanunda öngörülen azami süreyi
aşması dolayısıyla Anayasa Mahkemesince verilecek bir ihlal kararı başvurucunun
serbest kalması sonucunu doğurmayacaktır. Bu durumda yalnızca kişinin
tutulmasıyla ilgili hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar
tazminata hükmedilmesiyle yetinilecektir. Dolayısıyla bu tür ihlal iddiaları
bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru yollarının
tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel başvuruda bulunulması
gerekir. Anayasa Mahkemesi yukarıda atıf yapılan Erkam Abdurrahman Ak ve İrfan
Gerçek kararlarında kişinin tahliye edilmesi hâlinde asıl dava
sonuçlanmamış da olsa5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat
davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna
varmıştır.
29. Somut olayda başvurucu tahliye edilmemiş ancak ilk derece
mahkemesinin 1/7/2015 tarihli kararıyla mahkûm edilmiştir. Mahkûmiyet kararıyla
birlikte tahliye kararında olduğu gibi tutukluluk hâli sona erdiği için 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davasının bu durumda da
etkili bir yol olduğu kabul edilmelidir. Bireysel başvuruda bulunduktan sonra
1/7/2015 tarihinde mahkûmiyetine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul
süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında
açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun
"ikincillik niteliği" ile bağdaşmamaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun yasal veya makul süreyi
aştığı iddiasının yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
31. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle Anayasa'nın
36. maddesinde güvence altına alınanmakul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
33. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç
tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından
bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği, arama ve gözaltı gibi
birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak suç
isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E, No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
34. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E, § 29).
35. Anılan ilkeler, Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar ve dosyadaki sanık sayısı dikkate alındığında somut olaydaki
yaklaşık 8 yıllık yargılamanın makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
36. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
37. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir.”
38. Başvurucu 40.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Ayrıca miktar belirtmeden maddi tazminat talep ettiğini belirtmiştir.
39. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
40. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 7.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
41. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucu, bu konuda herhangi bir belge
sunmamıştır. Dolayısıyla tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar
arasındaki illiyet bağı ortaya konulamayan soyut maddi tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 433 TLharç
ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.413 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında tutukluluğun
makul ve azami süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net7.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata
ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 433 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.413 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Balıkesir 2. Ağır Ceza
Mahkemesine (E.2014/100) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/3/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.