TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
I.S. VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/15824)
Karar Tarihi: 22/9/2016
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Hüseyin MECEK
Başvurucular
1. I. S.
2. K. S.
3. R. S.
4. Z. A.
Vekili
Av. Abdulhalim YILMAZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; idari gözetim altında tutma koşullarının gayriinsani ve onur kırıcı olması nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesinin, anılan koşullara ve idari gözetim sürecine karşı etkili bir iç hukuk yolu bulunmaması nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesi ile bağlantılı olarak 40. maddesinin, özgürlükten mahrum bırakılmanın yasal dayanaktan yoksun olması, yargısal denetiminin bulunmaması ve bu çerçevede iç hukukta tazminat sağlama imkânı tanınmaması nedenleriyle Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, adli yardım talebiyle 22/9/2014 tarihinde Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 27/2/2015 tarihinde, başvurucuların adli yardım taleplerinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/2/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş sunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve İçişleri Bakanlığı tarafından sunulan bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu Z.A. Kırgızistan, diğer başvurucular ise Rusya Federasyonu vatandaşıdır.
1. Başvurucu I.S. Yönünden
8. Başvurucu, kendi beyanına göre ülkesini "dinî ve siyasi gerekçelerle" terk etmiş olup bu nedenle Türkiye’de ikamet etmektedir.
9. Başvurucu 3/3/2014 tarihinde ikamet iznini uzatmak için gittiği İstanbul Emniyet Müdürlüğünde yurda giriş yasağı bulunduğu gerekçesiyle alıkonularak Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde (GGM) idari gözetim altına alınmıştır.
10. Aynı gün (3/3/2014 tarihinde) düzenlenen formla başvurucuya "1963 tarihli Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi'nin 36. ve 37. maddeleri gereğince, istediği takdirde vatandaşı bulunduğu ülkenin yetkili temsilciliği ile görüşme ve haberleşme hakkına sahip olduğu" bildirilmiş ve başvurucu, ilgili temsilciliğe bilgi verilmesini istemediğini bildirmiştir. Anılan formdaki tablonun "isnat edilen suç" sütununda "giriş yasağı ihlali" ibaresine yer verilmiştir.
11. Ülkesine dönmesi hâlinde yaşam ve vücut bütünlüğünün tehlikeye gireceğini iddia eden başvurucu 14/3/2014 tarihinde uluslararası koruma başvurusunda bulunmuştur.
12. Anılan başvurunun Göç İdaresi Genel Müdürlüğünce 22/4/2014 tarihinde nihai olarak reddedilmesi üzerine başvurucu bu işleme karşı İdare Mahkemesine başvurmuştur.
13. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 9/5/2014 tarihli ve 48952707-(49547/71818- 45439) sayılı yazısı ile 10/5/2014 tarihi itibarıyla başvurucunun idari gözetim kararının sonlandırılarak Adana Kabul ve Barınma Merkezine (KBM) mevcutlu olarak sevkinin yapılması ve şahıs hakkında idare mahkemesi tarafından verilecek karara kadar belirtilen yerde barındırılması istenmiştir. Anılan yazının ilgili kısımları şöyledir:
"...
Bu çerçevede;
1- Halen iliniz Geri Gönderme Merkezinde barındırılan yabancının uluslararası koruma talebi ile ilgili Genel Müdürlükçe alınan karara karşı belirtilen süre içerisinde yetkili idare mahkemesine başvurmaması veya itiraz süresi içerisinde itiraz hakkından feragat ettiğine dair yazılı beyanının olması halinde ilgi (c) genelgenin [10/4/2014 tarihli ve 2014/10 sayılı genelge] 9.4. maddesine göre gerekli işlemlerin yapılmasını,
2- Hakkında alınan karara süresi içerisinde itiraz etmesi halinde ise ilgi (b) Kanunun [6458 sayılı Kanun] 68 inci maddesine istinaden başvuru sahipleri... en fazla 30 gün süreyle idari gözetim altında tutulabileceğinden, 10/05/2014 tarihi itibariyle idari gözetim kararının sonlandırılarak dosya özetiyle birlikte aynı tarihte ilgi (b) Kanunun 71 inci maddesi kapsamında Adana ... Kabul ve Barınma Merkezine mevcutlu sevkinin sağlanmasını İstanbul Valiliğinden,
2- Anılan yabancının Kabul ve Barınma Merkezine teslim edilmesi halinde, İdare Mahkemesi tarafından hakkında verilecek karar süresince Kabul ve Barınma Merkezinde barındırılmasını ve bu hususun ilgi (c) genelgenin 17.7 nci maddesine göre söz konusu yabancıya tebliğ edilmesini Adana Valiliğinden,
...
Rica ederim."
14. Başvurucu, anılan yazıya istinaden 10/5/2014 tarihinde Adana Kabul Barınma Merkezine sevk edilmiştir.
15. 22/8/2014 tarihinde Çankırı'ya götürülen başvurucu, ertesi gün (23/8/2014 tarihinde) salıverilmiştir.
2. Başvurucu K.S. Yönünden
16. Başvurucu, kendi beyanına göre ülkesini "dinî ve siyasi gerekçelerle" terk etmiş olup bu nedenle Türkiye’de ikamet etmektedir.
17. Başvurucu kendi beyanına göre, Rus güvenlik güçleri tarafından aranmaktadır.
18. Başvurucu 6/3/2014 tarihinde ikamet tezkeresi talebinde bulunmak üzere gittiği Yalova Emniyet Müdürlüğünde yurda giriş tahdit kayıtlarının tespiti üzerine görevlilerce alıkonulmuş ve anılan Emniyet Müdürlüğüne ait nezarethanede idari gözetim altına alınmıştır.
19. Başvurucu 14/3/2014 tarihinde uluslararası koruma başvurusunda bulunmuştur. Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Hudut İltica Dairesi Başkanlığının 28/3/2014 tarihli ve 11.28.03.17289 sayılı yazısı ile başvurucunun bu talebinin uygun görülmediği Yalova Valiliğine bildirilmiştir.
20. Anılan yazı, başvurucuya 1/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Tercüman yardımıyla yapılan tebligata ilişkin tutanağın ilgili kısımları şöyledir:
"İltica [b]aşvurunuz İçişleri Bakanlığımız tarafından 1951 ... Cenevre Sözleşmesine göre değerlendirilmiş, ancak [s]ığınmacı olabilmek için gerekli kriterleri taşımadığınızın anlaşılması üzerine 'Mülteci' statüsü verilmesinin uygun görülmediği bildirilmiştir.
72 saat içerisinde bu karara itiraz dilekçesi, itirazınızı destekleyen bilgi ve belgeler ile İçişleri Bakanlığına gönderilmek üzere Şube Müdürlüğümüze başvurabileceğiniz, 72 saat içerisinde itirazda bulunmamanız halinde ise ülkemizden çıkış yapmanız gerektiği, arzu etmeniz halinde ülkenize dönebileceğiniz gibi, yasal belgelerinizi ibraz etmeniz kaydıyla ülkeniz dışında herhangi bir üçüncü ülkeye de gidebileceğiniz, ülkemizi terk etmemeniz halinde ise ülkemizden çıkartılacağınız, ayrıca hakkınızda alınan karara... itirazda bulunmanız halinde iltica başvurusu işlemleriniz devam ettiğinden, nihai karar verilinceye kadar Geri Gönderme Merkezinde barındırılmaya devam edeceğiniz; hususlarına dair tebliğ tebellüğ belgesi düzenlenerek altı birlikte imza altına alınmıştır."
21. Bu bildirim üzerine başvurucunun yaptığı 3/4/2014 tarihli itiraz, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 22/4/2014 tarihli ve 48952707-(49543/71818-45646) sayılı yazısı ile reddedilmiştir. Başvurucu anılan ret işlemine karşı İdare Mahkemesine başvurmuştur.
22. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 9/5/2014 tarihli ve 21.37.53.16640 sayılı yazısı ile 10/5/2014 tarihi itibarıyla başvurucunun idari gözetim kararının sonlandırılarak Adana Kabul ve Barınma Merkezine mevcutlu olarak sevkinin yapılması ve şahıs hakkında idare mahkemesi tarafından verilecek karara kadar belirtilen yerde barındırılması istenmiştir. Anılan yazının ilgili kısımları şöyledir:
2- Hakkında alına karara süresi içerisinde itiraz etmesi halinde ise ilgi (b) Kanunun [6458 sayılı Kanun] 68 inci maddesine istinaden başvuru sahipleri... en fazla 30 gün süreyle idari gözetim altında tutulabileceğinden, 10/05/2014 tarihi itibariyle idari gözetim kararının sonlandırılarak dosya özetiyle birlikte aynı tarihte ilgi (b) Kanunun 71 inci maddesi kapsamında Adana ... Kabul ve Barınma Merkezine mevcutlu sevkinin sağlanmasını Yalova Valiliğinden,
23. Hakkındaki idari gözetim tedbirine Yalova Valiliğinin 14/5/2014 tarihli oluru ile son verilen başvurucu 15/5/2014 tarihinde Adana Kabul ve Barınma Merkezine teslim edilmiştir.
24. Avukatı 11/6/2014 tarihli dilekçe ile Yalova Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine müracaatta bulunarak başvurucunun serbest bırakılmasını talep etmiştir.
25. Yalova 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 18/6/2014 tarihli ve 2014/242 Değişik İş sayılı kararı ile "itiraz başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmiştir. Anılan kararın ilgili kısımları şöyledir:
Yalova İl Emniyet Müdürlüğünün 18/06/2014 tarih ve ... sayılı yazısı ekindeki ... Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 09/05/2014 tarihli yazısından uluslararası koruma talebi reddedilmiş olan K... S... hakkındaki idari gözetim kararının 14/05/2014 tarihi itibariyle sonlandırılarak 15/05/2014 tarihinde mevcutlu olarak Adana Emniyet Müdürlüğü Kabul ve Barınma Merkezine mevcutlu olarak sevkinin sağlandığı ve İdare Mahkemesince hakkında verilecek karar süresince Kabul ve Barınma Merkezinde barındırılacağı tespit edilmiş olmakla, Yalova Emniyet Müdürlüğü tarafından verilmiş olan idari gözetim kararının kaldırılmış olması nedeniyle itiraz konusuz kaldığından aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
..."
26. Yalova Sulh Ceza Mahkemesinin belirtilen kararından sonra başvurucunun avukatı bu defa Adana (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesine başvuruda bulunarak başvurucunun salıverilmesini talep etmiştir. Anılan Mahkeme 27/6/2014 tarihli ve 2014/1675 Değişik İş sayılı kararı ile başvurucunun talebi bakımından yetkisiz olduğuna hükmetmiştir. Bu karara karşı itirazı inceleyen Adana 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 31/7/2014 tarihli ve 2014/431 Değişik İş sayılı kararı ile itirazın kabulüne ve 27/6/2014 tarihli kararın kaldırılarak başvurucunun serbest bırakılmasına karar verilmiştir.
27. 22/8/2014 tarihinde Adana'dan Çankırı'ya götürülen başvurucu, ertesi gün (23/8/2014 tarihinde) salıverilmiştir.
3. Başvurucu R.S. Yönünden
28. Başvurucu, kendi beyanına göre ülkesini "dinî ve siyasi gerekçelerle" terk etmiş olup bu nedenle Türkiye’de ikamet etmektedir.
29. Başvurucu 19/2/2014 tarihinde 31/607610 sayılı ikamet tezkeresine bağlı olan ve 31/12/2013 tarihinde süresi dolan ikamet iznini uzatmak için gittiği İstanbul Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğünde alıkonulmuş ve bunun ardından Kumkapı GGM'de idari gözetim altına alınmıştır.
30. 20/2/2014 tarihinde düzenlenen formla 1963 tarihli Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi'nin 36. ve 37. maddeleri gereğince, istediği takdirde vatandaşı bulunduğu ülkenin yetkili temsilciliği ile görüşme ve haberleşme hakkına sahip olduğu başvurucuya bildirilmiş ve başvurucu, ilgili temsilciliğe bilgi verilmesini istemediğini bildirmiştir. Anılan formdaki tablonun "isnat edilen suç" sütununda "yurda giriş yasağı" ibaresine yer verilmiştir.
31. Başvurucu hakkında, İstanbul Valiliğinin 27/2/2014 tarihli ve 47909374-52646 sayılı oluru ile 15/7/1950 tarihli ve 5683 sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun’un 23. maddesi gereğince "muhafaza altına alma" kararı verilmiştir.
32. Başvurucu 20/3/2014 tarihinde uluslararası koruma başvurusunda bulunmuştur.
33. Anılan başvurunun Göç İdaresi Genel Müdürlüğünce 25/4/2014 tarihinde reddedilmesi üzerine başvurucu bu işleme karşı 15/5/2014 tarihinde İdare Mahkemesine başvurmuştur.
34. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 27/5/2014 tarihli ve 48952707-(49543/71 818-45975) sayılı yazısı ile başvurucunun idari gözetim kararının sonlandırılarak Adana Kabul ve Barınma Merkezine mevcutlu olarak sevkinin yapılması ve şahıs hakkında idare mahkemesi tarafından verilecek karara kadar belirtilen yerde barındırılması istenmiştir. Anılan yazının ilgili kısımları şöyledir:
1- İlgi (a) Kanunun [6458 sayılı Kanun] 68 inci maddesine göre başvuru sahipleri en fazla 30 gün süreyle idari gözetim altında tutulabileceğinden, halen iliniz geri gönderme merkezinde barındırılan yabancı hakkında alınan idari gözetim kararının en kısa sürede sonlandırılarak dosya özetiyle birlikte aynı tarihte ilgi (a) Kanunun 71 inci maddesi kapsamında Adana Kabul ve Barınma Merkezine mevcutlu olarak sevkinin sağlanmasını İstanbul Valiliğinden,
2- Anılan yabancının Kabul ve Barınma Merkezine teslim edilmesi halinde, İdare Mahkemesi tarafından hakkında verilecek karar süresince Kabul ve Barınma Merkezinde barındırılmasını ve bu hususun ilgi (b) genelgenin [10/4/2014 tarihli ve 2014/10 sayılı genelge] 17.7 nci maddesine göre söz konusu yabancıya tebliğ edilmesini Adana Valiliğinden,
35. Başvurucu 5/6/2014 tarihinde Adana Kabul ve Barınma Merkezine sevk edilmiştir.
36. 22/8/2014 tarihinde Bilecik'e götürülen başvurucu, ertesi gün (23/8/2014 tarihinde) salıverilmiştir.
4. Başvurucu Z.A. Yönünden
37. Başvurucu, kendi beyanına göre ülkesini "dinî ve siyasi gerekçelerle" terk etmiş olup bu nedenle Türkiye’de ikamet etmektedir.
38. Başvurucu 7/4/2014 tarihinde Suriye'deki çatışmalarda yaralanan ve Sakarya ilindeki özel bir göz hastanesinde tedavi görmekte olan Suriye uyruklu bir yabancının yanında refakatçı olarak bulunduğu esnada üzerinde kimliği ve pasaportu olmadığının tespit edilmesi üzerine hakkında idari işlem yapılmak üzere ilgili kolluk görevlilerince Yabancılar Şube Müdürlüğüne teslim edilmiştir.
39. Başvurucu 8/4/2014 tarihinde sığınma talebinde bulunmuştur. Bunun üzerine kendisi için sığınma başvuru sahibi kimlik belgesi ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine (BMMYK) kayıt işlemleri için 8/4/2014 ila 15/4/2014 tarihleri arasında yol izin belgesi düzenlenen başvurucu 8/4/2014 tarihinde salıverilmiştir.
40. Anılan yol izin süresi bitmeden 14/4/2014 tarihinde Sakarya Emniyet Müdürlüğüne yeniden müracaat eden başvurucu, BMMYK'ya müracaat ettiğine dair belgeyi sunmuştur. Bu sırada başvurucu, hakkındaki tahdit kayıtları nedeniyle alıkonulmuş ve yapılan yazışmalar sonucunda Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 16/4/2014 tarihli ve 19.11.34.85546 sayılı yazısı ile başvurucunun Kocaeli Geri Gönderme Merkezine sevk edilmesi istenmiştir.
41. Başvurucu 14/4/2014 ila 17/4/2014 tarihleri arasında misafir olarak görevli memurların hizmet verdiği büroda bekletilmiştir.
42. Başvurucu 17/4/2014 tarihinde Kocaeli Geri Gönderme Merkezine sevk edilmiştir.
43. Başvurucu daha sonra bilinmeyen bir tarihte uluslararası koruma talebinde bulunmuştur.
44. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 10/5/2014 tarihli ve 11.39.20.00563 sayılı yazısı ile başvurucunun bu talebinin Genel Müdürlük makamının 9/5/2014 tarihli olurları ile uygun görülmediği Kocaeli ve Adana Valiliklerine bildirilmiştir.
45. Anılan yazı, başvurucuya 13/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucuya yapılan tebligata ilişkin tutanağın ilgili kısımları şöyledir:
"... Uluslararası koruma başvurunuz İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1951 Cenevre Sözleşmesinde belirtilen beş ana kriter ile ... 6458 sayılı ... Kanun..., 10.04.2014 tarihli 2014/10 sayılı genelge kapsamında değerlendirilmiş ve Uluslararası Koruma talebinizin reddine karar verilmiştir.
İdari itirazda bulunma süresince ve İdare Mahkemesi tarafından hakkınızda verilecek karar süresince Adana Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğü hizmet binasında faaliyet gösteren Kabul ve Barınma Merkezinde barındırılacağı hususu şahsa tebliğ edilmiş ..."
46. Başvurucu, anılan karara itiraz etmiştir. Bunun üzerine başvurucu 2014 yılının Mayıs ayında bilinmeyen bir günde (en geç 13/5/2014 tarihinde) Adana KBM'ye sevk edilmiştir.
47. 22/8/2014 tarihinde Bilecik'e götürülen başvurucu, ertesi gün (23/8/2014 tarihinde) salıverilmiştir.
48. Başvurucular 22/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. Tutma Koşulları
1. Kumkapı GGM’nin Koşulları
49. Kumkapı GGM'deki tutma koşullarına ilişkin tespitler, Anayasa Mahkemesince daha önce karara bağlanan başvurularda detaylı olarak sunulmuş olup bu verilere eklenebilecek herhangi bir ek bilgiye erişilememiş olan mevcut başvuru kapsamında, anılan tespitlerin tekrarına gerek görülmemiştir (Anılan tespitler için birçok karar arasında bkz. K.A. [GK], B. No:2014/13044, 11/11/2015, §§ 42-45; F.A. ve M.A., B. No: 2013/655, 20/1/2016, §§ 22-28). Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016 tarihli ve 47203 sayılı yazısı ekinde sunulan bilgilerin de anılan İdare tarafından önceki başvurularda sunulan bilgilerle benzer mahiyette olduğu (bkz. F.A. ve M.A., §§ 27, 28; F.K. ve diğerleri, B. No: 2013/8735, 17/2/2016, §§ 21, 22; T.T., B. No: 2013/8810, 18/2/2016, §§ 20, 21; A.V. ve diğerleri, B. No: 2013/1649, 20/1/2016, §§ 23, 24), buna ek olarak başvurucuların tutuldukları 20/2/2014 ila 5/6/2014 tarihleri arasındaki defter kayıtları incelendiğinde, ortalama rakamın 90-100 arasında olduğunun bildirildiği görülmüştür.
2. Adana KBM'nin Koşulları
50. Başvurucuların tamamı, muhtelif tarihlerde ve sürelerle Adana KBM'de barındırılmışlardır.
51. Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016 tarihli ve 47203 sayılı yazısı ekinde sunulan Adana İl Emniyet Müdürlüğünün 7/3/2016 tarihli yazısının ilgili kısımları şöyledir:
"... 814 metrekare kapalı kullanım alanı ve bina etrafı tel örgülerle çevrili ağaçlı yeşil alanı olan, 7/24 sıcak su bulunan, her odada; güneş gören açılabilir pencerelerin, merkezi sistem kaloriferin ve klimaların bulunduğu, [i]badethane ile çay makinası, sıcak/soğuk su makinası ve televizyonu olan yemeklerin yendiği dinlenme odası da bulunan 50 kişilik Merkezde, 3 bölümde farklı ebatlarda 9 adet yatakhane kullanılmış olup, Merkezde kalanların sayısı günlük olarak değişmiştir.
Geri Gönderme ve Kabul Barınma Merkezinde barındırılan yabancıların iaşe ve ibateleri Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinden karşılanmış olup; bu bağlamda Merkezde temizlik malzemeleri kullanılmış ve barındırılan yabancılara günlük yemekleri verilmiş ve ihtiyaçları olan kişisel temizlik malzemeleri de kullanımlarına sunulmuş, Merkezin temizliği temizlik hizmetleri görevlilerince düzenli bir şekilde yapılmıştır. Ayrıca barındırılan yabancıların kullanımına sunulan nevresim, battaniye ve barındırılanların şahsi giysilerinin de düzenli bir şekilde Merkezde bulunan çamaşır makinalarında yıkanması sağlanmıştır.
Merkezde barındırılan yabancılar, acil müdahale gerektirecek şekilde hastalanmaları halinde 112 görevlileri aracılığıyla, diğer hallerde birim hizmet otosu ile hastaneye götürülerek tedavilerinin yaptırılması sağlanmıştır.
Barındırılan yabancılar istemeleri halinde banka, postane, adliye gibi yerlere götürülmeleri, avukatları ve ziyaretçileriyle görüştürülmeleri, ankesörlü telefonlarla iletişim kurmaları ve düzenli olarak Merkezin yerleşkesinde bulunan yeşil alanda havalandırılarak egzersiz yapmaları sağlanmıştır. Ayrıca, barındırılanların günlük olarak özel talepleri doğrultusunda ücretlerini kendileri karşılayarak sipariş verdikleri yiyecek, içecek gibi malzemelerin alışveriş merkezlerinden temini de sağlanmıştır.
Sonuç olarak, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün yazısı doğrultusunda I.S. ile K.S. isimli şahıslar 22.08.2014 tarihinde memur refakatinde Çankırı iline götürülerek Çankırı Yabancılar Şube Müdürlüğüne teslim edilmiş, Z.A. ile R.S.nin 22.08.2014 tarihinde memur refakatinde Bilecik iline götürülerek Bilec[i]k Yabancılar Şube Müdürlüğüne teslim edilmiştir. Ayrıca söz konusu şahıslara Geri Gönderme ve Kabul Barınma Merkezinde barındırılması ile ilgili tebligat yapılmıştır.
52. Emniyet Genel Müdürlüğünün 24/6/2016 tarihli ve 96584 sayılı yazısı ekinde sunulan Adana İl Emniyet Müdürlüğünün 17/6/2016 tarihli yazısının ilgili kısımları şöyledir:
... I.S.., K.S., R.S. ve Z.A.nın Adana Kabul ve Barınma Merkezinde tutuldukları 14/05/2014 tarihleri arasındaki koşulları içeren talep ettiğiniz ek bilgiler aşağıda sıralanmış olup, belgeler de yazımız ekinde sunulmuştur.
1. 14/05/2014 ile 22/08/2014 tarihleri arasında Adana Kabul Barınma ve Geri Gönderme Merkezinde günlük ortalama 45 kişi barındırılmıştır.
2. 50 yatak kapasiteli Merkezin 1. katında; 71,62 metrekare büyüklüğünde 1 adet yemekhane (dinlenme ve TV izleme salonu), 24,99 metrekare, 28,56 metrekare, 30,62 metrekare ve 42,09 metrekarelik 4 adet yatakhane, 14,94 metrekarelik 1 adet ibadethane, 1 adet çamaşırhane, 3 adet duş yeri ve 3 adet wc bulunmaktaydı.
36 yatak kapasiteli Merkezin zemin katında ise; 3 adet çift kişilik ranzanın bulunduğu kendisine ait ayrı girişi, duş yeri ve wc'si bulunan 1 adet aile odası ile 38,75 metrekare ve 28,67 metrekarelik 2 adet yatakhane ve 29,14 metrekare büyüklüğünde 1 adet yemekhane (dinlenme ve TV izleme salonu) ve 3 adet duş yeri ve 3 adet wc bulunmaktaydı.
3. Merkezin 1. katında ve aile odası hariç zemin katta barındırılan şahıslar istedikleri yatakhanede kalabilmekteydi.
4. Adana Kabul ve Barınma Merkezi, 18/5/2015 tarihi itibarıyla İl Göç İdaresi Müdürlüğünce devredilmiş olup, söz konusu bina tadilat yapılarak Müdürlük binası olarak kullanıldığından bina dışı haricindeki yerlerin fotoğrafları elde edilememiştir.
5. Barındırılan yabancılar güvenlik hususları gözetilerek ve imkanlar ölçüsünde günlük olarak açık havadan yararlandırılmışlardır.
6. Barındırılan yabancılar, istemeleri halinde banka, postane, adliye vb. yerlere götürülmeleri sağlanmıştır.
C. İlgili Hukuk
1. Ulusal Hukuk
53. 5682 sayılı Kanun’un “Türkiye’ye girmeleri memnu kimseler” kenar başlıklı mülga 8. maddesi şöyledir:
“...
5. Türkiye Cumhuriyetinin emniyetini ve umumi nizamını bozmak niyetiyle veya bozmak istiyenlere ve bozanlara iştirak veya yardım etmek maksadiyle geldikleri sezilenler;
...”
54. 5683 sayılı Kanun’un 17. maddesi şöyledir:
“Siyasi sebeplerle Türkiye’ye sığınan yabancılar ancak İçişleri Bakanlığınca müsaade olunacak yerlerde ikamet edebilirler.”
55. 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun "Türkiye’yi terke davet" kenar başlıklı 56. maddesi şöyledir:
"(1) Sınır dışı etme kararı alınanlara, sınır dışı etme kararında belirtilmek kaydıyla, Türkiye’yi terk edebilmeleri için on beş günden az olmamak üzere otuz güne kadar süre tanınır. Ancak, kaçma ve kaybolma riski bulunanlara, yasal giriş veya yasal çıkış kurallarını ihlal edenlere, sahte belge kullananlara, asılsız belgelerle ikamet izni almaya çalışanlara veya aldığı tespit edilenlere, kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlara bu süre tanınmaz.
(2) Türkiye’den çıkış için süre tanınan kişilere, Çıkış İzin Belgesi verilir. Bu belge hiçbir harca tabi değildir. Vize ve ikamet harçları ile bunların cezalarına ilişkin yükümlülükler saklıdır."
56. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır dışı etmek üzere idari gözetim ve süresi" kenar başlıklı 57. maddesi şöyledir:
"(1) 54 üncü madde kapsamındaki yabancılar, kolluk tarafından yakalanmaları hâlinde, haklarında karar verilmek üzere derhâl valiliğe bildirilir. Bu kişilerden, sınır dışı etme kararı alınması gerektiği değerlendirilenler hakkında, sınır dışı etme kararı valilik tarafından alınır. Değerlendirme ve karar süresi kırk sekiz saati geçemez.
(2) Hakkında sınır dışı etme kararı alınanlardan; kaçma ve kaybolma riski bulunan, Türkiye’ye giriş veya çıkış kurallarını ihlal eden, sahte ya da asılsız belge kullanan, kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın Türkiye’den çıkmaları için tanınan sürede çıkmayan, kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar hakkında valilik tarafından idari gözetim kararı alınır. Hakkında idari gözetim kararı alınan yabancılar, yakalamayı yapan kolluk birimince geri gönderme merkezlerine kırk sekiz saat içinde götürülür.
(3) Geri gönderme merkezlerindeki idari gözetim süresi altı ayı geçemez. Ancak bu süre, sınır dışı etme işlemlerinin yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi ya da belgeleri vermemesi nedeniyle tamamlanamaması hâlinde, en fazla altı ay daha uzatılabilir.
(4) İdari gözetimin devamında zaruret olup olmadığı, valilik tarafından her ay düzenli olarak değerlendirilir. Gerek görüldüğünde, otuz günlük süre beklenilmez. İdari gözetimin devamında zaruret görülmeyen yabancılar için idari gözetim derhâl sonlandırılır. Bu yabancılara, belli bir adreste ikamet etme, belirlenecek şekil ve sürelerde bildirimde bulunma gibi idari yükümlülükler getirilebilir.
(5) İdari gözetim kararı, idari gözetim süresinin uzatılması ve her ay düzenli olarak yapılan değerlendirmelerin sonuçları, gerekçesiyle birlikte yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Aynı zamanda, idari gözetim altına alınan kişi bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa, kendisi veya yasal temsilcisi kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.
(6) İdari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetim kararına karşı sulh ceza hâkimine başvurabilir. Başvuru idari gözetimi durdurmaz. Dilekçenin idareye verilmesi hâlinde, dilekçe yetkili sulh ceza hâkimine derhâl ulaştırılır. Sulh ceza hâkimi incelemeyi beş gün içinde sonuçlandırır. Sulh ceza hâkiminin kararı kesindir. İdari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetim şartlarının ortadan kalktığı veya değiştiği iddiasıyla yeniden sulh ceza hâkimine başvurabilir.
(7) İdari gözetim işlemine karşı yargı yoluna başvuranlardan, avukatlık ücretlerini karşılama imkânı bulunmayanlara, talepleri hâlinde 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükümlerine göre avukatlık hizmeti sağlanır."
57. 6458 sayılı Kanun'un "Geri gönderme merkezleri" kenar başlıklı 58. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"İdari gözetime alınan yabancılar, geri gönderme merkezlerinde tutulurlar."
58. 6458 sayılı Kanun'un "Başvuru sahiplerinin idari gözetimi" kenar başlıklı 68. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Başvuru sahipleri, sadece uluslararası koruma başvurusunda bulunmalarından dolayı idari gözetim altına alınamaz.
(2) Başvuru sahiplerinin idari gözetim altına alınması istisnai bir işlemdir. Başvuru sahibi sadece aşağıdaki hâllerde idari gözetim altına alınabilir:
a) Kimlik veya vatandaşlık bilgilerinin doğruluğuyla ilgili ciddi şüphe varsa, bu bilgilerinin tespiti amacıyla
b) Sınır kapılarında usulüne aykırı surette ülkeye girmekten alıkonulması amacıyla
c) İdari gözetim altına alınmaması durumunda başvurusuna temel oluşturan unsurların belirlenemeyecek olması hâlinde
ç) Kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından ciddi tehlike oluşturması hâlinde"
59. 6458 sayılı Kanun'un "İkamet zorunluluğu ve bildirim yükümlülüğü" kenar başlıklı 71. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Başvuru sahibine, kendisine gösterilen kabul ve barınma merkezinde, belirli bir yerde veya ilde ikamet etme zorunluluğu ile istenilen şekil ve sürelerde bildirimde bulunma gibi idari yükümlülükler getirilebilir."
60. 6458 sayılı Kanun'un "Kabul ve barınma merkezleri" kenar başlıklı 95. maddesi şöyledir:
"(1) Başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişinin, barınma ihtiyaçlarını kendisinin karşılaması esastır.
(2) Genel Müdürlük, başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişinin barınma, iaşe, sağlık, sosyal ve diğer ihtiyaçlarının karşılanacağı kabul ve barınma merkezleri kurabilir.
(3) Merkezlerde özel ihtiyaç sahiplerinin barındırılmasına öncelik verilir.
(4) Kabul ve barınma merkezleri, valilikler tarafından işletilir. Genel Müdürlük, merkezleri; kamu kurum ve kuruluşlarıyla, Türkiye Kızılay Derneği ve göç alanında uzmanlığı bulunan kamu yararına çalışan derneklerle protokol yaparak işlettirebilir.
(5) Kabul ve barınma merkezi dışında ikamet eden başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler ve aile üyeleri bu merkezlerdeki hizmetlerden yararlandırılabilir.
(6) Kabul ve barınma merkezlerinde sağlanan hizmetler, satın alma yoluyla da yürütülebilir.
(7) İmkânlar ölçüsünde merkezlerde kalan ailelerin bütünlüğü korunur.
(8) Göç alanında uzmanlığı bulunan ilgili sivil toplum kuruluşu temsilcileri, Genel Müdürlüğün izniyle kabul ve barınma merkezlerini ziyaret edebilirler.
(9) Kabul ve barınma merkezlerinin kurulması, yönetimi ve işletilmesiyle ilgili usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir."
61. 22/10/2014 tarihli ve 29153 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Geçici Koruma Yönetmeliği'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Bu Yönetmelik kapsamında hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez.
(2) Genel Müdürlük, ilgili mevzuata göre ülkemizden gönderilmesi gerektiği halde, birinci fıkra kapsamında ülkemizden gönderilemeyecekler hakkında idari tedbirler alabilir."
2. Uluslararası Hukuk
62. Avrupa İşkencenin ve İnsanlıkdışı veya Onurkırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT) tarafından kabul edilen "Yabancı Uyruklu Kişilerin Tutulma Koşullarına İlişkin Standartlar"ın (CPT/Inf/E (2002) 1- Rev. 2013) ilgili kısımları şöyledir:
"48. Açık havada egzersiz yapma konusunun üzerinde özellikle durulmalıdır. Mahkumların (tercihen genel bir faaliyet programının bir parçası olarak) her gün açık havada en az bir saat egzersiz yapabilmesi şartı, temel bir önlem olarak genel kabul görmüştür. CPT, istisnasız bütün mahkumlara (ceza olarak hücre hapsinde olanlar dahil) her gün açık havada egzersiz yapma imkanı verilmesi gerektiğine dikkat çekmektedir. Açık havada egzersiz yapılacak yerlerin makul büyüklükte ve mümkün olduğunca kötü hava şartlarından koruma sağlayacak biçimde olması gerektiği barizdir.
29. CPT'nin bakış açısına göre, kişileri yabancılar mevzuatına göre uzun süreli olarak özgürlüklerinden mahrum bırakmanın gerekli görüldüğü hallerde, bu kişiler özellikle bu amaç için hazırlanmış, hukuki durumlarına uygun bir programa, fiziki koşullara ve uygun nitelikli personele sahip merkezlerde tutulmalıdır. ...
Bu tür merkezlerin yeterli donanıma sahip, temiz ve bakımlı olması ve orada kalan kişilere yeterli yaşama alanı sağlaması önemlidir. Ayrıca cezaevi ortamı olduğu izleniminin mümkün olduğu kadar önlenmesi için, mekan düzenlemesine özen gösterilmelidir. Program faaliyetlerine gelince, açık havada egzersiz, gün içinde zaman geçirilebilecek bir odaya, radyo/televizyona, gazete/dergilere ve diğer uygun dinlenme yollarına (örn. kutu oyunlarına, pinpon masalarına) erişimi içermelidir. Bu kişilerin tutuldukları süre ne kadar uzun olursa, onlara sunulan faaliyetler de o kadar kapsamlı olmalıdır.
79. Yasa dışı göçmenlere uygulanacak tutukluluk durumu, onların özgürlüklerinin kısıtlanmasının doğasını yansıtıcı, sınırlı kısıtlamalar içeren ve çeşitlendirilmiş etkinlik rejiminden oluşmalıdır. Örneğin, özgürlükten yoksun kılınmış yasa dışı sığınmacılar. tutuldukları kurum içindeki hareket sebestlikleri mümkün olduğunca az sınırlandırılmalıdır."
63. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunun 9 Aralık 1988 tarihli ve 43/173 sayılı kararıyla kabul edilen "Herhangi Bir Biçimde Tutulan veya Hapsedilen Kişilerin Korunması İçin Prensipler"in “İnsani tarzda muamele yükümlülüğü” kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
“Her hangi bir biçimde tutulan veya hapsedilen bir kimse, insaniyetin ve insanın doğuştan sahip olduğu insanlık onuruna saygının gerektirdiği bir biçimde muamele görür.”
64. Anılan Prensipler’in “Tutmanın ve diğer tedbirlerin yargısal denetimi” kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
“Her türlü tutma veya hapsetme kararı ve tutulan veya hapsedilen bir kimsenin insan haklarını her hangi bir biçimde etkileyen bütün tedbirlere yargısal veya diğer bir makam tarafından karar verilir veya bu tedbirler bu makamların etkili denetimine tabi tutulur.”
65. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Yürütme Komitesinin (UNCHR EXCOM) “Mültecilerin ve Sığınmacıların Alıkonulması” konulu 44 numaralı kararının dördüncü fıkrasının (f) bendi şöyledir:
“Yürütme Komisyonu, Mültecilerin Statüsüne ilişkin 1951 Sözleşmesi’nin 31. maddesi’ni hatırlatarak
(f) Mültecilerin ve sığınmacıların alıkonma koşullarının insani olması gerektiğini vurgulamıştır. Özellikle, mülteciler ve sığınmacılar mümkünse, adi suçlu olarak tutulmakta olan kişilerin yanında tutulmayacak ve fiziksel güvenliklerinin tehlike altında olduğu yerlerde bulundurulmayacaktır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
66. Mahkemenin 22/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
1. İşkence ve Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
67. Muhtelif şehirlerde idari gözetim altına alınan başvurucular, genel olarak tutuldukları nezarethane, kabul barınma ve geri gönderme merkezlerindeki tutma koşullarının gayriinsani ve onur kırıcı olduğunu iddia etmektedirler.
68. Başvurucu I.S. 3/3/2014 ila 10/5/2014 tarihleri arasında, başvurucu R.S. ise 19/2/2014 ila 5/6/2014 tarihleri arasında Kumkapı GGM'de tutulduğunu, tutuldukları koşulların son derece kötü olduğunu iddia etmektedirler. Adı geçen başvurucular, Kumkapı GGM'nin pis ve aşırı kalabalık olduğunu, buna bağlık olarak yatak, sıcak su, banyo, kişisel temizlik vb. imkanların kısıtlı olduğunu, ortak kullanım alanlarının düzenli olarak temizlenmediğini, çarşaf ve nevresim takımlarının düzenli olarak değiştirilmediğini, tutuldukları ortamda hamamböceği, tahtakurusu vb. haşerelerin bulunduğunu, doktor ve ilaca erişim imkânlarının kısıtlı olduğunu, AIDS, hepatit, tüberküloz, sifiliz ve muhtelif deri hastalıkları taşıyan insanlarla bir arada yaşamak zorunda bırakıldıklarını, haftada bir gün 10 dakikalığına havalandırmaya çıkarıldıklarını, doktor, psikiyatri uzmanı, sağlık görevlisi, hemşire, sosyal hizmet uzmanı vb. bulunmadığını, binanın havalandırması veya aydınlatmasının kötü olduğunu, kendilerine temiz içme suyu sağlanmadığını, koğuşlarda günün her vakti sigara içildiğini, ışıkların sürekli açık ve ortamın gürültülü olması nedeniyle uyku problemi yaşadıklarını, dış dünya ile iletişimlerinin sınırlı olduğunu ileri sürmektedirler.
69. Başvurucu K.S. 6/3/2014 ila 14/5/2014 tarihleri arasında tutulduğunu iddia ettiği Yalova GGM'deki fiziksel koşulların, başka GGM'lerle benzer nitelikte olduğunu ileri sürmektedir.
70. Başvurucu Z.A. ise sığınmacı olması nedeniyle İçişleri Bakanlığı tarafından Sakarya iline yerleştirildiğini, her hafta düzenli olarak Yabancılar Şube Müdürlüğüne imza verdiğini, 7/5/2014 günü polise imza vermek ve ikamet izni almak için gittiğinde herhangi bir sebep gösterilmeden gözaltına alındığını, on üç gün Sakarya Emniyet Müdürlüğünde tutulduktan sonra bir ay Kocaeli Emniyet Müdürlüğünde tutulduğunu, sonrasında Adana GGM'ye gönderildiğini, Sakarya ve Kocaeli Emniyet Müdürlüklerinde tutulduğunu iddia ettiği anılan süreler zarfında açık havaya çıkarılmadığını ileri sürmektedir.
71. Başvurucuların tamamı, muhtelif tarihlerde Adana Kabul ve Barınma Merkezinde tutulduklarını, dışarıya çıkma, çarşıya gitme, seyahat etme gibi imkânlardan yoksun bırakıldıklarını, bir haftada sadece on dakika açık havaya çıkma imkânı sağlandığını, ödenek yetersizliği gerekçesiyle yeterli yemek verilmediğini, her gün iki öğün yemek verildiğini, Ramazan ayında iftar ve sahur için yeterli yemek verilmediğini, gelen yemekleri de birçoğunun salçalı olması nedeniyle alışık olmadıklarından yiyemediklerini, dışarıyla iletişimlerinin sınırlı olduğunu, çok çok acil durumlar haricinde doktora ve hastaneye götürülmediklerini, doktor, sağlık görevlisi vb. personel bulunmadığını, başvurucu Z.A. geçirdiği ciddi rahatsızlık nedeniyle 20/8/2014 tarihinde hastaneye kaldırıldığını, doktorun 2-3 gün hastanede kalması gerektiğini söylemesine rağmen adı geçenin Merkeze geri götürüldüğünü, başvurucu R.S. alerji problemi yaşadığını, Merkezin pis ve bakımsız olduğunu, temizliği kendi imkânları ile yaptıklarını iddia etmişlerdir.
72. Belirtilen koşullar nedeniyle başvurucular, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. İşkence ve Kötü Muamele Yasağıyla Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
73. Başvurucular ayrıca, tutuldukları elverişsiz koşullara karşı etkili bir iç hukuk yolu bulunmadığını, bu nedenle 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
3. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
74. Başvurucular, aylarca hürriyetlerinden yoksun bırakılmalarının kanuni bir dayanağı bulunmadığını, haklarındaki tedbirler devam ederken 11/4/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6458 sayılı Kanun'a uygun kararlar alınmadığını, kanuna aykırı bir şekilde tutulmaya devam edildiklerini, idari gözetime ilişkin kararların otuz günlük periyotlar hâlinde uzatılması, gerekçesinin yazılması, ilgilisine veya avukatına tebliğ edilmesi gerekirken bu işlemlerin yapılmadığını, nezarethanelerde tutulmalarının hiçbir yasal dayanağı olmadığını, 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile 56. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki prosedürlerin yürütülmediğini, anılan Kanun'un 57. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince "zaruret değerlendirmesi" yapılmadığını, tutuldukları sürelerde hâkim önüne çıkarılmadıklarını, ilk gözetim altına alındıklarında tutma nedenleri ve idari gözetim kararına itiraz haklarının bildirilmediğini, idari gözetim altına alındıktan sonra uluslararası koruma talebinde bulunmaları nedeniyle 6458 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarına göre başvuru tarihinden itibaren bir ay içinde salıverilmeleri gerekmesine rağmen salıverilmediklerini, aynı maddenin (3) numaralı fıkrasına göre idari gözetimin gerekliliğinin bireysel olarak değerlendirilmesi ve aynı Kanun'un 71. maddesinde belirtilen alternatif tedbirlerin yeterli olmayacağı kanaatine varılması hâlinde idari gözetim kararı verilebileceğini, ayrıca başvurucu K.S.nin Yalova ve Adana Sulh Ceza Mahkemelerine yaptığı başvurular sonucunda açık kanuna aykırılıklar gözetilmeksizin, etkili ve makul sürede bir yargısal denetim yapılmaksızın olumsuz kararlar verildiğini, itiraz üzerine Adana Sulh Ceza Hâkimliğince, Adana Sulh Ceza Mahkemesinin yetkisizlik kararının 31/7/2014 tarihinde kaldırıldığını ve serbest bırakılmasına karar verildiğini, buna rağmen adı geçen başvurucunun 23/8/2014 tarihinde serbest bırakıldığını, tutma sürecindeki hukuka aykırılıklar nedeniyle oluşan zararların tazmini için etkili bir mekanizma bulunmadığını bu nedenlerle Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci, dördüncü, beşinci, sekizinci ve dokuzuncu fıkralarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
4. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı İle Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
75. Başvurucular, Anayasa'ya aykırı olarak özgürlüklerinden yoksun bırakıldıklarını, yetkili adli makamlar önüne çıkarılmadıklarını, yasal haklarının hatırlatılmaması nedeniyle Sulh Ceza Hâkimine itiraz imkanından uzun süre mahrum kaldıklarını, idari gözetim işlemlerinin usulüne uygun yapılmadığını, tüm bu aşamalarda etkili bir yargısal denetim ve tazmin mekanizması işletilmediğini, bu nedenle Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
5. Başvurucuların Talepleri
76. Başvurucular; yabancı uyruklu olmaları, sığınma/iltica koşullarından kaynaklanan hukuki sorunları olması nedeniyle kamuya açık belgelerde kimliklerinin gizli tutulmasını talep etmişlerdir.
77. Ayrıca başvurucular, iddia ettikleri hak ihlallerinin tespitinin yanısıra, her biri için ayrı ayrı 50.000 TL manevi tazminat ile başvurucu I.S. 6.325,20 TL, başvurucu K.S. 6.217,20 TL, başvurucu R.S. 6.753,60 TL ve başvurucu Z.A. 4.004,70 TL maddi tazminat talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
78. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
79. Başvurucuların, tutuldukları koşullarının elverişsizliğine ilişkin şikâyetlerinin, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası; nezarethane, kabul barınma veya geri gönderme merkezlerinde gayriinsani koşullarda tutulmaları nedeniyle yapılan şikâyet ve başvuruların sonuçsuz kaldığı, bu nedenle kanun yollarının etkili olmadığı şikâyetlerinin Anayasa’nın 17. maddesi ile bağlantılı olarak 40. maddesi; tutma işlemlerinin kanuniliği, yargısal denetimi, tutma nedenleri hakkında bilgilendirilme ve tutma nedeniyle tazminat ödenmesi konularına ilişkin şikâyetlerinin ise Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür. Başvurucuların, Anayasa'nın 19. maddesi ile bağlantılı olarak 40. maddesinin ihlal edildiği iddialarını ortaya koyarken dayanmış oldukları vakıalar, Anayasa'nın 19. maddesindeki etkili başvuru hakkına ilişkin özel güvenceler kapsamında incelenecek olan ihlal iddiaları dışında ayrıca ele alınmayı gerektiren hiçbir özel sorun ihtiva etmediğinden, anılan iddiaların incelenmesine gerek görülmemiştir.
1. Başvurucu Z.A.nın İddiaları Yönünden
80. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Başvuru hakkının kötüye kullanılması" kenar başlıklı 51. maddesi şöyledir:
"Bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine, yargılama giderlerinin dışında, ayrıca ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasına hükmedilebilir."
81. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) "Başvuru hakkının kötüye kullanılması" kenar başlıklı 83. maddesi şöyledir:
"Başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru reddedilir ve yargılama giderleri dışında, ilgilinin ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilir."
82. İlgili düzenlemeler vasıtasıyla genel hukuk teorisinde bir kamu düzeni kuralı olarak ele alınan ve genel olarak bir hakkın açıkça öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının, bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve Mahkemenin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların, başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).
83. Bu kapsamda özellikle, Mahkemeyi yanıltmak amacıyla kasten gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında Mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda, başvuru hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö., § 29).
84. Başvurucu sığınmacı olması nedeniyle İçişleri Bakanlığı tarafından Sakarya iline yerleştirildiğini, her hafta düzenli olarak Yabancılar Şube Müdürlüğüne imza verdiğini, 7/5/2014 günü polise imza vermek ve ikamet izni almak için gittiğinde herhangi bir sebep gösterilmeden gözaltına alındığını, on üç gün Sakarya Emniyet Müdürlüğünde tutulduktan sonra bir ay Kocaeli Emniyet Müdürlüğünde tutulduğunu, sonrasında "Adana GGM'ye" gönderildiğini, Sakarya ve Kocaeli Emniyet Müdürlüklerinde tutulduğunu iddia ettiği süreler zarfında açık havaya çıkarılmadığını ileri sürmektedir.
85. Ancak Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016 tarihli ve 47203 sayılı yazısı ekinde sunulan Sakarya İl Emniyet Müdürlüğünün 7/3/2016 tarihli ve 2565 sayılı yazısı ve ekleri incelendiğinde; başvurucunun 7/4/2014 tarihinde, Suriye'deki çatışmalarda yaralanan ve Sakarya ilindeki özel bir göz hastanesinde tedavi görmekte olan Suriye uyruklu bir yabancının yanında refakatçı olarak bulunduğu esnada üzerinde kimliği ve pasaportu olmadığının tespit edilmesi üzerine hakkında idari işlem yapılmak üzere ilgili kolluk görevlilerince Yabancılar Şube Müdürlüğüne teslim edildiği, 8/4/2014 tarihinde sığınma talebinde bulunduğu, bunun üzerine kendisi için sığınma başvuru sahibi kimlik belgesi ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine (BMMYK) kayıt işlemleri için 8/4/2014 ila 15/4/2014 tarihleri arasında yol izin belgesi düzenlendiği ve yine 8/4/2014 tarihinde salıverildiği, anılan yol izin süresi bitmeden 14/4/2014 tarihinde Sakarya Emniyet Müdürlüğüne yeniden müracaat eden başvurucunun, BMMYK'ya müracaat ettiğine dair belgeyi sunduğu, bu sırada başvurucunun hakkındaki tahdit kayıtları nedeniyle alıkonulduğu ve yapılan yazışmalar sonucunda Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 16/4/2014 tarihli yazısı ile Kocaeli Geri Gönderme Merkezine sevk edilmesinin istendiği, bunun için 14/4/2014 ila 17/4/2014 tarihleri arasında "misafir olarak" görevli memurların hizmet verdiği büroda bekletildiği ve 17/4/2014 tarihinde Kocaeli Geri Gönderme Merkezine sevk edildiği anlaşılmıştır.
86. Görüldüğü üzere olaylar, başvurucunun iddia ettiği gibi cereyan etmemiştir. Başvurucu, olayların en başında Yabancılar Şube Müdürlüğüne asıl getiriliş sebebinin kimlik veya pasaport ibraz edememesi olduğunu gizlemiş ve anılan sürece ilişkin tarihleri tamamen farklı bildirmiştir. Diğer yandan başvurucu, Sakarya Emniyet Müdürlüğünde on üç gün tutulduğunu ifade etmesine rağmen bu sürenin yaklaşık olarak toplam üç gün olduğu anlaşılmıştır.
87. Bireysel başvuru incelemesinin sonucuna doğrudan etkisi olan ve idare tarafından dayanakları ile birlikte sunulan bilgilerin incelenmesi sonucunda ortaya çıkarılan yukarıdaki eksik ve yanıltıcı bilgiler, mazur görülebilir nitelikte insani bir hata veya hak arama çabasına bağlı bir zorlama olarak görülemez. Başvurucunun bu tutumunun bireysel başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak kabulü gerekir.
88. Açıklanan nedenle başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
89. Başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle 6216 sayılı Kanun'un 51. ve İçtüzük'ün 83. maddeleri gereğince başvurucu aleyhine takdiren 500 TL disiplin para cezasına hükmedilmesi gerekir.
2. Başvurucular I.S., K.S. ve R.S.nin İddiaları Yönünden
a. Sınır Dışı Edilmek Üzere İdari Gözetim Altında Tutuldukları Yerlerin Koşullarının Elverişsizliği Nedeniyle Anayasa’nın 17. Maddesiyle Bağlantılı Olarak 40. Maddesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
90. Başvurucular; yabancı kişilerin gayriinsani koşullarda tutulmalarına karşı yapılan başvurulardan sonuç alınamadığını, iç hukuk yollarının etkisiz olduğunu belirterek Anayasa'nın 17. maddesi ile bağlantılı olarak 40. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedirler.
i. Kabul Edilebilirlik Yönünden
91. Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmayan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
92. Anayasa’nın 40. maddesi, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkesin yetkili makama geciktirilmeden başvurma hakkını güvence altına almaktadır.
93. İhlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için öngörülen ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için de tamamının tüketilmiş olması gereken idari ve yargısal başvuru yollarının ulaşılabilir olmaları yanında telafi kabiliyetini haiz olması ve tüketildiğinde başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanıması gerekir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da etkili olduğunun gösterilmesi ya da en azından etkili olmadığının kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, §§ 28, 29).
94. Anayasa Mahkemesince karara bağlanan birçok bireysel başvuruda, idari nedenlerle özgürlüğünden yoksun bırakılan yabancıların, tutma koşullarına karşı insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı sağlanmasına ilişkin ilkeler, bu ilkeler çerçevesinde teori ve pratik bakımından mevcut durum tespit edilmiş ve bu tespitler ışığında, 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce veya sonra idari gözetim altında tutulmuş olan başvurucuların tutma koşulları açısından Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ile güvence altına alınan hukuksal değerlerin korunması noktasında, teori ve pratikte çözüm üretme kabiliyetini haiz ve makul bir başarı şansı sunan etkili idari ve yargısal bir başvuru yolunun bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır (birçok karar arasında bkz. K.A., §§ 66-82; F.A. ve M.A., §§ 51-68).
95. Somut başvuru açısından farklı bir sonuca ulaşılmasını gerektiren herhangi bir özel durum tespit edilmemiştir.
96. Açıklanan nedenlerle somut başvurunun özel koşulları çerçevesinde tutulma koşullarından kaynaklanan Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal edildiği iddiaları açısından Anayasa’nın 40. maddesinin zorunlu kıldığı etkili bir başvuru yolunun bulunmadığı ve dolayısıyla başvurucuların etkili başvuru hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
b. İdari Gözetim Koşullarının Anayasa’nın 17. Maddesini İhlal Ettiğine İlişkin İddialar
97. Muhtelif şehirlerde idari gözetim altına alınan başvurucular, genel olarak tutuldukları nezarethane, kabul barınma ve geri gönderme merkezlerindeki tutma koşullarının gayriinsani ve onur kırıcı olduğunu iddia etmektedirler.
(1) Başvurucu K.S.nin Yalova Emniyet Müdürlüğü Nezarethanesinin Koşullarına İlişkin İddiaları
98. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
99. İkinci başvurucu, 6/3/2014 ile 14/5/2014 tarihleri arasında tutulduğunu iddia ettiği Yalova Emniyet Müdürlüğü Nezarethanesindeki (başvurucunun beyanına göre "Yalova GGM"deki) tutma koşulları hakkında herhangi bir somut açıklama sunmamış olup, başvuru formunda "Yalova'ya ilişkin yukarıda belirttiğimiz fiziksel koşulların benzerlerini yaşadığından" ifadelerine yer vermiştir. Başvurucu, tutulduğu nezarethanede hangi konularda zorluk ve yoksunluklarla karşılaştığını açıklamak yerine, hiçbir çerçeve çizmeksizin başka yerlerdeki fiziksel koşullara atıf yapmıştır. Bu durum, bireysel başvurunun bu kısmının incelenmesini oldukça zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, ihlal iddiası ve bu iddianın temelindeki olguların ispatına ilişkin yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucunun, iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
100. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
(2) Başvurucular I.S. ve R.S.nin Kumkapı GGM ve Adana KBM'nin, Başvurucu K.S.nin Adana KBM'nin Koşullarına İlişkin İddiaları
101. Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmayan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
102. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye “işkence” ve “eziyet” yapılamayacağı, kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan” ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır. Devletin, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal yönden zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
103. Anayasa Mahkemesince karara bağlanan birçok bireysel başvuruda, idari nedenlerle özgürlüğünden yoksun bırakılan yabancıların tutma koşulları ile ilgili olarak insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağı bağlamında genel ilkeler ortaya konulmuş olup somut başvuruda bunların tekrarına gerek görülmemiştir (birçok karar arasında bkz. K.A., §§ 87-99; F.A. ve M.A., §§ 72-84).
(1) Kumkapı GGM'nin Koşullarına İlişkin Değerlendirme
104. Başvurucu I.S. 3/3/2014 tarihinden 10/5/2014 tarihine kadar, başvurucu R.S. ise 19/2/2014 tarihinden Haziran 2014 tarihine kadar Kumkapı GGM'de tutulduğunu, tutuldukları koşulların son derece kötü olduğunu iddia etmektedirler. Adı geçen başvurucular, Kumkapı GGM'nin pis ve aşırı kalabalık olduğunu, buna bağlık olarak yatak, sıcak su, banyo, kişisel temizlik vb. imkanların kısıtlı olduğunu, ortak kullanım alanlarının düzenli olarak temizlenmediğini, çarşaf ve nevresim takımlarının düzenli olarak değiştirilmediğini, tutuldukları ortamda hamamböceği, tahtakurusu vb. haşerelerin bulunduğunu, doktor ve ilaca erişim imkanlarının kısıtlı olduğunu, AIDS, hepatit, tüberküloz, sifiliz ve muhtelif deri hastalıkları taşıyan insanlarla bir arada yaşamak zorunda bırakıldıklarını, haftada bir gün on dakikalığına havalandırmaya çıkarıldıklarını, doktor, psikiyatri uzmanı, sağlık görevlisi, hemşire, sosyal hizmet uzmanı vb. bulunmadığını, binanın havalandırması veya aydınlatmasının kötü olduğunu, kendilerine temiz içme suyu sağlanmadığını, koğuşlarda günün her vakti sigara içildiğini, ışıkların sürekli açık ve ortamın gürültülü olması nedeniyle uyku problemi yaşadıklarını, dış dünya ile iletişimlerinin sınırlı olduğunu iddia etmektedirler.
105. Anılan koşullar nedeniyle başvurucular, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
106. Başvuru dosyasında, başvurucuların Kumkapı GGM’de tutulduğu dönemde tutulan her bir kişiye düşen yaşam alanına ilişkin net ve kesin bir bilgi yer almamaktadır. Hangi odayı kaç kişi ile paylaştıklarına ilişkin net bir bilgi de ne başvurucular ne de bu konuda görüş ve bilgileri sorulan Adalet ve İçişleri Bakanlıkları tarafından Anayasa Mahkemesine sunulmuştur. Anayasa Mahkemesinin elinde bulunan sınırlı bilgi nedeniyle kişi başına düşen yaşam alanının hesaplamasının Merkezde tutulan kişilere tahsis edilen alanın, burada kalan kişi sayısına bölünmesi sonucu elde edilecek yaklaşık bir değerin kabul edilmesi suretiyle yapılması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
107. Başvuru formunda ve Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016 tarihli yazısında sunulan bilgiler çerçevesinde başvurucu I.S.nin 3/3/2014 ilâ 10/5/2014 tarihleri arasında 69 gün, R.S.NİN ise 19/2/2014 ila 5/6/2014 tarihleri arasında 107 gün Kumkapı GGM'de tutulduğu anlaşılmaktadır.
108. Bu kapsamda Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından sunulan bilgilerin yanı sıra Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu tarafından 11/5/2012 tarihinde Kumkapı GGM'ye gerçekleştirilen ziyaret sonucunda düzenlenen "Edirne, İstanbul ve Kırklareli İllerinde Bulunan Geri Gönderme Merkezleri Hakkında İnceleme Raporu" (2012 tarihli TBMM raporu) (bkz. F.A. ve M.A., § 23), BM göçmenlerin insan hakları özel raportörünün tespitleri (bkz. F.A. ve M.A., § 26) ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) 24/6/2014 tarihli Yarashonen/Türkiye kararı ve bu kararda atıf yapılan 2009 tarihli CPT raporu ile özellikle 2/5/2014 tarihinde (başvurucuların tutuldukları dönemde) Türkiye İnsan Hakları Kurumu (İHK) tarafından gerçekleştirilen ziyarete istinaden düzenlenen "İstanbul Geri Gönderme Merkezi Raporu" (İHK raporu) (bkz. K.A., § 43; F.A. ve M.A., § 24) eldeki en önemli verileri oluşturmaktadır.
109. Anayasa Mahkemesince karara bağlanan birçok bireysel başvuruda analiz edilen bu verilerden birtakım sonuçlar çıkarılmış olup (birçok karar arasında bkz. K.A., §§ 100-108; F.A. ve M.A., §§ 85-107), mevcut başvuruda da bu sonuçların benimsenmemesini gerektiren herhangi bir ek bulgu veya özel bir duruma rastlanmamıştır.
110. Anılan sonuçlar ışığında somut başvuruda, Merkezin kişi başına üç metrekareden daha az bir yaşam alanına karşılık gelebilecek şekilde aşırı kalabalık olmasının, başlı başına başvurucuların Merkezde tutuldukları dönemde maruz bırakıldıkları koşulların Anayasa’nın 17. maddesinde yasaklanan “insan haysiyetiyle bağdaşmayan” muamele düzeyinin aşılmasına yol açabilecek nitelikte olduğu, Merkez içindeki barınma mekânları dışında rahatlamaya imkân sağlayacak ortak kullanım alanlarının yetersiz ve daha da önemlisi sağlanan açık havadan yararlanma imkânının oldukça sınırlı olmasının başvurucuların Merkezde sahip oldukları koşulları daha da tahammül edilemez hâle getirdiği (K.A., § 109; F.A. ve M.A., § 108) ve bu koşullar altında başvurucu I.S.nin 69, R.S.nin 107 gün tutulmasının Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası açısından açık bir ihlal oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır.
111. Belirtilen koşullar, başvurucuların Kumkapı GGM’de maruz kaldıkları muamelenin, bir kişinin sınır dışı ve benzeri işlemlerinin yürütülmekte olması nedeniyle şekil ve şartları kanunla gösterilen usule uygun olarak yakalanması veya tutulu durumda bulundurulmasının barındırdığı rencide olma duygusu ve ıstırabın ötesine geçmiş olduğunun kabul edilmesi açısından yeterli olduğundan başvurucuların bu bölümde değerlendirilebilecek şekilde ileri sürdüğü diğer iddialar yönünden Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir (K.A., § 110; F.A. ve M.A., § 109).
112. Açıklanan nedenlerle somut başvurunun özel koşulları çerçevesinde, başvurucular I.S. ve R.S.nin tutuldukları Kumkapı GGM’de tutulma koşullarının “insan haysiyetiyle bağdaşmayan” muamele düzeyinde olduğu ve bu suretle Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
(2) Adana KBM'nin Koşullarına İlişkin Değerlendirme
113. Başvuru formunda ve Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016 tarihli yazısında sunulan bilgiler çerçevesinde başvurucu I.S.nin 10/5/2014 tarihinden 22/8/2014 tarihine, başvurucu K.S.nin 14/5/2014 tarihinden 22/8/2014 tarihine, başvurucu R.S.nin ise 5/6/2014 tarihinden 22/8/2014 tarihine kadar Adana KBM'de tutulduğu anlaşılmaktadır.
114. Adı geçen başvurucular, belirtilen tarih aralıklarında tutuldukları Adana KBM'de dışarıya çıkma, çarşıya gitme, seyahat etme gibi imkanlardan yoksun bırakıldıklarını, bir haftada sadece 10 dakika açık havaya çıkma imkânı sağlandığını, ödenek yetersizliği gerekçesiyle yeterli yemek verilmediğini, günde en fazla iki öğün yemek verildiğini, Ramazan ayında iftar ve sahur için yeterli yemek verilmediğini, gelen yemekleri de -birçoğunun salçalı olması nedeniyle alışık olmadıklarından- yiyemediklerini, dışarıyla iletişimlerinin sınırlı olduğunu, çok acil durumlar haricinde doktora ve hastaneye götürülmediklerini, doktor, sağlık görevlisi vb. personel bulunmadığını, başvurucu R.S. alerji problemi yaşadığını, Merkezin pis ve bakımsız olduğunu, temizliği kendi imkânları ile yaptıklarını iddia etmişlerdir. Görüldüğü üzere başvurucuların Adana KBM ile ilgili şikâyetleri açık havadan yararlanma, yeterli beslenme, dış dünya ile iletişim ve tıbbi yardım konularındaki yetersizlik iddiaları ile ilgilidir.
115. Öncelikle belirtmek gerekir ki başvurucular ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından sunulan bilgi ve belgeler, başvurucuların tutuldukları dönem itibarıyla Adana KBM'nin koşulları hakkında yeterli detay içermemektedir. Dahası anılan Merkeze ilişkin ulusal veya uluslararası resmî herhangi bir kurum veya kuruluş tarafından yayımlanmış bir inceleme raporuna rastlanmamıştır. Bu çerçevede eldeki mevcut sınırlı bilgi ve belgelerle, başvurucuların tutuldukları koşulların eziyet veya insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşıp ulaşmadığının incelenmesi gerekir.
116. Adana KBM'nin genel koşullarına ilişkin bilgiler, Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016 ve 24/6/2016 tarihli yazıları ekindeki belgelerle sunulmuştur.
117. 21/3/2016 tarihli yazıda Merkezin -Adana Göç İdaresi İl Müdürlüğüne devredildiği 18/5/2015 tarihine kadar- 814 metrekare kapalı kullanım alanına sahip olduğu, bina etrafının tel örgülerle korunduğu, yeşil alanı bulunduğu, sürekli olarak sıcak su sağlandığı, her odada güneş gören açılabilir pencereler, merkezi sistem kalorifer ve klima bulunduğu, ibadethane ile içinde çay makinası, sıcak/soğuk su makinası ve televizyon bulundurulan dinlenme odasının mevcut olduğu, Merkezin kapasitesinin 50 kişi olduğu, üç bölümde farklı ebatlarda dokuz adet yatakhane bulunduğu ve mevcudun sürekli olarak değiştiği bildirilmiştir.
118. 24/6/2016 tarihli yazıda ise başvurucuların barındırıldıkları tarihlerde Adana KBM'nin günlük ortalama mevcudunun 45 kişi olduğu, 50 yatak kapasiteli birinci katta 71,62 metrekare büyüklüğünde bir adet yemekhane (dinlenme ve televizyon izleme salonu), 24,99 metrekare, 28,56 metrekare, 30,62 metrekare ve 42,09 metrekarelik dört adet yatakhane, 14,94 metrekarelik bir adet ibadethane, bir adet çamaşırhane, üç adet duş yeri ve üç adet tuvalet bulunduğu, 36 yatak kapasiteli zemin katta ise üç adet çift kişilik ranzanın bulunduğu, ayrı girişi, duş yeri ve tuvaleti bulunan bir adet aile odası ile 38,75 metrekare ve 28,67 metrekarelik iki adet yatakhane ve 29,14 metrekare büyüklüğünde bir adet yemekhane (dinlenme ve televizyon izleme salonu) ve üç adet duş yeri ve üç adet tuvalet bulunduğu, birinci katta ve aile odası hariç zemin katta barındırılan şahısların istedikleri yatakhanede kalmalarına izin verildiği, barındırılan yabancıların güvenlik hususları gözetilerek ve imkânlar ölçüsünde günlük olarak açık havadan yararlanmalarına izin verildiği, istemeleri halinde banka, postane, adliye vb. yerlere götürülmelerinin sağlandığı ifade edilmiştir.
119. Merkezin kapasitesinin üzerinde dolu ve dolayısıyla aşırı kalabalık olduğuna dair iddiaları bulunmayan başvurucular, dışarı çıkma, çarşıya gitme, seyahat etme gibi imkanlardan yoksun bırakıldıklarını, bir haftada sadece 10 dakika açık havaya çıkma imkânı sağlandığını ileri sürmektedirler.
120. CPT’nin bu konuda ortaya koyduğu standartlar esas alındığında tutulan kişilerin tahammül edilemez koşullarda günlük yaşamlarını sürdürmelerine engel olabilecek bir tedbir olarak her gün açık havada en az bir saat egzersiz yapabilme imkânının Merkezde kalan kişilere sağlanması gerekmektedir(K.A., § 106).
121. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından sunulan bilgilere göre Merkezde barındırılan yabancıların, istemeleri halinde banka, postane, adliye gibi yerlere götürülmeleri, avukatları ve ziyaretçileriyle görüştürülmeleri, ankesörlü telefonlarla iletişim kurmaları ve düzenli olarak Merkezin yerleşkesinde bulunan yeşil alanda havalandırılarak egzersiz yapmaları sağlanmaktadır.
122. Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016 tarihli yazısı eklerinde sunulan bilgilerde başvurucuların açık havaya çıkarıldıkları zaman periyodunun düzenli olduğu belirtilmekle beraber, bu imkânın hangi aralıklarla sağlandığı ifade edilmemiştir. Anılan idarenin 24/6/2016 tarihli yazısı ekinde ise Merkezde barındırılan yabancıların güvenlik hususları gözetilerek ve imkânlar ölçüsünde günlük olarak açık havadan yararlanmalarına izin verildiği bilgisi sunulmuştur.
123. Bu çerçevede, idarenin 21/3/2016 tarihli yazısı ekinde sunulan bilgilerden -iddia edilenin aksine- CPT standartlarına uygun bir şekilde başvurucuların günlük olarak açık havaya çıkma imkânından yararlandırıldıkları sonucuna ulaşılamamaktadır. Her ne kadar 24/6/2016 tarihli sonraki yazı ekinde Merkezdeki yabancıların günlük olarak açık havadan yararlandırıldıkları ifade edilmekte ise de bu imkanın "güvenlik hususları gözetilerek ve imkanlar ölçüsünde" sağlanması ve başvurucuların tutuldukları dönemdeki somut, güncel uygulamayı ve açık havada kalış süresini ortaya koyan destekleyici herhangi bir bilgi veya belge sunulmamış olması, önceki yazıdaki muğlaklığın devamına neden olmaktadır.
124. Günlük olarak açık havadan yararlanmaya ilişkin anılan asgari koşulun sağlandığı kanaatine varılamaması, başvurucuların Merkezdeki koşullarının tahammül edilebilir sınırı aştığının kabulünü gerektirmiş olup, bu koşullar altında başvurucu I.S.nin 105 gün, başvurucu K.S.nin 101 gün, başvurucu R.S.nin ise 79 gün tutulmasının Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası açısından bir ihlal oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır.
125. Anılan tespit, başvurucuların Adana KBM’de maruz kaldıları muamelenin, bir kişinin sınır dışı ve benzeri işlemlerinin yürütülmekte olması nedeniyle şekil ve şartları kanunla gösterilen usule uygun olarak yakalanması veya tutulu durumda bulundurulmasının barındırdığı rencide olma duygusu ve ıstırabın ötesine geçmiş olduğunun kabul edilmesi açısından yeterli olduğundan başvurucuların bu bölümde değerlendirilebilecek şekilde ileri sürdükleri diğer iddialar yönünden Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
126. Açıklanan nedenlerle somut başvurunun özel koşulları çerçevesinde, Adana KBM’de tutulma koşullarının “insan haysiyetiyle bağdaşmayan” muamele düzeyinde olduğu ve bu suretle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
c. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
(1) Anayasa’nın 19. Maddesinin Beşinci Fıkrasının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
127. Başvurucular, haklarında gözaltına alma veya tutuklama gibi herhangi bir adli merciin kararı olmaksızın ve hiçbir şekilde hâkim veya benzeri adli makamlar önüne çıkarılmadan tutulduklarını, bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesinin beşinci fıkrasının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
128. Anılan Anayasa kuralına ilişkin iddialar ortaya konulurken, tutmanın suç şüphesine dayalı olduğunun kanıtlanması gerekir (Benzer başvurular için bkz. F.A. ve M.A., §§ 111-124; F.K. ve diğerleri, §§ 95-109; T.T., §§ 89-102; A.V. ve diğerleri, §§ 103-116). Başvurucular, kendi özel durumlarının bu kapsamda olduğunu ortaya koyan herhangi bir açıklama veya kanıt sunmamışlardır.
129. Açıklanan nedenlerle başvurucuların ihlal iddialarını kanıtlayamadıkları anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
(2) Anayasa’nın 19. Maddesi Kapsamındaki Diğer İhlal İddiaları
130. Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmayan başvurunun bu kısmının, kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
(1) İdari Gözetim Altında Tutulmanın Anayasa'nın 19. Maddesinin İkinci Fıkrasına Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
131. Başvurucular, aylarca hürriyetlerinden yoksun bırakılmalarının kanuni bir dayanağı bulunmadığını, haklarındaki tedbirler devam ederken 11/4/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6458 sayılı Kanun'a uygun kararlar alınmadığını, kanuna aykırı bir şekilde tutulmaya devam edildiklerini, idari gözetime ilişkin kararların otuz günlük periyotlar hâlinde uzatılması, gerekçesinin yazılması, ilgilisine veya avukatına tebliğ edilmesi gerekirken bu işlemlerin yapılmadığını, nezarethanelerde tutulmalarının hiçbir yasal dayanağı olmadığını, 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile 56. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki prosedürlerin yürütülmediğini, anılan Kanun'un 57. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince "zaruret değerlendirmesi" yapılmadığını, idari gözetim altına alındıktan sonra uluslararası koruma talebinde bulunmaları nedeniyle 6458 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarına göre başvuru tarihinden itibaren bir ay içinde salıverilmeleri gerekmesine rağmen salıverilmediklerini, bu nedenlerle Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
132. Başvuru formunda ve Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016 tarihli yazısında sunulan bilgiler çerçevesinde başvurucu I.S.nin 3/3/2014 tarihinden 10/5/2014 tarihine kadar Kumkapı GGM'de, anılan tarihleri müteakiben 22/8/2014 tarihine kadar Adana KBM'de; başvurucu K.S.nin 6/3/2014 tarihinden 14/5/2014 tarihine kadar Yalova Emniyet Müdürlüğü Nezarethanesinde, anılan tarihleri müteakiben 22/8/2014 tarihine kadar Adana KBM'de; başvurucu R.S.nin ise 19/2/2014 tarihinden 5/6/2014 tarihine kadar Kumkapı GGM'de,anılan tarihleri müteakiben 22/8/2014 tarihine kadar Adana KBM'de tutulduğu anlaşılmaktadır.
133. Başvurucuların GGM'de tutulmalarının Anayasa'nın 19. maddesi anlamında bir hürriyetten yoksun kılma niteliğinde olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır (F.A. ve M.A., § 129).
134. Diğer yandan her ne kadar 6458 sayılı Kanun'un 95. maddesi gereğince Adana KBM'nin GGM'lerden farklı bir statüye sahip olduğu ve idari gözetim haricinde anılan Kanun'daki anlamıyla "başvuru sahibi" veya "uluslararası koruma statüsü sahibi" kimselerin barındırılmalarına tahsis edilmiş bir merkez olduğu anlaşılmakta ise de yukarıda Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası yönünden yapılan incelemedeki tespitler ve özellikle Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016 tarihli yazısı ekinde sunulan bilgi ve belgeler çerçevesinde, bu merkezde barınmakta olan özel kategoriye dahil yabancıların, Merkezin dışına çıkmak bir yana Merkez yerleşkesi içinde dahi açık havaya izinsiz çıkamadıkları anlaşılmaktadır. Bu şartlar altında Adana KBM'de tutulan kişilerin durumlarının, Anayasa'nın 19. maddesi anlamında GGM'lerde tutulan kişilerden farklı olduğu sonucuna ulaşılamadığından, bu kapsamdaki kişilerin anılan Merkezde tutulmaları ile alakalı şikâyetlerinin Anayasa’nın 19. maddesinde güvenceler kapsamında incelemesi mümkün görülmüştür.
135. Anayasa’nın “Kişi hürriyeti ve güvenliği” kenar başlıklı 19. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
… usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.”
136. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konulduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Ramazan Aras, § 43).
137. İdari gözetim altına alma yetkisi Anayasa’nın 19. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 5. maddesi ile kabul edilmiş istisnai bir yetkidir. Buna göre bir yabancının sınır dışı edilmesi veya geri verilmesi kararının yürütülmesi sürecinde, şekil ve şartları kanunla gösterilen usule uygun olarak yakalanması veya tutulması mümkündür (Rıda Boudraa, B. No: 2013/9673 , 21/1/2015, § 73). Bu gibi durumlarda bir kişinin Anayasa'nın 19. maddesinde yer verilen diğer tutma gerekçelerine ihtiyaç bulunmaksızın sadece bu işlemlerin yürütülmesi sürecine dayanılarak idari gözetim tedbiri uygulanmasına karar verilebilir. Ancak Anayasa’nın 19. maddesi uyarınca, sınır dışı etme veya iade işlemleri “gerekli özen” (due diligence) içerisinde yürütülmez ise artık kişi özgürlüğünden mahrumiyetin meşruiyetinden söz edilemez (K.A., § 123).
138. İdari gözetim istisnai bir yol olduğu ve kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakma sonucunu doğurduğu için hukuka uygun olması ve keyfî muamele teşkil etmemesi gerekmektedir. Bu tedbirin, demokratik hukuk devletinin gerekli ve makul kıldığı ölçüde denetlenebilmesi, koşullarının genel kabul görmüş standartlara uygun olması; küçültücü, aşağılayıcı ve insanlık dışı muamele teşkil etmemesi, idari gözetim altında tutulanlara temel usul hakları ve güvencelerin sağlanması gerekir. Anılan Anayasa ve Sözleşme hükümleri, esas olarak kişinin özgürlüğünün kısıtlanması sonucunu doğuracak bazı hâllerde bu sınırlamanın şekil ve şartlarının kanunla gösterilmesini isteyerek kişi özgürlüğü açısından daha güvenceli bir hukuki durum ortaya koymayı amaçlamaktadır (Rıda Boudraa, § 74).
139. Anayasa’nın 19. maddesinin gereklerini karşılamak adına yapılacak yasal düzenlemenin; sınır dışı amacıyla tutma kararı verme işleminin koşulları, süresi, sürenin uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari gözetim kararına karşı başvuru yolları, idari gözetim altına alınan kişinin avukata erişimi, tercüman yardımından yararlanması gibi usul güvencelerini açık bir şekilde ortaya koyması gerekmektedir. Aksi takdirde kişilerin maruz kaldığı özgürlükten yoksunluğun keyfîliğe karşı yeterince korunduğundan ve hukuki olduğundan söz edilemez (K.A., § 125).
(a) 6458 Sayılı Kanun Öncesi Durum
140. Yukarıda belirtilen nitelikleri haiz yasal düzenleme olan 6458 sayılı Kanun, 11/4/2014 tarihinde yürürlüğe girmiş olup başvurucuların anılan tarihe kadar tutuldukları dönem için (başvurucu I.S. açısından 3/3/2014, başvurucu K.S. açısından 6/3/2014, başvurucu R.S. açısından ise 19/2/2014 tarihlerinden 11/4/2014 tarihine kadar) Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan istisnalar arasında yer verilen, usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması uygulamasında tutma kararı verme işleminin koşulları, süresi, sürenin uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari gözetim kararına karşı başvuru yolları, idari gözetim altına alınan kişinin avukata erişimi, tercüman yardımından yararlanması gibi usul güvencelerini açık bir şekilde ortaya koyan yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (F.A. ve M.A., § 136).
141. Açıklanan nedenlerle somut başvuruda 6458 sayılı Kanun öncesi dönem bakımından Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
(b) 6458 Sayılı Kanun Sonrası Durum
142. 6458 sayılı Kanun'da, hakkında sınır dışı etme kararı alınanlardan "kaçma ve kaybolma riski bulunan, Türkiye'ye giriş veya çıkış kurallarını ihlal eden, sahte ya da asılsız belge kullanan, kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın Türkiye'den çıkmaları için tanınan sürede çıkmayan, kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar" hakkında valilik tarafından idari gözetim kararı alınacağı, geri gönderme merkezlerindeki idari gözetim süresinin altı ayı geçemeyeceği; idari gözetimin devamında zaruret olup olmadığının, valilik tarafından her ay düzenli olarak değerlendirileceği, gerek görüldüğünde değerlendirme için otuz günlük sürenin beklenilmeyeceği, idari gözetimin devamında zaruret görülmeyen yabancılar için idari gözetimin derhâl sonlandırılacağı; bu yabancılara, belli bir adreste ikamet etme, belirlenecek şekil ve sürelerde bildirimde bulunma gibi idari yükümlülüklerin getirilebileceği; idari gözetim kararının, idari gözetim süresinin uzatılması ve her ay düzenli olarak yapılan değerlendirme sonuçlarının gerekçesiyle birlikte yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edileceği; idari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatının idari gözetim kararına karşı sulh ceza hâkimine başvurabileceği, sulh ceza hâkiminin incelemeyi beş gün içinde sonuçlandıracağı, yeniden sulh ceza hâkimine başvurulabileceği kurala bağlanmıştır (K.A., § 126).
143. Anılan Kanun'da öngörülen yasal düzenlemenin sınır dışı işlemlerinin yürütülmesi kapsamında riayet edilecek ve ortaya çıkabilecek keyfîliklere engel olabilecek nitelikte bir usulü, açık bir şekilde ortaya koyduğu görülmektedir. Kanun'da öngörülen bu usulün gerekli özen içerisinde somut olayda yürütülüp yürütülmediğinin incelenmesi gerekmektedir (K.A., § 127).
144. Başvurucu R.S. hakkında, İstanbul Valiliğinin 27/2/2014 tarihli ve 47909374-52646 sayılı oluru ile 5683 sayılı Kanun'un 23. maddesi gereğince "muhafaza altına alma" kararı verilmiştir. Diğer başvurucular hakkında alınan kararlarla ilgili olarak bireysel başvuru dosyası kapsamında herhangi bir bilgiye erişilememiştir. Bunun yanı sıra 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 11/4/2014 tarihinden sonra anılan Kanun'a göre başvurucuların hukuki durumlarını saptayan ve tutulmaya devam edilmelerine ilişkin yeni herhangi bir karar alındığına dair bir bilgiye de rastlanmamıştır.
145. Sınır dışı etme işleminin yürütülmesi sürecinde, bir kişi hakkında idari gözetim altına alma tedbirinin uygulanabilmesi için mutlaka ilgili kişinin suç işlemesinin veya kaçmasının önlenmesi gibi bir gerekçeye ihtiyaç bulunmamaktadır. Bu çerçevede somut olaydaki gibi idarenin, bir sınır dışı etme işleminin icrası sürecinde olması kaydıyla sahip olduğu bilgiler veya ilgili kişi hakkında yürütülen yargısal soruşturmalara dayanarak kamu düzeni, kamu güvenliği veya sağlığı açısından risk oluşturması veya kaçma riskinin bulunması gibi gerekçelerle ilgili kişiler hakkında idari gözetim kararı verebilmesi mümkündür. Ancak hukuka uygun olarak verilmiş bir idari gözetim kararının, idareye sınırsız bir şekilde bu tedbiri uygulamaya devam edebilmesi olanağı tanıdığı da söylenemez. İdari gözetim kararının uygulanması aşamasında da bir kanuni düzenlemede açık bir şekilde ortaya konulmuş ve idari gözetim tedbirinin "gerekli özen" kriterine uygun bir biçimde uygulanıp uygulanmadığını denetlemeye imkân veren usule dair güvencelerin bu durumdaki kişiler hakkında keyfîlikten uzak bir şekilde işletilmesi zorunludur (K.A., § 130).
146. Somut olay 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesinde idari gözetim altına alma süreci için öngörülen usule dair güvenceler açısından değerlendirildiğinde, başvuruculara hangi nedenle tutulduklarına ilişkin bir bildirim yapılmadığı, idari gözetimin devamını gerektiren koşulların valilikler tarafından aylık olarak incelenmediği, bu konuda bir değerlendirme yapılıp yapılmadığı hususunun belirsiz olduğu, değerlendirme yapılmış ise bu konuda başvurucuya veya vekiline bir bildirimde bulunulmadığı, R.S.nin altı ay dört gün tutulması sonucunda idari gözetim kararında kanuni sınır olarak öngörülen altı aylık sürenin aşıldığı ve bu sürenin hangi gerekçeyle uzatıldığının da adı geçen başvurucuya bildirilmediği tespit edilmiştir.
147. Diğer yandan somut olayın, idari gözetim kararlarına karşı öngörülen sulh ceza hâkimine başvuru yolu açısından da incelenmesi gerekir. Bu kapsamda başvurucular içinde anılan yola sadece K.S.nin başvurduğu tespit edilmiştir. Avukatı 11/6/2014 tarihli dilekçeyle Yalova Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine müracaatta bulunarak adı geçen başvurucunun serbest bırakılmasını talep etmiştir. Yalova 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 18/6/2014 tarihli ve 2014/242 Değişik İş sayılı kararı ile "itiraz başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmiştir. Kararda başvurucu hakkındaki idari gözetim kararının 14/5/2014 tarihi itibarıyla sonlandırıldığı, 15/5/2014 tarihinde mevcutlu olarak Adana KBM'ye sevkinin sağlandığı ve idare mahkemesince hakkında verilecek karar süresince bu merkezde barındırılacağının tespit edildiği, Yalova Emniyet Müdürlüğü tarafından verilmiş olan idari gözetim kararının kaldırılmış olduğu, bu nedenle itirazın konusuz kaldığı gerekçesine dayanılmıştır.
148. Gerçekten de 6458 sayılı Kanun'da sulh ceza hâkimi ancak bir idari gözetim tedbirinin uygulanması söz konusu olduğunda denetim yetkisini kullanabilmektedir. Bunun haricindeki durumlarda Kanun'da sulh ceza hâkimine denetim yetkisi verilmemiştir. Bu doğrultuda başvuruya konu olayda, idari gözetim altına alınmaması öngörülen kişilerin belirli bir yerde ikametlerinin sağlanması için başvurulan tedbirlerin "gerekli özen" kriteri çerçevesinde uygulanmaması, bir başka ifadeyle kanunda kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma gibi bir tedbir tarif edilmemesine rağmen uygulamada kişinin belli bir mekâna fiilen hapsedilmesi ve işlemin farklı bir nitelemeye tabi olması nedeniyle yargısal denetimin sağlanamaması, hürriyetten yoksun kılınmanın hukukiliği bakımından sorun oluşturmuştur.
149. Yalova Sulh Ceza Mahkemesinin kararından sonra başvurucunun avukatı bu defa Adana (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesine başvuruda bulunarak başvurucunun salıverilmesini talep etmiştir. Anılan Mahkeme 27/6/2014 tarihli ve 2014/1675 Değişik İş sayılı kararı ile başvurucunun talebi bakımından yetkisiz olduğuna hükmetmiştir. Bu karara karşı itirazı inceleyen Adana 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 31/7/2014 tarihli ve 2014/431 Değişik İş sayılı kararı ile itirazın kabulüne ve 27/6/2014 tarihli kararın kaldırılarak başvurucunun serbest bırakılmasına karar verilmiştir. Anılan kararın ilgili idari birimlere iletilmesine rağmen başvurucu K.S. ancak 23/8/2014 tarihinde serbest kalabilmiş, bir başka ifadeyle yaklaşık 23 gün boyunca serbest bırakılmasına dair bir yargı kararı bulunmasına rağmen tutulmaya devam edilmiştir.
150. Sonuç itibarıyla sınır dışı etme sürecinde uygulanan idari gözetim işleminin "gerekli özen" içinde yürütüldüğünden söz edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır. Diğer bir ifadeyle somut olayda kişi özgürlüğünden mahrumiyetin keyfîliklere karşı korunduğundan ve buna bağlı olarak "hukuki" olduğundan söz edilemez.
151. Açıklanan nedenlerle somut başvuruda 6458 sayılı Kanun sonrası dönem bakımından da Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
(2) İdari Gözetim Altında Tutulma Nedeninin Başvuruculara Usulüne Uygun Olarak Bildirilmeyerek Anayasa'nın 19. maddesinin Dördüncü Fıkrasının İhlal Edildiği İddiası
152. Başvurucular, ilk gözetim altına alındıklarında tutma nedenleri ve idari gözetim kararına itiraz haklarının bildirilmediğini, bu nedenle Anayasa'nın 19. maddesinin dördüncü fıkrasının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
153. Anayasa’nın 19. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bununhemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.”
154. Anayasa’nın 19. maddesinin dördüncü fıkrasında, yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama sebeplerinin ve haklarındaki iddiaların her hâlde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması hâlinde sözlü olarak “derhâl” bildirileceği kurala bağlanmıştır.
155. Kişinin yakalanmasına ve tutuklanmasına esas hukuki ve maddi gerekçelerin teknik olmayan, basit ve kolaylıkla anlaşılır bir dilde açıklanması; hürriyeti kısıtlanan kişinin, uygun gördüğü takdirde Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca kısa sürede durumu hakkında karar verilmesine ve bu kısıtlamanın hukuka aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurabilmesine imkân sağlayacaktır. Bu yönüyle Anayasa’nın 19. maddesinin dördüncü fıkrasındaki bilgilendirilme hakkı, bu madde kapsamında sağlanan diğer güvencelerin bir nevi taşıyıcısı mahiyetindedir. İletilen bilginin içerik bakımından yeterli olup olmadığının ve bilgilendirmenin derhâl yapılıp yapılmadığının her somut olayın özel koşullarına göre değerlendirilmesi gerekir (K.A., § 138).
156. Dosya kapsamında görüşleri sorulan Adalet ve İçişleri Bakanlıkları tarafından, başvurucu K.S.nin tutma nedenleri veya hakkındaki iddialarla ilgili olarak bilgilendirildiğine dair herhangi bir bilgi veya belge sunulmamıştır.
157. Öte yandan Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016 tarihli yazısı ekinde sunulan bilgilere göre başvurucu I.S. için 3/3/2014 ve başvurucu R.S. için 20/2/2014 tarihlerinde düzenlenen formlarda "isnat edilen suç" sütununda "giriş yasağı ihlal" veya "yurda giriş yasağı" ibareleri yer almakta ise de başvurucuların idari gözetim altına alındıkları gün veya bir gün sonra düzenlenen ve münhasıran başvurucuların ülkelerinin yetkili temsilciliğine bilgi verilmesini isteme hakkı konusunda bilgilendirilmesi ve bu hakkını kullanıp kullanmayacağının tespiti amacıyla düzenlendiği açık olan bu belgelerdeki bilgilerin Anayasa'nın 19. maddesinin dördüncü fıkrasına uygun olarak adları geçen başvurucuların tutma nedenleri ve haklarındaki iddialar konusunda yapılmış bir bildirim olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Kaldı ki idarenin anılan yazısı ekleri arasında tutma nedenleri ve hakkında iddialara ilişkin herhangi bir bildirimin daha sonra detaylı bir şekilde ve başvurucuların anlayabileceği bir dilde yazılı olarak yapıldığına dair herhangi bir bilgi veya belgeye de rastlanmamıştır.
158. Bu çerçevede bireysel başvuru dosyası kapsamındaki bilgi ve belgelerden başvuruculara, tutma sebepleri ve haklarındaki iddialar konusunda Anayasa’nın 19. maddesinin dördüncü fıkrasına uygun bir bildirim yapıldığı sonucuna ulaşılamamıştır.
159. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 19. maddesinin dördüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
(3) İdari Gözetim Altında Tutulma İşlemine Karşı Başvurulabilecek Etkili Bir Yol Bulunmaması Nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin Sekizinci Fıkrasının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
160. Başvurucular idari gözetim altına alındıktan sonra uluslararası koruma talebinde bulunmaları nedeniyle 6458 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarına göre başvuru tarihinden itibaren bir ay içinde salıverilmeleri gerekmesine rağmen salıverilmediklerini, aynı maddenin (3) numaralı fıkrasına göre idari gözetimin gerekliliğinin bireysel olarak değerlendirilmesi ve aynı Kanun'un 71. maddesinde belirtilen alternatif tedbirlerin yeterli olmayacağı kanaatine varılması hâlinde idari gözetim kararı verilebileceğini, ayrıca başvurucu K.S.nin Yalova ve Adana Sulh Ceza Mahkemelerine yaptığı başvurular sonucunda, kanuna açıkça aykırı durumlar gözetilmeksizin, etkili ve makul sürede bir yargısal denetim yapılmaksızın "yetkisizlik kararları" verildiğini, itiraz üzerine Adana Sulh Ceza Mahkemesinin yetkisizlik kararının 31/7/2014 tarihinde kaldırıldığını ve serbest bırakılmasına karar verildiğini, buna rağmen adı geçen başvurucunun 23/8/2014 tarihinde serbest bırakıldığını, bu nedenlerle Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
161. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
“Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.”
162. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası, her ne sebeple olursa olsun hürriyeti kısıtlanan kişiye, tutuklanmasının veya idari gözetim altına alınmasının hukukiliği hakkında süratle karar verebilecek ve tutuklanması veya tutulması hukuki değilse salıverilmesine hükmedebilecek bir mahkemeye başvurma hakkı tanımaktadır. Anılan Anayasa hükmü esas olarak tutukluluğun veya idari gözetim altına almanın hukukiliğine ilişkin itiraz başvurusu üzerine bir mahkeme nezdinde tahliye taleplerinin veya idari gözetim tedbirlerinin uygulanmasının devamına ilişkin kararların incelenmesi açısından bir güvence oluşturmaktadır (F.A. ve M.A., § 156).
163. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası, idari gözetim kararıyla özgürlüğünden yoksun bırakılan kişiye, özgürlüğünden yoksun bırakılmasının yasaya uygunluğunun özünü oluşturan usule ve esasa ilişkin koşullar ile ilgili olarak yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı tanımaktadır. Hürriyeti kısıtlanan kişinin şikâyetleri ile ilgili olarak yetkili yargı merciince yapılacak değerlendirmenin, adli nitelik taşıması ve özgürlükten mahrum bırakılan kişilerin itirazları bakımından uygun olan teminatları sağlaması gerekmektedir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 64).
164. Söz konusu yargısal denetim, yeri geldiğinde başvuruda bulunan kişinin serbest bırakılmasını temin edebilmelidir. Bu şekilde öngörülen hukuk yolunun, sadece teoride değil uygulamada da yeterince sonuç alınabilir bir yol olması gerekir. Aksi hâlde söz konusu hükmün amaçları açısından gerekli olan erişilebilirlik ve etkili olma özelliğinden söz edilemez (K.A., § 152; Abdolkhani ve Karimnia/Türkiye, B. No: 30471/08, 22/9/2009, § 139).
165. 6458 sayılı Kanun yürürlüğe girmeden önce idari gözetim altında tutulmalarının Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasına uygunluğunun incelendiği bölümde ayrıntılı bir şekilde ortaya konulduğu üzere başvurucuların anılan Kanun'un yürürlüğe girdiği 11/4/2014 tarihinden önce tutuldukları dönem itibarıyla yürürlükte olan mevzuattaki boşluk, tutulan kişinin kısa sürede karar verilmesini ve tutmanın kanuna aykırılığının tespiti hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurulmasını da kapsamaktadır. Bir başka ifadeyle başvurucuların 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce tutuldukları dönem itibarıyla yürürlükte olan mevzuatta Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasındaki güvenceyi sağlayan bir başvuru yolu öngörülmemiştir (F.A. ve M.A., § 159).
166. Nitekim AİHM de Türk hukuk sisteminin başvurucu ile benzer şekilde tutulan kişilere, tutulmalarının kanuna uygunluğu konusunda bir yargı merciine başvurma hakkı tanıyan bir yol sunmadığı sonucuna ulaşmıştır (Abdolkhani ve Karimnia/Türkiye, § 142).
167. Açıklanan nedenlerle somut başvuruda 6458 sayılı Kanun öncesi dönem bakımından Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
168. Başvurucu hakkında uygulanan idari gözetim altında tutma işleminin Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasına uygunluğunun incelendiği bölümde 6458 sayılı Kanun, açık bir şekilde sınır dışı işlemlerinin yürütülmesi kapsamında riayet edilecek ve ortaya çıkabilecek keyfîliklere engel olabilecek nitelikte bir usulü öngörmüş olmakla birlikte bu başvuru yolunun uygulamada, sınır dışı etme sürecinde uygulanan idari gözetim işleminin "gerekli özen" içinde yürütülmesi açısından bir güvence oluşturacak şekilde işlemediği ve somut olaydaki başvuru yollarının, başvurucuların salıverilmesi sonucunu doğurabilecek gelişmelere ilişkin iddialarını etkili bir şekilde inceleme kapasitesine sahip olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Benzer tespitler için bkz. K.A., § 153).
169. Öte yandan yukarıda başvurucunun, özgürlüğünden yoksun bırakılmasının gerekçeleri hakkında usulüne uygun şekilde bilgilendirilmediğine de karar verilmiştir (bkz. §§ 152-159). Başlı başına bu olgu da başvurucuların Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca tutulma işlemine itiraz etme hakkından yoksun kalmasına yol açacak niteliktedir (K.A., § 154). Başvurucular bu nedenle zamanında durumları hakkında karar verilmesini ve haklarındaki kısıtlamanın hukuka aykırı olduğunun anlaşılması hâlinde hemen serbest bırakılmayı isteme imkânından da mahrum kalmışlardır.
170. Ayrıca Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucu K.S.nin serbest bırakılmasına dair kararın ilgili idari birimlere iletilmesine rağmen adı geçen başvurucu ancak 23/8/2014 tarihinde serbest bırakılmış, bir başka ifadeyle anılan Hâkimliğin kararı yaklaşık 23 gün boyunca uygulanmamıştır.
171. Görüldüğü üzere 6458 sayılı Kanun'da öngörülen ve başvurucuların hukuki durumlarında ortaya çıkan değişikliklere göre yeniden bir değerlendirme yapılarak salıverilmelerine karar verebilmesi beklenen başvuru yollarının somut olayda etkili bir şekilde işlemediği açıktır.
172. Açıklanan nedenlerle somut başvuruda 6458 sayılı Kanun sonrası dönem bakımından da Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
(4) Haksız Tutulmadan Dolayı Tazminat Davası Açma İmkânı Bulunmamasının Anayasa'nın 19. Maddesinin Dokuzuncu Fıkrasını İhlal Ettiğine İlişkin İddia
173. Başvurucular, tutma sürecindeki hukuka aykırılıklar nedeniyle oluşan zararların tazmini için etkili bir mekanizma bulunmadığını bu nedenlerle Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
174. Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası şöyledir:
“Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zararlar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.”
175. Görüldüğü üzere Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında, her iki maddenin önceki fıkralarına aykırı olarak tutulan kişilerin uğradıkları zararların devletçe tazmin edileceği hükme bağlanmıştır.
176. Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince, aynı maddenin iki ila sekizinci fıkralarından herhangi birinin ihlali hâlinde tazminat talep etme imkânı sağlayan bir mekanizma oluşturulması zorunludur. Dolayısıyla, Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasından önce gelen fıkralarından bir veya daha fazlasının ihlal edildiği sonucuna ulaşılan durumlarda, iç hukukta herhangi bir tazmin mekanizması bulunmaması, Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının da ihlali sonucunu doğuracaktır.
177. Somut başvuruda Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci, dördüncü ve sekizinci fıkralarının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Buna karşılık başvurucunun bireysel başvuruda bulunduğu tarih itibarıyla Türk hukuk sisteminde, Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasındaki “usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması” işlemleri nedeniyle oluşan zararların tazminine yönelik özel bir mekanizma öngörülmemiştir (F.A. ve M.A., § 169).
178. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
d. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
179. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
180. Maruz kaldıkları hak ihlalleri nedeniyle maddi tazminat olarak başvurucu I.S. 6.325,20 TL, K.S. 6.217,20 TL, R.S. ise 6.753,60 TL ödenmesini talep etmiştir. Ayrıca tüm başvurucular uğradıkları manevi zararlara karşılık ayrı ayrı 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
181. Başvurucular I.S., K.S. ve R.S. idari gözetim altında tutulmaları işleminin yürütülmesi ve idari gözetim altında tutulma koşulları sonucu Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ile bağlantılı olarak 40. maddesinin ve Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci, dördüncü, sekizinci ve dokuzuncu fıkralarının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
182. Başvurunun özel koşulları dikkate alınarak yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerekir.
183. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucular tutuldukları dönemlere ilişkin emsal asgari ücret hesap cetvelleri sunmuşlardır. Başvurucuların sunduğu bu belgeler kendi somut zararlarının ispatı bakımından yeterli görülmemiştir. Başvurucular, tespit edilen ihlaller nedeniyle maddi zarara uğradıklarını ortaya koyan başka herhangi bir belge de sunmamışlardır. Bu nedenle başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
184. Dosyadaki belgelerden tespit edilen, 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
185. Başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle başvurusu reddedilen başvurucu Z.A. komisyon aşamasında adli yardım talebinin kabul edilmesinden dolayı ödenmeyen 206,10 TL başvuru harcının tahsiline karar verilmiştir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliklerinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Başvurucu Z. A. yönünden;
1. Başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,
2. 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi gereğince 500 TL disiplin para cezasının başvurucudan TAHSİLİNE,
3. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince komisyon aşamasında adli yardım talebinin kabul edilmesi nedeniyle ödenmeyen 206,10 TL başvuru harcının başvurucudan TAHSİLİNE,
C. Başvurucular I. S., K. S. ve R. S. yönünden;
1. Başvurucular I. S., K. S. ve R. S.'un Anayasa’nın 17. maddesi ile bağlantılı olarak 40. maddesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Başvurucu K. S.'un tutulduğu Yalova Emniyet Müdürlüğü Nezarethanesikoşullarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal ettiğine ilişkin iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Başvurucular I.S. ve R. S.'un tutuldukları Kumkapı Geri Gönderme Merkezi ile Adana Kabul ve Barınma Merkezinin, başvurucu K. S.'un tutulduğu Adana Kabul ve Barınma Merkezinin koşullarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal ettiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
4. Anayasa’nın 19. maddesinin beşinci fıkrasının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Anayasa’nın 19. maddesi kapsamındaki diğer ihlal iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
D. Başvurucular I. S., K. S. ve R. S. yönünden;
1. Anayasa’nın 17. maddesi ile bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,
3. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci, dördüncü, sekizinci ve dokuzuncu fıkralarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Başvurucular I. S., K. S. ve R. S.'a ayrı ayrı net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucular I. S., K. S. ve R. S.'a MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın birer örneğinin Adalet ve İçişleri Bakanlıklarına GÖNDERİLMESİNE 22/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.