TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
I.S. VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/15824)
|
|
Karar Tarihi: 22/9/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
MECEK
|
Başvurucular
|
:
|
1. I. S.
|
|
|
2. K. S.
|
|
|
3. R. S.
|
|
|
4. Z. A.
|
Vekili
|
:
|
Av.
Abdulhalim YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; idari gözetim altında tutma koşullarının gayriinsani
ve onur kırıcı olması nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesinin, anılan koşullara ve
idari gözetim sürecine karşı etkili bir iç hukuk yolu bulunmaması nedeniyle
Anayasa'nın 17. maddesi ile bağlantılı olarak 40. maddesinin, özgürlükten
mahrum bırakılmanın yasal dayanaktan yoksun olması, yargısal denetiminin
bulunmaması ve bu çerçevede iç hukukta tazminat sağlama imkânı tanınmaması
nedenleriyle Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, adli yardım talebiyle 22/9/2014 tarihinde Bakırköy
15. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 27/2/2015 tarihinde,
başvurucuların adli yardım taleplerinin kabulüne ve başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/2/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş sunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
İçişleri Bakanlığı tarafından sunulan bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu Z.A. Kırgızistan, diğer başvurucular ise Rusya
Federasyonu vatandaşıdır.
1. Başvurucu I.S.
Yönünden
8. Başvurucu, kendi beyanına göre ülkesini "dinî ve siyasi
gerekçelerle" terk etmiş olup bu nedenle Türkiye’de ikamet etmektedir.
9. Başvurucu 3/3/2014 tarihinde ikamet iznini uzatmak için
gittiği İstanbul Emniyet Müdürlüğünde yurda giriş yasağı bulunduğu gerekçesiyle
alıkonularak Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde (GGM) idari gözetim altına
alınmıştır.
10. Aynı gün (3/3/2014 tarihinde) düzenlenen formla başvurucuya
"1963 tarihli Konsolosluk İlişkileri
Hakkında Viyana Sözleşmesi'nin 36. ve 37. maddeleri gereğince, istediği
takdirde vatandaşı bulunduğu ülkenin yetkili temsilciliği ile görüşme ve
haberleşme hakkına sahip olduğu" bildirilmiş ve başvurucu,
ilgili temsilciliğe bilgi verilmesini istemediğini bildirmiştir. Anılan
formdaki tablonun "isnat edilen suç" sütununda "giriş yasağı
ihlali" ibaresine yer verilmiştir.
11. Ülkesine dönmesi hâlinde yaşam ve vücut bütünlüğünün
tehlikeye gireceğini iddia eden başvurucu 14/3/2014 tarihinde uluslararası
koruma başvurusunda bulunmuştur.
12. Anılan başvurunun Göç İdaresi Genel Müdürlüğünce 22/4/2014
tarihinde nihai olarak reddedilmesi üzerine başvurucu bu işleme karşı İdare
Mahkemesine başvurmuştur.
13. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 9/5/2014 tarihli ve
48952707-(49547/71818- 45439) sayılı yazısı ile 10/5/2014 tarihi itibarıyla
başvurucunun idari gözetim kararının sonlandırılarak Adana Kabul ve Barınma
Merkezine (KBM) mevcutlu olarak sevkinin yapılması ve şahıs hakkında idare
mahkemesi tarafından verilecek karara kadar belirtilen yerde barındırılması
istenmiştir. Anılan yazının ilgili kısımları şöyledir:
"...
Bu çerçevede;
1- Halen iliniz Geri Gönderme Merkezinde
barındırılan yabancının uluslararası koruma talebi ile ilgili Genel Müdürlükçe
alınan karara karşı belirtilen süre içerisinde yetkili idare mahkemesine
başvurmaması veya itiraz süresi içerisinde itiraz hakkından feragat ettiğine
dair yazılı beyanının olması halinde ilgi (c) genelgenin [10/4/2014 tarihli ve
2014/10 sayılı genelge] 9.4. maddesine göre gerekli işlemlerin yapılmasını,
2- Hakkında alınan karara süresi içerisinde
itiraz etmesi halinde ise ilgi (b) Kanunun [6458 sayılı Kanun] 68 inci
maddesine istinaden başvuru sahipleri... en fazla 30 gün süreyle idari gözetim
altında tutulabileceğinden, 10/05/2014 tarihi itibariyle idari gözetim
kararının sonlandırılarak dosya özetiyle birlikte aynı tarihte ilgi (b) Kanunun
71 inci maddesi kapsamında Adana ... Kabul ve Barınma Merkezine mevcutlu
sevkinin sağlanmasını İstanbul Valiliğinden,
2- Anılan yabancının Kabul ve Barınma
Merkezine teslim edilmesi halinde, İdare Mahkemesi tarafından hakkında
verilecek karar süresince Kabul ve Barınma Merkezinde barındırılmasını ve bu
hususun ilgi (c) genelgenin 17.7 nci maddesine göre
söz konusu yabancıya tebliğ edilmesini Adana Valiliğinden,
...
Rica ederim."
14. Başvurucu, anılan yazıya istinaden 10/5/2014 tarihinde Adana
Kabul Barınma Merkezine sevk edilmiştir.
15. 22/8/2014 tarihinde Çankırı'ya götürülen başvurucu, ertesi
gün (23/8/2014 tarihinde) salıverilmiştir.
2. Başvurucu K.S.
Yönünden
16. Başvurucu, kendi beyanına göre ülkesini "dinî ve siyasi
gerekçelerle" terk etmiş olup bu nedenle Türkiye’de ikamet etmektedir.
17. Başvurucu kendi beyanına göre, Rus güvenlik güçleri
tarafından aranmaktadır.
18. Başvurucu 6/3/2014 tarihinde ikamet tezkeresi talebinde
bulunmak üzere gittiği Yalova Emniyet Müdürlüğünde yurda giriş tahdit
kayıtlarının tespiti üzerine görevlilerce alıkonulmuş ve anılan Emniyet
Müdürlüğüne ait nezarethanede idari gözetim altına alınmıştır.
19. Başvurucu 14/3/2014 tarihinde uluslararası koruma
başvurusunda bulunmuştur. Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Hudut İltica
Dairesi Başkanlığının 28/3/2014 tarihli ve 11.28.03.17289 sayılı yazısı ile
başvurucunun bu talebinin uygun görülmediği Yalova Valiliğine bildirilmiştir.
20. Anılan yazı, başvurucuya 1/4/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir. Tercüman yardımıyla yapılan tebligata ilişkin tutanağın ilgili
kısımları şöyledir:
"İltica [b]aşvurunuz
İçişleri Bakanlığımız tarafından 1951 ... Cenevre Sözleşmesine göre
değerlendirilmiş, ancak [s]ığınmacı olabilmek için
gerekli kriterleri taşımadığınızın anlaşılması üzerine 'Mülteci' statüsü
verilmesinin uygun görülmediği bildirilmiştir.
72 saat içerisinde bu karara itiraz dilekçesi,
itirazınızı destekleyen bilgi ve belgeler ile İçişleri Bakanlığına gönderilmek
üzere Şube Müdürlüğümüze başvurabileceğiniz, 72 saat içerisinde itirazda
bulunmamanız halinde ise ülkemizden çıkış yapmanız gerektiği, arzu etmeniz
halinde ülkenize dönebileceğiniz gibi, yasal belgelerinizi ibraz etmeniz
kaydıyla ülkeniz dışında herhangi bir üçüncü ülkeye de gidebileceğiniz,
ülkemizi terk etmemeniz halinde ise ülkemizden çıkartılacağınız, ayrıca
hakkınızda alınan karara... itirazda bulunmanız halinde iltica başvurusu
işlemleriniz devam ettiğinden, nihai karar verilinceye kadar Geri Gönderme
Merkezinde barındırılmaya devam edeceğiniz; hususlarına dair tebliğ tebellüğ
belgesi düzenlenerek altı birlikte imza altına alınmıştır."
21. Bu bildirim üzerine başvurucunun yaptığı 3/4/2014 tarihli
itiraz, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 22/4/2014 tarihli ve
48952707-(49543/71818-45646) sayılı yazısı ile reddedilmiştir. Başvurucu anılan
ret işlemine karşı İdare Mahkemesine başvurmuştur.
22. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 9/5/2014 tarihli ve
21.37.53.16640 sayılı yazısı ile 10/5/2014 tarihi itibarıyla başvurucunun idari
gözetim kararının sonlandırılarak Adana Kabul ve Barınma Merkezine mevcutlu
olarak sevkinin yapılması ve şahıs hakkında idare mahkemesi tarafından
verilecek karara kadar belirtilen yerde barındırılması istenmiştir. Anılan
yazının ilgili kısımları şöyledir:
"...
Bu çerçevede;
1- Halen iliniz Geri Gönderme Merkezinde
barındırılan yabancının uluslararası koruma talebi ile ilgili Genel Müdürlükçe
alınan karara karşı belirtilen süre içerisinde yetkili idare mahkemesine
başvurmaması veya itiraz süresi içerisinde itiraz hakkından feragat ettiğine
dair yazılı beyanının olması halinde ilgi (c) genelgenin [10/4/2014 tarihli ve
2014/10 sayılı genelge] 9.4. maddesine göre gerekli işlemlerin yapılmasını,
2- Hakkında alına karara süresi içerisinde
itiraz etmesi halinde ise ilgi (b) Kanunun [6458 sayılı Kanun] 68 inci
maddesine istinaden başvuru sahipleri... en fazla 30 gün süreyle idari gözetim
altında tutulabileceğinden, 10/05/2014 tarihi itibariyle idari gözetim
kararının sonlandırılarak dosya özetiyle birlikte aynı tarihte ilgi (b) Kanunun
71 inci maddesi kapsamında Adana ... Kabul ve Barınma Merkezine mevcutlu
sevkinin sağlanmasını Yalova Valiliğinden,
2- Anılan yabancının Kabul ve Barınma
Merkezine teslim edilmesi halinde, İdare Mahkemesi tarafından hakkında
verilecek karar süresince Kabul ve Barınma Merkezinde barındırılmasını ve bu
hususun ilgi (c) genelgenin 17.7 nci maddesine göre
söz konusu yabancıya tebliğ edilmesini Adana Valiliğinden,
...
Rica ederim."
23. Hakkındaki idari gözetim tedbirine Yalova Valiliğinin
14/5/2014 tarihli oluru ile son verilen başvurucu 15/5/2014 tarihinde Adana
Kabul ve Barınma Merkezine teslim edilmiştir.
24. Avukatı 11/6/2014 tarihli dilekçe ile Yalova Nöbetçi Sulh
Ceza Mahkemesine müracaatta bulunarak başvurucunun serbest bırakılmasını talep
etmiştir.
25. Yalova 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 18/6/2014 tarihli ve
2014/242 Değişik İş sayılı kararı ile "itiraz başvurusu hakkında karar
verilmesine yer olmadığına" karar verilmiştir. Anılan kararın ilgili
kısımları şöyledir:
"...
Yalova İl Emniyet Müdürlüğünün 18/06/2014
tarih ve ... sayılı yazısı ekindeki ... Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün
09/05/2014 tarihli yazısından uluslararası koruma talebi reddedilmiş olan K...
S... hakkındaki idari gözetim kararının 14/05/2014 tarihi itibariyle
sonlandırılarak 15/05/2014 tarihinde mevcutlu olarak Adana Emniyet Müdürlüğü
Kabul ve Barınma Merkezine mevcutlu olarak sevkinin sağlandığı ve İdare
Mahkemesince hakkında verilecek karar süresince Kabul ve Barınma Merkezinde
barındırılacağı tespit edilmiş olmakla, Yalova Emniyet Müdürlüğü tarafından
verilmiş olan idari gözetim kararının kaldırılmış olması nedeniyle itiraz
konusuz kaldığından aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
..."
26. Yalova Sulh Ceza Mahkemesinin belirtilen kararından sonra
başvurucunun avukatı bu defa Adana (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesine başvuruda
bulunarak başvurucunun salıverilmesini talep etmiştir. Anılan Mahkeme 27/6/2014
tarihli ve 2014/1675 Değişik İş sayılı kararı ile başvurucunun talebi
bakımından yetkisiz olduğuna hükmetmiştir. Bu karara karşı itirazı inceleyen
Adana 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 31/7/2014 tarihli ve 2014/431 Değişik İş sayılı
kararı ile itirazın kabulüne ve 27/6/2014 tarihli kararın kaldırılarak
başvurucunun serbest bırakılmasına karar verilmiştir.
27. 22/8/2014 tarihinde Adana'dan Çankırı'ya götürülen
başvurucu, ertesi gün (23/8/2014 tarihinde) salıverilmiştir.
3. Başvurucu R.S.
Yönünden
28. Başvurucu, kendi beyanına göre ülkesini "dinî ve siyasi
gerekçelerle" terk etmiş olup bu nedenle Türkiye’de ikamet etmektedir.
29. Başvurucu 19/2/2014 tarihinde 31/607610 sayılı ikamet
tezkeresine bağlı olan ve 31/12/2013 tarihinde süresi dolan ikamet iznini
uzatmak için gittiği İstanbul Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğünde
alıkonulmuş ve bunun ardından Kumkapı GGM'de idari
gözetim altına alınmıştır.
30. 20/2/2014 tarihinde düzenlenen formla 1963 tarihli Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana
Sözleşmesi'nin 36. ve 37. maddeleri gereğince, istediği takdirde vatandaşı
bulunduğu ülkenin yetkili temsilciliği ile görüşme ve haberleşme hakkına sahip
olduğu başvurucuya bildirilmiş ve başvurucu, ilgili temsilciliğe
bilgi verilmesini istemediğini bildirmiştir. Anılan formdaki tablonun
"isnat edilen suç" sütununda "yurda giriş yasağı" ibaresine
yer verilmiştir.
31. Başvurucu hakkında, İstanbul Valiliğinin 27/2/2014 tarihli
ve 47909374-52646 sayılı oluru ile 15/7/1950 tarihli ve 5683 sayılı
Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun’un 23. maddesi
gereğince "muhafaza altına alma" kararı verilmiştir.
32. Başvurucu 20/3/2014 tarihinde uluslararası koruma
başvurusunda bulunmuştur.
33. Anılan başvurunun Göç İdaresi Genel Müdürlüğünce 25/4/2014
tarihinde reddedilmesi üzerine başvurucu bu işleme karşı 15/5/2014 tarihinde
İdare Mahkemesine başvurmuştur.
34. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 27/5/2014 tarihli ve
48952707-(49543/71 818-45975) sayılı yazısı ile başvurucunun idari gözetim
kararının sonlandırılarak Adana Kabul ve Barınma Merkezine mevcutlu olarak
sevkinin yapılması ve şahıs hakkında idare mahkemesi tarafından verilecek
karara kadar belirtilen yerde barındırılması istenmiştir. Anılan yazının ilgili
kısımları şöyledir:
"...
Bu çerçevede;
1- İlgi (a) Kanunun [6458 sayılı Kanun] 68
inci maddesine göre başvuru sahipleri en fazla 30 gün süreyle idari gözetim
altında tutulabileceğinden, halen iliniz geri gönderme merkezinde barındırılan
yabancı hakkında alınan idari gözetim kararının en kısa sürede sonlandırılarak
dosya özetiyle birlikte aynı tarihte ilgi (a) Kanunun 71 inci maddesi
kapsamında Adana Kabul ve Barınma Merkezine mevcutlu olarak sevkinin
sağlanmasını İstanbul Valiliğinden,
2- Anılan yabancının Kabul ve Barınma
Merkezine teslim edilmesi halinde, İdare Mahkemesi tarafından hakkında
verilecek karar süresince Kabul ve Barınma Merkezinde barındırılmasını ve bu
hususun ilgi (b) genelgenin [10/4/2014 tarihli ve 2014/10 sayılı genelge] 17.7 nci maddesine göre söz konusu yabancıya tebliğ edilmesini
Adana Valiliğinden,
...
Rica ederim."
35. Başvurucu 5/6/2014 tarihinde Adana Kabul ve Barınma
Merkezine sevk edilmiştir.
36. 22/8/2014 tarihinde Bilecik'e götürülen başvurucu, ertesi
gün (23/8/2014 tarihinde) salıverilmiştir.
4. Başvurucu Z.A.
Yönünden
37. Başvurucu, kendi beyanına göre ülkesini "dinî ve siyasi
gerekçelerle" terk etmiş olup bu nedenle Türkiye’de ikamet etmektedir.
38. Başvurucu 7/4/2014 tarihinde Suriye'deki çatışmalarda
yaralanan ve Sakarya ilindeki özel bir göz hastanesinde tedavi görmekte olan
Suriye uyruklu bir yabancının yanında refakatçı olarak bulunduğu esnada
üzerinde kimliği ve pasaportu olmadığının tespit edilmesi üzerine hakkında idari
işlem yapılmak üzere ilgili kolluk görevlilerince Yabancılar Şube Müdürlüğüne
teslim edilmiştir.
39. Başvurucu 8/4/2014 tarihinde sığınma talebinde bulunmuştur.
Bunun üzerine kendisi için sığınma başvuru
sahibi kimlik belgesi ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliğine (BMMYK) kayıt işlemleri için 8/4/2014 ila 15/4/2014 tarihleri
arasında yol izin belgesi düzenlenen başvurucu 8/4/2014 tarihinde
salıverilmiştir.
40. Anılan yol izin süresi bitmeden 14/4/2014 tarihinde Sakarya
Emniyet Müdürlüğüne yeniden müracaat eden başvurucu, BMMYK'ya
müracaat ettiğine dair belgeyi sunmuştur. Bu sırada başvurucu, hakkındaki
tahdit kayıtları nedeniyle alıkonulmuş ve yapılan yazışmalar sonucunda Göç
İdaresi Genel Müdürlüğünün 16/4/2014 tarihli ve 19.11.34.85546 sayılı yazısı
ile başvurucunun Kocaeli Geri Gönderme Merkezine sevk edilmesi istenmiştir.
41. Başvurucu 14/4/2014 ila 17/4/2014 tarihleri arasında misafir
olarak görevli memurların hizmet verdiği büroda bekletilmiştir.
42. Başvurucu 17/4/2014 tarihinde Kocaeli Geri Gönderme
Merkezine sevk edilmiştir.
43. Başvurucu daha sonra bilinmeyen bir tarihte uluslararası
koruma talebinde bulunmuştur.
44. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 10/5/2014 tarihli ve
11.39.20.00563 sayılı yazısı ile başvurucunun bu talebinin Genel Müdürlük
makamının 9/5/2014 tarihli olurları ile uygun görülmediği Kocaeli ve Adana
Valiliklerine bildirilmiştir.
45. Anılan yazı, başvurucuya 13/5/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir. Başvurucuya yapılan tebligata ilişkin tutanağın ilgili kısımları
şöyledir:
"... Uluslararası koruma başvurunuz
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından Mültecilerin Hukuki
Statüsüne İlişkin 1951 Cenevre Sözleşmesinde belirtilen beş ana kriter ile ...
6458 sayılı ... Kanun..., 10.04.2014 tarihli 2014/10 sayılı genelge kapsamında
değerlendirilmiş ve Uluslararası Koruma talebinizin reddine karar verilmiştir.
İdari itirazda bulunma süresince ve İdare
Mahkemesi tarafından hakkınızda verilecek karar süresince Adana Emniyet
Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğü hizmet binasında faaliyet gösteren Kabul ve
Barınma Merkezinde barındırılacağı hususu şahsa tebliğ edilmiş ..."
46. Başvurucu, anılan karara itiraz etmiştir. Bunun üzerine
başvurucu 2014 yılının Mayıs ayında bilinmeyen bir günde (en geç 13/5/2014
tarihinde) Adana KBM'ye sevk edilmiştir.
47. 22/8/2014 tarihinde Bilecik'e götürülen başvurucu, ertesi
gün (23/8/2014 tarihinde) salıverilmiştir.
48. Başvurucular 22/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. Tutma Koşulları
1. Kumkapı GGM’nin Koşulları
49. Kumkapı GGM'deki tutma koşullarına
ilişkin tespitler, Anayasa Mahkemesince daha önce karara bağlanan başvurularda
detaylı olarak sunulmuş olup bu verilere eklenebilecek herhangi bir ek bilgiye
erişilememiş olan mevcut başvuru kapsamında, anılan tespitlerin tekrarına gerek
görülmemiştir (Anılan tespitler için birçok karar arasında bkz. K.A. [GK], B. No:2014/13044, 11/11/2015, §§
42-45; F.A. ve M.A., B. No:
2013/655, 20/1/2016, §§ 22-28). Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016
tarihli ve 47203 sayılı yazısı ekinde sunulan bilgilerin de anılan İdare
tarafından önceki başvurularda sunulan bilgilerle benzer mahiyette olduğu (bkz.
F.A. ve M.A., §§ 27, 28; F.K. ve diğerleri, B. No: 2013/8735,
17/2/2016, §§ 21, 22; T.T., B.
No: 2013/8810, 18/2/2016, §§ 20, 21; A.V. ve
diğerleri, B. No: 2013/1649, 20/1/2016, §§ 23, 24), buna ek olarak
başvurucuların tutuldukları 20/2/2014 ila 5/6/2014 tarihleri arasındaki defter
kayıtları incelendiğinde, ortalama rakamın 90-100 arasında olduğunun
bildirildiği görülmüştür.
2. Adana KBM'nin Koşulları
50. Başvurucuların tamamı, muhtelif tarihlerde ve sürelerle
Adana KBM'de barındırılmışlardır.
51. Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016 tarihli ve 47203 sayılı
yazısı ekinde sunulan Adana İl Emniyet Müdürlüğünün 7/3/2016 tarihli yazısının
ilgili kısımları şöyledir:
"... 814 metrekare kapalı kullanım alanı
ve bina etrafı tel örgülerle çevrili ağaçlı yeşil alanı olan, 7/24 sıcak su
bulunan, her odada; güneş gören açılabilir pencerelerin, merkezi sistem
kaloriferin ve klimaların bulunduğu, [i]badethane ile
çay makinası, sıcak/soğuk su makinası ve televizyonu olan yemeklerin yendiği
dinlenme odası da bulunan 50 kişilik Merkezde, 3 bölümde farklı ebatlarda 9
adet yatakhane kullanılmış olup, Merkezde kalanların sayısı günlük olarak
değişmiştir.
Geri Gönderme ve Kabul Barınma Merkezinde
barındırılan yabancıların iaşe ve ibateleri Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinden
karşılanmış olup; bu bağlamda Merkezde temizlik malzemeleri kullanılmış ve
barındırılan yabancılara günlük yemekleri verilmiş ve ihtiyaçları olan kişisel
temizlik malzemeleri de kullanımlarına sunulmuş, Merkezin temizliği temizlik
hizmetleri görevlilerince düzenli bir şekilde yapılmıştır. Ayrıca barındırılan
yabancıların kullanımına sunulan nevresim, battaniye ve barındırılanların şahsi
giysilerinin de düzenli bir şekilde Merkezde bulunan çamaşır makinalarında
yıkanması sağlanmıştır.
Merkezde barındırılan yabancılar, acil
müdahale gerektirecek şekilde hastalanmaları halinde 112 görevlileri
aracılığıyla, diğer hallerde birim hizmet otosu ile hastaneye götürülerek
tedavilerinin yaptırılması sağlanmıştır.
Barındırılan yabancılar istemeleri halinde
banka, postane, adliye gibi yerlere götürülmeleri, avukatları ve
ziyaretçileriyle görüştürülmeleri, ankesörlü telefonlarla iletişim kurmaları ve
düzenli olarak Merkezin yerleşkesinde bulunan yeşil alanda havalandırılarak
egzersiz yapmaları sağlanmıştır. Ayrıca, barındırılanların günlük olarak özel
talepleri doğrultusunda ücretlerini kendileri karşılayarak sipariş verdikleri
yiyecek, içecek gibi malzemelerin alışveriş merkezlerinden temini de
sağlanmıştır.
Sonuç olarak, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün
yazısı doğrultusunda I.S. ile K.S. isimli şahıslar 22.08.2014 tarihinde memur
refakatinde Çankırı iline götürülerek Çankırı Yabancılar Şube Müdürlüğüne
teslim edilmiş, Z.A. ile R.S.nin 22.08.2014 tarihinde
memur refakatinde Bilecik iline götürülerek Bilec[i]k
Yabancılar Şube Müdürlüğüne teslim edilmiştir. Ayrıca söz konusu şahıslara Geri
Gönderme ve Kabul Barınma Merkezinde barındırılması ile ilgili tebligat
yapılmıştır.
..."
52. Emniyet Genel Müdürlüğünün 24/6/2016 tarihli ve 96584 sayılı
yazısı ekinde sunulan Adana İl Emniyet Müdürlüğünün 17/6/2016 tarihli yazısının
ilgili kısımları şöyledir:
"...
... I.S.., K.S., R.S. ve Z.A.nın
Adana Kabul ve Barınma Merkezinde tutuldukları 14/05/2014 tarihleri arasındaki
koşulları içeren talep ettiğiniz ek bilgiler aşağıda sıralanmış olup, belgeler
de yazımız ekinde sunulmuştur.
1. 14/05/2014 ile 22/08/2014 tarihleri
arasında Adana Kabul Barınma ve Geri Gönderme Merkezinde günlük ortalama 45
kişi barındırılmıştır.
2. 50 yatak kapasiteli Merkezin 1. katında;
71,62 metrekare büyüklüğünde 1 adet yemekhane (dinlenme ve TV izleme salonu),
24,99 metrekare, 28,56 metrekare, 30,62 metrekare ve 42,09 metrekarelik 4 adet
yatakhane, 14,94 metrekarelik 1 adet ibadethane, 1 adet çamaşırhane, 3 adet duş
yeri ve 3 adet wc bulunmaktaydı.
36 yatak kapasiteli Merkezin zemin katında
ise; 3 adet çift kişilik ranzanın bulunduğu kendisine ait ayrı girişi, duş yeri
ve wc'si bulunan 1 adet aile odası ile 38,75
metrekare ve 28,67 metrekarelik 2 adet yatakhane ve 29,14 metrekare
büyüklüğünde 1 adet yemekhane (dinlenme ve TV izleme salonu) ve 3 adet duş yeri
ve 3 adet wc bulunmaktaydı.
3. Merkezin 1. katında ve aile odası hariç
zemin katta barındırılan şahıslar istedikleri yatakhanede kalabilmekteydi.
4. Adana Kabul ve Barınma Merkezi, 18/5/2015
tarihi itibarıyla İl Göç İdaresi Müdürlüğünce devredilmiş olup, söz konusu bina
tadilat yapılarak Müdürlük binası olarak kullanıldığından bina dışı haricindeki
yerlerin fotoğrafları elde edilememiştir.
5. Barındırılan yabancılar güvenlik hususları
gözetilerek ve imkanlar ölçüsünde günlük olarak açık havadan yararlandırılmışlardır.
6. Barındırılan yabancılar, istemeleri halinde
banka, postane, adliye vb. yerlere götürülmeleri sağlanmıştır.
..."
C. İlgili Hukuk
1. Ulusal Hukuk
53. 5682 sayılı Kanun’un “Türkiye’ye
girmeleri memnu kimseler” kenar başlıklı mülga 8. maddesi şöyledir:
“...
5. Türkiye Cumhuriyetinin emniyetini ve umumi
nizamını bozmak niyetiyle veya bozmak istiyenlere ve
bozanlara iştirak veya yardım etmek maksadiyle
geldikleri sezilenler;
...”
54. 5683 sayılı Kanun’un 17. maddesi şöyledir:
“Siyasi sebeplerle Türkiye’ye sığınan
yabancılar ancak İçişleri Bakanlığınca müsaade olunacak yerlerde ikamet
edebilirler.”
55. 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu'nun "Türkiye’yi terke
davet" kenar başlıklı 56. maddesi şöyledir:
"(1) Sınır dışı etme kararı alınanlara,
sınır dışı etme kararında belirtilmek kaydıyla, Türkiye’yi terk edebilmeleri
için on beş günden az olmamak üzere otuz güne kadar süre tanınır. Ancak, kaçma
ve kaybolma riski bulunanlara, yasal giriş veya yasal çıkış kurallarını ihlal
edenlere, sahte belge kullananlara, asılsız belgelerle ikamet izni almaya
çalışanlara veya aldığı tespit edilenlere, kamu düzeni, kamu güvenliği veya
kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlara bu süre tanınmaz.
(2) Türkiye’den çıkış için süre tanınan
kişilere, Çıkış İzin Belgesi verilir. Bu belge hiçbir harca tabi değildir. Vize
ve ikamet harçları ile bunların cezalarına ilişkin yükümlülükler
saklıdır."
56. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır
dışı etmek üzere idari gözetim ve süresi" kenar başlıklı 57.
maddesi şöyledir:
"(1) 54 üncü madde kapsamındaki
yabancılar, kolluk tarafından yakalanmaları hâlinde, haklarında karar verilmek
üzere derhâl valiliğe bildirilir. Bu kişilerden, sınır dışı etme kararı
alınması gerektiği değerlendirilenler hakkında, sınır dışı etme kararı valilik
tarafından alınır. Değerlendirme ve karar süresi kırk sekiz saati geçemez.
(2) Hakkında sınır dışı etme kararı
alınanlardan; kaçma ve kaybolma riski bulunan, Türkiye’ye giriş veya çıkış
kurallarını ihlal eden, sahte ya da asılsız belge kullanan, kabul edilebilir
bir mazereti olmaksızın Türkiye’den çıkmaları için tanınan sürede çıkmayan,
kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar
hakkında valilik tarafından idari gözetim kararı alınır. Hakkında idari gözetim
kararı alınan yabancılar, yakalamayı yapan kolluk birimince geri gönderme
merkezlerine kırk sekiz saat içinde götürülür.
(3) Geri gönderme merkezlerindeki idari
gözetim süresi altı ayı geçemez. Ancak bu süre, sınır dışı etme işlemlerinin
yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi ya da
belgeleri vermemesi nedeniyle tamamlanamaması hâlinde, en fazla altı ay daha
uzatılabilir.
(4) İdari gözetimin devamında zaruret olup
olmadığı, valilik tarafından her ay düzenli olarak değerlendirilir. Gerek
görüldüğünde, otuz günlük süre beklenilmez. İdari gözetimin devamında zaruret
görülmeyen yabancılar için idari gözetim derhâl sonlandırılır. Bu yabancılara,
belli bir adreste ikamet etme, belirlenecek şekil ve sürelerde bildirimde
bulunma gibi idari yükümlülükler getirilebilir.
(5) İdari gözetim kararı, idari gözetim
süresinin uzatılması ve her ay düzenli olarak yapılan değerlendirmelerin
sonuçları, gerekçesiyle birlikte yabancıya veya yasal temsilcisine ya da
avukatına tebliğ edilir. Aynı zamanda, idari gözetim altına alınan kişi bir
avukat tarafından temsil edilmiyorsa, kendisi veya yasal temsilcisi kararın
sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.
(6) İdari gözetim altına alınan kişi veya
yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetim kararına karşı sulh ceza hâkimine
başvurabilir. Başvuru idari gözetimi durdurmaz. Dilekçenin idareye verilmesi
hâlinde, dilekçe yetkili sulh ceza hâkimine derhâl ulaştırılır. Sulh ceza
hâkimi incelemeyi beş gün içinde sonuçlandırır. Sulh ceza hâkiminin kararı
kesindir. İdari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı,
idari gözetim şartlarının ortadan kalktığı veya değiştiği iddiasıyla yeniden
sulh ceza hâkimine başvurabilir.
(7) İdari gözetim işlemine karşı yargı yoluna
başvuranlardan, avukatlık ücretlerini karşılama imkânı bulunmayanlara,
talepleri hâlinde 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükümlerine
göre avukatlık hizmeti sağlanır."
57. 6458 sayılı Kanun'un "Geri
gönderme merkezleri" kenar başlıklı 58. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"İdari gözetime alınan yabancılar, geri
gönderme merkezlerinde tutulurlar."
58. 6458 sayılı Kanun'un "Başvuru
sahiplerinin idari gözetimi" kenar başlıklı 68. maddesinin (1)
ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Başvuru sahipleri, sadece
uluslararası koruma başvurusunda bulunmalarından dolayı idari gözetim altına
alınamaz.
(2) Başvuru sahiplerinin idari gözetim altına
alınması istisnai bir işlemdir. Başvuru sahibi sadece aşağıdaki hâllerde idari
gözetim altına alınabilir:
a) Kimlik veya vatandaşlık bilgilerinin
doğruluğuyla ilgili ciddi şüphe varsa, bu bilgilerinin tespiti amacıyla
b) Sınır kapılarında usulüne aykırı surette
ülkeye girmekten alıkonulması amacıyla
c) İdari gözetim altına alınmaması durumunda
başvurusuna temel oluşturan unsurların belirlenemeyecek olması hâlinde
ç) Kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından
ciddi tehlike oluşturması hâlinde"
59. 6458 sayılı Kanun'un "İkamet
zorunluluğu ve bildirim yükümlülüğü" kenar başlıklı 71.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Başvuru sahibine, kendisine
gösterilen kabul ve barınma merkezinde, belirli bir yerde veya ilde ikamet etme
zorunluluğu ile istenilen şekil ve sürelerde bildirimde bulunma gibi idari
yükümlülükler getirilebilir."
60. 6458 sayılı Kanun'un "Kabul
ve barınma merkezleri" kenar başlıklı 95. maddesi şöyledir:
"(1) Başvuru sahibi veya uluslararası
koruma statüsü sahibi kişinin, barınma ihtiyaçlarını kendisinin karşılaması
esastır.
(2) Genel Müdürlük, başvuru sahibi veya
uluslararası koruma statüsü sahibi kişinin barınma, iaşe, sağlık, sosyal ve
diğer ihtiyaçlarının karşılanacağı kabul ve barınma merkezleri kurabilir.
(3) Merkezlerde özel ihtiyaç sahiplerinin barındırılmasına
öncelik verilir.
(4) Kabul ve barınma merkezleri, valilikler
tarafından işletilir. Genel Müdürlük, merkezleri; kamu kurum ve kuruluşlarıyla,
Türkiye Kızılay Derneği ve göç alanında uzmanlığı bulunan kamu yararına çalışan
derneklerle protokol yaparak işlettirebilir.
(5) Kabul ve barınma merkezi dışında ikamet
eden başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler ve aile
üyeleri bu merkezlerdeki hizmetlerden yararlandırılabilir.
(6) Kabul ve barınma merkezlerinde sağlanan
hizmetler, satın alma yoluyla da yürütülebilir.
(7) İmkânlar ölçüsünde merkezlerde kalan
ailelerin bütünlüğü korunur.
(8) Göç alanında uzmanlığı bulunan ilgili
sivil toplum kuruluşu temsilcileri, Genel Müdürlüğün izniyle kabul ve barınma
merkezlerini ziyaret edebilirler.
(9) Kabul ve barınma merkezlerinin kurulması,
yönetimi ve işletilmesiyle ilgili usul ve esaslar yönetmelikle
düzenlenir."
61. 22/10/2014 tarihli ve 29153 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Geçici Koruma Yönetmeliği'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Bu Yönetmelik kapsamında hiç kimse,
işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı
veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi
fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir
yere gönderilemez.
(2) Genel Müdürlük, ilgili mevzuata göre
ülkemizden gönderilmesi gerektiği halde, birinci fıkra kapsamında ülkemizden
gönderilemeyecekler hakkında idari tedbirler alabilir."
2. Uluslararası Hukuk
62. Avrupa İşkencenin ve İnsanlıkdışı
veya Onurkırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi
Komitesi (CPT) tarafından kabul edilen "Yabancı
Uyruklu Kişilerin Tutulma Koşullarına İlişkin Standartlar"ın (CPT/Inf/E (2002) 1- Rev. 2013) ilgili
kısımları şöyledir:
"48. Açık havada egzersiz yapma konusunun
üzerinde özellikle durulmalıdır. Mahkumların (tercihen genel bir faaliyet
programının bir parçası olarak) her gün açık havada en az bir saat egzersiz
yapabilmesi şartı, temel bir önlem olarak genel kabul görmüştür. CPT,
istisnasız bütün mahkumlara (ceza olarak hücre hapsinde olanlar dahil) her gün
açık havada egzersiz yapma imkanı verilmesi gerektiğine dikkat çekmektedir.
Açık havada egzersiz yapılacak yerlerin makul büyüklükte ve mümkün olduğunca
kötü hava şartlarından koruma sağlayacak biçimde olması gerektiği barizdir.
...
29. CPT'nin bakış
açısına göre, kişileri yabancılar mevzuatına göre uzun süreli olarak
özgürlüklerinden mahrum bırakmanın gerekli görüldüğü hallerde, bu kişiler
özellikle bu amaç için hazırlanmış, hukuki durumlarına uygun bir programa,
fiziki koşullara ve uygun nitelikli personele sahip merkezlerde tutulmalıdır.
...
Bu tür merkezlerin yeterli donanıma sahip,
temiz ve bakımlı olması ve orada kalan kişilere yeterli yaşama alanı sağlaması
önemlidir. Ayrıca cezaevi ortamı olduğu izleniminin mümkün olduğu kadar
önlenmesi için, mekan düzenlemesine özen gösterilmelidir. Program
faaliyetlerine gelince, açık havada egzersiz, gün içinde zaman geçirilebilecek
bir odaya, radyo/televizyona, gazete/dergilere ve diğer uygun dinlenme
yollarına (örn. kutu oyunlarına, pinpon masalarına)
erişimi içermelidir. Bu kişilerin tutuldukları süre ne kadar uzun olursa,
onlara sunulan faaliyetler de o kadar kapsamlı olmalıdır.
...
79. Yasa dışı göçmenlere uygulanacak
tutukluluk durumu, onların özgürlüklerinin kısıtlanmasının doğasını yansıtıcı,
sınırlı kısıtlamalar içeren ve çeşitlendirilmiş etkinlik rejiminden
oluşmalıdır. Örneğin, özgürlükten yoksun kılınmış yasa dışı sığınmacılar.
tutuldukları kurum içindeki hareket sebestlikleri
mümkün olduğunca az sınırlandırılmalıdır."
63. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunun 9 Aralık 1988
tarihli ve 43/173 sayılı kararıyla kabul edilen "Herhangi Bir Biçimde
Tutulan veya Hapsedilen Kişilerin Korunması İçin Prensipler"in
“İnsani tarzda muamele yükümlülüğü”
kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
“Her hangi bir biçimde tutulan veya hapsedilen
bir kimse, insaniyetin ve insanın doğuştan sahip olduğu insanlık onuruna
saygının gerektirdiği bir biçimde muamele görür.”
64. Anılan Prensipler’in “Tutmanın ve diğer tedbirlerin yargısal denetimi”
kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
“Her türlü tutma veya hapsetme kararı ve
tutulan veya hapsedilen bir kimsenin insan haklarını her hangi bir biçimde
etkileyen bütün tedbirlere yargısal veya diğer bir makam tarafından karar
verilir veya bu tedbirler bu makamların etkili denetimine tabi tutulur.”
65. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Yürütme Komitesinin (UNCHR
EXCOM) “Mültecilerin ve Sığınmacıların
Alıkonulması” konulu 44 numaralı kararının dördüncü fıkrasının (f)
bendi şöyledir:
“Yürütme Komisyonu, Mültecilerin Statüsüne
ilişkin 1951 Sözleşmesi’nin 31. maddesi’ni
hatırlatarak
...
(f) Mültecilerin ve sığınmacıların alıkonma
koşullarının insani olması gerektiğini vurgulamıştır. Özellikle, mülteciler ve
sığınmacılar mümkünse, adi suçlu olarak tutulmakta olan kişilerin yanında
tutulmayacak ve fiziksel güvenliklerinin tehlike altında olduğu yerlerde
bulundurulmayacaktır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
66. Mahkemenin 22/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
1. İşkence ve Kötü
Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
67. Muhtelif şehirlerde idari gözetim altına alınan
başvurucular, genel olarak tutuldukları nezarethane, kabul barınma ve geri
gönderme merkezlerindeki tutma koşullarının gayriinsani ve onur kırıcı olduğunu
iddia etmektedirler.
68. Başvurucu I.S. 3/3/2014 ila 10/5/2014 tarihleri arasında,
başvurucu R.S. ise 19/2/2014 ila 5/6/2014 tarihleri arasında Kumkapı GGM'de tutulduğunu, tutuldukları koşulların son derece kötü
olduğunu iddia etmektedirler. Adı geçen başvurucular, Kumkapı GGM'nin pis ve aşırı kalabalık olduğunu, buna bağlık olarak
yatak, sıcak su, banyo, kişisel temizlik vb. imkanların kısıtlı olduğunu, ortak
kullanım alanlarının düzenli olarak temizlenmediğini, çarşaf ve nevresim takımlarının
düzenli olarak değiştirilmediğini, tutuldukları ortamda hamamböceği,
tahtakurusu vb. haşerelerin bulunduğunu, doktor ve ilaca erişim imkânlarının
kısıtlı olduğunu, AIDS, hepatit, tüberküloz, sifiliz
ve muhtelif deri hastalıkları taşıyan insanlarla bir arada yaşamak zorunda
bırakıldıklarını, haftada bir gün 10 dakikalığına havalandırmaya
çıkarıldıklarını, doktor, psikiyatri uzmanı, sağlık görevlisi, hemşire, sosyal
hizmet uzmanı vb. bulunmadığını, binanın havalandırması veya aydınlatmasının kötü
olduğunu, kendilerine temiz içme suyu sağlanmadığını, koğuşlarda günün her
vakti sigara içildiğini, ışıkların sürekli açık ve ortamın gürültülü olması
nedeniyle uyku problemi yaşadıklarını, dış dünya ile iletişimlerinin sınırlı
olduğunu ileri sürmektedirler.
69. Başvurucu K.S. 6/3/2014 ila 14/5/2014 tarihleri arasında
tutulduğunu iddia ettiği Yalova GGM'deki fiziksel
koşulların, başka GGM'lerle benzer nitelikte olduğunu
ileri sürmektedir.
70. Başvurucu Z.A. ise sığınmacı olması nedeniyle İçişleri Bakanlığı
tarafından Sakarya iline yerleştirildiğini, her hafta düzenli olarak Yabancılar
Şube Müdürlüğüne imza verdiğini, 7/5/2014 günü polise imza vermek ve ikamet
izni almak için gittiğinde herhangi bir sebep gösterilmeden gözaltına
alındığını, on üç gün Sakarya Emniyet Müdürlüğünde tutulduktan sonra bir ay
Kocaeli Emniyet Müdürlüğünde tutulduğunu, sonrasında Adana GGM'ye
gönderildiğini, Sakarya ve Kocaeli Emniyet Müdürlüklerinde tutulduğunu iddia
ettiği anılan süreler zarfında açık havaya çıkarılmadığını ileri sürmektedir.
71. Başvurucuların tamamı, muhtelif tarihlerde Adana Kabul ve
Barınma Merkezinde tutulduklarını, dışarıya çıkma, çarşıya gitme, seyahat etme
gibi imkânlardan yoksun bırakıldıklarını, bir haftada sadece on dakika açık
havaya çıkma imkânı sağlandığını, ödenek yetersizliği gerekçesiyle yeterli
yemek verilmediğini, her gün iki öğün yemek verildiğini, Ramazan ayında iftar
ve sahur için yeterli yemek verilmediğini, gelen yemekleri de birçoğunun
salçalı olması nedeniyle alışık olmadıklarından yiyemediklerini, dışarıyla
iletişimlerinin sınırlı olduğunu, çok çok acil durumlar haricinde doktora ve
hastaneye götürülmediklerini, doktor, sağlık görevlisi vb. personel
bulunmadığını, başvurucu Z.A. geçirdiği ciddi rahatsızlık nedeniyle 20/8/2014
tarihinde hastaneye kaldırıldığını, doktorun 2-3 gün hastanede kalması
gerektiğini söylemesine rağmen adı geçenin Merkeze geri götürüldüğünü,
başvurucu R.S. alerji problemi yaşadığını, Merkezin pis ve bakımsız olduğunu,
temizliği kendi imkânları ile yaptıklarını iddia etmişlerdir.
72. Belirtilen koşullar nedeniyle başvurucular, Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele
yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. İşkence ve Kötü
Muamele Yasağıyla Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
73. Başvurucular ayrıca, tutuldukları elverişsiz koşullara karşı
etkili bir iç hukuk yolu bulunmadığını, bu nedenle 17. maddesinin üçüncü
fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağı ile bağlantılı
olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
3. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
74. Başvurucular, aylarca hürriyetlerinden yoksun
bırakılmalarının kanuni bir dayanağı bulunmadığını, haklarındaki tedbirler
devam ederken 11/4/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6458 sayılı Kanun'a uygun
kararlar alınmadığını, kanuna aykırı bir şekilde tutulmaya devam edildiklerini,
idari gözetime ilişkin kararların otuz günlük periyotlar hâlinde uzatılması,
gerekçesinin yazılması, ilgilisine veya avukatına tebliğ edilmesi gerekirken bu
işlemlerin yapılmadığını, nezarethanelerde tutulmalarının hiçbir yasal dayanağı
olmadığını, 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları
ile 56. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki prosedürlerin yürütülmediğini,
anılan Kanun'un 57. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince "zaruret
değerlendirmesi" yapılmadığını, tutuldukları sürelerde hâkim önüne
çıkarılmadıklarını, ilk gözetim altına alındıklarında tutma nedenleri ve idari
gözetim kararına itiraz haklarının bildirilmediğini, idari gözetim altına
alındıktan sonra uluslararası koruma talebinde bulunmaları nedeniyle 6458
sayılı Kanun'un 68. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarına göre başvuru
tarihinden itibaren bir ay içinde salıverilmeleri gerekmesine rağmen
salıverilmediklerini, aynı maddenin (3) numaralı fıkrasına göre idari gözetimin
gerekliliğinin bireysel olarak değerlendirilmesi ve aynı Kanun'un 71.
maddesinde belirtilen alternatif tedbirlerin yeterli olmayacağı kanaatine
varılması hâlinde idari gözetim kararı verilebileceğini, ayrıca başvurucu K.S.nin Yalova ve Adana Sulh Ceza Mahkemelerine yaptığı
başvurular sonucunda açık kanuna aykırılıklar gözetilmeksizin, etkili ve makul
sürede bir yargısal denetim yapılmaksızın olumsuz kararlar verildiğini, itiraz
üzerine Adana Sulh Ceza Hâkimliğince, Adana Sulh Ceza Mahkemesinin yetkisizlik
kararının 31/7/2014 tarihinde kaldırıldığını ve serbest bırakılmasına karar
verildiğini, buna rağmen adı geçen başvurucunun 23/8/2014 tarihinde serbest
bırakıldığını, tutma sürecindeki hukuka aykırılıklar nedeniyle oluşan
zararların tazmini için etkili bir mekanizma bulunmadığını bu nedenlerle Anayasa'nın
19. maddesinin ikinci, dördüncü, beşinci, sekizinci ve dokuzuncu fıkralarının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
4. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkı İle Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
75. Başvurucular, Anayasa'ya aykırı olarak özgürlüklerinden
yoksun bırakıldıklarını, yetkili adli makamlar önüne çıkarılmadıklarını, yasal
haklarının hatırlatılmaması nedeniyle Sulh Ceza Hâkimine itiraz imkanından uzun
süre mahrum kaldıklarını, idari gözetim işlemlerinin usulüne uygun
yapılmadığını, tüm bu aşamalarda etkili bir yargısal denetim ve tazmin
mekanizması işletilmediğini, bu nedenle Anayasa'nın 40. maddesinde güvence
altına alınan etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
5. Başvurucuların
Talepleri
76. Başvurucular; yabancı uyruklu olmaları, sığınma/iltica
koşullarından kaynaklanan hukuki sorunları olması nedeniyle kamuya açık
belgelerde kimliklerinin gizli tutulmasını talep etmişlerdir.
77. Ayrıca başvurucular, iddia ettikleri hak ihlallerinin
tespitinin yanısıra, her biri için ayrı ayrı 50.000
TL manevi tazminat ile başvurucu I.S. 6.325,20 TL, başvurucu K.S. 6.217,20 TL,
başvurucu R.S. 6.753,60 TL ve başvurucu Z.A. 4.004,70 TL maddi tazminat talep
etmişlerdir.
B. Değerlendirme
78. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
79. Başvurucuların, tutuldukları koşullarının elverişsizliğine
ilişkin şikâyetlerinin, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası; nezarethane,
kabul barınma veya geri gönderme merkezlerinde gayriinsani koşullarda
tutulmaları nedeniyle yapılan şikâyet ve başvuruların sonuçsuz kaldığı, bu nedenle
kanun yollarının etkili olmadığı şikâyetlerinin Anayasa’nın 17. maddesi ile
bağlantılı olarak 40. maddesi; tutma işlemlerinin kanuniliği, yargısal
denetimi, tutma nedenleri hakkında bilgilendirilme ve tutma nedeniyle tazminat
ödenmesi konularına ilişkin şikâyetlerinin ise Anayasa’nın 19. maddesi
kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür. Başvurucuların, Anayasa'nın 19.
maddesi ile bağlantılı olarak 40. maddesinin ihlal edildiği iddialarını ortaya
koyarken dayanmış oldukları vakıalar, Anayasa'nın 19. maddesindeki etkili
başvuru hakkına ilişkin özel güvenceler kapsamında incelenecek olan ihlal
iddiaları dışında ayrıca ele alınmayı gerektiren hiçbir özel sorun ihtiva
etmediğinden, anılan iddiaların incelenmesine gerek görülmemiştir.
1. Başvurucu Z.A.nın İddiaları Yönünden
80. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Başvuru hakkının kötüye kullanılması"
kenar başlıklı 51. maddesi şöyledir:
"Bireysel
başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine,
yargılama giderlerinin dışında, ayrıca ikibin Türk
Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasına hükmedilebilir."
81. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) "Başvuru hakkının kötüye
kullanılması" kenar başlıklı 83. maddesi şöyledir:
"Başvurucunun
istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel
başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru
reddedilir ve yargılama giderleri dışında, ilgilinin ikibin
Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına
karar verilir."
82. İlgili düzenlemeler vasıtasıyla genel hukuk teorisinde bir
kamu düzeni kuralı olarak ele alınan ve genel olarak bir hakkın açıkça
öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının
hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının,
bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda
bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve Mahkemenin başvuruyu
gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların, başvuru hakkının kötüye
kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).
83. Bu kapsamda özellikle, Mahkemeyi yanıltmak amacıyla kasten
gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge
sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur
hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan
ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler
hakkında Mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir
kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı
kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit
veya tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında
ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla
bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda, başvuru
hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö., § 29).
84. Başvurucu sığınmacı olması nedeniyle İçişleri Bakanlığı
tarafından Sakarya iline yerleştirildiğini, her hafta düzenli olarak Yabancılar
Şube Müdürlüğüne imza verdiğini, 7/5/2014 günü polise imza vermek ve ikamet
izni almak için gittiğinde herhangi bir sebep gösterilmeden gözaltına
alındığını, on üç gün Sakarya Emniyet Müdürlüğünde tutulduktan sonra bir ay
Kocaeli Emniyet Müdürlüğünde tutulduğunu, sonrasında "Adana GGM'ye" gönderildiğini, Sakarya ve Kocaeli Emniyet
Müdürlüklerinde tutulduğunu iddia ettiği süreler zarfında açık havaya
çıkarılmadığını ileri sürmektedir.
85. Ancak Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016 tarihli ve 47203
sayılı yazısı ekinde sunulan Sakarya İl Emniyet Müdürlüğünün 7/3/2016 tarihli
ve 2565 sayılı yazısı ve ekleri incelendiğinde; başvurucunun 7/4/2014
tarihinde, Suriye'deki çatışmalarda yaralanan ve Sakarya ilindeki özel bir göz
hastanesinde tedavi görmekte olan Suriye uyruklu bir yabancının yanında
refakatçı olarak bulunduğu esnada üzerinde kimliği ve pasaportu olmadığının
tespit edilmesi üzerine hakkında idari işlem yapılmak üzere ilgili kolluk
görevlilerince Yabancılar Şube Müdürlüğüne teslim edildiği, 8/4/2014 tarihinde
sığınma talebinde bulunduğu, bunun üzerine kendisi için sığınma başvuru sahibi kimlik belgesi ve
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine (BMMYK) kayıt işlemleri
için 8/4/2014 ila 15/4/2014 tarihleri arasında yol izin belgesi düzenlendiği ve
yine 8/4/2014 tarihinde salıverildiği, anılan yol izin süresi bitmeden
14/4/2014 tarihinde Sakarya Emniyet Müdürlüğüne yeniden müracaat eden
başvurucunun, BMMYK'ya müracaat ettiğine dair belgeyi
sunduğu, bu sırada başvurucunun hakkındaki tahdit kayıtları nedeniyle
alıkonulduğu ve yapılan yazışmalar sonucunda Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün
16/4/2014 tarihli yazısı ile Kocaeli Geri Gönderme Merkezine sevk edilmesinin
istendiği, bunun için 14/4/2014 ila 17/4/2014 tarihleri arasında "misafir
olarak" görevli memurların hizmet verdiği büroda bekletildiği ve 17/4/2014
tarihinde Kocaeli Geri Gönderme Merkezine sevk edildiği anlaşılmıştır.
86. Görüldüğü üzere olaylar, başvurucunun iddia ettiği gibi
cereyan etmemiştir. Başvurucu, olayların en başında Yabancılar Şube Müdürlüğüne
asıl getiriliş sebebinin kimlik veya pasaport ibraz edememesi olduğunu gizlemiş
ve anılan sürece ilişkin tarihleri tamamen farklı bildirmiştir. Diğer yandan
başvurucu, Sakarya Emniyet Müdürlüğünde on üç gün tutulduğunu ifade etmesine
rağmen bu sürenin yaklaşık olarak toplam üç gün olduğu anlaşılmıştır.
87. Bireysel başvuru incelemesinin sonucuna doğrudan etkisi olan
ve idare tarafından dayanakları ile birlikte sunulan bilgilerin incelenmesi
sonucunda ortaya çıkarılan yukarıdaki eksik ve yanıltıcı bilgiler, mazur
görülebilir nitelikte insani bir hata veya hak arama çabasına bağlı bir zorlama
olarak görülemez. Başvurucunun bu tutumunun bireysel başvuru hakkı kapsamında
değerlendirilmesi mümkün olmayıp başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak
kabulü gerekir.
88. Açıklanan nedenle başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle reddine karar
verilmesi gerekir.
89. Başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle 6216 sayılı
Kanun'un 51. ve İçtüzük'ün 83. maddeleri gereğince
başvurucu aleyhine takdiren 500 TL disiplin para
cezasına hükmedilmesi gerekir.
2. Başvurucular I.S.,
K.S. ve R.S.nin İddiaları Yönünden
a. Sınır Dışı Edilmek
Üzere İdari Gözetim Altında Tutuldukları Yerlerin Koşullarının Elverişsizliği
Nedeniyle Anayasa’nın 17. Maddesiyle Bağlantılı Olarak 40. Maddesinin İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
90. Başvurucular; yabancı kişilerin gayriinsani koşullarda
tutulmalarına karşı yapılan başvurulardan sonuç alınamadığını, iç hukuk
yollarının etkisiz olduğunu belirterek Anayasa'nın 17. maddesi ile bağlantılı
olarak 40. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedirler.
i. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
91. Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmayan başvurunun bu
kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
92. Anayasa’nın 40. maddesi, Anayasa ile tanınmış hak ve
hürriyetleri ihlal edilen herkesin yetkili makama geciktirilmeden başvurma
hakkını güvence altına almaktadır.
93. İhlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için
öngörülen ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için de
tamamının tüketilmiş olması gereken idari ve yargısal başvuru yollarının
ulaşılabilir olmaları yanında telafi kabiliyetini haiz olması ve tüketildiğinde
başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanıması gerekir.
Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp
uygulamada da etkili olduğunun gösterilmesi ya da en azından etkili olmadığının
kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras,
B. No: 2012/239, 2/7/2013, §§ 28, 29).
94. Anayasa Mahkemesince karara bağlanan birçok bireysel başvuruda,
idari nedenlerle özgürlüğünden yoksun bırakılan yabancıların, tutma koşullarına
karşı insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağı ile bağlantılı olarak
etkili başvuru hakkı sağlanmasına ilişkin ilkeler, bu ilkeler çerçevesinde
teori ve pratik bakımından mevcut durum tespit edilmiş ve bu tespitler
ışığında, 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce veya sonra idari
gözetim altında tutulmuş olan başvurucuların tutma koşulları açısından
Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ile güvence altına alınan hukuksal
değerlerin korunması noktasında, teori ve pratikte çözüm üretme kabiliyetini
haiz ve makul bir başarı şansı sunan etkili idari ve yargısal bir başvuru
yolunun bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır (birçok karar arasında bkz. K.A., §§ 66-82; F.A. ve M.A., §§ 51-68).
95. Somut başvuru açısından farklı bir sonuca ulaşılmasını
gerektiren herhangi bir özel durum tespit edilmemiştir.
96. Açıklanan nedenlerle somut başvurunun özel koşulları
çerçevesinde tutulma koşullarından kaynaklanan Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal
edildiği iddiaları açısından Anayasa’nın 40. maddesinin zorunlu kıldığı etkili
bir başvuru yolunun bulunmadığı ve dolayısıyla başvurucuların etkili başvuru
hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
b. İdari Gözetim Koşullarının
Anayasa’nın 17. Maddesini İhlal Ettiğine İlişkin İddialar
97. Muhtelif şehirlerde idari gözetim altına alınan
başvurucular, genel olarak tutuldukları nezarethane, kabul barınma ve geri
gönderme merkezlerindeki tutma koşullarının gayriinsani ve onur kırıcı olduğunu
iddia etmektedirler.
i. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
(1) Başvurucu K.S.nin Yalova Emniyet Müdürlüğü Nezarethanesinin
Koşullarına İlişkin İddiaları
98. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1)
ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden
olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı,
bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna
ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
99. İkinci başvurucu, 6/3/2014 ile 14/5/2014 tarihleri arasında
tutulduğunu iddia ettiği Yalova Emniyet Müdürlüğü Nezarethanesindeki
(başvurucunun beyanına göre "Yalova GGM"deki)
tutma koşulları hakkında herhangi bir somut açıklama sunmamış olup, başvuru
formunda "Yalova'ya ilişkin yukarıda
belirttiğimiz fiziksel koşulların benzerlerini yaşadığından"
ifadelerine yer vermiştir. Başvurucu, tutulduğu nezarethanede hangi konularda
zorluk ve yoksunluklarla karşılaştığını açıklamak yerine, hiçbir çerçeve
çizmeksizin başka yerlerdeki fiziksel koşullara atıf yapmıştır. Bu durum,
bireysel başvurunun bu kısmının incelenmesini oldukça zorlaştırmaktadır. Bu
nedenle, ihlal iddiası ve bu iddianın temelindeki olguların ispatına ilişkin
yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucunun, iddiasını kanıtlayamadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
100. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
(2) Başvurucular I.S. ve R.S.nin Kumkapı GGM ve Adana KBM'nin,
Başvurucu K.S.nin Adana KBM'nin
Koşullarına İlişkin İddiaları
101. Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmayan başvurunun bu
kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
102. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin
birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da
kimseye “işkence” ve “eziyet” yapılamayacağı, kimsenin “insan haysiyetiyle
bağdaşmayan” ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Devletin, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı
gösterme yükümlülüğü öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale
etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde
kişilerin fiziksel ve ruhsal yönden zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi
Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
103. Anayasa Mahkemesince karara bağlanan birçok bireysel
başvuruda, idari nedenlerle özgürlüğünden yoksun bırakılan yabancıların tutma
koşulları ile ilgili olarak insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağı
bağlamında genel ilkeler ortaya konulmuş olup somut başvuruda bunların
tekrarına gerek görülmemiştir (birçok karar arasında bkz. K.A., §§ 87-99; F.A. ve M.A., §§ 72-84).
(1) Kumkapı GGM'nin Koşullarına İlişkin Değerlendirme
104. Başvurucu I.S. 3/3/2014 tarihinden 10/5/2014 tarihine
kadar, başvurucu R.S. ise 19/2/2014 tarihinden Haziran 2014 tarihine kadar
Kumkapı GGM'de tutulduğunu, tutuldukları koşulların
son derece kötü olduğunu iddia etmektedirler. Adı geçen başvurucular, Kumkapı GGM'nin pis ve aşırı kalabalık olduğunu, buna bağlık olarak
yatak, sıcak su, banyo, kişisel temizlik vb. imkanların kısıtlı olduğunu, ortak
kullanım alanlarının düzenli olarak temizlenmediğini, çarşaf ve nevresim
takımlarının düzenli olarak değiştirilmediğini, tutuldukları ortamda
hamamböceği, tahtakurusu vb. haşerelerin bulunduğunu, doktor ve ilaca erişim
imkanlarının kısıtlı olduğunu, AIDS, hepatit, tüberküloz, sifiliz
ve muhtelif deri hastalıkları taşıyan insanlarla bir arada yaşamak zorunda
bırakıldıklarını, haftada bir gün on dakikalığına havalandırmaya çıkarıldıklarını,
doktor, psikiyatri uzmanı, sağlık görevlisi, hemşire, sosyal hizmet uzmanı vb.
bulunmadığını, binanın havalandırması veya aydınlatmasının kötü olduğunu,
kendilerine temiz içme suyu sağlanmadığını, koğuşlarda günün her vakti sigara
içildiğini, ışıkların sürekli açık ve ortamın gürültülü olması nedeniyle uyku
problemi yaşadıklarını, dış dünya ile iletişimlerinin sınırlı olduğunu iddia
etmektedirler.
105. Anılan koşullar nedeniyle başvurucular, Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele
yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
106. Başvuru dosyasında, başvurucuların Kumkapı GGM’de tutulduğu dönemde tutulan her bir kişiye düşen yaşam
alanına ilişkin net ve kesin bir bilgi yer almamaktadır. Hangi odayı kaç kişi
ile paylaştıklarına ilişkin net bir bilgi de ne başvurucular ne de bu konuda
görüş ve bilgileri sorulan Adalet ve İçişleri Bakanlıkları tarafından Anayasa
Mahkemesine sunulmuştur. Anayasa Mahkemesinin elinde bulunan sınırlı bilgi
nedeniyle kişi başına düşen yaşam alanının hesaplamasının Merkezde tutulan
kişilere tahsis edilen alanın, burada kalan kişi sayısına bölünmesi sonucu elde
edilecek yaklaşık bir değerin kabul edilmesi suretiyle yapılması bir zorunluluk
olarak ortaya çıkmaktadır.
107. Başvuru formunda ve Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016
tarihli yazısında sunulan bilgiler çerçevesinde başvurucu I.S.nin
3/3/2014 ilâ 10/5/2014 tarihleri arasında 69 gün, R.S.NİN ise 19/2/2014 ila
5/6/2014 tarihleri arasında 107 gün Kumkapı GGM'de
tutulduğu anlaşılmaktadır.
108. Bu kapsamda Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından sunulan
bilgilerin yanı sıra Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu tarafından 11/5/2012 tarihinde Kumkapı GGM'ye
gerçekleştirilen ziyaret sonucunda düzenlenen "Edirne, İstanbul ve
Kırklareli İllerinde Bulunan Geri Gönderme Merkezleri Hakkında İnceleme
Raporu" (2012 tarihli TBMM raporu) (bkz.
F.A. ve M.A., § 23), BM göçmenlerin insan hakları özel raportörünün
tespitleri (bkz. F.A. ve M.A., §
26) ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) 24/6/2014 tarihli Yarashonen/Türkiye kararı ve bu kararda atıf yapılan
2009 tarihli CPT raporu ile özellikle 2/5/2014 tarihinde (başvurucuların
tutuldukları dönemde) Türkiye İnsan Hakları Kurumu (İHK) tarafından gerçekleştirilen
ziyarete istinaden düzenlenen "İstanbul Geri Gönderme Merkezi Raporu"
(İHK raporu) (bkz. K.A., § 43; F.A. ve M.A., § 24) eldeki en önemli
verileri oluşturmaktadır.
109. Anayasa Mahkemesince karara bağlanan birçok bireysel
başvuruda analiz edilen bu verilerden birtakım sonuçlar çıkarılmış olup (birçok
karar arasında bkz. K.A., §§
100-108; F.A. ve M.A., §§
85-107), mevcut başvuruda da bu sonuçların benimsenmemesini gerektiren herhangi
bir ek bulgu veya özel bir duruma rastlanmamıştır.
110. Anılan sonuçlar ışığında somut başvuruda, Merkezin kişi
başına üç metrekareden daha az bir yaşam alanına karşılık gelebilecek şekilde
aşırı kalabalık olmasının, başlı başına başvurucuların Merkezde tutuldukları
dönemde maruz bırakıldıkları koşulların Anayasa’nın 17. maddesinde yasaklanan
“insan haysiyetiyle bağdaşmayan” muamele düzeyinin aşılmasına yol açabilecek
nitelikte olduğu, Merkez içindeki barınma mekânları dışında rahatlamaya imkân
sağlayacak ortak kullanım alanlarının yetersiz ve daha da önemlisi sağlanan
açık havadan yararlanma imkânının oldukça sınırlı olmasının başvurucuların
Merkezde sahip oldukları koşulları daha da tahammül edilemez hâle getirdiği (K.A., § 109; F.A. ve M.A., § 108) ve bu koşullar altında başvurucu I.S.nin 69, R.S.nin 107 gün
tutulmasının Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası açısından açık bir ihlal
oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır.
111. Belirtilen koşullar, başvurucuların Kumkapı GGM’de maruz kaldıkları muamelenin, bir kişinin sınır dışı
ve benzeri işlemlerinin yürütülmekte olması nedeniyle şekil ve şartları kanunla
gösterilen usule uygun olarak yakalanması veya tutulu durumda bulundurulmasının
barındırdığı rencide olma duygusu ve ıstırabın ötesine geçmiş olduğunun kabul
edilmesi açısından yeterli olduğundan başvurucuların bu bölümde
değerlendirilebilecek şekilde ileri sürdüğü diğer iddialar yönünden Anayasa’nın
17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında ayrıca inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir (K.A., § 110; F.A. ve M.A., § 109).
112. Açıklanan nedenlerle somut başvurunun özel koşulları
çerçevesinde, başvurucular I.S. ve R.S.nin
tutuldukları Kumkapı GGM’de tutulma koşullarının
“insan haysiyetiyle bağdaşmayan” muamele düzeyinde olduğu ve bu suretle
Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
(2) Adana KBM'nin
Koşullarına İlişkin Değerlendirme
113. Başvuru formunda ve Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016
tarihli yazısında sunulan bilgiler çerçevesinde başvurucu I.S.nin
10/5/2014 tarihinden 22/8/2014 tarihine, başvurucu K.S.nin
14/5/2014 tarihinden 22/8/2014 tarihine, başvurucu R.S.nin
ise 5/6/2014 tarihinden 22/8/2014 tarihine kadar Adana KBM'de
tutulduğu anlaşılmaktadır.
114. Adı geçen başvurucular, belirtilen tarih aralıklarında
tutuldukları Adana KBM'de dışarıya çıkma, çarşıya
gitme, seyahat etme gibi imkanlardan yoksun bırakıldıklarını, bir haftada
sadece 10 dakika açık havaya çıkma imkânı sağlandığını, ödenek yetersizliği
gerekçesiyle yeterli yemek verilmediğini, günde en fazla iki öğün yemek
verildiğini, Ramazan ayında iftar ve sahur için yeterli yemek verilmediğini,
gelen yemekleri de -birçoğunun salçalı olması nedeniyle alışık olmadıklarından-
yiyemediklerini, dışarıyla iletişimlerinin sınırlı olduğunu, çok acil durumlar
haricinde doktora ve hastaneye götürülmediklerini, doktor, sağlık görevlisi vb.
personel bulunmadığını, başvurucu R.S. alerji problemi yaşadığını, Merkezin pis
ve bakımsız olduğunu, temizliği kendi imkânları ile yaptıklarını iddia
etmişlerdir. Görüldüğü üzere başvurucuların Adana KBM ile ilgili şikâyetleri
açık havadan yararlanma, yeterli beslenme, dış dünya ile iletişim ve tıbbi
yardım konularındaki yetersizlik iddiaları ile ilgilidir.
115. Öncelikle belirtmek gerekir ki başvurucular ve Emniyet
Genel Müdürlüğü tarafından sunulan bilgi ve belgeler, başvurucuların
tutuldukları dönem itibarıyla Adana KBM'nin koşulları
hakkında yeterli detay içermemektedir. Dahası anılan Merkeze ilişkin ulusal
veya uluslararası resmî herhangi bir kurum veya kuruluş tarafından yayımlanmış
bir inceleme raporuna rastlanmamıştır. Bu çerçevede eldeki mevcut sınırlı bilgi
ve belgelerle, başvurucuların tutuldukları koşulların eziyet veya insan
haysiyeti ile bağdaşmayan muamele
düzeyine ulaşıp ulaşmadığının incelenmesi gerekir.
116. Adana KBM'nin genel koşullarına
ilişkin bilgiler, Emniyet Genel
Müdürlüğünün 21/3/2016 ve 24/6/2016 tarihli yazıları ekindeki belgelerle
sunulmuştur.
117. 21/3/2016 tarihli yazıda Merkezin -Adana Göç İdaresi İl
Müdürlüğüne devredildiği 18/5/2015 tarihine kadar- 814 metrekare kapalı
kullanım alanına sahip olduğu, bina etrafının tel örgülerle korunduğu, yeşil
alanı bulunduğu, sürekli olarak sıcak su sağlandığı, her odada güneş gören
açılabilir pencereler, merkezi sistem kalorifer ve klima bulunduğu, ibadethane
ile içinde çay makinası, sıcak/soğuk su makinası ve televizyon bulundurulan
dinlenme odasının mevcut olduğu, Merkezin kapasitesinin 50 kişi olduğu, üç
bölümde farklı ebatlarda dokuz adet yatakhane bulunduğu ve mevcudun sürekli
olarak değiştiği bildirilmiştir.
118. 24/6/2016 tarihli yazıda ise başvurucuların
barındırıldıkları tarihlerde Adana KBM'nin günlük
ortalama mevcudunun 45 kişi olduğu, 50 yatak kapasiteli birinci katta 71,62
metrekare büyüklüğünde bir adet yemekhane (dinlenme ve televizyon izleme
salonu), 24,99 metrekare, 28,56 metrekare, 30,62 metrekare ve 42,09
metrekarelik dört adet yatakhane, 14,94 metrekarelik bir adet ibadethane, bir
adet çamaşırhane, üç adet duş yeri ve üç adet tuvalet bulunduğu, 36 yatak
kapasiteli zemin katta ise üç adet çift kişilik ranzanın bulunduğu, ayrı
girişi, duş yeri ve tuvaleti bulunan bir adet aile odası ile 38,75 metrekare ve
28,67 metrekarelik iki adet yatakhane ve 29,14 metrekare büyüklüğünde bir adet
yemekhane (dinlenme ve televizyon izleme salonu) ve üç adet duş yeri ve üç adet
tuvalet bulunduğu, birinci katta ve aile odası hariç zemin katta barındırılan
şahısların istedikleri yatakhanede kalmalarına izin verildiği, barındırılan
yabancıların güvenlik hususları gözetilerek ve imkânlar ölçüsünde günlük olarak
açık havadan yararlanmalarına izin verildiği, istemeleri halinde banka,
postane, adliye vb. yerlere götürülmelerinin sağlandığı ifade edilmiştir.
119. Merkezin kapasitesinin üzerinde dolu ve dolayısıyla aşırı
kalabalık olduğuna dair iddiaları bulunmayan başvurucular,
dışarı çıkma, çarşıya gitme, seyahat etme gibi imkanlardan yoksun
bırakıldıklarını, bir haftada sadece 10 dakika açık havaya çıkma imkânı
sağlandığını ileri sürmektedirler.
120. CPT’nin bu konuda ortaya koyduğu
standartlar esas alındığında tutulan kişilerin tahammül edilemez koşullarda
günlük yaşamlarını sürdürmelerine engel olabilecek bir tedbir olarak her gün
açık havada en az bir saat egzersiz yapabilme imkânının Merkezde kalan kişilere
sağlanması gerekmektedir(K.A., §
106).
121. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından sunulan bilgilere göre
Merkezde barındırılan yabancıların, istemeleri halinde banka, postane, adliye
gibi yerlere götürülmeleri, avukatları ve ziyaretçileriyle görüştürülmeleri,
ankesörlü telefonlarla iletişim kurmaları ve düzenli olarak Merkezin
yerleşkesinde bulunan yeşil alanda havalandırılarak egzersiz yapmaları
sağlanmaktadır.
122. Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016 tarihli yazısı
eklerinde sunulan bilgilerde başvurucuların açık havaya çıkarıldıkları zaman
periyodunun düzenli olduğu belirtilmekle beraber, bu imkânın hangi aralıklarla
sağlandığı ifade edilmemiştir. Anılan idarenin 24/6/2016 tarihli yazısı ekinde
ise Merkezde barındırılan yabancıların güvenlik hususları gözetilerek ve
imkânlar ölçüsünde günlük olarak açık havadan yararlanmalarına izin verildiği
bilgisi sunulmuştur.
123. Bu çerçevede, idarenin 21/3/2016 tarihli yazısı ekinde
sunulan bilgilerden -iddia edilenin aksine- CPT standartlarına uygun bir
şekilde başvurucuların günlük olarak açık havaya çıkma imkânından
yararlandırıldıkları sonucuna ulaşılamamaktadır. Her ne kadar 24/6/2016 tarihli
sonraki yazı ekinde Merkezdeki yabancıların günlük olarak açık havadan
yararlandırıldıkları ifade edilmekte ise de bu imkanın "güvenlik hususları gözetilerek ve imkanlar ölçüsünde"
sağlanması ve başvurucuların tutuldukları dönemdeki somut, güncel uygulamayı ve
açık havada kalış süresini ortaya koyan destekleyici herhangi bir bilgi veya
belge sunulmamış olması, önceki yazıdaki muğlaklığın devamına neden olmaktadır.
124. Günlük olarak açık havadan yararlanmaya ilişkin anılan
asgari koşulun sağlandığı kanaatine varılamaması, başvurucuların Merkezdeki
koşullarının tahammül edilebilir sınırı aştığının kabulünü gerektirmiş olup, bu
koşullar altında başvurucu I.S.nin 105 gün, başvurucu
K.S.nin 101 gün, başvurucu R.S.nin
ise 79 gün tutulmasının Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası açısından bir
ihlal oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır.
125. Anılan tespit, başvurucuların Adana KBM’de
maruz kaldıları muamelenin, bir kişinin sınır dışı ve
benzeri işlemlerinin yürütülmekte olması nedeniyle şekil ve şartları kanunla
gösterilen usule uygun olarak yakalanması veya tutulu durumda bulundurulmasının
barındırdığı rencide olma duygusu ve ıstırabın ötesine geçmiş olduğunun kabul
edilmesi açısından yeterli olduğundan başvurucuların bu bölümde
değerlendirilebilecek şekilde ileri sürdükleri diğer iddialar yönünden
Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında ayrıca inceleme
yapılmasına gerek görülmemiştir.
126. Açıklanan nedenlerle somut başvurunun özel koşulları
çerçevesinde, Adana KBM’de tutulma koşullarının
“insan haysiyetiyle bağdaşmayan” muamele düzeyinde olduğu ve bu suretle
Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği sonucuna
ulaşılmıştır.
c. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
i. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
(1) Anayasa’nın 19.
Maddesinin Beşinci Fıkrasının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
127. Başvurucular, haklarında gözaltına alma veya tutuklama gibi
herhangi bir adli merciin kararı olmaksızın ve hiçbir şekilde hâkim veya
benzeri adli makamlar önüne çıkarılmadan tutulduklarını, bu nedenle Anayasa’nın
19. maddesinin beşinci fıkrasının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
128. Anılan Anayasa kuralına ilişkin iddialar ortaya konulurken,
tutmanın suç şüphesine dayalı olduğunun kanıtlanması gerekir (Benzer başvurular
için bkz. F.A. ve M.A., §§
111-124; F.K. ve diğerleri, §§
95-109; T.T., §§ 89-102; A.V. ve diğerleri, §§ 103-116).
Başvurucular, kendi özel durumlarının bu kapsamda olduğunu ortaya koyan
herhangi bir açıklama veya kanıt sunmamışlardır.
129. Açıklanan nedenlerle başvurucuların ihlal iddialarını
kanıtlayamadıkları anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
(2) Anayasa’nın 19.
Maddesi Kapsamındaki Diğer İhlal İddiaları
130. Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmayan başvurunun bu
kısmının, kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
(1) İdari Gözetim Altında Tutulmanın
Anayasa'nın 19. Maddesinin İkinci Fıkrasına Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
131. Başvurucular, aylarca hürriyetlerinden yoksun
bırakılmalarının kanuni bir dayanağı bulunmadığını, haklarındaki tedbirler
devam ederken 11/4/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6458 sayılı Kanun'a uygun
kararlar alınmadığını, kanuna aykırı bir şekilde tutulmaya devam edildiklerini,
idari gözetime ilişkin kararların otuz günlük periyotlar hâlinde uzatılması,
gerekçesinin yazılması, ilgilisine veya avukatına tebliğ edilmesi gerekirken bu
işlemlerin yapılmadığını, nezarethanelerde tutulmalarının hiçbir yasal dayanağı
olmadığını, 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları
ile 56. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki prosedürlerin yürütülmediğini,
anılan Kanun'un 57. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince "zaruret
değerlendirmesi" yapılmadığını, idari gözetim altına alındıktan sonra
uluslararası koruma talebinde bulunmaları nedeniyle 6458 sayılı Kanun'un 68.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarına göre başvuru tarihinden itibaren bir
ay içinde salıverilmeleri gerekmesine rağmen salıverilmediklerini, bu
nedenlerle Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
132. Başvuru formunda ve Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016
tarihli yazısında sunulan bilgiler çerçevesinde başvurucu I.S.nin
3/3/2014 tarihinden 10/5/2014 tarihine kadar Kumkapı GGM'de,
anılan tarihleri müteakiben 22/8/2014 tarihine kadar Adana KBM'de;
başvurucu K.S.nin 6/3/2014 tarihinden 14/5/2014
tarihine kadar Yalova Emniyet Müdürlüğü Nezarethanesinde, anılan tarihleri
müteakiben 22/8/2014 tarihine kadar Adana KBM'de;
başvurucu R.S.nin ise 19/2/2014 tarihinden 5/6/2014
tarihine kadar Kumkapı GGM'de,anılan tarihleri
müteakiben 22/8/2014 tarihine kadar Adana KBM'de
tutulduğu anlaşılmaktadır.
133. Başvurucuların GGM'de
tutulmalarının Anayasa'nın 19. maddesi anlamında bir hürriyetten yoksun kılma
niteliğinde olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır (F.A. ve M.A., § 129).
134. Diğer yandan her ne kadar 6458 sayılı Kanun'un 95. maddesi
gereğince Adana KBM'nin GGM'lerden
farklı bir statüye sahip olduğu ve idari gözetim haricinde anılan Kanun'daki
anlamıyla "başvuru sahibi" veya "uluslararası koruma statüsü
sahibi" kimselerin barındırılmalarına tahsis edilmiş bir merkez olduğu
anlaşılmakta ise de yukarıda Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası yönünden
yapılan incelemedeki tespitler ve özellikle Emniyet Genel Müdürlüğünün
21/3/2016 tarihli yazısı ekinde sunulan bilgi ve belgeler çerçevesinde, bu
merkezde barınmakta olan özel kategoriye dahil yabancıların, Merkezin dışına
çıkmak bir yana Merkez yerleşkesi içinde dahi açık havaya izinsiz çıkamadıkları
anlaşılmaktadır. Bu şartlar altında Adana KBM'de
tutulan kişilerin durumlarının, Anayasa'nın 19. maddesi anlamında GGM'lerde tutulan kişilerden farklı olduğu sonucuna
ulaşılamadığından, bu kapsamdaki kişilerin anılan Merkezde tutulmaları ile
alakalı şikâyetlerinin Anayasa’nın 19. maddesinde güvenceler kapsamında
incelemesi mümkün görülmüştür.
135. Anayasa’nın “Kişi
hürriyeti ve güvenliği” kenar başlıklı 19. maddesinin birinci ve
ikinci fıkraları şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
… usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen
veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir
kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden
yoksun bırakılamaz.”
136. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konulduktan sonra
ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla
kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak
sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması
ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi
birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Ramazan
Aras, § 43).
137. İdari gözetim altına alma yetkisi Anayasa’nın 19. maddesi
ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 5. maddesi ile kabul edilmiş
istisnai bir yetkidir. Buna göre bir yabancının sınır dışı edilmesi veya geri
verilmesi kararının yürütülmesi sürecinde, şekil ve şartları kanunla gösterilen
usule uygun olarak yakalanması veya tutulması mümkündür (Rıda Boudraa, B. No: 2013/9673 ,
21/1/2015, § 73). Bu gibi durumlarda bir kişinin Anayasa'nın 19. maddesinde yer
verilen diğer tutma gerekçelerine ihtiyaç bulunmaksızın sadece bu işlemlerin
yürütülmesi sürecine dayanılarak idari gözetim tedbiri uygulanmasına karar
verilebilir. Ancak Anayasa’nın 19. maddesi uyarınca, sınır dışı etme veya iade
işlemleri “gerekli özen” (due diligence)
içerisinde yürütülmez ise artık kişi özgürlüğünden mahrumiyetin meşruiyetinden
söz edilemez (K.A., § 123).
138. İdari gözetim istisnai bir yol olduğu ve kişiyi
özgürlüğünden yoksun bırakma sonucunu doğurduğu için hukuka uygun olması ve
keyfî muamele teşkil etmemesi gerekmektedir. Bu tedbirin, demokratik hukuk
devletinin gerekli ve makul kıldığı ölçüde denetlenebilmesi, koşullarının genel
kabul görmüş standartlara uygun olması; küçültücü, aşağılayıcı ve insanlık dışı
muamele teşkil etmemesi, idari gözetim altında tutulanlara temel usul hakları
ve güvencelerin sağlanması gerekir. Anılan Anayasa ve Sözleşme hükümleri, esas
olarak kişinin özgürlüğünün kısıtlanması sonucunu doğuracak bazı hâllerde bu
sınırlamanın şekil ve şartlarının kanunla gösterilmesini isteyerek kişi
özgürlüğü açısından daha güvenceli bir hukuki durum ortaya koymayı
amaçlamaktadır (Rıda Boudraa, § 74).
139. Anayasa’nın 19. maddesinin gereklerini karşılamak adına
yapılacak yasal düzenlemenin; sınır dışı amacıyla tutma kararı verme işleminin
koşulları, süresi, sürenin uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari gözetim
kararına karşı başvuru yolları, idari gözetim altına alınan kişinin avukata
erişimi, tercüman yardımından yararlanması gibi usul güvencelerini açık bir
şekilde ortaya koyması gerekmektedir. Aksi takdirde kişilerin maruz kaldığı
özgürlükten yoksunluğun keyfîliğe karşı yeterince
korunduğundan ve hukuki olduğundan söz edilemez (K.A., § 125).
(a) 6458 Sayılı Kanun
Öncesi Durum
140. Yukarıda belirtilen nitelikleri haiz yasal düzenleme olan
6458 sayılı Kanun, 11/4/2014 tarihinde yürürlüğe girmiş olup başvurucuların
anılan tarihe kadar tutuldukları dönem için (başvurucu I.S. açısından 3/3/2014,
başvurucu K.S. açısından 6/3/2014, başvurucu R.S. açısından ise 19/2/2014
tarihlerinden 11/4/2014 tarihine kadar) Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci
fıkrasında sayılan istisnalar arasında yer verilen, usulüne aykırı şekilde
ülkeye girmek isteyen veya giren ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri
verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması uygulamasında
tutma kararı verme işleminin koşulları, süresi, sürenin uzatılması, ilgiliye
bildirilmesi, idari gözetim kararına karşı başvuru yolları, idari gözetim
altına alınan kişinin avukata erişimi, tercüman yardımından yararlanması gibi
usul güvencelerini açık bir şekilde ortaya koyan yasal bir düzenleme
bulunmamaktadır (F.A. ve M.A., §
136).
141. Açıklanan nedenlerle somut başvuruda 6458 sayılı Kanun
öncesi dönem bakımından Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
(b) 6458 Sayılı Kanun
Sonrası Durum
142. 6458 sayılı Kanun'da, hakkında sınır dışı etme kararı
alınanlardan "kaçma ve kaybolma riski
bulunan, Türkiye'ye giriş veya çıkış kurallarını ihlal eden, sahte ya da
asılsız belge kullanan, kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın Türkiye'den
çıkmaları için tanınan sürede çıkmayan, kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu
sağlığı açısından tehdit oluşturanlar" hakkında valilik
tarafından idari gözetim kararı alınacağı, geri gönderme merkezlerindeki idari
gözetim süresinin altı ayı geçemeyeceği; idari gözetimin devamında zaruret olup
olmadığının, valilik tarafından her ay düzenli olarak değerlendirileceği, gerek
görüldüğünde değerlendirme için otuz günlük sürenin beklenilmeyeceği, idari
gözetimin devamında zaruret görülmeyen yabancılar için idari gözetimin derhâl
sonlandırılacağı; bu yabancılara, belli bir adreste ikamet etme, belirlenecek
şekil ve sürelerde bildirimde bulunma gibi idari yükümlülüklerin getirilebileceği;
idari gözetim kararının, idari gözetim süresinin uzatılması ve her ay düzenli
olarak yapılan değerlendirme sonuçlarının gerekçesiyle birlikte yabancıya veya
yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edileceği; idari gözetim altına
alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatının idari gözetim kararına karşı
sulh ceza hâkimine başvurabileceği, sulh ceza hâkiminin incelemeyi beş gün
içinde sonuçlandıracağı, yeniden sulh ceza hâkimine başvurulabileceği kurala
bağlanmıştır (K.A., § 126).
143. Anılan Kanun'da öngörülen yasal düzenlemenin sınır dışı
işlemlerinin yürütülmesi kapsamında riayet edilecek ve ortaya çıkabilecek keyfîliklere engel olabilecek nitelikte bir usulü, açık bir
şekilde ortaya koyduğu görülmektedir. Kanun'da öngörülen bu usulün gerekli özen
içerisinde somut olayda yürütülüp yürütülmediğinin incelenmesi gerekmektedir (K.A., § 127).
144. Başvurucu R.S. hakkında, İstanbul Valiliğinin 27/2/2014
tarihli ve 47909374-52646 sayılı oluru ile 5683 sayılı Kanun'un 23. maddesi
gereğince "muhafaza altına alma" kararı verilmiştir. Diğer
başvurucular hakkında alınan kararlarla ilgili olarak bireysel başvuru dosyası
kapsamında herhangi bir bilgiye erişilememiştir. Bunun yanı sıra 6458 sayılı
Kanun'un yürürlüğe girdiği 11/4/2014 tarihinden sonra anılan Kanun'a göre
başvurucuların hukuki durumlarını saptayan ve tutulmaya devam edilmelerine
ilişkin yeni herhangi bir karar alındığına dair bir bilgiye de rastlanmamıştır.
145. Sınır dışı etme işleminin yürütülmesi sürecinde, bir kişi
hakkında idari gözetim altına alma tedbirinin uygulanabilmesi için mutlaka
ilgili kişinin suç işlemesinin veya kaçmasının önlenmesi gibi bir gerekçeye
ihtiyaç bulunmamaktadır. Bu çerçevede somut olaydaki gibi idarenin, bir sınır
dışı etme işleminin icrası sürecinde olması kaydıyla sahip olduğu bilgiler veya
ilgili kişi hakkında yürütülen yargısal soruşturmalara dayanarak kamu düzeni,
kamu güvenliği veya sağlığı açısından risk oluşturması veya kaçma riskinin
bulunması gibi gerekçelerle ilgili kişiler hakkında idari gözetim kararı
verebilmesi mümkündür. Ancak hukuka uygun olarak verilmiş bir idari gözetim
kararının, idareye sınırsız bir şekilde bu tedbiri uygulamaya devam edebilmesi
olanağı tanıdığı da söylenemez. İdari gözetim kararının uygulanması aşamasında
da bir kanuni düzenlemede açık bir şekilde ortaya konulmuş ve idari gözetim
tedbirinin "gerekli özen" kriterine uygun bir biçimde uygulanıp
uygulanmadığını denetlemeye imkân veren usule dair güvencelerin bu durumdaki
kişiler hakkında keyfîlikten uzak bir şekilde
işletilmesi zorunludur (K.A., §
130).
146. Somut olay 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesinde idari
gözetim altına alma süreci için öngörülen usule dair güvenceler açısından
değerlendirildiğinde, başvuruculara hangi nedenle tutulduklarına ilişkin bir
bildirim yapılmadığı, idari gözetimin devamını gerektiren koşulların valilikler
tarafından aylık olarak incelenmediği, bu konuda bir değerlendirme yapılıp
yapılmadığı hususunun belirsiz olduğu, değerlendirme yapılmış ise bu konuda
başvurucuya veya vekiline bir bildirimde bulunulmadığı, R.S.nin
altı ay dört gün tutulması sonucunda idari gözetim kararında kanuni sınır
olarak öngörülen altı aylık sürenin aşıldığı ve bu sürenin hangi gerekçeyle
uzatıldığının da adı geçen başvurucuya bildirilmediği tespit edilmiştir.
147. Diğer yandan somut olayın, idari gözetim kararlarına karşı
öngörülen sulh ceza hâkimine başvuru yolu açısından da incelenmesi gerekir. Bu
kapsamda başvurucular içinde anılan yola sadece K.S.nin
başvurduğu tespit edilmiştir. Avukatı 11/6/2014 tarihli dilekçeyle Yalova
Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine müracaatta bulunarak adı geçen başvurucunun
serbest bırakılmasını talep etmiştir. Yalova 3. Sulh Ceza Mahkemesinin
18/6/2014 tarihli ve 2014/242 Değişik İş sayılı kararı ile "itiraz
başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmiştir.
Kararda başvurucu hakkındaki
idari gözetim kararının 14/5/2014 tarihi itibarıyla sonlandırıldığı, 15/5/2014
tarihinde mevcutlu olarak Adana KBM'ye sevkinin
sağlandığı ve idare mahkemesince hakkında verilecek karar süresince bu merkezde
barındırılacağının tespit edildiği, Yalova Emniyet Müdürlüğü tarafından
verilmiş olan idari gözetim kararının kaldırılmış olduğu, bu nedenle itirazın
konusuz kaldığı gerekçesine dayanılmıştır.
148. Gerçekten de 6458 sayılı Kanun'da sulh ceza hâkimi ancak
bir idari gözetim tedbirinin uygulanması söz konusu olduğunda denetim yetkisini
kullanabilmektedir. Bunun haricindeki durumlarda Kanun'da sulh ceza hâkimine
denetim yetkisi verilmemiştir. Bu doğrultuda başvuruya konu olayda, idari
gözetim altına alınmaması öngörülen kişilerin belirli bir yerde ikametlerinin
sağlanması için başvurulan tedbirlerin "gerekli özen" kriteri
çerçevesinde uygulanmaması, bir başka ifadeyle kanunda kişiyi hürriyetinden
yoksun bırakma gibi bir tedbir tarif edilmemesine rağmen uygulamada kişinin
belli bir mekâna fiilen hapsedilmesi ve işlemin farklı bir nitelemeye tabi
olması nedeniyle yargısal denetimin sağlanamaması, hürriyetten yoksun
kılınmanın hukukiliği bakımından sorun oluşturmuştur.
149. Yalova Sulh Ceza Mahkemesinin kararından sonra başvurucunun
avukatı bu defa Adana (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesine başvuruda bulunarak
başvurucunun salıverilmesini talep etmiştir. Anılan Mahkeme 27/6/2014 tarihli
ve 2014/1675 Değişik İş sayılı kararı ile başvurucunun talebi bakımından
yetkisiz olduğuna hükmetmiştir. Bu karara karşı itirazı inceleyen Adana 1. Sulh
Ceza Hâkimliğinin 31/7/2014 tarihli ve 2014/431 Değişik İş sayılı kararı ile
itirazın kabulüne ve 27/6/2014 tarihli kararın kaldırılarak başvurucunun
serbest bırakılmasına karar verilmiştir. Anılan kararın ilgili idari birimlere
iletilmesine rağmen başvurucu K.S. ancak 23/8/2014 tarihinde serbest
kalabilmiş, bir başka ifadeyle yaklaşık 23 gün boyunca serbest bırakılmasına
dair bir yargı kararı bulunmasına rağmen tutulmaya devam edilmiştir.
150. Sonuç itibarıyla sınır dışı etme sürecinde uygulanan idari
gözetim işleminin "gerekli özen" içinde yürütüldüğünden söz
edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır. Diğer bir ifadeyle somut olayda kişi
özgürlüğünden mahrumiyetin keyfîliklere karşı
korunduğundan ve buna bağlı olarak "hukuki" olduğundan söz edilemez.
151. Açıklanan nedenlerle somut başvuruda 6458 sayılı Kanun
sonrası dönem bakımından da Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
(2) İdari Gözetim Altında
Tutulma Nedeninin Başvuruculara Usulüne Uygun Olarak Bildirilmeyerek
Anayasa'nın 19. maddesinin Dördüncü Fıkrasının İhlal Edildiği İddiası
152. Başvurucular, ilk gözetim altına alındıklarında tutma
nedenleri ve idari gözetim kararına itiraz haklarının bildirilmediğini, bu
nedenle Anayasa'nın 19. maddesinin dördüncü fıkrasının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
153. Anayasa’nın 19. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama
veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bununhemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal,
toplu suçlarda en geç hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.”
154. Anayasa’nın 19. maddesinin dördüncü fıkrasında, yakalanan
veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama sebeplerinin ve haklarındaki
iddiaların her hâlde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması hâlinde sözlü olarak
“derhâl” bildirileceği kurala bağlanmıştır.
155. Kişinin yakalanmasına ve tutuklanmasına esas hukuki ve
maddi gerekçelerin teknik olmayan, basit ve kolaylıkla anlaşılır bir dilde
açıklanması; hürriyeti kısıtlanan kişinin, uygun gördüğü takdirde Anayasa’nın
19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca kısa sürede durumu hakkında karar
verilmesine ve bu kısıtlamanın hukuka aykırılığı hâlinde hemen serbest
bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurabilmesine
imkân sağlayacaktır. Bu yönüyle Anayasa’nın 19. maddesinin dördüncü
fıkrasındaki bilgilendirilme hakkı, bu madde kapsamında sağlanan diğer
güvencelerin bir nevi taşıyıcısı mahiyetindedir. İletilen bilginin içerik
bakımından yeterli olup olmadığının ve bilgilendirmenin derhâl yapılıp
yapılmadığının her somut olayın özel koşullarına göre değerlendirilmesi gerekir
(K.A., § 138).
156. Dosya kapsamında görüşleri sorulan Adalet ve İçişleri
Bakanlıkları tarafından, başvurucu K.S.nin tutma
nedenleri veya hakkındaki iddialarla ilgili olarak bilgilendirildiğine dair
herhangi bir bilgi veya belge sunulmamıştır.
157. Öte yandan Emniyet Genel Müdürlüğünün 21/3/2016 tarihli
yazısı ekinde sunulan bilgilere göre başvurucu I.S. için 3/3/2014 ve başvurucu
R.S. için 20/2/2014 tarihlerinde düzenlenen formlarda "isnat edilen
suç" sütununda "giriş yasağı ihlal" veya "yurda giriş
yasağı" ibareleri yer almakta ise de başvurucuların idari gözetim altına
alındıkları gün veya bir gün sonra düzenlenen ve münhasıran başvurucuların
ülkelerinin yetkili temsilciliğine bilgi verilmesini isteme hakkı konusunda
bilgilendirilmesi ve bu hakkını kullanıp kullanmayacağının tespiti amacıyla
düzenlendiği açık olan bu belgelerdeki bilgilerin Anayasa'nın 19. maddesinin
dördüncü fıkrasına uygun olarak adları geçen başvurucuların tutma nedenleri ve
haklarındaki iddialar konusunda yapılmış bir bildirim olarak değerlendirilmesi
mümkün değildir. Kaldı ki idarenin anılan yazısı ekleri arasında tutma
nedenleri ve hakkında iddialara ilişkin herhangi bir bildirimin daha sonra
detaylı bir şekilde ve başvurucuların anlayabileceği bir dilde yazılı olarak
yapıldığına dair herhangi bir bilgi veya belgeye de rastlanmamıştır.
158. Bu çerçevede bireysel başvuru dosyası kapsamındaki bilgi ve
belgelerden başvuruculara, tutma sebepleri ve haklarındaki iddialar konusunda
Anayasa’nın 19. maddesinin dördüncü fıkrasına uygun bir bildirim yapıldığı
sonucuna ulaşılamamıştır.
159. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 19. maddesinin dördüncü
fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
(3) İdari Gözetim Altında
Tutulma İşlemine Karşı Başvurulabilecek Etkili Bir Yol Bulunmaması Nedeniyle
Anayasa'nın 19. maddesinin Sekizinci Fıkrasının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
160. Başvurucular idari gözetim altına alındıktan sonra
uluslararası koruma talebinde bulunmaları nedeniyle 6458 sayılı Kanun'un 68.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarına göre başvuru tarihinden itibaren bir
ay içinde salıverilmeleri gerekmesine rağmen salıverilmediklerini, aynı
maddenin (3) numaralı fıkrasına göre idari gözetimin gerekliliğinin bireysel
olarak değerlendirilmesi ve aynı Kanun'un 71. maddesinde belirtilen alternatif
tedbirlerin yeterli olmayacağı kanaatine varılması hâlinde idari gözetim kararı
verilebileceğini, ayrıca başvurucu K.S.nin Yalova ve
Adana Sulh Ceza Mahkemelerine yaptığı başvurular sonucunda, kanuna açıkça
aykırı durumlar gözetilmeksizin, etkili ve makul sürede bir yargısal denetim
yapılmaksızın "yetkisizlik kararları" verildiğini, itiraz üzerine
Adana Sulh Ceza Mahkemesinin yetkisizlik kararının 31/7/2014 tarihinde
kaldırıldığını ve serbest bırakılmasına karar verildiğini, buna rağmen adı
geçen başvurucunun 23/8/2014 tarihinde serbest bırakıldığını, bu nedenlerle
Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
161. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
“Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.”
162. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası, her ne
sebeple olursa olsun hürriyeti kısıtlanan kişiye, tutuklanmasının veya idari
gözetim altına alınmasının hukukiliği hakkında süratle karar verebilecek ve
tutuklanması veya tutulması hukuki değilse salıverilmesine hükmedebilecek bir
mahkemeye başvurma hakkı tanımaktadır. Anılan Anayasa hükmü esas olarak
tutukluluğun veya idari gözetim altına almanın hukukiliğine ilişkin itiraz
başvurusu üzerine bir mahkeme nezdinde tahliye taleplerinin veya idari gözetim
tedbirlerinin uygulanmasının devamına ilişkin kararların incelenmesi açısından
bir güvence oluşturmaktadır (F.A. ve M.A.,
§ 156).
163. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası, idari gözetim
kararıyla özgürlüğünden yoksun bırakılan kişiye, özgürlüğünden yoksun
bırakılmasının yasaya uygunluğunun özünü oluşturan usule ve esasa ilişkin
koşullar ile ilgili olarak yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı
tanımaktadır. Hürriyeti kısıtlanan kişinin şikâyetleri ile ilgili olarak
yetkili yargı merciince yapılacak değerlendirmenin, adli nitelik taşıması ve
özgürlükten mahrum bırakılan kişilerin itirazları bakımından uygun olan
teminatları sağlaması gerekmektedir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No:
2012/1158, 21/11/2013, § 64).
164. Söz konusu yargısal denetim, yeri geldiğinde başvuruda
bulunan kişinin serbest bırakılmasını temin edebilmelidir. Bu şekilde öngörülen
hukuk yolunun, sadece teoride değil uygulamada da yeterince sonuç alınabilir
bir yol olması gerekir. Aksi hâlde söz konusu hükmün amaçları açısından gerekli
olan erişilebilirlik ve etkili olma özelliğinden söz edilemez (K.A., § 152; Abdolkhani ve Karimnia/Türkiye,
B. No: 30471/08, 22/9/2009, § 139).
(a) 6458 Sayılı Kanun
Öncesi Durum
165. 6458 sayılı Kanun yürürlüğe girmeden önce idari gözetim
altında tutulmalarının Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasına uygunluğunun
incelendiği bölümde ayrıntılı bir şekilde ortaya konulduğu üzere başvurucuların
anılan Kanun'un yürürlüğe girdiği 11/4/2014 tarihinden önce tutuldukları dönem
itibarıyla yürürlükte olan mevzuattaki boşluk, tutulan kişinin kısa sürede
karar verilmesini ve tutmanın kanuna aykırılığının tespiti hâlinde hemen
serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine
başvurulmasını da kapsamaktadır. Bir başka ifadeyle başvurucuların 6458 sayılı
Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce tutuldukları dönem itibarıyla yürürlükte
olan mevzuatta Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasındaki güvenceyi
sağlayan bir başvuru yolu öngörülmemiştir (F.A.
ve M.A., § 159).
166. Nitekim AİHM de Türk hukuk sisteminin başvurucu ile benzer
şekilde tutulan kişilere, tutulmalarının kanuna uygunluğu konusunda bir yargı
merciine başvurma hakkı tanıyan bir yol sunmadığı sonucuna ulaşmıştır (Abdolkhani ve Karimnia/Türkiye,
§ 142).
167. Açıklanan nedenlerle somut başvuruda 6458 sayılı Kanun
öncesi dönem bakımından Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
(b) 6458 Sayılı Kanun
Sonrası Durum
168. Başvurucu hakkında uygulanan idari gözetim altında tutma
işleminin Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasına uygunluğunun incelendiği
bölümde 6458 sayılı Kanun, açık bir şekilde sınır dışı işlemlerinin yürütülmesi
kapsamında riayet edilecek ve ortaya çıkabilecek keyfîliklere
engel olabilecek nitelikte bir usulü öngörmüş olmakla birlikte bu başvuru
yolunun uygulamada, sınır dışı etme sürecinde uygulanan idari gözetim işleminin
"gerekli özen" içinde yürütülmesi açısından bir güvence oluşturacak
şekilde işlemediği ve somut olaydaki başvuru yollarının, başvurucuların
salıverilmesi sonucunu doğurabilecek gelişmelere ilişkin iddialarını etkili bir
şekilde inceleme kapasitesine sahip olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Benzer
tespitler için bkz. K.A., § 153).
169. Öte yandan yukarıda başvurucunun, özgürlüğünden yoksun
bırakılmasının gerekçeleri hakkında usulüne uygun şekilde bilgilendirilmediğine
de karar verilmiştir (bkz. §§ 152-159). Başlı başına bu olgu da başvurucuların
Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca tutulma işlemine itiraz
etme hakkından yoksun kalmasına yol açacak niteliktedir (K.A., § 154). Başvurucular bu nedenle
zamanında durumları hakkında karar verilmesini ve haklarındaki kısıtlamanın
hukuka aykırı olduğunun anlaşılması hâlinde hemen serbest bırakılmayı isteme
imkânından da mahrum kalmışlardır.
170. Ayrıca Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucu K.S.nin
serbest bırakılmasına dair kararın ilgili idari birimlere iletilmesine rağmen
adı geçen başvurucu ancak 23/8/2014 tarihinde serbest bırakılmış, bir başka
ifadeyle anılan Hâkimliğin kararı yaklaşık 23 gün boyunca uygulanmamıştır.
171. Görüldüğü üzere 6458 sayılı Kanun'da öngörülen ve
başvurucuların hukuki durumlarında ortaya çıkan değişikliklere göre yeniden bir
değerlendirme yapılarak salıverilmelerine karar verebilmesi beklenen başvuru
yollarının somut olayda etkili bir şekilde işlemediği açıktır.
172. Açıklanan nedenlerle somut başvuruda 6458 sayılı Kanun
sonrası dönem bakımından da Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının
ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
(4) Haksız Tutulmadan
Dolayı Tazminat Davası Açma İmkânı Bulunmamasının Anayasa'nın 19. Maddesinin
Dokuzuncu Fıkrasını İhlal Ettiğine İlişkin İddia
173. Başvurucular, tutma sürecindeki hukuka aykırılıklar
nedeniyle oluşan zararların tazmini için etkili bir mekanizma bulunmadığını bu
nedenlerle Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
174. Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası şöyledir:
“Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan
kişilerin uğradıkları zararlar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre,
Devletçe ödenir.”
175. Görüldüğü üzere Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu
fıkrasında, her iki maddenin önceki fıkralarına aykırı olarak tutulan kişilerin
uğradıkları zararların devletçe tazmin edileceği hükme bağlanmıştır.
176. Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince,
aynı maddenin iki ila sekizinci fıkralarından herhangi birinin ihlali hâlinde
tazminat talep etme imkânı sağlayan bir mekanizma oluşturulması zorunludur.
Dolayısıyla, Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasından önce gelen
fıkralarından bir veya daha fazlasının ihlal edildiği sonucuna ulaşılan
durumlarda, iç hukukta herhangi bir tazmin mekanizması bulunmaması, Anayasa’nın
19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının da ihlali sonucunu doğuracaktır.
177. Somut başvuruda Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci, dördüncü
ve sekizinci fıkralarının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Buna karşılık
başvurucunun bireysel başvuruda bulunduğu tarih itibarıyla Türk hukuk
sisteminde, Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasındaki “usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya
giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir
kişinin yakalanması veya tutuklanması” işlemleri nedeniyle oluşan
zararların tazminine yönelik özel bir mekanizma öngörülmemiştir (F.A. ve M.A., § 169).
178. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu
fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
d. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
179. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
180. Maruz kaldıkları hak ihlalleri nedeniyle maddi tazminat
olarak başvurucu I.S. 6.325,20 TL, K.S. 6.217,20 TL, R.S. ise 6.753,60 TL
ödenmesini talep etmiştir. Ayrıca tüm başvurucular uğradıkları manevi zararlara
karşılık ayrı ayrı 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
181. Başvurucular I.S., K.S. ve R.S. idari gözetim altında
tutulmaları işleminin yürütülmesi ve idari gözetim altında tutulma koşulları
sonucu Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının, Anayasa'nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrası ile bağlantılı olarak 40. maddesinin ve Anayasa'nın 19.
maddesinin ikinci, dördüncü, sekizinci ve dokuzuncu fıkralarının ihlal
edildiğine karar verilmiştir.
182. Başvurunun özel koşulları dikkate alınarak yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara
ayrı ayrı net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerekir.
183. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucular tutuldukları dönemlere ilişkin
emsal asgari ücret hesap cetvelleri sunmuşlardır. Başvurucuların sunduğu bu
belgeler kendi somut zararlarının ispatı bakımından yeterli görülmemiştir.
Başvurucular, tespit edilen ihlaller nedeniyle maddi zarara uğradıklarını
ortaya koyan başka herhangi bir belge de sunmamışlardır. Bu nedenle
başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
184. Dosyadaki belgelerden tespit edilen, 1.800 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
185. Başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle başvurusu
reddedilen başvurucu Z.A. komisyon aşamasında adli yardım talebinin kabul
edilmesinden dolayı ödenmeyen 206,10 TL başvuru harcının tahsiline karar
verilmiştir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliklerinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Başvurucu Z. A. yönünden;
1. Başvurunun başvuru
hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,
2. 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi gereğince 500 TL disiplin
para cezasının başvurucudan TAHSİLİNE,
3. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince komisyon aşamasında
adli yardım talebinin kabul edilmesi nedeniyle ödenmeyen 206,10 TL başvuru
harcının başvurucudan TAHSİLİNE,
C. Başvurucular I. S., K. S. ve R. S. yönünden;
1. Başvurucular I. S., K. S. ve R. S.'un
Anayasa’nın 17. maddesi ile bağlantılı olarak 40. maddesinin ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Başvurucu K. S.'un tutulduğu Yalova
Emniyet Müdürlüğü Nezarethanesikoşullarının
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal ettiğine ilişkin iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Başvurucular I.S. ve R. S.'un
tutuldukları Kumkapı Geri Gönderme Merkezi ile Adana Kabul ve Barınma
Merkezinin, başvurucu K. S.'un tutulduğu Adana Kabul
ve Barınma Merkezinin koşullarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını
ihlal ettiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
4. Anayasa’nın 19. maddesinin beşinci fıkrasının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Anayasa’nın 19. maddesi kapsamındaki diğer ihlal iddialarının
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
D. Başvurucular I. S., K. S. ve R. S. yönünden;
1. Anayasa’nın 17. maddesi ile bağlantılı olarak Anayasa’nın 40.
maddesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
3. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci, dördüncü, sekizinci ve
dokuzuncu fıkralarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Başvurucular I. S., K. S. ve R. S.'a
ayrı ayrı net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer
taleplerin REDDİNE,
F. 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvurucular I. S., K. S. ve R. S.'a MÜŞTEREKEN
ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın birer örneğinin Adalet ve İçişleri Bakanlıklarına
GÖNDERİLMESİNE 22/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.