TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
LEVENT BAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası:2014/15887)
|
|
Karar Tarihi: 8/6/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah
PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Levent BAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Rudi SÜMER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; taşınmaza kamulaştırma usulüne uyulmadan el
atılması, kamu kurum ve kuruluşları aleyhine verilmiş, ekonomik değere ilişkin
ve icra edilebilir bir yargı kararının uzun süre icra edilmemesi nedenleriyle
mahkemeye erişim hakkı, mülkiyet hakkı ve etkili başvuru hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu ve bir diğer davacı tarafından 7/12/2010 tarihinde
Midyat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan
kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davasında 12/9/2012 tarihli
karar ile 356.590,44 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal
faizi ile birlikte başvurucu ve diğer davacıya ödenmesine, el atılan taşınmazın
tapu kaydının iptali ile yol olarak terkinine hükmedilmiş; bu karar Yargıtay 5.
Hukuk Dairesince 9/10/2013 tarihinde onanmış; onama ilamı taraflara tebliğ
edilmiş; taraflarca karar düzeltme yoluna gidilmemesi üzerine İlk Derece Mahkemesi
kararı 3/1/2014 tarihinde kesinleşmiştir.
9. Başvurucu lehine hükmedilen tazminatı tahsil edebilmek
amacıyla Midyat İcra Dairesi nezdinde icra takibi başlatmıştır.
10. İlgili idare, Anayasa Mahkemesine sunduğu 17/1/2017 tarihli
dilekçesi ekinde yer verdiği makbuz ile söz konusu borcun 8/2/2016 tarihinde
ödendiğini beyan etmiştir.
11. Başvurucu, Anayasa Mahkemesine sunduğu 12/1/2017 ve 3/4/2017
tarihli dilekçeleri ile söz konusu tazminata kamu alacaklarına uygulanan en
yüksek faiz oranının uygulanması nedeniyle hâlen 76.893,01 TL faiz alacağının
bulunduğunu, bu miktar nedeniyle ilgili idarenin icra mahkemesi nezdinde
şikâyet yoluna gittiğini ancak Midyat İcra Hukuk Mahkemesinin 16/3/2017 tarihli
kararı ile şikâyeti reddettiğini ifade etmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 8/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkı
ve Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İdddia
13. Başvurucu; ilgili idare aleyhine verilmiş, ekonomik değere
ilişkin ve icra edilebilir yargı kararının uzun süre icra edilmemesi nedeniyle
mahkemeye erişim hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
15. Kamu kurum ve kuruluşları aleyhine verilmiş, icra edilebilir
bir yargı kararının hiç icra edilmemesi ya da icranın makul süre içinde
yapılmaması, kararın verildiği yargılamada sağlanmış olan mahkemeye erişim
hakkı dâhil adil yargılanma hakkı güvencelerini anlamsız hâle getirir. Dolayısıyla
böyle bir durum mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurur (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No:
2013/711, 3/4/2014, §§ 37-54).
16. Öte yandan mahkeme kararına dayanan icra edilebilir bir
alacak, mülkiyet hakkı kapsamında korunan ekonomik bir değer ifade eder. Kamu
kurum ve kuruluşları aleyhine hükmedilmiş böyle bir alacağın hiç ödenmemesi ya
da ödenmesinin uzun sürmesi suretiyle oluşan belirsizlik, mülkiyet hakkının
ihlaline neden olur (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, §§ 55-75).
17. Somut olayda her ne kadar ilgili idare söz konusu borcun
ödendiğini beyan etse de (bkz. § 11) yerleşik Yargıtay içtihatlarında da kabul
görmüş (Nejat Sakaoğlu, B. No:
2013/9403, 14/10/2015, §§ 24, 25 ) kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan
tazminat davalarında, mahkemelerce tazminata hükmedilmesi hâlinde kararın
kesinleşme tarihinden itibaren bu tazminat tutarlarına kamu alacaklarına
uygulanan en yüksek oranın uygulanması gereğinden kaynaklanan faiz alacağının
hâlen başvurucuya ödenmediği anlaşılmaktadır.
18. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararları dikkate alındığında somut olayda yukarıda belirtilen
nitelikteki yargı kararının 3 yıl 3 ayı aşan bir süre geçtikten sonra kısmen
icra edilmiş olması nedeniyle mahkemeye erişim hakkı ile mülkiyet hakkının
ihlal edildiği sonucuna varmak gerekir.
19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan mahkemeye erişim hakkı ile Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
1. Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu, taşınmazına kamulaştırma usulüne uyulmadan el
atıldığını belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası gereği başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise
ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuru
yapılması gerekir.
22. Somut olayda başvurucunun Midyat 2. Asliye Hukuk
Mahkemesinde açtığı kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davasına
ilişkin verilen kararın temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 5. Hukuk Dairesince
9/10/2013 tarihinde onandığı, onama ilamının taraflara tebliğ edildiği,
tarafların karar düzeltme yoluna gitmediğinin anlaşılması üzerine İlk Derece
Mahkemesi kararının 3/1/2014 tarihinde kesinleştiği (bkz. § 8), bu durumda
incelenen şikâyet için otuz günlük süre geçtikten sonra 29/9/2014 tarihinde
başvuru yapıldığı anlaşılmıştır.
23. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Mahkeme Kararının Kesinleşmesinden İtibaren
Taşınmazın Değerinde Meydana Gelen Artıştan Mahrum Kalındığına İlişkin İddia
24. Başvurucu; lehine tazminata hükmeden Mahkeme kararının
kesinleşmesinden itibaren söz konusu taşınmazın değerinde artış
gerçekleştiğini, kararının kesinleşmesinden sonra lehine hükmedilen tazminatı
tahsil edemediği gibi belirttiği değer artışından da mahrum kaldığını ifade
ederek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Bir anayasal hak ihlali iddiasının Anayasa Mahkemesinin konu
bakımından yetkisi dâhilinde olabilmesi için başvurucu tarafından dayanılan
hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olması ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu
protokoller kapsamında yer alması, ayrıca başvurucunun ihlal iddiasına temel
alınan hakkın kapsamına giren korunmaya değer bir menfaatinin bulunması gerekir
(Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351,
18/9/2013, § 31).
26. Anayasa’nın 35. maddesi kapsamındaki hakkının ihlal
edildiğini ileri süren başvurucu, böyle bir hakkın varlığını kanıtlamak
zorundadır. Bu nedenle öncelikle başvurucunun, Anayasa’nın 35. maddesi uyarınca
korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı
noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013,§
26).
27. Başvuru konusu olayda başvurucuya ait olan taşınmaza
kamulaştırmasız olarak el atılmasından kaynaklanan bir tazminat davası söz
konusudur. Yargılama sonunda temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen 12/9/2012
tarihli karar ile başvurucu lehine tazminata hükmedilmekle birlikte taşınmazın
tapu kaydının iptaline ve yol olarak terkinine karar verilmiştir (bkz. § 9).
Dolayısıyla ilgili taşınmaz İlk Derece Mahkemesinin kararı ile başvurucunun
mülkü olmaktan çıktığından taşınmazın değerinde sonradan meydana gelen artışın
başvurucu yönünden Anayasa'nın 35. maddesi kapsamına giren korunmaya değer bir
menfaat oluşturmadığı sonucuna varılmaktadır.
28. Ayrıca uyuşmazlık konusu taşınmaz üzerinde İlk Derece
Mahkemesi kararından itibaren mülkiyet hakkı bulunmayan başvurucunun değer
artışından yararlanamadığına ilişkin şikâyetinin yürürlükteki kanun hükümleri
veya konuyla ilgili yargı içtihatları tarafından desteklenmediği ve mülkiyet
hakkı kapsamında meşru beklenti olarak nitelendirmeye yetecek somutlukta
olmadığı da anlaşılmaktadır (Arzu Batmaz, B. No: 2013/7915, 16/9/2015, § 47).
29. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
30. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
31. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
32. Somut olayda mahkemeye erişim hakkı ile mülkiyet hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
33. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 8.400 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
34. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Ayrıca yargı kararının mümkün olan en kısa sürede icra
edilmesi ve böylece hukuk devleti ilkesi ile adalete olan güvenin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi için ihlal kararının bir örneğinin ilgili
idareye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1.Mahkemeye erişim hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Kamulaştırmasız el atma nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren taşınmazın
değerinde meydana gelen artıştan mahrum kalınmasından dolayı mülkiyet hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkı ile Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin yargı kararının en kısa sürede icra
edilmesi için Karayolları Genel Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 8.400 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.