İKİNCİ
BÖLÜM
KARAR
Başkan : Engin
YILDIRIM
Üyeler : Serdar
ÖZGÜLDÜR
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
Recep
KÖMÜRCÜ
Recai
AKYEL
Raportör : Murat İlter
DEVECİ
Başvurucu : Ayşe
EŞLİK
Vekili :
Av. Murat Nebi AYHAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru,
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının tefhim edilmesinden sonra
verilen itiraz dilekçesi üzerine gerekçeli karar tebliğ edilmeden dosyanın
itirazının incelenmek için yetkili mahkemeye gönderilmesi ve ayrıntılı itiraz
dilekçesi verme imkânı sağlanmadan itirazın incelenmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2.
Başvuru 13/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
3.
Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden
sonra Komisyona sunulmuştur.
4.
Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
5.
Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru
belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiş;
Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY
VE OLGULAR
7. Başvuru
formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Kadıköy
Cumhuriyet Başsavcılığının 8/5/2012 tarihli iddianamesiyle 19/3/1969 tarihli ve
1136 sayılı Avukatlık Kanunu'na muhalefet suçunu işlediği iddiasıyla başvurucu
hakkında kamu davası açılmıştır.
9. Yargılamayı
yürüten İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi 30/6/2014 tarihinde
başvurucunun isnat edilen suçtan mahkûmiyetine hükmetmiş, sonrasında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı vermiştir. Tefhim edilen kararda
gerekçeye yer verilmemiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı ise şöyledir:
"...3-Sanık Y. T.'ın, olay
tarihinde sanık Ayşe Eşlik'in soruşturma ve kovuşturma aşamasında beyanı
saptanan bir kısım tanık avukat ile aynı büroda bulunduğu, kendi beyanına göre
hukuk hizmetleri dışında danışmanlık hizmeti yürüttüğü belirtilmektedir. Sanık
Y. Kartal 1 Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2005/381 esas, 2005/421 karar sayılı ilamı
ile sahte avukatlık yaptığı gerekçesiyle mahkum edilmiştir.
4-Yukarıda yer verilen beyanlara
göre sanık Y. kendisini avukat olarak ve Ö. Ö. kimliği ile
tanıtmaktadır.(Tanıklar C. B., H. Y., S. A. ve diğerleri). Sanık sahte
avukatlık yaptığına ilişkin mahkumiyet hükmünün infazı sırasında cezaevinden
firar etmiş ve Halk Caddesi No: 35 Kat: 2 D: 4 Üsküdar / İstanbul adresinde
Modern Grup Hukuk - Danışmanlık isminde iş yeri açmıştır.
...
7-Sınırlı Sorumlu Dalgıçkent Konut
Yapı Kooperatifinin yönetim kurulu başkanı ve başkan yardımcısı olan S. Ü. ve
İ. Y.'ın beyanlarının aksune bir kısım kooperatif üyesinin beyanlarına göre
sitenin genel kurul toplantısında dahi sanık Y.'ın kendisinden avukat olarak
söz ettiği analışlamkadır. Mahkememizce alınan ve İ. B. tarafından düzenlenen
bilirkişi raporuda bu beyanları doğrulamaktadır. Bilinen diğer bir husus bu
aşamada sanık Ayşe Eşlik'te aynı ortamda bulunmaktadır ve kayıtlara ve tanık
beyanlarına göre sanık Y.'ın avukat olmadığına dair hiç bir beyanı
bulunmamaktadır.
8- Katılanlar N. ile A. İ. O.'ın
aşamalarda uyumlu beyanları dikkate alındığında sanığın kendisini avukat olarak
tanıtarak Modern Hukuk Bürosu adına iş aldığı ve sanık Ayşe Eşlik'in bu şekilde
kazanç sağladığı anlaşılmaktadır. Katılan N. O.' ınkira alacağı ile ilgili
davayı 14/04/2009 tarih ve 4083 numaralı vekaletname ile Modern Hukuk
Avukatları Ayşe Eşlik, A. B. ve A. Y.'a verilmesini sanık Y. sağlamıştır.
Ayrıca yukarıda yer verilen pek çok kanıta göresanığın, sanık Ayşe Eşlik ile
birlikte 03/06/2009 tarihli Dalgıçkent Sitesi İş Merkezinde yapılan toplantıya
katıldığı ve yinekendisini Avukat Ö. Ö. olarak tanıtttiği, kooperatifin hukuk
danışmanı olduğunu beyan ettiği anlaşılmaktadır.
9-Tüm bu kanıtlar dikkate
alındığında ;
Halk Caddesi No: 35 Kat: 2 D: 4
Üsküdar / İstanbul adresinde Modern Grup Hukuk - Danışmanlık isminde iş yerini
sanık Y. T.'ın açtığı, sanığın öncesinde sahte avukatlık yapması nedeniyle
kesinleşmiş mahkumiyetinin bulunduğu, sanığın kendisini Ö. Ö. ismi ile ve
avukat olarak tanıttığı, sanığın aynı adreste 26/05/2008 tarihinde sanığınS. T.
veC. B. ile birlikte Modern Danışmanlık Limited şirketi kurmuş ise de fiili idaresinin
sadece sanık Y. T.'da bulunduğu, bu şekilde sanığın kendisini avukattanıtarak;
Sınırlı Sorumlu Dalgıçkent Konut Yapı Kooperatifinin hukuki danışmanlık
işlemleri ile katılan N. O.' ınkira alacağı ile ilgili davanın Modern hukuk
firmasınca takibini sağladığı, diğer sanıkların aksine 03/06/2009 tarihli
Dalgıçkent Sitesi İş Merkezinde yapılan toplantıya katılan sanık Ayşe Eşlik'in
bu olgudan haberdar olduğu, Bu sayede;
-S. Ü. ve Y. İ.’in Üsküdar 3.
Noterliğinde düzenlettirdikleri 09/03/2009 tarih ve 8951 yevmiye sayılı
vekaletname ile adı geçen kooperatifin vekilliğini üstlendiği ,
-K. N. O.' ınkira alacağı ile ilgili
davaya ilişkin olarak 14/04/2009 tarih ve 4083 numaralı vekaletname ileAytaç
Bahçeevli ve Abbas Yalçın'a ile birliktevekalet görevini üstlendiği sonucuna
varılmıştır.
Hukuksal değerlendirme
10-Sanık Ayşe Eşlik hakkında görevi
kötüye kullanma ... suçlarından cezalandırılması... istemi ile kamu davası
açılmıştır.
...
23.01.2008 tarih ve 5728 Sayılı
Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Ve Diğer Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 562. maddesi ile CMK.nun 231.
maddesinin beşinci fıkrasında yer alan bir yıl ibaresi iki yıl olarak, ondördüncü
fıkrası da bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin
hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp
kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanamaz şeklinde
değiştirilmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi
için;sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,mahkemece,
sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde
bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, suçun
işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki
hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, sanığın bu kurumun
uygulanmaması yönünde talebinin bulunmaması gerekir.Yasanın aradığı anlamda
zararın bulunmaması,sabıkasız kişiliği, suç işlemekten kaçınacağı kanaati,
sanık Ayşe Eşlik'in aksi yönde talebinin bulunmaması dikkate alınarak hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına hükmedilmiştir..."
10.
Başvurucu müdafii karara itiraz ettiğine ilişkin 1/7/2014 tarihli
dilekçesini2/7/2014 tarihinde vermiş ve gerekçeli itiraz dilekçesini gerekçeli
kararın tebliğinden sonra vereceğinibildirmiştir.
11. Gerekçeli karar başvurucu müdafiine
tebliğ edilmemiş ve itiraz hususunda karar verilmek üzere dosya 8/9/2014
tarihinde İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.
12. İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza
Mahkemesi 8/9/2014 tarihinde itirazı reddetmiştir. Kararın ilgili kısmı
şöyledir:
"İstanbul Anadolu 5.Ağır Ceza
Mahkemesinin 30/6/2014 tarih ve 2012/334 Esas 2014/269 sayılıkararındaki
gerekçe yerinden görüldüğünden sanığın İtirazın Reddine.... karar
verildi."
13. Başvurucu 13/10/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 268. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz,
kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci Maddeye göre ilgililerin kararı
öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe
veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle
yapılır..."
15. 5271 sayılı Kanun'un 273.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"İstinaf istemi, hükmün açıklanmasından itibaren
yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine
bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır..."
16. 5271 sayılı Kanun'un 275.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hüküm, istinaf yoluna başvuran Cumhuriyet
savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa; hükme karşı
istinaf yoluna başvurulduğunun mahkemece öğrenilmesinden itibaren gerekçe, yedi
gün içinde tebliğ edilir."
17. 5271 sayılı Kanun'un 291.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Temyiz istemi, hükmün
açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe
verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle
yapılır..."
18. 5271 sayılı Kanun'un 293.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hüküm, temyiz eden Cumhuriyet
savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa; hükmün temyiz
edildiğinin bölge adliye mahkemesince öğrenilmesinden itibaren gerekçe, yedi
gün içinde tebliğ edilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 21/6/2017 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, gerekçeli kararın
kendisine tebliğ edilmediğini, ayrıntılı itiraz dilekçesi vermeden HAGB
kararına yaptığı itirazın incelenerek reddedildiğini ileri sürmüş; ihlale neden
kararların iptalini isteyip maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
21. Gerekçeli kararın tebliğ edilmemesi nedeniyle
itiraz nedenlerinin fiilen ilgili yargı merciine ulaştırılamamasına ilişkin
başvurunun, savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma ve mahkemeye
erişim hakları kapsamındaincelenmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Anayasa Mahkemesi, Ali Gürsoy (B.
No:2012/833, 26/3/2013) başvurusunda HAGB kararının niteliği üzerinde durmuş; denetim
süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasıyla veya
bu süre içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmemesi hâlinde verilecek düşme
kararıyla yargılamanın nihai olarak sona ereceği, hüküm niteliği olan bu
kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği ve esasa ilişkin itirazların bu
aşamada ileri sürülebileceği gerekçesiyle HAGB kararına yönelik esasa ilişkin
şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar vermiştir.
23. Başvurucu, gerekçeli kararın kendisine tebliğ
edilmediğini ve ayrıntılı itiraz dilekçesi vermeden HAGB kararına yaptığı
itirazın incelendiğini ileri sürdüğünden söz konusu itirazların kasıtlı yeni
bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanması veya bu süre içinde kasıtlı yeni
bir suç işlenmemesi hâlinde verilecek düşme kararı sonrasında yapılacak kanun
yolu başvurusunda dile getirilmesine imkân yoktur. Bu nedenle başvurucunun
şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul
edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Dolayısıyla
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
24. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
25. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes
"savunma" ve "adil yargılanma" hakkına sahiptir. Savunma
hakkının sağladığı “güvenceler”, esasen adil yargılanma hakkı içinde yer
almaktadır. Savunma hakkı, hukuk devleti ilkesinin gereklerinden ve adil
yargılanma hakkının önemli güvencelerinden biri olması nedeniyle Anayasa'nın
36. maddesinde ayrıca ifade edilmiştir.
26. Ceza yargılamasında savunma hakkının güvence
altına alınması, demokratik toplumun temel ilkelerindendir (Erol Aydeğer,
B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 32).
27. Suç isnadı altındaki kişiye savunma hakkının
şeklen değil gerçek anlamda sağlanması gerekir. Bunun için suç isnadı altındaki
kişi, savunma için yeterli imkâna yani gerekli zaman ve kolaylıklara sahip
olmalıdır.Bu itibarla anılan güvencenin adil yargılanma hakkının kapsam ve
içeriğine dâhil ve bu hakkın doğal sonucu olduğu ortaya çıkmaktadır. Diğer
yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine
ilişkin gerekçede, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerce de güvence altına
alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır.
Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme)6. maddesinin (3)
numaralı fıkrasının (b) bendinde, bir suç ile itham edilen herkesin savunmasını
hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı düzenlenmiştir (Ufuk
Rifat Çobanoğlu, B. No: 2014/6971, 1/2/2017, § 37).
28. Anayasa Mahkemesi de savunma için gerekli zaman
ve kolaylıklara sahip olma hakkının, Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen
“adil yargılanma” kavramı dışında “meşru vasıta ve yollardan yararlanmak”
kavramının da kapsamında olduğunubelirtmiştir (AYM, E.1992/8, K.1992/39,
16/6/1992).
29. "Gerekli zaman"a ve "gerekli
kolaylıklar"a sahip olma hakları, uygulamada çoğunlukla iç içe geçmiş
durumdadır. İstisnai bazı durumlarda savunma için gerekli imkânlar sağlandığı
hâlde gerekli zaman verilmemiş olabilir.
30. Suç isnadı altında bulunan kişiye, Anayasa'nın
36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkına uygun bir şekilde
savunmasını hazırlayıp mahkeme önünde dile getirebilmesi ve böylece
yargılamaların sonucunu etkileyebilmesi için gerekli zamanın verilmesi gerekir.
Gerekli zaman verilmeyen şüphelinin/sanığın hakkındaki isnatları değerlendirip
bunlara karşı savunma ve delil araştırması yapması mümkün değildir.Dolayısıyla
savunma için gerekli zamana sahip olma, kişiyi acele yapılan yargılamalara
karşı korumaktadır (Ufuk Rifat Çobanoğlu, § 40).
31. Savunma için "gerekli kolaylık"
kavramı ise şüpheliye/sanığa savunma için yardımcı olacak veya olabilecek
zorunlu olan imkânları ifade etmekte ve "silahların eşitliği"ni
sağlamayı amaçlamaktadır. Suç isnadı altındaki kişiye sağlanması zorunlu
kolaylıklar, savunma için "gerekli" olanlardır. Bu kolaylıklardan
biri, kişinin savunmasını planlayarak mahkeme önünde en uygun ve etkili şekilde
yapılabilmesini mümkün kılacak bilgilere ulaşmasına ve böylece yargılamanın
sonucunu etkileyebilmesine imkân verilmesidir. Kişinin beraat etmesini veya
cezasının azaltılmasını sağlayabilecek delil niteliğindeki belgelere erişimine
ve müdafiiyle görüşmesine izin verilmesi, gerekçeli kararın tebliğ edilmesi ve
yargılama esnasında esaslı değişikliklerden haberdar edilmesi sağlanacak diğer
kolaylıklardır. Bu hak yönünden de somut olayın özelliklerinin belirleyiciliği
büyük öneme sahiptir. Değerlendirme, yargılamanın bütünlüğü gözetilerek
yapılmalıdır (Ufuk Rifat Çobanoğlu, § 45).
32. Savunma için gerekli kolaylıklara sahip olma
hakkı mutlak değildir. İstisnai hâllerde hakkın sınırlandırılması mümkündür.
Özellikle üçüncü şahısların temel haklarını korumak, kamu menfaatini gözetmek
veya adli makamların soruşturma yaparken başvurdukları yöntemleri güvence
altına almak gibi amaçlarla bu tedbirlere başvurulmasının zorunlu olduğuna
kanaat getirildikten sonra soruşturma evresinde bazı delillere erişim yönünden
kısıtlama getirilebilir. Ancak sanığın dava dosyasına erişimine getirilecek
kısıtlamanın duruşma öncesinde delillerin sanığa ulaştırılmasını ve kovuşturma
evresinde sanığın müdafii aracılığıyla deliller üzerine görüş sunmasını
engellememesi gerekir. Bu bakımdan Anayasa Mahkemesi; kısıtlamaya yönelik bu
tür tedbirlerin uygulanmasına ilişkin kararlarda silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkelerinin gözetilip gözetilmediğini, savunmanın
menfaatlerinin korunması için yeterli güvenceler sağlanıp sağlanmadığını
inceler (Ufuk Rifat Çobanoğlu, § 46).
33. Bireysel başvuru incelemelerinde de ölçü norm,
Anayasa'dır; kanuna uygunluk denetimi yapılmamaktadır. Bu nedenle kanunlarda
belirtilen sürelere uyulmaması tek başına Anayasa'ya aykırılık sonucunu
doğurmaz. Verilen sürenin ve sağlanan kolaylıkların Anayasa'nın 36. maddesi
açısından yeterli/gerekli olup olmadığının değerlendirilmesinde yargılamanın
bütünlüğü içinde somut davanın kendine özgü koşulları dikkate alınmalıdır(Ufuk
Rifat Çobanoğlu, § 49).
34. Anayasa'da
adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve
içeriğinin Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No:
2012/1049, 26/3/2013, § 22).
35. Sözleşme’nin
6. maddesi mahkemeye başvurma hakkını açıkça düzenlenmemekle beraber mahkemeye
başvurma hakkının hukukun temel prensibi olduğu, mahkemeye başvurma hakkı olmaksızın
hakkaniyete uygun, aleni bir yargılamadan söz edilemeyeceği ve adil yargılanma
hakkının içerdiği güvencelerden yararlanmanın olanaksız hâle geleceği Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından kabul edilmektedir (Golder/Birleşik
Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 35).
36.Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme
önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791,
7/11/2013, § 52). AİHM, mahkemeye etkili erişim hakkını “hukukun üstünlüğü”
ilkesinin temel unsurlarından biri olarak kabul etmekte ve mahkemeye etkili
erişim hakkının, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını
ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili
fırsatlara sahip olmasını gerektirdiğini ifade etmektedir. Bu sebeple hukuki
belirsizliklerin ya da uygulamadaki belirsizliklerin tarafların mahkemeye
erişimine zarar verdiği durumlarda bu hakkın ihlal edildiğine karar
verilmektedir (Geffre/Fransa, B. No: 51307/99, 23/1/2003, § 34).
37. Mahkemeye erişim hakkı somut ve etkili
olmalıdır. Erişim hakkının etkili olabilmesi için bireyin, haklarına müdahale
eden bir işleme itiraz etmek üzere açık ve somut bir fırsata sahip olması
gerekir (Ünsal Karabulut, B. No: 2014/12045, 17/11/2016, § 26).
38. Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece
mahkemesine dava açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz
gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere etkili bir
şekilde başvurma hakkını da içerir (Ünsal Karabulut, § 27).
39. Bunun yanında davanın taraflarınagerekçeli
mahkeme kararının usulüne uygun olarak bildirilmesi ve tarafların bu gerekçeye
göre ayrıntılı itiraz nedenlerini bildirerekkanun yoluna başvurma hakkını
kullanmaları, kanun yolunun etkili bir şekilde kullanılması ve bu suretle de
hakkaniyete uygun yargılamanın sağlanması açısından zorunludur. Nitekim bu
amaçla 5271 sayılı Kanun'un 273. maddesinin (1) numaralı fıkrasında istinaf
kanun yoluna, 291. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise temyiz kanun yoluna
başvurma süresinin hükmün açıklanmasından itibaren başlayacağı belirtilmişken
aynı Kanun'un 275. maddesinin (2) numaralı fıkrası ve 293. maddesinin (2)
numaralı fıkrasıyla, hükmün gerekçesiyle birlikte açıklanmaması hâlinde istinaf
ve temyiz kanun yollarına başvurulduğunun öğrenilmesinden itibaren yedi gün
içinde gerekçenin tebliğ edilmesi zorunluluğu getirilmiştir.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
40. Somut olayda Mahkeme, kısa kararı başvurucuya
ve başvurucu müdafiine tefhim etmiştir ancak kısa kararda, mahkûmiyet hükmünün
ve HAGB kararı verilmesinin gerekçesini gösterir herhangi bir açıklama
yapılmamıştır.
41. Başvurucu müdafii, tefhimle başlayan yedi
günlük itirazsüresi içinde verdiği 1/7/2014 tarihli dilekçe ile karara itiraz
etmiş ve gerekçeli kararının kendisine tebliği ile birlikte Mahkeme kararına
ilişkin gerekçeli itiraz nedenlerini bildireceğini belirtmiştir (bkz. § 10).
Buna karşın gerekçeli karar başvurucuya tebliğ edilmeden dosya 8/9/2014
tarihinde İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiş ve başvurucuya
gerekçeye itiraz etme fırsatı tanınmadan itiraz, İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza
Mahkemesince reddedilmiştir.
42.Karar veya hükmün gerekçesiyle birlikte
açıklanmaması durumunda kanun yoluna başvuru süresi tefhimle başlayan kişinin
gerekçesini bilmediği karar veya hükme karşı kanun yoluna başvuru hakkını
gereği gibi kullandığı söylenemeyeceği gibi kanun yoluna başvurma nedenlerini
bilmeyen kanun yolu merciinin de kanun yolu incelemesini sağlıklı bir şekilde
yaptığı söylenemez (Temyiz kanun yolu için varılan aynı sonuca ilişkin karar
için bkz. Vesim Parlak, B. No: 2012/1034,20/3/2014).
43. Yukarıda açıklanan tespitler ışığında başvuruya
konu davada, başvurucunun Mahkeme tarafından 30/6/2014 tarihli celsede
gerekçesi açıklanmadan tefhim edilen kısa karar üzerine yedi günlük itiraz
süresi içinde verdiği dilekçeyle yaptığı itiraz başvurusunda gerekçeli karar
tebliğ edilmeden dosyanın İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinegönderildiği
ve başvurucunun Mahkemenin gerekçesini bilmediği için itiraz nedenlerini
sunamadığı anlaşılmış; başvurucuya savunma için gerekli kolaylıklar ve itiraz
hakkını etkili bir şekilde kullanma imkânı sağlanmadan yargılamanın
sonuçlandırılması nedeniyle savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip
olma ve mahkemeye erişim haklarına uyumlu bir yargılamanın yapılmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
44.Belirtilen nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara
sahip olma ve mahkemeye erişimhaklarının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
45.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin
(1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir ...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
46. Başvurucu, ihlale neden olan kararların iptalini
isteyip maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
47.Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan
savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma ve mahkemeye erişim haklarının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
48. Savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip
olma ve mahkemeye erişimhaklarının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması
içinbaşvurucuya gerekçeli kararın tebliğ edilerek ayrıntılı itirazlarını
sunabilmesi için imkân tanınmasından sonra yeniden itiraz incelemesinin
yapılmasının sağlanması amacıyla İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesine
gönderilmek üzere İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesinegönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
49. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama kararı verildiğinden başvurucunun tazminat talebinin reddine
karar verilmiştir.
50. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL
harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2006,10 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir..
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın36. maddesinde güvence altına alınan
savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma ve mahkemeye erişim
haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin savunma için gerekli zaman
ve kolaylıklara sahip olma ve mahkemeye erişim haklarının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için başvurucuya gerekçeli kararın tebliğ edilerek
ayrıntılı itirazlarını sunabilmesi için imkân tanınmasından sonra yeniden
itiraz incelemesinin yapılmasının sağlanması amacıyla İstanbul Anadolu 6. Ağır
Ceza Mahkemesine gönderilmek üzereİstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesine
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E.206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden
oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 21/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.