TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ ZEKİ IRMAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/15990)
|
|
Karar Tarihi: 16/2/2017
|
R.G. Tarih ve Sayı: 21/4/2017-30045
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Aydın ŞİMŞEK
|
Başvurucu
|
:
|
Ali Zeki
IRMAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Dursun
KÜÇÜK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ceza mahkemesince verilen yakalama kararı ve
çıkartılan kırmızı bülten uyarınca başvurucunun bir başka ülkede yakalanması ve
hâkim önüne çıkarılmaksızın tutuklanması, Türkiye'ye iade edilinceye kadar
geçen tutukluluğun iki ülke arasındaki sözleşmeye aykırı şekilde uzun olması ve
buna rağmen mahkemece serbest bırakma taleplerinin kabul edilmemesi, bu sürecin
bir bölümünde tutmanın bir mahkeme kararı olmaksızın gerçekleşmesi nedenleriyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1965 doğumlu olup Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığının yanı sıra beyanına göre Hollanda vatandaşıdır.
10. Başvurucu uyuşturucu madde ticareti suçuna ilişkin yürütülen
bir soruşturma kapsamında 9/12/2005 tarihinde yakalanmış ve 11/12/2005
tarihinde polis görevlilerine ifade vermiştir.
11. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 13/12/2005 tarihinde
başvurucunun ifadesini almıştır. Başvurucu müdafii
tarafından sunulan belgelerden anlaşıldığına göre başvurucu bu ifade işleminden
sonra serbest bırakılmıştır.
12. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK mülga 250. madde
ile görevli) 23/12/2005 tarihli iddianamesiyle başvurucunun örgüt faaliyeti
çerçevesinde uyuşturucu (eroin) ticareti yapma ve bu amaçla kurulan örgüte üye
olma suçlarından cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesine kamu
davası açılmıştır. İddianamede başvurucu ile birlikte toplam sekiz sanığın
cezalandırılması talep edilmiştir.
13. Davaya bakan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK mülga
250. madde ile görevli) 5/4/2006 tarihinde başvurucu hakkında yakalama emri
çıkarılmasına karar vermiştir.
14. Mahkeme 16/4/2008 tarihinde, başvurucunun yargılama
aşamasında savunmasının alınamamış olduğunu belirterek hakkındaki davanın
(E.2005/256 sayılı dosyadan) tefrik edilerek yeni bir esasa kaydına karar
vermiştir. Mahkemenin aynı tarihte diğer sanıklar hakkında hüküm tesis ettiği
görülmektedir.
15. Başvurucu hakkındaki yargılamaya aynı Mahkemenin E.2008/239
sayılı dosyası üzerinden devam olunmuştur. Mahkeme, yargılama boyunca başvurucu
hakkında çıkarılan yakalama emrinin infaz edilmesini beklemiştir.
16. Emniyet Genel Müdürlüğü 1/10/2013 tarihinde, başvurucunun
Hollanda'da ikamet ettiğini belirterek Mahkemeden başvurucunun kırmızı bültenle
arattırılıp arattırılamayacağını sormuştur.
17. Bunun üzerine Mahkeme 13/12/2013 tarihinde başvurucu
hakkında gıyabi tutuklama müzekkeresi çıkarmış ve kırmızı bülten formu
düzenlemiştir. Anılan form, bir kimse hakkında adli makamlar tarafından yakalama
müzekkeresi düzenlendiğinin Uluslararası Kriminal
Polis Teşkilatına (INTERPOL) üye ülkelere bildirilmesine ilişkindir.
18. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile CMK
mülga 250. madde ile görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması
üzerine dosya, İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiştir.
19. İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi 18/4/2014 tarihinde, davaya
bakma hususunda İstanbul Anadolu Ağır Ceza Mahkemelerinin yetkili olduğu
gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir. Mahkemece ayrıca başvurucu
hakkındaki yakalama emrinin devamına da karar verilmiştir.
20. Davanın görülmesine İstanbul Anadolu 8. Ağır Ceza
Mahkemesinde devam olunmuştur.
21. İçişleri Bakanlığının 7/5/2014 tarihli yazısına göre
başvurucu 4/5/2014 tarihinde Türkiye'ye iade edilmek üzere Fas Krallığı'nın Tetouan şehrinde tutuklanmıştır.
22. Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel
Müdürlüğü, 9/5/2014 tarihinde Mahkemeye yazı yazarak başvurucunun iadesi için
gerekli olan bir kısım belgenin hazırlanıp gönderilmesini talep etmiştir.
Mahkeme istem konusu belgeleri düzenleyerek 23/5/2014 tarihinde Bakanlığa
göndermiştir.
23. Başvurucunun müdafii 9/6/2014
tarihinde Mahkemeye başvurarak otuz yedi gündür Fas ülkesinde tutuklu bulunan
başvurucunun, ilgili ülkeyle yapılan sözleşme gereği kırk günden fazla
tutulamayacak olması nedeniyle serbest bırakılması için Bakanlık aracılığıyla
gerekli işlemlerin yapılmasına ya da başvurucu hakkındaki kırmızı bültenin
kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece 10/6/2014 tarihinde
talebin reddine karar verilmiştir. Mahkeme ret gerekçesi olarak isnat edilen
suçun önemine, iletişimin tespiti tutanakları ile ekspertiz raporlarına, suçun
tutuklama nedeni bulunduğu varsayılan katalog suçlardan olmasına, başvurucunun
iadesi bakımından talepnamenin gönderilmiş olmasına ve başvurucunun kaçmasına
dayanmıştır.
24. Başvurucu müdafii 12/6/2014
tarihinde karara itiraz etmiştir. İstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesi
23/6/2014 tarihli kararı ile tutuklama kararının İstanbul Anadolu 8. Ağır Ceza
Mahkemesince verilmediğini belirterek talebin tutuklama kararı veren Fas adli
makamlarına yapılması gerektiği, bu itibarla itiraza konu kararda usul ve
yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine
karar vermiştir.
25. Dışişleri Bakanlığı 17/7/2014 tarihinde, başvurucunun
Türkiye'ye iadesinin hukuki safhasının 2/7/2014 tarihinde sonuçlandığını ve
başvurucunun iade edilmesini gönüllü olarak kabul ettiğini Bakanlığa
bildirmiştir.
26. Başvurucu müdafii, Bakanlığa
başvurarak yargılama sırasında Cumhuriyet Savcısı tarafından hazırlanan
21/11/2007 tarihli mütalaa ile başvurucu yönünden beraat kararı verilmesinin
talep edildiğini, mütalaada hakkında beraat talep edilmeyen kişilerin de
yargılama sonunda beraat ettiklerini belirtmiş; 4/5/2014 tarihinden itibaren
Fas'ta tutuklu bulunan başvurucunun serbest bırakılması veya Mahkemece
durumunun yeniden değerlendirilmesi talebinde bulunmuştur.
27. Bunun üzerine Bakanlık 18/7/2014 tarihinde, Mahkemeye bir
yazı göndererek "sadece savunmanın
tespiti amacıyla aranan sanıklar hakkında CMK [Ceza Muhakemesi
Kanunu] 98 veya 94. maddeleri gereğince
yakalama emri çıkarılabileceği, şahsın savunmasının CMK 196/4. maddesi uyarınca
SEGBİS sistemi ile alınabileceği veya CMK 196/6. maddesi uyarınca savunmasının
uluslararası istinabe yoluyla alınabileceği ve şahsın iadesinin gerekli
olmadığı" hususlarını belirtmiş; başvurucu müdafiinin
iddialarının ciddiliği karşısında takdir Mahkemeye ait olmak üzere iade
talebinin bu şartlar altında devam edip etmediğine ilişkin bilgi verilmesini
istemiştir. Anılan yazıda Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi'nin (SEGBİS)
başvurucunun tutulu bulunduğu Fas Krallığı'nda veya ikamet ettiği Hollanda'da
kullanılmasının mümkün olup olmadığı hususunda herhangi bir açıklamaya yer
verilmemiştir.
28. Mahkeme 22/7/2014 tarihinde, başvurucunun iadesinin hukuki
safhasının tamamlandığını ve gönüllü olarak iadeyi kabul ettiğini belirterek
başvurucu hakkında düzenlenen kırmızı bültenin iptaline ve iade talebinden
vazgeçilmesine karar vermiştir.
29. Bakanlık 1/8/2014 tarihinde Mahkemeye yeniden bir yazı
göndererek iade işlemlerinin çoğu zaman adli ve idari safhalardan oluşan,
uzunca bir zamana yayılan karmaşık bir süreç olması nedeniyle bazı ülke hukuk
sistemlerinde sürecin kısaltılması amacıyla "basitleştirilmiş iade"
adı verilen, temelde iadesi talep olunan kişiye konuya ilişkin rızasının
sorulduğu, ilgili kişinin iade edilmeyi kabul etmesi hâlinde normal iade
sürecinin bazı safhalarının atlanarak işlemlerin kolaylaştırıldığı bir usulün
varlığı hakkında bilgi verdikten sonra Fas Krallığı makamlarının
"basitleştirilmiş iade" yoluna başvurduklarını bildirmiştir. Anılan
yazıda, kırmızı bültenin iptaline ve iade talebinden vazgeçilmesine karar
verilmesi hâlinde başvurucunun Fas Krallığı makamları tarafından Türkiye'ye
iade edilmeksizin serbest bırakılması ihtimalinin bulunduğu, bu nedenle
başvurucu hakkındaki kırmızı bültenin iptal edilmesi ve iade talebinden
vazgeçilmesi hususlarının bir kez de bu yönden değerlendirilerek teyit
edilmesine ihtiyaç duyulduğu ifade edilmiştir.
30. Mahkeme 4/8/2014 tarihinde
"[başvurucu hakkındaki] iade
talebinden vazgeçilmesine [ilişkin kararın] ... sanığın iadesinin hukuki safhasının ...
sonuçlandığı ve sanığın gönüllü olarak iadeyi kabul etmesi nedeniyle, kısa
sürede mahkememizde hazır edileceği düşüncesi [ile] ... verildiği ... iadenin sanık tarafından gönüllü
olarak kabulünün yine iade talebi ile mümkün olup basitleştirilmiş iade
kapsamında kaldığı ve iade talebinden vazgeçilmesi halinde Fas Krallığı
makamları tarafından ülkemize iade edilmeksizin serbest bırakılması ihtimali
olduğunun bildirildiği" gerekçesiyle kırmızı bültenin iptaline
ve iade talebinden vazgeçilmesine ilişkin ara kararında rücu edilmesine ve iade
işlemlerinin devamına karar vermiştir.
31. Başvurucu müdafii 4/8/2014
tarihinde anılan karara itiraz etmiştir. İstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza
Mahkemesinin 7/8/2014 tarihli kararı ile itirazın
kesin olarak reddine karar verilmiştir.
32. Başvurucu, itirazın reddi kararını 3/9/2014 tarihinde
öğrendiğini bildirmiştir.
33. Başvurucu 2/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
34. Başvurucu müdafii 18/9/2014
tarihli duruşmada, başvurucu hakkındaki kırmızı bültenin kaldırılmasını ve iade
kararından vazgeçilmesini talep emiştir. Mahkeme; başvurucuya isnat edilen
suçun yasada öngörülen (hapis) cezasının asgari haddinin beş yılın üzerinde
bulunduğunu, bu bakımdan istinabe yoluyla savunmasının alınamayacağını, savunmanın
bizzat mahkeme huzurunda alınması gerektiğini, başvurucunun uzun süredir
kaçtığını belirterek ve ayrıca delil durumu ile dosya kapsamına atıf yaparak
talebin reddine karar vermiştir.
35. Öte yandan Bakanlıkça 5/8/2014 tarihinde başvurucunun iadesine
ilişkin işlemlerin başlatıldığı, iadenin teyidinin ilgili mercilerce 6/8/2014
ve 16/8/2014 tarihlerinde Fas Krallığı yetkili makamlarından talep edildiği
anlaşılmıştır. İçişleri Bakanlığınca 7/11/2014 ve 9/12/2014 tarihlerinde, Fas
yetkili makamlarının iade sürecinin devam ettiğine ilişkin iki kez yazılı bilgi
sundukları bildirilmiştir. 10/12/2014 tarihinde Fas/Rabat Büyükelçiliğinde
başvurucunun müdafiine yetki verdiğine ilişkin bir
vekâletname düzenlenmiştir. İçişleri Bakanlığı iade talebini 25/12/2014
tarihinde bir kez daha yinelemiş, Fas Krallığı yetkili makamları iade sürecinin
devam ettiğini bildirmişlerdir.
36. Dışişleri Bakanlığı 15/1/2015 tarihinde, Fas Dışişleri ve
İşbirliği Bakanlığı tarafından iade sürecinin tamamlandığını; İçişleri Bakanlığı
ise 23/1/2015 tarihinde, başvurucunun 30/1/2015 tarihinde Fas Kasablanka şehrinden teslim alınacağını Bakanlığa
iletmişlerdir.
37. Bakanlık 26/1/2015 tarihinde, başvurucunun iade edilmesine
ilişkin talebin Fas adli makamlarınca kabul edildiğini ve 30/1/2015 tarihinde
başvurucunun uçakla İstanbul Atatürk Havalimanına getirileceğini İstanbul
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmiştir.
38. Başvurucu 31/1/2015 tarihinde İstanbul Anadolu 8. Ağır Ceza
Mahkemesinde hazır edilmiştir. Mahkeme, başvurucunun savunmasını müdafii huzurunda aldıktan sonra "uzun süre kaçmış bulunması, isnat edilen suçun önemi, Türkiye'de
sabit bir ikametgahının bulunmayışı ve isnat edilen suçun CMK nun 103 [100/3] maddesinde
sayılan katolog suçlardan olması, hakkında tevkifi gerektirir
kuvvetli suç şüphelerinin mevcut olması" gerekçesiyle
tutuklanmasına karar vermiştir.
39. Mahkemece 24/3/2015 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar
verilmiş, başvurucu aynı gün serbest bırakılmıştır.
40. Mahkeme 21/10/2015 tarihli kararla davayı sonuçlandırarak
başvurucunun uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan
on iki yıl hapis ve 60.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar
vermiştir. Gerekçeli kararda belirtildiğine göre başvurucu 5/5/2014 tarihinden
30/1/2015 tarihine kadar Fas Krallığı'nda tutuklu olarak hürriyetinden yoksun
bırakılmıştır.
41. Başvurucu kararı temyiz etmiş olup bireysel başvurunun
incelendiği tarih itibarıyla dava Yargıtayda temyiz
incelemesindedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
42. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Yakalanan kişinin mahkemeye götürülmesi"
kenar başlıklı 94. maddesi şöyledir:
"(1) Hâkim veya mahkeme tarafından
verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan
kişi, en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılır.
(2) Yakalanan kişi, en geç yirmi dört saat
içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde
yakalandığı yer adliyesinde, mevcut değil ise en yakın adliyede kurulu sesli ve
görüntülü iletişim sisteminin kullanılması suretiyle yetkili hâkim veya mahkeme
tarafından bu kişinin sorgusu yapılır veya ifadesi alınır."
43. 5271 sayılı Kanun'un
"Yakalama emri ve nedenleri" kenar başlıklı 98. maddesinin
(1), (3) ve (4) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) (Değişik: 25/5/2005 – 5353/10 md.) Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı
yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza
hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir. Ayrıca, tutuklama isteminin
reddi kararına itiraz halinde, itiraz mercii tarafından da yakalama emri
düzenlenebilir.
...
(3) Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında
yakalama emri re'sen veya Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine hâkim veya mahkeme tarafından düzenlenir.
(4) Yakalama emrinde, kişinin açık eşkâli,
bilindiğinde kimliği ve yüklenen suç ile yakalandığında nereye gönderileceği
gösterilir."
44. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama
nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümü
şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli
veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama
kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni
var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda
kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununda yer alan;
...
8. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve
ticareti (madde 188),
..."
45. 5271 sayılı Kanun'un
"Sanığın duruşmadan bağışık tutulması" kenar başlıklı 196.
maddesinin (2), (4) ve (6) numaralı fıkraları şöyledir:
"(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha
fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle
sorguya çekilebilir ...
...
(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın
aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle
sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu
yapılır.
...
(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen
duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma
açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir."
46. 5271 sayılı Kanun'un "Kaçağın
tanımı" kenar başlıklı 247. maddesinin (1), (3) ve (4) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Hakkındaki kovuşturmanın sonuçsuz
kalmasını sağlamak amacıyla yurt içinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan ve
bu nedenle mahkeme tarafından kendisine ulaşılamayan kişiye kaçak denir.
...
(3) Kaçak sanık hakkında kovuşturma
yapılabilir. Ancak, daha önce sorgusu yapılmamış ise, mahkûmiyet kararı
verilemez.
(4) Duruşma yapılan hâllerde kaçak sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir avukat
görevlendirilmesini ister."
47. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve
ticareti" kenar başlıklı 188. maddesinin (3) ve (4) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(3) Uyuşturucu veya
uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan,
satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan,
kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır.(1)(2) (Ek cümle: 18/6/2014 – 6545/66 md.)
Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması
hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az
olamaz.
(4) (Değişik: 27/3/2015-6638/11 md.) a) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen uyuşturucu veya
uyarıcı maddelerin eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid
ve türevleri veya bazmorfin olması,
...
hâlinde verilecek ceza yarı oranında
artırılır."
48. 29/3/1984 tarihli ve 2992 sayılı Adalet Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanun'un "Uluslararası
Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü" kenar başlıklı 13/A
maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler
Genel Müdürlüğünün görevleri, 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanun ile
5/5/1969 tarihli ve 1173 sayılı Kanunla Dışişleri Bakanlığına verilen görev ve
yetkiler saklı kalmak kaydıyla şunlardır:
...
c) Hukukî ve cezaî konularda uluslararası adlî
yardımlaşma; tebligat, istinabe, suçluların iadesi, hükümlülerin transferi,
kovuşturmaların aktarılması işlemlerini yapmak.
..."
49. Türkiye Cumhuriyeti ile Fas Krallığı arasında imzalanan
Cezai Konularda Adli Yardımlaşma ve Suçluların Geri Verilmesi Sözleşmesi'nin
(19/4/1990 tarihli ve 3639 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunmuş, buna
ilişkin Bakanlar Kurulunun 16/8/1990 tarihli kararı 7/10/1990 tarihli ve 20658
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.) "İade talebinin muhtevası ve iletilmesi" kenar
başlıklı 29. maddesi söyledir:
"1. İade talebi yazılı olarak ve
diplomatik yoldan yapılır.
2. İade talebine aşağıdaki belgeler eklenir:
a) Bir mahkumiyet kararının aslına uygun
örneği veya tevkif müzekkeresi veya talep eden Devlet mevzuatında öngörülmüş
usullere uygun aynı kuvvete sahip başka herhangi bir belge,
b) İade talebine konu olan fiilleri,
işlendikleri zaman ve yeri, niteliklerini ve ilgili kanun hükümlerini muhtevi
bir belge,
c) İstenen kimsenin mümkün mertebe ayrıntılı
eşkali, kimliğinin ve milliyetinin tesbitine yarayan
bilgiler."
50. Anılan Sözleşme'nin "Geçici
tutuklama" kenar başlıklı 32. maddesi söyledir:
"1. Acil durumlarda, talep eden Devletin
adli makamları, talep olunan şahsın, iade amacıyla, geçici olarak
tutuklanmasını isteyebilirler.
2. Geçici tutuklama talebi ile birlikte 29.
maddenin 2. fıkrasının (a) bendinde öngörülen belgelerden biri de düzenlenir .
Talep işlenen suç, maruz kalınan veya hükmedilen cezasının süresi, sucun
işlendiği zaman ve yer, imkan nisbetinde istenilen
şahsın kimliği hakkında bilgileri ihtiva eder.
3. Talep edilen Devletin adli makamlarına
posta yolu ile veya telgraf olarak veya yazılı herhangi bir yolla doğrudan
iletilir .
4. Eğer talep uygun görülürse, talep edilen
Devletin adli makamlarınca gereğine, kendi mevzuatına uygun olarak tevessül
olunur. Keyfiyetten, talep eden makama beklenmeden bilgi verilir .
5. 29. maddenin 2. fıkrasının (a) bendinde
Öngörülen belgelerden hiçbiri, talep edilen Devlete gönderilmediği takdirde,
tutuklamadan 30 gün sonra geçici tutuklamaya son verilebilir .
6. Geçici tutuklama, hiçbir suretle
tutuklamadan itibaren 40 günü geçemez.
7. Kişi her an geçici olarak serbest
bırakılabilir, ancak talep edilen Devlet talep edilen şahsın kaçmasını önlemek
için gerekli göreceği her türlü tedbiri alır.
8. Geçici olarak serbest bırakma, iade
talebinin bilahare ulaşması halinde tutuklamayı ve iadeyi engellemez."
51. Anılan Sözleşme'nin
"İadesi istenen kimsenin teslimi" kenar başlıklı 36.
maddesi söyledir:
1. Talep edilen Devlet, iade talebi konusundaki kararını, diplomatik
yoldan talep eden Devlete bildirir .
2. Talebin kısmen veya tamamen reddi halinde
nedeni bildirilir.
3. Talebin kabulü halinde talep eden Devlet,
iadesi istenen kimsenin teslimi için tarih ve yeri en uygun şekilde tesbit eder ve talep eden Devlete yeterince önceden haber
verir.
4. Bu maddenin 5. fıkrasında öngörülen hal
saklı kalmak kaydı ile, iadesi istenen kişi tesbit
edilen tarihte teslim alınmadığı takdirde, bu tarihten itibaren 30 günlük bir
sürenin sona ermesinden sonra serbest bırakılabilir. Bu şahıs herhalükarda 45 günlük bir sürenin sonunda serbest
bırakılır. Talep edilen Devlet aynı suçtan dolayı iadeyi reddedebilir.
5. İstisnai durumların iade olunacak kişinin
teslim edilmesini veya alınmasını engellemesi halinde ilgili Devlet diğerini 30
günlük sürenin bitiminden önce durumdan haberdar eder. Her iki Devlet, başka
bir tarih, gerekiyorsa başka bir yer hususunda mutabık kalırlar. Bu durumda
yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır."
52. 20/9/2011 tarihli ve 28060 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması
Hakkında Yönetmelik'in "Tanımlar ve kısaltmalar"
kenar başlıklı 3. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Bu Yönetmelikte geçen;
...
c) SEGBİS: UYAP Bilişim Sisteminde ses ve
görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği ve saklandığı
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemini,
...
ifade eder."
53. Aynı Yönetmelik'in "Uluslararası
karşılıklı adli yardımlaşma işlemlerinde kullanılması" kenar
başlıklı 11. maddesi şöyledir:
"(1) Uluslararası karşılıklı adli
yardımlaşma çerçevesinde SEGBİS kullanılabilir.
(2) Dinlemenin ne şekilde tertip edileceği ve
ücret konusu taraflar arasındaki mutabakatla sağlanır.
(3) SEGBİS ile adli yardımlaşma talepleri
sesli ve görüntülü iletişim tekniğinin uygulanması talebi örneği doldurularak
Bakanlık aracılığıyla gerçekleştirilir."
54. Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel
Müdürlüğünün 16/11/2011 tarihli ve "Suçluların
İadesi ve Hükümlü Nakli, Konularında Adli Makamlarımızca Dikkat Edilmesi
Gereken Hususlar" konulu Genelgesinin ilgili bölümleri
şöyledir:
"ÜLKEMİZİN TALEP EDEN DEVLET OLMASI:
4. İlgili sözleşme
hükümlerinin incelenmesinden sonra ... yabancı Devlet yetkili adli makamına
hitaben ... kovuşturma aşamasında ise mahkemesince düzenlenecek iade
talepnamesinde:
a. Fiilin işlendiği yer
ve zaman, müsnet fiilin nasıl ve hangi vasıtalar
kullanılarak işlendiği, fiilin ihlâl ettiği kanun hükmü veya hükümleri de
belirtilmek suretiyle hukuki tavsifi içine alacak şekilde iadeye esas suçun
ayrıntılı izahı,
b. Talepname tarihine
kadar gerçekleştirilen adli işlemlerin neler olduğu,
c. Durma ve kesilme
sebepleri de dikkate alınarak, dava veya ceza zamanaşımının sona ereceği tarih
(TCK’nın 66, 67, 68, 71 ve 72’nci maddeleri),
d. İadesi talep edilenin,
nüfusa kayıtlı olduğu yer de dâhil, açık kimlik bilgileri ve eşkâli,
e. Bulunduğu veya
oturduğu yabancı ülkedeki açık adresi,
f. Tutuklama kararını
veren mahkeme, tutuklama müzekkeresinin tarih ve sayısı (5271 sayılı CMK’nın 248/5, 100 ve 101’inci maddeleri),
...
h. İade talebine esas
sözleşmenin tam ismi,
Yer almalıdır.
...
ÜLKEMİZİN TALEP EDİLEN DEVLET OLMASI:
...
8. İade evrakının
alınmasından önceki aşama (geçici tutuklama):
a. Geri verme amacıyla
geçici tutuklama, uluslararası düzeyde aranan kişinin kaçmasını önlemek için
yakalanıp tutuklanmasından, iade evrakının iade talebinde bulunulan ülkenin
yetkili makamına ulaştırılmasına kadar olan safhadır. Bu safha, geri verme
sürecinin birinci aşamasını oluşturur.
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
55. Mahkemenin 16/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
56. Başvurucu, vatandaşı olduğu Hollanda'da yaşamasına rağmen
Mahkemece kaçtığının varsayılarak hakkında kırmızı bülten çıkarıldığını, bu
nedenle Fas'ta geçici olarak tutuklanmasına karar verildiğini, Fas Krallığı'nda
yakalanması ve geçici olarak tutuklanmasından sonra hâkim önüne çıkarılmadığını
ve iki ülke arasındaki sözleşmeye aykırı olarak kırk günden fazla hürriyetinden
yoksun bırakıldığını, Mahkemece 22/7/2014 tarihinde kırmızı bültenin
kaldırılmasına ve iadeden vazgeçilmesine karar verildiği hâlde bu kararın
31/7/2014 tarihine kadar uygulanmadığını, Bakanlığın 1/8/2014 tarihinde anılan
kararın değiştirilmesini istediğini, Mahkemenin 4/8/2014 tarihinde Bakanlığın
isteği doğrultusunda kırmızı bülten ve iade sürecinin devamına karar verdiğini,
böylece 22/7/2014 ile 4/8/2014 tarihleri arasında bir mahkeme kararı olmaksızın
hürriyetinden yoksun bırakıldığını belirterek Anayasa'nın 9., 38. ve 138.
maddelerinin yanı sıra adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği
haklarının; haberleşme, çalışma, yerleşme ve seyahat hürriyetleri ile eşitlik
ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
57. Bakanlık görüşünde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM)
kararlarına atıf yapılarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) taraf bir
devletin, ancak ihlalin o devletin egemenliğini kullandığı yerde gerçekleşmiş
olması hâlinde bir olaydan dolayı sorumlu tutulabileceği belirtilmiştir.
Bakanlığa göre AİHS'e taraf bir devlet, egemenlik
yetkisini kullanmadığı ya da etkili bir şekilde kontrol etmediği bir toprak
parçası üzerinde meydana gelen insan hakları ihlallerinden sorumlu olmaz.
58. Bakanlık, AİHM'in iade talebi
nedeniyle geçici tutuklama süresinin uzunluğuna ilişkin ihlal kararlarının
tümünde bu kararlara muhatap olan devletin kendisinden iade talebinde bulunulan
AİHS'e taraf devlet olduğunu, AİHS'in
hiçbir hükmünün taraf bir devletin üçüncü bir devlette geçirilen yargılama
öncesindeki tutma süresini dikkate alması için genel bir yükümlülük
yaratmadığını (Zandbergs/Letonya B. No: 71092/01, 20/12/2011, §
63), başvurucunun iadesi için Türk makamlarının diplomatik tüm yolları
işlettiklerini ifade etmektedir.
59. Bakanlık görüşünde ayrıca uluslararası adli yardımlaşma ve
suçluların iadesi işlemlerinin yerine getirilmesinde Bakanlığın merkezî makam
olarak görev yaptığı ve bu işlemlerin Bakanlık bünyesindeki Uluslararası Hukuk
ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü aracılığıyla yapıldığı, Mahkemenin kırmızı
bültenin ve iade talebinin devam etmesine ilişkin kararının Bakanlık
talimatıyla verilmesinin söz konusu olmadığı, burada yalnızca Mahkemeye
bilgilendirmede bulunulduğu ve yaşanan gelişmeler ışığında Mahkemeden
değerlendirmesinin sorulduğu belirtilmiştir.
60. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında Fas
Krallığı'ndaki tutukluluğun sebebinin Fas makamlarınca verilen kararlar
olmadığını, tutukluluğun Türkiye Cumhuriyeti makamları tarafından verilen
kararlardan kaynaklandığını, bir Türk vatandaşı olarak haklarının korunmasının
talep edilmesinin devletin sorumluluğunda olduğunu, Mahkemece verilen kırmızı
bültenin iptaline ve iade talebinden vazgeçilmesine ilişkin kararın Bakanlık
tarafından işleme konulmadığını ve Bakanlığın tavsiye/telkin niteliğindeki
yazısı üzerine Mahkemenin bu karardan döndüğünü, 4/8/2014 tarihinden sonra
Bakanlığın iade sürecini titiz bir şekilde takip etmesinin de ilgili yerlere
başvuruda bulunmaları üzerine gerçekleştiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
61. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci
cümlesi şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir."
62. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"(1) Herkes, Anayasada güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna
ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
63. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ve 6216 sayılı
Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa'da güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden AİHS ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu
protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini
iddia eden herkese Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı
tanınmıştır. Dolayısıyla belirtilen bu hak ve özgürlüklerin kamu gücünü
kullanan organlar tarafından ihlal edildiğine ilişkin iddialar bireysel başvuru
yoluyla ileri sürülebilir. 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesi kapsamında
başvurunun konusu kamu gücünün işlemleri, eylemleri ya da ihmalleridir.
"Kamu gücü"nü kullanan organlar ise başta
devlet tüzel kişiliği içinde yer alan yasama, yürütme ve yargı organları ve bu
organlara tabi olan merciler ile yerinden yönetim kuruluşlarıdır (Ali Kemal Renklioğlu,
B. No: 2012/171, 12/2/2013, § 15).
64. Anayasa'nın 148. ve 6216 sayılı Kanun'un 45. maddeleri
uyarınca işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle bireysel başvuruda bulunulan kamu
gücü faaliyeti, Türkiye Cumhuriyeti devletine ait veya onun adına kullanılmış
olmalıdır. Bu anlamda ancak Türkiye Cumhuriyeti devletinin kamu gücü kullanan
organlarına atfedilebilir şekilde gerçekleşmiş temel hak ve özgürlük ihlalleri
bireysel başvuru konusu olabilir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin, yabancı
devletlerin işlemleri aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceleme yetkisi
bulunmamaktadır (Ali Kemal Renklioğlu, § 17).
65. Somut olayda başvurucunun yargılandığı davada Mahkeme,
savunmanın alınamamış olması nedeniyle başvurucu hakkında yakalama emri
çıkarmıştır. Emniyet birimlerince başvurucunun Hollanda'da olduğunun
bildirilmesi üzerine Mahkeme 13/12/2013 tarihinde gıyabi tutuklama kararı
vermiş, ayrıca "kırmızı bülten" formu düzenlemiştir. Başvurucu,
gıyabi tutuklama kararı ve kırmızı bülten uyarınca 4/5/2014 tarihinde ülkemize iade
edilmek üzere Fas Krallığı'nın Tetouan şehrinde
yakalanıp tutuklanmıştır.
66. Başvurucunun Fas Krallığı'nda yakalanmasından kısa bir süre
sonra iade için gerekli olan belgeler (bkz. §§ 49, 54) Mahkeme tarafından
hazırlanarak Bakanlığa gönderilmiştir. Bu belgelerin Fas Krallığı makamlarına
ulaşma tarihi bilinmemekle birlikte başvurucunun iadesinin hukuki safhasının,
yakalanma tarihinden sonra yaklaşık iki ay içinde tamamlandığı, başvurucunun
iade edilmesini gönüllü olarak kabul ettiği anlaşılmaktadır (bkz. § 25). Diğer
taraftan Mahkemece verilen nihai kararda belirtildiğine göre başvurucu
Türkiye'ye iade edildiği 30/1/2015 tarihine kadar Fas Krallığı'nda tutuklu
olarak hürriyetinden yoksun bırakılmıştır (bkz. § 40).
67. Buna göre başvurucunun bireysel başvuruya konu olan
hürriyetinden yoksun bırakılması, Fas Krallığı yetkili makamlarınca verilen
kararlar ve yapılan işlemler sonucunda gerçekleşmiştir. İade sürecinde Türkiye
ile Fas Krallığı arasında yapılan sözleşme uyarınca başvurucu hakkında hürriyetinden
yoksun kalma sonucunu doğuran tedbirlerin alınması, bu bağlamda geçici
tutuklamaya ilişkin azami süre kuralının uygulanması ve geçici tutuklama
dışında iade talebi ulaştıktan sonra da tutmaya devam edilmesi Fas Krallığı
makamlarının takdirindendir (bkz. § 50). Başvurucunun Fas Krallığı tarafından
gerçekleştirilen eylem ve işlemler yönünden temel hak ve özgürlüklerinin ihlal
edildiğine ilişkin iddiaları, Türkiye Cumhuriyeti devletine atfedilemez.
68. Kaldı ki başvurucunun Türkiye'ye iade edilmesine kadar Fas
Krallığı'nda tutulduğu süreçte Türk makamlarının başvurucunun hürriyetinden
yoksun bırakılmasının uzamasına sebebiyet veren bir özensizliklerinin bulunduğu
tespit edilmemiştir. Bu bağlamda başvurucunun iadesinin hukuki safhasının
tamamlanması ve gönüllü olarak iadeyi kabul etmesi dikkate alınarak kırmızı
bültenin iptaline ve iade talebinden vazgeçilmesine karar verilmesi sonrasında
suçluların iadesine ilişkin işlemlerinin yerine getirilmesinde merkezi makam
olarak görev yapan Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel
Müdürlüğünün (bkz. § 48) bu kararın hukuki sonuçlarını ve ayrıca
basitleştirilmiş iade usulünü Mahkemenin bilgisine sunması üzerine Mahkemece,
kısa süre içinde önceki karardan geri dönülmesi başvurucunun Fas Krallığındaki
tutulma süresinin uzamasına sebebiyet veren bir durum değildir. Nitekim anılan
kararların verildiği dönemde başvurucunun iadesinin hukuki safhası tamamlanmış
olup iade süreci, bu kararların verilmesinden ve Türkiye Cumhuriyeti yetkili
makamlarının karar sonrası Fas Krallığı'ndan iadenin teyidini talep
etmelerinden yaklaşık altı ay sonra sonuçlanmıştır. Son olarak Fas Dışişleri ve
İşbirliği Bakanlığı tarafından iade sürecinin tamamlandığının Türk makamlarına
bildirilmesinden yaklaşık on beş gün sonra başvurucu Fas Krallığının Kasablanka şehrinden teslim alınarak Türkiye'ye
getirilmiştir.
69. Açıklanan nedenlerle, başvurunun yer bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun yer bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
16/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.