TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İHSAN AKBIYIK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/15995)
|
|
Karar Tarihi: 21/9/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Aydın ŞİMŞEK
|
Başvurucu
|
:
|
İhsan
AKBIYIK
|
Vekili
|
:
|
Av. Ayşe
ACİNİKLİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını ibraz
etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. 2/4/2006 tarihinde İstanbul Esenler ilçesinde
gerçekleştirilen izinsiz bir gösteri sırasında bir belediye otobüsü
kundaklanmış, yanan aracın geriye doğru hareket etmesi veotobüs
durağında bekleyen yolculara çarpması üzerine hayatını kaybedenler ve
yaralananlar olmuştur.
10. Bu olaya ilişkin olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca
(CMK mülga 250. madde ile görevli) yürütülen soruşturma kapsamında başvurucu,
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile görevli)
28/12/2009 tarihli kararı ile devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma,
tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma ve el değiştirme suçlarından
tutuklanmıştır.
11. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 30/4/2010 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun, örgütün faaliyeti çercevesinde
tehlikeli maddeleri bulundurma veya el değiştirme; yangın, su baskını, tahrip,
batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürme;
tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme; terör örgütü
propagandası yapma; mala zarar verme; toplantı ve yürüyüşlere silah veya
benzeri aletlerle katılma; devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma suçlarını
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde
kamu davası açılmıştır. İddianamede on üç sanığın cezalandırılması talep
olunmuştur.
12. Dava, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250.
madde ile görevli) E.2010/231 sayılı dosyası üzerinden görülmüş olup başvurucu
yönünden tutuklu olarak sürdürülmüştür.
13. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile CMK
mülga 250. maddeyle görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması
üzerine İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/3/2014 tarihli kararı ile
dosyanın Bakırköy Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine devredilmesine karar
verilmiştir.
14. Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/116 sayılı dosyası
üzerinden devam olunan yargılamada 15/7/2014 tarihinde yapılan duruşmada
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
15. Başvurucu 22/7/2014 tarihinde karara itiraz etmiş, İstanbul
8. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/7/2014 tarihli kararı ile itirazın kesin olarak
reddine karar verilmiştir.
16. Anılan karar, başvurucuya 26/8/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucu 26/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
18. Mahkemece 24/12/2014 tarihinde yapılan duruşmada
başvurucunun tahliyesine karar verilmiş, başvurucu aynı gün serbest
bırakılmıştır.
19. Öte yandan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin, Bakırköy 1.
ve 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinin bir kısım dosyalarının başvurucunun
yargılandığı dava dosyası ile birleştirildiği anlaşılmıştır.
20. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 21/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
22. Başvurucu; isnat edilen suça ilişkin suç şüphesini
doğrulayan somut bir delilin bulunmamasının tutukluluğun devamına karar
verilirken dikkate alınmadığını, somut bir gerekçeye dayanmaksızın yalnızca
suçun niteliğine dayanılarak tutukluluğunun sürdürüldüğünü ve tutukluluğun
makul süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil
yargılanma haklarının ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
23. Bakanlık görüşünde; başvurucunun 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası
açma imkânına sahip olduğu, bu nedenle başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin olarak başvuru yollarının tüketilmediği belirtilmiştir.
24. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
tarihinde 5271 sayılı Kanun'daki tazminat yolunun erişilebilir olmadığını iddia
etmiştir.
2. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucun suç isnadına bağlı
olarak tutulma süresinin uzunluğuna yönelen iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında
incelenmesi gerekir.
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
27. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) "Başvuru süresi ve
mazeret" başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
28. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin
(5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin
(1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru
yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir.
29. Başvurunun süresinde yapılmış olması, her aşamada dikkate
alınması gereken usule ilişkin şarttır (Yasin
Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 18).
30. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma durumunda
tutukluluk süresinin makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılacak bireysel
başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar
verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra başvuru süresi içinde
yapılması gerekir (Mehmet Emin Kılıç,
B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28).
31. Somut olayda, tutukluluğun devamına yönelik itirazın reddine
ilişkin Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/7/2014 tarihli nihai kararı,
başvurucuya 26/8/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Buna göre başvurucunun bu
tarihten itibaren otuz günlük süre içinde bireysel başvuruda bulunması
gerekmektedir. Otuz günlük süre 25/9/2014 tarihinde sona ermiş olup 26/9/2014
tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı bulunduğu sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan nedenlerle başvuru yollarının tüketildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
33. Başvurucu, yargılamanın 4 yıl 9 aydır devam etmesi nedeniyle
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat
talep etmiştir.
34. Bakanlık görüşünde başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
36. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
37. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
38. Somut olayda davada yargılanan kişi sayısı, davanın örgütlü
suçlara ilişkin olması ve karmaşık bir niteliğinin bulunması ile davada
birleştirme kararları verilmesi (bkz. §§ 11, 19), başvuruya konu yargılamanın
kısmen karmaşık nitelikte olduğunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte
başvurucu hakkındaki yargılama süresinin önemli bir bölümünün tutuklu olarak
sürdürüldüğü dikkate alındığında ve davaya bütün olarak bakıldığında (başvurucu
yönünden) yaklaşık 7 yıl 9 aydır devam eden yargılamanın süresinde makul
olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
39. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
c. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
40. 6216 sayılı Kanun'un "Kararlar"
kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
41. Başvurucu 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat
talep etmiştir.
42. Başvuruda, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
43. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında yukarıda
belirtilen husular (bkz. § 38) da dikkate alınarak
başvurucuya net 4.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
44. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 4.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2014/116) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.