logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Salim Onur Şakar [2.B.], B. No: 2015/2711, 21/9/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SALİM ONUR ŞAKAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/2711)

 

Karar Tarihi: 21/9/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Şermin BİRTANE

Başvurucu

:

Salim Onur ŞAKAR

Vekili

:

Av. Zuhal BEREKET BAŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ayırma işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 13/2/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Hava Kuvvetleri Komutanlığında muvazzaf subay statüsünde görev yapmakta iken ahlak dışı davranışlarda bulunduğuna dair isimsiz bir e-posta gönderilmesi üzerine hakkında idari tahkikat başlatılmıştır. İstihbarata karşı koyma faaliyeti çerçevesinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından başvurucunun ve bazı personelin ifadeleri alınmıştır. Başvurucu, sorulan soruları ayrıntılı olarak yanıtlamış ve 9/2/2012 tarihli ifade tutanağını imzalamıştır.

9. Tahkikat neticesinde düzenlenen raporda başvurucunun Harp Okulunda öğrenci olduğu sırada dönem arkadaşı bir kadın üsteğmen ile ilişkisinin olduğu, kıskançlık nedeniyle 14/5/2006 tarihinde bu kişiyi darp ettiği, hakkında Askerî Mahkemede dava açıldığı, ancak mağdurun şikâyetinden vazgeçmesi nedeniyle 29/11/2006 tarihli Mahkeme kararıyla davanın düşmesine karar verildiği, ayrıca 26/4/2007 tarihinde bir başka kadın üsteğmeni telefonla arayarak cinsel içerikli sözlerle taciz ettiği nedeniyle, Malatya 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 8/4/2008 tarihli kararıyla adli para cezasıyla cezalandırılmasına; ancak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, İnternet üzerinden çok sayıda kadınla tanıştığı ve bir arkadaşlık sitesinde üniformalı fotoğraflarının bulunduğu tespitlerine yer verilmiştir.

10. İdari tahkikat sonucunda TSK'nın itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunduğu gerekçesiyle sıralı sicil üstleri tarafından başvurucu hakkında "Türk Silahlı Kuvvetlerinde kalması uygun değildir." ortak kanaatli ayırma sicil belgesi düzenlenerek ayırma işlemi süreci başlatılmıştır. Sonuç olarak 7/8/2013 tarihinde 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca 22/4/2013 tarihli üçlü kararname ile TSK'dan ayırma işlemi tesis edilmiştir.

11. Başvurucu TSK'dan ayırma kararına karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) iptal davası açmıştır.

12. Başvurucu 30/5/2014 tarihinde ayırma işleminin iptali talebiyle Millî Savunma Bakanlığı aleyhine AYİM'de dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde, 926 sayılı Kanun'un 50. maddesinin 31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile yürürlükten kaldırıldığını, olayda bir subay hakkında görevden alma kararı verilmesini gerektiren sebepler bulunmadığını, takdirlerle dolu başarılı bir sicile sahip olmasına rağmen bu durumun dikkate alınmadığını ileri sürmüştür.

13. AYİM Birinci Dairesinin 20/5/2014 tarihli ve E.2013/779, K.2014/514 sayılı kararıyla dava, oyçokluğuyla reddedilmiştir. AYİM kararında 6413 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan "... Söz konusu yönetmelik yürürlüğe girinceye kadar 926 sayılı Kanunun, bu Kanunun 45 inci maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendi ile yürürlükten kaldırılan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmü bulunduğu, belirtilen Yönetmeliğin 12/4/2014 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlandığı, bu nedenle işlem tarihi itibarıyla yürürlükte olan 926 sayılı Kanun hükümleri uyarınca işlem yapılmasının hukuka uygun bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca kararda, geçmiş sicil ve disiplin durumu itibarıyla başarılı bir personel olmasına karşın başvurucunun iyi ahlak sahibi olmak vasfını taşımadığı ve tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı şeklinde değerlendirmeler yer almıştır.

14. Bir hâkim üye karara katılmamıştır. Muhalif kalan üye, bir başka dosyada 6413 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin dördüncü fıkrasına karşı Anayasa Mahkemesine başvuru yapıldığı, söz konusu başvuru mevcut davayı etkilemekte olduğundan Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunun sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiği görüşündedir. Bunun yanı sıra başvurucu hakkındaki ayırma işleminin 6413 sayılı Kanun'da öngörülen usuller uygulanarak tesis edilmesi gerekirken 926 sayılı Kanun'a göre tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğunu da ileri sürmektedir.

15. Başvurucunun söz konusu karara karşı karar düzeltme istemi de reddedilmiştir. Nihai karar 15/1/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucu vekili tarafından 13/2/2015 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. 926 sayılı Kanun’un işlem tarihinde yürürlükte olan 50. maddesi, 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 13. ve 39. maddeleri, 27/12/1998 tarihli ve 23566 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Subay Sicil Yönetmeliği’nin işlem tarihinde yürürlükte olan “Disiplinsizlik ve ahlâkî durum nedeniyle ayırma” kenar başlıklı 91. ve 92. maddeleri.

18. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da görev yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle ayırma işlemi tesis edilmesine dayanak oluşturan mevzuata (G.G. [GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §§ 23-30) ve benzer durumlara ilişkin uluslararası hukuka (Yaşar Türkmen, B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 26-33) yer vermiştir.

19. 6413 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan "... Söz konusu yönetmelik yürürlüğe girinceye kadar 926 sayılı Kanunun, bu Kanunun 45 inci maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendi ile yürürlükten kaldırılan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Anayasa Mahkemesinin 3/7/2014 tarihli ve E.2014/24, K.2014/122 sayılı kararıyla itirazın reddine hükmedilmiştir.

20. 6413 sayılı Kanun'un "Kınama cezasını gerektiren disiplinsizlikler" kenar başlıklı 16. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi şöyledir:

“Meslek etiğine aykırı davranışta bulunmak: Önceden ilan veya tebliğ edilmiş olan mesleki etik davranış kurallarına aykırı şekilde tavır ve davranışlarda bulunmaktır."

21. 6413 sayılı Kanun'un "Hizmete kısmi süreli devam cezasını gerektiren disiplinsizlikler" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi şöyledir:

“Uygunsuz davranışlarda bulunmak: Türk Silahlı Kuvvetlerine ve temsil ettiği makam, rütbe veya statünün onur ve vakarına uygun olmayan fiillerde bulunmaktır."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 21/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu; 926 sayılı Kanun'un 50. maddesinin 6413 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırıldığını, dolayısıyla ayırma işleminin kanuni dayanağının bulunmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca TSK'da görev yaptığı sürede çok sayıda takdirname ile ödüllendirildiğini, sicillerinin çok iyi derecede olduğunu, özel hayatına ilişkin unsurların hiçbir şekilde görevine yansımadığını, ayırma işleminin ölçüsüz olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, bu nedenlerle Anayasa'nın 20. maddesinde yer alan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

24. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın 20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

26. Mesleki hayat çerçevesinde kişilerin özel hayatının sorgulanması ve bunun doğurduğu idari sonuçlar, buna ek olarak kişilerin davranış ve tutumları gerekçe gösterilerek görevden alınmaları, özel hayatın gizliliğine yapılmış bir müdahale oluşturmaktadır (Serap Tortuk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015, § 37; Bülent Polat, [G.K.], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 63; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 33).

27. Somut olayda başvurucunun davranışları ve cinsel hayatına dair unsurlar nedeniyle TSK'nın itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunduğu gerekçesiyle TSK'daki görevine son verilmesi, Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliği hakkına bir müdahale oluşturmaktadır (Ata Türkeri, § 34; G.G., § 43).

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

28. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, .... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

29. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 20. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

30. Bu sebeple müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığının, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma,demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşulları yönünden incelenmesi gerekir.

i. Kanunilik

31. Başvuruya konu ayırma işlemi ve yargısal incelemenin 926 sayılı Kanun’un 50. maddesinin işlem tarihinde yürürlükte olan (c) fıkrası ile 27/12/1998 tarihli ve 23566 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Subay Sicil Yönetmeliği’nin işlem tarihinde yürürlükte olan 91. maddesi uyarınca yürütüldüğü anlaşılmaktadır.

32. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında yapılan değerlendirmeler neticesinde söz konusu mevzuat hükümlerinin “kanunilik” ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır (G.G. [GK], §§ 48-50). Somut olayda bu sonuçtan ayrılmayı gerektirecek bir iddia ve tespit de bulunmamaktadır.

33. Başvurucu tarafından 926 sayılı Kanun'un 50. maddesinin 6413 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırıldığı, dolayısıyla ayırma işleminin kanuni dayanağının bulunmadığı ileri sürülmüşse de 6413 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan "... Söz konusu yönetmelik yürürlüğe girinceye kadar 926 sayılı Kanunun, bu Kanunun 45 inci maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendi ile yürürlükten kaldırılan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmü uyarınca ve ilgili Yönetmeliğin 12/4/2014 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlandığı dikkate alındığında ayırma işleminin tesis edildiği 22/4/2013 tarihinde 926 sayılı Kanun'un anılan hükümleri yürürlüktedir. Nitekim6413 sayılıKanun'un geçici 1. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan söz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülmüş, Anayasa Mahkemesi 3/7/2014 tarihli ve E.2014/24, K.2014/122 sayılı kararıyla itirazın reddine hükmetmiştir.

ii. Meşru Amaç

34. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri dikkate alındığında müdahalenin askerî disiplinin ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı (Ata Türkeri, §§ 40-41; G.G., §§ 51-53; Yaşar Türkmen, §§ 50-58; S.Ş. B. No: 2014/19582, 16/2/2017, §§ 46-54) anlaşılmaktadır.

iii.Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük

35. “Demokratik toplum düzeninin gerekleri” kavramı, öncelikle özel hayatın gizliliği hakkı üzerindeki sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbirler niteliğinde olmasını, başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendisini göstermesini gerektirmektedir. “Demokratik toplum düzeninin gerekleri”nden olma bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir. Buna göre sınırlayıcı tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da başvurulabilecek son çare niteliğinde değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez (Ata Türkeri, § 44).

36. Bu bağlamda özel hayatın gizliliği hakkına yargısal veya idari bir müdahalenin toplumsal bir ihtiyaç baskısını karşılayıp karşılamadığına bakılması gerekecektir. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan idarenin ve derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin, özel hayata saygı hakkının unsurlarından olan mahremiyet hakkını kısıtlama bakımından “demokratik toplum düzeninin gerekleri” ve “ölçülülük” ilkelerine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Ata Türkeri, § 45).

37. Kamu görevlilerinin mesleki yaşamlarıyla da bütünleşen bazı özel hayat unsurları açısından sınırlamalara tabi tutulabilecekleri açıktır. Ancak hakkındaki tahkikat sonucunda TSK’dan ayırma işlemi tesis edilmesinin başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de önemli bir etki oluşturduğu, bu nedenle ayırma işleminin daha önemli hâle geldiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda özel hayatın gizliliği hakkı üzerindeki sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir mahiyetinde olması, başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olması gerekir (G.G., § 66).

38. Bunun yanı sıra Silahlı Kuvvetlerin faaliyetlerinin disiplin içinde yürütülmesi ve etkinliğini gerçekten aksatan bir durum oluşturduğunun ikna edici ve güçlü sebeplerle kanıtlanması hâlinde personelin özel hayatına saygı hakkının sınırlandırılması demokratik bir toplumda gerekli kabul edilebilir. Ancak bu hâlde de sınırlandırmanın ölçülülük ilkesine uygun olması gereklidir (G.G., § 60).

39. Somut olayda AYİM kararında, başvurucunun TSK'nın itibarını sarsacak derecede ahlak dışı hareketlerde bulunduğu belirtilmiştir. AYİM kararında da belirtildiği üzere askerlik mesleğini icra edenler için ahlaki değerlerin ve özel hayatı da kapsayan yaşam biçiminin büyük önemi vardır. Başvurucunun Harp Okulunda öğrenci olduğu sıradagerçekleştirdiği eylemlerinin özel hayat sınırlarını aşarak göreve yansımalarının olması da dikkate alındığında başvurucuyu istihdam eden TSK tarafından kurum itibarını olumsuz yönde etkileyen unsur olarak değerlendirildiği anlaşılmaktadır.

40.Bununla birlikte anılan eylemlerin başvurucunun öğrencilik döneminde gerçekleştiği, buna rağmen öğrenciliğinin bitiminden sonra subay olarak atamasının yapılmış olduğu, bu süreçte başvurucunun hiçbir disiplin yaptırımıyla da karşılaşmadığı ve istihdam edilmeye devam edildiği, eylemlerin üzerinden uzun zaman geçtikten sonra ayırma işlemi tesis edildiği anlaşılmaktadır. Başvuru dosyası incelendiğinde başvurucunun sicil notlarının çok iyi düzeyde olduğu, sicil amirlerince daha önce hakkında herhangi bir olumsuz kanaat bildirilmediği, isnat edilen hususlarla ilgili disiplin cezasının bulunmadığı, çok sayıda takdir ve ödül belgesinin bulunduğu anlaşılmaktadır. TSK'dan ilişiğinin kesilmesi işleminin, başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de önemli bir etkisi bulunmaktadır. AYİMkararında söz konusu disiplin yaptırımının demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı konusunda somut verilere dayalı değerlendirmeler bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında AYİM kararında, tesis edilen ayırma işleminin başvurucunun geçmiş sicili ve başarı durumu dikkate alınarak ölçülülük yönünden değerlendirilmediği, sınırlama ile ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlanan başvurucunun kaybı arasında adil bir denge gözetilmediği, başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkı üzerindeki sınırlamanın zorunlu ya da istisnai tedbirler niteliğinde olduğu veya başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olduğu hususunda bir inceleme yapılmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

41. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

42.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

43. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

44. Başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

45. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere AYİM Birinci Dairesine(Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının(E) bendi uyarınca Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmış olduğundan, anılan bendin (b) alt bendi gereğince belirlenecek görevli ve yetkili idare mahkemesine) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.026,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. 226,90 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.026,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

E. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesine (anılan Dairenin 20/5/2014 tarihli ve E.2013/779, K.2014/514 sayılı kararına ait dava dosyası ile ilgilidir) (Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendi uyarınca Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince belirlenecek görevli ve yetkili idare mahkemesine) GÖNDERİLMESİNE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Salim Onur Şakar [2.B.], B. No: 2015/2711, 21/9/2017, § …)
   
Başvuru Adı SALİM ONUR ŞAKAR
Başvuru No 2015/2711
Başvuru Tarihi 13/2/2015
Karar Tarihi 21/9/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinden TSK) ayırma işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Kişisel verilerin korunması İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 926 Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu 50
211 Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu 13
39
6413 Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu geçici 1
16
17
Yönetmelik 28/12/1998 Astsubay Sicil Yönetmeliği 91
92
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi