TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BİLAL ÖZER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/16078)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah
PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Bilal ÖZER
|
Vekili
|
:
|
Av. Aysena Aysel ÇEKİNMEZ ÇAKAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, emekli tazminatı ödenmesine karar verilmesi talebi
ile açılan davada davalı tarafın beyanına göre karar verilmesi ve aleyhe yüksek
vekâlet ücretine hükmedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının; tespit
edilen bedelin güncel değerinde olmaması nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından sunulan görüş başvurucuya tebliğ
edilmiş, başvurucu süresi içinde Bakanlık görüşüne karşı beyanlarını
sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın Arka Planı
8. Başvurucu 30/8/1970 ve 30/4/1987 tarihleri arasında T.C.
Emekli Sandığına tabi olarak çalışmış, sonrasında istifa ederek başka bir
sosyal güvenlik kurumu olan Sosyal Sigortalar Kurumuna(SSK) tabi olarak
çalışmaya başlamış ve 1996 yılında 24/5/1983 tarihli ve 2829 sayılı Sosyal
Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında
Kanun uyarınca Emekli Sandığına tabi olarak çalıştığı hizmet süresi ile SSK'ya
tabi olarak çalıştığı hizmet süresi birleştirilmek suretiyle SSK'dan emekliye
ayrılmıştır.
9. Başvurucunun emekli olduğu tarihte yürürlükte olan 2829
sayılı Kanun'un 12. maddesinin "Son
defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve kendilerine bu
Kanunun 8 inci maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden aylık
bağlananlara, T.C. Emekli Sandığına tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda prim
veya kesenek ödemek suretiyle geçen sürelerinin toplamı üzerinden, 5434 sayılı
T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre emekli ikramiyesi ödenir."
hükmü uyarınca en son SSK'ya tabi olarak çalışan başvurucuya, daha önce Emekli
Sandığına tabi olarak geçirdiği çalışma süresi için emekli ikramiyesi
ödenmemiştir.
10. Anayasa Mahkemesi, norm denetimi sonucu verdiği 5/2/2009
tarihli ve E.2005/40, K.2009/17 sayılı kararı ile 2829 sayılı Kanun'un 12.
maddesinde yer alan "Son defa T.C.
Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve..."
ibaresini Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğundan bahisle iptal
etmiştir.
11. Başvurucu, norm denetimi sonucu verilen iptal kararının
ardından 11/5/2009 tarihli dilekçesi ile Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK)
Emekli Sandığına tabi olarak çalıştığı dönemler için kendisine emekli
ikramiyesi ödenmesini talep etmiş; SGK 18/5/2009 tarihinde başvurucunun
talebini reddetmiştir.
B. Başvuruya Konu Dava Süreci
12. Başvurucu, talebinin reddi üzerine Ankara 14. İdare
Mahkemesinde SGK aleyhine dava açarak davalı idarenin 18/5/2009 tarihli
işleminin iptal edilmesine ve kendisine 30.000 TL'nin emekli ikramiyesi tutarı
olarak ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
13. Davalı idare başvurucunun dava talebine karşı cevabında,
iptali istenen işlemde hukuka ve mevzuata aykırı bir yön bulunmadığını zira
Anayasa hükümleri gereğince konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi kararının geriye
yürümeyeceğini ileri sürmüş; davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
14. Yargılama sürecinde ilk derece mahkemesi 17/12/2009 tarihli
ara kararı ile davalı idareden, iptali istenen işleme dayanak teşkil eden tüm
bilgi ve belgelerin bulunduğu işlem dosyasının örneğinin gönderilmesini;
8/6/2010 tarihli ara kararı ile de başvurucunun Emekli Sandığına tabi olarak
geçen hizmetlerine karşılık başvurucuya emekli ikramiyesi ödenmesi gerekseydi
bu ödemenin ne kadar tutacağının hesaplanmasını, ayrıca hesaplamaya ilişkin
bilgi ve belgeler ile hesaplama tablosunun gönderilmesini talep etmiştir.
15. Yargılama sonunda Ankara 14. İdare Mahkemesi 31/12/2012
tarihli kararı ile dava konusu işlemin iptaline, emekli ikramiyesi miktarının
hesaplanmasına ilişkin gönderilen bilgi ve belgelerin tetkik edilerek SGK
tarafından hesaplanan 382,20 TL'nin başvurucuya -yasal faiz talebi
bulunmadığından- faizsiz olarak ödenmesine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca
reddedilen tutar üzerinden başvurucu aleyhine 3.507,89 TL vekâlet ücretine
hükmetmiştir. Kararın başvurucu lehine hükmedilen tazminatın tespitine yönelik
kısmı şöyledir:
"...
Mahkememizin 08.06.2010 günlü ara kararı ile davacıya ödenmesi gereken
emekli ikramiyesi miktarının ne olduğunun sorularak, hesaplamaya ilişkin bilgi
ve belgelerin istenilmesine karar verildiği, davalı idare tarafından gönderilen
cevap ve eki belgelerden davacıya 4. derece 1. kademe intibakı ve 1600 ek
gösterge rakamı esas alınarak 15 kıdem yılı üzerinden emekli aylığı bağlandığı 01.03.1996 tarihi itibariyle yürürlükte bulunan memur
maaş katsayısı ile taban aylığı esas alınarak 5434 sayılı Kanuna
tabi geçen (20) tam hizmet yılına karşılık ödenebilecek ikramiye tutarının
382,80-TL olduğu bildirilmiştir.
..."
16. Kararın gerekçesinde ayrıca Anayasa Mahkemesinin iptal
kararına atıfta bulunulmuştur. Mahkeme, Anayasa Mahkemesinin 5/2/2009 tarihli
iptal kararından sonra kanun koyucu tarafından 19/9/2010 tarihli ve 5997 sayılı
Kanun'un 14. maddesi ile getirilen düzenlemenin de Anayasa Mahkemesinin
12/5/2011 tarihli ve E.2010/81, K.2011/78 sayılı kararı ile iptal edildiğini
belirtmiştir. Kararda konuya ilişkin yasal düzenlemeler tartışılmış, bu
çerçevede farklı sosyal güvenlik kurumlarına tabi hizmetleri birleştirilmek
suretiyle aylık bağlanan ancak Emekli Sandığına tabi bir görevde iken emekliye
ayrılmadığı için kendisine emekli aylığı bağlanmayan başvurucunun hukuksal
durumunun Anayasa Mahkemesinin iptal kararları da gözetilerek yorumladığı
belirtilmiştir. Sonuç olarak ilk derece mahkemesi, belirtilen hizmet süreleri
ve emekli aylıklarının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar dikkate
alınarak başvurucuya emekli ikramiyesi ödenmesi gerektiği kanaatine varmıştır.
17. İlk derece mahkemesi kararına karşı taraflarca temyiz yoluna
başvurulmuş; başvurucu 28/5/2013 tarihli temyiz dilekçesinde, lehine hükmedilen
emekli ikramiyesi tutarının 1996 yılı değerleri esas alınarak hesaplandığını,
bu durumun denkleştirici adalet ilkesine ve
hakkaniyete aykırı olduğunu, hükmedilen tazminat tutarının çok daha fazlası
vekâlet ücreti ödemek zorunda kaldığını ifade etmiştir.
18. İlk derece mahkemesi kararı Danıştay Onbirinci
Dairesince yapılan inceleme sonucu 17/12/2013 tarihli ilam ile onanmıştır.
19. Başvurucu, onama ilamı üzerine karar düzeltme talebinde
bulunmuş; 31/1/2014 tarihli dilekçesinde, temyiz dilekçesinde itirazda
bulunduğu hususlara ek olarak ilk derece mahkemesinin resen yapacağı araştırma
ve inceleme sonucu karar vermesi gerekirken davalı Kurum tarafından yapılan
hesaplamayı dikkate alarak karar vermesine de itirazda bulunmuştur.
20. Karar düzeltme talebi de Danıştay Onbirinci
Dairesince incelenmiş ve 30/5/2014 tarihli ilam ile reddedilmiştir.
21. Karar düzeltme isteminin reddine ilişkin ilam başvurucuya
26/8/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 24/9/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
IV.
İLGİLİ HUKUK
22. İlgili hukuk için bkz. Nevriye
Sağır ve Salim Sağır, B. No: 2014/6129, 20/5/2015, §§13, 14; Ferda Yeşiltepe, [GK], B. No: 2014/7621,
25/7/2017, §§ 17-31.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 9/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiası
24. Başvurucu, hakkını aramak için açtığı davada lehine
hükmedilen tazminatın çok daha fazlası vekâlet ücretine katlanmak durumunda
bırakıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
26. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan
mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız
hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren
sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
52).
27. İdari ve askerî idari yargıda görülen davalarda talep edilen
tazminat miktarlarının reddedilen kısmı üzerinden nispi vekâlet ücretine hükmedilmesinin mahkemeye
erişim hakkını ihlal edebileceği Anayasa Mahkemesinin benzer olaylara ilişkin
birçok kararında ortaya konmuştur (İbrahim
Can Kişi, B. No: 2012/1052, 23/7/2014; Mehmet Tekin, B. No: 2013/7611, 20/5/2015; Nevriye Sağır ve Salim Sağır).
28. Bu kararlarda idari ve askerî idari yargıda 15/11/2012
tarihinden önce ıslah imkânının bulunmadığı gözetilerek tarafların ileride hak
kaybına uğramamak için dava talep miktarlarını yüksek tutmalarından kaynaklı
olarak reddedilen kısım üzerinden aleyhlerine yüksek tutarlarda vekâlet
ücretine hükmedilmesinin ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır (İbrahim Can Kişi, § 44; Mehmet Tekin, § 62; Nevriye Sağır ve Salim Sağır, § 29).
29. Somut olayın koşulları bir bütün hâlinde
değerlendirildiğinde başvurucunun dava açtığı sırada ıslah imkânının olmaması
nedeniyle hak kaybına uğramamak için talebini yüksek tuttuğu ve yargılama
sonucunda hak kazandığı tazminat olan 382,20 TL'nin neredeyse 10 katı fazlasına
denk gelen 3.507,89 TL tutarı avukatlık ücreti olarak davalı idareye ödemek
zorunda kaldığı görülmüştür (bkz. § 15).
30. Böylece ıslah imkânı olmaması nedeniyle yüksek tazminat
talebinde bulunularak açılan davaya ilişkin yargılama sonucunda başvurucu
aleyhine hükmedilen avukatlık ücretinin Anayasa Mahkemesinin emsal kararlarında
belirlediği kriterlere göre ölçülü olmadığı saptandığından mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (Murat
Kara ve diğerleri; Galip Kocuk, B. No: 2014/5639, 24/6/2015). Somut
olayda da Anayasa Mahkemesinin içtihadından ayrılmayı gerektirecek bir yön
bulunmadığı görülmektedir.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiası
32. Başvurucu, emekli ikramiyesinin ödeme tarihindeki katsayılar
esas alınarak ödenmemesinin paranın alım gücündeki düşme nedeniyle mülkiyet
hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucuya göre, ikramiye ödemesinde
ödeme tarihlerinin değil de emekli aylığının bağlandığı tarihin esas alınması
alacağın değer kaybetmesine yol açmaktadır.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
34. Başvuru konusu ile ilgili ilkeler daha önce Anayasa
Mahkemesi tarafından Ferda Yeşiltepe kararında
ortaya konmuştur. Buna göre öncelikle belirtilmelidir ki varlığı derece
mahkemelerince de kabul edilen "emekli ikramiyesi alacağı"nın
Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı kapsamında "mülk"
teşkil ettiği kuşkusuzdur. Bu kapsamda emekli ikramiyesinin ödenmemesi
suretiyle mülkiyet hakkına müdahalede bulunulduğu, müdahalenin kamu yararı
amacıyla ve kanunla yapıldığı açık olmakla birlikte kişilere emekli ikramiyesi
ödenmesi sürecinde enflasyon nedeniyle ikramiye miktarında meydana gelen değer
kaybının giderilmemiş olması hâlinde mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılabilecektir (Ferda Yeşiltepe,
§§ 45-76).
35. Somut olayda Merkez Bankası verilerine göre emekli
ikramiyesinin hesaplanmasında esas alınan katsayıların tarihi olan (bkz. § 15)
1996 yılı Mart ayındaki 100 TL'nin, yargılamanın sonuçlandığı (bkz. § 21) 2014
yılı Mayıs ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybı giderilmiş karşılığı
7.151 TL'dir. Bu durumda başvurucuya ödenmesi gereken 382,80 TL tutarındaki
emekli ikramiyesi alacağının 2014 yılı Mayıs ayı itibarıyla Merkez Bankası
verileri kullanılarak enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığı
27.389 TL’dir.
36. Dolayısıyla bu veriler uyarınca başvurucunun mülkiyet hakkı
kapsamında değerlendirilen 382,80 TL tutarındaki alacağının değer kaybını
telafi edecek fark 27.006,20 TL'dir. Bu durumda başvurucunun emekli
ikramiyesinin hesaplanmasında esas alınan katsayıların tarihinden yargılama
sürecinin sona ermesine kadar olan dönemde enflasyonda meydana gelen artış
%7051,13 oranında görünmektedir. Öyleyse 1996 yılı esas alınarak yapılan
hesaplama sonucu emekli ikramiyesi bedeli olarak hükmedilen tazminatın paranın
satın alma gücündeki değişim karşısında değer kaybı yaşadığı ortadadır.
37. Sonuç olarak başvurucunun emekli ikramiyesine hak kazandığı
tarihten emekli ikramiyesi ödenmesi talebine ilişkin yargılamanın sona erdiği
tarihe kadar geçen on sekiz yılı aşan süredeki enflasyon oranları dikkate
alındığında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen söz konusu alacağın değer
kaybına uğratılarak ödendiği anlaşılmaktadır. Belirtilen değer kaybının miktarı
gözetildiğinde müdahaleyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir
külfet yüklendiği, bu sebeple söz konusu müdahalenin kamunun yararı ile
başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil
dengeyi başvurucu aleyhine bozduğu sonucuna varılmış; somut olayda Ferda Yeşiltepe kararında belirtilen
ilkelerden ayrılmayı gerektirecek bir durumun olmadığı anlaşılmıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
39. Öte yandan başvurucu, açtığı davada lehine hükmedilen
tazminat miktarının davalı idarenin yaptığı hesaplama esas alınarak belirlenmiş
olmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüşse de mülkiyet
hakkı yönünden yapılan incelemede ihlal sonucuna ulaşıldığından başvurucunun bu
iddiasına yönelik ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
41. Başvurucu, hak etmiş olduğu emekli ikramiyesinin
güncellenmiş hâli ile SGK'dan tahsiline ve yaptığı
yargılama masraflarının ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
42. Başvuruda, mahkemeye erişim hakkının ve mülkiyet hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
43. Başvuru konusu olayda mahkemeye erişim hakkı yönünden tespit
edilen ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmadığından salt ihlalin tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya takdiren 3.000 TL tazminat ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
44. Başvuru konusu olayda mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle
başvurucunun uğradığı zarar miktarı, mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen
alacağının uğradığı değer kaybı bedelidir. Bu değer kaybı bedelinin ise
27.006,20 TL olduğu yukarıda belirtilmiştir (bkz. § 34). Bu durumda maddi
zararları karşılığında başvurucuya net 27.006,20 TL maddi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Mahkemeye erişim hakkının ihlali nedeniyle 3.000 TL, mülkiyet
hakkının ihlali nedeniyle 27.006,20 TL olmak üzere toplam net 30.006,20 TL
tazminatın BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Ankara 14. İdare Mahkemesine
(E.2009/602, K.2012/2663) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.