logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(G.G.K. [2.B.], B. No: 2014/19797, 9/1/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

G.G.K. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/19797)

 

Karar Tarihi: 9/1/2018

R.G. Tarih ve Sayı: 1/3/2018 - 30347

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI

Başvurucu

:

G.G.K.

Vekili

:

Av. Fatma ALBAYRAK

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, cinsel saldırı suçunun işlendiği iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan şikâyet üzerine başlatılan soruşturma sonucu kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 19/12/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 1988 yılında doğmuş olup Ankara'da yaşamaktadır. Mankenlik yaptığı iddia edilen başvurucu -kendi beyanına göre- olay tarihinde üniversite öğrencisidir.

9. 28/4/2014 tarihinde başvurucu ve önceden tanıdığı avukat S.Ç., beş kişinin daha katıldığı yemekte bir araya gelmiş, yemeğin ardından başvurucunun eve bırakılması amacıyla restorandan birlikte ayrılmış, bir süre birlikte yürüdükten sonra S.Ç.nin yeğeni O.K.nın bürosuna gitmişlerdir. Başvurucu, S.Ç.nin ısrarıyla büroya çıktıklarını ileri sürmüş ancak S.Ç. aksini iddia etmiştir.

10. Başvurucunun anlatımına göre eski erkek arkadaşıyla ayrılmaları hakkında konuşurlarken S.Ç. kıyafetlerini çıkararak aniden başvurucunun üzerine atlamış, bir yandan kıyafetlerini çıkarmaya çalışırken bir yandan da boynunu, omuzlarını ve göğüsleriniöpmüş, bu esnada başvurucu S.Ç.yi itmeyi başararak üzerinden atmış ve pantolununu çekerek çantasını da alıp hızla bürodan uzaklaşmıştır. Başvurucu; koşarken düştüğünü, burnunun kanadığını, yoldan geçen tanımadığı bir şahsın kendisini taksiye bindirdiğini ve eve gittiğini belirtmiştir.

11. S.Ç. ise olay günü yemekten sonra başvurucuyla kendi yeğeninin bürosuna gittiklerini, oturup başvurucu ile konuştukları sırada yeğeni O.K. ve Ta.G.nin büroya gelmelerinin ardından başvurucunun bürodan ayrıldığını beyan etmiştir. Başvurucunun dile getirdiği olayların hiç yaşanmadığını, dokunma dahi olmadığını, bu olayın kendisinden para almak için tasarlandığını ifade etmiştir.

12. Başvurucu, olayın ertesi günü öncelikle Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine (Hastane) gitmiş; yapılan genel muayenesinin ardından aldığı raporla birlikte akşam saatlerinde Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğüne başvurarak S.Ç. hakkında cinsel saldırı ve kasten yaralama suçunu işlediği iddiasıyla şikâyetçi olmuştur. Soruşturma dosyasına delil olarak sunulan rapora göre başvurucunun göğsünde ve sol kolunda hiperemi (kanlanma), sağ bacağında abrazyon (sıyrık) bulunduğu, genel durumunun iyi ve bilincinin açık olduğu tespit edilmiştir.

13. Başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma kapsamında başvurucunun ayrıntılı ifadesi ve S.Ç.nin savunması alınmış; olay günü yemeğe katılan kişiler, başvurucu ile S.Ç.nin birlikte gittikleri büronun bulunduğu apartmanın görevlisi ve başvurucuyu taksiye bindiren şahıs tanık olarak dinlenmiştir. Olaydan sonra başvurucunun şikâyetini kayda geçen karakol amirive başvurucunun annesi dâhil olmak üzere olayla ilgili ismi geçen tanıkların bilgisine başvurulmuştur.

14. Tanıklardan T.G. önceden tanımadığı başvurucuyu olay günü gece sokakta gördüğünü, başvurucunun yarı baygın vaziyette yolda bulunduğunu ve saçının başının dağınık olduğunu hatırladığını ifade etmiştir. Başvurucunun bir şeyler anlattığını ama anlamadığını, sonrasında başvurucuyu bir taksiye bindirip gönderdiğini beyan etmiştir.

15. Olaydan yaklaşık üç ay sonra -17/7/2014 tarihinde- başvurucunun Hastanenin Psikiyatri Servisine bir kısım şikâyetle başvurması üzerine kendisine anksiyete (endişe ve kaygı) bozukluğu teşhisi konularak ilaç tedavisine başlanmıştır. 22/7/2014 tarihinde de aynı rahatsızlık sebebiyle başvurucuya beş günlük iş göremez raporu verilmiştir.

16. Anılan raporların dosyaya sunulmasının ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca (Savcılık), başvurucunun ruhsal durumunun tespitinin talep edilmesi üzerine düzenlenen 4/8/2014 tarihli rapora göre başvurucunun endişe ve kaygı bozukluğu geçirdiği veuğradığını iddia ettiği cinsel saldırı sonucu ruhsal bütünlüğünün bozulduğu belirtilmiştir.

17. Başvurucunun olaydan sonraki fiziki muayenesini içeren ilk raporla (bkz. § 12) ruhsal durumunu tespit eden diğer raporların (bkz. §§ 15, 16) değerlendirilmesi için adli tıp uzmanı, dosyaya bilirkişi olarak atanmış ve kendisinin görüşüne başvurulmuştur. 7/9/2014 tarihli bilirkişi raporunda; olayın hemen sonrasında başvurucunun fiziki muayenesinin yanı sıra psikiyatri konsültasyonunun yapılmadığı, başvurucunun boynunda emmeye bağlı ekimozun (morarma) oluştuğuna dair beyanlarının raporla tespit edilmediği, kanlanmaların herhangi bir travmaya bağlı oluşabileceği, psikiyatri raporlarının da olaydan iki ay geçtikten sonra alındığı gözönünde bulundurularak başvurucuya konulan teşhis (anksiyete bozukluğu) ile yaşandığı iddia edilen olay arasındaki illiyet bağının kurulmasının dosyadaki bilgiler ışığında zor olduğu görüşüne yer verilmiştir.

18. Olay yerine ait kamera görüntülerinin mevcut olup olmadığına dair araştırma yapılması Savcılık tarafından istenmiş, herhangi bir kamera sisteminin bulunmadığı kolluk tarafından tespit edilerektutanak altına alınmıştır.

19. Soruşturma devam ederken S.Ç.; başvurucu, başvurucunun avukatı ve annesinin de yer aldığı bir kısım kişiden bu olayla ilgili olarak şantaj ve iftira suçlarını işledikleri iddiasıyla ayrıca şikâyetçi olmuştur. Toplanan deliller doğrultusunda oluşturulan soruşturma dosyası, cinsel saldırı soruşturmasından daha önce Savcılığa gönderilerek soruşturma numarası alınmıştır. Savcılıkça yapılan soruşturma sonucu iddianame düzenlenerek kamu davası açılmıştır. Davanın akıbeti hakkında başvuru dosyasında herhangi bir bilgi yer almamaktadır. Söz konusu soruşturma dosyası, Savcılık tarafından incelenerek deliller bu soruşturma dosyasına da alınmıştır.

20. Şantaj ve iftira ile ilgili soruşturmada tanık olarak dinlenen E.Y. ve O.K., başvurucunun annesiyle görüştüklerini ifade etmişlerdir. S.Ç.nin başvurucuyu darbederek cinsel tacizde bulunduğunu kendilerine başvurucunun annesinin söylediğini, daha sonra S.Ç. ve başvurucunun annesiyle bir araya geldiklerini anlatmışlardır. S.Ç.nin ise olayı kabul etmediğini, başvurucunun avukatının bu olayı planladığını iddia ettiğini belirtmişlerdir. Başvurucunun annesinin başvurucuya inandığını ve S.Ç.den para talep etmediğini, sadece görev yaptığı okulda ihtiyacı olan öğrencilere S.Ç.nin yardım etmesi hâlinde başvurucuyla görüşüp şikâyeti geri alacaklarını dile getirdiğini ancak başvurucunun babasının şehir dışından döndükten sonrabu anlaşmanın bozulduğunu beyan etmişlerdir.

21. Başvurucunun annesi aynı soruşturma kapsamında verdiği ifadede, tanıklar E.Y. ve O.K. ile buluştuklarında kızının şikâyetçi olduğu S.Ç.nin elinde başvurucunun İstanbul'da bir otelde kaldığı zamana ait gizli kamera görüntülerinin bulunduğunu belirterek şikâyetten vazgeçmemeleri hâlinde başvurucunun zarar göreceğini ima ederek kendilerini üstü kapalı tehdit ettiklerini ileri sürmüştür.

22. Savcılık tarafından başvurucunun telefonu incelenmiş ve buna ilişkin mesaj (SMS) görüntüleri soruşturma dosyasına alınmıştır. Başvuru dosyasına aktarıldığı kadarıyla başvurucunun tanık K.Y. ile arasındaki mesajlarda; K.Y.nin S.Ç.den bir miktar para istediği hususundan başvurucunun bilgisinin olmadığının yazılı olduğu ve K.Y.nin başvurucuya ait görüntüleri içeren kamera kayıtlarının S.Ç.de bulunduğunu başvurucuya ilettiği anlaşılmaktadır.

23. Başvurucu; şikâyetinin kolluk tarafından bekletilerek Savcılığa gönderilmediğini, buna rağmen bu olaydan sonra gerçekleşen kendisiyle ilgilişantaj ve iftira şikâyetinin Savcılığa derhâl gönderilerek delillerin karartıldığını iddia etmiş ve kolluk görevlileri hakkında görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri iddiasıyla şikâyetçi olmuştur. Savcılıkça 24/6/2014 tarihinde, verilen talimat gereği tahkikat evrakının tamamlanarak Savcılığa gönderildiği ve şikâyetin sürüncemede bırakıldığına dair yeterli delil olmadığı gerekçesine istinaden kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir. Anılan kararın akıbeti başvuru dosyasından anlaşılamamaktadır.

24. Cinsel saldırı suçu ile ilgili yapılan soruşturma sonucu toplanan deliller değerlendirilerek dava açmak için yeterli şüphe oluşmadığı gerekçesine istinaden 11/9/2014 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kararda, Yargıtayın yerleşik uygulamasına gönderme yapılarak ilkesel olarak cinsel saldırı suçlarında olayın görgü tanığı bulunmuyorsa mağdurun iddiasına karşı şüphelinin kendini suçtan kurtarmaya yönelik ifade verebileceği vurgulanmıştır. Bu şekilde gelişen olaylar incelenirken mağdurenin saptanabilen başka bir amacının bulunmadığı ve ifadelerinin çelişkili olmadığı durumlarda kendi iffetine zarar verecek şekilde yalan söylemeyeceği de değerlendirilerek ifadesine itibar edileceği belirtilmiştir. Somut olayın değerlendirme kısmında ise mağdurenin ifadelerinde çelişki olduğu ve şüpheliden intikam alma düşüncesiyle hareket ettiği ortaya konularak karar gerekçesi açıklanmıştır. Altı sayfadan oluşan kararın ilgili kısmı şöyledir:

'' ...

Dosyanın bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucu müştekinin aşamalardaki ifadeleri arasında bariz çelişkiler olduğu, kendi tanığı ve diğer tanık beyanları ile ifadeleri arasında büyük çelişkiler olduğu tespit edildiğinden mağdurenin ifadesi, samimi, tutarlı ve inandırıcı bulunmamıştır. Ayrıca mağdurenin şüpheliye karşı intikam alma düşünceside mağdure ile şüpheli arasında bir husumet olduğunu göstermektedir.

 Şüphelinin ise karakolda alınan ifadesi iledaha sonra C.Savcılığında verdiği ifadeleri arasında bir mübayenet olmadığı gibi şüpheli ifadeleri tanıklarca da doğrulanmıştır.

 Şüpheli leh ve aleyhine toplanan delillerin değerlendirilmesi sonucu atılı suçla ilgili CMK 170 maddesinde belirtilen dava açmak için yeterli şüphenin oluşmadığı anlaşılmıştır

 Yeterli şüphe oluşmadan açılacak dava sonucu, Şüphelinin evli 3 çocuk sahibi olması, eski parlamenter olarak hala siyasete devam etmesi ve avukat olduğu göz önüne alındığı zaman uğrayacağı zararın büyüklüğü mağdureden çok fazla olacak vetelafisi mümkün olmayan zararlar meydana getirecektir.

....''

25. Belirtilen karara karşı başvurucu tarafından yapılan itiraz, Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/10/2014 tarihli kararı ile kesin olarak reddedilmiştir.

26. Karar, başvurucu vekiline 19/11/2014 tarihinde tebliğ edilmiş olup 19/12/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olmadığı tespit edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

27. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun başvuruya konu suçun işlendiği iddia edilen tarihte yürürlükte olan 102. maddesi şöyledir:

'' Madde 102 - Cinsel saldırı

(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi halinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikayetine bağlıdır.

(3) Suçun;

a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

b) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

c) Üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı,

d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,

İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.

(4) Suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kişi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.

(5) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.

(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.''

B. Uluslararası Hukuk

1. Uluslararası Mevzuat

28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “İşkence yasağı” kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:

“Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muamelelere tabi tutulamaz.”

29. 18/6/2003 tarihli ve 25142 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 16/12/1966 tarihliBirleşmiş Milletler (BM) Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 7. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye ya da zalimane, insanlık dışı ya da küçük düşürücü muamele ya da cezalandırmaya maruz bırakılamaz. Özellikle, hiç kimse kendi özgür rızası olmadan tıbbi ya da bilimsel deneylere tabi tutulamaz."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

30. Bir muamele veya cezanın kötü muamele olduğunu söyleyebilmek için eylemin "minimum ağırlık eşiği"ni aşması beklenir (Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55; Erdoğan Yağız/Türkiye, B. No: 27473/02, 6/3/2007, §§ 35-37; Gafgen/Almanya [BD], B. No: 22978/05, 1/6/2010, §§ 88-90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, B. No: 13134/87, 25/3/1993, § 30).

31. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), devletin pozitif yükümlülüklerinin özel kişilerin eylemlerini de içerdiğini belirtmiştir. Devlet, kamu görevlilerinde olduğu gibi özel kişiler tarafından gerçekleşebilecek kötü muamelelere karşı da yeterli korumayı ve yasal çerçeveyi sağlamakla yükümlüdür (Denis Vasilyev/Rusya, B. No: 32704/04, 17/12/2009, § 98; Yehovanın Şahitleri Gldani Cemaatinin 97 üyesi ve diğer 4 kişi/Gürcistan, B. No: 71156/01, 3/5/2007, § 96; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, §§ 26-28; A/Birleşik Krallık, B. No: 100/1997/884/1096, 23/9/1998, §§ 22-24; X ve Y/Hollanda, B. No: 8978/80, 26/3/1985, § 27).

32. AİHM, devletin pozitif yükümlülüklerinin kapsamının Sözleşme'nin 3. maddesine aykırı muamelelerde bulunanların devlet memuru olması veya şiddetin özel kişiler tarafından uygulanmış olmasına göre farklılık gösterdiğini kabul etmektedir (Beganoviç/Hırvatistan, B. No: 46423/06, 25/6/2009, § 69).

33. AİHM, Sözleşme'nin 3. maddesinin “tartışılabilir” ve “makul şüphe uyandıran” kötü muamele iddialarının etkin biçimde soruşturma yükümlülüğü getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya, § 131). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik için minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık olmasını ve yetkili makamların titizlikle ve çabuklukla çalışmasını gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan, B. No: 34445/04, 11/1/2007,§ 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, § 55).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

34. Mahkemenin 9/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

35. Başvurucu; hakkında şikâyetçi olduğu şüphelinin nüfuzlu bir şahıs olması sebebiyle soruşturma evrakının aylarca bekletildiğini, şikâyeti alan savcının ertesi günşüpheli bir şekilde değiştirildiğini, olayla ilgili yeterli araştırma yapılmadığını, önemli ve tek tanık T.G.nin Savcılıkça dinlenmediğini ifade etmiştir. Ayrıca şüphelinin ve ilgili diğer kişilerin telefon kayıtları ile MOBESE ve karakolun güvenlik kamera kayıtlarının incelenmediğini, gizlilik kararı olmadığı hâlde soruşturma evrakına erişiminin engellendiğini, şikâyetten vazgeçmesi için tehditlere maruz kaldığını ancak bu hususların araştırılmadığını, neticede etkili bir soruşturma yapılmaması nedeniyle vücut dokunulmazlığına yönelen bu nitelikli cinsel saldırıya teşebbüsün cezasız bırakıldığını belirterek Anayasa’nın 17. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

36. Başvurucu, başvuruya konu olay nedeniyle sosyal hayatının olumsuz etkileneceğine işaret ederek kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulmasını talep etmiştir.

37. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

B. Değerlendirme

38. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, … maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu sebeple başvurucunun maddi ve manevi varlığına yönelik saldırılara karşı hakkaniyete uygun bir yargılama yapılmamış olması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri özü itibarıyla Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında kaldığından sadece bu madde yönünden inceleme yapılmıştır. Somut başvurudaki suçla ilgili iddialar mahiyetleri gereği Anayasa’nın 17/1. veya 17/3. ile 20. maddelerinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması veya işkence ve kötü muamele yasağı ile özel hayatın korunması kapsamında olmasına karşın (Z.C. [GK], B. No: 2013/3262, 11/05/2016, § 47) bir muamelenin Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası gereği maddi ve manevi bütünlüğün korunması hakkını aşarak üçüncü fıkrası gereği işkence ve kötü muamele yasağına girmesi için asgari bir eşiğe ulaşması gerekmektedir.

40. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın somut koşulları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin süresi, bedensel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır. Muamelenin gerginlik ve duygu yoğunluğunun olduğu bir anda meydana gelip gelmediği de gözönünde tutulmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 83).

41. Yukarıda yer verilen kıstaslar kapsamında başvurucuya yönelik gerçekleştiği iddia olunan eylemin ağır fiziksel müdahale içeren cinsel saldırı/nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs suçu olduğu dikkate alınarak muamelenin asgari eşiği aştığı değerlendirilip başvurunun kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerekmiştir.

42. Bununla birlikte başvurucunun olgusal olarak ileri sürdüğü şikâyetlerinin tamamı, olay nedeniyle cezalandırmanın olmadığına özgülenmiştir. Dolayısıyla başvurucunun başvuru konusu eylem nedeniyleözel hayatın korunması hakkı kapsamında kalan -maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik şikâyetleri dışında- farklı şikâyetleri bulunmadığından kötü muamele yasağı yanında özel hayatın korunması hakkı yönünden ayrıca bir inceleme yapılmamıştır.

43. Devletin işkence ve kötü muamele yasağının garantörü olmasından kaynaklanan koruma yükümlülüğü, devletin bu konuda hem hukuki hem de fiilî tedbirler almasını gerektirmektedir (Z.C., § 84). Somut olaydaki gibi üçüncü kişiler tarafından yapılan kötü muamelelerde dahi devletin bireyi koruma ödevi bulunmakta ise de başvurucunun yasal veya idari çerçevede bu yöne ilişkin bir şikâyeti bulunmamaktadır. Ayrıca bu yükümlülüğe yönelik Anayasa Mahkemesinin müdahalesini gerektirecek bir durum da başvuru dosyasına yansımamıştır. Bu bağlamda inceleme, devletin diğer bir pozitif yükümlülüğü olan usul yükümlülüğü kapsamıyla sınırlı yapılmıştır.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

44. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

45. Anayasa Mahkemesinin işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği temel yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen olaylarda Anayasa'nın 17. maddesi devlete, bu konuda ihdas edilmiş bulunan yasal ve idari çerçevenin elindeki tüm imkânları kullanarak maddi ve manevi varlığı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını, buna ilave olarak işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 52).

46. Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete, kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye -bu muameleler üçüncü kişiler tarafından yapılmış olsa bile- maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri 82).

47. Devletin pozitif yükümlülüğünün bir parçası olarak usul yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 106; Tahir Canan 25).

48. Ceza soruşturmasının amacı, insan onurunu koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamak olmakla birlikte bu yükümlülük, kesin olarak bir sonuç elde etmeyi değil uygun araçları kullanmayı gerektirir. Diğer yandan Anayasa'nın 17. maddesi, başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).

49. Kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için soyut iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki bir kanıt; yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 95).

50. Ceza soruşturmasının etkili olması için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek kötü muamele iddiasını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir. Yetkililer, şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmeli; bir şikâyet olmasa bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açmalıdır(Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 114, 116).

51. Ceza soruşturmasının etkinliğini sağlayacak hususlardan biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda, mağdurun meşru menfaatlerini korumak için gerekli olduğu ölçüde sürece katılması sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 115).

52. Kötü muameleye ilişkin bir soruşturmanın olabildiğince süratle ve özenle yürütülmesi gerekir. Bazı durumlarda soruşturmanın ilerlemesine engel olan güçlükler bulunabilir. Ancak böyle bir durumda dahi yetkililerin süratle hareket etmeleri olayın aydınlatılabilmesi, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından büyük öneme sahiptir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 119).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

53. Gerçekleştiği iddia edilen cinsel saldırı olayına ilişkin olarak ertesi gün akşam saatlerinde başvurucu tarafından karakola yapılan şikâyet üzerine derhâl cezai soruşturmaya başlanmıştır. Öncelikle başvurucunun karakola gelmeden önce Hastaneden aldığı sağlık raporu temin edilmiştir. Savcılığın talimatıyla başvurucunun şikâyetinin yanı sıra şüpheli S.Ç.nin savunması alınmış, olaya dair bilgisi olduğu tespit edilen tanıklar dinlenmiştir. Olay yeri incelemesi yapılmış, buna dair bulgular tutanağa bağlanmıştır. Kollukça yapılan araştırmada olayın geçtiği apartmanın girişini gören bir kameranın olmadığı tespit edilmiştir. Toplanan deliller doğrultusunda Savcılık talimatıyla şikâyet dosyası 15/7/2014 tarihinde -şikâyet tarihinden yaklaşık iki ay on beş gün sonra- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

54. Savcılık tarafından başvurucunun ifadesi ve şüphelinin savunması ayrıntılı olarak yeniden alındıktan sonra devam eden süreçte olay günü başvurucu ile şüphelinin yemekte aynı masada birlikte oturdukları tanıklar dışında kalan ve olaya dair bilgisi olduğu düşünülen diğer kişilerin dinlendiği, başvurucunun şikâyet için gittiği karakol amirinin beyanının alındığı anlaşılmıştır.Başvurucu, olaydan sonra kendisini taksiye bindiren T.G. isimli şahsın tanık olarak dinlenmediğini iddia etmiş ise de bu tanığın kolluk aşamasında ifadesinin alınarak başvurucu gece yarısı kötü bir vaziyette olduğundan onun taksiye binmesine yardımcı olduğunu beyan ettiği görülmüştür. Bu aşamada başkaca bilgisi bulunmadığı anlaşılan tanığın Savcılıkça yeniden dinlenmemesi makul görülebilecek bir yaklaşımdır. Başvurucu ve şüpheli dışında olay yerinde bulunduklarını belirten O.K. ve Ta.G.; başvurucu ile şüpheli ofiste otururken onların yanına gittiklerini, herhangi olağan dışı bir durum görmediklerini, sonrasında başvurucunun ofisten ayrıldığını beyan etmişlerdir. Ofisin bulunduğu apartmanın görevlisi dinlenmiş; görevli A.C., O.K. ve Ta.G.nin binaya girdikten sonra başvurucunun binadan ayrıldığını doğrulamıştır.

55. Başvurucunun delil olarak sunduğu 17/7/2014 ve 22/7/2014 tarihli sağlık raporları (bkz. § 15) nazara alınarak Savcılık tarafından başvurucu, ruhsal durumunun tespiti amacıyla Hastaneye yeniden sevk edilerek kendisine rapor aldırılmış, tüm raporların tıbbi yönden değerlendirilmesi için dosyaya bilirkişi atanmıştır. Ayrıca başvurucunun gittiği Hastanenin kamera görüntüleri getirtilerek incelenmiştir. Alınan bilirkişi raporunda, başvurucuda teşhis edilen anksiyete bozukluğu ile gerçekleştiği iddia edilen cinsel saldırı olayı arasında illiyet bağını kurmanın zor olduğuna ve cinsel saldırı olayına dair fiziksel bulguların sağlık raporlarında bulunmadığına işaret edilmiştir. Buna karşın başvurucunun aldığı ilk sağlık raporunda belirtilen kanlanma ve sıyrıkların iddia edilen olay dışında herhangi bir şekilde meydana gelebileceği belirtilerek başvurucunun bu yöndeki savları varsayımsal olarak karşılanmıştır.

56. Bu arada S.Ç.nin başvuruya konu şikâyetten hemen sonra başvurucu ve diğer bir kısım kişi hakkında iftira ve şantaj suçunu işledikleri iddiasıyla yaptığı şikâyet üzerine başlatılan soruşturmada gereken işlemler tamamlanarak şikâyet dosyası Savcılığa gönderilmiştir. Savcılık tarafından başvuruya konu olayla ilgili olarak başvurucu ve diğer şüphelilerin S.Ç.den gayrimenkul, araç ve bir miktar nakit para talep ettikleri kanısıyla iftirave şantaj suçunu işledikleri hususunda yeterli şüphe oluştuğu gerekçesine istinaden haklarında dava açıldığı tespit edilmiştir. Anılan soruşturma dosyasındaki deliller, incelenmek üzere başvuruya konu soruşturma dosyasına alınmıştır. Başvuru dosyasına yansıdığı kadarıyla başvurucunun haberi ve rızası olmaksızın görüntülerinin bulunduğu kamera kayıtlarının S.Ç.de olduğu ve şikâyetinden vazgeçmemesi hâlinde bu görüntülerin ifşa edileceğine dair iddia ve tanık beyanları dosyada bulunmaktadır. Yine başvurucunun SMS kayıtlarından bu hususun başvurucu ile bir tanık arasında görüşüldüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca tanıklar E.Y. ve O.K.nın başvuruya konu olayın sonrasında yaşanan gelişmelere dair ayrıntılı beyanlarının bulunduğu tespit edilmiştir.

57. Soruşturma işlemleri neticesinde elde edilen dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler soruşturma makamınca değerlendirilerek başvurucunun kendi ifadeleri arasında yine kendi ifadeleri ile gerek kendi tanığı gerekse diğer tanık ifadeleri arasında büyük çelişkiler bulunduğundan başvurucunun ifadesi samimi, tutarlı ve inandırıcı bulunmamıştır.Buna karşın şüphelinin ise ifadeleri arasında bir çelişki olmadığına kanaat getirilerek ifadelerinin tanıklar tarafından da doğrulandığı, ayrıca başvurucunun şüpheliden maddi menfaat sağlama amacında olduğu da belirtilmek suretiyle 11/9/2014 tarihinde şüpheli hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği görülmüştür.

58. Başvurucunun şikâyeti üzerine ivedilikle soruşturma işlemlerine başlanarak soruşturmanın yaklaşık 5 ay 15 gün gibi makul sürede tamamlandığı, başvurucunun soruşturmanın açıklığını temin edecek ve meşru menfaatlerini koruyabilecek bir şekilde beyanına başvurularak soruşturma sürecine dâhil edildiği anlaşılmıştır. Belirtilen süreçte aksi iddia edilse de başvurucunun soruşturma evrakına erişimi ve sürece katılımı noktasında herhangi bir kısıtlamaya tabi tutulduğunu gösteren bir bulguya rastlanmamıştır. Öte yandan olayla ilgili tanıkların ifadelerine başvurulduğu, Hastane kamera görüntülerinin incelendiği, olay yerinde kamera olup olmadığının araştırıldığı, başvurucunun beden ve ruhsağlığı ile ilgili raporunun alınıp bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, başvurucu ile şüpheli arasında olay sonrasında yaşanan gelişmelerin incelendiği, bu suretle olayın açıklığa kavuşturulması için gerekli hususların soruşturma makamlarınca tetkik edildiği anlaşılmıştır.

59. Bununla birlikte soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekmektedir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99). Nitekim 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172. maddesinin (1) numaralı fıkrasında; kovuşturma aşamasını geçme gerekliliğini karşılar nitelikte, bir Cumhuriyet Savcılığı tarafından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair verilen kararın ancak yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde verilebileceği açık bir şekilde belirtilmiştir.

60. Başvurucu hakkında düzenlenen ilk sağlık raporunda (bkz. § 12) başvurucunun iddialarını destekler şekilde vücudunda kanlanma ve sıyrıkların bulunduğu tespit edilmiştir. Her ne kadar bilirkişi raporunda bu belirtilerin olay dışında herhangi bir şekilde de oluşabileceği belirtilmiş ise de bu yorumun varsayımsal olduğu anlaşılmaktadır. Yine başvurucunun ruhsal sağlığına yönelik rapor, yaşandığını iddia ettiği olay nedeniyle ruhsal sağlığının bozulduğuna yöneliktir. Olaydan önce tarafları tanımayan tanık T.G.nin başvurucunun dağınık bir görünümde, baygın vaziyette gece yarısı yolda olduğunu beyan ettiği ve başvurucunun taksiye binmesi için yardımcı olmak durumunda kaldığını vurguladığını özellikle belirtmek gerekir. Bunun yanı sıra O.K. ve E.Y. isimli şahısların beyanlarıyla başvurucunun yakın çevresine iddia ettiği şekilde olayın yaşandığı hususunda bilgi verdiği de anlaşılmaktadır. Ek olarak S.Ç.nin hâkimiyetinde başvurucuya ait gizli kamera görüntüleri bulunduğunun tanıklar arasında konuşulduğu ve bu durumun SMS kayıtlarına yansıdığı tespit edilebilmektedir.

61. Bu durumda S.Ç.nin olduğu kadar başvurucunun iddialarını destekleyen delillerin de bulunduğu açıktır. Başvurucu hakkında aynı olay nedeniyle şantaj ve iftira suçundan kamu davası açıldığı da dikkate alındığında yargılama sırasında elde edilecek bilgi ve bulguların başvuruya konu soruşturmayı etkileyebileceği şüphesizdir. Bu durumda birbiriyle doğrudan bağlantılı soruşturmalardan birine ceza mahkemesinin kapsamlı değerlendirmesi olanağı tanınmışken diğerine de aynı olanağın sağlanması maddi gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından somut olaya özgü olarak zaruridir. Mağdur olduğu iddia edilen başvurucu ile olaydan sorumlu olduğu iddia edilen S.Ç.nin ifadelerindeki çelişkilerin giderilmesi ve tarafların hareket etme saikleri ortaya konarak toplanan tüm delilleri takdir etme konusunda karar vermeye yetkili makamın -başvuruya konu şikâyette- ceza mahkemeleri olduğu anlaşılmaktadır.

62. Soruşturmanın etkililiği konusunda yer verilen değerlendirmeler bir bütün hâlinde ele alındığında somut olay kapsamında Savcılık tarafından yürütülen soruşturmada, yaşandığı iddia edilen çok yönlü bu olayda bir ceza mahkemesinin kapsamlı bir inceleme ve değerlendirme yapması imkânını ortadan kaldıracak şekilde bir kararın verilmesi nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

63. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1)Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

64. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.

65. Başvuruda, kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

66. Kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında (soruşturulmasında) hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

67. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvuruya konu olayın niteliği gereği kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama (soruşturma) yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,

E. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(G.G.K. [2.B.], B. No: 2014/19797, 9/1/2018, § …)
   
Başvuru Adı G.G.K.
Başvuru No 2014/19797
Başvuru Tarihi 19/12/2014
Karar Tarihi 9/1/2018
Resmi Gazete Tarihi 1/3/2018 - 30347

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, cinsel saldırı suçunun işlendiği iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan şikâyet üzerine başlatılan soruşturma sonucu kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Üçüncü kişilerin eylemine karşı koruma İhlal Yeniden soruşturma

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 102
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi