TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
G.G.K. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/19797)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 1/3/2018 - 30347
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Elif
ÇELİKDEMİR ANKITCI
|
Başvurucu
|
:
|
G.G.K.
|
Vekili
|
:
|
Av. Fatma
ALBAYRAK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, cinsel saldırı suçunun işlendiği iddiasıyla
Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan şikâyet üzerine başlatılan soruşturma sonucu
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık,
görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1988 yılında doğmuş olup Ankara'da yaşamaktadır.
Mankenlik yaptığı iddia edilen başvurucu -kendi beyanına göre- olay tarihinde
üniversite öğrencisidir.
9. 28/4/2014 tarihinde başvurucu ve önceden tanıdığı avukat
S.Ç., beş kişinin daha katıldığı yemekte bir araya gelmiş, yemeğin ardından
başvurucunun eve bırakılması amacıyla restorandan birlikte ayrılmış, bir süre
birlikte yürüdükten sonra S.Ç.nin yeğeni O.K.nın bürosuna gitmişlerdir.
Başvurucu, S.Ç.nin ısrarıyla büroya çıktıklarını
ileri sürmüş ancak S.Ç. aksini iddia etmiştir.
10. Başvurucunun anlatımına göre eski erkek arkadaşıyla
ayrılmaları hakkında konuşurlarken S.Ç. kıyafetlerini çıkararak aniden
başvurucunun üzerine atlamış, bir yandan kıyafetlerini çıkarmaya çalışırken bir
yandan da boynunu, omuzlarını ve göğüsleriniöpmüş, bu
esnada başvurucu S.Ç.yi
itmeyi başararak üzerinden atmış ve pantolununu
çekerek çantasını da alıp hızla bürodan uzaklaşmıştır. Başvurucu; koşarken
düştüğünü, burnunun kanadığını, yoldan geçen tanımadığı bir şahsın kendisini
taksiye bindirdiğini ve eve gittiğini belirtmiştir.
11. S.Ç. ise olay günü yemekten sonra başvurucuyla kendi
yeğeninin bürosuna gittiklerini, oturup başvurucu ile konuştukları sırada
yeğeni O.K. ve Ta.G.nin büroya gelmelerinin ardından
başvurucunun bürodan ayrıldığını beyan etmiştir. Başvurucunun dile getirdiği
olayların hiç yaşanmadığını, dokunma dahi olmadığını, bu olayın kendisinden
para almak için tasarlandığını ifade etmiştir.
12. Başvurucu, olayın ertesi günü öncelikle Ankara Numune Eğitim
ve Araştırma Hastanesine (Hastane) gitmiş; yapılan genel muayenesinin ardından
aldığı raporla birlikte akşam saatlerinde Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğüne
başvurarak S.Ç. hakkında cinsel saldırı ve kasten yaralama suçunu işlediği
iddiasıyla şikâyetçi olmuştur. Soruşturma dosyasına delil olarak sunulan rapora
göre başvurucunun göğsünde ve sol kolunda hiperemi
(kanlanma), sağ bacağında abrazyon (sıyrık)
bulunduğu, genel durumunun iyi ve bilincinin açık olduğu tespit edilmiştir.
13. Başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma
kapsamında başvurucunun ayrıntılı ifadesi ve S.Ç.nin
savunması alınmış; olay günü yemeğe katılan kişiler, başvurucu ile S.Ç.nin birlikte gittikleri büronun bulunduğu apartmanın
görevlisi ve başvurucuyu taksiye bindiren şahıs tanık olarak dinlenmiştir.
Olaydan sonra başvurucunun şikâyetini kayda geçen karakol amirive
başvurucunun annesi dâhil olmak üzere olayla ilgili ismi geçen tanıkların
bilgisine başvurulmuştur.
14. Tanıklardan T.G. önceden tanımadığı başvurucuyu olay günü
gece sokakta gördüğünü, başvurucunun yarı baygın vaziyette yolda bulunduğunu ve
saçının başının dağınık olduğunu hatırladığını ifade etmiştir. Başvurucunun bir
şeyler anlattığını ama anlamadığını, sonrasında başvurucuyu bir taksiye
bindirip gönderdiğini beyan etmiştir.
15. Olaydan yaklaşık üç ay sonra -17/7/2014 tarihinde- başvurucunun
Hastanenin Psikiyatri Servisine bir kısım şikâyetle başvurması üzerine
kendisine anksiyete (endişe ve kaygı) bozukluğu
teşhisi konularak ilaç tedavisine başlanmıştır. 22/7/2014 tarihinde de aynı
rahatsızlık sebebiyle başvurucuya beş günlük iş göremez raporu verilmiştir.
16. Anılan raporların dosyaya sunulmasının ardından Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca (Savcılık), başvurucunun ruhsal durumunun tespitinin
talep edilmesi üzerine düzenlenen 4/8/2014 tarihli rapora göre başvurucunun
endişe ve kaygı bozukluğu geçirdiği veuğradığını
iddia ettiği cinsel saldırı sonucu ruhsal bütünlüğünün bozulduğu
belirtilmiştir.
17. Başvurucunun olaydan sonraki fiziki muayenesini içeren ilk
raporla (bkz. § 12) ruhsal durumunu tespit eden diğer raporların (bkz. §§ 15,
16) değerlendirilmesi için adli tıp uzmanı, dosyaya bilirkişi olarak atanmış ve
kendisinin görüşüne başvurulmuştur. 7/9/2014 tarihli bilirkişi raporunda;
olayın hemen sonrasında başvurucunun fiziki muayenesinin yanı sıra psikiyatri
konsültasyonunun yapılmadığı, başvurucunun boynunda emmeye bağlı ekimozun (morarma) oluştuğuna dair beyanlarının raporla
tespit edilmediği, kanlanmaların herhangi bir travmaya bağlı oluşabileceği,
psikiyatri raporlarının da olaydan iki ay geçtikten sonra alındığı gözönünde bulundurularak başvurucuya konulan teşhis (anksiyete bozukluğu) ile yaşandığı iddia edilen olay
arasındaki illiyet bağının kurulmasının dosyadaki bilgiler ışığında zor olduğu
görüşüne yer verilmiştir.
18. Olay yerine ait kamera görüntülerinin mevcut olup olmadığına
dair araştırma yapılması Savcılık tarafından istenmiş, herhangi bir kamera
sisteminin bulunmadığı kolluk tarafından tespit edilerektutanak
altına alınmıştır.
19. Soruşturma devam ederken S.Ç.; başvurucu, başvurucunun
avukatı ve annesinin de yer aldığı bir kısım kişiden bu olayla ilgili olarak
şantaj ve iftira suçlarını işledikleri iddiasıyla ayrıca şikâyetçi olmuştur.
Toplanan deliller doğrultusunda oluşturulan soruşturma dosyası, cinsel saldırı
soruşturmasından daha önce Savcılığa gönderilerek soruşturma numarası
alınmıştır. Savcılıkça yapılan soruşturma sonucu iddianame düzenlenerek kamu
davası açılmıştır. Davanın akıbeti hakkında başvuru dosyasında herhangi bir
bilgi yer almamaktadır. Söz konusu soruşturma dosyası, Savcılık tarafından
incelenerek deliller bu soruşturma dosyasına da alınmıştır.
20. Şantaj ve iftira ile ilgili soruşturmada tanık olarak
dinlenen E.Y. ve O.K., başvurucunun annesiyle görüştüklerini ifade etmişlerdir.
S.Ç.nin başvurucuyu darbederek
cinsel tacizde bulunduğunu kendilerine başvurucunun annesinin söylediğini, daha
sonra S.Ç. ve başvurucunun annesiyle bir araya geldiklerini anlatmışlardır. S.Ç.nin ise olayı kabul etmediğini, başvurucunun avukatının
bu olayı planladığını iddia ettiğini belirtmişlerdir. Başvurucunun annesinin
başvurucuya inandığını ve S.Ç.den para talep
etmediğini, sadece görev yaptığı okulda ihtiyacı olan öğrencilere S.Ç.nin yardım etmesi hâlinde başvurucuyla görüşüp şikâyeti
geri alacaklarını dile getirdiğini ancak başvurucunun babasının şehir dışından
döndükten sonrabu anlaşmanın bozulduğunu beyan
etmişlerdir.
21. Başvurucunun annesi aynı soruşturma kapsamında verdiği
ifadede, tanıklar E.Y. ve O.K. ile buluştuklarında kızının şikâyetçi olduğu S.Ç.nin elinde başvurucunun İstanbul'da bir otelde kaldığı
zamana ait gizli kamera görüntülerinin bulunduğunu belirterek şikâyetten
vazgeçmemeleri hâlinde başvurucunun zarar göreceğini ima ederek kendilerini
üstü kapalı tehdit ettiklerini ileri sürmüştür.
22. Savcılık tarafından başvurucunun telefonu incelenmiş ve buna
ilişkin mesaj (SMS) görüntüleri soruşturma dosyasına alınmıştır. Başvuru
dosyasına aktarıldığı kadarıyla başvurucunun tanık K.Y. ile arasındaki
mesajlarda; K.Y.nin S.Ç.den
bir miktar para istediği hususundan başvurucunun bilgisinin olmadığının yazılı
olduğu ve K.Y.nin başvurucuya ait görüntüleri içeren
kamera kayıtlarının S.Ç.de bulunduğunu başvurucuya ilettiği anlaşılmaktadır.
23. Başvurucu; şikâyetinin kolluk tarafından bekletilerek Savcılığa
gönderilmediğini, buna rağmen bu olaydan sonra gerçekleşen kendisiyle ilgilişantaj ve iftira şikâyetinin Savcılığa derhâl
gönderilerek delillerin karartıldığını iddia etmiş ve kolluk görevlileri
hakkında görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri iddiasıyla şikâyetçi
olmuştur. Savcılıkça 24/6/2014 tarihinde, verilen talimat gereği tahkikat
evrakının tamamlanarak Savcılığa gönderildiği ve şikâyetin sürüncemede
bırakıldığına dair yeterli delil olmadığı gerekçesine istinaden kovuşturmaya
yer olmadığı kararı verilmiştir. Anılan kararın akıbeti başvuru dosyasından
anlaşılamamaktadır.
24. Cinsel saldırı suçu ile ilgili yapılan soruşturma sonucu
toplanan deliller değerlendirilerek dava açmak için yeterli şüphe oluşmadığı
gerekçesine istinaden 11/9/2014 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca,
kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kararda, Yargıtayın yerleşik uygulamasına gönderme yapılarak ilkesel
olarak cinsel saldırı suçlarında olayın görgü tanığı bulunmuyorsa mağdurun
iddiasına karşı şüphelinin kendini suçtan kurtarmaya yönelik ifade verebileceği
vurgulanmıştır. Bu şekilde gelişen olaylar incelenirken mağdurenin
saptanabilen başka bir amacının bulunmadığı ve ifadelerinin çelişkili olmadığı
durumlarda kendi iffetine zarar verecek şekilde yalan söylemeyeceği de
değerlendirilerek ifadesine itibar edileceği belirtilmiştir. Somut olayın
değerlendirme kısmında ise mağdurenin ifadelerinde
çelişki olduğu ve şüpheliden intikam alma düşüncesiyle hareket ettiği ortaya
konularak karar gerekçesi açıklanmıştır. Altı sayfadan oluşan kararın ilgili
kısmı şöyledir:
'' ...
Dosyanın bir bütün olarak değerlendirilmesi
sonucu müştekinin aşamalardaki ifadeleri arasında bariz çelişkiler olduğu,
kendi tanığı ve diğer tanık beyanları ile ifadeleri arasında büyük çelişkiler
olduğu tespit edildiğinden mağdurenin ifadesi,
samimi, tutarlı ve inandırıcı bulunmamıştır. Ayrıca mağdurenin
şüpheliye karşı intikam alma düşünceside mağdure ile şüpheli arasında bir husumet olduğunu
göstermektedir.
Şüphelinin
ise karakolda alınan ifadesi iledaha sonra C.Savcılığında verdiği ifadeleri
arasında bir mübayenet olmadığı gibi şüpheli ifadeleri tanıklarca da
doğrulanmıştır.
Şüpheli
leh ve aleyhine toplanan delillerin değerlendirilmesi
sonucu atılı suçla ilgili CMK 170 maddesinde belirtilen dava açmak için yeterli
şüphenin oluşmadığı anlaşılmıştır
Yeterli
şüphe oluşmadan açılacak dava sonucu, Şüphelinin evli 3 çocuk sahibi olması,
eski parlamenter olarak hala siyasete devam etmesi ve avukat olduğu göz önüne
alındığı zaman uğrayacağı zararın büyüklüğü mağdureden
çok fazla olacak vetelafisi mümkün olmayan zararlar
meydana getirecektir.
....''
25. Belirtilen karara karşı başvurucu tarafından yapılan itiraz,
Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/10/2014 tarihli kararı ile kesin olarak
reddedilmiştir.
26. Karar, başvurucu vekiline 19/11/2014 tarihinde tebliğ
edilmiş olup 19/12/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı
olmadığı tespit edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
27. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
başvuruya konu suçun işlendiği iddia edilen tarihte yürürlükte olan 102.
maddesi şöyledir:
'' Madde 102 - Cinsel saldırı
(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut
dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, iki yıldan yedi
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim
sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan oniki
yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi halinde,
soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikayetine bağlıdır.
(3) Suçun;
a) Beden veya ruh bakımından kendisini
savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
b) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı
nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dahil kan veya kayın
hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı,
d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından
birlikte,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre
verilen cezalar yarı oranında artırılır.
(4) Suçun işlenmesi sırasında mağdurun
direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda
kişi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.
(5) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh
sağlığının bozulması halinde, on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına
hükmolunur.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata
girmesi veya ölümü halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
hükmolunur.''
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Mevzuat
28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “İşkence yasağı” kenar başlıklı 3. maddesi
şöyledir:
“Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur
kırıcı ceza veya muamelelere tabi tutulamaz.”
29. 18/6/2003 tarihli ve 25142 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 16/12/1966 tarihliBirleşmiş Milletler (BM)
Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 7. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye ya da zalimane,
insanlık dışı ya da küçük düşürücü muamele ya da cezalandırmaya maruz
bırakılamaz. Özellikle, hiç kimse kendi özgür rızası olmadan tıbbi ya da
bilimsel deneylere tabi tutulamaz."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
30. Bir muamele veya cezanın kötü muamele olduğunu söyleyebilmek
için eylemin "minimum ağırlık eşiği"ni
aşması beklenir (Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997,
§ 55; Erdoğan Yağız/Türkiye, B.
No: 27473/02, 6/3/2007, §§ 35-37; Gafgen/Almanya [BD], B. No: 22978/05, 1/6/2010,
§§ 88-90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, B. No:
13134/87, 25/3/1993, § 30).
31. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), devletin pozitif
yükümlülüklerinin özel kişilerin eylemlerini de içerdiğini belirtmiştir.
Devlet, kamu görevlilerinde olduğu gibi özel kişiler tarafından
gerçekleşebilecek kötü muamelelere karşı da yeterli korumayı ve yasal çerçeveyi
sağlamakla yükümlüdür (Denis Vasilyev/Rusya,
B. No: 32704/04, 17/12/2009, § 98; Yehovanın Şahitleri Gldani Cemaatinin 97 üyesi ve
diğer 4 kişi/Gürcistan, B. No: 71156/01, 3/5/2007, § 96; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, §§ 26-28; A/Birleşik Krallık, B. No:
100/1997/884/1096, 23/9/1998, §§ 22-24; X ve
Y/Hollanda, B. No: 8978/80, 26/3/1985, § 27).
32. AİHM, devletin pozitif yükümlülüklerinin kapsamının
Sözleşme'nin 3. maddesine aykırı muamelelerde bulunanların devlet memuru olması
veya şiddetin özel kişiler tarafından uygulanmış olmasına göre farklılık
gösterdiğini kabul etmektedir (Beganoviç/Hırvatistan,
B. No: 46423/06, 25/6/2009, § 69).
33. AİHM, Sözleşme'nin 3. maddesinin “tartışılabilir” ve “makul
şüphe uyandıran” kötü muamele iddialarının etkin biçimde soruşturma yükümlülüğü
getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya,
§ 131). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik için
minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık
olmasını ve yetkili makamların titizlikle ve çabuklukla çalışmasını
gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan, B. No: 34445/04, 11/1/2007,§ 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, §
55).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 9/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
35. Başvurucu; hakkında şikâyetçi olduğu şüphelinin nüfuzlu bir
şahıs olması sebebiyle soruşturma evrakının aylarca bekletildiğini, şikâyeti
alan savcının ertesi günşüpheli bir şekilde değiştirildiğini,
olayla ilgili yeterli araştırma yapılmadığını, önemli ve tek tanık T.G.nin Savcılıkça dinlenmediğini ifade etmiştir. Ayrıca
şüphelinin ve ilgili diğer kişilerin telefon kayıtları ile MOBESE ve karakolun
güvenlik kamera kayıtlarının incelenmediğini, gizlilik kararı olmadığı hâlde
soruşturma evrakına erişiminin engellendiğini, şikâyetten vazgeçmesi için
tehditlere maruz kaldığını ancak bu hususların araştırılmadığını, neticede
etkili bir soruşturma yapılmaması nedeniyle vücut dokunulmazlığına yönelen bu
nitelikli cinsel saldırıya teşebbüsün cezasız bırakıldığını belirterek
Anayasa’nın 17. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
36. Başvurucu, başvuruya konu olay nedeniyle sosyal hayatının
olumsuz etkileneceğine işaret ederek kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli
tutulmasını talep etmiştir.
37. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
B. Değerlendirme
38. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, … maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu sebeple başvurucunun maddi ve manevi
varlığına yönelik saldırılara karşı hakkaniyete uygun bir yargılama yapılmamış
olması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri özü itibarıyla
Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında kaldığından sadece bu madde yönünden
inceleme yapılmıştır. Somut başvurudaki suçla ilgili iddialar mahiyetleri
gereği Anayasa’nın 17/1. veya 17/3. ile 20. maddelerinde güvence altına alınan
maddi ve manevi varlığın korunması veya işkence ve kötü muamele yasağı ile özel
hayatın korunması kapsamında olmasına karşın (Z.C.
[GK], B. No: 2013/3262, 11/05/2016, § 47) bir muamelenin Anayasa'nın
17. maddesinin birinci fıkrası gereği maddi ve manevi bütünlüğün korunması
hakkını aşarak üçüncü fıkrası gereği işkence ve kötü muamele yasağına girmesi
için asgari bir eşiğe ulaşması gerekmektedir.
40. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın somut koşulları
dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin süresi, bedensel
ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler
önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır.
Muamelenin gerginlik ve duygu yoğunluğunun olduğu bir anda meydana gelip
gelmediği de gözönünde tutulmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293,
17/7/2014, § 83).
41. Yukarıda yer verilen kıstaslar kapsamında başvurucuya
yönelik gerçekleştiği iddia olunan eylemin ağır fiziksel müdahale içeren cinsel
saldırı/nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs suçu olduğu dikkate alınarak
muamelenin asgari eşiği aştığı değerlendirilip başvurunun kötü muamele yasağı
kapsamında incelenmesi gerekmiştir.
42. Bununla birlikte başvurucunun olgusal olarak ileri sürdüğü
şikâyetlerinin tamamı, olay nedeniyle cezalandırmanın olmadığına özgülenmiştir.
Dolayısıyla başvurucunun başvuru konusu eylem nedeniyleözel
hayatın korunması hakkı kapsamında kalan -maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik
şikâyetleri dışında- farklı şikâyetleri bulunmadığından kötü muamele yasağı
yanında özel hayatın korunması hakkı yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmamıştır.
43. Devletin işkence ve kötü muamele yasağının garantörü
olmasından kaynaklanan koruma yükümlülüğü, devletin bu konuda hem hukuki hem de
fiilî tedbirler almasını gerektirmektedir (Z.C.,
§ 84). Somut olaydaki
gibi üçüncü kişiler tarafından yapılan kötü muamelelerde dahi devletin bireyi
koruma ödevi bulunmakta ise de başvurucunun yasal veya idari çerçevede bu yöne
ilişkin bir şikâyeti bulunmamaktadır. Ayrıca bu yükümlülüğe yönelik Anayasa
Mahkemesinin müdahalesini gerektirecek bir durum da başvuru dosyasına yansımamıştır.
Bu bağlamda inceleme, devletin diğer bir pozitif yükümlülüğü olan usul
yükümlülüğü kapsamıyla sınırlı yapılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
44. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü
muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
45. Anayasa Mahkemesinin işkence ve kötü muamele yasağı
kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği
temel yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında
gerçekleşen olaylarda Anayasa'nın 17. maddesi devlete, bu konuda ihdas edilmiş
bulunan yasal ve idari çerçevenin elindeki tüm imkânları kullanarak maddi ve
manevi varlığı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını,
buna ilave olarak işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin ihlallerin
durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri
alma görevi yüklemektedir (Serpil Kerimoğlu
ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 52).
46. Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete, kişilerin işkence ve
eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye -bu
muameleler üçüncü kişiler tarafından yapılmış olsa bile- maruz bırakılmalarını
engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri,§
82).
47. Devletin pozitif yükümlülüğünün bir parçası olarak usul yükümlülüğü
bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve
ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa
cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek
durumundadır (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 106; Tahir Canan,§ 25).
48. Ceza soruşturmasının amacı, insan onurunu koruyan hukukun
etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamak
olmakla birlikte bu yükümlülük, kesin olarak bir sonuç elde etmeyi değil uygun
araçları kullanmayı gerektirir. Diğer yandan Anayasa'nın 17. maddesi,
başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma
hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir
ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).
49. Kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için soyut
iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki
bir kanıt; yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat
edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar
değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 95).
50. Ceza soruşturmasının etkili olması için soruşturma
makamlarının resen harekete geçerek kötü muamele iddiasını aydınlatabilecek ve
sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri
gerekir. Yetkililer, şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmeli; bir şikâyet
olmasa bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli belirtiler
olduğunda soruşturma açmalıdır(Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 114, 116).
51. Ceza soruşturmasının etkinliğini sağlayacak hususlardan biri
de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu
denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda, mağdurun meşru menfaatlerini
korumak için gerekli olduğu ölçüde sürece katılması sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 115).
52. Kötü muameleye ilişkin bir soruşturmanın olabildiğince
süratle ve özenle yürütülmesi gerekir. Bazı durumlarda soruşturmanın
ilerlemesine engel olan güçlükler bulunabilir. Ancak böyle bir durumda dahi
yetkililerin süratle hareket etmeleri olayın aydınlatılabilmesi, hukukun
üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha
gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından büyük öneme
sahiptir (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 119).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
53. Gerçekleştiği iddia edilen cinsel saldırı olayına ilişkin
olarak ertesi gün akşam saatlerinde başvurucu tarafından karakola yapılan
şikâyet üzerine derhâl cezai soruşturmaya başlanmıştır. Öncelikle başvurucunun
karakola gelmeden önce Hastaneden aldığı sağlık raporu temin edilmiştir.
Savcılığın talimatıyla başvurucunun şikâyetinin yanı sıra şüpheli S.Ç.nin savunması alınmış, olaya dair bilgisi olduğu tespit
edilen tanıklar dinlenmiştir. Olay yeri incelemesi yapılmış, buna dair bulgular
tutanağa bağlanmıştır. Kollukça yapılan araştırmada olayın geçtiği apartmanın
girişini gören bir kameranın olmadığı tespit edilmiştir. Toplanan deliller
doğrultusunda Savcılık talimatıyla şikâyet dosyası 15/7/2014 tarihinde -şikâyet
tarihinden yaklaşık iki ay on beş gün sonra- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmiştir.
54. Savcılık tarafından başvurucunun ifadesi ve şüphelinin
savunması ayrıntılı olarak yeniden alındıktan sonra devam eden süreçte olay
günü başvurucu ile şüphelinin yemekte aynı masada birlikte oturdukları tanıklar
dışında kalan ve olaya dair bilgisi olduğu düşünülen diğer kişilerin
dinlendiği, başvurucunun şikâyet için gittiği karakol amirinin beyanının
alındığı anlaşılmıştır.Başvurucu, olaydan sonra
kendisini taksiye bindiren T.G. isimli şahsın tanık olarak dinlenmediğini iddia
etmiş ise de bu tanığın kolluk aşamasında ifadesinin alınarak başvurucu gece
yarısı kötü bir vaziyette olduğundan onun taksiye binmesine yardımcı olduğunu
beyan ettiği görülmüştür. Bu aşamada başkaca bilgisi bulunmadığı anlaşılan
tanığın Savcılıkça yeniden dinlenmemesi makul görülebilecek bir yaklaşımdır.
Başvurucu ve şüpheli dışında olay yerinde bulunduklarını belirten O.K. ve Ta.G.; başvurucu ile şüpheli ofiste otururken onların
yanına gittiklerini, herhangi olağan dışı bir durum görmediklerini, sonrasında
başvurucunun ofisten ayrıldığını beyan etmişlerdir. Ofisin bulunduğu apartmanın
görevlisi dinlenmiş; görevli A.C., O.K. ve Ta.G.nin
binaya girdikten sonra başvurucunun binadan ayrıldığını doğrulamıştır.
55. Başvurucunun delil olarak sunduğu 17/7/2014 ve 22/7/2014
tarihli sağlık raporları (bkz. § 15) nazara alınarak Savcılık tarafından
başvurucu, ruhsal durumunun tespiti amacıyla Hastaneye yeniden sevk edilerek
kendisine rapor aldırılmış, tüm raporların tıbbi yönden değerlendirilmesi için
dosyaya bilirkişi atanmıştır. Ayrıca başvurucunun gittiği Hastanenin kamera
görüntüleri getirtilerek incelenmiştir. Alınan bilirkişi raporunda, başvurucuda
teşhis edilen anksiyete bozukluğu ile gerçekleştiği
iddia edilen cinsel saldırı olayı arasında illiyet bağını kurmanın zor olduğuna
ve cinsel saldırı olayına dair fiziksel bulguların sağlık raporlarında
bulunmadığına işaret edilmiştir. Buna karşın başvurucunun aldığı ilk sağlık
raporunda belirtilen kanlanma ve sıyrıkların iddia edilen olay dışında herhangi
bir şekilde meydana gelebileceği belirtilerek başvurucunun bu yöndeki savları varsayımsal olarak karşılanmıştır.
56. Bu arada S.Ç.nin başvuruya konu
şikâyetten hemen sonra başvurucu ve diğer bir kısım kişi hakkında iftira ve
şantaj suçunu işledikleri iddiasıyla yaptığı şikâyet üzerine başlatılan
soruşturmada gereken işlemler tamamlanarak şikâyet dosyası Savcılığa
gönderilmiştir. Savcılık tarafından başvuruya konu olayla ilgili olarak
başvurucu ve diğer şüphelilerin S.Ç.den gayrimenkul,
araç ve bir miktar nakit para talep ettikleri kanısıyla iftirave
şantaj suçunu işledikleri hususunda yeterli şüphe oluştuğu gerekçesine
istinaden haklarında dava açıldığı tespit edilmiştir. Anılan soruşturma
dosyasındaki deliller, incelenmek üzere başvuruya konu soruşturma dosyasına alınmıştır.
Başvuru dosyasına yansıdığı kadarıyla başvurucunun haberi ve rızası olmaksızın
görüntülerinin bulunduğu kamera kayıtlarının S.Ç.de olduğu ve şikâyetinden
vazgeçmemesi hâlinde bu görüntülerin ifşa edileceğine dair iddia ve tanık
beyanları dosyada bulunmaktadır. Yine başvurucunun SMS kayıtlarından bu hususun
başvurucu ile bir tanık arasında görüşüldüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca tanıklar
E.Y. ve O.K.nın başvuruya
konu olayın sonrasında yaşanan gelişmelere dair ayrıntılı beyanlarının
bulunduğu tespit edilmiştir.
57. Soruşturma işlemleri neticesinde elde edilen dosya
kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler soruşturma makamınca değerlendirilerek
başvurucunun kendi ifadeleri arasında yine kendi ifadeleri ile gerek kendi
tanığı gerekse diğer tanık ifadeleri arasında büyük çelişkiler bulunduğundan
başvurucunun ifadesi samimi, tutarlı ve inandırıcı bulunmamıştır.Buna
karşın şüphelinin ise ifadeleri arasında bir çelişki olmadığına kanaat
getirilerek ifadelerinin tanıklar tarafından da doğrulandığı, ayrıca
başvurucunun şüpheliden maddi menfaat sağlama amacında olduğu da belirtilmek
suretiyle 11/9/2014 tarihinde şüpheli hakkında kovuşturma yapılmasına yer
olmadığına dair karar verildiği görülmüştür.
58. Başvurucunun şikâyeti üzerine ivedilikle soruşturma
işlemlerine başlanarak soruşturmanın yaklaşık 5 ay 15 gün gibi makul sürede
tamamlandığı, başvurucunun soruşturmanın açıklığını temin edecek ve meşru
menfaatlerini koruyabilecek bir şekilde beyanına başvurularak soruşturma
sürecine dâhil edildiği anlaşılmıştır. Belirtilen süreçte aksi iddia edilse de
başvurucunun soruşturma evrakına erişimi ve sürece katılımı noktasında herhangi
bir kısıtlamaya tabi tutulduğunu gösteren bir bulguya rastlanmamıştır. Öte
yandan olayla ilgili tanıkların ifadelerine başvurulduğu, Hastane kamera
görüntülerinin incelendiği, olay yerinde kamera olup olmadığının araştırıldığı,
başvurucunun beden ve ruhsağlığı ile ilgili raporunun
alınıp bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, başvurucu ile şüpheli arasında olay
sonrasında yaşanan gelişmelerin incelendiği, bu suretle olayın açıklığa
kavuşturulması için gerekli hususların soruşturma makamlarınca tetkik edildiği
anlaşılmıştır.
59. Bununla birlikte soruşturma sonucunda alınan kararın
soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine
dayalı olması gerekmektedir (Cemil Danışman,
B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99). Nitekim 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172. maddesinin (1) numaralı fıkrasında; kovuşturma
aşamasını geçme gerekliliğini karşılar nitelikte, bir Cumhuriyet Savcılığı
tarafından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair verilen kararın ancak
yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının
bulunmaması hâllerinde verilebileceği açık bir şekilde belirtilmiştir.
60. Başvurucu hakkında düzenlenen ilk sağlık raporunda (bkz. §
12) başvurucunun iddialarını destekler şekilde vücudunda kanlanma ve
sıyrıkların bulunduğu tespit edilmiştir. Her ne kadar bilirkişi raporunda bu
belirtilerin olay dışında herhangi bir şekilde de oluşabileceği belirtilmiş ise
de bu yorumun varsayımsal olduğu anlaşılmaktadır.
Yine başvurucunun ruhsal sağlığına yönelik rapor, yaşandığını iddia ettiği olay
nedeniyle ruhsal sağlığının bozulduğuna yöneliktir. Olaydan önce tarafları
tanımayan tanık T.G.nin başvurucunun dağınık bir
görünümde, baygın vaziyette gece yarısı yolda olduğunu beyan ettiği ve
başvurucunun taksiye binmesi için yardımcı olmak durumunda kaldığını
vurguladığını özellikle belirtmek gerekir. Bunun yanı sıra O.K. ve E.Y. isimli
şahısların beyanlarıyla başvurucunun yakın çevresine iddia ettiği şekilde
olayın yaşandığı hususunda bilgi verdiği de anlaşılmaktadır. Ek olarak S.Ç.nin hâkimiyetinde başvurucuya ait gizli kamera
görüntüleri bulunduğunun tanıklar arasında konuşulduğu ve bu durumun SMS
kayıtlarına yansıdığı tespit edilebilmektedir.
61. Bu durumda S.Ç.nin olduğu kadar
başvurucunun iddialarını destekleyen delillerin de bulunduğu açıktır. Başvurucu
hakkında aynı olay nedeniyle şantaj ve iftira suçundan kamu davası açıldığı da
dikkate alındığında yargılama sırasında elde edilecek bilgi ve bulguların
başvuruya konu soruşturmayı etkileyebileceği şüphesizdir. Bu durumda birbiriyle
doğrudan bağlantılı soruşturmalardan birine ceza mahkemesinin kapsamlı
değerlendirmesi olanağı tanınmışken diğerine de aynı olanağın sağlanması maddi
gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından somut olaya özgü olarak zaruridir.
Mağdur olduğu iddia edilen başvurucu ile olaydan sorumlu olduğu iddia edilen S.Ç.nin ifadelerindeki çelişkilerin giderilmesi ve
tarafların hareket etme saikleri ortaya konarak
toplanan tüm delilleri takdir etme konusunda karar vermeye yetkili makamın
-başvuruya konu şikâyette- ceza mahkemeleri olduğu anlaşılmaktadır.
62. Soruşturmanın etkililiği konusunda yer verilen
değerlendirmeler bir bütün hâlinde ele alındığında somut olay kapsamında
Savcılık tarafından yürütülen soruşturmada, yaşandığı iddia edilen çok yönlü bu
olayda bir ceza mahkemesinin kapsamlı bir inceleme ve değerlendirme yapması
imkânını ortadan kaldıracak şekilde bir kararın verilmesi nedeniyle Anayasa’nın
17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü kötü muamele yasağının usul
boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
63. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)Esas inceleme
sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar
verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
64. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesi
talebinde bulunmuştur.
65. Başvuruda, kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
66. Kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında (soruşturulmasında) hukuki
yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
67. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvuruya konu olayın niteliği gereği kamuya açık belgelerde
başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına
alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usul boyutunun
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama (soruşturma)
yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.