TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HASAN AKYOL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/17095)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah
PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Hasan AKYOL
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
HORUŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, acele kamulaştırmaya yetki tanıyan Bakanlar Kurulu
kararının yürütmesinin durdurulmasına ilişkin idari yargı kararı dikkate
alınmayarak kamulaştırma işlemlerinin tamamlanması ve taşınmazların Hazine
adına tesciline karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinde tespit edilen eksikliklerin verilen sürede tamamlanmadığı
gerekçesiyle başvuru hakkında idari ret kararı verilmiştir.
4. Komisyonca başvurucunun idari ret kararına yönelik itirazının
kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu Hasan Akyol 1964 doğumlu olup Elazığ’ın Karakoçan
ilçesinde ikamet etmektedir. Başvurucu Elazığ’ın Karakoçan ilçesi Akkuş köyünde
kâin 2 ada 123 parsel numaralı taşınmazın paydaşıdır.
7. Bakanlar Kurulunca 19/4/2004 tarihli kararnameyle Enerji
Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından yapılacak kamulaştırmalarda
4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. Maddesinde
düzenlenen acele kamulaştırma usulünün uygulanması kararlaştırılmıştır.
8. EPDK tarafından 22/9/2005 tarihli kararla Darenhes
Elektrik Üretim Anonim Şirketine (Elektrik Şirketi) Elazığ’ın Karakoçan
ilçesinde ve başvuranın taşınmazını da kapsayan bir bölgede Pembelik Barajı ve
Hidroelektrik Santralinin yapımı ve işletilmesi hususunda kırk dokuz yıllık
üretim lisansı verilmiştir.
9. EPDK’nın 11/11/2010 tarihli kararıyla, Bakanlar Kurulunun
anılan kararına dayanılarak Pembelik Barajı’nın havzasında bulunan
taşınmazların kamulaştırılmasına ve kamulaştırma işlemlerinde acele
kamulaştırma usulünün uygulanmasına karar verilmiştir.
10. EPDK’nın 11/11/2010 tarihli kararı ile Bakanlar Kurulunun
19/4/2004 tarihli kararı, Danıştay Altıncı Dairesinde (Daire) dava konusu
edilmiştir. Daire 16/4/2012 sayılı kararla her iki işlemin de yürütmesini
durdurmuştur. Kararın gerekçesinde 2942 sayılı Kanun’un 27. Maddesi uyarınca
acele kamulaştırma usulünün uygulanabilmesi için başka hiçbir idari otoriteye
devredilmeksizin doğrudan Bakanlar Kurulunca “aciliyet”
hâlinin varlığının takdir edilmesi ve bu kapsamda kamulaştırılacak taşınmazlar
ile kamulaştırmanın çerçevesinin açıkça belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Gerekçede, somut olayda 19/4/2004 tarihli Bakanlar Kurulu kararında “aciliyet” hâlinin değerlendirilmesi hususundaki yetkinin
EPDK’ya devredilmesi ve kamulaştırma işlemlerinin konusu yönünden bir sınır
çizilmeksizin EPDK’ya genel nitelikte bir yetki verilmesi nedeniyle işlemlerin
hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşıldığı belirtilmiştir.
11. EPDK, Dairenin 16/4/2012 tarihli yürütmenin durdurulmasına
ilişkin kararından sonra baraj havzasında bulunan taşınmazların
kamulaştırılmasından vazgeçilmesine dair işlem tesis etmiştir.
12. Bunun üzerine Bakanlar Kurulunca 18/6/2012 ve 30/7/2012
tarihli kararnamelerle Elazığ’da
tesis edilecek Pembelik Barajı ve Hidroelektrik Santralinin yapımı amacıyla
kararname eklerinde tek tek sayılan ve başvuruculara ait olanların da
aralarında bulunduğu taşınmazların EPDK tarafından acele kamulaştırılmasına
karar verilmiştir.
13. Öte yandan EPDK’nın 2/8/2012 ve 15/8/2012 tarihli
kararlarıyla Bakanlar Kurulu kararlarında sayılan taşınmazlar hakkında acele
kamulaştırma kararı verilmiştir.
14. EPDK tarafından, dosyadan anlaşılamayan bir tarihte
Karakoçan Asliye Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) başvurularak başvurucuların
paydaşı bulunduğu taşınmaza el konulması talep edilmiş ve Mahkemece tespit
edilen bedel maliklere ödendikten sonra talebin kabulüne karar verilmiştir.
15. Başvurucular tarafından Bakanlar Kurulunun 18/6/2012 tarihli
kararının iptali istemiyle Danıştayda dava
açılmıştır. Daire 19/3/2014 tarihinde Bakanlar Kurulu kararının yürütmesinin
durdurulmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, Kanun’da istinai bir yöntem olarak düzenlenen acele kamulaştırma
usulünün uygulanabilmesi için olağanüstü durumların bunu gerekli kılması, kamu
yararının ve kamu düzeninin sağlanmasının amaçlanması ve ayrıca Bakanlar
Kurulunca durumun aciliyetine karar verilmesi
gerektiği belirtilmiş; somut olayda acele kamulaştırma yapılmasını gerektiren
hâllerin ortaya konulmaması ve aciliyet hâlinin,
üstün kamu yararının ve kamu düzeninin korunmasını gerektiren hâllerin
açıklanmaması nedenleriyle işlemin hukuka aykırı olduğu ifade edilmiştir.
16.EPDK ayrıca, satın alma usulüyle taşınmazın devralınması
yolunu işletmiş ise de önerilen bedelin başvurucu tarafından kabul edilmemesi
üzerine 16/5/2013 tarihinde Mahkemede bedel tespiti ve tescil davası açmıştır.
Mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra 14/11/2014 tarihli kararla bilirkişiler tarafından
belirlenen taşınmaz bedelinden acele kamulaştırma sırasında ödenen miktar
düşüldükten sonra kalan kısım üzerinden tazminata hükmedilmiş ve ayrıca
taşınmazın Hazine adına tapuya tesciline kesin olarak karar verilmiştir. Mahkeme,
Dairece Bakanlar Kurulu kararının yürütmesinin durdurulduğu ve anılan davada
esas hakkında karar verilinceye kadar bu davada bekletme kararı verilmesi
gerektiği yolunda davalıların öne sürdükleri itirazı reddetmiştir. Mahkeme,
Dairede görülen davanın konusunun kamulaştırma işlemi olmadığı ve verilen
yürütmenin durdurulması kararının kamulaştırma işlemine ilişkin bulunmadığı
gerekçesine dayanmıştır. Mahkeme ayrıca, başvurucuların taşınmazlarına el
konulmak suretiyle acele kamulaştırmanın tamamlanması nedeniyle Danıştay
kararının uygulanma kabiliyetinin bulunmadığını da gerekçesinde belirtmiştir.
17. Daire, uyuşmazlığın esasına ilişkin 30/6/2015 tarihli
kararında davayı reddetmiştir. Daire, Bakanlar Kurulu kararının sadece
Mahkemece taşınmaza el konulmasına ilişkin karara dayanak teşkil ettiğini kabul
etmiş; idarenin sonradan olağan kamulaştırma sürecini başlatmış olmasını, bu
kapsamda taşınmaz bedelinin tespiti ve tescil davasının da açılmış bulunmasını
gözeterek acele kamulaştırma ve olağan kamulaştırma ayrımı yapılmaksızın
davanın konusunun bir bütün olarak taşınmaz mülkiyetinin kamulaştırılması
biçiminde anlaşılması suretiyle inceleme yapılması gerektiğini ifade etmiştir.
Daire, netice olarak mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kamu yararı amacına
yönelik olduğu ve işlemin hukuka uygun bulunduğu sonucuna ulaşmıştır.
18. Anılan kararın temyizi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulunun (İDDK) 8/10/2015 tarihli kararıyla Daire kararı bozulmuş ve dava
konusu Bakanlar Kurulu kararının iptaline kesin olarak karar verilmiştir. İDDK
kararının gerekçesinde, Kanun’da istinai bir yöntem
olarak düzenlenen acele kamulaştırma usulünün uygulanabilmesi için olağanüstü
durumların bunu gerekli kılması, kamu yararının ve kamu düzeninin sağlanmasının
amaçlanması, ayrıca Bakanlar Kurulunca durumun aciliyetine
karar verilmesi gerektiği belirtilmiş; somut olayda bu koşullar
gerçekleşmediğinden Bakanlar Kurulu kararlarının hukuka aykırı olduğu
açıklanmıştır.
19. Bu arada baraj havzasında taşınmazı bulunan başka malikler
tarafından 2014 yılı içinde Bakanlar Kurulunun taşınmazların acele
kamulaştırılmasına ilişkin EPDK’ya yetki tanıyan 18/6/2012 ve 30/7/2012 tarihli
kararnameleri ile bunlara dayanılarak EPDK tarafından taşınmazların
kamulaştırılması yolunda tesis edilen 2/8/2012 ve 15/8/2012 tarihli işlemlerin
de iptali istemiyle Dairede iki ayrı dava açılmıştır. Daire tarafından yukarıda
anılan gerekçelerle 30/6/2015 tarihinde verilen kararlarla her iki dava da
reddedilmiştir.
20. Ancak söz konusu kararlar İDDK’nın
8/10/2015 tarihli kararlarıyla bozulmuş ve dava konusu Bakanlar Kurulu
kararları ile bunlara dayanılarak tesis edilen EPDK işlemlerinin iptaline karar
verilmiştir. Bakanlar Kurulu kararının iptalinin başvurucular tarafından açılan
davaya ilişkin olarak verilen kararlarla aynı gerekçeye dayandığı
anlaşılmaktadır. Kararların gerekçesinde ayrıca, EPDK tarafından tesis edilen
kamulaştırma işlemleri yönünden de değerlendirme yapılmıştır. Kararlarda, Daire
kararında Bakanlar Kurulunca alınan acele kamulaştırma kararının sadece
Mahkemece taşınmaza el konulmasına ilişkin karara dayanak teşkil ettiğinin
belirtilmiş olması nedeniyle acele kamulaştırma ile olağan kamulaştırmanın
hukuki niteliği irdelenmiştir. İDDK, acele kamulaştırmada taşınmaz mülkiyetine
el konulmasından sonraki aşamalarda yapılan normal kamulaştırma sürecine
ilişkin işlemlerin acele kamulaştırma sürecinin bir parçası olarak
değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Kararlarda sonuç olarak EPDK’nın
kamulaştırma işlemlerinin dayanağı olan Bakanlar Kurulu kararlarından bağımsız
değerlendirilemeyeceği ifade edilerek bunların da hukuka aykırı olduğu
belirtilmiştir.
21. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 14/11/2014 tarihli kararın
başvurucuya 15/10/2015 tarihinde tebliği üzerine başvurucu, kararın bedel tespitine
ilişkin hüküm fıkrasını temyiz etmiş; kesin nitelik taşıyan tescile ilişkin
hüküm fıkrasına karşı ise 4/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. İlgili hukuk için bkz. Ali
Hıdır Akyol ve diğerleri [GK] (B. No:2015/17510, 18/10/2017, §§
25-39).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 9/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiası
24. Başvurucu, Dairece 19/3/2014 tarihli kararla taşınmazlarının
EPDK tarafından acele kamulaştırılmasına yetki tanıyan Bakanlar Kurulu
kararının yürütmesinin durdurulması üzerine 2942 sayılı Kanun’un 10. Maddesi
uyarınca Mahkeme tarafından idari yargıda görülen davanın bekletici mesele
yapılması gerekirken yargılama sırasında gerek yazılı gerekse sözlü olarak
defalarca dile getirmesine rağmen tescil kararı verildiğini belirtmiştir.
Başvurucu, Danıştay kararıyla hukuka aykırılığı saptanan acele kamulaştırma
işlemine dayanılarak taşınmazının idare adına tescil edilmesine karar verilmesi
nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Başvurucu ayrıca, Dairenin Bakanlar Kurulu kararının
yürütmesinin durdurulmasına ilişkin kararının uygulanmaması nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyette bulunmuştur. Başvurucu,
son olarak günlük yaşamını sürdürdüğü köyünün büyük bir kısmına hukuka aykırı
acele kamulaştırma kararıyla el konulması nedeniyle sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkının ihlal edildiğini ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
27. Başvurucu, adil yargılanma ile sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama haklarının ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de başvurucunun
acele kamulaştırmaya ilişkin idari yargı süreci sona ermeden tescil kararı
verilmesinden şikâyet ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun bütün
şikâyetlerinin temel olarak ilgili olduğu mülkiyet hakkı kapsamında
değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
28.Başvuru konusu ile ilgili ilkeler daha önce Anayasa Mahkemesi
tarafından Ali Hıdır Akyol ve diğerleri başvurusunda
ortaya konulmuştur. Buna göre öncelikleİDDK’nın hukuka
aykırılık tespiti, kamulaştırmanın acele usulle yapılmış olmasına yöneliktir.
Buna karşılık İDDK’nın kamulaştırma işleminin esasına
yani taşınmazın kamulaştırılmasının gerekli olup olmadığına veya kamu yararı
amacı taşıyıp taşımadığına yönelik herhangi bir hukuka aykırılık tespiti ise
bulunmamaktadır. Dolayısıyla tescil kararının verildiği tarihte kamulaştırma
işleminin yürütmesinin durdurulmasına ilişkin herhangi bir idari yargı kararı
yoktur. Dairenin 19/3/2014 tarihli kararıyla yürütmesi durdurulan işlem,
Bakanlar Kurulunun “aciliyet” hâlinin varlığını
tespit eden karardır. Bu kararın kamulaştırma işlemi üzerindeki etkisinin ne
olacağının ve kararın kamulaştırma bedelinin tespiti davasında bekletici mesele
kabul edilmesi gerekip gerekmediğinin hukuk kurallarının yorumlanmasıyla
görevli derece mahkemelerine ait olan takdirine Anayasa Mahkemesinin bireysel
başvuruda müdahale etmesi mümkün değildir. Diğer taraftan el koyma sürecinin kusurlandırılmasıyla sınırlı etki doğuran hukuka aykırılık
tespitinin tescil kararını da hukuka aykırı hâle getireceğini söylemek hukuk
kurallarının yorumuyla ilgili bir mesele olup Anayasa Mahkemesinin görevi
kapsamında değildir (Ali Hıdır Akyol ve
diğerleri, §§ 54-76).
29. Söz konusu kararda, bu açıklamalar ışığında mülkiyet hakkına
yapılan müdahalenin kanunilik koşulunu taşıdığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca
bedele ilişkin bir şikâyet olmadığı da dikkate alınarak mülkiyet hakkına
yapılan müdahalenin ölçülülüğünün tartışılmayacağı vurgulanmış ve mülkiyet
hakkının ihlal edilmediğine karar verilmiştir (Ali
Hıdır Akyol ve diğerleri başvurusu, §§ 77-79).
30. Somut başvuruda da Ali
Hıdır Akyol ve diğerleri kararında açıklanan ilkelerden ayrılmayı
gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalin
bulunmadığı açıktır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe
katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
9/1/2018 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvuru, Ali Hıdır Akyol ve diğerleri (G.K. B. No:
2015/17510) başvurusu ile aynı mahiyettedir.
2. Adı geçen başvuruya
ilişkin karşıoy yazısında belirttiğim gerekçelerle
başvurucunun mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİ kanaatinde olduğumdan, Bölüm
kararına katılmamaktayım.
|
|
|
|
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|